Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 4NÎSAN1991
Toplıuııunıuz Avııkaünı
Arıyor __
Evet, yinelemeyi görev sayıyorum! Insanlanmız avukatsız,
avukatlarımız işsiz. Bu çelişkiyi gidermek zorundayız. Toplumumuz
avukatını arıyor. Görünür görünmez müdahaleleri kırarak
mesleğimizi düzlüğe çıkarahm. Aranan avukatı yaratıp insanımızı
güvenceye kavuşturalım. Adil kolluk kurulsun. Savunma, suçlamayla
başlasın. Herkesin avukatı olsun.
Av. TURGUT KAZAN tstanbul Barosu Başkanı
lstanbul Barosu yarın 113. yılını tamamlı-
yor ve 5 nisan bütün Türkiye'de Avukatlar Gii
nü olarak kutlanıyor. Böyle bir günde, avu-
katlığın sorunlarını ve dolayısıyla savunma
hakkının boyutlarını konuşmak istiyoruz. He-
men belirtelim ki, avukatlık mesleğini sağlık-
lı kılarsak, doğrudan hak arama özgürlüğü-
nü işlerliğe kavuşturmuş oluruz. Ama, ulke-
mizdeki gelişmeler bize umut vermiyor. Bır
yandan avukatlık geriliyor, öte yandan insan-
larımız guvencesizliğe itiliyor. Ve bu olumsuz-
luğu ele alıp tartışmamız gerekiyor.
Baronun kuruluşu
Aslında, lstanbul Barosu'nun 113 yıllık bir
geçmişe sahip olması çok önemlidir. Çünkü,
demokrasi kurumlar rejimidir ve birikimlerle
serpilip güçlenir. Bu bakımdan, bir hukuk ku-
rumunun 113 yaşını doldurması, ülkemiz için
güzel bir zenginliktir. Birinci Meşrutiyet'in ge-
tirdiği nizamnarne uyarınca, 5.4.1878 günü ilk
genel kurulunu toplayan ve Galata Yıldız
Han'daki bir odada çaüşmalarına başlayan ts-
tanbul Barosu, önce adliyeye geçerek 1933
yangınına kadar burada kalmış ve sonra Sir-
keci Liman Han'a, ardından bugünkü Baro
Han'a taşınmıştır.
Işgal günlerinde, gösterilen duyarlık, Baş-
kan Celalettin Arifin Osmanlı Meclis-i Me-
busanı'na seçilişi ve Meclis Başkanı olarak, tn-
giliz kuvvetlerine tepki gösterişi, sonra Anka-
ra'ya geçişi, cumhuriyetle birlikte yaşanan tas-
fiye hareketi ve Başkan Lütfi Fikri'nin bağım-
sız baro konusundaki direnişi unutulmaz ör-
neklerdir. 1933 adliye yangını üzerine, hemen
olağanüstü genel kurul toplayarak 25 kişilik
"Müzaharet Heyeti" kurmak ve bu yolla avu-
katlara ait dosyalardan yararlanıp mahkeme
dosyalannı tamamlamak, lstanbul Barosu'nun
geçmişindeki güzelliği gösterir. Başkan Arsal,
Başkan Benderli, Başkan Dereli, Başkan
Apaydın her biri mesleğimizi aynca zenginleş-
tirmiştir.
Biz, bu birikimden yararlanıp çağa uygun
gelişmeler sağlayamadık ve avukatlığı Batı dü-
zeyine çıkaramadık. Çünkü, dış müdahaleler
elimizi kolumuzu bağladı. Daha 1920'lerde, ls-
tanbul Barosu üyelerine defter verip bütün iş-
lerin kayda geçirilmesini isteyebiliyor ve yapı-
lanları her aşamasıyla izleyip denetleyebiliyor-
du. Ama bugün, anayasal ve yasal kurallarla
baro dışı bir avukatlık yaratıldı. Sayıştay ara-
cıhğıyla kamu kesimi avukatlarını barodan
koparma çabaları arttınldı. Ahlaki düşüklu-
ğü mesleğimize reva gören girişimler yoğun-
luk kazandı. Avukatlığı kurtarabilmek için
bütün bu müdahaleleri önlemek zorundayız.
Önce ahlak
Müdahale derken, önce idari vesayeti kas-
tediyoruz. Baro bağımsızlığı sağlanmadıkça,
doğru bir avukatlığa ulaşamayacağımızı hep
söylüyoruz. Çünkü, sağlam bir ahlaki yapı,
avukatlık için ilk koşuldur. İdari vesayet al-
tındaki baro, üyeliği kabul ve disiplin işlerin-
de özgür davramp denetim kuramıyor. Bakan-
lık, ahlaki düşüklüğü kendi sicilleriyle sapta-
nan yargıç ve savcıları avukatlığa kabul için
bizi zorluyor. Dahası var, ihraç edilmiş yar-
gıç ve savcılann avukatlığa girişini sağlayacak
bir yasa değişikliği düşünülüyor. Mesleği avu-
kathk olan Sayın Sungurlu, böyle bir değişik-
liği hararetle benimseyip destekliyor. Neyse ki,
bu akılalmaz girişim Çankaya'dan geri çevri
lip bir büyük tahribat -şimdilik- önleniyor.
Ahlaki düşüklüğü olan yargıç ve savcılar,
soruşturma sırasında istifa ediyor ve bunun
üzerine HSYK aç kalmayıp avukatlık yapsın-
lar diye "uygun" bir ceza veriyor. Hatta, ih-
raç kararı alan yargıç hemen emekliliğini isti-
yor ve karara itiraz ediyor. HSYK "itiraz sa-
hibinin emekliye ayrıldığını dikkate alarak" ih-
raç cezasını yer değiştirme cezasına çeyirip
avukatlığa kabul yolundaki bütün engeileri
kaldırıyor. Siz, bu düzeydeki bir insanı almam
deseniz, bir yandan bakanlıkla başınız bela-
ya giriyor, öte yandan kararınız geri çevrili-
yor.
Eğitim konusu
Doğaldır ki, mesleğimize yönelik müdaha-
leler bu kadarla bitmiyor. Hukuk eğitiminin
niteliği düşerken öğrenci sayısı yükseliyor. Ar-
tık, fakültelerimiz hukukçu yetiştirmiyor, sav-
cı, yargıç ve avukat diploması veriyor. Geçmişi
olan fakultelerin özü boşaltılıyor ve bakkal
dükkânı açar gibi fakülte açılıyor. Plansız
programsız, dört duvar arasına doldurulan
gençlerimiz, dört yıl boyunca gidip gelmekle
yetiniyor. Birçok fakültede, hukukla hiç ülfe-
ti olmayan insanlar hukuk dersi veriyor.
Toplumsal gereksinimi saptayan yok, mik-
tar belirleyen yok. Af yasalarıyla başarısızhk
özendiriliyor, düzey düşurülüyor. Birilerine
"uygun" sayüanlar "mülakat" yoluyla yargıç-
lığa ve savcıbğa getiriliyor. Geri kalanlar 1 yıl
"boşta" gezerek sözümona "ştajı" tamamlı-
yor ve avukatlığa geçiriliyor. Örneğin, lstan-
bul Barosu avukat sayısı bakımından, bütün
Isveç'i katlıyor. Paris Barosu'nun 7500 üyesi
var, bizimki 10500'ü aşıyor. Bu yüzden, hayat
standardı uygulaması büyük sorunlar yaratı-
yor. Devlet gerçeği görmüyor, vergi kaçırıldı-
ğını söylüyor. Oysa, birçok meslektaşımız ge-
çinemiyor. Ve bu sıkıntı doğrudan hak arama
özgürlüğünü etkiliyor. Çünkü, bizim işimiz
çözüm üretmektir. Içimiz rahat değilse, dos-
yaya yoğunlaşıp çıkış yolu arayamayız ve mü-
vekkilimize yararlı olamayız. Yani, avukat sa-
yısı toplumsal gereksinimi aşarsa, çark tersi-
ne dönmeye başlar. Avukat sayısı artar, ama
insanlar avukatsız kalır. Bize göre, ülkemiz
böyle bir tehlikeye doğru koşar adım ilerli-
yor.
Aynca, bu ağır koşullar altında kalan mes-
leğimiz, gelişen tekniğin yarattığı olanaklara
yetişemiyor. Faxlı, bilgisayarlı ve büyük do-
nanımlı yabancı danışmanlık büroları, bir
odada tek başına çözüm üretmeye çalışan avu-
katlığı ezip geçiyor. 3568 sayılı yasayla muha-
sebeci ve müşavirlere açüan yollar avukatlık
aleyhine işliyor. Bütün bu gelişmeler, doğru-
dan hak arama özgürlüğünü etkiliyor. Avukat-
larımız işsiz kalıyor, insanlarımız avukatsız.
Ve yaşadığımız bu çelişkiyi çözmemiz gereki-
yor.
Çıkış yolları
Önce eğitimi ele almalı ve ilk olarak, yeter-
li birikimi bulunmayan fakülteleri kapatma-
hyız. Mevcut öğrencileri Ankara ile İstanbul'a
yerleştirip bu illerdeki fakülteleri güçlendirme-
ye çalışmalıyız. Öğrenci sayısını, Adalet Ba-
kanlığı, TBB ve DPT'nin belirleyeceği gerek-
sinime göre saptayıp sınırlamalıyız. Avukat-
hk stajının, fakülte bulunan il barolannda acı-
lacak staj okullarında yapılmasmı, staj süre-
since stajyerlere maaş, burs ya da kredi ola-
nağı yaratılmasmı sağlamahyız. Avukatlığa
kabul için sınav koymalıyız. Bir yandan ku-
rumlaşmayı özendirip öte yandan herkese avu-
kattan yararlanma hakkı tanımalıyız. Ya hu-
kuk sigortası kurmalı ya da adli yardırru ayak-
ları üzerine oturtmalıyız.
Bugün, 1136 sayılı yasanın adli yardım'la il-
gili kuralları çalışmıyor. İdam isteğiyle yargı-
lanan sanıkların davaları avukatsız yürüyor.
lstanbul Barosu Başkam olarak, bu gerçeği di-
le getirmekten büyük bir mahcubiyet duyuyo-
rum. Devlet, Avukatlık Yasası'na üç-beş mad-
de koyarak yasak savmaya çalışmıştır. Düzen-
leme AİHS'ne aykırıdır. Gerekli önlemler alı
narak kaynak yaratılmalı ve parasız insanla-
ra avukattan yararlanma yolu açılmalıdır.
Evet, yinelemeyi görev sayıyorum! İnsanla-
rımız avukatsız, avukatlanmız işsiz. Bu çeliş-
kiyi gidermek zorundayız. Toplumumuz avu-
katını arıyor. Görünür görünmez müdahale-
leri kırarak, mesleğimizi düzlüğe çıkaralım.
Aranan avukatı yaratıp insanımızı güvenceye
kavuşturalım. Adli kolluk kurulsun. Savunma
suçlamayla başlasın. Herkesin avukatı olsun.
5 Nisan Avukatlar Günü nedeniyle, bizim tek
isteğimiz budur. Hak arama özgürlüğü ile sa-
vunma hakkı gerçekten kulianılmalıdır.
PENCERE
EVET/HAYIR
OKT4YAKBAL
Lozan Telgraflarını
Okurken...
"Birkaç gündür pek ziyade gerginlik hüküm sürüyor. Bu-
gün gündüz de öyleydi. Gelip geçici buhranlar ve zahiri tat-
lılık arasında çok gergin vakit geçiriyorum. Ziyafetten sonra
işte saat üçtür ki raporu bitirdım. Birkaç saat istirahat ede-
ceğim. Nasılsın? Sıhhatinden, neşenden biraz kuvvet ver,
Şanlı Gazi. Görüştüğümüz zaman saçlarımı bembeyaz, ya-
şımı on sene ileri bulacaksın" (22 Aralık 1922, Lozan)
"Bilesiniz ki çok yorgunum. Üç gece uyumadım. Bugün-
kü Musul müsademesini düşündüm. Curzon inkita karşıstn-
da şimdilik ricat etti. Büyük ve mütemadi tertibat ve tehdi-
dat yaptı. Çok yoruldum. Benim güzel Gazi Şefim beni bu
kadar imtihana njçin feda ettin? Büyük ziyafetlerin birinci
damlasını hem senin sıhhatine ve en büyük buhranlardan
sonra benimle içerler. Selâm selâm. Acaba seni tekrar gö-
recek miyim? Curzon sandalyesine yığılmış idi. İngilizi Mu-
sul yüzünden sulhu tehdit eder gösterdik. Dehşetli propa-
ganda ve mücadele." (23 Ocak 1923, Lozan)
İsmet Paşa'nın Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal'e gön-
derdiği telgraflardan iki alıntı...
Son günlerde Sevr'di, Lozan'dı diye acayip tartışmalar baş-
latıldı. Sevr'i neredeyse Lozan'dan çok daha olumlu bulan-
lar çıkıyor! Zaten Batı öteden beri ne yapar eder bizi Sevr
antlaşmasının koşullarına sürüklemek ister. Türkiye ise tam
bağımsızlığını sayunan bir ülke olarak bu tür tuzaklara düş-
memeye çalışır. İyi bilmeli, Türk ulusu zor bır durumda kal-
sa karşısına Sevr benzeri koşullar hemen çıkarılacaktır. Ama
egemen tam bağımsız, güçlü bir ünıter devlet olduğumuz sü-
rece kimse bize Damat Ferıt'lerin, Vahdettin'lerın kabul etti-
ği koşullara zorlayamayacaktır.
Bilal N.Şimşir'in Türk Tarih Kurumu'ndan çıkan "Lozan
Telgraflan"nın birinci cildini okuyorum. Birinci Lozan konfe-
ransının sonuna kadarki olayları. İsmet Paşa'nın, Başbakan
Rauf Bey'in, TBMM Başkanı Gazi'nin gönderdikleri telgraf-
lar... Şimşir, bunlan büyük birtitizlikle toplamış, Türk okuru-
na sunmuş. 1920'lerin o karmaşalı günlerine götürüyor biz-
leri... İsmet Paşa'nın Başmurahhas olduğu kurul olay çıkma-
dan Bakanlar Kurulu'ndan ödüncu davranmamak talımatını
almıştır. Bunlar, Ermenilere 'yurt' olacak bir toprağın veril-
memesi; Musul, Süleymaniye ve Kerkük livalarının Türk top-
raklarında kalması; kıyılarımıza yakın adaların bize verilme-
si; Trakya'da 1914 sınırının kabul ettirilmesi; Boğazlarda ya-
bancı güçlerin yeralmaması; Kapitulasyonların kaldınlması:
Osmanlı borçlannın yirmi yılda ödenmesi ve bu borcun Os-
manlı devletinden ayrılan ülkelere de yükletilmesi; Düyunu
Umumiye'nin kaldırılması; Ordu ve donanmaya sınır konul-
maması; yabancı kuruluşların yasalarımıza uyması... gibi ko-
şulları içermektedir
İsmet Paşa, ingiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon'la ilk kar-
şılaşmasında Türkiye'nin 'tam bağımsız' bir ülke olduğunun
bilinmesini, görüşmelerin eşit koşullarda yapılmasının gerek-
liliğini belirtmiştir. Konferansın açılışında Türk temsilcilerine
söz verilmek istenmediği halde ismet Paşa kürsüye çıkıp
önemli bir söylev vermiştir. Görüşmelerin ne denli ağır ve yo-
rucu geçtiğini anlamak için İsmet Paşa'nın Mustafa Kemal'e
gönderdiği telgrafları okumak yeter.
Şimşir şöyle diyor:
"İsmet Paşa'nın amatör diplomatlığı Lozan telgraflarına
yansımıştır. Bu telgraflar içerik bakımından elbette diploma-
tik bir belgedir, ama üslûp bakımından asker raporları gibi
kaleme alınmışlardır. Paşa'nın kendi deyımi ile 'harp raporu'
gibidirler... Osmanlı dıplomatik belgeleri genellikle süslü, in-
ce, kibar, kıvrak bir üslupla kaleme alınmışlardır. Sanat ese-
ri gibiydiler. Sanki süs için yazılmışlardır. Bu kitapta yer alan
telgraflar ise Osmanlı diplomatik belgelerinın tam tersidır.
Bunlar, kısa, kuru, tok, küt, şekilsiz belgelerdir. Bu, budur,
der keser. Cevap isterim der, noktalar. Çünkü düşünce akta-
rılmış, mesaj iletılmiştir. Bunlarda süs yok. yaldız yoktur, ama
inanç vardır, yürek vardır."
İsmet Inönü de yıllar sonra Lozan anılannı anlatırken soy-
le diyordu:
"Mesela kapitülasyonlardan bahsolunurken önüme türlü
formüller getirirlerdi. Canım, kapitulasyonlar mülgadır, bu ka-
dar diyelim der geçerdim. Böyle diyemeyız derlerdi."
Bir kez, İtalyan başdelegesi, İsmet Paşa'ya 'Sizi protesto
ediyorum" demiş. Buna çok öfkelenen Paşa 'Bak bana' der,
'ben protesto falan bilmem. Protesto ettin mı, bir saat sonra
muharebeye tutuşuruz.' İtalyan pek şaşırmış, İsmet Paşa
1
nın kesin yanıtı şu "ben bütün ömrümce emir aldım emır ver-
dim. Bunun dışında protestoydu, cilveydı, böyie şeyler bilmı-
yorum."
"Lozan Telgrafları" ile değerlı araştırmacı Bilal N Şimşir
daha öncekı belgesel çalışmalarına bir yenisıni daha katmış
oluyor. "Lozan Telgraflan"nın ikinci cıldıni bekliyorum.
Yurttaş Diye Biri
Tatara Titıri...
Hapishane koğuşunda yirmi kişi. Koğuşun dört duvarıyla
sınırlı daracık bir dünya. Yirmi dört saat burun buruna, zo-
runlu birliktelik. Kişiler arasındaki küçük çelişkiler zamanın
memesini emerek günden güne palazlanır; biley taşına vu-
rulan bıçağın ağzı gibi parlamaya başlar...
— Aman ha!..
Demeye kalmaz.
Kavga patlar.
Peki, sen neredesin? Cezaevinde mi? Bir şirkerte mi? Kış-
lada mı? Bankada mı çalışıyorsun? Fabrika? Lokanta? Otel?
Devlet dairesi? Gazete? Mağaza? Depo? Holding? Eğer dün-
yanı çalıştığın yer kadar daraltıyorsan, vah sana!..
Evde misin?
Hanımla bey, sabahtan akşama, zamanın ve mekânın tu-
zağında çırpınıyorlar; birbirleriyle uğraşmaktan yorgun dü-
şüyorlar. lletişim devrimi çağında bile ufuk daralması insanı
soluksuz bırakabilir.
Peki, ne yapmalı?
Yapılacak şey, bizden çok önce icat edilmiş: insan, ceza-
evinin demir parmaklıklı penceresini de fikirle, sanatla, ki-
tapla, bilinçle aşabilir.
•
Bir haftalık dış geziden döndüm; kafanı da birlikte götürü-
yorsan, nereye gidersen git, aklın Türkiye'de kalıyor; ama,
yedi gün bizim yerli malı televizyonda aynı ilkelliği seyretmek-
ten kurtuluyorsun.
Sonra?
Dönüp dolaşıp geleceğin yer belli; ülkeye dönüp ekranın
başına geçerek gazetelen de eline alınca, tımarhaneye düş-
müş gibi oluyorsun ya da koskoca bir cezaevinin dört duvarı
arasındasın; çelişkiler her gün biley taşına vurulan bıçağın
ağzı gibi panldıyor; dedim-dedi kavgası ayyuka çıkıyor.
Eğer şair bugün yaşasaydı, bir sözcüğünü değiştirerek bey-
tini yinelerdi:
Zevkine payan yoktur bu işin
Didişin yavrulanm didişin
Peki, neden böyleyiz biz?
Çünkü dışa açılamıyoruz; sürekli kendi kendimizle kavga-
laşıyoruz; ufkumuzun duvarlarını yıkamıyoruz.
Dar kafalıyız.
"Dışa açılma" derken yalnız "dışsatım"dan söz açmıyorum;
gerçi ihracat 13 milyar dolarda kalmışken ithalat 23 milyar
dolara tırmanıyor; ama, işin bu yanı eski hastalık. Dar kafalı-
lık düşüncede kendisini gösteriyor; Türkiye'de siyasetle uğ-
raşan herkes gözlerini Amerika'ya çevirmiş, Atlantik Okya-
nusu ötesindeki ufka bakıyor.
Değil mi?
Ancak bılinçsiz bir köylü,
ağasına; göçer, aşiret reisine;
gözü açılmamış işçi, patronu-
na nasıl bakarsa, Amerikan
Cumhurbaşkanı Bush'a biz o
gözle bakıyoruz. Adam, elini
cebine atacak, -Türkiye'yi
değil- ANAP'ı ihya edecek...
Ufuk bu kadar.
Atlantik Okyanusu'nun öte-
sine uzandığı sanılan ufuk, be-
zirgânbaşının kısır çıkar hesa-
bının ötesine geçemiyor, ikti-
dar kortuğunun kerrat cetvelin-
de tıkanıyor.
•
Bir haftalık gazeteleri karış-
tırdım, herkes yüksek politikay-
*•*' la uğraşıyor; ama, yüksek po-
litika sandığımiz, gerçekte al-
çak siyasetten başka şey de-
ğil-
Peki, yurttaş ne yapıyor?
Haa, öyle biri mi var?
Eskiden "yurttaş" diye bir
kişi vardı, artık unutuldu; anım-
sadınız mı yurttaşı? Hani şu
sokakta yürüyen; elinde zem-
bil ya da file, çarşı pazarda
alışverış eden; soğan, ekmek,
zeytin, peynir, fasulye, pirinçfi-
yatlarıyla ilgilenen; dükkânlar-
da etıketlere bakan, evine er-
zak almak için pazar yerlerini
dolaşan...
Anımsadınız mı?
Hiç sesi soluğu çıkmıyor
yurttaşın, sanırım yüksek poli-
tikayla uğraşanların alçak sıya-
setiyle karnını doyuruyor...
mu?..
ADRES
DEĞİŞİKLİĞİ
Balıkesır'den taşındım.
Avukat
EKREM TOS
SLALOMVÂGEN 2-3 tr
12662 HÂGERŞTEN
STOCKHOLM-İSVEÇ
Tel.: 9.9.46.8.971056
HÜMANİST
SANATÇILARIN
SESİ BÜLTENİ
(ücretsizdir)
Tanışalım-tartışalım
P.K. 217
BALIKESİR
DİDİM
BAYRAM
7 Gün
140.000
'de
TATİLİ
TL.
Müstakil Villalar
Rez (6355)
Akşam: 362
7437
98 67
B i r i l k . . . K u m a ş , r e n k v e ç i z g i y l e y a r a t ı l a n b i r f e l s e f e .
M o d a n ı n ö t e s i n d e , d ö n e m i n d e ğ i l ,
h e p d o ğ a n ı n i z l e r i n i t a ş ı y a n b i r f e l s e f e .
ÇAGRI
İshak Yavuz arkadaşımızın yurt
dışında kalp nakli amelıyatı
olabılmesı için maddı yardımda
bulunmanızı rica edıyoruz.
Katkjda bulunmak ısteyen
dostlar ıçın hesap aşağıdadır:
İshak Yavuz. Kadıköy Yapı
Kredı Şubesı, 153 296.
Dostları adına
Enis Bakışkan
NUfus kımlığımi kaybeltım.
Hukumsüzdur.
YILDIRAS SÖNMEZ
Ehlıyetimı kaybettim.
Hükumsüzdür.
METtN YILDIZ
Nüfus kimliğimi kaybettim.
Hükumsüzdür.
HÜSNÜ ÇETIS
Öğrenci kimliğımi kaybettim.
Hükumsüzdür.
SA Yh'VR OKUTAN
Öğrenci kimliğımi kaybettim.
Hukumsüzdur.
YETER UÇER
İTÜ kimligimi, nufus
cüzdanımı kaybettim.
Hükumsüzdür.
EVREN GÜÇLÜ