22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 HAZİRAN 1991 DİZİ-RÖPOKIAJ CUMHURİYET/15 Türkiye'de cinsellik ve kadın-erkek ilişkileri deyince, insanlar tedirginleşir, suratlar asılmaya başlar Mühimolan'mahalleninnamusu'— ı — Neredeyse iki aya yakın bir zamandır elimde dosyalanm, kâğıtlanm, teybim hangi kapı- yı çalsam, hangi evden içeri gir- sem, hangi mekânda bir dos- tumla ya da yüzünü hiç görme- yeceğim bir insanla konuşsam hepsinde önce bir suskunluk, ardından yüzlerinde şaşkıniık dolu bir gülümseme... Pek de haksız sayılmazlar. Türkiye'de bunca önemli sorun dururken kimliğimizin en kar- maşık renklerinden birini oluş- turan cinsellik ve onun çevresin- de oluşan tabularla uğraşmak, sırasını şaşınnış işlerden sayılı- yor. Aynca bu konunun kapsam- lı, derin bilimsel çalışmalar ge- rektirdiğini söyleyenler de hak- klar. Ancak istatistiklerin ve anket- lerin sağlıklı olmadığının bilim adamJarınca da kabul edildigı ülkemizde, özellikle tabulann çok kemikleştiğı bu alanda ça- lışmanın oldukça giiç olduğunu söylemeliyim. Bu nedeale bilim- sel iddialardan çok tanıkhklara, olaylara yer veren bir anlatım seçtim. Elimden gelen buydu, gerisi sosyal bilimcilerin, davra- nı$ bilimcilerinin, psikiyatristle- rin işi olsa gerek. Sokaktaki insanın yanı sıra dünyayı ve kendi kimliğini sor- gulayanlann, kentin varoşlann- da, acımasız bir anaforun için- de kendilerini bulmaya çalışan- lann duygularını anlatmaya ça- lıştım, onları anlamaya da... Istanbul kentinin varoşlarm- da beni evlerinde günlerce ko- nuk edip hiç yüksünmeden ken- dilerini anlatan yeni kentlilere, birlikte yemek yediğimiz, güldü- ğümüz, bana hiç durmadan "Afedersin" deyip işlerine giden sonra gelen ve bana hiç bilme- diğim hayat dersleri veren 'oros- pulara', işkencelerden, acılardan geçen bir kuşağın tabulanndan, bunlann yıkılışından, nedenle- rinden söz eden o güzelim insan- lara, çahşmamızı düşünceleriy- le anlattıklanyla destekleyen bi- lim adamlanna, sanatçı dostla- ra özellikle teşekkür etmek iste- rim. Bunca söz yeter sanınm, şim- di yola düşme zamanıdır. Önce yasalar gelir önce .yasalar gelir. Yasalar acımasızdır. Ve yüksekten ba- kar. Bu nedenle fahişeliği tespit edilmiş (?) bir kadına yapılan te- cavüze ceza indirimi uygulanır. Bu nedenle sevdiğa insanla geçir- diği gecenin sonunda genç bir kadının apar topar çevredekile- rin çogunluk küçümseyici bakış- ları arasında önce karakola son- ra hastaneye (tespit için) götü- rülmesine seyirci kalınır. önce yasalar gelir. Yasalar so- ğuktur. Bu nedenle insan ilişki- lerinin yüzyıllardır çözülemeyen sırlarını kavramaya çalışan bir kitap, müstehcenlikten yargıla- Yasalan yedeğine alan örf ve âdetlerimizin güçlü desteğiyle, ataerkil aile yapımızın kurallarıyla, cemaat duygusundan bir türlü birey olmaya geçemeyen insanımızla biz, elli milyonluk Türkiye, 'mahallenin namusu'na fazlasıyla düşkünüzdür. Yalnız yaşayan kadını uyarmak, evlere giren çıkanı kontrol etmek başlıca görevlerimiz arasmdadır. Böyle topluca yaşamak, belki bizi bir süre ruh biri resmı dığerı ımam nıkâhlı iki karısıyla itibarlı, sözü dinle- nir bir adam olarak yaşadı. Bir gün oğluna kız almak için cıvar köylerden birine gitti, on yedi- sinde bir kız beğendi, ama gö- nül bu ya kızı oğluna değil ken- dine uygun buldu. O günden sonra ne toprak gördü gözü ne köydeki itibannı, kızı kolundan tuttuğu gibi tstanbul'a geldi. Bir göz odaya sığındı, çöp dökme- ye başladı. Benimle konuşurken yüzüme bile bakmıyor. Belli, küçümsü- yor. Bu ay ikinci kez büytik bir ciddiyetle beni uyardı. "Oyle tek başıma gece yansı eve gelerek apartmanın namusnnu kirteti- yormuşum." Bilal bu, ne denir, apartmanın namusundan so- rumlu, sadece apartmanın değil tüm mahaJlenin... Bilal'in çocuk yaştaki imanı nikâhiı karısı ba- na ne hikâyeler anlatmadı ki... Şu iki apartman ötede üst katta oturan emeklı polisin kızı var ya, işte Bilal onu bir gün so- Kadınla erkek arasındaki cinsellik, Türkiye toplumunda tabn ve yasaklar alanına giren konufauın basında gelir. reisi büyükler tarafından azar- türlü birey olmaya geçemeyen gitmekten kurtarır, belki Bize destek verenlerin sayısı arttıkça kendimize olan güvenimiz pekişir, ama bu çok özel alana yapılan müdahaleler kimi zaman büyük acılara, yaşam tatlarının yitirilmesine de neden olabilir. Toplumsal baskının pek çok kişinin canını yaktığı gerçektir. Önce yasalar gelir. Yasalar acımasızdır. Bu nedenle fahişeliği tespit edilmiş kadına yapılan tecüvüze ceza indirimi uygulamr. banın plakasını alıp kızın baba- sının yanına varmış... Sonra emekli polis memuru, yanında kapıa Bilal, kızı takip etmeye başlamışlar. öyle birkaç gün değil tam iki ay her akşa- müstü bayramhklannı giymiş kravat takmış Bilal'le emekli po- lis memuru bir apartmanın gi- rişine gizlenip kızın işten çıkışı- nı gözetlemişler. Kırmızı araba da bir turlü gelmek bilmemiş. Kız ölecekti Sonunda olan olmuş, bekle- yen derviş murada ermiş misali kırmızj araba gelmiş, kızcağız da o kırmızı arabaya binmiş. Bi- lal'le emekli polis memuru ba- ba da hemen bir taksiye, taksi şoförü de onlann heyecanına, nır ve hele yazarı kadınsa yargı salonunda bile müztehzi gülüm- semeler onu bekler. Bu nedenle filmkr en insani sahnelerinden yoksun bırakılır ya da toptan ya- saklamr. Bu nedenle insanlar herhangi bir açıkoturumda ko- nuşmacıya, "Kitabında neden insanlar öyle sevişiyor? Bunfaın yazmaktan utannuyor mnsun?" diye en kabadayı ve en hakh kendi olduğuna inanarak hesap sorabilir. önce yasalar gelir. Yasalann geçmişi sağlamdır. Bu nedenle mahallenin namusu ondan so- nılur. Bu nedenle büyük bir kentin seçkin bir semtinde özel- likle yalnız yaşayanlar için yapü- mış stüdyo tipi evlerin kapılan bir gece yarısı başkalarının özel hayatına kendi yaşamlarından daha fazla özen gösteren kişile- rin bir telefon ihbanyla kırıla- bilir ve ertesi gün gencecik üni- versiteli kızlar kendilerini gaze- telerin birinci sayfalannda, en olmadık başlıklar altında göre- bilirler... Ve bir yerlerde bir baba o gün kahveye çıkamaz. Bir yerlerde büyük kentin, üniversite yaşamı- nın hayalini kuran genç bir in- sana ailenin son kararı bildiri- lir: "Okuynp da başımıza bun- lar gibi orospu mu olacaksın?" Once yasalar gelir. Yasalann gözü kördur. Bu nedenle aile, namus, ahlak sözcüklerini art ar- da sıralarken Güney'de uzun yol şoförleriyle yol ustünde fuhuş yapan köy kızlannın yaptığı işin aile reisi tarafından bilinmediği- ni kabul eder. Kızkardeşlerine bekçilik yapan ağabeyleri gör- mek istemez. Sadece bulduğunu yakalar. Ne olur? Aile kızlannın salınıvermesi için birkaç gün ka- rakolun çevresinde dolaşır, bir- kaç gün para sıkıntısı çekilir, aile lanır ve ertesi gün gene uzun yol şoförlerinin yolu beklenir. önce yasaiar gelir. Yasalar ka- yıtsız şartsız her şeyin üstünde- dir. Bu nedenle 'cop' sözcüğü halk belleğinde çeşitli cağnşım- lar yapar. 'Coplamak' yasalann en doğal hakkıdır. Çünkü önce yasalar gelir, insan değil. Mahallenin namusu — Arkadaş, bu mahallenin namusu bizden sorulur! — Itiraz istemez, kimse ağzı- nı açmasın, bu evin namusu benden sorulur! — Görevimi yaptım efendim, bu işyerinin namusu hepimizin namusudur! Yasalan yedeğine alan örf ve âdetlerimizin güçlü desteğiyle ataerkil aile yapımızın kuralla- nyla cemaat duygusundan bir insanımızla biz, elli milyonluk Türkiye, 'mahallenin namusuna' fazlasıyla düşkünüzdür. Yalnız yaşayan bir kadını uyarmak baş görevlerimizden biridir. Bekâr üniversitelinin eve ge- tirdiği kızlar hakkında biz karar veririz. Boşuna mı bütun gün pence- re önünde oturuyoruz? Otellerde evlilik cüzdanı sor- mazsak kendimizi suçlu hissede- riz. Yazlığa giden komşunun evin- de kalanlar kim? Bunlara biri- sinin aile mahremiyetini öğret- mesi gerek. Bu da bize düşer. O tenha yerde baş başa yemek neden yenir? Adamın karısma haber versek mi? Zavallı kadın, insanlık adına herekete geçme- liyiz. Biz topluca yaşamayı çok se- veriz. Kimin nasıl yaşaması, na- sıl sevmesi, kime âşık obnası ge- rektiğine hep birlikte karar ve- ririz. Aşk, sevgi, cinsellik, iki ki- şi arasında bir işmis, bundan ki- me ne? Olur mu öyle şey? Biz hep birlikte yaşanz. Aydmımız- la köylümüzle kasabaümızla biz böyleyiz. Bu topluca yaşamak belki bizi bir süre ruh doktorlanna git- mekten kurtarır, belki davranış- larımızı onaylayanlann sayısı arttıkça kendimize olan güveni- miz pekişir ama bu çok özel ala- na yapılan müdahaleler kimi za- man büyük acılara, yaşam tat- larımn yitirilmesine de neden olabilir. Hiç kuşkusuz her şey trajediyle sonuçlanmaz, mutlu sonlar da olabilir, gene de top- lumsal baskının pek çok kişinin canını yaktığı bir gerçektir. Şöy- le bir an durup düşünürsek he- pimizin bu konuda anlatacak mutlaka bir şeyleri vardır. Gü- lümseyerek ya da pişmanlıkla... Anlattıklanmıza görev duygusu, toplumsal vicdan, sadakat, so- rtmluluk, namus gibi kavram- lar eşlik eder ya da çogunluk, biz bu kavramiarın, olguların ardına sığınınz. Soztt uzatmadan noüanmı kanştırmaya başhyorum artık, tanıkhklara ihtiyacım var. Not- lanma bakarken bir yığın yuz, belleğimden geçip gidiyor, tey- bimim düğmesi sürekli açık, in- sanlar kadın erkek, genç yaşlı konuşuyorlar, bir an nereden nasıl başlayacağımı bilemeden şaşkınlık içinde duruyorum, tam o sırada kapı çalıyor. Gelen bi- zim kapıcı Bilal, tam vaktinde yetişiyor, uzağa gitmeye gerek yok söze onunla başhyorum. Bilal, Tokat köylerinden gel- di, oralarda toprağı var, zengin sayılır. Ellisine kadar köyünde, ler kırmızı arabanın ardında. Neyse kırmızı araba sonunda mahallenin girişinde durmuş, kızın babası deli gibiymiş, kızı saçından tuttuğu gibi dövmeye başlamış, çevredekiler yetişip al- masalar, işte o anda, o dakika- da kızcağız hemen oracıkta ölü- verecekmiş. Bütun bunlan güzel güzel an- latan Bilal'in kansı, iş burdan sonrasıaa gelince birden utam- veriyor, yüzü kızanyor, "Afeder- sân", diyor, "kın hemen bir dok- tora götttrmuşler, şey için. Yani şey olmuş mu diye..." Kızcağız o gunden beri soka- ğa çıkamıyormuş. Şer cinleri nz- lonı bağlamış diyorlarmış, ya- kında ince hastalık olurmuş. Birden Bilal'in hikâyesi canı- mı sıkıyor. Rahmetli Orhan Ke- mal ne iyi yapmış da 'Bekçi Murtaza'yı yazmış. Ne kadar çoklar. îşyerleri, sokaklar, fab- rikalar hatta üniversiteler bile kraldan daha kralcı Murtazalar- la dolu değil mi? Bilal de kendi çapında mahalleyi günahların- dan anndırmayı iş edinmiş, ko- lay gelsin. Yann: Aşk oymnı tslamiyette kadının boşanma konusunda herhangi bir inisiyatifiyok Erkeğin'boş oP demesi yeterli İSLAMDA KADIN VE CİNSELLİK ORAL ÇALIŞLAR Kaıran'm birçok ayetinde ve Peygamber'in hadislerinde boşanma hakkının erkeğe verildiği çok açık bir şekilde dile getirilir. Kadının bu konuda bir hakkı yoktur. Yalnızca bazı hallerde kadın, erkeğe bir bedel ödeyerek boşanma iznini koparabilir. Bu konuda son söz yine erkeğindir. B•oşanma hakkı neden erkeğindir? Erkeğe bu üstünlüğü tanıyan Islamiyet şu gerekçeleri öne sürüyor: "Erkek yaratılışı itibarıyla kadmdan daha temkinli, daha soğukkanlıdır." ^ "Boşanma hakkı ve yetkisi, taraflar arasında daha akıllı sayılan kişiye tamnmıştır ki o da kocadır" öğüte, yataktan atmaya ve dövmeye rağmen ka- dın, erkeğin istediği noktaya gelmezse ne olacak- tır? tslam düşunürleri son çare olarak boşanmaya başvurulmasını söylerler. Allah'tan Muhammed'e vahyolunan bütun ayetlerde boşanmarun erkek ta- rafından gerçekleştirileceği belirtilir. Kadının bu ko- nuda hiçbir inisiyatifi yoktur. Kuran, daha çok bo- şanma işlemini yerine getirecek olan erkeğin, bu bo- şanma sırasında nelere dikkat etmesi gerektiği üze- rinde durur. Boşanmanın muhatabı erkektir. Erkek kansından boşanmaya karar verdiği za- man ona bir kez 'boş ol demesi yeterlidir. Boş ol sözcüğü, erkeğin kadını boşadığının ilanıdır. An- cak bu boşanma işleminin nasıl gerçekleştirileceği bazı kurallara bağlanmıştır. Erkek ve kadın tara- fından birer adil tanık bulunacak ve bu tanıklar bo- şanma işleminin gerçekleştirilmesi, kadına mehri- nin ödenmesi, kadırun iddet zamammn hesap edil- mesi gibi konularda aünacak önlemleri kararlaştı- racaklardır. Erkek bir kere boş ol dedikten sonra eğer kansını yeniden alırsa evlilik devam eder. tkin- ci kez boş ol der ve yeniden alırsa yine sorun yok- tur. Üçüncü kez boş ol demesi ise Islam hukuİcun- da yeni bir durumun ortaya çıkmasına neden olur. Artık kadın, kocasına dönemez. Boşanma sırasında erkeklerin zalim davranma- maları konusunda yapılmış bazı uyarılar da var- dır: "Ey peygamber kadınlan boşayacağınız zaman iddetleri (boşanan kadının gebe olup olmadığının saptanabilmesi ve yeniden evlenebilmesi için bek- lemesi gereken süre) vaktinde boşayın; iddet zama- nını da iyice sayu». Onlan evlerinden çıkarmayın; onlar da çıkmasınlar; me£er ki apaçık fuhuş işler- lerse başka... Zamanlannı doldurunca onlan gn- zel tutun ve güzel aynlın. Aranızdan iki adil kim- seyi tanık tutun. Tanıklığı Allah için dogru yapın. Kadınlannızın aybaşlanndan kesilip kesilmedikle- rine şüpheye düşerseniz onlann iddet zamanlan üç aydır, henüz aybaşlan başlamamış olanlann da bu kadardır. gebe kadınlann zamanlan dofunınca so- na erer. O kadınlan gücttnüz yettiği derecede ken- di otnrduğunuz yerde oturtun; onlan sıkıştırarak zarar vermeyin. Gebe olanlara doğuracaklan za- mana kadar nafakalannı verin, çocuklarınızı em- zirirse ücretlerini ödeyin, bu işlerde güzelce anla- şın, aranızda bir giiçlük çıkarsa çocuğu bir başka kadın emzirir." 1 Bu ayetlerde boşanmaya ilişkin birçok hüküm yer almaktadır. Birinci hüküm, boşanma işlemini er- kek yapacaktır. Bu iş için iki adil tanık tutulacak- tır. Erkek boşanmanın hemen ardından evlenebi- lir, kadın ise erkekten gebe olup olmadığının an- laşıldığı ana kadar başka birisiyle evlenemez. Es- kiden gebeligin saptanması daha uzun zaman al- dığı için kadınlar en az üç ay boşanamıyorlardı. Ku- ran böyle hükmediyor. Çocuk babanın Kadmlara fazla zulüm etmemeleri konusunda er- kcklere uyanlar da vardır. Aynca çocuk babanın- dır, bu, ayetlerde açıkça dile getiriliyor. Eğer ka- dın doğurduktan sonra çocuğu emzirirse erkeğin kendisine bir ücret ödemesi gerektiği emrediliyor. Eğer çocuğun annesiyle baba arasında anlaşmaz- lık çıkarsa baba çocuğu alıp bir başka kadına em- zirtiyor. Yine Bakara Sûresi'nde boşanmanın nasıl ola- cağı şöyle dile getirilir: "Kendisine dokunmadığı- nız, yahut mehirlerini kararlaştırdığınız kadınlan boşanmakta size vebal yoktur. Onlara zengin olan, giicii yettiği kadar bir şeyler vermek gerektir. Oyle bir şey verin ki örfe uygun olsun. Bu iş iyilik eden- ler için bir vazifedir. Eğer onlan dokunmadan bo- şarsanız, fakat mehir belirtmişseniz, o mebrin >-a- rısı kadınındır. Ancak kendileri veya nikâhın dtt- ğümüniı elinde tutanlar mehrin bütunünü bağış- layabilir. Sizin bağışlamanız sakınmaya daha ya- kındır. Aranızdaki üstünlüğü unutmayın." 2 Neden kadına boşanma hakkı yok? Kuran'm birçok ayetinde ve Peygamber'in hadis- lerinde boşanma hakkının erkeğe verildiği çok açık bir şekilde dile getirilir. Kadının bu konuda bir hak- kı yoktur. Yalnızca bazı hallerde kadın, erkeğe bir bedel ödeyerek boşanma iznini koparabilir. Bu ko- nuda yine son söz erkeğe aittir. Kadının bedel öde- yerek aynlması konusu Bakara Sûresi'nde şöyle em- redilir: "Boşanma iki defadır. Ondan sonra iyilikle ge- çinmek, yahut güzeUikle aynlmak gerekir, verdi- ğinizden bir şeyi geri almak size helal değildir. Fa- kat erkek ve kadm, ADah suuriannı konıyamamak- tan korkarlarsa o zaman başkadır. Eğer onlann Al- lah sınırluını koruma.vacaklanndan korkarsanız kadının serbest olrnak için bir şey vermesinde ikisi için de bir vebal yoktur." 3 Mal karşılıgı boşanma Tslam hukukunda "hul" adı verilen boşanma şekli bu ayete dayanarak gerçekleştirilir. Bu, mal karşılıgı boşanmaktır. Ancak "hul" yolu ile boşan- mak da Muhammed'in gözUnde pek makbul de- ğildir. Bir hadisinde "Hul yolu ile boşanmak iste- yen kadınlar münafıküriar" 4 demiştir. öte yandan yine lslam kaynaklan "fidye" kar- şılıgı, bir mazerete dayanarak kocasmdan kendisi- ni boşamasım isteyen kadının bu isteğinin kabul edilip edilmemesinin tamamen kocanın iradesine bağlı olduğunu beürtirler. Mazeretin meşru olup olmadığının takdir yetkisi tamamen erkeğe aittir. Ayrılmayı kabul etmesi halinde "fidye"nin ne ka- dar olacağının tespitini de koca yapacaktır. Hadis- lerde ve lslam hukukunda fidyenin yüksek tutul- maması ve mehirden fazla olmaması gerektiği be- lirtilirse de hiçbir geliri olmayan kadının bunu na- sıl ödeyeceği de ayn bir sorun olarak tartışmalara neden olur. Kadının mazereti yoksa Kadının, erkeğin kabul edeceği bir mazerete sa- hip ohnaksızın ayrılmayı istemesi halinde durum ne olacaktır. Muhammed'in bu konudaki cevabı açıktır: "Mazereti olmaksızın kocasmdan kendisi- ni boşamasım isteyen kadın Cennet rayihasını ala- maz. Cennet ona haramdır." s Birçok bakımlardan daha liberal görüşlere sahip olan Hanefi mezhebi mensuplarmm, kadının hiç- bir şekilde kocasmdan boşanmayı istememesi ge- rektiğini savunmaları da ilginçtir. Sahihi Buhari, boşanma hakkının neden kadı- na verilmemesi gerektiğini şöyle açıklar: "Talak (boşanma) hakkı kadın için de kabul edilerek iki taraf arasında niçin adalet temin edilememiştir su- aline karşı da kadının fıtralen seriül infiale sahip olması. gebelik ve aybaşı rahatsızhklannda bu in- fial ve teessüninün daha artması nedeniyle boşan- ma hakkının kadın elinde suiisümak daha çok mü- sait olacağı suretinde cevap verih'yor ki bu da onem- le dikkate alınması gereken bir görüştür." 6 Aynı düşünceleri "Islam'da Kadın" kitabında Müftü Hüseyin Erdoğan da dile getirir. 7 Kadının kocasmdan aynlması için yeterligerekçe- ler lslam hukukunun temel noktalanndan birisini oluşturur. Erkeğin, erkekh'ğini yerine getiremeyecek kadar hasta olması, dinden dönmesiboşanma neden- leri olabilirdi. Boşanma hakkının kadına verüiş gerekçelerini Be- kir Topaloğlu tüm îslam dünyasının görüşlerini özet- leyerek şöyle dile getirir: "Nikâh akdinde söz sahibi olan kadının, akdi bozmaya da selahiyetli olması, Ok nazarda makul görünürse de ruh bünyesi bakımın- dan süratle değişen bir hüviyete sahip olması sebebiy- le bnnun ailebiıfiği bakımından tehükeh oldufu mey- dandadır. Kadının seksiiel arzusu da erkekten daha degiş- kendir. Küçttk bir hadiseden dolayı öfkdenen ve evlilik hayatuun artık çekilmez bir dert olduğuna kanaat getiren kadm, hemen boşanma yolunu ter- ah edebilir. Doğrusu bugünün kadını, givimine va- nncaya kadar, her türlü davranışlanyla kendisi yal- nız başına evlilik birliğine son vermeye layık bir aday görünmüyor." 8 Bütun bu nedenlerle kadının boşanma hakkına sahip olmaması gerektiği fikri, tüm tslam dünyasının ortak fıkridir. Boşanma hakkımn erkekte olduğu çok çeşitli yerlerde dile getirildi. Kuran'm ayetlerinde de bu konu açık bir şekilde ifade edilir. Peki neden bo- şanma hakkı erkeğindir? Erkeğe bu üstünlüğü ta- nıyan Islamiyet hangi gerekçeleri öne sürüyor? "Erkek yaratılışı itibariyle kadmdan daha tem- kinli, hadiseler karşısında daha soğukkanhdır. Ha- reketierinin neticesini daha iyi düşönebilendir.' ' "Boşanma hakkı ve yetkisi, taraflar icerisinde ua- ba akıllı (makul) sayılan kimseye tamnmıştır ki o da... kocadır."iO 1 Okad Talak Suresi, 1-6. ayetler s. 311-312 2 Okw) El Bakara Suresi, s. 24 3 Okad El Bakara Suresi, s. 23 4 Ared,a.g£.s. 356-357 5 And, a.gr. s. 357 6 Sahihi Buhari 11. Cilt, 4. baskı, s. 329 7 H. Erdojjtn, a.g£ s. 221 8 Topaloflu, a.g£. s. 141-142 9 Topaloğlu, a.g£. s. 143 10Arsd,a.g£.s.350 BİTTt (Yann: Tepkiler)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle