22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/4 ABD vesayeti • ANKARA (UBA) — Sosyaldemokrat Halkçı Parti îçel Milletvekili ve TBMM Dış İlişkiler Komisyonu üyesi İstemihan Talay, Türkiye ile ABD arasındaki stratejik işbirliğinin "ABD vesayetinde bir yönetim sonucunu getireceğini" söyledi. Talay, Türkiye'nin ABD karşısında kullanacağı bir kozu olmadığını belirterek bu nedenle "emreden ve emir alan ülke" ilişkisinin ortaya çıkacağını öne sürdü. YunanTVsinde Türkiye • tZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) — Yunan Televizyonu'nun ERT-1 kanalında önceki gün akşam "Türk Ikilemi" adlı bir program yayımlandı. Bu programda SHP, DYP, SBP genel başkanlan, Maliye ve Gümrük Bakaru Adnan Kahveci ile bazı politikacı ve yazarlar çeşitli görüşlerini dile getirdiler. Aris Abacı'nın hazırladığı programda Türkiye'de siyasal dengeler, Körfez savaşı sonrası Türkiye ekonomisi, Batı ve Islam, Kıbns sorunu, Türk-Yunan ilişkileri ve Kürt sorunu konulan gündeme getirildi. Türban ve Sayıştay davası • ANKARA (AA) — Anayasa Mahkemesi, kamuoyunda Türban Yasası olarak adlandınlan, yükseköğretim kurumlarında kılık kıyafet serbestisini ve bu konuda daha önce verilen disiplin cezalarınm kaldınlmasını öngören yasanın iptali istemiyle, SHP'nin yaptığı başvurunun 3 nisan çarşamba günü "esas" yönünden incelenmesini kararlaştırdı. Yetkililerden alınan bilgiye göre yüksek mahkeme, SHP'nin, Sayıştay Yasası'nda son yapılan değişikliğin iptali istemli başvurusunun da 10 nisan çarşamba gunü esas yönünden göruşülmesini karara bağiadı. Her iki yasa ile ilgili iptal başvurusu, Anayasa Mahkemesi'nin 28 mart gundeminde yer alıyordu. Açlıkgrevi sonaerdi • KOCAELİ (AA) — Izmit'te, Yıldız Üniversitesi Kocaeli Muhendislik Fakültesi öğrencilerinin bir haftadır sürdürdükleri açlık grevi sona erdi. Nevruz kutlamaları sırasında gözaltına alınan 4 arkadaşmın serbest bırakılmasını isteyen 25 öğrenci, 22 mart cuma günü başlattıklan açlık grevini dün akşam sona erdirdiklerini açıkladılar. HABERLER 30 MART 1991 DSP GenelBaşkanı Kürt sorununu Cumhuriyet'e değerlendirdi 1 litikaları tutarsız ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — DSP Genel Başkanı Biilent Ecevit, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Irak'ın siyasi ge- leceği konusundaki açıklamala- rını eleştirerek, "Şimdîki kadar tek adam yönetimi âltına girmiş bir ülkenin Ortadogu'da de- mokrasi öncülügüne kalkışma- sı herhalde etkili ve inandıncı olmaz" dedi. Cumhurbaşkanı'nın Irak Kürtlerinin bir federasyon kur- masını özendirir nitelikteki söz- lerini de "çok sakıncalı" olarak nitelendiren DSP lideri, "Böyle girişimler ve düzenlemeler, bir bumerang gibi geri döniıp Tür- kiye'yi de vurur. Nitekim öyle oldu" dedi. — Sayın Cumhurbaşkanı bazı Iraku Kürt muhalefet liderieriyte Ankara'da ust diizeyli göriişme- ler yaptırdı; Irak'ta bir federas- yon kurulmasına veya Iraklı Kttrtlerin ayn bir devlet kurrna- larına ilişkin açıklamalarda bu- lundu. Bunlan nastl değeriendi- riyorsunuz? 'ECEVİT — Irakh Kürt lider- leriyle Ankara'da yapüan görüş- meler üzerine, Türkiye bu kom- şu Ulkenin içini karıştırmak is- tiyormuş gibi bir izlenim doğdu. Sayın Özal'ın, Irak'ta bir fede- rasyon kurulmasını, halta Irak Kürtlerinin ayn bir devlet kur- malarını özendirirmiş gibi söz- ler söylemesi de çok sakmcalıy- dı. Böyle girişimler ve düzenle- meler, bir bumerang gibi geri dönüp Türkiye'yi de vurur. Ni- tekim öyle oldu. Sayın Özal'ın sözlerinin hemen ardından, Irakh Kürt liderleri, "öyleyse Türkiye'de de federasyon kurulmalı" veya "Iraklı Kürtle- rin kuracaklan ayn devlete Türkiye'nin güneydogusu da katılmah" yollu demeçler ver- meye başladılar. Bu gelişmeler- le birlikte, Belçika Parlamento- su'nda, Avrupa Parlamentosu'nda, Türkiye'nin içişlerine kanşma eğilimi göste- ren kararlar alındı. Batı Avru- pa'nın bazı siyasal çevrelerinde, Turkiye'nin bölünmesini öngö- ren Sevr Anlaşması'nı diriltme çabalan açığa vuruldu. Türkiye'deki bölücü eylemler de bir durgunluk dönemine gir- mişken, yeniden canlamp hız- landı. Ecevit, tüzel anlamda "sorumsuz plmasına karşın Ö2al'ın"Bakanlar Kurulu'nu, MGK'yı ve TBMM' yi devre dışı bırakarak ulusal birliği, devlet ve ülke bütünlüğünü doğrudan ilgilendiren en yaşamsal konularda bile kendi başına politikalar oluşturup uygulamaya kalkıştığını" söyledi. Ecevit, "Buna asla izin verilemez" dedi. — Türkiye'de bazı kimseler diyorlar ki Irakh Kürt muhale- fet liderleriyle İngfltere, ABD gi- bi ülkelerin yetkilileri görüştü- Jüne göre, Türkiye'nin de ben- zer nitelikte göruşmeler yapması dogal karşılanmalıdır! Bu açı- dan ne düşünüyorsunuz? ECEVtT — Böyle bir benzet- me çok yanhş. Çünkü Iraklı Kürtlerin İngiltere'ye, ABD'ye veya herhangi bir Batı Avrupa Ulİcesine yönelik iddialan amaç- lan yok; ama Türkiye'ye yöne- lik iddialan, amaçlan olduğunu açıkça söylüyorlar. Türk Dışişleri ve MİT yetki- lileri, IRA'nın, yani Irlanda Kur- tuluş Ordusu'nun liderleriyle, Korsika'daki veya Bask'taki ay- rılıkçı hareketlerin liderleriyle veya ABD'de zaman zaman di- renişe geçen Kızılderüi grupla- rın liderleriyle ilişkiler kurup yüksek düzeyli görüşmeler yap- sa, herhalde Batılı dostlarımız bunlan doğal karşılamazlar. — Son gelişmeler, Türkiye'de Kürt sorunuyla ilgili yeni bir po- litika oluşturulmaya başlandıgı- nı mı gösteriyor? ECEVtT — Eğer Türkiye, tek adamın kişisel kararlarıyla yö- netilen bir ülke değil de ciddi bir hukuk devleti ise ki öyledir, bu tür politikalan, yetkili devlet or- ganlarının katılımıyla oluştur- mak gerekir. Oysa, tüzel anlamda "sorumsuz" olmasına karşın, Cumhurbaşkanı Özal, Bakanlar Kurulu'nu da Milli Güvenlik Kurulu'nu da Büyük Millet Meclisi'ni de atlayarak, devre dı- şı bırakarak, ulusal birliğimizi, devlet ve ülke bütünlüğümüzü doğrudan ilgilendiren en yaşam- sal konularda bile, kendi başına politikalar oluşturup uygulama- ya kalkışıyor. Buna asla izin ve- rılemez. Üstelik Sayın Özal, kendi ba- şına oluşturmaya kalkıştığı po- litikalarda da çok tutarsız. Bir gün Irak'ta federasyon kurulma- sını savunuyor, birkaç gün son- ra tersini söylüyor. Bir gün Irakh Kürtlerin ayn bir devlet kurma- lannı destekler nitelikte demeç- ler veriyor; birkaç gün sonra Türkiye^nin bunu kabul edeme- yeceğini söylüyor. Cumhurbaşkanı'nın, Irak için federasyon veya ayn devlet teani savunduğu günlerde, başbakan tam tersini söylüyor. Bunlann hangisi devlet poli- tikasıdır, belli değil. — Cumhurbaşkanı kendi Körfez politikasının haklı ve doğru çıktığını belirtiyor... ECEVtT — Sayın Özal, hikâ- yedeki müneccime benziyor: Eş- lerinin birinden çocuk bekleyen padişah, münecciraine, "Yeni doğacak çocuğum oğlan mı kız mı olacak" diye sormuş. Padi- şahın oğlan çocuğu istediğini bi- len müneccim, "Çocuğunuz oğ- lan olacak padişahım" demiş, fakat çocuk kız olmuş. Padişah çok içerlemiş. Müneccimi çağı- np, "senin müneccimliğin sah- te; çocuğun oğlan olacağmı söy- lemiştin, kız oldu" diye azarla- yınca, müneccim, "Padişahım, ben çocuğunuzun kız olacağmı biliyordum, ama sizi üzmemek için 'oğlan olacak' demiştim, harem dairesinin kapısmm arka- sına bakarsanız, oraya, padişa- hın çocuğu kız olacak diye yaz- dığımı görürsünüz" demiş. Sayın özal da o müneccim gi- bi, ileride, koşullara göre, "Ben Iraklı Kürtlerin federasyon veya ayn devlet kurabileceklerini söylemiştim" diyebileceği gibi "Asla kurdurmayacağımızı söylemiştim" de diyebilecek du- rumdadır. — Sizce Türkiye açısından bu görüşlerin hangisi doğrudur? ECEVtT — Türkiye açısın- dan doğru olan, Irak'ın veya herhangi bir başka ülkenin içiş- lerine karışmamaktır. Bizim ne "Irak Kürtleri federasyon veya ayn devlet kurabilmeliler" de- meye ne de "kuramazlar, kur- durmayız" demeye hakkımız vardır. An'cak herhangi bir ülkede in- san haklan çiğneniyorsa, insan- lara zulüm ediliyorsa, bunlan eleştirme hakkımız olabilir. Fa- kat bu hakkı devlet olarak kul- lanabilmek için de kendi devle- timizin insan haklan bakımın- dan iyi sınav vermesi gerekir. Oysa bu sınavda karnemiz he- nüz yeterince iyi değil. Türkiye, bölge ülkelerinde de- mokrasi kültürünün yayılması- na da katkıda bulunabilir. Ama o konuda inandmcı ve etküi ola- bilmesi de öncelikle kendi de- mokrasisinin eksikliklerini gi- dermesine bağhdır. Şimdiki ka- dar tek adam yönetimi altına girmiş bir ülkenin Ortadoğu'da demokrasi öncülügüne kalkış- ması herhalde etkili ve inandı- ncı olamaz. Fakat eğer Türkiye insan haklan ve demokrasi ba- kımından eksikliklerini bir an önce giderirse bütün bölgede de- mokratikleşme çığınnı açabüir. StİRECEK G1ZLITUTANAKLARDAN141-142 VE 163 TARTIŞMASI Mesele,referandumla çöztilmezCANAN GEDİK ANKARA — ANAP grubundaki ge- çen yıl TCK'nın 141,142 ve 163. madde- lerinin kaldınlması ile ilgili tartışmala- nn son bölümünü tutanaklardan yayım- lamaya devam ediyoruz. Oltan Sungurlu (Adalet Bakanı): Ar- kadaşlanm, laiklik kelimesinin anayasa- dan kalkmasını ben düşünmüyorum, hiç düşünmüyorum. Düşüneniniz var mı (gürültüler). Fahir Sabuniş (Bursa Milletvekili): Mümkün değil ve zamanı değil. Oltan Sungurlu: Onda mutabık mı- yız? Fahir Sabuniş: Mutabıkız. Yüzde bin. (Güluşmeler) Mesut Yılmaz (eski bakan): Anayasa- da devletin laik olması demek, o devle- tin herhangi bir vatandaşının "Ben laik degilim" demesine engel değil. Öyle olur- sa o devlet demokratik olmaz. Yasin Bozkurt (ANAP Grup Başkan Vekili): Bu nedir yani, anlayamadık onu.. Bir beyanatında Cumhurbaşkammız, "Ben laik degilim, devlet laiktir" dedi. (Gürültüler) • Oltan Sungurlu: Anayasanın ilk 10 maddesinde değişiklik yapmayı düşün- müyoruz. Ne diyorsunuz? Yasin Bozkurt: Biz de dUşünmeyelim o zaman sayın bakanım. Oltan Sungurlu: Hiç değişiklik yap- madan bir şeye gidemezsiniz. Mesut Yılmaz: Anayasaya hiç dokun- madan biz bu maddelerin yeniden ted- vini suretiyle, bir arkadaşımın dediği gibi 'Dağ fare dogurdu' sonucuna değil, 'Türkiye'de düşünce suçunu kaldırdık' jsonucuna ulaşabiliriz. pat iptal ediyor. 1976 affı, 1980'i doğurdu. Zatıâliniz bakan olarak, parlamenter olarak bunu düşünmek mecburiyetindesiniz. Mesut Yılmaz: Efendim herhangi bi- risi, "Cumhuriyet kölüdür, saltanat ol- sa daha iyi olur." Bunun cezası 10 sene. Eğer ben bunu öğretmen olarak söyler- sem, bunun cezası 13,5 senedir. Eğer öğ- retmen olarak bu fikrimi gazetede yazar- Sungurlu Mesele benim gücümle olacak bir iş değil. Dinçerler Bu, Batıdan gelen baskıdır. Başka bir şey değil. Yılmaz Zamanın gerektirdiği adımı atalım. Bu büyük bir adım olamaz. Haydar Koyuncu (Konya Milletveki- sam bunun cezası 20 senedir. Bu doğru li): Saym bakan, yalnız bir şeyi unutu- yoruz, Anayasa Mahkemesi'nin 141,142 ve 163 e ayn ayn bakacağmı unutuyor- sunuz. Mesut Yılmaz: Anayasa Mahkemesi'- nin nasıl bakacağı faraziyesine göre biz burada yasama görevi vipamayız... Böy- le saçma şey olmaz.. Haydar Koyuncu: Tartışamayız, ama çıkardığımız kanunlann hepsini pat, pat, mu? Yani artık zamanın gerektirdiği adımı atalım diyorum. Ama bu büyük bir adım olamaz, bazılannın beklediği gibi bir adım olamaz, çünkü orada devletin ris- ki olur, devletin güvenüği tehlikeye girer. Vehbi Dinçerler (Devlet Bakanı): Şim- di eğer biz misak-ı milliyi, eğer Atatürk'ü gerçekten tespit ediyorsanız, ki bu ülke- nin birliğini tespit etmiş, sağlamıştır ar- kadaşlanyla beraber... Misak-ı millinin bütünlüğü için ve üniter devletin bekası için olaya bakmak lazım. ..Öyle ise bu ihtiyacı kim duyuyor, neresi duyuyor, yurtiçinden mi, yurtdışmdan mı talep ge- liyor? Bu 141,142 ve 163'le şuradaki he- yetin herhangi bir ilgisi ve korkusu ol- duğu kanaatinde degilim. Ihtiyacınuz da yok bizim. Bizim ihtiyacımız yok da ki- min ihtiyacı var, kimin için yapıyoruz? Bu, Batı'dan gelen baskıdır, başka bir şey değil.. Türkiye'de bu ihtiyacı duyan, bağıran şu anda bir grup var, SHP.. gel- sin iktidara yapsın efendim.. Niye biz SHP'nin istediği bir şeyi yapıyoruz. Ik- tisat felsefesini uygulamıyoruz, şu şu dü- şüncelerini uygulamıyoruz, ama bu ko- nudaki kanaatini uygulamaktan kendi- mizi sorumlu tutuyoruz. Oltan Sungurlu: ...Şimdi mesele be- nim irademdeki bir iş değildir. Benim gü- cümle olacak iş de değildir. Bizim par- tinin bu işe angaje olması lazım gelir ne yapılacaksa bir... Ikincisi bu mesele be- nim şahsi görüşüm referandum işi de de- ğildir. îki noktadan referandum işi de- ğildir. Eğer iş insan haklanyla ilgili bir meseleyse re"sen yapılması lazım gelir. BİTTİ KAMUOYUNA MEMURLARIN SENDİKALAŞMA MÜCADELESİ HEPİMİZİN MÜCADELESİDİR Varlığı bir avuç azınlığın emekçi halk yığınlarımız üzerindeki tahakkümünü simgeleyen siyasi iktidarın emek düşmanı, demokrasi dışı uygulamaları her geçen gün biraz daha dayanılmaz boyutlara ulaşmaktadır. Sahte demokratikleşme çığırtkanlıkları, antidemokratik baskı ve uygulamaların yoğunluğu karşisında inandırıcılığını tümüyle yitirmektedir. Geçim sıkıntısı içerisinde bunalan memur kardeşlerimizin grevli- sözleşmeli sendikal haklan için verdikleri mücadeleye siyasi iktidarın yaklaşımı, emek düşmanı politikalann son örneğidir. Dört memur sendikasının kapısına vurulan mühürler demokrasimize sürülen kara lekeler olarak haklı tepkilere neden olmuş, memur kardeşlerimiz güvenlik güçleriyle karşı karşıya getirilmiştir. Baskı ve yasaklar, memur kardeşlerimizin sendikalaşma, emekçi halkımızın demokrasi mücadelesini engelleyemeyecektir. Memurların sendikalaşma mücadelesini tüm gücümüzle destekliyor, kamuoyunu duyarlılığa ve dayanışmaya çağırıyoruz. BELEDİYE-İŞ, PETROL-İŞ, HAVA-İŞ, DERİ-İŞ, TÜMTİS BİLKENT ÜNİVERSİTESİ İŞLETME, İKTİSAT, ULUSLARARASI İLİŞKİLER İLE SİYAŞET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMLARINA BURSLU ÖĞRENCİ ALINACAKTIR. Aranan Şartlar: 1.1 Eylül 1991 tarihi itibariyle lisans programlarından en az iyi (4 üzerinden 3) derece ile mezun olmak. Ancak genel not ortalaması 2.5 ile 3 arasında olan adayların (işletme programına başvuranlar hariç), öğrenim harcından muaf olarak programa kabul edilme imkânı vardır. 2. İyi derecede İngilizce bilmek; 3. Kantitatif yöntemleri iyi bilmek. (Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi için gerekli değildir.) Burs alanlar öğrenim ücreti ödemezler ve ayda belli bir miktar bursa hak kazanırlar. Müracaatların 5 Nisan 1991 günü akşamına kadar, İş- letme programı için İşletme Enstitüsü'ne (Tel.: 266 41 37), diğerleri için Eko- nomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü'ne (Tel.: 266 40 OO'dan 1245) yapılması gerekmektedir. (Posta kodu 06533) Sınav tarihleri: İşletme : İktisat : Ulus. İlişkiler -. Kamu Yön. : 8 10 9 11 8 10 9 10 Nisan Nisan Nisan Nisan Nisan Nisan Nisan Nisan 1991 1991 1991 1991 1991 1991 1991 1991 10.00 9.30 14.00 14.00 14.00 14.00 10.00 14.00 (Yazıh) (Mülakat) (Yazıh) (Mülakat) (Yazılı) (Mülakat) (Yazıh) (Mülakat) POÜTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMETÇETİNKAYA Işini Bilen Malı Götürüyor... İSO (istanbul Sanayl Odası) ve EBSO (Ege Bölgesi Sa- nayi Odası) yüksek faiz ve kur politikasını eleştıriyor. Sana- yiciler, Merkez Bankası'nın engellemesiyle dotarın düşürül- mesine karşı çıkıyor. Paranın girdisinin yüzde yüzlere çık- masından yakınan sanayiciler kimi politikacılann da kulak- larını çınlatıyor: — Serbest piyasa ekonomisi adı altında bir yutturmaca- dır sürüp gidiyor... Ne diyor sanayiciler? İSO eski Başkanı Nurullah Gezgin "Bir günde yüzde 10 kur fark ediyor" deyip ekliyor: — ABD'den ses geliyor, Merkez Bankası müdahale edi- yor. Buradaki hadise kör tuttuğunu beceriyor... Malit Narin, daha ilginç bir yaklaşım getiriyor, freni tutma- yan ekonomiye: — İşini bilen malı götürüyor. Susanlar parasını alıyor, ko- nuşanlar cezasını çekiyor. Narin soruyor. "Yanlış nerede" diye. Ardından da yanıtını kendisi veriyor: — Yanlış sanayici olmakta. Devir ithalatçıların devri... İSO ve EBSO'da hükümetin kur ve para politikaları sert bir biçirnde eleştirtliyor. TOBB'nin 680 bin üyesinin eylem yapması, siyasal iktidarı uyarması görüşü ağırlık kazanıyor. Sanayiciler serbest pazar ekonomısinin, üikeyi dar boğaza soktuğunu söylüyor. Acaba bu çığlıklan, ekonominin dar boğaza girdiğini Özal ye ANAP görüyor mu? Bir koyup üç, on, yirmi almak masalı Özal'ın ABD gezisinden sonra kimin ne alacağını gostermi- yor mu? EBSO Başkanı Uğur Yüce, "Ekonomik önlem paketi'nin ivedi olarak uygulanmasını istiyor. Aynı zamanda ekonomi- nin düzlüğe çıkması "tek adam hastalığının" tedavi edilmesi için erken seçimin gerekli olduğu, tartışmalarda açıklık ka- zanıyor. ŞÖyte diyor Yüce: _ . . , , -MerkezBankas. Ekonomıdekırmızı Başkan. Ruştü sara- alarm çalıyor. İstanbul coğlu, döviz rezervi 1 İ7m ir 'Hf> <tanavirilf*r milyon dolar azalır, ve- v © IZmirae SanayiClier rilen krediler 2 trilyonu ve İŞadamlari hÜkÜmefl aşarsa kıyamet günü JU H yakındır demişti. Şu anda döviz rezervleri 2 milyar dolar azal- cÖZÜmÜnÜn mış, Hazine avansı 5 V^ u "'"'.'"."' .. ... „ trilyona çıkmıştır. Sa- eKOnOmMin OUZİUge racoğlu'nun dedjkleri ç / ^ m a S / jçjn gereke nüiiçindeyiz. ame 9 l H Hacın,erkenseçim Egeii sanayici. ve olduğunu vurguluvorlar. işadamları TUSIAD » » * - raporuna farklı bakıyorlar. Enflasyonu "kişisel sorun yaptı- ğını söyleyen, ABD'den erken seçim için ekonomik yardım isteyen" Devlet Bakanı Güneş Taner'e, "Sadaka toplanarak ekonomi düzeltilmez " diyen sanayiciler şöyie konuşuyor: — Askeri, ülke zor günlere girdiğinde yönetime el koya- biliyor. Avukatlara ilişkin ters bir karar alındığında cüppele- rini giyip sokağa dökülebiliyoriar. Biz yollara dökülrneyiz, yö- netime el koymayız ama sesimizi duyurabiliriz. TÜSIAD is- tanbul'daki 3-5 holdingin kârını alarak ekonominin aynasını çıkardık diyor. Yanlış. Fabrikalar kapanıyor, işsizler sokağa , atılıyor... Evet, ekonomide kırmızı alarm çalıyor. İstanbul ve İzmir- de sanayiciler ve işadamları hûkümeti uyanyor. Tek adam hastalığına çözümün, ekonominin düzlüğe çıkması için ge- reken ilacın, erken seçim olduğunu vurguluyorlar... Binlerce işçi, kapanan fabrikalar, toplusözleşmeler nede- niyle aç ve perişan. Sanayici dövizde yaşanan skandal ne- deniyle'şaşkın. Memur, emekli, dul ve yetim, kuru fasulye- nin kilosunun 7 bin lira olduğu bir ülkede enflasyon cana- varının dişleri arasında sıkışıp kalmış. Tarım kesımi kan yiti- riyor, banka borçlannı ödeyemiyor. Çünkü ürünün parasını alamamış. işte 12 Eylül'ün baskıcı yasalanyla halk desteğinden yok- sun ANAP iktidarı... Evet, Özal ve ANAP bugün Türkiye'yi bu duruma getirdi. Sakat ekonomi sanayiciyi içinden çıkılmaz, fabrika kapattı- ran bir konuma itti. Kurtuluş yolu yok mu? Elbet var Halk desteğinden yoksun bir siyasal iktıdar, bir erken seçimde gereken dersi alacak. Kandırmacalar bir nok- tada gerçeğin kendisi. Bir koyup üç, on, yirmi almak düşüyle serbest pazar ekonomisi yürümüyor... Örnek mi? İşte sanayicilerin çığlıkları... sozen, lııoııııye şikâyet edildi YALÇIN ÇAKIR SHP İstanbul eski 11 Yöne- tim Kurulu üyesi tbrahim Ur- han, SHP Genel Merkezi'ne başvurarak istanbul Büyükşe- hir Belediye Başkanı Nurettin Sözen'in "Partiye zarar verdiği ve oy kaybına yol açtığı" sav- lanyla "partiden ihracı" iste- miyle Merkez Disiplin Kurulu1 na sevkini istedi. Urhan, 26 man yerel seçimleri öncesi hal- ka verilen sözleri de sıraladığı düekçesinde Sözen'i SHP Ge- nel Başkanı Erdal İnönü'ye "Bedrettin Dalan kompleksin- den kurtulamadı" diye şikâyet etti. Urhan'ın savları arasında, "Sözünde durmamak, kötii kadrolarla çalışmak, örgütle çatışmak, yeşil alanlan yok et- mek, kaynak yaratamamak ve imar planlannda hata yaparak kent profilini bozmak" yer al- dı. Sözen, savlamada bulunan- lann bunları ispatlamak duru- munda olduğunu belirterek "konuşmaya gerek olmadığınr söyledi... SHP'nin tstanbul'daki oy oranlarıyla ilgili olarak yapılan kamuoyu araştırmaları sonrası adı gündemde olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen'i Genel Merkez ve Genel Başkan İnönü'ye şikâ- yet eden mühendis tbrahim Ur- han, dilekçesinin alındığına da- ir cevabi yazının kendisine ulaş- tığını söyledi. Urhan'ın 2.5 say- falık daha çok "şikâyef'lerden oluşan dilekçesinde eleştirilerini ağır bir dille yaptığı dikkat et- ti. "inatçı, kılını kıpırdatma- mak, yaka silktirdi, kaUetti" gi- bi tanımlamalann kullanıldığı başvuru metninde Urhan, ilk olarak 26 mart yerel seçimleri öncesi halka parti tarafından verilen sözleri sıraladı. Daha sonra da savları gerekçeleriyle birlikte anlattı. Bu savlar özet- le şöyle: • Sayın Sözen'in secildikten sonra kent halkına taahhiit et- tiğimiz vaatlerin hiçbirisini 2 >> lını doldurmasına rağmen yeri- ne getirdiğini söylemek müm- kün değildir. • İstanbul halkına deneyim- siz kadrolarla inatla hizmet wr- meye devam etmektedir. Bu kadrolarla partinin yüzde 29'un üzerindeki oy oranını kamuo- yu yoklamaları sonucu yüzde 7.6 lara düşürmüştür. • Sayın Sözen'e il yönetimi- nin düzenlemis olduğu 2. Da- nışma Kunıltayı toplantısında örgütun bu kadrolarla İstanbul halkına vaat etıigimiz projele- ri yerine getirmesinin mümkün olamayacağının ısrarla belirtil- mesine rağmen, Sözen kılını kı- pırdatmamış olup kendi bildi- ğinde devam etmektedir. • Belediye Başkanı başkan- lıkla ilgili görevini yürütmesi gerekirken örgütle sürekli çatı- şan bir tablo serçilemektedir. Partimizin tüm üyeleri Sözen1 in inatçı tutumundan yaka sil- ker hale gelmiştir. • İstanbul kentinin imar planlarını kent dokusunu göz önüne almadan eski yerleşim yerlerine yüksek irtifa hakkı ve- rerek kentin vapısal dokusunu bozduğu gibi binalann statik hesaplannı ve altyapılannı kal- dırıp kaldırmayacağını göz önüne almadan bu tür bilinç- siz uygulamalar yapmıştır ve güzelim İstanbul'u katletmişür. • Sayın Sözen, 'Yeşil alanla- n sonuna kadar koruyacağım' demesine rağmen maalesef ken- ti katledercesine tüm yeşil alan- lan imara açmıştır. • İnatçı tutumu yiızünden bugüne kadar İstanbul halkına kaynak yaratarak hiçbir hizmet vermiş değildir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle