22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 DİZİ-RÖPORIAJ 9NÎSAN1991 2 0 2 0 YILINDA TURKIYE SAHINALPAY — 1 1 — Dünyamız gittikçe küçûlüyor ve bütünleşiyor. Irili ufaklı tüm ülkeler arasında bölgesel işbiriiği arayış- lan giderek yaygınlaşıyor, Batı'yla Doğu'nun, Kuzey 1 - le Güney'in buluştuğu noktada yer alan Türkiyemiz, acaba uzun vadede hangi ülkeler ve ülkeler toplulu- ğuyla yakın işbirliğine doğru gidiyor? Batıh ülkelerle giderek yoğunlasan ilişkilerimizin en az 150 yılLk bir tarihi var. Batı Avrupa toplumlannı örnek alan re- formlarımızın kökleri, 18. yüzyıla kadar uzanıyor. Otuz yıl sonra Türkiye'nin, ABD'yi, Kanada'yı, Japonya'yı, Rusya'yı ve daha bağımsızlaşmış Sovyet cumhuriyetler ini, Avustralya'yı da içine alan bu Büyük Avrupa'nın bir parçası olacağını düşünüyorum... Acaba Batı'ya doğru temel yöneliş sürecck rni? Türkiye'nin başvurusu kabul olunacak ve Türkiye 2020 yıhnda, belki daha önce ATnin tam üyesi ola- cak mı? Yoksa Türkiye, AT ülkelerinden gideTek uzaklaşarak dış ilişkilerini, esas olarak dünyanın gi- derek güçlenen yöresi, en başta ABD olmak üzere Pasifik Havzası'yla mı kuracak?.. Belki Türkiye'nin dış üişkilerindeki temel yönelim değişecek, 2020 yıhnda Türkiye'yi Avrupa bütünleş- mesinin dışmda, bölgesel bir güç olarak göreceğiz. Belki otuz yıl sonra Türkiye, çok yönlü siyasi ve ik- tisadi ilişkilere sahip bir güç olarak bölgesinde Uder bir rol oynayacak. Belki dağılan Sovyetler impara- torluğunun bağımsızlığını kazanan Türk cumhuri- yetleri ile btrlikte konfederatif bir Türk Birliği oluş- turacak. Belki de bunlann hiçbiri olmayacak: Türki- ye, Islam dunyasıyla yoğun ilişkiler kuracak ve güç- lenen tslam Birliği'nin bir parçası olacak... "2020 Yıiında Türkiye" dizisinin bu bölümünde, Türkiye elitinin önde gelen temsilcilerinin bu konu- lardaki görüşlerini inceliyoruz. "Bugün Avrupa bir Büyük Avrupa'ya doğru git- mekte. Eğer, büyük krizlerle karşılaşılmazsa bu ge- uşmenin devam edeceğini sanıyorum... Otuz yü sonra Türkiye'nin, ABD'yi, Kanada'yı, Japonya'yı, Rusya'- yı ve daha bağımsızlaşmış Sovyet cumhuriyetlerini, Avustralya'yı da içine alan bu Büyük Avrupa'nın bir parçası olacağını düşünüyorum... ABD, Kanada, Rusya, Japonya ve Avustralya'yı da kapsayan Avru- pa, elbette ki coğrafı anlamda değil, bir anlayış, bir yaşam biçımi anlamında bir büyük topluluk olacak- tır. 2020 yıhnda Türkiye'nin, daha büyük bir semsi- ye olan Büyük Avnıpa'nın bir alt bölümünü oluştu- ran Avrupa Topluluğu'nun da bir üyesi olacağına ina- nıyorum..:' Siyaset bilimi profesörü tlkay Sunar, zihnindeki 30 yıl sonrasırun dünyası ve Türkiyesi'ne ilişkin se- naryoyu bu sözlerie anlatıyor. Sunar, ABD, Kana- da, Rusya, Japonya ve Avustralya'yı da kapsayan, coğrafı değil "ortak anlayışlar ve yaşam biçimleri" anlamında Büyük Avrupa bütunleşmesinin çekirdeği olan Avrupa Topluluğu'nun üyesi olacak bir Türki- ye'yi öngörüyor... "2020 Yılında Türkiye" araştırmasında görüştü- ğümüz kişilerin ezici çoğunluğu, Türkiye'nin son bir- kaç yüzyılhk tarihindeki temel yönelişin değişmeye- ceği, ülkemizin Batıh toplumlaı bütunleşmesinin bir parçası olacağı konusunda görüş birliğinde. Prof. Su- nar'ın görüşleri bu bakımdan oldukça temsüi nite- likte. Fakat, 30 yıl sonra Türkiye'yi Avrupa Toplu- luğu'nun bir üyesi olarak görenler, bu araştırmada görüştüğümüz kişilerin üçte bir dolayındaki küçük bir bölümü. Türkiye'nin 21. yüzyılda sıradan bir Ortadoğu ül- kesi değil de gelişmiş ve ileri bir Avrupa ülkesi hali- ne gelmesi için önümüzdeki yıllarda, tam üyelik yo- lunda AT'yle gümrük birliğine gidilmesini temel şart olarak gören emekli büyükelçi Şükrü EJekdağ, 2020 yıhnda Türkiye'nin ATnin 20 üyesinden biri olaca- ğına inamyor. 20 üyeli AT, bugünkü 12 AT üyesi + 7 EFTA üyesi + Türkiye'den oluşacak. Elekdağ'a göre "Türkiye sadece bir Avrupa ülke- si, bir Asya, bir Balkan değil, aynı zamanda bir Ka- radeniz, Kafkasya, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu ül- kesi... Bu kadar çeşitli özelliği bir arada barmdıran dünyada başka bir ülke yok. Bu bakımdan basiretle hareket ettiğinde dış politikasında bütün bu boyut- lardan yararlanma olanağma sahip bir ülke," Türki- ye'nin, soğuk savaşın sona ennesiyle ortaya çıkma- ya başlayan bir özelliği, jeostratejik konumu yanın- da "jeoekonomik" konumu. Elekdağ, 1990 yılı ba- şında ortaya attığı ve sonradan ANAP iktidan da dahil çeşitli çevrelerin benimsediği Karadeniz Işbir- ligi ve Refah Bölgesi (KİRB) projesini, Türkiye'nin AT üyeliğine "alternatif değil, yardmıa" bir proje olarak görüyor. ODTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. bhan Teketi, Türki- ye'nin 2000'lerin ilk yülannda AT'ye tam üye olaca- ğını öngörtlyor. AT üyeliği bakımından görüştüğü- müz kimselerin belk: en "iyimseri" olan Tekeli'ye gö- re 1990'lann son yıllarında AT'de yeni bu- büyüme olacak: Avusturya, Isveç, Norveç, fsviçre, Finlandi- ya gibi EFTA üyeleri yanısıra Macaristan ve Çekos- TekeU: AT'nin Türkiye'ye karşı politikası gayet açık. Evet demiyor, ama hayır da demiyor, Bu demektir ki uzun vadede evet diyecek... Ekonomik gelişme düzeyinin yetersizliği, Müslüman oluşu, Türkiye'ye hayır demek için gerekçe olamaz. lovakya gibi Doğu Avrupa ülkeleri topluluğa alına- cak. 2000'lerin ilk yıllannda, öteki bazı Doğu Av- rupa ülkeleri, belki Polonya ve Rusya ile birlikte Türkiye'nin topluluğa ahnması gündeme gelecek. Tekeli, bu konuda şöyle diyor. "ATnin Türkiye 1 ye karşı politikası gayet açık. Evet demiyor, ama hayır da demiyor. Bu demektir ki uzun vadede evet diye- cek... Ekonomik gelişme düzeyinin yetersizliği, Müs- lüman oluşu, Türkiye'ye hayır demek için gerekçe olamaz. Çünkü bu takdirde zenginler, Hıristiyanlar kulübü suçlamalanm kabul etmek durumunda ka- lır. AT'nüı kararını etkileyen temel sorun, Türkiye 1 nin topluluğa girdiğinde ona dengesizük ihraç etme- si... En önemli dengesizlik, nüfusun büyüme hızı. Bu yılda yüzde 1,5 düzeyine indiğinde itiraz edilemeye- Türkiye, Batı işbiriiği ve bütünleşmesinden kopmayacak, ama... ATuyesı olmamız, uzak bir olasılık cek. Jkinci sorun, Türkiye'nin tarım potansiyelinin çok büyük olması. Ama AT de önümüzdeki dönem- de bugünkü tanm poütikasını değiştirmek zorunda kalacak. Enflasyonun nufustan da kolay kontrol edi- lebilen bir değişken olduğunu düşünürsek, on yü son- ra Türkiye'nin tam üyeliğine itiraz etmek için sebepler azalacak" "2020 yıhnda Türkiye'yi şöyle bir siyasi-coğrafı ya- pının ortasında görüyorum: Bir yanda Atlantik'ten Urallar'a uzanan, Rusya'yı, Gürcistan'ı, Ermenistan'ı kapsayan; oradan güneye doğru inerek Israil'i de kap- sayan bir Hıristiyan Birliği... tlginçur, Avrupahlar Is- rail'i dışanda bırakmayacaklardır, çünkü kendi uy- garlıklannm bir parçasıdır. öte yandan, Türk cum- •huriyetlerini görüyorum... Ikinci kuşak budur. Üçün- cü kuşak da Arap ülkelerini, Iran ve Pakistan'ı kap- sayan Islam kuşağı. Boyle bir konumda kalan Türki- ye'nin çok önemli biT siyasi ve iktisadi rolü olacaktır. Böyle bir konumda Türkiye, bir yanıyla Avrupa'ya bağlanacaktır. Belki Avrupa'ya uydulanyla, yani Do- ğu Avrupa ülkeleriyle bağlanacaktır..!' 2020 yıhnda Türkiye'nin dünyadaki konumunu bu biçimde değer- lendiren Prof. Dr. Sencer Drvitcioglu, AT üyeliği ko- nusunda da şunlan söylüyon "Yakın zamanda Türki- ye'yi AT üyesi görmediğim açık. Ama yukanda yap- tığim analiz doğruysa 2020 yıhnda Türkiye, AT üyesi olurî' Türk Dünyası Araştırmalan Vakfı Başkanı Prof. Dr. Turan Yazgan, bunu hiç arzu etmediği halde, 2020 yıhnda Türkiye'nin AT üyesi olacağını düşünü- yor: "Türkiye, AT içinde yer almaya mahkûm edile- cek, çünkü bu seçkinlerin benimsediği bir mesele. Yönetim de daima elitin elinde olduğuna göre Türki- ye oraya doğru gidecek" Türkiye'nin seçkinleri ve yö- netimi öyle istediği için, eninde sonunda AT'ye ka- bul edileceğini duşünen Prof. Yazgan, "Ben, AT'de beklediğimizi bulacağımıza kesinlikle ûıanmıyorum" diyor ve ekliyor: "2020 yıhnda ATnin hukuki bir üyesi olabiliriz, ama fiili üyesi asla olmayacağız. AT- nin ikinci sınıf bir üyesi olacağız ve dolayısıyla bek- lediğimiz menfaatlerin gerçekleşeceğini ummak ger- çekçi değüdir!' Prof. Yazgan'a göre Türkiye, ATnin ikinci sınıf bir üyesi kalacaktır, çünkü "Avrupa'nın Türkiye'ye bakışı farkhdır... Türkrye'nin fîili anlamda da üye olması engellenecektirî' "2020 Yılında Türkiye" araştırmasmda görüştü- ğümüz kişilerin üçte bir dolayında başka bir bölü- mü. 30 yıl sonra Türkiye'yi genel olarak Batı ve Av- rupa işbirliğinin içinde. ama ATnin dışmda görü- yor. Bu gmba göre Türkiye'nin AT ile özel ve yoj un ilişkileri olacak, AT'nin çevresindeki "halkalar" için- de yer alacak, ama AT üyesi olmayacak. Prof. Dr. Ergun Özbudun, bu görüşü paylasanlardan biri: "2020 yıhnda Türkiye'yi AT üyesi olarak görüp göremeyeceğimizi kesin olarak söyleyemiyorum. Bu konu, belirsiz. AT'nin bugünkü şekh'yle devam edip etmeyeceği de beUrsiz. Fakat Türkiye, şu veya bu bi- çimde bir Avrupa bütünleşmesinin, daha büyük bir Avrupa'nın mutlaka bir parçası olacaktır. Ama bu, Türkiye'nin öteki yönlerdeki ilişkilerini geh'ştirmeye engel değil. Türkiye'nin öyle bir coğrafyası var ki bu bizi dış politikada çok yönlü ohnaya zorluyor. Bu çok yönlülük de bir kunlik krizine dönüşmediği sü- rece bir avantaj!' Türkiye'nin "AÜantik'len Urallar'a nzanan Avru- pa bütunleşmesinin dışmda kalamayacağım" söyle- yen Ühan Selçuk'a göre önümüzdeki 30 yılda Türki- ye AT üyesi "olabilir de, ohnayabilir de... Bu konu beUrsiz ve bıçak sulındadır:' Selçuk, önümüzdeki 30- yılda Tttrkiye'nin genel yönelimi konusunda şunlan düşünüyon "Son yıl içinde Avrupa Türkiye'ye ya- kınlaştı diyemeyiz; biraz daha uzaklaştı. Uzaklaşma- nın nedenlerinden biri, yeni ortaklann ortaya çıkması ve üyehğe adaylığını koyması. Yine de Türkiye'yi Av- rupa kapsamı dışında düşünmek güç. AT ayn bir olay, bir örgüt. Fakat Avrupa dediğimiz zaman At- lantik'ten Urallar'a uzanan ve belirli bir kültür alt- yapısı içinde bütünleşen bir bölgeyi kastediyorsak, bu bölgede Türkiye'nin yeri vardır. Türkiye'yi bu böl- genin dışmda düşünmek, bizim 200 yılhk tarihimi- ze ters düşen bir yaklaşımı içerir ki ben böyle bir yak- lasıma pek şans vermiyorum. Avrupa dışmdaki çe- kim alanlan çok zayıf. Türkiye için çekim alanı, ken- di tarihine koşut olarak ister istemez Avrupa olacak. Madem Avrupa Atlantik'ten Urallar'a bir bütünleş- me ıçindedir, Türkiye bunun dışında kalamaz. Ama bu arada AT, Türkiye'yi dışlayabilir; o ayn konu..:' deki 30 yılda Türkiye'nin üişkileri önceükle Baü (AT) ve Kuzey (Sovyetler Birliği) yönünde gelişecek, Ku- zey'le ilişkiler belki Baü'yla ilişkilerden daha hızh Uerleyecek. DSP eski genel başkan yardımcılarından Haluk Özdalga, "Türkiye'oin AT'ye üye olmasuu temenni ediyorum, ama olaraayacak " diyor. Özdalga'ya gö- re "1992'den sonra AT'ye Norveç, Avusturya, Isveç; daha sonra Doğu Avrupa ülkeleri katüacak. Eğer Solhenitsin'in senaryosu gerçekleşirse Rusya'mn da ç Avrupa dediğimiz zaman Atlantik'ten Urallar'a uzanan bölgeyi kastediyorsak, bu bölgede Türkiye'nin yeri vardır. Türkiye'yi bu bölgenin dışında düşünmek, bizim 200 yılhk tarihimize ters düşen bir yaklaşımı içerir. Özdalga: AT, özünde bir ortak kültür ve siyasi ilkeler topluluğu. Türkiye, bu birliğe girme şansma sahip değil; çünkü Türkiye'deki demokrasi, Batı'daki demokrasiden nitelik olarak farklı. Öte yandan AT niçin 100 milyonTürke iş garantisi versin? Merkez Bankası eski Başkanı Yavuz Canevi, 2020 yılında Türkiye'yi ATnin çevTesindeki halkalardan birine yerleştiriyor: "2020 yıhnda Türkiye'yi bugünkü tarifı ile AT içinde düşünmüyonım. Avrupa'daki ya- pı, kendi içinde de değişecektir. ATnüı 12 üyesi üze- rine gelecek yeni üyelerin aynı haklara sahip olaca- ğını sanmıyorum. AT, değişik kategoride üyelikler, çevresinde halkalar yaratacak... Türkiye de bu hal- kalardan birinde olacak!' Canevi'ne göre önümüz- ATye girmesi çok kuvvetli bir ihtimal. ATnin sımr- ları Urallar'a ve Türkiye sınmna kadar" genişlemiş olacak, ama Türkiye AT üyesi olamayacak: "AT bir ekonomik işbiriiği örgütü ohnaktan ziyade, özünde bir ortak kültür ve siyasi ilkeler topluluğu. Türkiye bu birliğe girme şansına sahip değil, çünkü bir defa TUrkiye'deki demokrasi Batı'daki demokrasiden ni- telik olarak farkh. öte yandan Almanya, Fransa, In- giltere niçin TUrkiye'deki yaklaşık 100 milyon insa- na iş garantisi versin?.. 2020 yıhnda Türkiye AT ile çok yakın, özel ilişkiler içinde olacak... Aynca ken- di bölgesindeki Ülkelerle, Balkan, Ortadoğu ülkele- riyle ve Sovyetler Birliği'yle yoğun ilişkiler içinde ola- cak:' Alaton gibi, işadamı Osman Kavala da 30 yıhn Türkiye'nüı AT üyehğine yetip > - etmeyeceği konusun- da kuşkulu. Kavala, 2020 yıhnda Türkiye'yi başta AT olmak üzere Sovyetler Birliği dahil, Avrupa ülkeleri yanısıra ABD ve Japonya gibi Pasifik Havzası ülke- leriyle, örneğin Ortadoğu ve Balkan ülkelerine göre daha yakın ilişkiler içinde görüyor. Ama AT içinde olup olmayacağını beUrsiz buluyor. Karikatürist Ali Uhi, Türkiye'nin AT üyeliğinin 2010 yıhna kadar gerçekleşmesinin kesin olarak söz konusu olmayacağı, 2020 yılında olup ohnayacağı- mn da "behrsiz" olduğu kanısmda: "ATye güıne me- selesi, ekonomik gelişmenin yanı sıra düşünce yapı- mızla da sıkı sıkıya bağlı... Hem insanlan düşünce- leri yüzünden hapse atar, işkence yapanz hem de Av- rupahya bütün bunlar yoktur deriz. Bu kafayı bırak- mak, kafa olarak çağdaş dünyanın ekonomik ve dü- şüncel standartlanna ulaşmak lanm. Bütün bunlar yanında dünyadaki güç merkezleri büyük bir yakın- laşma veya tam tersine zıtlaşma içine gjrerlerse yani bugünkü siyasal konjonktürün değişmesi halinde, yeni dönemin yeni koşullan AT'ye girebilme konu- sunda görüşlerimi geçersiz kırabilirî' Yaru: werk«-zla«iekl TilrUye HABERLERİN DEVAMI Kayıp Troya HazınesıKremlın Sarayı'nda özai,jeievieg örü§tü ÖZGEN ACAR ANKARA — Yaklaşık yanm yüzyıl önce 2. Dünya Savaşı sonunda Berhn'de birdenbire kay- bolan "Troya Hazineieri n nin Moskova'da Krem- lin Sarayı'ndaki kasalarda gizlendiği bildirildi. Sovyet hükumetinin "Troya Hazinesi"ni Alman- ya'da Berlin Müzesi'ne geri vermeye hanrlandı- ğı ve Türk hükümeünin bu oluşumu önlemek için henüz herhangi bir girişimde bulunmadığı anla- şıhyor. Troya'da üç yıldır biümsel kazılar yapan Alman arkeoloji profesöru Manfred Korfmann, Cumhuriyet'e "Troy« Hazineleri Bcrttn Müıesi'ne degD, gerçek sahibi olan isUnbol Arkeoloji Mü- zesi'ne geri verilmelidir" dedi. Çeşitli kaynaklarca bildirilen bu olay doğruy- sa, Heinrich Schhemann'uı "Güzel Hden"in kaç- tığı Paris'in, Troya kralı olan babası Priamos'a ait olduğunu yüzyıl önce iddia ettiği ve kazıla- nnda bulduğu bu hazine, yeniden Berlin Müze- si'ne geri verilecek. Troya'daki kazüarı ile arke- oloji dünyasında bir çağ açan Schliemann, Yu- nan eşi Sofıa ile birlikte bu "Troya Hazineleri"- ni 118 yıl önce Çanakkale'den Atina ve daha sonra da Berlin'e kaçırmıştı. Sanat ve arkeoloji dünyasında büyük fırtına- lar koparan Moskova çıkışh bu son haber ile il- gili olarak Türkiye'ıün bugüne kadar Sovyet hü- kümeti nezdinde herhangi bir diplomatik girişim- de bulunmadığı anlaşıhyor. 46 yıl önce kaybolduğu zamanda olduğu gibi Troya Hazinesi'yle ilgili olarak birdenbire orta- ya çıkan bu beklenraedik gelişme karşısında Dı- şişleri ve Kültür Bakanhğı yetkililerine şu öne- rilrde bulunuyoruz: 1- Dışişleri Bakanhğı, Sovyetler Birliği, Ame- rika, tngiltere ve Almanya başta olmak üzere dünya bastnında bu olayla ilgili olarak yayımla- nan tüm haberleri derhal derletmelidir. 2- Bu haberlerin ışığı altında, Moskova'daki Türk Büyükelçiliği derhal Sovyet hükümeti nez- dinde girişim yaparak bu olayın öncelikle "doğruluğuiu"ya da 'tğrüiğini" resmen sapta- mahdır. 3- Olayın doğruluğunun açıklanmasının Sov- yet hükümetince "henüz erken" butunması ha- linde, Türk hükümeti ilerisi için "Iroya Hazine- leri'ne ilişkin haklanmn sakh tutulduğunu" bil- diren yasal ve diplomatik girişimi Moskova'da kesinlikle gerçeklestirmelidir. 4- "Doğruluğu" halinde ise "Troya Hazine- leri"nin Heinrich Schliemann tarafından Çanak- kale'den nasıl kaçırıldığını, kamtlan ile Sovyet hükümetine iletip bu eserlerin Almar.ya yerine gerçek sahibi olan Türkiye'ye geri verilmesini is- temelidir. Bir Sovyet gazetesi, binlerce tablo ve aralann- da "Troya Hazineleri" de bulunan yüzbinlerce arkeolojik eserin savaş sonrasında Rus askerle- rince "tazminat ve ganimet" olarak Nazi Alman- yası'ndan Sovyetler Birliği'ne taşındığını yazdı. Bu haber üzerine Sovyet, Amerikan ve Alman gjzli belgeleri ile bugün hayatta kalan bazı gör- gü tanıklan ve Moskova'daki Rus yetkilileri ile mülakatlara dayanan bir araştırma yapan Ame- rikan "Art News" dergisinde Sovyet kökenli Konstantin Akinsha ve Grigorli Kozlov adlı iki yazar "Sovyetler Biriiği'nde Gizli Sanat Hazine- leri" başhğı ile dünyayı sarsan bir inceleme ya- yımladı. Araştırmada, 2. Dünya Savaşı sırasmda Nazi- lerin Sovyet topraklarmdaki çeşitli sanat eserle- rini yağmalayıp, Ahnanya'ya taşımalanna bir karşılık vermek amaayla 1945'te "savaş tazmi- natı ve ganimeti" olarak bu kez aynı uygulama- yı Kızılordu'nun yapnğı kanıtlan ile anlatıhyor. Yazarlar, 1945 yılmda Berün'den kalkan Sov- yet kargo uçaklannın Moskova Vnukovo Hava- alanı'na, içinde Alman müze ve özel koleksiyon- lardan yağmalanmış önemli tablolar bulunan sandıklan taşıdıklanm çeşitli görgü tanıklanna dayanarak aktanyor. Bu arada Berlin'deki Tarih öncesi Müzesi'nden de aralannda "Heinrich Schliemann'ın kazüar- da bulduğu Troya altın hazinesinin de başka ha- zinelerie birlikte ve nc sandık içinde Sovyetler Birligi'ne getirildigi" bildiriliyor. 2. Dünya Savaşı sonrasında Berlin'de bu hazi- nenin birdenbire Berün'den kaybolması üzerine çeşitli soylentüer çıkmıştı. Bunlardan biri, Na- zilerin altmdan yararlanmak için bu eserleri erit- tikleri biçimindeydi. Bir başkası, Berlin'i işgal eden müttefik, özeUikle Amerikan askerlerince hazinenin yağmalandığı ve Amerika'daki bazı zengin özel koleksiyonculara satüdığı yolundaydı: Ancak genel kanı bu hazinenin Sovyet Kızılor- dusu'nca Moskova'ya götürühnüş olabileceği yo- hındaydı. Bu varsayırru kanıtlayacak herhangi bir kanıt, ipucu ya da görgü tanığı 1945'ten bugüne kadar geçen 46 yıl boyunca ortaya çıkmamıştı. Art Ncws dergisinde Sovyet kökenli iki yaza- nn daha önceki söylentileri gerçeğe dönüştürme eğilimı gösteren kamtlan lngiüz Observer ve In- dependent, Alman Frankfurter Allgemeine, Amerikan New York Times gibi ünlü gazetele- rin Moskova muhabirlerini de harekete geçirdi. Bu gazetelerin yazarlanndan hiçbiri olayı yalan- layan bir veri bulamadıklan gibi, tam tersine ilk haberi doğrulayan bazı yeni kanıtlar yayımladı- lar. Bu arada Sovyet hükümeti, Bremen'den 300, Rotterdam'dan götürülen 490 tablonun bulundu- ğunu doğrulamakla kahnamış, bunlann geri ve- rilmesi konusunda işbiriiği yapılacağıru da açık- lamıştı. Kıialordu'nun savaş sonundaki bu operasyo- nunda sanat danışmanı olarak görevlendirilen Profesör Lazarev'in gözetiminde Berün'deki ünlü Bergama sunağının üzerinde yer alan kabartma- lar 40 Sovyet işçi-askerince çıkartıhnakla kahna- mış, aynca sergilenen ya da depolardaki 7.000 adet Yunan vazosu, 1.800 heykel, 9.000 antik mü- cevher taşı, 6.500 pişmiş toprak, eser ve fıgür de Moskova'ya gönderürnişti. Bu olayın görgü ta- nığı ise 1945'te Berlin'de görev yapan Amerikah Dick Howard idi ve kendisinin yayımlanmayan anılan önenüi bh- belge olarak kabul edihyordu. Berlin, Dresden, VVeimar ve Leipzig gibi kent- lerden taşınan bu sanat eserleri Sovyetler Birli- ği'nin çeşitli cumhuriyetleri arasında paylaşünl- nuştı. Bergama sunağının büyük boydaki parça- lan da Puşkin Müzesi'nin dar kapılanndan kü- çük salonlanna sokulamadığı için, ancak dış du- varlannda sergilenebilmişti. 1953'te Stahn'in ölümünden dört yü sonra Sov- yetler 500 kutu içinde yaklaşık 1.5 milyon arke- olojik eseri "Bergama Sunagı" ile birlikte Doğu Alman hükümetine bir "cemfle" olarak geri ver- mişti. Art News dergisi, değerli tablolann Sovyetler Birüği'nin çeşitli cumhuriyetlerine dağıtılmasına karşılık "Troya altın hazineleri"nin Moskova'da Kremlin Sarayı'ndaki kasalarda gizlendiğini bil- diriyor. Buna karşılık Independent gazetesinin Mos- kova'daki bayan muhabiri Helen Womack ise Sovyetler Birhği'ndeki "açıklık'' pohtikası ve iki Ahnanya'mn birleşmesi gibi nedenlerle bu eser- lerin Alman müzelerine geri verileceğini, ancak sahibi bilinmeyen özel koleksiyonlardan gelen ba- zı eserlerin Rusya'da kalacağı yolunda genel bir eğilimin varhğından söz ediyor. Sovyet Kültür Bakanı Nikolai Gubenko'nun bu oluşuma şiddetle karşı çıktığım bildiren Ingiliz gazeteciye, Moskova'da bu amaçla kurulan bir komisyonda görcvh Roman Fyodorov'un yakla- şık altı hafta içinde "somut bir sonuca" ulaşıl- masuun beklendiğini söylemesinden bu yana yak- laşık iki hafta geçmiş bulunuyor. Bu durumda Türkiye'nin harekete geçmesi için Önünde çok kı- sa bir süre kahnış bulunuyor. Dünya basınında yoğunlaşan bu haberler Üze- rine Anadolu arkeolojisi konusunda en deneyimli arkeologlardan biri sa>ılan Bayan Profesör Machdelt Mellink'i Philedelphia yakınındaki Bym Mawr Koleji'nden telefonla aradun. İki haf- ta önce Leningrad'da yapılan uluslararası bir ar- keoloji toplantısına katıldığını duymuştum. Ken- disini "kolagı delik degerli bir bilim kadını" ola- rak 1973'ten ben tamrdım. Prof. Mellink Ame- rika'dan telefonla bana şu değerlendirmeyi yap- ü: "Troya Hazinderi'nin Moskova'da olduğu ar- tık dogrulanıyor. Leniograd'da yapılan arkeolo- jik toplantıya katıldığımda, daha Batı basının- daki haberler henüz yayımlanmarmştı. Sadece bir Rus gazetesinde bu konuda bir haberden soz edi- liyordu. Bu arada toplantıya katılan başta tngi- liz meslektaşlanm olmak üzere bazı yabana ar- keologlann da bu olayın dogruluğu konusunda bazı bilgilere sahip olduğunu anladım." Bu konuşmadan sonra Almanya'da Tubingen Üniversitesi Profesöru Manfred Korfmann'ı te- lefonla aradım. Uzun bir süre ara verilen Troya'- daki arkeolojik kazılan üç yıl önce yeniden baş- latan Alman Profesör Korfmann bana şunlan söyledi: "Haberi ben de duydum. Troya Hazineleri 46 yıldır kayıptı. Bu hazinelerin Çanakkale'den 118 yıl önce nasıl kaçırüdıgını bütün dünya biliyor. Eger Tro\a Hazineleri'nin varlığı doğruysa ve Sovyetler bunları geri verecekse Beriin'e değil, gerçek sahibi olan tstanbul Arkeoloji Müzesi'- ne gönderilmelidir. Bu, Sovyetler için önemli bir ahlaki zorunluluktur. tstanbul'da öteki Troya eserleri ile birlestirilip dünya bUim adandannın hizmetine ve vabancı turistlerin ziyaretine bir bü- tün olarak açılmış olur." Yaru: SchUeauum ve eşi Sofia Hazhıe'yi •asıl kaçırdı? HALUK BAKIR AMSTERDAM — Avrupa Araştırmalar Merkezi adh ulus- lararası kuruluşun düzenlediği "Global Panel"e kaulmak üze- re dün Amsterdam'a gelen Cum- hurbaşkanı Turgut Özai, aynı panel için burada bulunan Bul- garistan Devlet Başkanı Jely» Jelev ile görüştü. Eşi Semra Özal, Cumhurbaş- kanhğı Sözcüsü Kaya Toperi ve Dışişleri Bakanhğı Müsteşan Tugay Özçeri ile saat 15.00'te Amsterdam Havaalanı'na inen özal'ı alanda HoUanda Kraliçesi Beatrix'rn yaveri karşıladı. özal ve beraberindekiler, da- ha sonra Amsterdam'ın merke- zinde bulunan ve Bulgaristan Cumhurbaşkaru Jelev'in de kal- dığı "Hotel de rEurope" (Avnı- pa Oteli)'ne yerleştiler. Semra özal geüşinden yanm saat'son- ra üç arabalık bir konvoyla otel- den aynldı. Cumhurbaşkanı özal, dün Amsterdam'a gelen Atina Büyükelçisi Gündüz Ak- tan, Bonn Büyükelçisi Onnr Oy- men ve Lahey Büyükelçisi BUgm Unan'la birlikte bir süre çahştı. özal, Iraklı Kürtler nedeniy- le tüm dünya kamuoyunun dik- katlermin Türkiye üzerine çev- rildiği bir sırada, bugün yapaca- ğı konuşma öncesinde önemli merkezlerdeki bu büyükelçiler- le birlikte bir durum değerlen- dirmesi yapo. Cumhurbaşkanı Turgut özal, daha sonra Bulgaristan Devlet Başkanı Jelyu Jelev ile bir saat- ten fazla süren brr görüşme yap- tı. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi Kaya Toperi de bası- na bilgi verirken, görüşme tale- binin Bulgaristan Devlet Başka- nı'ndan geldiğini söyledi. 1 Büyükelçi Toperi, Jelev'in, Cumhurbaşkanı Turgut özal'ı bir kere daha Bulgaristan'ı ziya- rete davet ettiğini belirterek, zi- yaretin bu yıl içinde gerçekleş- mesinin beklendiğini kaydetti. TeciT ANAP'ı zorluyor (Baştarafı 1. Sayfada) Adalet Bakanı Oltan Sungurlu ile Anayasa Komisyonu Başka- nı Kâmil Tuğrul Coşkunoğlu, Adalet Komisyonu Başkanı Alpaslan Pehlivanh ile İnsan Haklan Komisyonu Başkanı Eyüp Âşık katıldılar. Adalet Bakanı Oltan Sungur- lu ANAP Grup Yönetim Kurulu'nda tasanyı anlatmakla yetinerek "Bana 'hazıria' dedi- ler. hazıriadım" dedi. OnOral Şeref Bozkurt, terörle mücade- leye ilişkin hükümlerin demok- ratik olmadığrm savunurken ta- sannın göriişüleceği Adalet Ko- misyonu Başkanı Alpaslan Peh- livaiüı, "Bu tasanyı boyle kabul etmemiz hukuk müesseselerini tahrip eder" dedi. Anayasa Ko- misyosu Başkanı Kâmil Tuğrul Coşkunoğlu, tasarının tümüne karşı olduğunu beürtirken İnsan Haklan Komisyonu Başkanı Eyüp Aşık da "Tecile ilişkin hü- kümlerde eşitsizlikler bulundu- ğunu" savunarak "Anayasa Mahkemeane gidinne bu da 74 affma döner. Buna imkan ver- meden biz kendimiz tecil yerine af çıkaralun" diye konuştu. Yaklaşık iki saat süren toplan- tıda tasanya şu noktalarda kar- şı çıkıldı: • Tecil, eşitsizlikler getiriyor. • Bir kerelik tecil ile hukuk rriü- esseseleri zedeleniyor. • Terörle mücadele hükümleri antidemokratik. • Tasarımn kapsamı içerisinde- ki TCK'nın 141/4. maddesi bö- lüculük suçlanm kapsadığı için metinden çıkanlmah. Grup yönetimi, ANAP gru* bunun bugün yapacağı toplan- tıda tasarının tartışılmasını, sa- at 15.00'e kadar tartışmalann ta- mamlanamaması halinde gece de toplanıhnasını, TBMM Ge- nel Kurulu'nun da perşembe gu- nü sabaha kadar çalışmasının Danışma Kurulu'na önerümesi- ni kararlaştırdı. Görüşmeler sırasmda, ANAP milletvekillerinin tepkilerine ne- den olan Kürtçenin serbest bıra- kılmasına ilişkin yeni düzenle- nin de Genel Kurul'da bir öner- ge ile tasanya eklenebileceği ifa- de edildi. ANAP Grup Başkanvekili Onural Şeref Bozkurt, toplantı- dan sonra düzenlediği basın top- lantısında tasannın bayrama ye- tiştirümesi yolunda demeçler ve- rildiğini anımsatarak "tster af, ister tecil denilsin, bir tartışma- ya ihtiyaç vardır" dedi. "Tasa- nya muhalefetiniz sona erdi mi" sorusu Uzeruıe Bozkun, "En iyi- sini yapmaya çalışacağız. Ama bu tashih etmeyi de içerir. Bu anlamda muhalefet de var" de- di. Bozkun, Başbakan Akbu- lut'un toplantıya neden katıhna- dığı sorusuna da "Bir anormal noksanlık soz konusu degJldir" yanıtım verdi. Adalet Komisyonu Başkanve- kili Gökhan Maraş, "Bn boyacı küpü değil. Tasannın aynntılı bir biçimde incelenmesi gerekir. Komisyon görüşmeleri bir gün- de bitmeyebılir. Bence bazı yön- lerinin düzeltilmesi gerekli" dedi. Tecilden kimler yararlanamayacak? 31 Aralık 1991 tarihine kadar işlenen suçlan kapsayan tasan ile getirilen cezalann tecilinden yararlanamayacaklar şunlar: • Kamu görevUlerini görevlerini ifa ederken veya sıfatlan kahnış olsa bile bu görevlerini yapma- lanndan dolayı öldürenler ve öl- dürmeye teşebbüs edenler ile bu suça iştirak edenler. • Devlet topraklannın tamamı- nı veya bir kısmını yabancı bir devletin hâkhniyeti altma sok- maya, devletin bu-liğini bozma- ya veya devletin topraklarından bir kısmını ayırmaya yönelik iş- lenen suçlar (TCK 125. madde). • Anayasanın bir kısmını veya tamamını tağyir, tebdil veya ü- gaya ya da TBMM'yi ıskata ve- ya vazifesini yapmaktan men ve cebren teşebbüs edenler ile bu yönde propaganda yaparak bu suçu işlemeye teşvik edenler (TCK 146/1-2). Bu suçlara fer'i iştrrak edenleT ise tecilden yarar- lanabilecekler (146). • 15 yaşını bitirmemiş kişilerin ırzına geçenler, cebir ve şiddet yönüyle akü ya da beden hasu- lığına sahip kişilerin ırzma ge- çenler, 15 yaşuıı bitucnlere cebir ya da tehdit kullanarak ırzına geçenler, bu tecavüz sonucu mağdunın ölümüne yol açanlar (TCK 414, 416 1/ ilk ve 418). • Harp hıyaneti suçlan (Askeri Ceza Yasası 55. madde). • Milli müdafaaya hıyanet suç- lan casusluk (ACY 56. madde). • Milli müdafaa aleyhüıe yöne- hk işkner. diğer suçlar (ACY 57. madde). • Halkı askerlikten soğutmak amacıyla eylemlerde bulunarak milli mukavemeti kırmaya iliş- kin suçlar (ACY 58. madde). • Milli müdafaa vasıtalanm tah- rip etmek (ACY 59. madde). Tasanya Bakanlar Kurulu'n- da eklenen bir hükümle, terör örgütlerine dernek, vakıf, siya- si parti, işçi ve meslek kuruluş- ları ve bunlann yan kunıluşla- rına ait lokal, bina, büro ve ek- lentilerinde, öğretim kurumla- nnda, öğretim yurtlannda ya da bunlann eklentilerinde yardım edilmesi haünde, 2-10 yıl hapis ve 100-200 milyon lira ağır para cezası öngörüldü. Yine aynı hü- küm ile bu dernek, sendika ve benzeri kummların teröre des- tek olduklan saptandığı takdir- de, bunlann faaliyetlerinin dur- durulması ya da mahkemelerce kapatılabilmeleri olanağı da ge- tirüiyor. Kapatılan kuruluşlann mal varhklan ise müsadere edi- lebüecek. Terör örgütlerinin açıklama* lanna bildirilerine yer veren ya da terörle mucadelede görev alan kamu görevhlerinin kimlik- lerini açıklayan basın kuruluşla- nna ağır para cezalan getiren ta- san, bu kamu görevlilerinin bu görevleri nedeniyle işledikleri suçlardan ötürü tutuklanamaya- caklarını, yargılamalannın da DGM'lerde yapılacağmı öngö- rüyor. Tasan, terör suçu olarak belirtilen tüm suçlann yargıla- malanrun da DGM'lerde yapıl- masını öngörürken görevleriyle ilgili suç işleyen bu kamu görev- lilerinin ücreti devlet tarafından karşılanacak yeterli sayıda avu- kat tarafından savunuhnalanna da olanak sağhyor. Terör suçun- dan yargılanan kişilerin savun- ma olanakları ise kısıtlanıyor. Bu kişilerin yasalarda belirtilen tutuklama koşullan aranmaksı- zın tutuklanabihnelerine olanak tanıyan tasan, bu kişilerin en fazla üç avukat tarafından savu- nulabileceklerini de hükme bağ- hyor. İNSAN SICAĞI ErdalAtabek 5. bası 6.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaioğlu-lstanbul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle