22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhurıye* Maıbaacılık ve Gazeıecılık Turk Anomm Şırkctt adına NMÜr N « * 0 Gcnsl Vayın Muduru Hasu Cemal. Muessest Muduru F.muv l}ikli(il, Yuı Işlerı Muduru Okaj Gotımsn. % Habcr Mtrkezı Mudüru Ysdçın B*y*r, Savfa Duzenı Yûneımem AU Acar 0 Temsılctter ANKARA AknelTın, 1ZMIR Hikmcl Çctıakın, ADANA ÇeBl Vit»tıojlu U PoİJIıka C«U1 hıtUK. Os HatKrler U f « Baln. Ekononı Cnpı Tırku I; Stnd ka Şakna I m ı , kultur CcM Ifltr. lsunbu! Habeıferı KemJ Kaçak. Eğılım U B O ) Şvba. Vun HaberLen Nccdct Dotu. Spor DanışmaJil Ahh&ıdu YuectMa. Dızı Yiular Kenn Çalı^kta, *ra>mma ŞafcM \tpt). DuieilnK AMallıfc VSZKI 0 kûordınator Akart Korvbaa £ Malı Isto Eral LrkM 0 Mututebe Bılcm teacr 0 Bu ,e PUnlama. S«vgı OHBMbe***!* £ Reklam A>K Torua 0 Ek >a>ınlar Haln Ahyol 0 Uarc Husotn G»m 0 işletmc O»dcr Çcfik 0 Bılg: [jleTi Nul Imai 0 Prrv>ne! Se*jı B Yaun Kumlu Başkan NMferSadi Otuı UM. Vdç» Bv<r H m Ceul. Hlk«t ( ı n t n t Okn Goımmı. LJur Maan. llku S*k»k Ala &uon v* Yayan Cumbunyet NUtbaacüık ve Gueıeafck T \ ^ Tfrkoaftl Cld 39 34JÎ4 Is; PK 2« Isuuıbul Td. 512 05 05 (20 hal), Telet 22246. Fax (I) 526 60 72 0 Buroler Aakan. Zıya Gökatp Blv Inküap S. No 19/4, Tei 133 II 4M7. Tdet 42344, Fu (4) 13) 01 61 0 \zmtr H îıvı «I. 1352 S 2/3 Tel. 13 12 30, Tdet İ2359, Fax 151) 19 !3 «0 laoou Cad 119 S No I K»l 1. Td- 19 V 52 (4 hal), Wa 62155, Fıx Tl) 19 25 7» TAKVİM: 30 NlSAN 1991 Imsak: 4.19 Guneş: 5.57 Öğle: 13.06 Ikındi: 16.56 Akşam: 20.05 Yatsı: 21.37 tern Sözleşmesi Türkiye'ye carettalar içîn uyarıBern Sözleşmesi'nin Isviçre'deki son toplantısında Türkiye'nin 17 kaplumbağa Joruma bölgesinde ciddi önlemler alınması istendi. Akyatan ve Ağyatan bölgelerinin 'doğa koruma alanı' ilan edilmesi de Bern'den gelen istekler arasında. ANKARA (Cumhuriyet Bu- rom) — Bern Konvansiyonu'na üye ülkeler, Türkiye"yi caretta •kaplumbağaları konusunda ujardı. llgili ülkeler, başta Dal- yan'daki turizm problemleri ol- mak üzere 17 bölgedeki çevre sorunlannın çözülraesini istedi- ler. Bern Konvansiyonu'nun Is- viçre'deki son toplantısında ka- rarlaştırılan uyarı metninde, sözleşmenin 4. ve 6. maddeleri dikkate alınarak 17 kaplumba- ğa bölgesinde ciddi problemler bulunduğu belirtildi ve Akya- tan ve Ağyatan bölgelerinin "doğa koruma alanı" ilan edil- mesi istendi. Kazanlı bölgesin- den erozyon, kirlilik, ışık teh- likesi ve plajın konumu konu- suda bir an önce kontroller ya- pılması gereğine dikkat çekildi. Fethiye ve Patara sahillerinde yapılan inşaat planlanna son verilmesi önerildi. Kaplumbağa bölgelerinde hassas ve özerk alanlann da kurulması gerekti- ğine işaret edilen uyarıda, "Özel koruma alanlannda be- lirienecek bu hassas bölgelerte kaplumbağa korunması vapıla- bilir" denildi. Dalyan bölgesine değinilen uyarıda "bölgedeki turizm ge- lişmesinin kaplumbağalara ve yumurtlama alanlannın bulun- duğu sahile zarar vermemesi" gerektiği bildirildı. Doğal Hayatı Koruma Der- neği yetkilileri, kaplumbağa üreme bölgelerinde, öncelikle yapılaşma olmak uzere artan sorunlara dikkat çekiyorlar. Başbakanhk Çevre Musteşarhğı yetkilileri de bu alanlardan so- rumlu olan Tanm Orman ve Köyişleri Bakanlığı'nın "yetki- lerini devretmek istediği" görü- şünde olduğunu dile getirdiler. Dünya Doğayı Koruma Vak- fı, sorunları şöyle sıralamıştı: "DALYAN: Çok sayıda ca- retta carettanın yuva yaptığı bu alan, artan turizm faaliyetleri nedeniyle önemli bir tehlike al- tında. FETHtYE: 1988 yılında Ak- deniz özel çevre koruma alanı ilan edilen bu bölgede, bir tu- ristik işletme faaliyet gösteriyor. PATARA SAHtLİ: Turistik merkezlere yakınlığı ve Gelemiş köyündeki artan turizm potan- siyeli, sahil için tehdit unsunı oluşturuyor. KUMLUCA SAHİLİ: Böl- gede tehlikeyi yerli halkın sahil- de inşa ettikleri kulübeler oluş- turuyor. BELEK BÖLGESİ: Yörede bulunan birçok turizm tesisi, çevresel etki değerlendirmesi yapmadan çalışıyor. Birçok tu- ristik tesis inşaat halinde. KIZILOT BÖLGESt: Tıpkı Belek bölgesinde olduğu gibi bölgede turistik tesisler için çev- resel etki değerlendirmesi yapıl- madı. DEMİRTAŞ SAHtLİ: Koru- ma altında bulunmayan bu sa- hil, çevrede bulunan turistik iş- letmelerden sızan ışığın tehlike- si altında. KAZANLI: YeşU kaplumba- ğalann yuvalama sahası olarak kullandıklan iki önemli alan- dan biri olan Kazanlı bölgesin- de, çevredeki fabrikalann artık- ları kum tepeciklerinin boyut- larının kUçülmesi başlıca so- runları oluşturuyor. TEKİROVA: Son derece yüksek yuvalama yoğunluğuna sahip olan bu alanda, yakın ge- lecekte "Günej Antalya Turizm Geliştirme Projesi" sonucunda yumurtlama yok olacak. Bölge- deki turizm faaliyetleri, yu- murtlama olayını nalen etkili- yorî' SEMPOZYUM 'Çevreyle tek merci ilgilenmeK Istanbul Haber Servisi — Türkiye'nin Avrupa Ekonomik Topluluğu'na girebilmesi için, topluluğun çevre yönetmelikle- rini uygulayabilecek teknik, idari ve maddi olanaklarının çerçevesini şimdiden beürleme- si ve uygulamalara başlaması gerektiği vurgulandı. Alman Kültür Merkezi ile Yıldız Üni- versitesi Mimarlık Fakültesi Şe- hir ve Bölge Planlama Bölü- mü'nün ortaklaşa düzenledik- leri "Çevreye Uyumlu Planla- ma Araçları ve Politikalan" konulu sempozyumda, fıziki planlama yapanların ekolojik yapıyı da göz önüne almalan istendi. Yıldız Üniversitesi Oditoryu- mu'nda dün başlayan sempoz- yumun ilk oturumunda, Berlin Urbanistik- Enstitüsü'nden Karl-Heinz Fiebig Almanya'- daki çevre planlamaları hak- kında bilgi verdi. 90'h yılları "kent ekolojisi" donemi ola- rak adlandıran Fiebig, bir ya- sa yapmanın çevreyi korumak için tek başına yeterli olmadı- ğını, uzman elemanlara gerek- sinme duyulduğunu anımsattı. Almanya'da da henuz çevre konusunda kimin sorumlu ol- duğunun saptanamamasından yakınan Fiebig, çevre dairesi ile inşaat dairesi arasında doğan çelişkileri giderecek, çeşitli planlan birleştiren, bir nazım plan ve sorumlu tek bir merci önerdi. "Çevreye Uyumlu Planlama Araçları ve Politikalan" konu- lu sempozyum bugun "Çevre- ye uyumlu planlama olanakla- rı - Hannover şehri orneği" ile "Istanbul'da Çevre Koruma Planlan" başhklı konuşmalar ve toplu değerlendirmeyle sona erecek. Elmalı DefınesVnin 3 adet gümüş Likya sikkesiAnkara'ya gönderildi 3 sikke dalıa geri abııdÖZGEN ACAR n ta ve küiturei mirasının ko- runması konusunda yapılan ya- Turk Dünyanın en sikke bilimi kuruluşu "American Numismatic Society", "bundan böyle kökeni bilinmeyen, yasa- dışı yollardan kaçak gelmiş de- fıne ve sikkeleri, değil satın al- mak, kurumda ödünç olarak sergilenmesine dahi izin verilmeyeceğini" açıkladı. Bu arada ayru defıneden üç adet gu- müş Likya sikkesini daha Tür- kiye'nin İsviçre'deki avukatı Zü- rih'teki bir müzayededen "bedel ödenmeksizin ve mahkemeye başvunnaksıan" alıp Ankara'- ya gönderdi. Gerçekte, 1900 sikkeden oluşan Bu üç sikke, merkezi Fethiye yöresi Elmalı Definesi içinde önemsiz yer olan Likya'da yaşamış ve bugüne tutan bu üç sikkenin geri alınışının kadar bifinmeyen bazı hanedanlara maddi ya da tarihsel değerinden daha ait paralar olup, tarihin önemli olan nokta, yabancı alıcılar aydınlatılması açısından da önem üzerinde yarattığı 'caydırıcılık'. taşıyor. "Karun Hazinesi", "Elmalı Definesi" ve "tmparatoriçe Domitia" gibi Türkiye'den kaçı- rılmış Anadolu'nun kültürel ve tarihsel mirasının parçası olan bu eserlerin geri getirilmesi için Turk hukümetinin Amerika ve Avrupa'da açtığı davaların "alıcılar" nezdinde yarattığı "caydıncüık" etkisi gün geçtik- çe genişliyor. 1966 yılında kaçırılan Karun Hazinesi için 1986'da New York Metropolitan Sanat Muzesi aleyhine açılan davanın Türkiye lehinde gelişme göstermesi, çe- şitli Amerikan müze ve özel ko- leksiyonculan arasında kaygı ya- ratmıştı. Daha sonra "Elmalı Define- si"nden 400 milyon Ura değerin- de 10 gümuş sikkeyi Los Ange- les'taki bir müzayededen, 140 milyon lira değerinde üç gümüş sikkeyi de Zürih'teki bir başka müzayededen "bedel ödenmek- sizin ve mahkemeye gitmeksi- zin" Türk hukümetinin Ameri- Blucin saltanatıYülık 15 milyon adet olduğu tahmin edilen Türkiye'nin jean pazarının gelecek 10 yılda "herkese bir jean" düşecek şekilde büyüyeceği varsayımıru yapan yabancı fırmalar özellikle 1980 yılından itibaren Türkiye'yle ilgüenmeye başladılar.Genç nüfusun yüksekliği ve alım gücündeki artış 1991 yılında da Wrangler, Carrera, Pepe Jeans gibi dünya markalannı da Türkiye'ye çekecek. EStN SUNGUR Türkiye"de yurtdışına giden eşe dosta 'blue jean' ısmarlamak devri çok geride kaldı. 'Blue jean'le ilk kez 1950 yılında yerli "Kot" markası sayesinde tanışan Türkiye, 1985 yılından itibaren uluslararası blue jean markalarımn da pazarı haline geldi. 1985 yılında Lee Cooper ile başlayan büyük markaların yerli üretimi, 1989 yılında Levi's'ın, geçen yıl da Lee ve Rifle'ın gelişiyle hızlandı. Genç nüfus oranımn ytıksekliği ve alım gücündeki aıtış 1991 yılında da Wrangler, Carrera, Pepe Jeans gibi dünya markalannı Türkiye'ye çekecek. Yıllık 15 milyon adet olduğu tahmin edilen Türkiye'nin Ünlü markalar Türkiye'de... Kotlu yaşamda büyük patlama jean pazarının, gelecek 10 yılda herkese bir jean" duşecek şekilde büyüyeceğı varsayımını yapan büyuk firmalar, özellikle 1980 yılından itibaren Türkiye'yle ilgilenmeye başladılar. Ancak yeterli kalitede denim (blue jean kumaşı) üretiminin olmaması ve verimlilikteki düşüklük bu ilgiyi 1985'e kadar frenledi. Türkiye'ye ünlü markalar arasında ilk kez Özgiir Holding ile lisans anlaşması yapan Lee Cooper girdi. 1985 yılında kurulan Koniteks fırması tarafından Türkiye'de üretihneye başlanan Lee Cooper 1989 yılına kadar Türk pazanna hitap eden tek dünya markası oldu. Türkiye pazarının, genç nüfusun çoğunlukta olduğu bir toplum olarak çok büyük olduğunu belirten Koniteks fırması yetkilileri, kaliteli, çokuluslu marka imajını hızlı bir biçimde benimseyen ve yenilikçilere açık tüketici kitlesiyle Türk pazanrun geleceğinin parlak olduğunu savunuyorlar. Yıllık üretim kapasitesi 1 milyon adet olan Koniteks, üretiminin yüzde 30'unu ihraç ediyor. 1989 yıhnda Altınyıldız gnıbuyla lisans anlaşması yaparak Türkiye'ye giren Levi's ise yıllık 2 milyon adetlik üretim kapasitesiyle diınyada olduğu gibi Türkiye'de de markalı jeanlar içinde ilk sıraya oturmayı hedefliyor. Türkiye'de yerleşmiş olan giyim alışkanlığının 10-15 yü öncesine kadar 'blue jean'in şık bir kıyafet olabileceği düşüncesini engellediğini belirten Levi's yetkilileri, Türk halkımn 'blue jean'i bir yaşam biçimi olarak kabullenmesindeki gecikmenin dünya markalannın Türkiye'ye gelmesini ertelediğini söylediler. Türkiye"deki 'jean' pazarmın dinamik ve doyum noktasma ulaşmamış olduğunu anlatan Levi's yetkiüleri, yeni markaların pazara ginnesinin pazarı daha da büyüteceğini savundular. 1990'ın son aylannda iki büyük dünya markası daha Türkiye'ye geldi. Lee, Söktaş ile lisans (Arkaa Sa. 15, Sü. l'de) kalı ve Isviçreli avukatlannın al- ması dikkatleri çekmişti. Turk hukümetinin, bunun ar- dından bugunkü değerinin yak- laşık 40 milyar lira olduğu söy- lenen definenin tümünün geri alınması amacıyla Boston Fede- ral Mahkemesi'nde dava açma- sı uluslararası antika dunyasın- da buyuk yankıya yol açmıştı. Bunun yanı sıra Turk büyu- kelçilerinin New York'ta Birleş- miş Milletler kürsüsünde yaptık- lan konuşmalar ve Paris'te UNESCO nezdinde yaptığı giri- şimler "Anadolu'nun tarihsel ve kültürel mirasının korunmasına verdiği ciddi önemi" ortaya koy- du. Türk hukümetinin bu azimli davranışırun, alıcı Amerikan ve Avrupa müzeleri ile özel kolek- siyoncular arasında önemli "caydıncılık" etkisi yarattığı bi- liniyor. Bu merkezlerden gelen haberler; alıalann, tarihi eser ve sikke alışverışi yapan aracı an- tika galerilerinden "eserierin kö- keni hakkında yazüı güvence" istemeye başladıklarını gos- teriyor. Bu arada önemli bir gelişme ıse sikkecilik alanında görüldü. "Yüzyılın Definesi" olarak ta- nımlanan "Elmalı Definesi"n- den gelen ve aralarında iki Ati- na dekadrahmisinin de bulun- duğu bir grup antik gümüş sik- keyi sergileyen dir.ıyanın en önemli sikkecilik kuruluşu, son genel kurul toplantısında önemli bir karar aldı. "American Numismatic Soci- ety", ABD'nın de taraf olduğu "UNESCO'nun Kültürel Varlık- ların Yasadışı Yollardan lhracı ve Ithalini Önleyen Sozleşmeye" bundan böyle uyacağını açıkladı. Bu haberi öğrendikten sonra kuruluşun New York'taki mer- kezinden telefonla aradığım ve adım açıklamak istemediğim bir üst düzey yetkili şu bilgiyi verdi: 'Hmah Deflnesl'nln Tttrkl- ye'den kaçınlmış olduğunu bile bile bunun bir bolumunu kuru- mumuzda sergilemiş olmamız ve ardından kuruluşumuzu da suç- layan yazılarınız bizim için bir ders ve u>-an oldu. Benim de da- hil olduğum orguttekı bir grup görevli, bu sorumsuz davranış karşısında kurum içinde bir kampanya başlattı. tki yıl süren bir mücadeleden sonra başanh olduk ve 12 ocak tarihinde ku- rumun genel kuruhından bir ka- rar gecirdik. Bu karara göre bundan böy- le kurum her tiırlü yasadışı an- tika ticaretini teşvik edici uygu- lamadan kaçınacak. Kurum, ko- leksiyonlan için kökeni bilinme- yen, yasadışı yollardan kaçınl- mış değil define, hatta tek bir antik sikke bile satın almayacak. Elmalı Definesi'nde olduğu gi- bi bu tttr sikke ve defınelerin ku- rumumuzda ödunç olarak sergi- lenmesi ya da bilimsel inceleme yapümasına kesinlikk izin veril- meyecek. Genel kurulumuzda alman bu karar dttnyadaki bütiin üyelere birer mektiıpla duyuruldu ve gö- revlilere de bu çercevede hareket etmeieri için kesin talimat veril- di." Öte yandan, Elmalı Definesi ile ilgüi önemli ikinci gelişme ise Zürih'te yaşandı. Daha önce yi- ne Zürih'teki üç sikkeyi alıp An- kara'ya gönderen Türİc huküme- tinin İsviçreli avukatı Dr. Mar- tin Kurer telefon görüşmemizde Bülent Dikmener Ödülleri dağıtıldı isUnbul Haber Servisi — Bu yıl 12'ncisi düzenlenen "Bülent Dikmener Haber Ödülleri", kazanan gazetecilere dün Gazeteciler Cemiyeti'nden düzenlenen törenle verildi. Burhan Felek Salonu'ndaki törende, Bülent Dikmener Haber ödülü'nü "Türk Adımlı Bale" haberiyle kazanan Anadolu Ajansı'ndan Metin Hakkı Uca, ödülünu Bülent Dikmener'in ağabeyi Dündar Dikmener'in elinden aldı. "ikinci Rabıta Vakası" haberiyle jüri özel ödülüne layık görülen Hürriyet gazetesinden Saygı Öztürk'e ödülünü Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nedh Demirkent verdi. Özendirme ödüllerini de Cumhuriyet muhabiri Kutlu Esendemir "Bursa Gümrüğü'nde Hurda Tekstil Makineleri" haberiyle, Hürriyet muhabiri Sfileyman Arat ve Sedef Şenkal "38 kişiyi ben havaya uçurdum" haberiyle, Cumhuriyet muhabiri Abdurrahman Yıldınm da "Efe"ye 7 bin Dolara Ev" haberiyle aldı. ödüllerini Kutlu Esendemir'e Çetin Özbayrak, Sedef Şenkal ve Süleyman Arat'a Işık Işgören ve Edip Sakarya, Abdurrahman Yıldınm'a da gazetemiz Müessese MUdurü Emine Uşaklıgil verdi. Bülent Dikmener Haber ödülü Komitesi'nin yanşmaya 12 yıldır yaptığı katkılar nedeniyle gazetemize verdiği özel ödülü ise, Müessese Müdürümüz Emine Uşaklıgil aldı. 70 gazetecinin 109 haberle katıldığı Bülent Dikmener Haber ödülü toreni, düzenlenen kokteylle sona erdi. (Fotoğraf Uğur Günyüz) şu açıklamayı yaptı: "Zürih'teki bir başka müzaye- deden, toplam değeri 17 milyon lira olan iıç Likya sikkesini ay- nı yöntemle geri alıp Ankara'ya Uetilmek üzere Türk Başkonso- losluğu'na teslim ettim. Müza- yedenin sahibi Bay Anton Tka- İec en ufak bir yasal güçlük çı- karmadan sikkeleri bize verdi. Sikkeleri daha onceki olaya kı- yasla şimdi daha kolay aldık." Elmalı Defınesi'nin bütününü elinde tutan Bostonlu işadamı VV'illiam Kocb, yayınımızdan önce sikkelerden bazılanm de- ğişik kişi ve kuruluşlara pazar- lamıştı. Bunlardan biri de 26 martta Zürih'teki müzayedeyi düzenleyen Yugoslav kökenli Anton Tkalec"di ve yaklaşık 60 adet gümüş sikke için Koch'a 1.5 milyon dolar (yaklaşık 6 milyar lira) ödemişti. Tkalec, definenin peşinde ol- duğumu bilmediği için bu sikke- lerden bir bölümünü Los Ange- les'ta muzayedede pazarlamak istemiş, ancak duyurumuz uze- rine Türk hukümetinin Ameri- kalı avukatlan 1988 nisanında- ki bu müzayededen aralarında Tkalec'in sikkelerinin de bulun- duğu 10 gümuş sikkeyi bedelsiz alıp Ankara'ya göndermişti. Gerek Los Angeles müzayede- sinde sikkelerini bedelsiz Tür- kiye'ye kaptırması ve gerek ya- yınımızdan sonra elindeki öteki sikkeleri pazarlama olanağın- dan yoksun kalması uzerine Tkalec, aralannda iki Atına de- kadrahmisi de bulunan bu sik- keleri Koch'a geri göndermiş, ancak bu uç kuçük Likya gümü- şünu her nedense alıkoymuştu. Ancak Turk hukümetinin New York ve Zürih'teki avukat- lan; Tkalec'in bunları degişik yüzlerce sikke arasına sıkıştınp Zürih'te müzayedeye çıkartaca- ğını saptamış, dunımu Ankara 1 ya bildirmişti. Kultur Bakanlı- ğı'nca İsviçreli avukat Dr. Ku- rer'e verilen yetki uzerine bun- lar Tkalec'den "bedelsiz ve mahkemesiz" alınarak Türkiye 1 ye geri gönderildi. Gerçekte, 1900 sikkeden olu- şan Elmalı Definesi içinde önemsiz yer tutan bu uç sikke- nin geri alınışının maddi ya da tarihsel değerinden daha önemli olan nokta, yabancı ahcı ve sa- tıcılara Türkiye'nin bu konuda- ki ciddi hassasiyet gösterdiğınin anlatılıp alıcılar üzerinde "caydıncüık" yaratılmasıdır. Kaldı ki bu Uç sikke, merkezi Fethiye yöresi olan Likya'da ya- şamış ve bugüne kadar bilinme- yen bazı hanedanlara ait para- lar olup tarihin aydınlatılması açısından da önem taşıyor. Ülke dışındaki tüm eski eser ve sikke muzayedelerini ve bun- ların kataloglan ile benzeri ya- yınları hâlâ izleme olanağından ve ilgisinden yoksun, olaylan rastlantıya bırakan Anıtlar ve Müzeler Genel Mudürlüğü bu Uç Likya sikkesinin satışa çıktı- ğını her zamanki gibi bu olay- da da fark edememişti. Türkiye'nin dış tanıtımından sorumlu makamlar, daha önce Los Angeles ve Zürih müzayede- lerinde sikkelerin geri alınışında olduğu gibi, bu kez de bu konu- da en azından yerel yabancı ba- sına avukatlannın ağzından bir açıklama yaptırmadı. Boyle bir açıklamanın, gerek yerel gazete ve gerek konu ile ilgili mesleki organlarda yayımlanmasının, yaratacağı ek "caydıncılık" fır- satı bu kez de kaçınlrruş oldu. Aynca Elmalı Defınesi'nden gelen uç adet başka gümuş sik- ke ile ilgili olarak Münih'te Di- etrich Gorny adlı bir antikacı aleyhine açılan dava ise sürüyor. Elmalı Definesi'ni Koch'a 1984 yılında pazarlayan Edip Tellia- ğaoğlu'nun Munih'teki "Griffos" ve Fuat Üzülmez'in "Artemis" adlı galerilerine yakın bir antika galerisi bulunan Gorny ile ilgili davanm kısa bir sure sonra sona ermesi bek- leniyor. Buna karşıhk bugünku değe- rı 40 milyar lirayı bulduğu söy- lenen Elmalı Defınesi'nin tümu- nü elinde bulunduran William Koch ve ortaklan Jonathan Ka- gan ve Jeffry Spier aleyhinde Boston'da açılan dava ile ilgili yasal uygulamaya ise önümuz- deki günlerde başlanacak. Arahk 1989'da açılan bu da- va uzerine defıneyi elinde bulun- duran üç Amerikalı Türkiye'ye "mahkeme dışında pazarlık önerisinde bulunmuş, ancak bu istem Ankara tarafından -gecik- meyle de olsa- haklı olarak red- dedilmişti. Bu arada davaya ba- kan yargıcın emeklıve aynlması ve yeni bir yargıcın Boston Fe- deral Mahkemesi'nce bu davaya atanması definenin dava aşama- sında bir yıllık bir gecikmeye ne- den olmuştu. Christion Dior standı • tstanbul Haber Servisi — Christian Dior'un Galleria-Printemps mağazalanndaki butik- standı, düzenlenen bir törenle açıldı. Törene katıian manken Yasemin Baradan firmanın ürünlerini tanıttı. Törende Printemps Mağazaları Mudüru Pierre Ezvan ile Christian Dior'un Türkiye Şubesi Genel Müdürü Jean Louis Bourbouse birer konuşma yaptılar. Pierre Evzan konuşmasında, "Bazı Fransız atasözleri ve Nasrettin Hoca fıkralannda da belirtildiği gibi, dunyadaki birçok şeyin ileri gitmesini sağlayan erkekler değil kadınlardır. Bu, parfüm için de buyük mağazalar için de butün önemli alanlar için hatta politika için bile eeçerlidir" dedi. Christian Dior'un yeni stand-butığınde kozmetik ürünlerin yanı sıra cilt bakımı ve makyaj uygulamalarının yapılacağı bir guzellik kabini de bulunuyor. (Fotoğraf: Nilgun Toptaş) Okullara ögretmen kamyH • ANKARA (UBA) — Milli Eğitim Bakanhğı, 20 ildeki ilk ve orta dereceli okullardan 247'sini 1 temmuzdan itibaren oğretmen kampı haline getirecek. Böylece öğretmenler ile aileleri kamp haline getirilecek okullarda ucuz tatil yapma imkânı elde edecekler. Kamplar 10'ar, 15'er gunlük devreler halinde olacak. Öğretmenlerin, ailelerinin ve bakanhk merkez personelinin yararlanabileceği kamplarda oğretmenlere yatak ve yemek hizmeti sunulacak. Piyasaya gore çok ucuz fıyatlarla hizmet verilecek olan kamplardan yararlanmak isteyen öğretmenler ve bakanhk personeli, doğrudan kampın açılacağı il milli eğitim müdürlüklerine başvuracak. 1 temmuz tarihinden itibaren oğretmen kampı açılacak iller ve okul sayısı şöyle: "Adana 24, Ankara . 10, Aydın 1, Artvin 1, J Balıkesir 26, Bolu 9, Çanakkale 4, Hatay 10, Kocaeli 8, Muğla 17, Niğde 1, Sakarya 1, Sinop 10, Tekirdağ 13, Içel 45, İstanbul 26, Izmir 26, Kastamonu 1, Antalya 1!' Özürlü çocuklar • DENİZLİ (Cumhuriyet) — Türkiye'de 4-18 yaş grubundaki 2 milyon özürlü çocuktan ancak 30 binine eğitim verilebildiği bildirildi. Özürlü çocuklann topluma kazandırılmasında devletin yetersiz kaldığı belirtilerek yardımseverler göreve cağnidı. Özürlü çocuklann topluma kazandırılması için Denizli'de yapılan toplantıda konuşan Milli Eğitim Bakanhğı Özel Eğitim ve Rehberlik Daire Başkanı îlhan özler, Türkiye'nin bu alanda önemli adımlar atmasına karşın ozurlü çocuklann sadece yuzde 2.5'lik bir bolumune eğitim olanağı yaratılabildiğini söyledi. Antarktika için ıımut • MADRİD (AA) — Antarktika Antlaşması'na imza koyan 39 ülke temsilcileri, Madrid'de düzenlenen konferansta, buzlu kıtada 50 yıl süreyle maden araştırması yapılmasının yasaklanması konusunda anlaşmaya vardılar. Anlaşma, Antarktika Antlaşması'nda oy hakkına sahip 26 devletin uzlaşması ile yeniden gözden geçirilebilecek ve ilgili devletlerin parlamentolannda onaylandıktan sonra yürurlüğe girecek. Madrid Konferansı'nın bugün sona ermesi bekleniyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle