Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 12 HAZİRAN 1991
Avrupa'nın Hâlâ Bir
Gelecegi Var mı?
Demokrat, birleşmiş ve sosyal adaletü bir Avrupa isteğimiz bugün bir
başvuru noktası oluşturmakta ve tüm Avrupa halklannın umudunu
simgelemektedir. Tutucu güçlerin bu gelişmeleri, sosyalizmin çöküşü
adına neo-liberalizmin bir zaferi olarak gaspetmelerine izin
vermemeliyiz.
KOSTAS KONSTANTİNİDİS Emekli General, Barış ve
Silahsızlanma İçin Generaller Birliği (GPD) Üyesi
"însanJar olaylan, Tannlar geleceği bilir"
der ozan Cavafy. Bundan dolayı ben de şu so-
ruyla başlayacağım: "Avrupa'nın hâlâ bir ge-
kceği var mı?" Korkanm ki soğuk savaş yü-
zünden şimdiden 45 yülık bir gecikmemiz var
ve şimdi tarihsel olaylar bizden önde Bu son
derece önemli değişimlerle zengin deneyimle-
re sahip Avnıpa'ya yeni düşünceler, ilkeler ve
yeni hükümet modelleri üretmek için çok
önemli bir rol düşüyor.
Sosyalizm ideolojisi çökmedi
Bugün teknolojiye yol açmak için ulusal sı-
nırlar yıkılıyor. Yalnızca bu da değil, insansal
değerler ve kurumlar da yavaş yavaş birbiri-
nin içine giriyor.
Demokrat, birleşmiş ve sosyal adaletli bir
Avrupa isteğimiz bugün bir başvuru noktası
oluşturmakta ve tüm Avrupa tıaUdannın umu-
dunu simgelemektedir. Tbtucu güçlerin bu ge-
lişmeleri, sosyalizmin çöküşü adına neo-
liberalizmin bir zaferi olarak gaspetmelerine
izin vermemeliyiz.
Çöken sosyalizm ideolojisi değildir. Aslın-
da çöken, merkeziyetçi ekonomik programla-
ma ve durağanlığa dayaü sosyal sistemdir. Bu-
rada parti bürokrasisinin; proletarya, aydın sı-
nıf ve genelde tüm toplum üzerindeki dikta-
sı, yanîütıcı olarak 'proletarya diktatörlüğü'
olarak adlandınlmıştır. özgürluğün, demok-
rasinin, halkın katüımının olmadığı bir sos-
yalizm de zaten var olamaz.
tnsanoğlu, mücadelenin çekirdeğini oluştur-
malıdır. Bundan dolayı, şimdi ve gelecekte, de-
mokratik sosyalist güçler bütün Avrupa'daki
siyasal gelişmelerin hareket ettirici gücü ola-
caktır. Neo-liberalizm, nerede olursa olsun,
uygulandığında akut sosyal sorunlar yaratır.
Muhafazakâr partilerin yıldızlan artık sön-
mektedir.
Avrupa'daki sosyalist partiler arasındaki ya-
kınlaşmanın, işbirliği ve toplumcu konfederas-
yonun değer kazanması, bizlerin yeni durumu
olumlu ve etkin biçimde karşılayabilmemizin
ön koşuludur. Bu işbirliği, dünya üzerindeki
tüm ilerici güçleri içermelidir.
Bugün, demokratik solun birbirine yakın-
laşmasının koşullan yaratılmaktadır. Bu da
konfederasyonun yeni rolüdür. Şimdiden son-
ra Sosyalist Enternasyonal, uluslararası daya-
nışmayı sağlayan ana gücü temsil etmeli ve
tüm dünya halklarının barış, özgürlük, de-
mokrasi ve sosyal adalet konusundaki çaba-
lannı desteklemelidir.
Şu andaki gelişmeler, bizi çok önemli ve çif-
te bir tarihsel meydan okuma ile karşı karşı-
ya gelmeye zorlamaktadır. öte yandan ise yap-
mamız gereken başka şeyler de vardır:
1- 'Tek Hareket' çerçevesinde kabul edilmiş
Avrupa birlik ve bütünlüğünü oluşturma ha-
reketini korumalı ve hızlandırmalıyız.
2- Avrupa Topluluğu'nun geleceğini 'Tek
Hareket' ve 1992'nin ötesinde planlamalıyız.
öte yandan tarihsel meydan okuma, bizi
aşağıdakileri yapmaya zorlamaktadır:
— Doğu Avrupa'run rehabilitasyonuna kat-
kıda bulunmak,
— Büyük Avrupa haklannın koşullannın
taslağını hazırlamak,
— Akdeniz'de banş ve işbirliği için çalış-
mak.
'Tek Hareket' ilkesinin benimsenmesi, Av-
rupa Topluluğu'nun ileriye dönük önemli bir
niteliksel sıçramasıdır. Iç pazarda oluşacak
bütünleşmenin, sosyal ve ekonomik birlikte
gelişmeyi aynlamayacak biçimde bağlaması ve
böylece ortak ekonomik ve sosyal bir alan ya-
ratılması gereklidir.
Ekonomi ve para birliği sorun değildir. Bu-
na, birliğin içindeki sosyal ve çevresel denge-
sizliklerin azaltılması çabalan da eklenmeli-
dir. Avrupa'da siyasal işbirliğine daha çok
önem verilmelidir. Avrupa parlamentosunun
rolü daha da artünlmalıdır. öyle ki komisyon-
la eşit düzeyle işbirliği yaparak yasama süre-
cinde de etkili olmalıdır. Avrupa'nın gelecek-
teki görünümü için EFTA bölgesi ülkeleriyle
olan işbirliğinin de hemen arttınlması gerek-
mektedir.
Avrupa'nın güvenliği
Bu aşamada, Avrupa güvenliği sorusuyla
karşılaşıyoruz. Her iki ittifakın silahlannı sı-
rayla yok etme düşüncesine şimdi eskisinden
daha yakınız. Ve biliyoruz ki NATO ve coğ-
rafı sorumluhığunun Avrupa'nın ötesine yayü-
ması, er geç bir Kuzey-Güne>f
soğuk savaşına
ya da çatışmasına neden olacaktır. Kuzey-
Güney sorunlan ekonomik ve siyasaldır. Şim-
di Amerika'nın Körfez'de yaptığı gibi güçle çö-
zülemez. Kuzey-Güney çatışması her ne paha-
sına olursa olsun önlenmelidir. Çünkü tarihin
en büyük katliamı olarak sonuçlanabilir ve so-
nuçlan bakımmdan da Hiroşima ve Nagaza-
ki'yi çok aşabilir.
Şimdi çabalarımızı, Avrupa'yı nükleer güç-
lerden arındırmak, Amerikan ve Sovyet askeri
güçlerinin her ikisinin de Avrupa'dan çıkarıl-
ması üzerine yoğunlaştırmalıyız. Bugün koşul-
lar, Avrupa'da özgürlüğe, kararhlığa, güven ve
barışa dayab yeni bir düzen kurmaya uygun-
dur. Ancak bu, Pan-Americana'yı kabul et-
mekle, ona daha fazla bağımlı olmakla olası
değildir.
\e... Akdeniz'i hiç unutmamalıyız. Akdeniz,
Avrupa'nın akciğeridir. Arap ülkeleri Batı'ya
kötü duygular beslemekte ve kırgınlık duy-
makta hakhdırlar. Zehirli Siyonizm ve Israil
ekstremistliği, bizim düşünme yeteneğimizi
azımsadılar. Beynimizi yıkadılar. Objektifli-
ğimize şantaj yaptılar.
Filistin, Lübnan ve Kıbns sorunlan yıllar-
dır çözümsüz dururken Kuveyt petrolü BM çö-
zümlerinin uygulanması için gecerli bir neden
değildir.
Bu bölgedeki kötüye gidiş ve durağanhk
karşısında Avrupa büyük sorumluluk taşı-
maktadır. Filistirdilerin katledilmeleri, büyük
bir ikiyüzlülükle savunduğumuz ahlaki duy-
gularımızı ve insan haklanm rencide etmek-
tedir. Akdeniz, Yalta ve Malta güçlerinin mer-
hametine bırakılmış durumdadır. Her şeye
karşın Akdeniz, bir banş, dostluk ve Avrupa,
Kuzey Afrika ve Ortadoğu halklannın işbir-
liği denizi olmalıdır.
Günümüz dünyasının mimarlan, yeni bir
dünya kurmak için modası geçmiş malzeme
ve kurumlara başvuruyorlar nedense. Halkı
temsil etmeden ve parlamenter denetimden
uzak işliyorlar. Bunun sonucu, günümüz top-
luluklan yavaş yavaş ve tehlikeli bir biçimde
uluslarustü kuruluşlann kapalı zenginlik ve
gûç merkezlerinin denetimi altına giriyorlar.
Yeniden inşa edebilirsek...
Bilmeliyiz ki insanlık için evrensel banş ve
kardeşlik, dayanışma tüm insanlar için ortak
bir gelecekten oluşan insancı (hümanist) ide-
oloji hâlâ hazırlanmaktadır ve tarihin sonu
daha gelmemiştir. İleriye doğru cesur yeni atı-
lımlar, eleştirel değer saptamalan yapmalı-
yız ve bu tarihsel anın bilgüerinden kopmalı-
yız ki eskiyi aşabilelim; gelecek için yeni umut-
lar oluşturabilelim.
Bu tür yeni düşünüş için köklü bir toplum-
sal değişim gereklidir. Yepyeni bir toplum oluş-
turulmalıdır ki o toplum, insanoğlunun kapi-
talinin istismanm önlesin, kişiler ve toplum-
lar çeşitli baskılardan - ve özellikle devlet bas-
kısından - kurtulsun.
Üçüncü Dünya Ülkeleri'nin yabanılca (vah-
şice) sömurülmelerini azaltacak yollar arama-
hyız ve Dördüncü Dünya Ülkeleri yaratacak
koşullan değiştirmeliyiz.
Avrupa'nın hâlâ bir geleceği var mı? Yuka-
rıdaki konularda, hareket ve düşünce ile geç-
mişüı Gordiyon düğümünü çözebilir ve 2000
yılının yeni dünyasını yeniden inşa edebilirsek,
evet var!
EVET/HAYIR
OKTff AKBAL
ANAP'ı Kimse Kurtaramaz
Ûnümüzdeki pazar günü Anavatan Büyük Kongresi top-
lanacak. Önemli birgün... 12 Eylül'den üç yıl sonra, beş cun-
tacı generalin özel izni ve dolaylı desteğiyie kurutan, 83 ge-
nel seçimlerinde de meydanı boş bularak iktidara gelen bir
karmaşık oluşumdur ANAR.. 12 Eylül'ün desteklediği uç parti
vardı: Halkçı, Milliyetçi Demokraşi ve Anavatan. Bu partile-
rin ilk ikisi çoktan tarihe karıştı iktıdarda olmanın gücüyle
ANAP bugüne dek dağılmadı, parçalanmadı.
Anımsatmakta her zaman yarar var: 12 Eylül'cüler 83 se-
çimlerine SODEP ve Doğru Yol partilerini sokmadıjar. Daha
önce kurulan Büyük Türkiye Partisi'ni de kapattılar. İzinli par-
tilerde aday olarak ortaya çıkan işe yarar adamları da veto
ederek seçım dışı bıraktılar. Özet olarak söylemek gerekirse
83 «eçimierinde bu üç partinin listelerine girebflenlerin co-
ğu 'renksiz' kişilerdi. 83'te oluşan parlamento bir çeşrt 'atama'
medisi sayılabilirdi. Özgür bir seçim olmaktan uzak, engei-
lerle, vetolarla, yasaklarta yapılan garip bir seçim...
12 Eylül artığı ANAP, çetin bir sınavdan geçecek. İlk kez
gerçek anlamda bir parti olup olmadığını, yaşamını sürdü-
rüp sürdüremeyeceğinı gösterecek. ANAP'ta yer aldığı söy-
lenen dört eğilim artık dağılmıştır Her eğılim almış başını git-
mektedir. Bunun en güçlü kanıtı sayılan her gün artan genel
başkan adaylarıdır. Genel başkan adayı olabilecek bu kadar
çok insana sahip olmak o partinin gücünü mü gösterir? Ben-
ce tam tersi... Şu anda ANAP'ta altı ya da yedi -belki daha
da artar bu sayı- genel başkan olmak heveslisi var. Delege-
ler bu yarım düzine lider adayı arasında nasıl bir yeğleme
yapacak, göreceğiz.
Hem, bakalım delegelere özgür istençleriyle bir seçme yap-
ma olanağı da tanınacak mı? Yoksa Çankaya konuğu Bay
özal, dilediği kişiyi genel başkanlığa mı oturtacak? Nasıl ol-
sa delegeler bilinçsiz birer kukla, tepeden gelen sese kulak
verirler, Özalların adayı da kongrede çoğunluğu elde eder!
Böyle düşünenler haklı mı çıkacak? ANAP'ta 'tek şef yöne-
timi bir kez daha üstünlüğünü sürdürecek mi? İnsan merak
ediyor. Tam sekiz yıldır tek şef Bay Özal ne istediyse, ne de-
diyse yaptırdı. Eşini ıl başkanlığına bile getirdi. Cumhuriyet
tarihımizde Atatürk, İnönü, Bayar, hiçbirinin ulaşamadığı ya
da elde etmek istemediği birtakım yetkilere sahip bir Cum-
hurbaşkanı'dır Bay Özal... DP bastonuyja gezdiği için ağır
eleştiriler alan Bayar'ın tutumu hiç kalır Özal'ın davranışları
karşısında...
Yeni ANAP Genel Başkanı'nı, dolayısıyla yeni başbakanı
da o tayin' edecek. Zaten Menderes'in oğlunu 'Gel seni ge-
nel başkanı yapayım' diye partisine çağırmakla ANAP'ın 'tek
şef'ı olduğunu bir kez daha göstermedi mi?
Akbulut var, Tuncer var, Pakdemirli var, yetim Hüsnü var,
Mesut Yılmaz var, Güzel var, Muğlalı Unat var, belki bugün-
lerde birkaç kişi daha çıkar? Bakalım mavi boncuk kimde?
Bakarsınız son dakikada Bayan Semra da ortaya çıkıverir?
Çankaya konuğu Arkadaşlar arasında kavga çıkmasın, en
iyisi Semra Hanım'ı genel başkan yapmalı, herkes onun çev-
resinde birleşmeli' diyemez mi? Beklenmeyecek bir çözüm
mü?
İster Özal 'tayin' etsin, ister kongre delegeleri karşılarına
çıkan yanm düzine lider adayından birini yeğlesin, sonuç boş-
tur boş. ANAP, ülkenin dördüncü partisidir. Bakmayın Akbu-
lut'un saf saf 'Biz son seçimlerde başarılıyız, yüzde 37 oy
aldık' diye söylenmesine!.. O kadar güçlüyseler neden ge-
nel seçimden kaçarlar? Kim gelirse gelsin, 12 Eylül artığı
ANAP'ı yıkılıştan kurtaramaz. ANAP'ın çöküşü birden olacak,
üyeler, hatta en önde, en hırslı görünen kişiler bile son daki-
kada kaçacak yer arayacaklar.
Ha Mesut, ha Akbulut, ha Bayan Özal, ha Güzel, ha Pak-
demirli... ANAP'ta Özal'ın dediği olacak. Ama ANAP'ı yine
de kimse kurtaramayacak.
Tntuklamama Zoranlulıığıı
Tutuklama 'zorunlu bir kötülüktür! Kural, sanığın tutuksuz
yargılanmasıdır. Tutuklamaya ancak en son çare olarak
başvurulmalı, her olayda sanığın tutuklanmakla uğrayacağı
zarar ile olayın önemi, muhtemel ceza ve tutuklamanın somut
olaydaki güvenceleme değeri iyi karşılaştırılmalıdır.
Doç.Dr. NUR CENTEL Marmara Üni. HukukFakültesi
Son haftalarda kamuoyunu fazlasıyla edilebilir. Yasa koyucunun önceden bazı
meşgul eden 'Terörle Mücadele Yasası'n- suçlar ya da bazı sanıklar için tutuklan-
İLAN
T.C.
ANKARA ASLİYE 23. HUKUK
MAHKEMESİ
1989/725
Davaa Çayyolu köyü tuzel kışiliği adına H.Osman Koç vekili ta-
rafından davalı Maliye Hazinesi ve Çayyolu köyü muhtarlığı aleyhi-
ne açılan tescil davasımn yapılan yargılaması sırasında:
Aşağıda mevkii ve hudutlan yazılı taşınmaz mal tarlayı davacılaı
adına tapuya tesciline taJep etmiş olmakla hak sahiplerinin ve itirazı
bulunanların 3 ay ıçınde Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin
1989/725 esas sayılı dosyasına muracaatlan ilanen tebliğ olunur.
9.5.1991
Köyü: Çayyolu
Mevkii: Mezarhk
Dogusu: Köy mezarhğj
Batısı: Ibrahim Aslan Yahya Bavrak Tarlalan
Kuzeyi: Alacaatlı yolu
Güneyi: Hazine '
Cinsi: Tarla
Miktan: 53600 m1
Basın: 28504
da yargılama (muhakeme) hukukuna
ilişkin hükümler de yer almakta ve bu
arada 15. maddede, terör ile mücadelede
görev alan istihbarat ve zabıta amir ve
memurlan ile bu amaçla görevlendirihniş
öbür personelin bu görevlerinin yerine ge-
tirihşinden doğduğu iddia edilen suçlar-
dan dolayı haklannda açılan kamu da-
vası sonuçlamncaya kadar tutuksuz yar-
gılanmalan öngörülmektedir.
Belli görevi yapan sanıklar için belli
suçlarda tutuklanmama zorunluluğu ge-
tiren bu kural, tutuklama kurumunun
hukuksal ru'teliğiyle bağdaşmamaktadır.
Tutuklama, ceza muhakemesinin yapıla-
bilmesi ya da ileride verilmesi muhtemel
bir özgürlüğü bağlayıa cezanın yerine ge-
tirilebilmesi için suçu işlediği henüz ke-
sin hükümle saptanmamış kişinin özgür-
lüğünün yargıç karanyla geçici olarak
kaldınlması demektir. Ceza Muhakeme-
leri Usulü Yasası'nın 104/1. maddesine
göre tutuklama kararı verilebilmesi için
önce kişinin suçu işlediği konusunda kuv-
vetli kanıt bulunmalı, sonra da kaçma ya
da delilleri karartma kuşkusu söz konu-
su olmalı ya da suç, özel bir nitelik (dev-
let ya da hükümet nüfuzunu kıran ya da
ülke asayişini bozan ya da genel adap
aleyhinde olan eylemler) taşımalıdır.
Tutuklama, hukuksal niteliği itibany-
la bir ön ya da peşin ceza değil, sadece
bir koruma önlemidir. Yani kendisi başlı
başına amaç değil, araçtır. Tutuklamanın
işlevi öncelikle, sanığın hazır bulundurul-
masım ya da kanıtlann karartılmaması-
nı sağlayarak ceza muhakemesinin yapı-
labilmesini güvencelemeye yöneh'ktir. Bu
önleme başvurmaya gerek bulunup bu-
lunmadığı ise ancak her somut olayın
özelliğine, kanıt durumuna göre takdir
ma ya da tutuklanmama zorunluluğu ön-
görmesi sakıncalıdır. Bu zorunluluğun
anlamı, bazı suçlar ya da bazı sanıklar
için kaçma ya da delilleri karartma teh-
likesi bulunduğunu ya da bulunmadığı-
nı önceden kabul etmek demek olacak-
tır. Bu varsayımın sonucunda ise gerek-
mediği halde tutuklama kararı verilerek
gereksiz yere kişi özgürlüğünün kaldınl-
ması ya da gerektiği halde tutuklama ka-
ran verilemeyerek yargılamanın yapıla-
maması durumu ortaya çıkacaktır.
Hukukumuzda tutuklamanın ihtiyari-
liği sistemi benimsenmiştir. (Anayasa
m.19, Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası
m.104.) Bu demektir ki tutuklama neden-
leri bulunsa bile, yargıç tutuklama kara-
rı vermek zorunda değildir. Mevzuatımız-
da daha önceleri tutuklama zorunluluğu
öngören ve yine tutuklama kurumunun
hukuksal niteliğiyle bağdaşmadığı için
eleştirilen hükümler, ya başka yasalar yü-
rürlükten kaldırılmış yada 1961 Anaya-
sası yürürlüğe girdikten sonra Anayasa
Mahkemesi'nce anayasaya aykın buluna-
rak iptal edilmiştir. Tutuklama zorunlu-
luğu öngörmemekle birlikte, tutuklama
nedenlerinden biri olan kaçma şuphesi-
nin bazı hallerde (1) daima varsayılaca-
ğmı belirten Ceza Muhakemeleri Usulü
Yasası'nın 104/III. maddesi de tutukla-
manın zorunlulaşmasına yol açabileceği
için haklı olarak eleştirilmekte ve öğre-
ti'de (doktrinde) bu varsayımın tersinin,
yani kaçma şüphesi bulunmadığının ka-
nıtlanabileceği yonımu yapümaktadır (2).
Tutuklamama zorunluluğu ise sadece 15
yaşından küçük samklar için söz konu-
sudur. Şöyle ki 25.2.1988 gün ve 3412 sa-
yılı yasayla değişik Çocuk Mahkemeleri-
nin Kuruluş Görev ve Yargılama Usulle-
ri Hakkında Yasa'nın 12/ son. maddesi-
ne göre aşağı sının 3 yıh aşmayan özgür-
lüğü bağlayıa cezayı gerektiren suçlardan
dolayı kovuşturma ve yargılama aşama-
sında küçükler tutuklanamaz. Bu hük-
mün kapsamına giren sanıklann yaşı ve
bu yolla karşılaşmaktan alıkonacakları
zararlı etkiler göz önüne alındığında, söz
konusu kural yerindedir. Mukayeseli hu-
kukta da küçüklerin tutuklanmasının
zorlaştırıldığı ya da hiç kabul edilmediği
görülmektedir.
Tutuklama 'zorunlu bir kötülüktür'
(3). Kural, sanığın tutuksuz yargılanma-
sıdır. Tbtuklamaya ancak en son çare ola-
rak başvurulmalı, her olayda sanığın tu-
tuklanmakla uğrayacağı zarar ile olayın
önemi, muhtemel ceza ve tutuklamanın
somut olaydaki güvenceleme değeri iyi
karşüaştınlmalıdır. Uygulamada tutukla-
maya gereğinden fazla başvunılduğu, tu-
tuklama kararlanmn yeterli gerekçeden
yoksun bulunduğu eleştirilerine katıl-
maktayız. Ancak tutuklama, somut ola-
yın özelliklerine göre takdiren başvuru-
labilecek bir koruma tedbiri olduğundan,
tutuklamama mecburiyetinin de geçmişte
yaşanan tutuklama mecburiyeti kadar sa-
kıncalar yaratacağı düşüncesindeyiz.
(1) 'Kaçma karineleri' olarak nitelendiri-
len bu haller şunlardır:
1) Suçun ağır cezahk olması. 2) Sanığın
ikametgâh veya meskeninin bulunmaması
ya da serseri ve şüpheli takımından olması
veya kim olduğunu kanıtlayamaması. 3) Ya-
bancı olup da hâkimin davetine veya veri-
lecek hukmün infazına geleceğinden şüphe
uyandıracak ciddi nedenlerin bulunması.
(2) Bakınız: N. Kunter, Muhakeme Hu-
kuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hu-
kuku, Istanbul 1989, 675; F. Gölcüklü, Ce-
za Davası'nda Şahıs Hürriyeti, Ankara
1958, 87; T.T. Yüce, Ceza Muhakemesi Hu-
kukunda Hukuk Devleti Esaslan, Erzurum
1968, 90; Ö. Tosun, Türk Suç Muhakemesi
Hukuku Dersleri I, Istanbul 1984, 851; E.
Yurtcan, Ceza Yargılaması Hukuku, tstan-
bul 1987, 259; F. Yenisey, Hazırlık Soruş-
turması ve Polis, Istanbul 1991, 180.
(3) R.V. Hippet, Der Deutsche Strafpro-
zess, Marburg 1941, 440.
Galeri • Atölye
PENCERE
146 97 38 • 132 64 26
0 T 0 C R A F
"Yaşayarak Öğrenüir"
Öğrenmede sınırsız olanaklar için,
Harıcıve Konağı Sok 6'6 Gumuşsuyu Tel.: 145 73 75
'TtİRK KÜLTÜRÜNE HİZMET VAKFININ
CAFERAĞA MEDRESESİNDE
EL SANATLARI
KURS KAYITLARI BAŞLAMIŞTIR
Hat -Vezhıp-Minyatur-Ebnı-Resım
/fumaj Deserüeme-TekstiJde Turk Motifi ve
fösanmı-Porselen Susleme-Halı
Kilim-Seramik-Osmanhca
527 31 44 • 513 18 43 !
rioei
sanat oalerisi
KARMA
RESİM
SERGİSİ
20 Mcyts-2C Hozıron
Valıkonoğı Cad Pasa) 85
Nisantmı 146 72 81
Handan Aktan
Ferhan Çelllı
Guldemi GultaMn
Nılgün Kentor
NrtgûnTs^r
NlsaTüncer
Aysun Yszm
KHazrar 29Haznn
»n.y« Karüdjı S* No ' i -:. .-
«ısı sokaa ı Kad*07 346 48 06
galeri • atölye
146 97 38 • 132 64 26
10 HAZİRAN 5 TEMMUZ 1991
YAĞLIBOYA ' SULUBOYA KARMA RESIM SERGİSİ
SEDEF DEMIRCI
N E V Z A T KASMAN
KÂZIM KAVUR
HEHMET YORULMAI
EMLAK BANKASI
Sanat Galerisi
Ba y c : Sok Tem H m 4 2
T
- n e l ö e v o j ı - T e 152 d\ 0 0
jSergı Paıartesı C-mar-.siı arısr<ö t w gun 11 OC 9 OC saâtet arasınoa j c u e o i r >
SATILIK KARTAL
Süper temiz 83 model
sahibinden saülıktır.
Tcl: 512 05 05 / 492
SATILIK
Halı sahada çay bahçesi
TEL: 323 11 21
'Atatürk Filmi'
Geçenlerde bir film yedi dalda Oscar kazandı: "Kurtlaha
Dans." Eleştirmenler filmi göklere çıkardılar. Ne diyorlardı: "Ilk
kez Amerika'nın Kızılderili'ye dönük bakışındaki 'resmi görüş'e
aykın bir film çevrildi."
Amerika'nın 'resmi görüş'ünü sinemaya giden herkes az
çok bilir: Beyazların tarzanı, siyahlan pataklar; Kızılderili vah-
şidir, acımasızdır. beyazın düşmanıdır; sarışın iyi adam, ka-
ra bıyıklı, esmer, kötü adamı döver. sevgilısini kurtarıp bir iyi
öper; film sona erer, ışıklar yanar, herkes evine gider.
Avrupalı, Amerika'ya göçtüğünde bir yandan Kızılderili'ye
soykırım uygularken öte yandan "bağımsızlık, insan hakları,
demokraşi" uğraşını verdi. Tarihin diyalektiğinde çelişkiler iç
içe geçer, Aristo mantığına saplanmış kişinin kafasını karış-
tınr, "resmi görüş" de bunun üstüne tuz biber eker. Bu yüz-
den sapı samandan ayırmak Türkiye'nin güncelinde herşey-
den daha önemli bir iş...
Amerika gibi bir ülkede 'resmi görüş'e ters film ancak 21 'inci
yüzyıla 9 kala çevrilebiliyorsa; var sen Türkiye'deki güçlük-
leri hesapla!..
•
Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti'ni devrimle kurdu. An-
cak bu devrımin diyalektiğini anlamak için önce insanlık ta-
rihini algılamak gerekiyor. Anadolu ihtilalinde 1789 var, 1917
de var; uluslaşma sürecı, emperyalizme direniş, bağımsız-
lık savaşı ve "Aydınlanma Çağı" ıc içe geçmiş. 1923 gül su-
yuyla yapılmadı. kanla gerçekleşti; hem dışa hem içe dönük
yüzünde can yaktı.
Yine de Batı'daki Aydınlanma'nm yüzlerce yıl süren ve Av-
rupa'yı mezbahaya dönüştüren tarihine bakarsanız, bizim-
kinin faturası hafif kalır.
Ne var ki Türkiye'de Aydınlanma' kavgası bitmedi, sürü-
yor, hem de sımsıcak!..
Neden mahpushaneler dolup taşıyor? İnsanlar neden da-
rağaçlarına çekiliyor? Terörün önü niçin alınamıyor ve işken-
celer sürüyor? İnsan hakları kavgası neden gündemdedir?
Atatürk bugün yaşıyor; Gazi'nin yeminli düşmarıları var; sağ-
lam dostları da. "Atatürkçüyüm" diyen "sahtekârlar" da orta-
lıkta dolanıyorlar. Daha hiçbir şey yerli yerine oturmadı;
devrim-karşıdevrim çatışmasının içindeyiz; kan davaları ki-
milerinin gözlerini karartmıştır.
Tam bu aşamada Atatürkçülüğün karşıtı bir siyasal iktidar
"Atatürk filmi" yapmaya kalkışıyor.
Ve kıyamet kopuyor.
•
Elbet kopacak.
Bir kez işin içinde para var. Gazetelerde okuduğuma göre
"Atatürk filmi"rim yalnız senaryosu için devlet 15 milyar lira
ayırmış. Bu ne biçim iktidar? Hem sabah akşam devletçiliği
kötüler, hem film yapımcıhğına soyunur. Pekiyi, filmin anla-
mı nasıl saptanacak? Atatürk'ü kim, nasıl yorumlayacak?
Doğrusu ben şeriatçı olsam, Gazi'ye diş bilerdim. Kimisi de
tarihsel bilinç eksıklığinden Atatürk'ü anlayamaz, sevemez.
Tutucu ya da gerici bir ınsanın Mustafa Kemal'e iyi gözle bak-
masını bekleyemeyiz.
Demokraside, fikir özgürlüğü kapsamında, herkes sepe-
tinde ne pamuk varsa ortaya dökmeli; Atatürk'ü eleştirenler,
yazmalı, çizmeli, film çevirmeli...
Ama işin içine devlet girdi mi çözülmesı güç bir sorun or-
taya çıkmaz mı?
Devlet "Atatürk filmi" çevirecek?
Görüşü ne olacak?
"Resmi" mi?
"Özel" mi?
•
Yedi dalda Oscar kazanan Kevin Costner'ın "Kurtiarta
Dans" filmi 'resmi görüş'e karşıt olduğu için alkış topladı. Bu
film tümüyle özel gırişim ve yaratıcılık ürünüdür Atatürk'ü
eleştirmek ısteyen de kendisine güvenmeli; devletin parasıyta
iş görmeye kalkışmak konuyu tatsız ve kuşkulu bir noktaya
getirecektir.
"Devlet eliyle kişiyi zengin etme" politikasına da artık bir
son verilmeli...
12 Eylül Atatürkçülüğü herkese illallah dedirtti. Bu devle-
tin çevireceği "Atatürk filmi"ne kimse gitmez, filmi dünya si-
nemalarında oynatmak da bır hayaldir. Hem "Atatürk filmi"
çevirmek için kanun zoru mu var? Devlet sinema sanatına
hizmet etmek istiyorsa, bu tür endüstri için gerekli altyapıyı
oluştursun.
ALMAN LİSELİLER!
Okuîumiizun geleneksel
"SOSİS GÜNÜ" 15 Haziran 1991
Cumartesi saat 15-30'dan itibaren
Tarabya da kutlanacaktır.
Tüm eski arkadaşlarımızı
Tarabya da görmek bize mutluluk
verecektir.
Alman Liseliler Derneği
Yönetim Kurulu
Her türlü bilgi için:
172 90 54
MAARİFİN MARTILARI
BUGÜN OKULDA.
Talaş böreği bugun okulda Ogleden sonra uçten itibaren
okulda talaş böregı var Hocalar - mezunlar maçı var
'66 mezunlannın Gumuş Yıl Törenı var
Reggae'ci Chrıs Garcıa var Bulent Ortaçgıl var.
Mufıt'le Murat var Okulun bu yılkı grubu var. Akşam
dans var. eğlence var. marülar var, martılar var
Davetıyeler ginşte Emekli hocalar hepımızın davetlısı.
Kütüphaneci aranıyor.
Genç. dınamık. Iıiız. mesleğınde genış bılgı sahıbı bir
kütüphaneci aranıvor
• Büvük bir kurulu^un 90.000 kiiaplık kütuphanesını
duzenle>ebilecek.
• Ingilizceyı lıteratüriı ızleyecek düzeyde bılen,
• Bılgısa>ar kullanabilen.
• Askerlığını \apmış (erkek ada\lar için).
• Bır kutuphanenın lum sorumluluğunu usllenecek
yönelıcılık nıteliklerıne sahip
adayların o/geçmışlerinı ve ıstedıkleri net ücreti
ıçeren mektuplarını. yenı çekılmış bır t'otoğratlari) la
birlikte en geç 21 Haziran 1991 tarihine kadar
"Kütüphaneci" rumuzuyla P.K. 158 Le\ent 80622
İstanbul adresıne aondermelerı rıca olunur.