Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/4
ABD
vesayeti
• ANKARA (UBA) —
Sosyaldemokrat Halkçı
Parti îçel Milletvekili ve
TBMM Dış İlişkiler
Komisyonu üyesi İstemihan
Talay, Türkiye ile ABD
arasındaki stratejik
işbirliğinin "ABD
vesayetinde bir yönetim
sonucunu getireceğini"
söyledi. Talay, Türkiye'nin
ABD karşısında kullanacağı
bir kozu olmadığını
belirterek bu nedenle
"emreden ve emir alan
ülke" ilişkisinin ortaya
çıkacağını öne sürdü.
YunanTVsinde
Türkiye
• tZMİR (Cumhuriyet Ege
Bürosu) — Yunan
Televizyonu'nun ERT-1
kanalında önceki gün
akşam "Türk Ikilemi" adlı
bir program yayımlandı. Bu
programda SHP, DYP, SBP
genel başkanlan, Maliye ve
Gümrük Bakaru Adnan
Kahveci ile bazı politikacı
ve yazarlar çeşitli
görüşlerini dile getirdiler.
Aris Abacı'nın hazırladığı
programda Türkiye'de
siyasal dengeler, Körfez
savaşı sonrası Türkiye
ekonomisi, Batı ve Islam,
Kıbns sorunu, Türk-Yunan
ilişkileri ve Kürt sorunu
konulan gündeme getirildi.
Türban ve
Sayıştay davası
• ANKARA (AA) —
Anayasa Mahkemesi,
kamuoyunda Türban Yasası
olarak adlandınlan,
yükseköğretim
kurumlarında kılık kıyafet
serbestisini ve bu konuda
daha önce verilen disiplin
cezalarınm kaldınlmasını
öngören yasanın iptali
istemiyle, SHP'nin yaptığı
başvurunun 3 nisan
çarşamba günü "esas"
yönünden incelenmesini
kararlaştırdı. Yetkililerden
alınan bilgiye göre yüksek
mahkeme, SHP'nin,
Sayıştay Yasası'nda son
yapılan değişikliğin iptali
istemli başvurusunun da 10
nisan çarşamba gunü esas
yönünden göruşülmesini
karara bağiadı. Her iki yasa
ile ilgili iptal başvurusu,
Anayasa Mahkemesi'nin 28
mart gundeminde yer
alıyordu.
Açlıkgrevi
sonaerdi
• KOCAELİ (AA) —
Izmit'te, Yıldız Üniversitesi
Kocaeli Muhendislik
Fakültesi öğrencilerinin bir
haftadır sürdürdükleri açlık
grevi sona erdi. Nevruz
kutlamaları sırasında
gözaltına alınan 4
arkadaşmın serbest
bırakılmasını isteyen 25
öğrenci, 22 mart cuma
günü başlattıklan açlık
grevini dün akşam sona
erdirdiklerini açıkladılar.
HABERLER 30 MART 1991
DSP GenelBaşkanı Kürt sorununu Cumhuriyet'e değerlendirdi
1 litikaları tutarsız
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) — DSP Genel Başkanı
Biilent Ecevit, Cumhurbaşkanı
Turgut Özal'ın Irak'ın siyasi ge-
leceği konusundaki açıklamala-
rını eleştirerek, "Şimdîki kadar
tek adam yönetimi âltına girmiş
bir ülkenin Ortadogu'da de-
mokrasi öncülügüne kalkışma-
sı herhalde etkili ve inandıncı
olmaz" dedi.
Cumhurbaşkanı'nın Irak
Kürtlerinin bir federasyon kur-
masını özendirir nitelikteki söz-
lerini de "çok sakıncalı" olarak
nitelendiren DSP lideri, "Böyle
girişimler ve düzenlemeler, bir
bumerang gibi geri döniıp Tür-
kiye'yi de vurur. Nitekim öyle
oldu" dedi.
— Sayın Cumhurbaşkanı bazı
Iraku Kürt muhalefet liderieriyte
Ankara'da ust diizeyli göriişme-
ler yaptırdı; Irak'ta bir federas-
yon kurulmasına veya Iraklı
Kttrtlerin ayn bir devlet kurrna-
larına ilişkin açıklamalarda bu-
lundu. Bunlan nastl değeriendi-
riyorsunuz?
'ECEVİT — Irakh Kürt lider-
leriyle Ankara'da yapüan görüş-
meler üzerine, Türkiye bu kom-
şu Ulkenin içini karıştırmak is-
tiyormuş gibi bir izlenim doğdu.
Sayın Özal'ın, Irak'ta bir fede-
rasyon kurulmasını, halta Irak
Kürtlerinin ayn bir devlet kur-
malarını özendirirmiş gibi söz-
ler söylemesi de çok sakmcalıy-
dı. Böyle girişimler ve düzenle-
meler, bir bumerang gibi geri
dönüp Türkiye'yi de vurur. Ni-
tekim öyle oldu. Sayın Özal'ın
sözlerinin hemen ardından,
Irakh Kürt liderleri, "öyleyse
Türkiye'de de federasyon
kurulmalı" veya "Iraklı Kürtle-
rin kuracaklan ayn devlete
Türkiye'nin güneydogusu da
katılmah" yollu demeçler ver-
meye başladılar. Bu gelişmeler-
le birlikte, Belçika Parlamento-
su'nda, Avrupa
Parlamentosu'nda, Türkiye'nin
içişlerine kanşma eğilimi göste-
ren kararlar alındı. Batı Avru-
pa'nın bazı siyasal çevrelerinde,
Turkiye'nin bölünmesini öngö-
ren Sevr Anlaşması'nı diriltme
çabalan açığa vuruldu.
Türkiye'deki bölücü eylemler
de bir durgunluk dönemine gir-
mişken, yeniden canlamp hız-
landı.
Ecevit, tüzel anlamda "sorumsuz
plmasına karşın Ö2al'ın"Bakanlar
Kurulu'nu, MGK'yı ve TBMM'
yi devre dışı bırakarak ulusal
birliği, devlet ve ülke
bütünlüğünü doğrudan
ilgilendiren en yaşamsal
konularda bile kendi başına
politikalar oluşturup
uygulamaya kalkıştığını"
söyledi.
Ecevit, "Buna asla
izin verilemez" dedi.
— Türkiye'de bazı kimseler
diyorlar ki Irakh Kürt muhale-
fet liderleriyle İngfltere, ABD gi-
bi ülkelerin yetkilileri görüştü-
Jüne göre, Türkiye'nin de ben-
zer nitelikte göruşmeler yapması
dogal karşılanmalıdır! Bu açı-
dan ne düşünüyorsunuz?
ECEVtT — Böyle bir benzet-
me çok yanhş. Çünkü Iraklı
Kürtlerin İngiltere'ye, ABD'ye
veya herhangi bir Batı Avrupa
Ulİcesine yönelik iddialan amaç-
lan yok; ama Türkiye'ye yöne-
lik iddialan, amaçlan olduğunu
açıkça söylüyorlar.
Türk Dışişleri ve MİT yetki-
lileri, IRA'nın, yani Irlanda Kur-
tuluş Ordusu'nun liderleriyle,
Korsika'daki veya Bask'taki ay-
rılıkçı hareketlerin liderleriyle
veya ABD'de zaman zaman di-
renişe geçen Kızılderüi grupla-
rın liderleriyle ilişkiler kurup
yüksek düzeyli görüşmeler yap-
sa, herhalde Batılı dostlarımız
bunlan doğal karşılamazlar.
— Son gelişmeler, Türkiye'de
Kürt sorunuyla ilgili yeni bir po-
litika oluşturulmaya başlandıgı-
nı mı gösteriyor?
ECEVtT — Eğer Türkiye, tek
adamın kişisel kararlarıyla yö-
netilen bir ülke değil de ciddi bir
hukuk devleti ise ki öyledir, bu
tür politikalan, yetkili devlet or-
ganlarının katılımıyla oluştur-
mak gerekir.
Oysa, tüzel anlamda
"sorumsuz" olmasına karşın,
Cumhurbaşkanı Özal, Bakanlar
Kurulu'nu da Milli Güvenlik
Kurulu'nu da Büyük Millet
Meclisi'ni de atlayarak, devre dı-
şı bırakarak, ulusal birliğimizi,
devlet ve ülke bütünlüğümüzü
doğrudan ilgilendiren en yaşam-
sal konularda bile, kendi başına
politikalar oluşturup uygulama-
ya kalkışıyor. Buna asla izin ve-
rılemez.
Üstelik Sayın Özal, kendi ba-
şına oluşturmaya kalkıştığı po-
litikalarda da çok tutarsız. Bir
gün Irak'ta federasyon kurulma-
sını savunuyor, birkaç gün son-
ra tersini söylüyor. Bir gün Irakh
Kürtlerin ayn bir devlet kurma-
lannı destekler nitelikte demeç-
ler veriyor; birkaç gün sonra
Türkiye^nin bunu kabul edeme-
yeceğini söylüyor.
Cumhurbaşkanı'nın, Irak için
federasyon veya ayn devlet teani
savunduğu günlerde, başbakan
tam tersini söylüyor.
Bunlann hangisi devlet poli-
tikasıdır, belli değil.
— Cumhurbaşkanı kendi
Körfez politikasının haklı ve
doğru çıktığını belirtiyor...
ECEVtT — Sayın Özal, hikâ-
yedeki müneccime benziyor: Eş-
lerinin birinden çocuk bekleyen
padişah, münecciraine, "Yeni
doğacak çocuğum oğlan mı kız
mı olacak" diye sormuş. Padi-
şahın oğlan çocuğu istediğini bi-
len müneccim, "Çocuğunuz oğ-
lan olacak padişahım" demiş,
fakat çocuk kız olmuş. Padişah
çok içerlemiş. Müneccimi çağı-
np, "senin müneccimliğin sah-
te; çocuğun oğlan olacağmı söy-
lemiştin, kız oldu" diye azarla-
yınca, müneccim, "Padişahım,
ben çocuğunuzun kız olacağmı
biliyordum, ama sizi üzmemek
için 'oğlan olacak' demiştim,
harem dairesinin kapısmm arka-
sına bakarsanız, oraya, padişa-
hın çocuğu kız olacak diye yaz-
dığımı görürsünüz" demiş.
Sayın özal da o müneccim gi-
bi, ileride, koşullara göre, "Ben
Iraklı Kürtlerin federasyon veya
ayn devlet kurabileceklerini
söylemiştim" diyebileceği gibi
"Asla kurdurmayacağımızı
söylemiştim" de diyebilecek du-
rumdadır.
— Sizce Türkiye açısından bu
görüşlerin hangisi doğrudur?
ECEVtT — Türkiye açısın-
dan doğru olan, Irak'ın veya
herhangi bir başka ülkenin içiş-
lerine karışmamaktır. Bizim ne
"Irak Kürtleri federasyon veya
ayn devlet kurabilmeliler" de-
meye ne de "kuramazlar, kur-
durmayız" demeye hakkımız
vardır.
An'cak herhangi bir ülkede in-
san haklan çiğneniyorsa, insan-
lara zulüm ediliyorsa, bunlan
eleştirme hakkımız olabilir. Fa-
kat bu hakkı devlet olarak kul-
lanabilmek için de kendi devle-
timizin insan haklan bakımın-
dan iyi sınav vermesi gerekir.
Oysa bu sınavda karnemiz he-
nüz yeterince iyi değil.
Türkiye, bölge ülkelerinde de-
mokrasi kültürünün yayılması-
na da katkıda bulunabilir. Ama
o konuda inandmcı ve etküi ola-
bilmesi de öncelikle kendi de-
mokrasisinin eksikliklerini gi-
dermesine bağhdır. Şimdiki ka-
dar tek adam yönetimi altına
girmiş bir ülkenin Ortadoğu'da
demokrasi öncülügüne kalkış-
ması herhalde etkili ve inandı-
ncı olamaz. Fakat eğer Türkiye
insan haklan ve demokrasi ba-
kımından eksikliklerini bir an
önce giderirse bütün bölgede de-
mokratikleşme çığınnı açabüir.
StİRECEK
G1ZLITUTANAKLARDAN141-142 VE 163 TARTIŞMASI
Mesele,referandumla çöztilmezCANAN GEDİK
ANKARA — ANAP grubundaki ge-
çen yıl TCK'nın 141,142 ve 163. madde-
lerinin kaldınlması ile ilgili tartışmala-
nn son bölümünü tutanaklardan yayım-
lamaya devam ediyoruz.
Oltan Sungurlu (Adalet Bakanı): Ar-
kadaşlanm, laiklik kelimesinin anayasa-
dan kalkmasını ben düşünmüyorum, hiç
düşünmüyorum. Düşüneniniz var mı
(gürültüler).
Fahir Sabuniş (Bursa Milletvekili):
Mümkün değil ve zamanı değil.
Oltan Sungurlu: Onda mutabık mı-
yız?
Fahir Sabuniş: Mutabıkız. Yüzde bin.
(Güluşmeler)
Mesut Yılmaz (eski bakan): Anayasa-
da devletin laik olması demek, o devle-
tin herhangi bir vatandaşının "Ben laik
degilim" demesine engel değil. Öyle olur-
sa o devlet demokratik olmaz.
Yasin Bozkurt (ANAP Grup Başkan
Vekili): Bu nedir yani, anlayamadık onu..
Bir beyanatında Cumhurbaşkammız,
"Ben laik degilim, devlet laiktir" dedi.
(Gürültüler) •
Oltan Sungurlu: Anayasanın ilk 10
maddesinde değişiklik yapmayı düşün-
müyoruz. Ne diyorsunuz?
Yasin Bozkurt: Biz de dUşünmeyelim
o zaman sayın bakanım.
Oltan Sungurlu: Hiç değişiklik yap-
madan bir şeye gidemezsiniz.
Mesut Yılmaz: Anayasaya hiç dokun-
madan biz bu maddelerin yeniden ted-
vini suretiyle, bir arkadaşımın dediği gibi
'Dağ fare dogurdu' sonucuna değil,
'Türkiye'de düşünce suçunu kaldırdık'
jsonucuna ulaşabiliriz.
pat iptal ediyor.
1976 affı, 1980'i doğurdu. Zatıâliniz
bakan olarak, parlamenter olarak bunu
düşünmek mecburiyetindesiniz.
Mesut Yılmaz: Efendim herhangi bi-
risi, "Cumhuriyet kölüdür, saltanat ol-
sa daha iyi olur." Bunun cezası 10 sene.
Eğer ben bunu öğretmen olarak söyler-
sem, bunun cezası 13,5 senedir. Eğer öğ-
retmen olarak bu fikrimi gazetede yazar-
Sungurlu Mesele benim gücümle olacak bir iş değil.
Dinçerler Bu, Batıdan gelen baskıdır. Başka bir şey
değil.
Yılmaz Zamanın gerektirdiği adımı atalım. Bu büyük bir
adım olamaz.
Haydar Koyuncu (Konya Milletveki- sam bunun cezası 20 senedir. Bu doğru
li): Saym bakan, yalnız bir şeyi unutu-
yoruz, Anayasa Mahkemesi'nin 141,142
ve 163 e ayn ayn bakacağmı unutuyor-
sunuz.
Mesut Yılmaz: Anayasa Mahkemesi'-
nin nasıl bakacağı faraziyesine göre biz
burada yasama görevi vipamayız... Böy-
le saçma şey olmaz..
Haydar Koyuncu: Tartışamayız, ama
çıkardığımız kanunlann hepsini pat, pat,
mu?
Yani artık zamanın gerektirdiği adımı
atalım diyorum. Ama bu büyük bir adım
olamaz, bazılannın beklediği gibi bir
adım olamaz, çünkü orada devletin ris-
ki olur, devletin güvenüği tehlikeye girer.
Vehbi Dinçerler (Devlet Bakanı): Şim-
di eğer biz misak-ı milliyi, eğer Atatürk'ü
gerçekten tespit ediyorsanız, ki bu ülke-
nin birliğini tespit etmiş, sağlamıştır ar-
kadaşlanyla beraber... Misak-ı millinin
bütünlüğü için ve üniter devletin bekası
için olaya bakmak lazım. ..Öyle ise bu
ihtiyacı kim duyuyor, neresi duyuyor,
yurtiçinden mi, yurtdışmdan mı talep ge-
liyor? Bu 141,142 ve 163'le şuradaki he-
yetin herhangi bir ilgisi ve korkusu ol-
duğu kanaatinde degilim. Ihtiyacınuz da
yok bizim. Bizim ihtiyacımız yok da ki-
min ihtiyacı var, kimin için yapıyoruz?
Bu, Batı'dan gelen baskıdır, başka bir
şey değil.. Türkiye'de bu ihtiyacı duyan,
bağıran şu anda bir grup var, SHP.. gel-
sin iktidara yapsın efendim.. Niye biz
SHP'nin istediği bir şeyi yapıyoruz. Ik-
tisat felsefesini uygulamıyoruz, şu şu dü-
şüncelerini uygulamıyoruz, ama bu ko-
nudaki kanaatini uygulamaktan kendi-
mizi sorumlu tutuyoruz.
Oltan Sungurlu: ...Şimdi mesele be-
nim irademdeki bir iş değildir. Benim gü-
cümle olacak iş de değildir. Bizim par-
tinin bu işe angaje olması lazım gelir ne
yapılacaksa bir... Ikincisi bu mesele be-
nim şahsi görüşüm referandum işi de de-
ğildir. îki noktadan referandum işi de-
ğildir. Eğer iş insan haklanyla ilgili bir
meseleyse re"sen yapılması lazım gelir.
BİTTİ
KAMUOYUNA
MEMURLARIN
SENDİKALAŞMA MÜCADELESİ
HEPİMİZİN MÜCADELESİDİR
Varlığı bir avuç azınlığın emekçi halk yığınlarımız üzerindeki
tahakkümünü simgeleyen siyasi iktidarın emek düşmanı, demokrasi
dışı uygulamaları her geçen gün biraz daha dayanılmaz boyutlara
ulaşmaktadır.
Sahte demokratikleşme çığırtkanlıkları, antidemokratik baskı ve
uygulamaların yoğunluğu karşisında inandırıcılığını tümüyle
yitirmektedir.
Geçim sıkıntısı içerisinde bunalan memur kardeşlerimizin grevli-
sözleşmeli sendikal haklan için verdikleri mücadeleye siyasi
iktidarın yaklaşımı, emek düşmanı politikalann son örneğidir.
Dört memur sendikasının kapısına vurulan mühürler
demokrasimize sürülen kara lekeler olarak haklı tepkilere neden
olmuş, memur kardeşlerimiz güvenlik güçleriyle karşı karşıya
getirilmiştir.
Baskı ve yasaklar, memur kardeşlerimizin sendikalaşma, emekçi
halkımızın demokrasi mücadelesini engelleyemeyecektir.
Memurların sendikalaşma mücadelesini tüm gücümüzle destekliyor,
kamuoyunu duyarlılığa ve dayanışmaya çağırıyoruz.
BELEDİYE-İŞ, PETROL-İŞ, HAVA-İŞ,
DERİ-İŞ, TÜMTİS
BİLKENT ÜNİVERSİTESİ
İŞLETME, İKTİSAT, ULUSLARARASI
İLİŞKİLER İLE SİYAŞET BİLİMİ VE KAMU
YÖNETİMİ YÜKSEK LİSANS
PROGRAMLARINA BURSLU ÖĞRENCİ
ALINACAKTIR.
Aranan Şartlar:
1.1 Eylül 1991 tarihi itibariyle lisans programlarından en az iyi (4 üzerinden
3) derece ile mezun olmak. Ancak genel not ortalaması 2.5 ile 3 arasında
olan adayların (işletme programına başvuranlar hariç), öğrenim harcından
muaf olarak programa kabul edilme imkânı vardır.
2. İyi derecede İngilizce bilmek;
3. Kantitatif yöntemleri iyi bilmek. (Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi için
gerekli değildir.) Burs alanlar öğrenim ücreti ödemezler ve ayda belli bir miktar
bursa hak kazanırlar. Müracaatların 5 Nisan 1991 günü akşamına kadar, İş-
letme programı için İşletme Enstitüsü'ne (Tel.: 266 41 37), diğerleri için Eko-
nomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü'ne (Tel.: 266 40 OO'dan 1245) yapılması
gerekmektedir. (Posta kodu 06533)
Sınav tarihleri:
İşletme :
İktisat :
Ulus. İlişkiler -.
Kamu Yön. :
8
10
9
11
8
10
9
10
Nisan
Nisan
Nisan
Nisan
Nisan
Nisan
Nisan
Nisan
1991
1991
1991
1991
1991
1991
1991
1991
10.00
9.30
14.00
14.00
14.00
14.00
10.00
14.00
(Yazıh)
(Mülakat)
(Yazıh)
(Mülakat)
(Yazılı)
(Mülakat)
(Yazıh)
(Mülakat)
POÜTİKA GÜNLÜĞÜ
HİKMETÇETİNKAYA
Işini Bilen Malı
Götürüyor...
İSO (istanbul Sanayl Odası) ve EBSO (Ege Bölgesi Sa-
nayi Odası) yüksek faiz ve kur politikasını eleştıriyor. Sana-
yiciler, Merkez Bankası'nın engellemesiyle dotarın düşürül-
mesine karşı çıkıyor. Paranın girdisinin yüzde yüzlere çık-
masından yakınan sanayiciler kimi politikacılann da kulak-
larını çınlatıyor:
— Serbest piyasa ekonomisi adı altında bir yutturmaca-
dır sürüp gidiyor...
Ne diyor sanayiciler?
İSO eski Başkanı Nurullah Gezgin "Bir günde yüzde 10
kur fark ediyor" deyip ekliyor:
— ABD'den ses geliyor, Merkez Bankası müdahale edi-
yor. Buradaki hadise kör tuttuğunu beceriyor...
Malit Narin, daha ilginç bir yaklaşım getiriyor, freni tutma-
yan ekonomiye:
— İşini bilen malı götürüyor. Susanlar parasını alıyor, ko-
nuşanlar cezasını çekiyor.
Narin soruyor. "Yanlış nerede" diye. Ardından da yanıtını
kendisi veriyor:
— Yanlış sanayici olmakta. Devir ithalatçıların devri...
İSO ve EBSO'da hükümetin kur ve para politikaları sert
bir biçirnde eleştirtliyor. TOBB'nin 680 bin üyesinin eylem
yapması, siyasal iktidarı uyarması görüşü ağırlık kazanıyor.
Sanayiciler serbest pazar ekonomısinin, üikeyi dar boğaza
soktuğunu söylüyor.
Acaba bu çığlıklan, ekonominin dar boğaza girdiğini Özal
ye ANAP görüyor mu? Bir koyup üç, on, yirmi almak masalı
Özal'ın ABD gezisinden sonra kimin ne alacağını gostermi-
yor mu?
EBSO Başkanı Uğur Yüce, "Ekonomik önlem paketi'nin
ivedi olarak uygulanmasını istiyor. Aynı zamanda ekonomi-
nin düzlüğe çıkması "tek adam hastalığının" tedavi edilmesi
için erken seçimin gerekli olduğu, tartışmalarda açıklık ka-
zanıyor.
ŞÖyte diyor Yüce: _ . . , ,
-MerkezBankas. Ekonomıdekırmızı
Başkan. Ruştü sara- alarm çalıyor. İstanbul
coğlu, döviz rezervi 1 İ7m
ir
'Hf> <tanavirilf*r
milyon dolar azalır, ve-
v
© IZmirae SanayiClier
rilen krediler 2 trilyonu ve İŞadamlari hÜkÜmefl
aşarsa kıyamet günü JU H
yakındır demişti. Şu
anda döviz rezervleri
2 milyar dolar azal- cÖZÜmÜnÜn
mış, Hazine avansı 5 V^
u
"'"'.'"."' .. ... „
trilyona çıkmıştır. Sa- eKOnOmMin OUZİUge
racoğlu'nun dedjkleri ç / ^ m a S /
jçjn
gereke
nüiiçindeyiz.
ame 9 l H
Hacın,erkenseçim
Egeii sanayici. ve olduğunu vurguluvorlar.
işadamları TUSIAD » » * -
raporuna farklı bakıyorlar. Enflasyonu "kişisel sorun yaptı-
ğını söyleyen, ABD'den erken seçim için ekonomik yardım
isteyen" Devlet Bakanı Güneş Taner'e, "Sadaka toplanarak
ekonomi düzeltilmez " diyen sanayiciler şöyie konuşuyor:
— Askeri, ülke zor günlere girdiğinde yönetime el koya-
biliyor. Avukatlara ilişkin ters bir karar alındığında cüppele-
rini giyip sokağa dökülebiliyoriar. Biz yollara dökülrneyiz, yö-
netime el koymayız ama sesimizi duyurabiliriz. TÜSIAD is-
tanbul'daki 3-5 holdingin kârını alarak ekonominin aynasını
çıkardık diyor. Yanlış. Fabrikalar kapanıyor, işsizler sokağa
, atılıyor...
Evet, ekonomide kırmızı alarm çalıyor. İstanbul ve İzmir-
de sanayiciler ve işadamları hûkümeti uyanyor. Tek adam
hastalığına çözümün, ekonominin düzlüğe çıkması için ge-
reken ilacın, erken seçim olduğunu vurguluyorlar...
Binlerce işçi, kapanan fabrikalar, toplusözleşmeler nede-
niyle aç ve perişan. Sanayici dövizde yaşanan skandal ne-
deniyle'şaşkın. Memur, emekli, dul ve yetim, kuru fasulye-
nin kilosunun 7 bin lira olduğu bir ülkede enflasyon cana-
varının dişleri arasında sıkışıp kalmış. Tarım kesımi kan yiti-
riyor, banka borçlannı ödeyemiyor. Çünkü ürünün parasını
alamamış.
işte 12 Eylül'ün baskıcı yasalanyla halk desteğinden yok-
sun ANAP iktidarı...
Evet, Özal ve ANAP bugün Türkiye'yi bu duruma getirdi.
Sakat ekonomi sanayiciyi içinden çıkılmaz, fabrika kapattı-
ran bir konuma itti.
Kurtuluş yolu yok mu?
Elbet var Halk desteğinden yoksun bir siyasal iktıdar, bir
erken seçimde gereken dersi alacak. Kandırmacalar bir nok-
tada gerçeğin kendisi. Bir koyup üç, on, yirmi almak düşüyle
serbest pazar ekonomisi yürümüyor...
Örnek mi?
İşte sanayicilerin çığlıkları...
sozen, lııoııııye
şikâyet edildi
YALÇIN ÇAKIR
SHP İstanbul eski 11 Yöne-
tim Kurulu üyesi tbrahim Ur-
han, SHP Genel Merkezi'ne
başvurarak istanbul Büyükşe-
hir Belediye Başkanı Nurettin
Sözen'in "Partiye zarar verdiği
ve oy kaybına yol açtığı" sav-
lanyla "partiden ihracı" iste-
miyle Merkez Disiplin Kurulu1
na sevkini istedi. Urhan, 26
man yerel seçimleri öncesi hal-
ka verilen sözleri de sıraladığı
düekçesinde Sözen'i SHP Ge-
nel Başkanı Erdal İnönü'ye
"Bedrettin Dalan kompleksin-
den kurtulamadı" diye şikâyet
etti. Urhan'ın savları arasında,
"Sözünde durmamak, kötii
kadrolarla çalışmak, örgütle
çatışmak, yeşil alanlan yok et-
mek, kaynak yaratamamak ve
imar planlannda hata yaparak
kent profilini bozmak" yer al-
dı. Sözen, savlamada bulunan-
lann bunları ispatlamak duru-
munda olduğunu belirterek
"konuşmaya gerek olmadığınr
söyledi...
SHP'nin tstanbul'daki oy
oranlarıyla ilgili olarak yapılan
kamuoyu araştırmaları sonrası
adı gündemde olan İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı
Nurettin Sözen'i Genel Merkez
ve Genel Başkan İnönü'ye şikâ-
yet eden mühendis tbrahim Ur-
han, dilekçesinin alındığına da-
ir cevabi yazının kendisine ulaş-
tığını söyledi. Urhan'ın 2.5 say-
falık daha çok "şikâyef'lerden
oluşan dilekçesinde eleştirilerini
ağır bir dille yaptığı dikkat et-
ti. "inatçı, kılını kıpırdatma-
mak, yaka silktirdi, kaUetti" gi-
bi tanımlamalann kullanıldığı
başvuru metninde Urhan, ilk
olarak 26 mart yerel seçimleri
öncesi halka parti tarafından
verilen sözleri sıraladı. Daha
sonra da savları gerekçeleriyle
birlikte anlattı. Bu savlar özet-
le şöyle:
• Sayın Sözen'in secildikten
sonra kent halkına taahhiit et-
tiğimiz vaatlerin hiçbirisini 2 >>
lını doldurmasına rağmen yeri-
ne getirdiğini söylemek müm-
kün değildir.
• İstanbul halkına deneyim-
siz kadrolarla inatla hizmet wr-
meye devam etmektedir. Bu
kadrolarla partinin yüzde 29'un
üzerindeki oy oranını kamuo-
yu yoklamaları sonucu yüzde
7.6 lara düşürmüştür.
• Sayın Sözen'e il yönetimi-
nin düzenlemis olduğu 2. Da-
nışma Kunıltayı toplantısında
örgütun bu kadrolarla İstanbul
halkına vaat etıigimiz projele-
ri yerine getirmesinin mümkün
olamayacağının ısrarla belirtil-
mesine rağmen, Sözen kılını kı-
pırdatmamış olup kendi bildi-
ğinde devam etmektedir.
• Belediye Başkanı başkan-
lıkla ilgili görevini yürütmesi
gerekirken örgütle sürekli çatı-
şan bir tablo serçilemektedir.
Partimizin tüm üyeleri Sözen1
in inatçı tutumundan yaka sil-
ker hale gelmiştir.
• İstanbul kentinin imar
planlarını kent dokusunu göz
önüne almadan eski yerleşim
yerlerine yüksek irtifa hakkı ve-
rerek kentin vapısal dokusunu
bozduğu gibi binalann statik
hesaplannı ve altyapılannı kal-
dırıp kaldırmayacağını göz
önüne almadan bu tür bilinç-
siz uygulamalar yapmıştır ve
güzelim İstanbul'u katletmişür.
• Sayın Sözen, 'Yeşil alanla-
n sonuna kadar koruyacağım'
demesine rağmen maalesef ken-
ti katledercesine tüm yeşil alan-
lan imara açmıştır.
• İnatçı tutumu yiızünden
bugüne kadar İstanbul halkına
kaynak yaratarak hiçbir hizmet
vermiş değildir.