Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/14 DİZİ-RÖPORIAJ 12 HAZİRAN 1991
tsmet Faşa hükümeti iç olaylar nedeniyle sert tedbirler almak istiyor, muhalefet karşı çıkıyordu
TBMM'de Takrir-i Sükûn gürültüsü
Öncesi ve sonrasıyla
ŞEYH SAÎT
AYAKLANMASI
UGURMUMCU
— ı ı —
"İstiklal Mahkemeleri, adından da anlaşılacagı
özere tstiklal Harbimiz sırasıoda kurulan ve karul-
ması gereken mahkemeierdi. Bu nedenle bu mah-
kemckrin taribe kanşması yttce Meclisimiz için ta-
rihsel bir onurdur. tsmet Paşa hazretleri, eğer İs-
tiklal Mabkemeferi'ni iyüestinne araa sayıyorsa çok
yanıhyor." (178)
4 Mart 1925 çarşamba günü Terakkiperver Cum-
huriyet Fırkası lideri Kâzım Karabekir Paşa,
TBMM ktlrsüsünde Takrir-i Sükûn Kanunu"na bu
sözlerle karşı çıkıyordu.
Fethi Bey hükümeti ayrılmış, yerine tsmet Paşa
hükümeti kurulmuştu.
Karabekir Paşa'dan önce tsmet Paşa hükümeti-
nin programı üzerine söz alan Ali Fuat Paşa, "Hü-
kümet degjşjkligmin nedeni" diyordu "miDet önün-
de tarbşılmadıkça tsmet Paşa hükümetiııe güvene-
meyecegiz."
Ali Fuat Paşa, kuşkiılarıru şöyle dile getirmişti:
"Ayaklanmalar, gerici eylemler yok edilmdi,
ayaklanmacılar ve gericiler cezalandınlmahdır. Bu-
na şöphe yoktur. Ancak mületin dogai haklannı
ve özgürtüfünü kısıtlayacak baskı yöntemlerine kU-
re mekanizmasında yer verilraemesini rka ediyo-
rum."
Ali Fuat Paşa da, Karabekir ve Rauf Bey de ola-
cakları tsmet Paşa hükümeti kurulurken sezmiş-
lerdi.
Gazi Paşa, köktenci yöntemleriyle işe girişmiş-
ti. önlemler birbiri ardından gelecekti.
İhtilallerin kan ve ateş çemberlerinden geçenleT
için olacakları kestirmek hiç de güç değildi.
Bir baskı döneminin geleceğinden kuşkulanılı-
yordu. Bu yüzden var güçleriyle yasaya karşı çıktı-
lar.
Karabekir, Ali Fuat Paşa, Dersim Milletvekili Fe-
ridun Fikri Bey (Düşunsel), Sıvas Milletvekili Ha-
lis Turgut Bey, Rauf Bey an arda konuşarak Takrir-i
Sükûn Yasası'na ve bu yasa ile getirilen İstiklal
Mahkemeleri'ne karşı çıktılar.
Rauf Bey de ayaklanmanın cumhuriyeti yıkacak
güçte olmadığını, getirilen Takrir-i Sükûn Yasası ile
uygulanacak yöntemlerin anayasaya aykırı olduğu-
nu vurgulayarak "Takrir-i sükûnun, sükûnsuzluk
getireceginden şüpbe ediyorum" demişti.
Karabekir ordudan yeni aynlmış, yakın arkadaş-
lan Rauf Bey (Orbay) ve Ali Fuat Paşa (Cebesoy)
ile Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı kurmuştu.
(179)
Mustafa Kemal Paşa'nın lsmet Paşa'yı Ankara'ya
çağırması binakım siyasal geiişmelerin olacağına
işaretti.
23 Şubat 192S günü Doğu illerinde sıkıyönetim
ilan edilraiş, bu karar TBMM'ce oybirliği ile onan-
mış; iki gün sonra da Hıyaneti Vataniye Yasası de-
ğiştirilerek din duygulannı ve dince kutsal kavram-
lan siyasal amaçla kullanmak için örgüt kuranla-
ra ölüm cezası yaptırımı getirilmişti. (180)
Sıra İstiklal Mahkemeleri'nde ve Takrir-i Sükûn
Yasası'ndaydı. Yeni bir dönem başlıyordu.
Başlayan bu yeni dönemde Başbakan Fethi Bey'e
de yol görünmüştü.
Gazi Paşa, ayaklanma başlar başlamaz kararını
vermişti:
Bu ayaklanmayı ancak lsmet Paşa ile beraber
bastırabilirlerdi.
Kararını verdi; hükümeti değiştirecekti.
2 mart günü M. Kemal Paşa'nın da katıldığı on
iki saat süren Halk Fırkası Grubu'nda ayaklanma
karşısında hükümetin görevi yapmasında "azimli
ve basiretli davranması" konusunda bir önerge ve-
rilmiş, önerge 60 oya karşı 92 oy ile kabul edilmiş-
ti.
Ayaklanma başlar başlamaz hükümet üyeleri
arasında da ahnacak önlemler konusunda görüş ay-
nLklan belirmişti. îçişleri Bakanı Recep Bey (Pe-
ker) de ayaklanmadan önce "Hükümet enerjik
davranmıyor" diye görevinden çekilmişti. (181)
2 mart günü Halk Fırkası Grubu'ndaki bu uzun
tartışmalardan sonra Mustafa Kemal Paşa da kür-
süye gelmiş ve şöyle konuşmuştu:
"Milleün eUnden tutmaya lüzum vardır. Devri-
mi başlatan tamamlayacaktır." (182)
Fethi Bey o gün görevinden ayrıldı.
İki gün sonra milletvekilliğinden de çekildi.
27 mart günü de Paris'e doğru yola çıktı.
Siyasetten aynlmış, Türkiye Cumhuriyeti'nin Pa-
ris Büyükelçisi olmuştu. (183)
Yeni Başbakan tsmet Paşa'ydı.
İsmet Paşa, iki yıl içinde ikinci kez Başbakan-
lık'ı Fethi Okyar'dan devralıyordu. (184)
lsmet Paşa'nın, Mustafa Kemal'den iki isteği var-
dı:
Emre hazır bir kolordu ve tstiklal Mahkemele-
ri. (185)
lsmet Paşa'nın hükümet programı altı paragraf-
tan oluşuyordu. Programın üçüncü paragrafı şöy-
leydi:
"İç siyasette her şeyden önce son olaybuın hızla
ve şiddetle basbrüıp söndürülmesi ve ülkenin maddi
ve manevi bozgundan korunması, genel huzur ve
rahatlığın sürdürülmesi ve berbakle devletin etki ve
gücünün pekişüriiip kuvvetlendirilmesi için hızlı ve
etkili özel önkmler alınmasını gerekli görüyoruz."
(186)
Hükümet programı üzerindeki Uk sözü Ankara
Milletvekili Ali Fuat Paşa almış ve hükümet deği-
şikliğinin nedenini sormuştu. Bu neden açıklanma-
dıkça Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası lsmet Paşa
hükümetine güvenoyu vermeyecekti.
Oylama yapıldı:
Oylamaya 179 üye katılmış, hükümet 23 hayır
Gazi Paşa ayaklanma başlar
başlamaz kararını verdi, hükümeti
değiştirecekti. Bu ayaklanmayı ancak
îsmet Paşa ile birlikte bastırabilirlerdi.
Fethi Bey hükümeti istifa etti. Yerine
îsmet Paşa hükümeti kuruldu. Gazi
Paşa köktenci yöntemlerle işe
girişmişti. Önlemler birbiri
ardına gelecekti.
Takrir-i Sükûn Yasası'na göre
"gericiliğe ve ayaklanmaya,
memleketin sosyal düzeninin ve
huzurunun ve güvenliğinin ve asayişin
bozulmasına neden olacak bütün
kuruluşlan, kışkırtmaları, davranışları
ve yayınları, hükümet,
Cumhurbaşkanı'nm onayı ile kendi
başına yasaklayabilecek"ti.
Fuat Paşa, Kâzım Paşa ve Rauf
Bey (Orbay), olacaklan daha İsmet
Paşa hükümeti kurulurken sezmişlerdi.
Karabekir, Ali Fuat Paşa, Dersim
Milletvekili Feridun Fikri Bey, Sıvas
Milletvekili Halis Turgut Bey, Rauf
Bey art arda konuşarak Takrir-i
Sükûn Yasası'm ve İstiklal
Mahkemeleri'nin kurulmasını eleştirdi.
Kâzım Karabekir
Bu yasa (Takrir-i
Sükûn) kabul edilip
uygulanırsa, anayasanın
ruhundan doğan siyasal
organlar ve basın baskı
altına ahnırsa halk
egemenliği kısılmış
olacaktır. Milletvekillerin
sesieri Meclis'ten dışarı
çıkmayacaktır. Bu yasayı
kabul etmek cumhuriyet
tarihi için bir onur değildir.
Hüseyin Rauf Bey
Genç ayaklanması (Şeyh
Sait ayaklanması) oldu
diye, cumhuriyetin ve
ulusal egemenliğin temeli
olan anayasa bozulamaz.
Kurtuluş Savaşı'nın en
çetin olayları karşısında
bile Meclis herhangi bir
yasanın uygulanmasını
savsaklamamış, anayasaya
aykırı davranmamış ve
başarıya ulaşmıştır.
Ali Fuat Paşa
Ayaklanmalar, gerici
eylemler yok edilmeh',
ayaklanmacılar ve gericiler
cezalandırılmahdır. Buna
şüphe yoktur. Ancak
milletin doğal haklarını ve
özgürlüğünü kısıtlayacak
baskı yöntemlerine idare
mekanizmasmda yer
verilmemesini rica
ediyorum.
tsmet Paşa Muhalefetin
bütün üyelerine
düşüncelerini son sözlerine
kadar söylettiren millet
kürsüleri dünyada pek
azdır. Siyasal tutum ve
davranışlarımızın
doğruluğuna en açık ve
haklı belge budur.
Arkadaşlarımın
açıklamaları ile anlaşıldı ki
bu yasa yararlı sonuçlar
doğuracak bir yasadır.
Refik Bey Şimdi
Doğu'daki azız
kardeşlerimiz bize
diyorlar ki: Biz temiz
kanımızı akıttık, size bir
vatan, bağımsızlık ve
devrim verdik. Bizim
ruhlanmı üzmeyin,
yurdun esenliğine,
yaşamına, cumhuriyete
suikast etmek isteyen
gericilerin tezelden yok
edilmeleri için bu yasayı
kabul edin.
Hahmut Esat Bey
Hükümet hüküm versin
demiyoruz. Hükümet
hapsetmiyor, suçluya
mahkemenin kapısım
gösteriyor. Vatanın
doğu bölgesi baştan aşâğı
gericilik ateşi içinde
yanarken, isyancıların
karşısına anarşi
özgürlüğüyle mi
çıkacağız?
oyuna karşı 154 oyla güvenoyu almış, iki milletve-
kili de çekimser oy kullanmışlardı.
Teşekkür için kürsüye gelen İsmet Paşa, "Bu gece
görüşülmesini istedigim ild yasa var" diye bitirdi
konuşmasmı.
Yasa tasanlan hazırdı.
On dakika sonra oturum yeniden başlamıştı.
Tasanlar da hemen adliye encümeni tarafından
hazırlanmış ve TBMM'ye sunulmuştu.
Takrir-i Sükûn Yasa Tasansı'ru görüşen encümen
üyelerinden ikisi tasanya karşı oy kullanmışlardı.
Bu üyelerden biri Dersim Milletvekili Feridun Fik-
ri Bey, öbürü de Bursa Milletvekiü Osman Nuri
Bey'di.
Bu iki milletvekili de Terakkiperver Cumhuriyet
Fırkası kurucusuydular.
Takrir-i Sükûn Yasası Uç maddelikti. Birinci mad-
de şöyleydi:
"Gericiliğe ve ayaklanmaya memleketin sosyal
düzeninin ve huzurunun ve sükûnunun ve güven-
liginJD ve asayişin bozulmasına neden olacak bü-
tün karuiuşlan, kışkırtmalan, davranışları ve ya-
yınlan hükümet; Cumhurbaşkanı'nın onayı ile ken-
di başına ve idari olarak yasaklayabilir."
2. madde, yasanın iki yıl süreyle yürürlükte kal-
masını öngörmekteydi. (187)
Tasan üzerinde Uk sözü Gümüşhane Milletvekili
Zeki Bey aldı. Zeki Bey, yasanın anayasaya aykırı
olup olmadığmın tartışılması gerektiğini söyledi. •
Karesi (Balıkesir) Milletvekili Ahmet Süreyya
Bey, Zeki Bey'i yamtlarken konunun anayasa en-
cümeninde konuşulduğunu belirterek hemen görüş-
melere geçilmesini istedi.
Tasannın tümü üzerindeki ilk sözü Dersim Mil-
letvekili Feridun Fikri Bey aldı.
Feridun Fikri Bey, hükümetin bu tasanyla "ana-
yasayı da denetimi altına alacağından endişe
ettiglni" söylüyor ve şu gerekçeleri ileri sürüyordu:
"— Hnkömet istediğinde belirsiz bazı deyimler-
le herhangi bir kavramı irtica sözcüğii kapsamına
sokamaz mı? Herhangi bir kavramı da isyan söz-
cügünün kapsamı içine sokamaz mı? Memleketin
sosyal düzeni kavramından daha belirsiz sının çi-
zilmemiş ne vardır? Basiucı bükümeüer, sosyal dü-
zen ilkesi alünda hep kendi isteklerini ileri siinnüş-
lerdir.
Cumburiyetimizde böyle bir maddeye yer olma-
malıdır. Cumhuriyet ve ulusal egemenlik yöneti-
mindeki amaç bütün yurttaşlann güven ve huzu-
rudur. Bu gibi konularda hükümetin takdir hakkı
kullanması herkesin yanmna güvenmemesi demek-
tir. Çünkü dünyada huzur ve sükûn deyimi kadar
geniş bir deyim yoktur. Bu deyime neler girmez ki?
Dünyadaki keyfi yönetime dayanan bütün hüktt-
metler, butun yanlış işlerini bu kapıdan içeri sok-
muslardır."
Konuşmanın bu yerinde Zonguldak Milletvekili
Tunalı Hilmi Bey yerinden söz atmıştı:
— Sen de uslu otur çocuğum!
Feridun Fikri Bey, yerinden "Çok yanlış, hangi
maddeye göre konuşnyorsun" diye sataşan Karesi
Milletvekili Ahmet Süreyya Bey'i yanıtlamadan ko-
nuşmasını şöyle sürdürmüştü:
— Bir de güvenlik sözcüfü var. Bu sözcüğü hü-
kümetin eline vererek insanlann çabalannı, kuru-
luş, kışkırtıcıhk, bozgunculuk, yayım diye sınırla-
mak doğru değildir. Oyle bir sınır ki insanlann us-
lanndan gecenleri bile bu kapsama sokmak müm-
kündiir. Bu nedenlerie bu yasayı cumhuriyet ve ulu-
sal egemenlik rahona, anayasaya aykm göriiyonım.
Feridun Fikri Bey, konuşmasmı şöyle tamamla-
mıştı:
"Bu ortama girmeden de vatanın muhtaç oldu-
ğu buzuru, muhtaç olduğu emniyeti saglama ola-
nagı vardır. („.) Bu gercek ortadayken bu yanlış yola
girmek, emin olun vicdanımın en acı yaralanndan
birinj oluşturmaktadır. Tek avuntum, encümende
bu yasaya karşı olma gibi bir mutluluğu elde et-
memdir. (...)
Ayaklanmanın tezelden ve acunaksızın bastınl-
masında hepimiz göniş birtigindeyiz. Nitekim Baş-
bakan Fethi Bey, nefret edilecek durumu anlattı-
gında oybirliği ile güvenoyu verdik. Şimdi ise sıkı-
yönetimi bile geride bırakacak bir şüphe yasası ge-
tiriliyor." (188)
Feridun Fikri Bey'den sonra kürsüye Istanbul
Milletvekili Kâzım Karabekir Paşa gehnişti.
Şöyle konuşuyordu Paşa:
"— Önce de bu kursüde söylediğim gibi ayaklan-
ma olan yerlerde bükümetimizin alacagı yasal ön-
lemlere taraftarız, bunu bir kez daha y ineliyorum.
Fakat bu betirli olay karşısında milletin doğal hak-
lannı baskı arana alacak e> lemlerden kesinükle ya-
na degiliz. Önümüze getirilen yasa açık değildir ve
lastiklidir. Kabul edilip uygulanırsa anayasanın ru-
hundan doğan ve anayasada yer alan siyasal organ-
lar ve bunlann çalışmalannı sınırlama ya da bası-
nın baskı altında tutulma girisimlerine tanık olu-
nursa, halk egemenliği kısılmış olacaktır. Milletve-
kiDerinin sesieri bile Meclisten dışan çıkmayacak-
Ur. Bu yasayı kabul etmek cumhuriyet tarihi için
bir onur değildir.
tstiklal Mabkemeleri'ne geliııce; tstiklal Mahke-
meleri adından da anlaşılacağı üzere tstiklal Har-
bimiz sırasında kurulmuş ve kuruhnası gereken
mahkemelerdi. Bu nedenle bu mahkemelerin tari-
be kanşması Meclisimiz için tarihsel bir onurdur.
İsmet Paşa hazretleri, eğer İstiklal Mahkemeleri-
ni iyileştinne araa sayryorsa çok yanılıyor."
Karabekir Paşa'dan sonra kürsüye Konya Millet-
vekili Refik Bey (Koraltan) çıkıyordu.
"— ...Devrimi hiçe indinnek ve cumhuriyeti yık-
mak, vatanı yeni bir kargaşaya sokmak ve parca-
bunak gibi gerici ve lanetü düşiinceler Dofu'da boz-
gunculuk ateşi yakmıştır. Biz bnrada sözcükler üze-
rinde tarbşırken orada haklannı korumak istedi-
ğimiz kardeşlerimizin kanı akmaktadır.
Şimdi oradaki aziz kardeşlerimiz bize diyorlar
ki; biz temiz kanımızı akıttık. Size bir vatan, ba-
ğımsızlık, yaşam ve ulusn mutluluğa götüren dev-
rim verdik. Bizim nıhlanmızı üzmeyin, yurdun
esenliğine, yaşamına, cumhuriyete suikast etmek is-
teyen gericilerin tezelden yurttan kovulup yok edil-
meleri için bu yasayı kabul edin."
Refik Bey'den sonra söz sırası eski başbakanlar-
dan Rauf Bey'e gelmişti.
Rauf Bey şöyle konuşmuştu:
"— Genç ayaklanmasının başladığı günlerde çe-
kilen hükümet, ayaklanmayı anlatırken bazı Idm-
selerin iğrenç, çürük, alçakça denebikcek kötü ni-
yetlerie her şeyden habersiz birtaknn Idmsekri pes-
lerine takarak ortaya atddıklarmln aniaşıldığını an-
latmıştı. Genç ilinde ortaya çıkan bu ayaklanma-
dan ötürii ulusal egemenlik ve cumhuriyetin yıkı-
lacağım sanmak yürek zayıflığından başka bir şey
değildir.
Türkiye halkı içinde bilinci olan, namusu olan,
vatan sevgisi olan hiç kimse bu kötülüğe göz yu-
mamaz ve bir saniye bile dayanamaz. Bunun için
Genç ayaklanması oldu diye cumhuriyetin ve ulu-
sal egemenliğin temeli olan anayasa bozulamaz. Bu
nedenle bu konu ne kadar çok görüşülse o kadar
yarariıdır. Yiirükkrimize dolan kuşkulann hiçbir
raman kişisel olduğuna inanmayın. Kuskumuz va-
tan ve millet içindir. Knrtuluş Savaşı'nın en çetin
olaylar karşısında bile Meclis herhangi bir yasanın
uygulanmasını savsaklamamış, anayasaya aykın
davranmamış, sogukkanlılığmı korumuş ve başa-
nya ulaşmıştır... Türiü anlamlara çekilen bu yasa-
yı iyice inceleyenm, zararh yerieri varsa çıkaralım."
Rauf Bey'den sonra Sıvas Milletvekili Halis Tur-
gut konuşuyordu:
"— Türkiye Cumhuriyeti smırian içinde Türk ve
Kürt kardeşliği yaşıyor. Anayasamızca, cumhuri-
yetin sıriırian içinde yaşayan nerkes Türktür. Türk
olan, Tfirkiye'nin bir parcasmda olay var. Bu olay
bazı zavaüılann Kürtlük peşinde alçakça koşmala-
ndır. Bunu miDete açıkça söylemek gerekir."
"EfeBdiler" diye devam ediyordu Halis Turgut
Bey, "Türk mUetinden şüphe edüemez-. Egemenlik
onun hakkıdır» Bu yangım söndüriirken Türk mil-
letinin doğal huktıku çiğnenmemelidir." (190)
Halis Turgut Bey'den sonra Muş Milletvekili ll-
yas Sami Bey yasayı savunur:
"— Genç ayaklanması deyip ülkenin afnklann-
da görülen bozgupculugn ve ayaklanmayı görme-
mek doğru değildir. Geridleri telin etmek ve alı-
nacak önlemler ile bunlan yok etmek zamanı gel-
diğinde bir dakika dunnamalı ve halkın yaranna,
yaşamına ve yöneümin millete vereceği mutluluğa
yol gösterici olmalıdır."
Söz sırası Milli Savunma Bakanı Recep Beyde-
dir (Peker). Recep Bey konuşmasına, "Yalmz na-
zariyeler göz önünde tutularak yapdmış yanlışla-
nn ve gösterilen hoşgörülerin sonucu ve tepkiti
olarak" yasa>ı getirdiklerini söyleyerek başlamış-
tı.
Recep Be>' senlik yanlısıydı:
"— Tttrkiye'de devlet nüfuzu adına gösterilen
hoşgörünün sonunda devlet işlemez hale gelmiştir.
Çok yüksek adla» adına yapılmış bazı yasalar da
buna yol açmıştır. Basın, özellikle tstanbul basuu
Türkiye'de devlet gücü diye ne kadar kutsal yer re
makam varsa bepsini ite kaka mesnüuk dısı bir çe-
kişme aracı yapnuşdr. Bnnlar devlet knrulnşn diye
ne varsa bepsine birden yalan ve iftiralarla saldı-
np tüm devleti tahrip etmektedirler.
Her sabah miBetin yüzüne hşlaran mikroplu bal-
gamlar, masum halka, devlet gücünün değerli bir
şey olmadığını aşüamaktadır. Istanbul gazeteleri-
nin yarattıklan dnrama göre Tttrkiye'de devlet yok-
tur, hükümet yoktur, hükümetin dayanağı Meclis
de yoktur. Herkes özgüriük kavramımn kutsalhğına
bürünen basım her şey yapmaya kudreüi olan tek
varlık kabnl ediyor. Ve devleti de basırun hakaret-
lerini içine sindirdiği için gerçekten buna layık bir
zavallı sayıyor."
Milli Savunma Bakanı Recep Bey'e gö""e devlete
karşı bu yıkıcı eylemler, bilinerek ya da bilinmeyc-
rek iç ve dış etkenlerle birleşir. Işte ayaklanmanın
ardında da böyle bir oluşum yatıyor.
öyleyse?
öyleyse şiddet!
"Hükümetimiz, pis kötülük yuvalannı temizle-
me yetkisi olmadan bu ülkenin yönetimini ele al-
maz. (...) tç lehlike, içinden yanaa yangın gibidir.
Eğer devlet kuruluşlan, Medisler ve hükümetler bu
yangım patlamadan önce bulup gereken yasal ön-
lemleri alamazlarsa yangın büyüdükten sonra ön-
lem almaya da zaman kalmaz.
Herhauıgi bir dttşünce ile ve herhangi bir amaç-
la özgüriüğü yine bizzat özgürlüğe çevrilmiş bir si-
lah gibi kullanmak gerceğe ve ynrt yaranna uygun
değildir." (191)
Kozan Milletvekili Ali Saip ve Gaziantep Millet-
vekili Kılıç Ali Bey oturduklan yerierden Recep
Bey'i destekleyen çıkışlar yapıyorlardı.
Mehmet Emin Bey'in yasayı destekleyen konoş-
masından sonra söz alan Adalet Bakanı Mahmut
Esat Bey, haklann yasalarla sınırlandırıldığını söy-
lüyor ve amacın "Polis yetkilerinin genişletilmesi"
olduğunu ileri sürerek yasayı şöyle savunuyordu:
"— Memleketin düzenini, asayişini, genel güven-
liğini bozacak davraoışlan hükümet yasaklar, hü-
küm verir demiyoruz. Hükmü yasa Uc belirlenen
mahkemeler verecektir. Niçin bu yüzden anayasa
hiçe sayınyormuş? Hükümet hapsetmiyor, bükmet-
miyor, snçhıya mahkemenin kapısuu gösteriyor. En
uygar devlederde de bundan başka ne yapüır? >%-
tamn Doğu Bölgesi baştan asağı gericilik ateşi için-
de yanarken isyancUann karşısına anarşi özgürlü-
ğüyle mi çıkacağız?"
Mahmut Esat Bey kürsüde konuşurken Rauf Bey
yerinden soruyordu:
'— Devletin polisi, yargıçlan, jandarması, güven-
lik görevlileri görev yapamayacak durnmdadniar
mı ki olağanüstü önlem almak gereğini duydular?"
Bu konuşmalardan sonra kürsüye Başbakan ts-
met Paşa gelmişti. Paşa, her zamanki gibi yine o
gün de sözcüklerin üstüne basa basa ve ağır ağır
konuşuyordu:
"— Muhalefet liderlerinin ve sanmm bütün üye-
lerin duygulannı yansıtan düşüncelerini dinledik.
Muhalefetin bütün üyelerine düşüncelerini son söz-
cüklerine kadar söylettiren millet kürsüleri bütün
dünyada pek azdır. Siyasal tutum ve davranısunı-
zm doğnıluğuna en açık ve haklı belge budur. Ar-
kadaşlannun açıklamalan ile anlaşıldı ki bu yasa,
aaayasanın sınnian içinde yararlı önlemkrie, ya-
rarh sonuçlar dcğnracak bir yasadır. Yalmz Sayın
Kâzım Karabekir Paşa, 'toplumsal iyileştirmeleri
İstiklal Mahkemeleri'ne dayanarak mı
yapacaksınız' diye soruyor. Benim kanım şudur ki
bu iyikştinnderi ancak güvenlik ve asayiş teneli-
ne dayanarak yapabiliriz. (...) tstiklal Mahkemesi
de bir araçtır. („.) Yalmz bir şey sorayım: Bana iyi-
lestinneden söz ederken bu memlekerte 'ıslahat, ye-
nilik, ilerieme ahlaksızlıktır' diye bağnilırken bu
noktada bir şey söylemediler?"
lsmet Paşa'dan sonra kürsüye gelen Kâzım Ka-
rabekir Paşa, "Bizim endisemiz" diyordu, "böyle
her yere çekilen, istenen biçime sokulabflecek ya-
sayia özguriüklerin kısimasıdır. Bn yasanın kaba-
lüyle basın özgüriüğü tttmüyle kısıüanacaktır."
Karabekir konuşmasmı şöyle noktahyordu:
"İsmet Paşa hazretleriM şunu büdiririm ki yk-
minci yüzyılda kuşku ve kuruntularia millet yöne-
ülmez!"
Yasa, 122 oyla kabul edilmişti. 22 hayır oyu çık-
mıştı. Üç gün sonra da İstiklal Mahkemesi savcı
ve yargıçlan seçiliyordu. (192)
Yeni bir devir açıhyordu.
"Şark Cepbesi'nde Kürt-Nakşi Ayaklanması" ya-
şanıyordu. "Garp Cephesi'nde de yeni şeyler" vardı.
Garp Cephesi'nin eski komutanı başbakan olarak
şimdi de Şark Cephesi'nde düzeni sağlayacaktı.
V a r m : Ş e y h SritTa yali IIIBMIM
n î i « « « » * l « » <
1 7 8
) -
T B M M Z a b l t C e r i d e s i
1:69 4.3.1341 c: 2 134-135.
U l p l 1 O l l a i ( 1 7 9 ) - Mumcu Uğur, Kâzım Karabekir AnJatıyor Tekin
Yay. 1990, Ist. S: 144 vd.
1924 yılı kasun aymda kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın genel
başkanhğına Kâzım Karabekir getirılmış; Rauf Orbay ve Adnan Adıvar ge-
nel başkan yardımcüıklarına seçümişlerdi. Refet Paşa (Bele) tzmir suikastı
nedeniyle asılan Rüştü Paşa, Halis Turgut, Feridun Fikri (Duşünsel), Cafer
Tayyar Paşa (EJİImez) de partınin kuruculan arasındaydılar. Ali Fuat Paşa
(Cebesoy), partinin genel sekreteriydi. (Kandemir Feridun, Siyasi Dargın-
lıklar, cilt 3, Ekinci Tarih Yay. 1955 Ist. s: 18-19; Mancı Nurşen, Belgelerle
Atatürk Döneminde Muhalefet, Dilmen Yay. 1984, Ist. s: 80.)
(180)- TBMM Zabıt Ceridesı, dlt 14,1:63,23. 2. 1341 c: 3, s: 288 ve 306
vd.
(181)- Okyar'a hukumet içinde Recep Peker'den başka Adalet Bakanı Mah-
mut Esat (Bozkun), Deniz Bakanı Ihsan (Eryavuz), Tıcaret Bakanı Ali Ce-
nani ve îçişleri Bakanı Cemil (Uybadın) karşı çıkmışlardı (Cemal Behçet s:
54): Toker, s: 64.
(182)- Toker, s: 66.
(183)- Okyar Fethi, Üç Devirde Bir Adam, Tercüman Yay. 1980 Ist. s:
371
(184)- Takrir-i Sükûn Yasası'nj getiren 3. lsmet Paşa hakümeti, îçişleri
Bakanı Cemil Uybadın, Dışişleri Bakanı Tevfik Ruşttt Aras, Milli Savunma
Bakanı Recep Peker, Adalat Bakanı Mahmut Esat Bozkun, Bayındıruk Ba-
kanı Süleyman Sırrı Bey, Maliye Bakanı Hasan Saka, Ticaret Bakanı Ali
Cenani, Sağlık Bakanı Refik Saydam, Deniz Bakanı thsan Eryavuz, Milli
Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tannöver ve Ziraat Bakanı Sabri Toprak'tan
oluşmaktaydı. (TBMM Tutanak Dergisi: Dönem 2, cilt 15, sayfa 127; Dağlı
Nuran-Akturk Belma, Hükümetler ve Programlan TBMM Yay. 1988 Ank.
s: 33
(185)- Toker, s: 67.
(186)- TBMM Zabıt Ceridesi, cilt 15, 1: 69, 4.3.1341 (1925) c: 1, s: 127.
(187)- Yasayı görüşen Adliye Encümeni üyeleri şunlardı:
Başkan Saruhan Milletvekili Mustafa Fevzi, tutanak yazmanı Çonım Mil-
letvekili Münır, üyeler Konya Milletvekili Refik (Koraltan), Karesi Millet-
vekili Mustafa Süreyya örgeevren, Beyazıt Milletvekili Şefık, Kırşehir
Milletvekili Ali Rıza, Bursa Milletvekili Yusuf ziya ve Dersim Milletvekili
Feridun Fikri (Duşünsel).
(188)- Feridun Fikri Bey'in bugün de geçerliğini koruyan parlak ve tutarlı
konuşmasını bugünkü TUrkçe'ye çevirerek yayımlıyoruz:
TBMM Zabıt Ceridesı, cilt 15, I: 69, 4 3 1341 c: 2 s: 133-134. Goloğlu
Mahmut, Devrimler ve Tepkileri (1924-1930), 1972, Turhan Kitabevi, Ank.
s: 112.
Feridun Fikri Duşünsel, 1892 yılında tstanbul'da doğdu, 23 Aralık 1958
günü Ankara'da öldû. Hukuk öğrenimini tamamladıktan sonra Paris Hu-
kuk Fakültesi'nde doktora yaptı. 2. dönemde milletvekili oldu. Terakkiper-
ver Cumhuriyet Fırkası kuruculan arasında yer aldı. 1926 yüındaki İzmir
suikastı nedeniyle tstiklal Mahkemesi'nde yargılandı. Dava sonunda aklan-
dı. 8 ve 9. dönem Bingöl Milletvekilliği yaptı. (önelçin Adnan, Nutuk'un
İçinden Yüce Yay. 1981, s: 61; Ayberş s: 452.
(189)- TBMM, Zabıt Ceridesi 4.3.1341 (1924) s: 135.
Takrir-i Sükûn Yasası'm bu ateşli konusması ile savunan Refik Koraltan,
1891 yılında Divriği'de doğdu. 17 Haziran 1974 günü Istanbul'da öldü.
1914 yılında hukuk fakültesini bitiren Koraltan, 1914-18 arasında sava-
lık ve emniyet müdürlüğü yapüktan sonra Anadolu'ya geçti. İlk TBMM'ye
Konya Milletvekili olarak girdi. Yozgat ve Istanbul İstiklal Mahkemeleri'-
nde yargıç olarak çalıştı. 1935 yılından sonra Artvin, Trabzon ve Bursa va-
liliklerinde bulundu, 1939 yılında yeniden TBMM'ye girdi. 1946 yılında
DP'nin kuruculan arasına katıldı 1950-60 yıllan arasında TBMM Başkan-
lıgı yaptı. 27 Mayıs 1960 lhtilali'nden sonra Yüksek Adalet Divanı'nca yar-
gılanarak ölüm cezasına çarptınldı. Bu ceza Milli Birlik Komitesi'nce yaşam
boyu hapıs cezasına dönüştürüldü. 1966 yılında cıkanlan Af Yasa» ile öz-
gürlüğüne kavuştu. (Aybers, s. 488.)
(190)- Sıvas Milletvekili Halis Turgut, M. Kemal Paşa'ya suikast düzen-
lemek suçundan Izmir İstiklal Mahkemesi karan ile 14 Temmuz 1926 saba-
hı lzmir'de idam edilmişti. (Aybers, s: 453.)
(191)- Recep Peker, 1889 yılında doğdu, 1 Nisan 1950 tarihinde öldü. Harp
okulunu bitiren Recep Peker, 1. Dunya Savaşı ile Balkan Savaşı'na katıldı.
tlk TBMM Genel Sekreterliği'negetirildi. 1923 yılında 2. dönem milletveki-
li olarak TBMM'ye girdi. Aynı yıl CHP Genel Sekreterliği'ne seçildi. On
iki yıi bu görevi sürdürdü. Okyar, Inönü ve Saracoğlu hükumetlerinde tçiş-
leri, Imar ve lskân Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlıldan yaptı. Hâkimi-
yeti Millıye gazetesinde basyazarhk yaptı. Üniversitelerde ınkılâp tarihi dersleri
verdi. 1946 yılında kurulan hükümetin de başbakanlığına atandı...
Peker, 1935 yılında Italya ve Almanya'da faşist parti modeUerını incele-
yip Ataturk'e bu modelleri sunmuş, Ataturk'ün büyük tepkisiyle karşılan-
mıştı. (Soyak Hasan Rıza, Atatürk'ten Hatıralar, Yapı Kredi Bankası Yay.
1973 İst. s: 58-59.)
(192)- Takrir-i Sükûn Yasası, CHP grubunda 79'a karşı 82 oyla kabul edil-
mişti. Bkz. (Topuz Hıfa, Cumhuriyeti Kuranlar Anlaüyor: Takrir-i Sükûn
Kanunu ite Neler Kaybettik?" Akşam. 4 Kasım 1951, Tunçay, s: 139.)