Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/14 30NİSAN1991
Tiyatromuzun sorunlan neler? Salon mn, eğitim mi, seyirci mi, destek mi, yazar mı, hepsi mi?
Sahnelerde tıkamklık var
OTURDULAR
KONUŞTULAR
AYIN SANAT SÖYLEŞtSİ
\Tiyatronun, özellikle son on
yılda, giderek artan bir tıkamk-
lık yaşadığı ve yaratıcı üretim-
den uzaklaşma sürecine girdiği-
ni düşünüyorum. Paralel olarak,
tiyatromuzun kendisine model
aldığı, izini sürdüğü Batı Avru-
* pa tiyatrosunda da bir tıkanık-
lık, tiyatronun "eğlence/ik"ya-
mnın öne çtkışı olgusu görülü-
yor. Konuşmamıza buradan
başlayalım. Sizler bu saptama-
ya katıhyor musunuz ve açılım-
lannız neler olacak? _
S U R U R I Bugünkü tıkanıklığı kabul etme-
mek imkânsız; ama bu tıkanıklığa nereden gel-
diğimizi düşünmek gerek. Çok genç cumhuri-
yetimizin çok genç bir tiyatrosu var. Az önce de-
ğindiğiniz gibi de dışandan kopyacılıkla başla-
dık ise. Geleneksel tiyatromuz, Karagöz, ortao-
yunu vb çok başlarda tıkandı, bugün bir fasit
daire haJinde dönraeye devam ediyor. Ancak bi-
rer güzel anı olarak tekrarlanmalarında yarar
olabilir. Düşe kalka bir yerlere geldi Türk tiyat-
rosu. Muhsin Ertuğrullar dönemini burada ha-
tırlatmaya gerek gönnüyorum; ama 196O'lı yıl-
larda Türk tiyatrosu bir gelişme, bir patlama
yaptı. Yazarlar çok önem kazan-
dı. Toplumsal sorunlar, romana,
tiyatroya yansıdı. 60'h yıllara ti-
yatronun altın dönemi denilebi-
lir. Bunda Kolej'in, Galatasa-
ray'ın büyük nolü oldu. Pek çok
yazar, oyuncu, yönetmen bu
okullardan yetişti. Sonra Türki-
ye*nin politik koşullan 1971 yı-
lına getirdi bizi. Bu arada "bol-
ge tiyatrolan" olayı üzerine, ge-
ne ülkemizin kültflr politikası
sonucu eğilinmediği için farklı
bölgelerden seyirci yetişmedi.
Anadolu'dan büyük göç başla-
dığı zaman da gelen insanlar, ti-
yatroyu bilmeden geldiler. Istan-
bul'da 2 milyon nüfus varken
200 bin seyirci vardı, bugün 10
milyona yaklaşmışken nüfus,
200 bin seyircimiz yok. Bu gelen
insanlar, tiyatro diye sadece eğ-
lenceyi öğrendiler. Birtakım fır-
satçı tiyatrolar, şov mu desem,
KATILANLAR: GÜLRÎZ SURURÎ REFİK ERDURAN KEREM KURDOĞLU YÖNETEN: ORHAN ALKAYA
Kültür Servisi — önümüzdeki günJer, Türkiye'de tiyatro sanatı açısından hareketli
geçmeye aday. 19 mayıs-5 haziran arasında Uluslararası Istanbul Tiyatro Festivali'nin
üçüncüsü yapılacak. Uluslararası Tiyatro Entitüsü'nün (ITI) Dünya Kongresi, 26
mayıs-1 haziran arasında Jstanbul'da toplanacak. Bakırköy Belediye Tiyatrolan'nca
düzenlenen Uluslararası Gençlik Tiyatrolan Festivali, 25 mayıs-6 haziran arasında
gerçekleşecek. Bütün bu etkinlikleri de göz önüne alarak bu ayın sanat söyleşisini
tiyatromuzun sorunlanna ayırdık. Tiyatro yazarlanmızdan Orban Alkaya'nın yönettiği
söyleşiye katılanlardan Gülriz Sunıri,yaklaşık 50 yıldır sahnelerde. 1961'de Dormen
Tiyatrosu'nda 'Sokak Kızı Irma'yla büyük üne erişen Sururi, ertesi yıl kurulan Gülriz
Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu'yla tiyatromuza önemli katkılarda bulundu. 'Keşanh
AIi Destanı'nın Zilha'sı, 'Kaldırım Serçesi'nin Edith Piaf ı, şimdilerde özel Tiyatro
Yapımcıları Derneği'nin Başkan Yardımcısı.Uir Kilo Namus', 'Cengiz Han'ın BisikJeti',
'Büyük Jiıstinyen' gibi oyunlann yazan Refîk Erduran, halen Uluslararası Tiyatro
Enstitüsü Türkiye Milli Merkezi tcra Komitesi Başkanı, aynı kurumun Dünya Yazarlar
Bölümü Başkanı ve Tiyatro ve TV Yazarlan Derneği Yönetim Kurulu Üyesi. Erduran,
Güneş gazetesindeki köşe yazarlığını sürdürüyor. Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları'nda
yönetmenlik ve oyunculuk yapan Kerem Kurdoğlu, daha sonra Şeytanlar ve Elmaiar
topluluğunu kurdu. Iki yü önce arkadaşlarıyla birlikte Tiyatro Devran'ı kuran %
Kurdoğlu, burada Murray Schigal'ın 'DaktiloUr'ını ve kendi yazdığı 'Faustofeks'i
sahneye koydu.
umutsuzluk içinde bir çıkmaz görüntüsü var. Ta-
rihin en büyük siyasal denemesi iflas etmiş du-
rumda. Ama bundan dolayı tiyatro çıkmazda,
demek yanlıştır. Tiyatro tarihine baktığımızda,
parlak dönemler, insanlığın ufkunun umutlu gö-
ründüğü çağlar değildir. Tam tersine inişe geç-
miş olduğu çağlardır. Antik Yunan tiyatrosunun
çiçek açması, Yunan uygarlığının yükseliş dö-
nemine değil, duraklama dönemine rastlar. Sha-
kespeare döneminde Ingiltere bir devrün ülkesi
değildi; tam tersine oturmuş bir hükümdarhk
düzeni içindeydi. Rus tiyatrosu başyapıtlannı
Sovyet devriminde değil, ondan önceki en ko-
yu despotluk düzeni içinde verdi. Onun için dün-
yadaki va da ülkemizdeki sanatsal çıkmazian si-
yasal formüllere bağlamaktan özellikle kaçınma-
hyız.
I Çeşitli açıfarklanyla tıkamk-
lık konusunda hemfıkir olduğu-
muzu görüyorum. Şimdi tek tek
birimlere girelim isterseniz. Sa-
lonsuzluk sorunu, tiyatromuzun
yıllardır en önde duran tıkamk-
lık gerekçesi, mazereti... Tiyat-
ro salonu yapılması konusunda
yerel yönetimler, merkezi yöne-
timler nasıl zorlanabilir? Bu so-
bu dönemde. Eski yazarlar çok
az yeni yapıt ürettL Geriyedön-
düğümüzde, sözgelişi Muhsin
Ertuğrul dönemlerinde pek çok
yeni yazar yetiştiğini görüyoruz.
Çünkü Muhsin Ertuğrul, şairle-
ri, hikâyecileri, romancılan
oyun yazmaya yöneltirdi. Keza
ASTpratiğinden çok önemli ya-
zarlar yetişti. Bugün, bu tür mo-
tivasyonların eksikliğinden de
söz edilebilir mi?
E R D U R A N Bir Ulkeye kendi yazan gerekli
midir, değil midir? Bunda netliğe varmak gerek.
Tiyatro insanı kendisiyle göz göze getirir. Fnsan-
lann çırılçıplak kendilerini aynada görmelerini
sağlar. Bu düzeyde eserler verildiği zaman, ti-
yatro dünyanm en önemli sanatıdır ve insanla-
nn yasantısmda temel direk denilebilecek kadar
önemli bir yer tutar. tşte her toplumun tiyatro
yazan, sahneye o toplumu yansıtacak eserler çı-
kartmalıdır. Türkiye'de ise bugün yapay, gerek-
siz, anlamsız bir tartışma sürüp gitmektedir;
Türkiye'de tiyatro yazan var mı, yok mu? "Ben
bu tartışmayı utandıncı, bezdirici bir tartışma
sayıyorum. Varsayalım ki Türkiye'de tiyatro ya-
zan yok ve olmadı, şimdiye kadar doğru dürüst
sorun, yola çıkmış çıkacak insanlara, altyapıyı
verebilmek. Uygulama alanlan, deney alanlan
oluşması, bana çok nadide birkaç umuttan biri
gibi görünüyor. Bu tür nüvelerin oluşması için
gerekli dinamizm var. Ama bunlann küçük kü-
çük desteklerle, el üstünde tutularak, yaşatıla-
rak canlı tutulması gerekiyor.
IBuradan "devlet yardtmı"na
stçrayabiliriz. Bu kavram başın-
dan beri iticigeliyor bana. Kül-
tür alanına yapılan çok sınırlı
bir yatınmın adına yardım den-
mesinde küçültücü bir yan var
sankL Aynca bu yatınmın mik-
tan da çok küçük. Bu yü
"astronomik" bir sıçrantayla iki
Odenekli tiyatroya aynlan yıllık
fonun yüzde biri kadar bir ra-
kam kırk iki özel tiyatroya pay-
laştınldı. Yerel yönetimler, çok
büyük ölçüde kültür alanına
fon ayırma mantığına yaklaşa-
bilmiş bile değil. Bakırköy gibi,
çok çok sınırlı da olsa Ankara
gibi birkaç örnek bu tabloyu de-
ğiştirmiyor.
SORUNLAR, ÇÖZÜMLER, ÖNERİLER — (Soldan saga) Kerem Kardogln, Gülriz Sururi ve Refik Erduran tiyatromuzun yaşadıgı sorunlan taröstılar. (Fotoğraf: İbrahim Günel)
müzikhol mü, kabare mi desem.. hiçbirini di-
yemeyeceğim, seyircinin tiyatroyu böyle bir şey
sanmasına yol açü. Bir Shakespeare'i görmeden,
bir Moliere'i görmeden, yerli bir oyunumuzu
görmeden, birdenbire ucuz taşlamalar, belden
asağı espriler sergileyen oyunlarla beğenileri
oluştu insanlann. Tkbii bunlar tıkanıklığa ge-
tirdi işi. Ben bunun bir eğitim sorunu olduğu-
na inanıyorum. O kadar ciddiyetle inanıyorum
ki ortaokullardan başlayarak tiyatro dersleri ve-
rilse, oradan başlasak, yani "benden sonra
tufan" demeden 20 yıl sonrasuun seyircisini ye-
tiştirmeye başlasak... Bizler birkaç dinozoruz;
yazarlanyla, oyunculanyla, tiyatro adamlany-
la...
E R D U R A N Batı'daki tıkanıkhk Ue Türki-
ye'deki tıkamkhk arasındaki aynmı gözden ka-
çırmamak gerekir. Oradaki tıkamklık gelişmiş,
oluşmuş, eskilerin deyimiyle kemale enniş ve ar-
tık inişe geçmiş, çürümeye başlamış bir uygar-
hğm tükenmişliğidir. Türkiye'de böyle bir şey söz
konusu değii. Tam tersine, oluşma aşamasında
bulunan bir uygarlığın olusamaması söz konu-
su. Bizdeki tıkamklık, çok daha özürsüz bir tı-
kamklık. Hiçbir tarihsel neden olmadan, kendi
kişilik bozukluklanmızdan kaynaklanan bir tı-
kanıkhk. Bunun somut kanıtlanndan biri bu-
rada; bu tiyatronun yetiştirdiği üç beş oyuncu-
dun biri olan Gülriz Sururi'nin tiyatrosu yok şu
anda, sahnesi yok, değerlendirilmiyor. Bu, akıl
almaz bir kaynak israfıdır. Kendimden örnek
vennek gerekirse, ben tiyatro yazanyım, ama bir
hayü yıldır içimden bir tek oyun yazmak gelme-
di. Tıkamklık var.
KURDOĞLU Soylenen birçok şeye kalılma-
mak mümkün değil. Ama ben özellikle, Refık
Bey'den biraz farklı düşundüğüm bir noktadan
başlamak istiyorum. Yani, dünyadaki tıkanık-
lıkla Türkiye'deki tıkamklığın, evet tarihsel ba-
zı farkhlıklan var, ama bir de çok ortak ve sa-
dece tiyatroya ilişkin olmayan, bütün sanatla-
ra, bütün kültüre etki etmiş bir durumu var. Si-
yasi olarak çok çözümsüz, çok ümitsiz bir dö-
nem yaşaruyor bütün dünyada. Sağlığı, sağhk-
sızhğı tartışılır, ama benim tiyatroyu tamdığım
70'h' yıllarda korkunç bir dinamizm vardı. Ti-
yatro salonları çok dinamikti, çağdaş tartışma-
lar vardı, onun doğrultusunda belli bir estetik
arayışı vardı. Oyunlar sonrasında tartışmalar ya-
püıyordu. Biz şahsen, o dinamizme âşık olarak
tiyatroya kapıldık. Sonra 80'lere gelindiğinde,
bütün dünyada umutlar bir şekilde yılgınhğa bü-
ründü. Bunu sadece Türkiye'de darbeye bağla-
mıyonım. Sanatcı dediğimiz insan, her şeyden
önce kendi dünyasıyla dertli olan insan, dünya-
sına çözümler önenneye çalışan insan. Tiyatro-
nun ilk adımı olan yazma aşamasında bu ken-
dini gösteriyor. Yüzyüın önemli tiyatro yazar-
lan, tiyatro adamlan, çok önemli tartışmalar-
dan geçmiş insanlar. Türkiye'de de dünyada da
görülen umutsuzluk, sonuçta, Batı'da oluşmuş
bir estetiğin bugün ne için kullanılacağını bile-
mez hale gelmekten kaynaklanıyor. Ben şu sı-
rada tiyatronun çıkışını, eğer mumkünse, dev-
let eliyle gerçekleştirilebilecek herhangi bir eği-
timde, programda falan göremiyorum. Hatta bu
tür tekelci önerileri çok da tehlikeli görüyorum.
Her şeyden önce bizlere görev düşüyor diye dü-
şünüyorum. Bu çağın tartışması nerededir, umu-
du nerede yatabilir bu çağın insanına ne öneri-
lebüir, birlikte ne yapılabilir?.. Bunları araştı-
rıp güncel tartışmalan tiyatro sahnesine, diğer
sanat alanlannm arenasına çıkaramadığımız sü-
rece, ki bunu yapamıyoruz, demode ounaktan
kurtulamayız.
E R D U R A N Efendim, her şeyden önce ka-
famızı kanşıklıktan kurtarmamız gerek. Kerem
kardeşimize katılıyorum, doğrudur, dünya bir
rumun birinci yani, ikinci yani
da diyelim ki yeteri kadar salo-
na kavuştuk, buralarda gerçek-
leştirilecek kalite ne düzeydedir?
S U R U R İ Degışik dönemlerde hükümetlere
başvurup özel tiyatrolara birtakım katkılar sağ-
lanması için devreye girdik. Her zaman güler
yüzle karşılandık, ama arkasından hiçbir şey
oluşmadı. En güvendiğimiz dağlara bile kar yağ-
dı; Ecevit döneminde. Ama bugün somut şey-
ler var ortada. Ben, bu kış yetişmese bile öbür
kış, İstanbul'da üç tane yeni binamız olacağına
inanıyorum. Bunlar, TÎYAP Yönetim Kurulu-
na verümiş sözler. Aynca Milli Eğitim Bakanlı-
ğı'na bağlı çok güzel tiyatro salonlan var. Bun-
lann da özel tiyatrolara tahsis edilmesi için gi-
rişimlerde bulunuldu. Yakın bir zamanda cevap
alacağımızı umuyorum. Ne olursa olsun bu sa-
lonlan almak, bunlardan yararlanmak ve gele-
ceğe doğru her şeyi bu salonlarla yapmak müm-
kün diyorum.
E R D U R A N Neden tıkamklık var Türkiye^
de? önce buna doğru bir teşhis koymamız ge-
rek. Koyamazsak, 80 tane salon da açılsa, ora-
lan dolduramayız, çünkü insanlar gelmezler. Bu
sırada Türk tiyatrosunun sorunu, salonsuzluk-
REFİK ERDURAN
Türk
tiyatro-
sunun
sorunu,
salonsuz-
luktan önce
seyircisizlik.
Olan
salonlar da
dolmuyor.
Neden
dolmuyor? Toplumumuzda bir
kişiliksizleşme başladı.
Kendimize güvenimiz sarsıldı.
insanlar yaüıızca eğlenmek
istiyorlarsa, başka arayışlar
içinde değillerse, bununla baş
etmemiz mümkün değil.
tan önce seyircisizliktir. Olan salonlar da dol-
muyor. Niçin dolmuyor? Bence, 1960'lardan bu
yana Türk toplumunda bir kişiliksizleşme baş-
gösterdi. Kendimize güvenimiz sarsıldı.
1960'larda yaşanan olay, Atatürk devriminden
arta kalan bir hızdı. O tersine döndü. İnsanlar
neden tiyatroya gitmiyor? Çunkü sinemaya gi-
derek, televizyon seyrederek daha çok egleniyor.
Öyle bir eğlence endüstrisi var ki eğer insanlar
başka arayışlar içinde değilse, yalnız eğlenmek
istiyorlarsa, bununla baş etmemiz mümkün de-
I Amerikan seyirlik endüstrisi-
nin olusturduğu beğeni ortala-
ması karşısında tiyatro ne yapa-
cak? tlginç bir açı oluştu, ama
bir eksik var sankL. Türkiye-
de tiyatronun bu konuda kendi-
ni sınama şansı ne kadar? Son
dönemde, salondan oyuncuya,
yönetmene kadar, hep eksiklik-
Jeriyle gündemde tiyatromuz.
Çok az yeni oyun yazan yetişti
bir şey yanlmadı... Bu insanlan, aydınlan, sa-
natseverleri çok üzecek, kahredecek bir durum
değil midir, en büyük boshık değil midir? Bu-
nun giderilmesi için bir çaba harcanması gerek-
mez mi? Böyle bir çaba görüyor musunuz her-
hangi bir yerde? Demin söylediniz; Türkiye'de
yeni ve iyi yazarlann yetiştiği dönemde durum
neydi? Muhsin Ertuğrul, insanlara "oyun yaz,
oyun yaz" diye oyun yazdınrdı. Gülriz Sururi
bana üç oyun yazdırmıştır. Bunlar insanı şevk-
lendirir, arzdan önce talep gelir. Bugün bir Muh-
sin Ertuğrul, bir Ulvi Uraz yok. Tam tersine, açık
söyleyeyim, sanki yazarlar bir politik baskı gru-
bu oluşturmuş gibi, kerhen, şu kadar sayıda yerli
oyun oynayalim düşüncesinde olan ödenekli ti-
yatro yöneticileri var. Kendi egolannı okşayan
patron tiyatrolan var. özveriyle yokuşu çıkma-
ya çalışan, çoğu kez çıkmaza giren iyi niyetli
gençler var. Bu ortamda tiyatro yazan niçin ye-
tişsin? Mevcut yazarlar nasıl bir şevk ve coşku
içinde yazmaya çalışsın?
w U l f l l l i l O boşluk dönemlerinde, ne seyir-
cimiz ne oyuncumuz yetişti ne de yazarlanmız...
O kayıp kuşaklann yerine yenileri gelmediği için
ileriki yıllarda olabilir ancak tiyatro. O gençler
oyunlanm yazarken, çocuk tiyatrosu seyrederek,
gençlik oyunlan vardı o zaman Sehir Tiyatro-
GÜLRİZ SURURİ
Anadolu'
dan büyük
göçle
gelenler,
tiyatroyu
bilmeden
geldiler.
istanbul'da
2 milyon
nüfus
varken 200
bin seyirci vardı. Bugün nüfus
10 milyona yaklaştı, 200 bin
seyirci yok. Shakespeare'i,
Moliere'i, yerli oyunlanmızı
görmeden ucuz bir beğeni
oluştu. Bunlar tıkanıkhğa
getirdi işi. Bu bir eğitim sorunu.
su'nda, klasikler vardı, onlan seyrederek yetiş-
tiler. Okullarda tiyatro etkinlikleri müthişti. Ora-
lardan yetişen gençler, birdenbire star olabile-
cek bir güçle geldiler. Ama birkaç kuşaktır genç-
lik pek tiyatro seyretmedi. Hayatında tiyatro ol-
mayan insanlar nasıl yazar olsun, seyirci olsun?
K U R D O Ğ L U Bu genç insanlardan biri ola-
rak söylüyorum, sizlerin kafalannda bile birer
parantez ohnak beni üzüyor. BİLSAK Tiyatro
Atölyesi gibi, Devran gibi oluşumlar hep bir pa-
rantez içi olarak kalıyoruz. Biz tiyatroyu kur-
duktan sonra pek çok genç insan bize başvurup
tiyatro kurmak için yardım istedi. Ama bu in-
sanlar o kadar çetin koşullarla karşı karşıya ki
kolay ayakta kalamıyorlar. Oyun yazmaya çah-
şanlar, oyun yazanlarla temas etmeye çaJışan-
lar var. Biz, basılmamış Türk oyunlan arşivi
oluşturmaya çalışıyoruz. Çünkü biz gençlerin
böyle blr şeye ihtiyacı var. Çünkü metinsiz
tiyatroya yakın da hissetsek kendimizi, sağlam
bir metnin nasıl iyi bir tiyatro gösterisine yön
vereceğini biliyoruz. Biz yola çıkmış insanlanz;
zor da olsa tökezleye tökezleye ilerliyoruz. Asıl
ERDURAN Soylediğiniz çok doğru; yardım
sözcüğü yersiz. öyle şeyler vardu- ki kâr-zarar
hesabına girmez, giremez. Sanat alam da böy-
ledir. Yatınm daha doğru bir deyiş. Toplum dev-
let eliyle bir yatınm >>apmaktadır; bu yatınmın
karşıhğını da sanat olarak alması gerekir. Dev-
let bu yatınmı yapmalı mı, yapmamalı mı diye
tartışmak komik. Çünkü yapmış. Kamu kesi-
minden ödenekli tiyatrolara harcanan paranın
yanında özel tiyatrolara yapılan yatınmın gülünç
kaldığı da gerçektir. Bu, mutlaka düzeltilmeli-
dir. Bunun yolunun da her konuda olduğu gibi
açık yüreklilikle, birlikte tartışarak aranması ge-
rekir. Yazık ki benim görüşüme göre asıl ivedi
hastalık burada başgösteriyor. Tiyatrocular önce
kendi içlerinde anlaşmah ve ortak noktalar üze-
rinde işbirliği yapar duruma gelmelidir. Yazık
ki insanlar birbirleriyie sağlıklı bir yanş ve re-
kabet içinde olacağı yerde, küskünlük, kopuk-
luk, dargınlık içinde. Birleşme gerekli.
S U R U R İ Türkiye'de en önemli tiyatro ha-
reketleri, özel tiyatrolarda yapılmıştır. Devlet,
bugün özel tiyatrolann ayakta durması sorunu-
na eğilmek zorunda hissetti kendini. Bir özel ti-
yatro 20-25 bin liraya bilet satarak ayakta kal-
mayı basarabiliyorsa bu müthiş bir şeydir. ÇUn-
KEREM KURDOĞLU
Tiyatroyu
tanıdığmı
70'lerde
korkunç bir
dinamizm
vardı.
Salonlar
dinamikti,
çağdaş
tartışmalar
vardı, bir
estetik arayışı vardı. Biz, o
dinamizme âşık olarak tiyatroya
kapıldık. 80'lere gelindiğinde
bütün dünyada umutlar bir
şekilde yılgınhğa büründü. Oysa
sanatçı, dünyasına çözümler
önermeye çalışan insandır.
desteği hakettiğine karar verümiş bir topluluğun,
yıllar boyu sorgusuz sualsiz desteği alması ge-
rektiğine inanıyorum.
^ ^ • • • • • ^ H ödenekli tiyatrolar, salon,
ekip, teknik imkânlar, gişe kay-
gısından uzak olma avantajla-
nyla seyircinin beğeni ortalama-
sını etkilemede önemli bir avan-
taj ve averaja sahipler. Bu avan-
tajlannı nasıl kullanıyorlar siz-
ce? Repertuar politikalan, sa-
natsal kaliteleri itibanyia beğe-
ni ortalamasıru nasıl etkliyorlar?
E R D U R A N ödenekli tiyatrolar Türk tiyat-
rosunun gelişmesinde yaşamsal bir işlev yüklen-
mişlerdir, birikimleri ve değerleri vardır. Yok
edilmeleri bir boşluk yaratmak olur. Böyle bir
şey söz konusu edilmemelidir. Ancak birçok ba-
kımlardan da yapılan yatınmın sanatsal olarak
geri alınması kuralına ters düşmektedirler. Ge-
rekli oranda verimli olduklan kolay kolay iddia
edilemez. ödenekli tiyatrolar, özel tiyatrolann
yapamadığı şeyleri üstlenmelidir. Klasikleri oy-
namalıdır, deneysel, avant-garde oyunlar oyna-
.. malıdır. Çağdaş tiyatronun en
degerli örnekierini sergüemeli-
dir. ödenekli tiyatrolann yurt-
dışından abur cubur ithal edip
abuk sabuk şeyler oynamasına
ise yalnız yazarlann değil her
aklı başında aydının karşı cık-
ması gerekir.
S U R U R İ özel tiyatrolar re-
pertuar seçmekte gerçekten çok
zorlanıyorİar. Yapmak istedikle-
ri, yüreklerinde olan pek çok şe-
yi yapmaktan vazgeçmek duru-
munda kalıyorlar. tşte bu, seyir-
cinin hazır olmayışından kay-
naklanıyor. Ben bunu sahnele-
rim, ama yirmi yıl önce seyirci
bu oyuna gelirdi, beğeni de gös-
terirdi. Bugün anlamaz, gelmez
deme noktasına gelinmesinde
ödenekli tiyatrolann payı var.
Klasik oyunlar oynanmamakta;
bugün 20 yaşındaki bir öğrenci
tiyatro kültürünü kendi ülkesin-
kü ödenekli tiyatrolardaki 6 bin liralık bilet fi-
yatının üzerini ödeneği veren ödemektedir. Müt-
hiş bir fark var ortada. Haksız bir rekabet. Şim-
di, verilen haklar geri alınmaz, alınmamalıdır.
Devlet Ti>"atrolan'mn ülkemize hizmeti, hele ilk
yıllardaki hizmeti küçümsenemez. Ödenekli ti-
yatrolara yapılan yardım bize kaydınlsın diye bir
şey söylemek de çok yanlış olur. Ama ödenekli
tiyatrolara 200 milyar veriliyorsa, özel tiyatro-
lara da hiç değilse 100 milyar verilmelidir. Bu
2.5 milyarlık "yardım" çok gülünç. Ama geçen
yıl gülünç de değildi, korkunçtu. Tabii, yardımla
özel tiyatrolar eski düzeyini bulabilir demiyo-
rum, ama her şeyin bir başlangıcı vardır.
KURDOĞLU Ben öncelikle Gülriz Hanım'a
da, Refik Bey'e de yüzde yüz katıldığımı söyle-
mek istiyorum. Bu bir gerekliliktir, yardım fa-
lan da değildir. Bir zorunluluktur, yapılması ge-
rekir. özel tiyatrolar da tıpkı ödenekli tiyatro-
lar gibi bu kültürün bir parçası sayılmalı ve o
koşullarda yaşatılmalıdır. Dağıtım kriterlerinde
de kabaca sanatsal kalitenin esas alınması ge-
rektiğini düşünüyorum. Bu ödeneği, bu mali
de edinme şansına sahip değil. Eskiden bir ge-
lenek vardı; Dram Tiyatrosu her yıl Shakespea-
re ile açardı perdesini. Komedi Tiyatrosu da bir
Moliere ya da Goldoni ile. Şimdi bir de bakı-
yorsunuz, ilgisiz Broadway müzikalleri sahne-
de. Müzikal benim çok sevdiğim bir tür. Ama
Broadvvay'de bile tutmamış bir müzikalin sah-
nelenmesi ne getirir tiyatromuza?
KURDOĞLU Benim kafamda bu tartışma,
sanatla popüler kültürün ne tür bir ilişkisi ol-
ması gerekir gibi bir yere gidiyor. Son Şehir Ti-
yatrosu deneyimi özellikle, kendi savunusunu
burada buhıyor. Yani tiyatroyu popüler bir eğ-
lence haline getirdiğini savunarak şu andaki du-
rumunu aklıyor. Iş, popüler kültür budur, şu dü-
zeyde oyunlar seyirciye kolay izlenir gelmekte-
dir, hoşuna gitmektedir, ben de onu yapayım
noktasına gelince sağlıksız bir sonuç doğuyor.
Popüler kültürle sanatın belki de en sağlıksız ev-
liliği bu durumdur. ödenekli tiyatro ödeneğini,
ekonomik gücünü tiyatroyu popülerleştirmek
için kullanacaksa, seçilen yol çok önemli. tnsan-
lann zaten beğendiği düzeyde ürünler sunarak
meseleyi bir düzey meselesi haline getirip reper-
tuannda beş tane böyle oyun bulundurmak; bir
görev duygusuyla da hiç duyurulmayan, seyirci
çekilmeye çahşılmayan on tane oyun yapmak,
onlan kötü afişlerle, billboardlarla sunmak, ara-
da televizyona satmak, yasak savmaktan başka
bir şey değildir. O zaman geriye, alt düzeyde ger-
çekleşmiş bir tiyatro beğenisi kalıyor.
I Mayısta hareketli bir dönem
yaşayacağız tiyatro adına. ITI
(Uluslararası Tiyatro Enstitüsü)
Dünya Kongresi İstanbul'da
toplanacak, Uluslararası Istan-
bul Tiyatro Festivali ve Bakır-
köy Belediyesi'nin tiyatro festi-
vali gerçekleşecek. Bu hareket-
liliğin öncesinde, bir insanın
varlığu nasıl yeryüzünde insanın
varlığmın güvencesiyse, bir tek
gerçek tiyatrocunun varlığı bile
tiyatronun devamlılığımn gü-
vencesidir diye düşünüyor ve bu
tıkamklığın aşılacağına da ina-
nıyorum. tnanmaya ihtiyaamız
da varsanınm. Sorunlar üzerin-
de konuştuk. Türkiye tiyatrosu
nasıl yeniden yapılanacak? Bu
. konudaki görüşleriniz neler?
d U H U n l Ben söylediklerimi tekrarlayaca-
ğım. Bu belki bir-iki kuşak sonra gerçekleşecek.
Bugünün eğitilmiş, tiyatro seyretmiş çocuklan
doğuracak yeni tiyatroyu. Zamana ve genç ku-
şaklara güveniyorum, ileriye güveniyorum.
KURDOĞLU Uzun vadeli bir çıkış olacağı
kesin. Fakat ben, iki koşulun çok gerekli oldu-
ğuna ve diğer koşullan da yaratacağına inanı-
yorum. Biri, çok üzerinde durduğumuz ekono-
mik yatınm. Can çekişen bir sektör yeniden var
edilmeli. Âdeta, büyük bir sektörü yeniden ku-
rarmış gibi yatınm yapılmalı. Ikincisi, Refik
Bey'in bir ara değindiği, pek üstünde durmadı-
ğımız bir şey; sanatçılar arasındaki diyalog. Bu
hem somut olarak, pragmatik olarak, hem de
zihinsel olarak gerçekleşmeli.
E R D U R A N Türk tiyatrosunun çıkış yolu,
sahneye Türk insanını çıkarmaktır. Elbette ki
burada başlangıç görevi Türk yazanna düser. Bu-
rada ben bir basansızlığımı dile getireyim. ITI-
nın her ülkede milli merkezi var. Işlevi tiyatro-
nun belli kesimlerini yakırdaştırmak, birbirine
bağdaştırmak, aralannda dayanışma sağlamak.
Ben, bunu yapmaya çalıştım Türkiye'de, olma-
dı. Ö!iuır»i"dPKi ay gerçekleşecek ITI Dünya
Kongresi'niı bu konuda bir dönüm noktası ol-
masını diliyorum.