22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 8NİSAN1991 Af mı9 Erteleme mi? Biz, açıkladığımız nedenlerle kamuoyundaki huzursuzluğun giderilmesi ve yaralann sanlması amacıyla "cezaevlerinin boşaltılması" görüşüne tamamen katılıyoruz. Bunun için suçlar ve sağ-sol arasında hiçbir ayrım yapmadan kapsamh bir genel affın çıkarılmasını zorunlu görüyoruz. HALİT ÇELENK Hukukçu "Devlet, değişik sosyal ve siyasal düşünce- lcrle bazen geçmişte işlenmiş olan belli kimi juçlann artık izlenmemesini uygun görür; top- lumsal yarar bunların unutulmasında görüle- bilir. Ceza verme hakkı özellikle toplumsal ya- rann gereği olduğu gibi, bazen ceza vermemek de onun gereklerinden olabilir. Kamu huzur ve sükûnu için kimi suçlann artık hiç izlenme- mesi yeğlenir. Çoğu kez bir devrim ya da İn- kılap yahut önemli olaylardan sonra düşün- celeri yatışünp normal halin geri gelmesi is- tenilir... Işte bu tür siyasal gerekçelerle, sos- yal yapıyı ilgilendiren olaylann doğurduğu ne- denlerle genel af ilan ecülir!'(1) Bu sözler, ünlü ceza hukuku uzmanı, İstan- bul Üniversitesi Ceza Hukuku Profesörü Ta- hir Taner'in biz öğrencilerine af konusunda söylediği sözlerdir. Gerçekten çalkantıh dö- nemlerden sonra geçmişin unutulması, yara- ların sarılması, toplumun huzura kavuşması af yasalannın temel gerekçesi olagelmiştir. Sayın Prof. tlhan Arsel'e göre "Siyasi ve Biilli mUlahazalara binaen ve muayyen suçla- n işlemiş mahkûmlara şamil olmak üzere umumi af yoluna gitmekle memleketin sükûn ve emniyetinin tesis edilebileceği kabul edi- Kr!'(2) Yargıtay Ceza Genel Kurulu da konuya ilişkin bir kararında "Ammenin (kamunun) menfaati noktasından ittihaz edilmiş siyasi bir tasarruf olan umumi af Ue bazı suçların unu- lulmak istendiği"ni kabul etmektedir.(3) Bilinen ük yazılı genel af, MÖ 404 yûmda Atinalı General Thrasybule'run ilan ettiği af- tır. Atinalı general bu affa "Geçmişi unutma yasası" adını vermişti. Fransızların "Amnis- tie", lngilizlerin "Amnesty", ltalyanların Am- nistia deyişini kullandıkları af, Latince "Amnestia" sözcüğünden kaynaklanmakta ve "geçmişin unutulması" anlamına gelmektedir. Ceza hukuku öğretim üyeleri Prof. Sulhi Dönmezer, Sahir Erman, düşünür Barthelemy, "Türk ve İtalyan Ceza Kanunları Şerhi"nin ya- zan Magno, Seha L.Meray ve Ali Fuat Baş- gil, yapıtlarında affı toplumsal yarar, geçmi- şin unutulması, toplumun huzura kavuşması gerekçelerine dayandurnaktadırlar. Ünlü İtal- yan cezacısı Iyering'e göre "Af yetkisi toplu- mun emniyet sübabıdır!' Yaratılan huzursuzluk Ülkemiz, özellikle son on yıldan bu yana bir huzursuzluk ortamına itilmiştir. 12 Eylül'de te- rör hareketlerini önleme savı ile yönetime el koyanlar yurdumuzu yeni bir huzursuzluk or- tamına sürüklemişlerdir. 24 Ocak Kararları1 nı temel alan tekelci kapitalist bir sistemi yer- leştirme çabalarının demokratik bir ortamda tepki yaratacağını ve olumlu sonuçlar vereme- yeceğini gören egemen güçler, amaçlarına ula- şabilmek için darbeyi, baskıcı rejimi ve sıkı- yönetimi yeğlemişlerdir. Bu güçler, 12 Mart faşizminden sonra ya- salarda kalan insan haklanna ve demokratik ilkelere uygun hükümleri de ortadan kaldır- mışlar ve yerine, başta anayasa olmak üzere tüm toplumsal yasalan değiştirerek, "12 Ey- lül hukuku" dediğimiz bir "yasalar sistemi"ni getirmişlerdir. Uygulamaların getirdiği 12 Eylül hukuk uygulaması, sözü geçen hu- zursuzluğu daha da arttırmıştır. Bir yandan "sorgulama yöntemi" olarak uygulanan işken- celer, emniyet binalarında ve cezaevlerinde meydana gelen ölüm ve öldürme olayları, öte yandan işkenceli anlatım tutanaklannı su<* ka- nıtı olarak değerlendiren ölüm ve ömürboyu ağır hapis ve özgürlüğü bağlayıcı cezalar, ada- letsiz kararlar, kamuoyunda tedirginlik yarat- mış ve halkın adalete olan güven ve inancını sarsmıştır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun verdiği; emniyet, savcı, tutuklama hâkimi ve mahke- me önündeki ikrar anlatımlannın tek başına hükme dayanak yapılamayacağına ve bunla- rın inandıncı başka kanıtlarla doğrulanması gerektiğine ilişkin son karar da, toplumların gerilimli dönemlerinde oluşturulan bu tür ka- rarlann adaletle bağdaşmadığını bir kez da- ha ortaya koymuştur. Halk arasında Pişmanhk Yasası adıyla anı- lan, vatandaşı muhbirliğe, jurnalciliğe teşvik ederek ahlak duygularını ve ahlaka bağhlığı- nı tahrip eden yasalarla, kimi sanıkların (iti- rafçı sanıklar) kendilerini cezadan kurtarmak için suçsuz olduğunu bildiği kişileri suçlama- larına, bunların anlatımlanna dayanılarak ölüm cezaları ve ağır hapis cezaları verilmesi- ne olanak sağlanmıştır. Böyle bir yasanın uy- gulanması adaletsiz kararların daha da artma- sına neden olmuştur. Sağ ve sol görüşlü kişi- ler arasında sol görüşlüler aleyhine ayrım ya- pılarak çifte standart uygulamalanna gidilmesi kamuoyunda tedirginlik yaratmış ve adalet duygularını yaralamıştır. Yıllardan beri ceza- evlerinde meydana gelen olaylar, açlık grevle- ri, ölüm oruçları, ölüm olaylan bu baskıcı dev- let anlayışının ve haksız uygulamaların bir yansımasıdır. Bütün bunlar kamuoyunda ciddi rahatsız- lıklara neden olmuştur. Yöneticiler tarafmdan da gözlemlenen bu huzursuzluğun bir "tecil" (erteleme) yasası yoluyla giderilmeye çahşıldığı görülmektedir, Af mı, tecil mi? Biz yukarıda açıkladığımız nedenlerle ka- muoyundaki huzursuzluğuK giderihnesi ve ya- ralann sarılması amacıyla "cezaevlerinin bo- şaltılması"görüşüne tamamen katılıyoruz. Bu- nun için suçlar ve sağ-sol arasında hiçbir ay- rım yapmadan kapsamh bir genel affın çıka- nlmasını zorunlu görüyoruz. Siyasal iktidar çevrelerinin düşündüğü "erteleme" (tecil) yo- luna gidilmesi bir tür "sartlı salıverme" ola- caktır. Erteleme, suç ve cezamn sonuçlannı or- tadan kaldırmayacaktır. Bunun dünyada bir örneği yoktur. Böyle bir yöntem, salıverilen ki- şiyi kamuoyunda "cezası tecil edilmiş kişi" du- rumuna düşürecek, yeni bir suç işlemesi ha- linde eski suçun cezası da çektirileceğinden, yeniden suç işlememe çabası vatandaşı yaşa- mmın sonuna kadar tedirgin edecek, yurttaş- hk hakları, seyahat özgürlüğü, ehüyet, iş ara- ma vb konularda engellerle karşı karşıya ge- tirecektir. Bu yöntem devam eden davalar ba- kımından uygulamada zorluklar ve karışıkhk- lar yaratacaktır. Tümden değiştirilmesi bile düşünülen 12 Eylül Anayasası'nda yapılacak küçük bir değişiklikle sorun çözülebilir. Mu- halefetin böyle bir af konusunda yardımcı ola- cağına inanıyoruz. Ve yine inanamıza göre zo- runlu hale gelen, iktidann da muhalefeün de istediği "cezaevlerini boşaltma"nın en sağlık- h yolu ayırımsız ve kapsamh bir genel aftan geçmektedir. 1) Ceza Hukuku. S: 101-102. 2) Türk Anayasa Hukukunun Umumi Esasları. S: 340 3) 11/12/1933 G3Î5/351 S.K. EVET/HAYIR OKTAYAKBAL Özal Masalının İflası!.. İyidir, hoştur ağırlanmak, pohpohlanmak! Hele koskoca bir ABD Başkanı ise, ABD'nin Dışişleri Bakanı ise ya da her- hangi büyük bir devletin önde gelen kişisi ise ağırlayan, öven, göklere çıkaran; o zaman kişi ister istemez gevşeyecektir, 'ben neymişim be!' diyecektir, kendini çok çok yücelerde gö- recektir! Bay Turgut Özal ABD'ye gitti, gezdi, konuştu, övüldü, ko- nuşturuldu vb. Gerçi kimi yerde de domates, çürük yumur- ta yağmuruna da tutuldu, o başka! Turgut'la George, sanki kırk yıllık dost gibiydiler. Ama sonuçta ne var? Ne elde ettik Türkiye olarak? Sıfır! Hani bir koyup on-yirmi alacaktık, pas- tayı eşit biçimde bölüşecektik, barış masasında baş köşede oturacaktık? Hiç biri yok! Gerçek, yüz binlerce Irak yurttaşı Türkmenle Kürdün sınır kapılarımıza dayanması, bunları is- ter istemez konuk etmek göreviyle, sorumluluğuyla başba- şa kalışımız, dost saydığımız ülke liderterinin de 'şu Türkle- re bak, ne kadar acımasızlar, zavallı insanlara sınır kapıları- nı açmıyorlar' diye eleştirmeleri... Kenan Evren bile sonunda büyük devletlerin dostlukları- na güvenilmeyeceğini söylemedi mi? Yunanlılartn NATO'- ya dönüşlerini kabul ettiren. General Haig değil miydi? As- ker sözü vermişti Evren'e, 'srz bu işe engel almaym, biz Yıı- nanlılarla aranızdaki sorunları çözümleriz' dememiş miydi? Nedense bizim devlet adamlanmız gerçekleri emeklilikten sonra anlamaya, daha doğrusu öğrenmeye başlıyorlar. 82 Anayasası'na kefil olan kişi bile o anayasanın değiştirilme- sini ister gibi!.. Bayan Işılay Saygın, SHP'Iİ Erdal Kalkan'ın "82 Anaya- sası'nı beş general zorla kabul ettirdi" sözlerini, "O anaya- saya yüzde 92 halk oy verdi" diye yanıtlamasını okuyunca şaşırdım. Bu yüzde 92 oyla benimsenen anayasayı bugün beğenen kalmadı. Kalkan doğru söylüyor, 'beş generalin işidir' o anayasa! Şimdi kendileri de bu anayasanın değiş- mesini istiyoriar. Nerde kaldı 'kefillik'? Bayan Saygın'ın ger- çeklere biraz saygılı olması gerekmez miydi? ANAP dokuz yıldır iktidarda. Az zaman mı bu? Bu dokuz yılın sonucuna bir bakalım. Doların dört bin liraya yaklaşması en açık bir kanıt. Türk Ürası'nı nerden alıp nereye götürmüş! Özal'ın, Akbulut'un atıp tutmalarına artık kim inanır? Orta- direk çökmüş, para pul olmuş, yoksulluk, işsizlik artmış. Peki ya dış pjolitika?.. O hepsinden beter! Bir koyup on alma he- veslisi Özal, şimdi Irak'tan gelen göç dalgası karşısında yal- nız, güçsüz ve ağlamaklıdır. Nerede o bir telefonda 'buyur' diyen, büyük gösterilerle şölenlere çağıran, gezdirip tozdu- ran Bush'lar, Baker'lar!.. Ekranlarda, resimlerde görüyoruz Irak'tan kaçıp bize sı- ğınmak isteyenleri... Yüz binlerce yoksul insan; aç, yarah, umutsuz. Onlar için Türkiye'dir tek kurtuluş yeri. Ama biz de kapıları kapatıyoruz yüzierine! Denecek ki, çaresiziz. Ama nerede Bay Ozal'ın dünyaölçüsündeki etkinliği, saygınlığı! Herkese telefonlarla yön vermesi, öğütlerde bulunması! Ne- den kimse yardıma gelmiyor? Neden büyük dost Amerika, Ortadoğu petrollerini eline geçirdikten sonra Irak'ta olup bi- tenlere karışmıyor; tam tersine, Irak'taki Kürt ve Şii isyancı- ları neden destekler gibi davranıyor? Şu Özal saltanatı bir yıkılıp gitse halkımız geniş bir soluk alacak. İşlere bıraktıgımız yerden yeniden başlamak gere- kiyor. O da demokrasinin gereği gibi uygulanmasıdır... Özal ne dediyse ters çıktı; ne yaptıysa yanlış! Şimdi de cezaevle- rindeki on binlerce hükümlü ve tutukiu korkunç bir bunalı- ma sokuldu. 'Ben söz verdim, senet vermedim' diyen bir baş- bakan hangi uygar ülkede görülmüştür? Demek, bundan sonra verilen sözlere aldırmayıp bir de senet mi isteyece- ğiz? Hani bayrama kadar tecil olayı gerçekleştirilecekti? Ger- çi 'tecil', sorunu çözümlemekten uzak bir çare... Ama yılla- rını kapalı duvarlar ardında geçirenler için yine de bir umut, bir kurtuluş yolu. ANAP iktidarı on binlerce insanı, bu insan- ların ailelerini bir kez daha perişan etmiş olmayacak mı? Tek çare, Özal'ın başında bulunduğu şu ANAP iktidarını en kısasürede alaşağı etmek... Halkın yüzde sekşeni bu so- nucu dört gözle bekliyor... Halkın gücüne karşı Özallar ne yapsalar ne etseler boştur, sonuçsuzdur. Sevgili ALTUĞ Senin yokluğuna alışmak zor olacak. Dostluğun, insanhğın, mücadelen bizlere ışık tutacaktır. ANKARAU DOSTLARI KüVSk CEN(İİZ AYTAİ,: SEDEN ÖZAN ile ZAFER KAKINÇ evlendiler İstanbul, Divan Oteli 7 Nisan 1991 SULTAN% AIR BOEING 737-200 ile D SULTANM/UR IMIIIIIMIIII I iT •IIIIIIIIMIIIIII İ Ç H A T L A R İSTANBUL-ANKARA-İSTANBUL İSTANBUL - İZMİR - İSTANBUL İSTANBUL - ANTALYA - İSTANBUL ANKARA-ANTALYA-ANKARA ANK'ÂRA - İZMİR - ANKARA''''- •" DIŞ HATLAR ALMANYA: Düsseldorf, Hamburg/ Stutgart, Mû'nih, Hannover, Berlin FRANSA: Paris BELÇİKA: Brüksel İSVİÇRE: BajjfiL&İrih hipLLANP Amsterdam, /Vraaitricht; Rott^rdam MÜRACAAT VE REZERVASYON: • ^ - . •- . ' . . • •• -,,*• :«•;•' ~ " - r " " r * - ••* İstanbul, Ankara, Antalya ve İzmir'den. SULTAN HAVA YOLLARI EKİNTURİZMMERKEZ NAZAR REIŞEN SARAYTURİZM KÜLTÜR TURİZM SARAY TURİZM ANKARA EKJN TURİZM ANKARA EKİN TURİZM İZMİR EKJN TURJZM ADANA EKİN TURİZM ANTALYA Florya Asfaltı 68 Şenlikköy-istanbul Tel: 574 76 50 (10 Hat) Cumhuriyet Cad. 295 Harbiye-istanbul Tel: 134 43 00-141 53 23 Mesihpaşa Cad. Erseven işhanı Kat:3 Aksaray-İstanbul Tel:5U 54 85-511 76 37 İstasyon Cad. Cihan işhanı Kat:3 Bakırköy-İstanbul Tel: 570 26 56 - 583 59 20 Cumhuriyet Cad. No:243 Kat:4 Harbiye-istanbul Tel: 134 34 20 Safariye Cad. Alinazmi İşhanı No:1 K:4/40 Kızılay-Ankara Tel:131 66 03-135 08 53 Kızılırmak Cad. Mis Apt. Akay-Ankara Tel: 118 84 40 - 11 7 57 80 Cumhuriyet Bulvarı 123/1-B Alsancak-izmir Tel: 21 70 02 - 63 25 43 Ziyapaşa Bulvarı Divan Apt. 10 Adana Tel: 14 31 41 - 13 05 43 Fevzi Cakmak Cad. Günal Apt. 26/A Antalya Tel: 1 2 99 29 - 11 57 11 VE SEYAHAT ACENTANIZ "FLY AND SMILE" transferleri mevcuttur. THY biletleri kabul edilir. SAVAŞA HAYIR diyen Demokratik Kamuoyuna SAVAŞA HAYIR! BİN KEZ HAYIR YA..! Kuzey Irak KÜRT HALKININ KATLEDİLMESİNE EVETMİ? Öyleyse Neden Suskunuz? Sessiz ve duyarsız kalmak, Katliamı Onaylamak değil midir? Osman ÖZÇELİK Ercan SEZGİN Zeki AKTAŞ Şemsettin POLAT Orhan KAYA Latif EPÖZDEMİR Hikmet Can ÖZDEMİR İsmet ERDEMLİ Abdurrahman DEMİR Mehmet Ali SARIÇİMEN Nusret TÜRKKAN Yaşar KİLERCİ Şevket ÜNAL Serap MUTLU Dilaver EREN Ali ASLAN Niyazi İLETMİŞ Mehmet ÖLÇER Adnan ŞENOL Sabahattin TUNCEL Ahmet GEZ Ertan ÖZTÜRK Orhan AVCI Erdal YILDIRIM Hasan ZENGİN Zeki GÜNAY Baki PALABIYIK Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi Halkın Emek Partisi İstanbul İl Başkanı Bakırköy İlçe Bşk. Beşiktaş İlçe Bşk. Beyoğlu İlçe Bşk. Büyükçekmece İlçe Bşk. Eminönü İlçe Bşk. Fatih İlçe Bşk. Gaziosmanpaşa İlçe Bşk. Kadıköy İlçe Bşk. Kağıthane İlçe Bşk. Kartal İlçe Bşk. Küçükçekmece İlçe Bşk. Pendik İlçe Bşk. Sarıyer İlçe Bşk. Şişli İlçe Bşk. Umraniye İlçe Bşk. Üsküdar İlçe Bşk. Yalova İlçe Bşk. Zeytinburnu İlçe Bşk. Arnavutköy Belde Bşk. Çınarcık Belde Bşk. Çittlikköy Belde Bşk. Esenyurt Belde Bşk. Gürpınar Belde Bşk. Mimar Sinan Belde Bşk. Sultanbeyli Belde Bşk. Tepecik Belde Bşk. OKURLARA. OK4Y GÖNESSİN Medyalardan Kuşku B atı'da gazeieciler tedirgin. Gazete ve gazeteci kavramları bugüne dek az görülmüş biçimde yıprandığı için... Mesleğin temel kurallan tartışma konusu yapılırken kamucylannın basına olan inanç ve güveni hızla gerilediği için (Fransa'da gazetecilerin bağımsızlığına inananlann oranı yalnızca %26)... İki dünya savaşı arasında Avrupa basını için az istisna ile "büyük güçlerin elinde, bütün pis işlerin içinde" denildiği günleri andıran bir kampanya yürüdüğü için... İletişim Araştırmaları Dergisi Mediapouvoirs'ın Yazı İşleri Müdürü Jean-Marie Charon "gazeteci"n/n kamuoyu karşısındaki son durumunu çok kötümser bir üslupla tanımlıyor: "Gazetecinin robot portresi şöyle özetlenebilin Yetkileri ve ayrıcalıklannın haklılığı kuşkulu, kendi görüntüsüyle gözleri kamaşmış bir adam..." Bu sevimsiz görüntüyü yaratan gazetecilerin ortak özellikleri ise tekrar tekrar özetleniyor: Yanlış bir iktidar duygusuna kapılıp süreklenenler; devlet adamları, politikacılar ve diğer gûç odaklarıyla ilişkilerinde mesafe koyamayanlar; haber kaynaklannın karşılıklı denetimi kuralını kavramayan ve işlevinin bilincinde olmayanlar. Son olarak Körfez savaşında yaşanan kötü örnekler gazetecileri zaten sevmeyenler için tüm basına karşı kampanya yürütme olanağı yarattı. Fransa'nın eski başbakanlarından Laurent Fabius da fırsatı kaçırmayanlardan: "Körfez savaşının iyi yanı, insanların medyalardan kuşku duymaya başlamalan oldu..." Doğu Avrupa'da da gazeteciler tedirgin. Yeni bir basın özgürlüğü dönemini büyük umutlarla beklerlerken, bu özgürlüğün tanımını herkes farklı yapmaya başladığı için... Batı'dan gelen büyük basın patroniarı tam bir "batan geminin mallarını yağmalama" havasında önlerine gelen yayını satın aldıklan için... Yeni yönetimler fiilen elde edilmiş olan basın özgürlüğünü kısıtlama girişimlerinde bulunduklan için... LJteraturnaya Gazeta'dan Katia Şukşin Sovyetler'deki gazetecilerin durumunu anlatıyor: "Suya atılmış köpek yavruları gibiyiz, tutunacak bir dalımız da yok..." Basını tümüyle kuşku altında bırakan kötü örnekler Türkiye'de belki de fazlasıyla var, ama bu durumlar Batı'da olduğu gibi meslek örgütleri içinde ve dışında açık açık tartışılmıyor. Türkiye'de de gazeteciler tedirgin, ama öncelikle sektörün içinde bulunduğu ağır ekonomik bunalım yüzünden tedirgin; mesleğin saygınlığını düşüren ömeklerin yarattığı tedirginlik ise yavaş yavaş su yüzüne çıkıyor... • 2000 yılına az kala gazetecinin işlevi nedir, ne olmuştur. Philippe Gaillard net bir tanım yapıyor: "Siyasal bir angajmana sıkı sıkıya bağlı basın dışında, söz konusu olan artık düşüncelerin yayılması değil, okurun bilincinde olduğu veya olmadığı gereksinmelerin karşılanmasıdır. Gazeteci, okuru ilgilendiren haberleri, gerekli açıklamalarıyla birlikte vermeye, aynı zamanda onu rahatlatmayı unutmadan, eğitimini sürdürmesine yardımcı olmaya çalışır. Daha alçakgönüllü olmayı gerektiren ve daha çok titizlik ve çabayı gerektiren, düşünceleri yayma özgürlüğünü dıştalamayan, onunla bütünleşerek ona eklenen bir ideale gelinir: Eksiksiz ve doğru haber." (Philippe Gaillard, Gazetecilik, İletişim Yayınlan Cep Üniversitesi dizisi) 'ş.r l s: . L • * Mart 1991, gazetelerin yine promosyona yüklendikleh bir ay oldu ve yalnızca reklamlara harcanan para miktan 8.5 milyar lirayı aştı. Bileşim araştırma kuruluşunun verilerine göre reklam harcamalarının gazetelere göre dökümü şöyle: Sabah Hürriyet Milliyet Meydan Türkiye Bugün Yeni Asır Süneş Zaman Günaydın Tan 2.5 milyar lira 2 milyar lira 1.5 milyar lira 1.2 milyar lira 600 milyon lira 500 milyon lira 200 milyon lira 57 milyon lira 51 milyon lira 34 milyon lira 16 milyon lira Yoğun promosyon kampanyası yapan gazetelerden önemli tiraj artışı sağlayanlar Bugün, Sabah, Türkiye ve Yeni Asır oldu. Gazetelerin mart 1991'deki günlük ortalama net satışları ve bir önceki aya göre farkları şöyle: 1500 Liralık Gazete Cumhuriyet 102.500 —5.620 1300 Liralık Gazeteler Sabah Milliyet Hürriyet 916.322 635.605 530.587 +85.354 —175.457 —47.940 1000 Liralık Gazeteler Türkiye Günaydın Fotospor Zaman Yeni Asır Güneş Tercüman 686.600 119.840 90.117 68.500 55.200 48.051 39.481 +47.600 —11.958 —8.634 —3.200 +9.900 —3.063 —2.944 Bugün Meydan 800 Liralık Gazeteler 503.221 482.722 +201.889 —116.409 500 Liralık Gazeteler Tan 92.092 —8.482 OLUM Ailemizin çok değerli varlığı, gerçek insan, seçkin bilim adamı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim üyesi prof D r NEJAT SABUNCU'yu 4 Nisan 1991 akşamı ani bir rahatsızlık sonunda lzmir'de kaybettik. O'nu, 8 nisan pazanesı günü saat 1 l'de Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yapılacak törenden sonra 9 nisan salı günü lstanbul'da Karacaahmet Camisi'nde öğle namazmı izleyen cenaze namazından sonra Karacaahmet'teki aile mezarlığında toprağa vereceğiz. Acımız sonsuzdur. ŞEBİNKARAHİSARU SABIHVCU AİLESİ ADEVA GÖNİ L VE POLAT SABUNCU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle