Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/10 PAZAR YAZILARI 28NÎSAN1991
Budapeşte'den
Metroda müzik
ve aceleci kadınlar
MEHMET MESTÇİ
BUDAPEŞTE — Budapeş-
te'deki hızlı değişimin ve bahar
canlılığının birleşip bu ülkeyi se-
ven yabancılara güzel anlar ya-
şattığı yerlerden biri hiç kuşku-
suz Engels Meydanı'ndaki De-
âk Ter Metrosu.
Iki Almanya'mn birleşmesi-
nin hemen ardından kapatılan
ve şimdi son model otomobille-
rin teşhir saJonu haline gelen es-
ki Doğu AJman Kültür Merke-
zi kitapçısının önündeki metro
girişinin yanında kitap ve kart-
postal satan, vakit buldukça da
birbirleriyle ilgilenen genç in-
sanJann keyifli tavırları metro-
ya adım atmadan evvel durak-
sayıp bir yığın kartpostal alma-
nıza neden olabilir. tçeri girdi-
ğinizde aşağıdan gelen pop mu-
zik sesleri ayaklannızı yavaş ya-
vaş yere vurarak size tempo tut-
turuyorsa aman ne guzel! Çün-
kü şiddetle esen özgürlük rüz-
gârlan ve hızlı kapitalleşme Ma-
caristan'da ilk defa bir metro is-
tasyonuna müzik ve reklam ya-
yınJan yapan televizyon ekran-
lan koydurdu.
Yürüyen merdivenlerden
inince bir anda karşınıza çıkan
rengârenk ekranlann yeri akıl-
lıca seçilmiş çünkü şehirdeki
tüm metro hatlannın kesişip en
yoğun insan seline neden oldu-
ğu nokta burası. Kuzeyden -
güneye, doğudan - batıya giden
dinamik, sevimli, telaşlı, hüzün-
lü suratların biraz olsun durup
ekranlardan yükselen kıvrak,
değişmez tempoya kulak ka-
barttıklan yepyeni bir "relax"
noktası. Tabii bu relax gençle-
rin etrafı hiç umursamadan yap-
tıklan dansta da ayru, yaşlılann
biraz durup ekranlara bakarken
akıllanndan geçen duşüncede de
"Metromuz şenleniyor, şehri-
miz şenleniyor, biraz da biz ştn-
lensek".
Geçenlerde yolum buradan
geçerken Macarlann yıllardır se-
vimsiz, soğuk bulduğu metro-
nun siJkindiğini keyifie gözlem-
ledim. Eskinın bomboş, çöl gi-
bi uzanan duvarlarında artık
banka, kozmetik, seyahat acen-
tesi reklamlan, ekranlann biraz
ötesinde yeni açılan Sony mağa-
zasının içini gösteren büyük bir
poster, onun karşısında "mari-
fetlerini saymakla bitiremeyen"
bir sex-center'm kocaman rek-
lamı. Burası bambaşka, vahşi
bir dünyaya bayrak açan Maca-
ristan'ın tuketim ihtiyacınm,
renk renk meşhur markalar gör-
me açhğuım minyatür bir mekâ-
nı.
Müziğın harika ritmiyle tüm
bu geçenleri seyrettikten sonra
meydandaki plakçıda çalışan ar-
kadaşıma, "Deak Ter Metrosu
büyüleyiei" dedim. Hayretle
baktıktan sonra, "Böyle düşii-
nen çok az insandan birisin. Ba-
na içeride sigara içirmeyen, ama
evsiz barksız bir siinı ayyaşın et-
rafı leş etmesine ses çıkarmayan
böyle bir metroyu nasıl
begenirsin" diye sordu. Şansı
var ki ayyaş değildim, yoksa
gözJükleri elinde kaJırdı.
Stockhohri'dan
Borg, tenis ve Loredana
SKANDAL SEVGtLİ — Borg'un skandal sevgflisi Loredana Berte, İtalya'da intibars feşebbös erti
ve ölümfin eşiğinden döndü. (Fotoğraf: Reuter)
Kahire'den
Küometre kareye 1 müyon insanNİLGÜN CERRAHOĞLU
KAHİRE — Gezira Club'ın
uçsuz bucaksız bahçelerinde Af-
rika'yı koklamak mümkün. 'Ja-
caranda'lar yukanya doğru de-
ğil de kavislerle dalları yana
doğru uzayan ateşağaçlannın
tılsımı ve yalnız Afrika'da bulu-
nan o gözalıcı, parlak ışık Ka-
hire'nin çıldırtıcı trafiğinden az
ötedeki bu cennette insanı he-
men rarpıyor.
Ingilizler tarafından yapıldı-
ğı yıllarda Mısırlılann ancak kü-
çük kotaiarla uye olabildikleri
bu kulüp, Gezira adasının
'Zamalek' bölümttnde bulunu-
yor ve adanın yansını kaphyor.
Gezira, doğuda Islami Kahire;
batıda Piramitlerin bulunduğu
Giza'ya köprulerle baglanan in-
ce uzun iki Nil adasından en
burjuva olanı. Antik her sınıf ve
kesitten Kahirelinin yaşadığı
komşu Roda adasına karşın,
Gezira üzerindeki 'Zaralek'
semti, tstanbui gibi feci bir taş-
ralaşrna ve çirkinleşme süreci
içinde bulunan Kahıre'nin eski
çehresine benzeyen tek noktası
belki de. Yalnız bahçe içinde sef-
tali renkli villaların bulunduğu
bu mahalle de 80'lerdeki plan-
sız spekulatif kentleşmeden pa-
yını almış gerçi. Örneğin hemen
karşıda, 1869"da yapılan çift
katlı Hidiv İsmail köşkü; bura-
ya son on yıl içinde gelip konan
'Mariott' otelinin goğe doğru
yükselen iki iri gökdeleni arasın-
da sandviç olup gitmiş çoktan.
Fakat 'Gezira Club'ın yesil çimli
golf, kriket, polo sahalarına, sı-
ram sıram tenis kortlanna, fut-
bol, basketbol, voleybol alanla-
rına bakan bir dizi art-deco
apartman; bu kentin paslanmış,
okside olmuş görkeminde nos-
taljik dokulannı koruyabilmiş-
ler.
Gezira Club'ın da büyüsü, et-
raftaki apartmanlar gibi biraz
toz tutmus aslında. Çimenler su-
suzluk ya da bakımsızlıktan sol-
muş. Kral Faruklu yıllarda içki-
nin su gibi akıp gittiği; Paris
1
ten getirilen şampanyalar, isti-
ridyeler ve havyarlann silinip
süprüldüğu restoranın arka bö-
lumünde kolu, bacağı kopmuş
masalar, iskemleler atüdıklan
yol kenannda kendi halinde kü-
çük piramitçikier oluşturmuşlar.
Yüzme havuzunun dibini kapla-
yan kınk fayanslar hiç değişti-
rilmemiş. Kulübün tam ortasın-
da İngilizlerden sonra eklendi-
ği aniaşılan mescidin, kütüpha-
ne ve sinemanın badanalarına
kimse el değmemiş.
Ama bütun bunlara rağmen
her akşam iş donüşu burada te-
nis ya da 'squasb' oynamak,
nargile içmek, 'joggiog' yapmak
ya da havuz başında bir akşam
yemeği yemek için biraraya ge-
len Kahire burjuvazisi çok ama
çok şanslı bir kesimi simgelıyor.
Gezira'yı çevreleyen 14 milyon-
luk metropolun bazı yörelerin-
de kilometre kareye bir milyon-
dan fazla insan düşüyor çünkü.
Yılda yüzde 3*ü bulan bir do-
ğum artışı ve iç göç nedeniyle
kentin nüfusunun her 90 sani-
yede 1 kişi arttığı söyleniyor.
"Kahire'nin taşı topragı alündır"
anlayışıyla gelenlerin çoğu mes-
ken sorunu ytizünden çatılann
üstünde yatıyorlar. 1967'deki '6
gün savaşı' sırasında tsrail'in iş-
gal ettiği Sinai yanmadasından
gelen 500 bin goçmen ise mes-
kensizlikten hâlâ 'Ölüler
Kenti'nde ikamet ediyor.
Işte bu aile kabirlerini bazı
Kahireliler yıllardır Sinai göç-
menlerine kiralıyorlar. örneğin
bu garip mezarlığa beni göturen
şoför Abduldaim kendi 'mezar
evini' 20 Mısır pounduna (yak-
laşık 20 bin TL) kiraladığını
söylüyor. Doğal olarak mezar
evlerin suyu, kanalizasyon tesi-
satı bulunmuyor. Ama araları-
na asılmış iplerden rengârenk
çamaşırlar sallanıyor. Sokak
aralarında dükkânlar, kahveler
bulunuyor. Daraak 'sokaklarda'
çocuklar tavuklarla oynuyor.
'ölüler Kenti'nden kirli ve zor-
lu ama gülümsemeyi unutmayan
inanılmaz bir yaşam fışkuıyor.
YAVUZ BAYDAR
STOCKHOLM — Björn ye-
nildi, Isveç üzgün, Loredana
hastanede. Haftalardır Borg'la
yatıp kalkıyofdu Isveç. Milli
kahraman acaba kortlarda yeni-
den hâkimiyet kuracak mıydı?
Gazetelerin sayfalan adı ile do-
lup taştı. Uzmanlar görüş üstü-
ne göruş beyan ettiler. Makale-
lerin bir bölümu, tenisçiye ruh-
saJ gençlik aşısı verdiği iddia edi-
len Tia Honsai namıyla maruf
Tia Honsai'ye aynldı. "Borg'dnr
bu, belli olraaz" laflarıyla hal-
ka umut telkin edildi.
Ama her şey bir saat 17 daki-
kada sona eriverdi. "Yaştı kurt
itlere maskara olur" önermesi
geçeriiliğini bir kez daha kanıt-
ladı. Arwese gibi genç ve toy bir
tenişçi Borg'u silip süpürmüştü.
Borg'u tutanlar, yarı-
ıyimserliklerini "Allah muhafa-
za ya bir de Edberg, Agassi,
Lendl ya da Becker'le
oynasaydı" nidalanyla dile ge-
tirdiler.
"Allez Borg!" tezahuratı ba-
lonun sönmesini engelleyemedi.
Borg bundan sonra ısran sürdu-
rur, başanh olur mu bilemem,
ama bana göre, Borg - Arwese
karşılaşması kesin bir gerçeği or-
taya çıkardı: Tahta raketlerin ta-
butuna son çivi, bu maçla çakıl-
mış oluyor. Tahtarun hafîf ve su-
ratli karbon karşısında iddiası
kalmadı artık.
Borg'un bu yaştan sonra kar-
bona yanaşacağı son derece şüp-
heli. 34'lük tenisçi, maçtan son-
ra basın toplantısında her soru-
ya o buzdağı haliyle ayru yanıtı
vermiş: "tyi tenis oynamak isti-
yornm." Yani durum gizemini
koruyor.
Ama Borg'a art arda beş
Wimbledon, altı da Paris şampi-
yonluğu veren eski çalıştırıcısı
Lennart \Vermelin, kuru gurül-
tuye pabuç bırakmayarak gerçe-
ği açıkladı, hâlâ umut besleyen-
lere: "tş bitmiştir. Björn her şe-
yi kaybetmiş. Siniıii, kûşamıyor,
kabiliyeti niyetinin çok altında
artık. Doğnısu, olayın dışında
durtnak beni hiç rehatsız etmi-
yor."
Olan bu arada Borg'un
"skandal" sevgilisi Loredana
Berte'ye oldu. Maçın ertesi gü-
nü, İtalya'da evine gelen ambü-
lans intihar muteşebbisi Loreda-
na'yı hayata geri zor yetiştirdi.
Björn'ün çalkantılı ve zaman
zaman depresif hayatında ilk
olay değil bu; son olacağı da
şüpheli. Haplarla ilişki, kendi-
sinin de birkaç yıl önce midesi-
nin yıkanmasına yol açmıştı.
Romanyalı Mariana'yı terk edip
Stockholm'ün şımarık, şirret,
ama guzel mahalle kızı Janni-
ke'yle evlendikten sonra dediko-
du basınının bir numaralı hedefi
haline geldi Borg. Evliliğin giz-
lediği süreç haftalık dergilerde
dakikası dakikasına izlendi.
Björn'ün kaçamakları, Janni-
ke'nin yaramazbkları günbe.-
gün birinci sayfalara yansıdı.
Sonra bu evlilik de bitti. Bu kez
ayrılığın ardından Robin'e
Bjorri'ün mu, Jannike'nin mi
bakacağı meselesi ortaya çıktı.
Çift arasmdaki anlaşmazlık bü-
yüyünce Jannike bombayı pat-
lattı: Björn Borg azıh bir koka-
inmandı, oyle ki "masum" Jan-
nike'ye bile zorla kokain vermiş-
ti.Ortalık birbirine girdi.
Italyan vamp Berte tarafın-
dan "avlanan" Borg, sonunda
çareyi Robin'i Jannike'ye ver-
mekte buldu.
Estergon'dan
*Ester Kal'ası
bre dilber aman'CÜNEYT AKAL1N
ESTERGON — Bayram tati-
lini Macaristan'da geçıren Türk
gruplar, Estergon Kalesi'ni ziya-
ret ediyorlar. Orta yaşlı, orta sı-
nıftan kelü felli temiz pak insan-
lar Türkler. Buraları gezmeye
görmeye gelmişler. Otobüs Bu-
dapeşte'den Estergon'a doğru
Tuna boyunca ağır ağır yol alı-
yor. Yolda tartışmalar ya da ar-
tık tarihin sayfalarına gömül-
müş bazı olayları anımsama ça-
baları... "Yahu bu Estergon, Ga-
zi Osman Paşa'nın savaştığı yer
degil miydi?" Tarih bilgileri da-
ha taze olanlar, müdahale edi-
yorlar. Gençe bir kadın, "Ester-
gon Kal'ası bre dilber aman"
türküsünu mınldanarak, tartış-
maya katkıda bulunuyor. Canlı
ve gürültülu bir Türk usulü soy-
Ieşiden sonra Estergon'un,
Turklerin, Macaristan'a hâkim
olduğu yıllarda Tuna boyların-
da bulundurdukları en ilginç uç
beyliği olduğu, hep birlikte
anımsanıyor.
Biraz sonra tak takıştır, sür
siırüsliir' anlayışının canlı tim-
sali Macar rehber Maria, Türk
işgali hakkında bilgi veriyor ve
Estergon'un Macar versiyonunu
anlatıyor. "Macaristan'ın en eski
baş piskoposluklanndandır.
ÇAĞDAŞ BİR PENCERENİN SAĞUK RAPOBU
TEMEL MAODESİ: »Doğada olağanüstü zengin rezave sahip, «Yapay kalpten uzay araçlanna kadar yaşamın her alanında insanın ve teknolojinin hizmetinde, •Hafıf ve
dayanıklı, «Kolay işlenen, »Sonsuz ömürlii, »En ekonomik maliyetle hurdası bile yeniden doğmaya hazır, »00931 kaynaklara zarar vermeyen, konıyan, genç, sağlıklı, çev-
reci ve çağdaş bir metal: ALÜMİNYUM...
İRsan S a j l ı ğ i a Uygımtalu: Yanmaz. Yangın anında zehii
gaz çıkarmaz. Bu özelltklen ıle yapılanmıza ve insan sağlığına
uygundur Gûvenle kubniır.
\
D ^ GArdnâşû: Yapılara çağdaş bir görünûm kazandtnr Yûzeyi
düzgûn ve püruzsüzdûr Gomnüşü mukemmel, estetik ve şıktır.
: Tasarm Oianağı: Mmartar ve tasanmolar ç n büyuk
kolaylfk sağlar. Bınanın mjmansıne göre her şekikte uygulantr.
ÇeşHIİ K u H M m Otanaic Dığer doğrama seçenekiemjen farkh ve üstün olarak çok
yönlü kullanıma obnak venr. (Yatay eksenet, dûşey eksenel, dûşey sürme ve yatay sûrme
pencereler)
Ekonomikliliii:
yararları ıle maliyeti arasında
mükemmel bir denge vardır.
Hurdası bile paradır
YasamSdrasfc
Sonsuz ..sınırsız. Çûnlmez, hiç
deforme olmaz, boya bakım
gerektırmez
Rtnklendirilıneflzelliii:
Yüzey kaplama ışiemlen ıle her
rengi alabıhr Rengı kesınlıkle
solmaz, bozulmaz
O
EnerJI Tacarrufu: Hfeva
sızdırmaz, ıçendeki ısıyı korur.
Gerektığınde ısı yalıtımlı
sıstemlerle altematfierine oranla
en yüksek s yadtmmı sağtar.
Gelişmif ûtoterintErdhl ALflMİNYUM
DOGAVEİNSAN DOSTODÜR.
•MVC Tuılujfs tte Aloflilnyuifi pcnccrcyCf FENIŞ
çaidaş "»Istanler" Ne hayat venncMedir.
FENİŞAiüminyum Grubu Şirketleri
FBİŞA1ÜMİNY1M TEfMEMETM. FENİŞSİSTEM PBUŞ
Türk işgalinden sonra kalenin
olduğu yere Macaristan'ın en
buyuk kilisesi inşa edildi." Grup
anlatılanlan nazik, ama ilgisiz
biçimde dinliyor. Gözler, yol bo-
yunca uzanan bahçe içindeki çi-
çek açmış meyve ağaçlan De çev-
rili Macar evlerinde.
Grupta Musevi ve Ermeni
yurttaşlar da var. Hep birlikte
Estergon Kalesi'ne tırmanıyo-
ruz.
Estergon Tuna'nın kıyısmda,
yöreye hâkim bir tepenin üzerin-
de. Kaleye yaklaştıkça, Macar
rehber Maria'nın açıklamalan
daha çok dikkat çekmeye başlı-
yor. "Macarlar Eslergon'u
Tiirklerden geri aldıktan sonra
epeyce değiştirdiler. Yanına da
kocaman bir kilise yapdlar."
Gerçekten de kalenin yalnızca
adı kalmış sanı Macar Müzesi-
ne dönüştürülmüş. Yaşlıca biri
homurdanıyor, "Biz yıkınca
barbar oluyoruz, bunlar yıkın-
ca ne oluyor?" Grupta bir sus-
kunluk ve şaşkınlık. Tam o sı-
rada grubun Türk olduğunu an-
layan yaşlı müstahdem kadın,
muze duvarının kenarındaki uç
mezar taşını işaret ediyor. Ka-
vuklu mezar taşlan. İstanbul'da-
kı cami avlularında görülen ko-
ca kavuklu heybetli mezar taş-
lan değil bunlar. Ne de olsa bir
sadrazamın değil, bir serhat be-
yinin >"a da bir süvarinin mezar
taşı olmalı. Estergon'daki iki
yuzyıla yakın süren Türk varlı-
ğının bir köşe>e sıkışıp kalmış
anıları...
Türkler yüzyıllar sonra Maca-
ristan'ı bir başka çerçevede ye-
niden keşfetmeye çalışıyorlar.
Atina9
dan
Yeni
otomobil
salgınıSTELYO BERBERAKİS
ATİNA — Yunanistan'da her-
kes kendine yeni bir oto edin-
mek için adeta birbiriyle yarış-
maya başladı. Hukümetin, özel-
likle Atina'nm kirli havasına
karşı aldığı onlemlerin arasında
eski otosunu yenisiyle ancak ka-
talizatörlü olanı ile değiştirene
"iskonto yapılması" yer alıyor.
Katalizatörlu otolar kurşunsuz
benzin yaktığı için bunlann kirü
havayı yaratan eski teknolojili
kurşunlu benzin yakan otolarla
değiştirilmesine karar verildi.
Boylece eski otosunu devlete tes-
lim eden, ithal malı katalizatörlu
otoyu gümrukten "iskontolu"
çekebiliyor artık. Bu iskonto,
otonun kalitesine göre 2 milyon
drahmiye (yaklaşık 40 milyon li-
ra) -kadar ulaşabiliyor. Eski oto
sahipleri, ellerindeki otoyu her
zaman devlete teslim etmiyor.
Daida olanlar ve yeni oto alabi-
lecek kadar ekonomik güce sa-
hip olamayanlar, eski otolarını,
yeni oto alabilecek güce sahip
olanlara satıyor. Eski otonun ye-
ni alıcılan, bu kullanılmış oto-
yu devlete teslim ederek yepye-
ni bir otoya, hem de iskontolu
oîarak sahip olabilecek.
Ne var ki son altı aydan bu
yana ozlenen bu ahşveriş o denü
buyudü ki devlet, onbinlerce es-
ki otoyu ne yapacağını şaşırmış
bulunuyor. Devlet, eski otomo-
billere ayırdığı park yerleri faz-
la yığılmadan ötürü dolduğu
için yeni park yerleri kiralama-
ya başladı. Devlet, bu eski oto-
ların hurdaya çıkacak olanlan-
nı teneke haline getirmeyi, kul-
lanılabilecek olanlan ise henüz
havası kırlenmemiş olan taşra
bölgelerine göndermeyi planlı-
yor.
Çe\Te bakanlığı katalizatörlü
ve iskontolu otolarla ilgili cıkar-
dığı yasadan sonra bu hakları-
nı satan Pontusluian işlerinden
etmiş oldu. Pontuslu Rumlar,
şimdi kendilerine yeni iş ararken
Atina yollarındaki yeni ve lüks,
üstelik katalizatörlu, iskontolu
otolar çoğalıyor. Çoğaldıkça
trafik sorunu artıyor doğal ola-
rak. Ama Atina'nm "deli
doluluğuyla" tanınan yeni Bele-
diye Başkanı Andonis Tristis bu
soruna derhal bir çare bulacak
bir plan hazıriadı. Asıl mesleği
mimarhk olan Tristis, PASOK
hukümetleri döneminde eğitim
ve çevre bakanlığı da yapmıştı.