Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 HAZÎRAN 1991 DİZİ-RÖPOR1AJ CUMHURİYET/1S
Doğu toplumları aşkı ve seksi Batılılardanfarklı yaşarlar, duygular içe atılır, bastınlır, özlemler çok zor dile getirilir.
Cinsel tutkulann sessiz fırtınası— 2 —
Kentliler yorgun, kent de. Be-
lirli zamanlarda bu yorgun ken-
tin, tstanbul'un çeşitli mekânla-
nnda Pera Palas'ta, Sultanah-
met'te, Kariye'de, Arkeoloji Mü-
zesi'nde, İbrahim Paşa Sarayı'n-
da, Ortaköy'de kimi daha önce
tanıdığım kimi daha sonra dost
olacağım kişilerle konuşuyo-
rum.
Bu mekânlan özellikle seçiyo-
rum, bana göre ortak bir yanjan
var, çok renkli kültürel kimliği-
mizin büyük resnünden bir de-
tay oluşturuyorlar. Bu mekân-
larda konuştuğum kişilerin de
ortak özellikleri var. Hepsine ar-
tık orta yaşh deniyor. Hepsi li-
seyi taşra kentlerinde okumuş,
hepsi üniversite yıllarından söz
ederken 'unutulmaz' sözcüğü-
nü kullanıyor.
Her şeyden önce hepsinin ço-
cukluğu askeri darbelerle geç-
miş, son darbede artık iyice ol-
gunlaşmış sayılırlar. 27 Mayıs
sabahında hemen hepsi ev hal-
kınm sevinç gözyaşlan içinde
birbirine sanldığını aıumsıyor,
bir de kutsal nikâh halkalannı
devlete bağışlayan ana babala-
rırun inanç dolu yuzlerini...
12 Mart 1970'te gerçekleşebi-
lir olduğundan hiç kuşku duy-
madıklan düşleri 'Bu dünya ve
insanlar değişebüir' ilk kez acıy-
la karşılaşmış. Dostlann, arka-
daşlann ölümleri, kaçak yaşanan
evlerde, mapushanelerde ajans
haberlerinden, içeri gizlice soku-
lan gazetelerin birinci sayfala-
nndan öğrenilmiş. O dönemde
söylenen marşlan pek anımsayan
yok, ama türküler çoğunun bel-
leğinde...
"Odam kireç tutmuyor..." di-
ye biri başladı mı, diğerleri hiç
sektirmeden ardını getiriyor.
Bütün konuşmalan daha son-
ra ortak bir kurgu içinde toplu-
yorum. Zaman zaman onJarın
tanıklıklarına, duygularına yer
vermeyi tasarlayarak. Bu arada
mesleklerini fısıldıyorum teybi-
me, kimi sinema oyuncusu, ki-
mi cevirmen, kimi diş doktoru,
kimi şair, kimi mühendis, kimi
işadamı...
Ve hepsinin ortak geçmişinde
'Milena'ya Mektuplar' var.
Film oyuncusu arkadaşım,
Cemal Süreya'nın bir sözüyle
başhyor, "Belki" diyor, "söz-
cükler yer değiştirebilir, ama
anımsıyonım, şöyleydi: Batıülar
için cinseüik giizei bir pasta ye-
mek gibidir, biz Dogulular için-
se bir djnamit patlaması gibi bir
şey... Buna katılryor, hem de yu-
rekten... Bizde insanlar bazı ko-
nularda susuyorlarsa, bunu du>-
gu dünyalan kısır, kendini ifa-
de edemiyor diye sınıriamak,
Batı'nın bazj normlannı mutlak
dognı kabul etmek bence hem
duygu dışı hem akıl... Dogulu-
lar konuşmaz. Bu da bizim bir
özelligimiz, içimizde fırtınalar
koparken suskunlugumuzu sür-
dürüriiz ya da hiç beklenmedik
bir anda, beUenmedik bir bi-
çimde dışa vururuz. Bunun da
bir tadı oldugunu kabul etmek
gerekir. Duygulann açığa vurul-
ması sözie, bize göre degil, en
azındmn bana göre degil..."
Bir bakıyorum hemen herkes
onun bu sözlerine hak veriyor.
Kimin ne yaşadığını kim bi-
Iebilir?
Egemenlik
Sürekli bekârlığı, non stop
caz müziğini ve tutkuları seven
dişçi dostumuz, "Neyi anbtma-
mı istiyorsnn" diye soruyor.
Yorgun, bu konuşmalardan hiç-
bir şey cıkmaz diyen bir sesi var.
"Hep biriikte bir oyun oynuyor
işte" diyor. "Kadınlar da erkek-
ler de. Zaaflarunız, duygulan-
mız açığa çıkacak diye odümiiz
patlıyor."
"Neden" diye soruyorum.
"O kahrolası iktidar duygu-
su " diyor. "Bir insan diğerinin
zaailannı bildiğinde ona tümöy-
le egemen olur. Bu, insanoğlu-
nun doğasında oian bir şey . Vu-
lan kapürmak diye bir deyim
var, bilmiyor musun? CinseJ tut-
ben de yaratKi bir enerji, bir her
şeyi feth etme duygusu uyandır-
maz. Sadece ne zaman bir dar-
be yiyeceğimi beklerim. Bu dar-
beden öylesine korkanm ki he-
men böylesine bir aşktan. derin-
leşen bir ilişltiden uzaklaşmak
için olağanustıi bahaneler bulu-
rum. Gerçek olmayan, üstelik
bunlara ben de inanınm. Müt-
hiş bahanekrimdeo birini söyle-
yeyim... Ona çok acı çektirdiği-
mi diisünürüm ve onun iyiliği
için Uişkiyi keserim.. tşte bu fev-
kalade bir şeydir. Bir özveri ör-
neği. Gerçek. kendi duygu ve
düsüncelerime yabancılaşmam-
tuplar gidip gelmiş, genç erkek-
lerde daha bir telaş, çünkü şiir-
leri çoğunluk erkekler okur, kız-
lar sonsuz iç çekişleri, edilgin
dinlerler... Kimileri bir prens
düşler, kimi Madam Bovari ol-
mayı, kimileri de yatakhaneler-
de loş ışıkta elden ele dolaşan,
rahibelerin ve okullu kızların
hayatlannda iç çekişlerin ötesin-
de şeylerin de olabileceğini anla-
tan kitaplardan bazı bölümleri
anımsar. Avuçlann içi terler...
Herkes bir fılm, bir roman
kahramarudır.
Gün gelir...
Okulun derme çatma tiyatro
na mutluluklar dilerim."
Gece yatakhanede herkes Na-
zan'ı konuşur, herkes böylesine
büyiik bir aşkın düşünü kurar.
Bir ayakçı meyhanesinde arka-
daşlan genç bir çocuğu teselli
eder, "Yahu yeter artık, kız kur-
tulmuş işte..." Nazan kurtulur,
ama okuldan da kovulur. 1leri-
de yorgun bir akşamüstü, rad-
yoda özellikle reklam program-
Iarında sık sık yinelenen Bebçet
Necatigil'in 'Gizli Sevda' şiirini
duyduğunda yüreğini sıcaak ısı-
tacak bir anı kalır geriye...
Ve aşk duygusu büyük bir
yapmış olandır, yani bir kadını
becenniş oian.
Tuvaletlerde ilk öğrenilen cin-
sel organ efsanesidir. Hep aynı
soru sorulur: "Seninki kalktı mı,
kalkmadı mı?" Ardından hemen-
başka bir soru, "yaptın mı yap-
madm mı?" Bu sorulann yanıtı
öylesine hayatidir ki hemen he-
men herkes yalan söyler, kimse
hayır demeyi göze alamaz. Çün-
kü hayır, hiyerarşi dışında kal-
maktır. Çünkü hayır erkek ol-
mamaktır. Bundan öylesine
utanç duyulur ki. Bu yaptın mı,
öylesine bir efsanedir ki öylesi-
ne korkutucu bir boyut kazanır
"Kadını erkeği yok. Ergenlik
berkes için zor bir dönem. Hele
bekâretin o inanılmaz cendere-
si..."
Şair dostumuz onu duymuyor
bile, geçmişte şimdi. Sesi bile de-
ğişti, boğuk, kılcıkh bir yeni yet-
me sesi, elleri sürekli hareket ha-
linde, "Henüz on üç
yasındayım" diyor. "Bir yandan
şiir yanyorum, bir yandan tiyat-
roya gidiyorum, öte yanda ka-
famda hep aynı soru, nasıl bir
şey? Okuldaki hiyerarşide yeri-
mi abnalıyım. Erkek ohnahyım.
Bu erkek olma neredeyse cinsel
eylemin kendinden önemli.
Sürekli bekârlığı seçen bir erkek şöyle
konuşuyor: "Bir insan diğerinin zaaflarını
bildiğinde ona tümüyle egemen olur. Bu
insanoğlunun doğasında oian bir şey. Yuları
kaptırmak diye bir deyim var, biliyor musun?
Cinsel tutku ya da aşk. Ben bir erkeğin hiçbir
zaman platonik bir aşk yaşayabileceğine
inanmıyorum. Bir erkek için cinsellik ve cinsel
tutku ana motiftir. Aşkm kendisidir. Böylesine
cinsel bir tutku her türlü düşünce sistemini yok
eder. Yani aklı yok eder,dayanılmayacakbir şeyr
Bir kadın itiraz ediyor: "Tutkular, aşk,
erkekler için yoktur, kadınlar içinse...''
Ve erkek kadının sözünü kesiyor: "Hayır! Bu erkekler ve
kadınlar için de böyle. Ama kadınların her zaman daha cesur
olduklarını açıkça söyleyebilirim. Ben ne zaman âşık olşam,
:endimi güvensiz hissederim.Sanatçıların,yazarlann söylediği
gibi aşk bende yaratıcı bir enerji, bir her şeyi fethetme
\duygusu uyandırmaz. Sadece ne zaman bir darbe
yiyeceğimi beklerir"'''
ku ya da aşk, ben bir erkeğin
hiçbir zaman platonik bir aşk
yaşayabileceğine inanmıyorum.
Bir erkek için cinsellik ve cinsel
tutku ana motiftir. Aşkm ken-
disidir. Böylesine cinsel bir tut-
ku her türlü düşünce sistemini
yok eder, yani akh yok eder, bu
da dayanılamsyacak bir şeydir."
Teybimdeki herkes bu nokta-
da suskun... Bu suskunluk bir
süre devam ediyor, sonra bir ka-
dın sesinin protestosuyla karşı-
laşıyorum.
"Tutkular, aşk erkekler için
yoktur. Kadınlar içinse..."
Bu protestoyla sık sık karşıla-
şacağım, disçi dostumuz hemen
itiraz ediyor.
"Hayır! Bu erkekler, kadınlar
için de böyle. Ama kadınlann
her zaman daba cesur oldukla-
nnı açıkça söyleyebilirim. Ben
ne zaman âşık olsam kendimi
güvensiz hissederim. Sanatçıla-
nn, yazarlann söyledigi gibi aşk
dır... Böylesine bir vabancdaşma
ancak aşk alanında olabiür."
Söylenmemiş aşkın
güzelliğinde
"Aşk sadece bir gençlik düşu-
dür. O korkunç heyecan, o el tit-
remesi geridekaJdı." Te>bimdeki
bu cumlenin kıme ait oldugunu
buknaya çalışıyorum; gerek yok
diyor içimdeki ses, bu çok ano-
nim bir söz...
Cümle sürüp gidiyor: "Aşk şi-
irierde kaldı, bir de genelevler-
deki dostumuz oian kadınlar-
da."
Birden Pera Palas'm tarihi sa-
lonundan, açık hava kahvelerin-
den çok gerilere Use yülanna dö-
nüyoruz. Bir kuşağın unutama-
dığ\ hayal günlerine, şiir matine-
lerine...
Şiir matineleri bir heyecan,
bir aşk günü olarak geçer tari-
hin belleğine. Kızlar üç gün ön-
cesinden hazır, mektuplar, mek-
salonu dolar, herkes tahta sıra-
larda yerini ahr. Kızlar bir taraf-
ta oğlanlar bir tarafta. Havada
bir aşk, bir yaşanmamış cinsel-
lik kokusu, derken on yedi yaş-
larında genç bir adam titreyen
bir sesle okumaya başlar...
"Söylenmemiş aşkın gttzelli-
ğiyledir
Kâğıtlarda yanm mrakılmış
şiir..."
Şiirler birbiri ardından oku-
nurken birden bir haber herke-
si allak bullak eder, 'Kız lisesin-
den Nazan intihar etmiş' 'Her-
keste bir telaş. Kim, neden, ni-
çin? Sonunda öğrenilir. Edebi-
yat şubesinden Nazan herkes şiir
matinesindeyken okulun ecza
dolabından aldığj aspirinleri bir-
biri ardından içip yatağına uzan-
rruş, ölümü beklemeye başlamış.
Elinde bir mektup; "Seni geçen
gün sinemanın girişinde yanın-
da başka bir erkekle gördüm.
Demek ki ben seni mutlu ede-
medim, aradan çekiliyorum. Sa-
olasüıkla yaşarunadan sürup gi-
der. Hayaller ve düşler olarak...
Efsaneler insanı
ürkütür
Teybimin düğmesine yeniden
basıyorum. Bu kez en çok sev-
dalara, aşklara, erotizmin en
kuytu köşelerine düşmesi gere-
ken bir işi var anlatıcının. Bir şa-
ir...
"Sana " diyor, "büyülü şiirler
okunduğu günlerde okul tuva-
Ietlerinde sigara ve sidik koku-
ları arasmda konuşulanları, er-
genlik döneminde bir oğlan ço-
cuğunun efsaneler ardından na-
sıl sürüklendiğini, şu muhteşem
erkek iktidannın kaynaklannı
anlatmak istiyorum.
Sigara dumanı ve sidik koku-
su ve iktidarın ilk belirtisi, er-
kekler arası hiyerarşi... lyi aile
çocuklan, öğretmen gözdesi
oian 'inekler' o sidik kokulu yer-
lere giremez. Hiyerarşinin başı,
ki bugün hemen her erkekte gö-
rülen yeni bir ilişkiden duyulan
korkunun temellerini burada
aramak gerekir. Her başansızhk,
efsanenin yıkılması, iktidarın
yok olmasıdır...
Mutlaka yapılmalıdır... Okul-
larda geneUikle büyükler küçük-
lere yol gösterirler ve genelevin
kapısı tutulur. Şimdilerde bilmi-
yorum, ama bizim kuşağın ilk
cinsel deneyimleri komşu teyze-
lerin kucaklan, besleme kızların
etek altlan ve genelevdeki kadın-
lardır...
Çok içten konuşuyorum, ben
bir erkek çocuğum olmasını is-
temiyorum. Onun ergenlik dö-
neminde çekeceği sıkıntıları bil-
diğimden. Çok sıkıntılı bir dö-
nem..."
Benim için hayat
bıtmişti
Teybimdeki kadın seslerinden
biri usulca söze giriyor:
Bir gün, yağmurlu soguk bir
gün, Venüs sinemasından çıkı-
yorum hiç unutmam Gogol'ün
müfettiş oyununu seyretmiştün.
Elimde oyunun tanıtma broşö-
rü, sırtımda annemin astragan
paltosundan bozulup yapılmış
kürk yakalı bir palto... Bir an-
da Istiklal caddesini geçtim, Ga-
Iata'ya geldim. Cebimde otuz h-
ra, rüyada gibiyim. O erkek ka-
labahğının içine daldım, boyu-
mu uzatarak yürüyorum sanki
gediküsiyim oranın... Yan çıplak
kadınlar göruyorum, bu kadın-
lar okulda bir arkadaşın el altın-
dan sattığı kartlardaki kadınla-
ra hiç benzemiyorlar, bütün
bunları daha sonra düşünüyo-
rum, o anda tek derdim ne ola-
caksa bir an önce olsun bitsin.
Ne oldugunu anlamadan erkek
kalabahğı beni itiyor ve kapıdan
iceri giriyorum.
Kendime bile yabancı gelen
bir sesle bir kadına işaret ediyo-
rum. Kadın arkadan ben önden
yukan cıkıyoruz. Odada her şey
anlaşılıyor. İlk olduğum yani,
hiçbir şey yapamıyorum, her şe-
yi kadın yönetiyor, 'Bana hadi
tamam', diyor, işte o an öleceğim
sanıyorum, koşarak çıkıyorum,;
elimde Müfettiş oyununun tanıt-1
ma broşürü... Ve karar veriyo-;
rum, benim için hayat bitti. '
Açıkça soyleyeyim, yıllarca iri;
memeli kadınlar ürküttü beni. O;
kadının çok iri memeleri vardı.;
Kendi cinsel tercihlerimi, efsane-;
ler dışındaki cinselliği çok son-'
ralan öğrendim. Bugün pek çok!
insanın cinsel efsaneler yüzun-t
den çok mutsuz olduklarını vej
kendi cinselliklerini tanımadan]
ölüp gittiklerini duşünüyorum.j
bu da çok acı veriyor bana..!' ı
Teybimdeki anlatıcı, "Sanaj
olağanüstü bir aşk öyküsüj
anlatacağım" diyor, bir mühen-ı
dis, daha çok Guneydoğu'da ya-ı
şamış biri. Baraj şantiyelerindej
dağ yollannda uzun günler, ge-{
celer geçirmiş, "nedense bu hi-|
kâye beni çok etkiliyor" diyor.
"Hiç kuşkusuz jestlerinden ötü-l
rü. Uzun zamandır aşkın da cin-J
selhğin de bir jestler toplamı oU
duğuna inanıyorum...
Hikâye şu, buna tanık oldumj
ben. Bir adam bir kadına aşıkı
oluyor, hiçbir şey söylemiyor, sa-|
dece günlerce kadımn geçtiği
yolda bekliyor öyle hiçbir şey
söylemeden.
Böyle aylar geçiyor adam hep
bekliyor, derken kadıa evleni-
yor, adam gene kadının yolunu
bekliyor, gene hiçbir şey söyle-
miyor, kadının çocuğu oluyor,
gene hiçbir şey değişmiyor;
adam her gün yağmurda, karda,
sıcakta bekliyor.
Böyle aylar, yıllar geçiyor bir
gün kadının yanına yaklaşıyor,
elinde bir otobüs bileti hiçbir şey
söylemeden kadına uzatıyor.
Kadın da bileti alıyor.
Sonra kadın kocasını, çocu-
ğunu bırakıp adamla biriikte ka-
çıyor. İşte hikâye bu kadar..:
1
Çevrede itiraz sesleri:
— Hayır, böyle bir şey gerçek
olamaz.
— Hastalıklı bir şey bu.
— Akıldışı...
Teybimdeki ses anlatmayı sur-
dürüyor: "Evet akıldışı, ama
gerçek. Suskunluk, bir kabul
ediş, bir Doğulu tarz. Aşkm ve
cinselliğin bu tarz ifadesi neden
olmasın? Benim hayatımda ge-
nelevler olmuş, genelevlerde
dostum olmuş, bir kadını gün-
lerce düşünüp elini tutamamı-
şım, buna cesaret edememişim.
Şimdi bütün bu deneylerden
geçmemiş, farklı bir cinsel yaşa-
rru olmuş Batılı bir insanla ben,
aynı davıanışlan gösterebilir mi-
yiz? Bizden, kendimizin dışında
bir tarz talep edilebilir mi?
Bir şeyi ama bir şeyi çok ke-
sin söylemek istiyorum: Aşk bir
risktir ve biz özellikle aydınlar
genelde riskleri sevmiyoruz. Bu
hayatınuzın her alanında böyle...
Belki de bu nedenden demokra-
si denilen o serap bize bir türlü
ulaşmıyor... Aşkta da göze al-
mak söz konusu... Hayallerle ya-
şamak daha çok hoşumuza gi-
diyor, daha doğrusu bu alışkan-
lık oluyorî'
Yedı ayrı mekânda yedi insan
neler neler konuşmuşuz.
Şiirler bitmiş, aşk geride
kalmış...
Yann: En eski
tslamda Kadın ve Cinsellik dizimize gelen yanıtları yayımlıyoruz
'Kadına özgürlüğü İslam kazandırmıştır'Cumhuriyet gazetesinde baş-
lattığınız "tslamda kadın ve
cinsellik" yazı dizinizin ilki
"Cennet erkefin ayaklan altın-
da", ikincisi ise "Kadınlar er-
keğin tarlası mı?" başhkh yazı-
larınızla ilgili açıklamalarıma
dikkatinizi çekmek isterim.
1- Kur'an'ı anlamak için şu
usullere başvurulabilinir:
a- Siyak ve sibakına,
b- Nüzul sebebine,
c- Baza ayetlerde nüzul sebep-
sizdir, fakat bir hususu kıssalar
halinde acıklamaktadır.
Kur'an'm, herhangi bir aye-
tine ytizeysel olarak baktığunız-
da tam meali çıkaramamış ola-
büiriz çoğu kez. O sebepten ge-
liştirilen usullere göre ayeti an-
lamaya çalıştığımızda yüzeysel-
likten sıynhp daha reel bir şekil-
de ayetlere yaklaşmış oluruz.
2- Şu iki kavramı da tanım-
layarak görüşümü arz edece-
ğim.
a) Mütevatir: Aklen yalan
söylemeleri mümkün ohnayan
bir cemaatin, yine yalan söyle-
meleri mümkün olmayan riva-
yet etmeleriyle bize ulaşan ha-
bere mütevatir denir. İlk yazı-
nızın başhğımn kaynağı güveni-
lir olmayan tekerlemelerden
esinlenmiştir. Çünkü diğer bir
rivayetle: "Cennet analann aya-
gı altmdadv", her ikisi de Kur'-
an'm ayetlerine uyumlu değil-
dir. Allah'ta Bakara 25. ayette
"tman edip salih amellerde bu-
lunanlan müjdele. Gerçekten
OBİar için altlarından ınnaklar
akan cennetler vardır..." bu ve
İSLAMDA KADIN
VE
CİNSELLİK
ORAL ÇALIŞLAR
buna benzer cenneti kazanmay-
la ilgili ayetlerde iman ve salih
amel işleme esası anlaşılmakta-
dır. Esas oian Allah'ın vaat et-
tiği kesin Kur'an naslarıdır.
b- Tevatür: Şeksiz şüphesiz
Kur'an ayetleridir. Bu ayetleri
de siyak-sibak ve nüzul sebebi-
ne bakarak anlamaya çahştığı-
mızda yüzeysellikten kurtulu-
ruz. Tabii yanlıhğı ve saptırmacı
düşünceden de arınarak.
İlk yazınız da kesin nas'a da-
yanmayan, güvenüirliği olma-
yan kaynaklara dayamlarak ve
amaçlı olarak saptınhnak iste-
nen yüzeysel bir bakış ürünüdur.
Yazımn ikinci ayağında da "Ey
ümmetim, kadınlara hayıriı mn-
amele etmenizi tavsiye ederim.
Çünkü onlar sizin emriniz altın-
dadırlar..." bundan sonrasına
parantez açarak (sizin köleleri-
nizdir...) diyorsunuz. Bu man-
tıkla baktığınızda her emir altm-
dakiler köle midir? Mesela Ge-
nelkurmay'ın emri altmdakiler
köle midir? Misalleri çoğaltmak
mümkün.. İslam ise köleliği kal-
dırmıştır. Yazınızı ve araştırma-
lannızı iman etmeden, yüzeysel
ve saptırmacı bir anlayışla yak-
laştıâmz sezihyor. Daha doğru-
su Islamın ve resulullahın
(s.a.v.) objektifliğine bakma-
dan, tanımadan, eüne ne geçtiy-
se kaynak gösterilmeye amaçlı
olarak özen gösterihniş.
Kadına özgürlüğü, İslam ka-
zandırmıştır. Islamın dışındaki
tüm beşeri sistemlerde ise kadı-
na bir eşya gibi bakılmış ve ba-
kılmaktadır. Ömek mi? Islam'-
ın kerhanesi, meyhanesi ve ka-
dın satışlarından para kazanma
yoktur. Soranm size Sayın Ça-
hşlar pavyonda, barda, kerha-
nede vs yerlerde çalışan kadın
özgür mudür? Kendi haklarını
kullanabiliyor mu? Islamdaki
İslamın dışındaki tüm
beşeri sistemlerde
kadına bir eşya gibi
bakılmış ve
bakılmaktadır. Kadına
özgürlüğü İslam
kazandırmıştır. Örnek
mi? İslamın kerhanesi,
meyhanesi, kadın
satışlarından para
kazanması yoktur.
kadınla kıyas edildiğinde sonuç
ortaya çıkar. Sizin mantığınıza
göre Islamda kadını ikinci sınıf
olarak değerlendiriyorsunuz. Ya
meyhanede, kerhanede, barda,
pavyonda çalışan kadın ve bu-
na müsaade eden anlayış birin-
ci sınıf mıdır? Allah insanlan
eşit yaratmıştır, ancak farklılık
takvadadır. "Mü'min erkekler
ve mü'min kadınlar birbirileri-
nin velileridirler. İyiliği emre-
der, kötülükten sakındırırlar,
namazı dosdoğru kılarlar, zeka-
tı verirler ve Allah'a ve resulü-
ne itaat ederler. İşte Allah'ın
kendilerine rahmet edeceği bun-
lardır. Şüphesiz Allah, üstün ve
güçlüdür, hüküm ve hikmet sa-
hibidir. Allah, mümin erkekle-
re ve mümin kadınlara içinde
ebedi kahnak üzere, altından ır-
rnaklar akan cennetler ve adn
cennetlerinde güzel meskenler
vaatetmiştir. Allah'tan oian
hoşnutluk ise en büyüktür. tşte
büyük kurtuluş ve mutluluk bu-
dur."
En az bu iki ayet de sizin ya-
zınızdaki cennet sadece erkekle-
re... şeklindeki ifadenize cevap-
tır. Buradan da anlaşıhyor ki
Tevatir'e dayalı bir anlayıştan
çok amaca dayalı yüzeysel bir
anlayışın ürünü olduğudur. Sa-
yın Çalışlar İslam bu meseleyi
asu-lar öncesinden erkeği ve ka-
dım Islamla en iyi şekilde şeref-
lendirmiş ve her ikisini de cen-
netle müjdelemiş. Beşeri sistem-
ler ise halen kadını meyhane-
den ve kerhaneden kurtarama-
mıştır. Bu da iman etmemiş be-
şerin suçu ve ayıbıdır. Ve her
türlü yolla da bu ayıbına kılıf
aramasına rağmen çözememe-
nin aczi içindedir. Yani felake-
te ve helake sürüklenmektedir
hem bu dünyada hem ahiret
yurdunda. Ama bundan kurtul-
manın yolu var. Tevbe edip sa-
lih amel işlerlerse Allah onlara
da cennetinde bir yer açar. Al-
lah'ın sistemiyle beşerin sistemi
bir olur mu?
Yazıîannızuı genelinde Islamı
küçük düşurücü imajım veriyor-
sunuz. Din gününde Allah bu-
nun hesabını sorar. Eğer tevbe
etmez de bu anlayışla dünyada-
ki nefesinizi tüketirseniz, din
günündeki pişmanhğınız fayda
vermeyecektir. Allah'ın tevbele-
ri kabul ettiği birçok ayetinde
sabittir. Her şeyi yoktan var
eden Allah, esirgeyendir, o yü-
cedir ve hüküm sahibidir.
SABRİ DOĞAN
ERKEK EGEMENLİGİ VEİSLAM
Kadın intiharlan1980-1990 yıllanm kapsayan ve Ankara Ui-
ni baz alan çalışmamız sonunda da görülece-
ği gibi intihar eden her yüz kadından en az 60
tanesinin dinle, gelenek ve göreneklerle soru-
nu vardır. Saptamalanmıza göre 1980-1990
arasında canına kıyan ve ayrıntılannı edine-
bildiğimiz 415 kadın intiharının nedensel da-
ğıhmmı şöyle sıralamak mümkündür:
iatttar sayoı
Duygusal nedenlı 43 10.4
Hastalık nedenıyle 39 9.4
Ekonomik nedenli 38 9.4
Zina ve zina ıddıası 33 8.0
istedığiyle evlenememe • 31 7.5
Kocasınca dövülme 21 5.0
Çocuğunun olmaması 18 4.3
Kocasından boşanma 18 4.3
Kaynana geçimsizliği 16 3.9
Bunalım geçirmek 16 3.9
Eşıyle cinsel uyumsuzluk 14 3.3
Eşintn başmı örtmesıni ya
da açmasını ıstemesi 14 3.3
Kayınpeder baskısı 14 3.3
BekâretJ kaybetme 14 3.3
Okulla ilgıh 12 2.9
Nedeni bilifimeyen 63 15.2
Diğer nedenlerte 11 2.6
415 100
Yukarıdaki tablodan anlaşılacağı üzere Is-
lami düşüncenin erkek hâkim toplum yarat-
mış olması ve kadını evde yaşamaya mahküm
ederek kocasının cinsel gereksinimlerini kar-
şılayan bir canlı olarak mütalaa etmesi bir yı-
ğın kadın intihanm doğurmuştın-.
Bazı din adamlanmn iddia ettiği gibi artık
"sadece dinine sıkıca bağh ohnayanlar" de-
ğil, dinine sıkıca bağh olanlar da intihar et-
mektedir. Dinin bazen bunahmları erteleyen,
bunahmın çozumünü öbür dünyaya nakletme-
si nedeniyle intihar olaylannı engelleyen bir
özelliği doğrudur. Ancak son büimsel bulgu-
lar (1) İslam dininin kadın, zina ve bekâret
olaylanna yaklaşımı ülkemizde de bir yığm ka-
dının intihanm gündeme getirmektedir.
Toplumumuzda hâlâ cinselhk, bekâret, ev-
hlik, tecavüz, u^a geçme en büyük bir toplum-
sal sorun olmaktadır. Oysa cinsellik insan nes-
linin devamını gerektiren, zorunlu ve doğal bir
olgudur. Cinselliğin yasaklar zinciriyle çevrili
olması Türk kadınım bunaltmıştır.
Bugün adliyemizi meşgul eden en önemli ko-
nulardan biri de namus nedeniyle açılan ceza
ve yaptınm davalandır. İntihar ve cinayetle-
rin büyük bir bölümünün namusla ilgili olması
gelişmemiş oian toplumsal ve kültürel yapımı-
zın bir göstergesidir. Birine hakaret etmek için
ona, kansına ya da kızma tecavüz etmeyi dü-
şünen bir kafa yapısı hangi dini inanca sahip
olursa olsun, insanca bir kafa yapısı değildir.
FARUK GÜÇLÜ
Gazi Üniversitesi Kazalan
Araştırma ve önleme Enstitüsü
Tel: 133 97 61
(1) Umutsuzluğun Tırmanışı,
İntihar Fanık Güçlü Ankara, 1988