Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 24 MART 1991
LEMONDE GAZETESt GENEL MÜDÜRÜ JACQUES LESOURNE
Kalitelibirey,kaliteli gazeteLe Monde, dünyamn en saygın üç büyük gazetesinden biri.
Le Monde'a girebilmek, gazetecilik mesleğinde güneşin
merdivenlerini tırmanmaya başlamak demektir. Le Monde'un
başına geçmek ise çoğunluğun başbakanlık koltuğuna tercih
edeceği bir yüce makam.
Jacques Lesourne, işte bu "kutsal" kurumun zirvesinde
devrim yaparak, gelenekleri altüst ederek seçilmiş olan
adam. Bir kez, bugüne değin hep "mutfaktan" yetişmiş
insanların seçildiği bu gcreve, "dışarıdan" gelen ilk yönetici.
İkincisi, inançh bir Le Monde "okuru" oluşu dışında,
gazetecilikle en ufak bir akrabalığının bulunmaması. Paris
muhabirimiz Mine G. Saulnier. Jacques Lesourne'la konuştu.
SÖYLESIMİNE G. SAULNIER ~~~H ~^~~
PAZAR
KONUĞU
Itşbaşma gelişinizden bu yana Le Mon-
de gazetesinde gözlemlediğinız 'iyi" ve "kö-
tü"lerin bir dökümunu yapar mısınız bize?
Le Monde gazetesinde en iyi olan, çok güç-
lü ve sağlam yaa işleri ekibi Körfez krizi ve onu
izleyen savaş sırasında gösterdikleri gibi kısa za-
manda "Topyekûn bir seferberliği" organize
edebiliyorlar. Körfez savaşı sırasmda olup bi-
tenleri özgün ortamları çerçevesinde doğru yo-
rumlayabilmek güç bir gereklilikti. Le Monde
ekibinin savaşı iyi "çerçeveleyip" yansıttığına
inaruyorum. Bu nokta kısa geçmişteki perfor-
manslarından biri. Diğeri yine savaş sırasmda
yeni teknik düzenimizin ve matbaamızm per-
formansını da ölçmüş olduk. Biliyorsunuz ilk
günler çok yüksek tiraj alındı. (900 bin-1 mil-
yon arası) ve matbaamızın hızla ihtiyaça cevap
verebildiğini gördük.
"Kötü" diye niteleyebileceğimiz olguların
arasmda, daha doğrusu başında, ocak ve şu-
bat aylarında göğuslemek zorunda kaldığırruz
reklam gelirlerindeki düşüş var. Le Monde'un
reklam geliri yüzde 50 oramnda düştü. Bütün
basının karşılaştığı bu güçluk dışında bir de ga-
zetenin çok masraflı olduğu, bu dönemde da-
ha iyi anlaşıldı ve soz konusu masrafları ne ya-
pıp edip azaltmak gerektiği gün ışığma çıktı.
Harcamaları azaltmak üzere yardımcılanmla
çeşitli önlemler konusunda uzun çalışmalar
yaptık. Fakat bu arada önümüze dikilen eko-
nomik zorluğa çok hızh bir tepki gösterdim ve
reklam gelirindeki düşuşü hemen gazeteyi 5
franktan 6 franga çıkararak karşıladık. O gün-
den bu yana diğer gazetelerin tamamına yakın
çoğunluğu da fiyatlarına zam yaparak arka-
mızdan geldiler.
MKKKKKBGazetenin kalitesiyle işletmecilik iliş-
kisini açıkiar mısınız?
y
Gazetenin "gazetecilik" niteliği, bence en
çok (redaksiyona) yazı işlerine bağlı. Buna kar-
Sanınm en önemli öge, birey
seçimi. Kimin hangi işe daha
uygun olduğu. Servislerin
kendi içlerinde eleman
eğitecek olanakları var. Yazı
işleri yönetimine de bütününü
gözden geçirmek, düzeltmek
ve yönlendirmek görevi
düşüyor. Yani formasyon,
insanlann birbhieriyle olan
ilişkileriyle gerçekleşiyor. Eski
ve deneyimli gazetecilerin
yenileri eğitimi biçiminde.
şm gazetenin sağhkh gelişmesi, türa işletmenin
verimliliğiyle ilgili. Yazı işlerinin üretimindeki
kalite, birçok koşulun sağlanmasına dayaruyor.
Bunlardan birincisı, Fransa dışında yeterince
sık dokulu bir muhabir ağı kurabilmek. Yazı
işlerine doğrudan bağlı, deneyimli bir muha-
bir kadrosu, demek istiyorum. Sanınm bu ba-
şarının ilk koşulu. İkinci koşul, yazı işlerinde
sorurrüu olup görev yaptıkları konular hakkın-
da uzmanlaşmış muhabir oranının olanaklar
ölçüsunde yüksek tutulması. Üçüncü koşul, de-
ğişik servis gruplarını, gazetenin genel işbirli-
ğinden akıcı bir biçimde yararlanacak ölçülerde
organize edebilmek. Yani bir örnek vermek için
söylüyorum; ekonomi ile edebiyat ya da kitap
servislerine aynı olanakları sağlamak gereki-
yor.
Dördüncü koşul ise; yazı işlerinin üst yapı
kadrosunda, haberleri anında kavrayıp olaym
içindeyken işleyebilen gazetecilerle, daha me-
safeli kalıp yorum yapmaya dönük gazeteciler
arasında bir denge kurmak sorunu. Son ola-
rak da şunu ekleyebilirim: Biz "Le Monde" ola-
rak sütunlarımızda dışarıdan kişilere geniş bi-
çimde yer açmaya özen gösteriyoruz. îşbaşına
geldiğimden beri bu politikaya ağırlık veriyo-
rum. Sanırım böylelikle "Le Monde", Fransa
1
nın bugünkü entelektüel tartışmalarıru daha iyi
yansıtıyor.
Gazetede şimdi oldugundan daha çok
"Avrupalı" imza görmek istiyorum ve "Le
Monde"un eski Yazı İşleri Müdürü Daniel Ver-
net'ye, gazetenin Avrupa sorunlannı ele alış bi-
çimine yeni bir bakış getirilmesi konusunda
"özel bir misyon" yükledim. Bu tabii ki Le
Monde şimdiye değin Avnıpa'dan yeterince söz
etmedi anlamına gelmiyor. Ama bundan böy-
le Avrupa'dan daha çok ve daha değişik söz
edecek.
• • • • L ? Monde'un 80'li yıllarda geçirdiği
kriz büyük ölçüde Sosyalıst Parti'ye angaje ol-
masına bağlanır hep. Gerçekten böyle bir ilgi
var mı sizce?
Hayır, iki şeyi birbirinden ayırmak gerek:
80'li yılların başında Le Monde içinde sanırım
siyasal eğilim farkhlıklarından kaynaklanan
karşıt gruplaşmalar oluşmuştu. Bu doğru. Çok
doğru. Guvenlik konusunda, Doğu-Batı ilişkî-
lerinde, Üçüncu Dünya gibi sorunların ele alı-
nış ve işleniş biçimlerinde fıkir ayrıhkları
önemli boyutlara erişmişü. Fransız toplumun-
da devletin oynaması gereken rol konusunda
falan karşıtlıİclar vardı. Bütün bunlar doğru.
Ama geçen yıl, gazetenin yeni şirketleşme bi-
çimi sırasında yazı işlerindeki farklı görüşle-
rin çarpışmadıklan ve nuans anlaşmazhklanyla
sımrlı kaldığı da bir gerçek.
Söz konusu krizi şöyle de değerlendirmek
mümkün: Le Monde, aslında Fransız toplumu-
nun aynı yıllarda yaşadığı evrimin benzerini,
kendi iç bünyesinde geçirdi. 80'li yıllarda top-
lumun tartıştığı sağ, sol ya da daha mı sağ, da-
ha mı sol sorulan, gazetenin içindeki insanlar
arasında da tartışıldı. Ancak söz konusu siya-
sal ayrıhklardaki sert tutumlar gündemde de-
ğil artık. Geçen yılki şirketleşme sırasında, söy-
lediğim gibi düşünce farklılıklan siyasal plan-
da karşıthk olarak değil, bireyler arasında gö-
rüş farkları olarak yaşandı.
^KttMSon makalelerinizden birinde, sanırım
geçenlerde habersiz olarak yapılan 24 saatlik
"vahşi grev"le ilgili olarak dağıtım sektörünü
de elde tutan C.G.TrLivre Sendikası'm ağır bi-
çimde suçladınız. Le Monde'u geçen yıllarda
büyük ölçüde zarara sokan aynı sendikanın
'ileri performanslı yeni makinelerde kaliflye
olmayan isçileri, çalıştırmaya zorlaması oldu"
diye okudum bir dergide. Doğru mu bu?
Evet, Fransız basınında sendikacıkk, kendine
özgü bir işleyiş gosteriyor. Bu sektörde sendi-
kanın "iş venne" yetkisi var. İşveren gibi. Oy-
sa Fransa'da diğer sektörlerde böyle bir sendi-
kal yetki söz konusu değil. Türk okuyuculan-
mıza bir de şunu açıklamak gerek:
Savaştan sonra, (II. Dünya) basının dağıtı-
mını kolaylaştırmak için ve bu dağıtım her za-
man "en giiçlüniin çıkanna" olmasın diye Pa-
ris basınını dağıtmak üzere bir tür kooperatif
J A CQU ES
L E S O U R N E
Jacques François Lesourne 26 Aralık I928'de
Fransa'nm "La Rochelle" kentinde doğdu.
Maden ıktisat mühendisi ve Fransa'nm en
ünlü bilim kurumu "Politeknik Okulu"nu
birincılikle bitirmış.
Geçmişteki gorevleri arasında, "Uluslararası
Uygulamalı Araştırma Kurumlan Federasyon
Başkanlığı", "Bilgisayar Araştırmaları Ulusal
Birliği" başkanlığı ve Devtet İstatıstik Yüksek
Okulu ya da OCDE "tnterfuıurs" proje
yoneticiliği gibi bir başarı yelpazesi var.
Halen Le Monde grubu gunluk gazete ve
yayımlanmn genel yonetmeni olmaktan başka;
"AKTS Et Metiers" devlet yüksek okulunda
ekonomi ve istatıstik pro/esöru unvanıni
taşıyor. "Internatıonal Statistical Insııtute"
üyesi ve "Ekonomeıri Kurumu" danışmanı.
Bugüne değin yayımladtğı on dokuz kitap
arasında, "Eğttim ve Toplum" (Le Monde
Yaymları, 1988), "Atlantik'ten Ural'a
Komunızm Sonrast" (Robert Laffont, 1990) ve
"Duzen ve Düzensizlik Ekonomisi"
(Ekonomica, 1991) gibi yapıttar bulunuyor.
bolluğu içinde her şeyin maliyetinde az çok ar-
tışlar kaydedildi. Şimdi yeni yönetim kurulu
olarak aynı şeyleri daha az masrafla nasıl ya-
pabiliriz, onun çarelerini arıyoruz.
•IHB/^/cr iç eğitimi nasıl gerçekleştiriyor Le
Monde gazetesi? Elemanlannı nasıl yetiştiri-
yor?
Sanırım en önemli öğe, birey seçimi. Kimin
hangi işe daha uygun olduğu. Servislerin ken-
di içlerinde eleman eğitecek olanaklan var. Yazı
işleri yönetimine de bütününü gözden geçir-
mek, düzeltmek ve yönlendirmek görevi düşü-
yor. Yani formasyon, insanlann birbirleriyle
olan ilişkileriyle gerçekleşiyor. Eski ve deneyim-
gazetecilerin yenileri eğitimi biçiminde.
Peki, ceza ve ödül sisteminiz var mı?
politikast nedir?
Şunu iyi anlamak gerek: Le Monde'un, tır-
nak içinde "sosyal Hıristiyan" bir kültürü var.
Bütün redaktörler aynı çevreden geliyor demek
istemiyorum. Bu çok yanlış olur. Ama hepsi-
nin kültürü "eşitçilik" sistemine yatkın. Bu
bence sorun yaratan bir yaklaşım. Bir kere uc-
ret yelpazesini çok daraltıyor. Bütün gazeteci-
lerin toplam ücret ortalaması piyasanın altın-
da kalıyor. Yani pek çok gazeteci, "Le Monde"!
a bağlı oldukları için burada çalışıyorlar, iyi ka-
zandıkları için değil. Buna karşılık, yakından
bakıldığı zaman baa görev dilimlerindeki ga-
zetecilerin ise piyasanın çok üstünde ücret al-
dıkları ortaya çıkıyor. Yani eskiden miras ka-
lan bir ücret geleneği var ki kendine özgü ve
günün koşullanna uymuyor.
WKHEMBunu nasıl düzeltmeyi düşünüyorsu-
nuz?
Piyasanın koşullanna daha yakın bir ücret
politikası izleyerek. Baa sorumluluklara daha
az, büyük bir kesime de daha çok ücret verile-
cek. Fakat kısa erimde artışları yapacak ola-
nak pek yok, daha çok torpülenmesi gereken-
leri gerçekleştireceğiz.
• • M f i ı / - gazeteci görevini ihlal ya da ihmal
ettiği zaman ne gibi ceza- uygulamyor?
Geçmişte çok az karşılaşıldı böyle bir zorun-
lulukla. Meslek ahlakı açısından bir suç söz ko-
nusu ise olağan müeyyideler uygulanır. Profes-
yonel kusur söz konusu ise Le Monde'da çok
az rastlandı, ama o kişinin örneğin yükselme-
si önlenebilir ya da düpedüz uzaklaştırma gün-
deme gelir. Ama belli bir ödül-ceza politikası
yok gazetenin. Kurala bağlı değil yani.
r
eslek ahlakı konusunda soıt yıllar-
da basın için daha önce pek kullanılmayan bir
sözcük moda oldu deontoloji. Artık "etik"ten
Jacques Lesourne, gazetenin Fransız toplumunun yaşadığı evrimin benzerini iç bünyesinde yaşadığını söylüyor.(Fotograf: Frederic Pitchal, SIPA PRESS)
kuruldu: N.M.P.P. (Paris Basım Yeni Dağıtım-
cısı) ve Paris basınının dağıtımında tekelleşme
sağlandı. Bu kooperatifte de "işçi yerleştinne"
tekelini elinde tutan C.G.TrLivre Sendikası söz
sahibi oldu. Bu gibi yapılaşmalar zamana da-
yaruksız, çabuk ve kötu eskiyen bir şematik
gösterir. Rekabet baskısı yoktur, etkinlik mo-
Gazetenin
"gazetecilik"niteliği, bence en
çok (redaksiyona) yazı
işlerine bağlı. Buna karşın
gazetenin sağhkh gelişmesi,
tüm işletmenin verimliliğiyle
ilgili. Yazı işlerinin
üretimindeki kalite, birçok
koşulun sağlanmasına
dayanıyor.
tivasyonundan uzaktır, iyi yanlarının dışında
birçok zararı olan bir sistemdir.
Le Monde, çok eski bir matbaa tekniğinden
olağanüstü ileri bir baskı tekniğine geçince, var
olan personel zaten bir uyumsuzluk geçirdi.
1930'lu yılların pırpır pilotlarına, süpersonik
uçakların kumandası verilmiş gibi oldu. Buna
bir de eskimiş sendikacılık freni takılınca... Le
Monde epeyçe tempo düşüklüğü yaşadı.
\Peki "Le Monde"a eleman alırken na-
sıl bir smavdan geçiriyorsunuz adayları? Le
Monde'a girebilmenin ölçütleri nedir? Sır de-
ğillerse elbet~
Sır değil tabii. Ama bu konuyla henüz hiç
ilgilenmedim. Bu soruya cevap veremeyeceğim.
Çünkü şu sırada bütün enerjimi, var olan ele-
man sayısını azaltmak hedefine yöneltmiş du-
rumdayım. Tabii bunu yaparken gazetenin ge-
nel kalitesini düşürmeden, yönetimini zorlaş-
tırmadan bir operasyon gerçekleştirmek gere-
kiyor. Demek istediğim şu sıra elaman almak-
tan çok çıkarmak üstüne kafa yoruyorum.
••••fien de "Le Monde"un durumunu iyi-
leştirmek için ne gibi önlemler düşündüğünü-
Zü soracaktım...
1985 yılından öteye "Le Monde" hızla topar-
lanmaya başladı zaten. Tiraj antı, dağıtım h:z-
landı ve reklam gelirleri çok yükseldi. Buna
bağlı olarak biraz "havai" bir bolluk psikolo-
jisine girildi. Yeni matbaa, taşınma hazırlıkla-
n, elektronik sayfa düzenine geçiş sırasında
masraflann yeterince denetlenemediği bir proje
çok deontolojiden söz ediliyor Körfez savaşın-
dan bu yana. Savaşm basın ahlakı açısından
bir değerlendirmesini yapar mısınız?
Bu sözcük savaş sırasmda özellikle televiz-
yonun yaratöğı sorun dolayısıyla gündeme gel-
Biz "Le Monde" olarak
sütunlarımızda dışarıdan
kişilere geniş biçimde yer
açmaya özen gösteriyoruz.
İşbaşına geldiğimden beri bu
politikaya ağırlık veriyorum.
Sanırım böylelikle "Le
Monde", Fransa'nm bugünkü
entelektüel tartışmalannı
daha iyi yansıtıyor.
di. Romanya olayında televizyon zaten açıkça
zayıflık, yetersizlik ve yankşlık işaretleri ver-
mişti. Timisoara örneğinde bu medyanın hızh
giden, çabuk gelişen ve duygusal yükü ağır
olaylann yansıtılmasında ne İcadar korkunç bir
zayıflığa düşebileceğini gördük. En azından
Fransız televizyonu için böyle konuşabilirim.-
Romanya'da olup bitenleri gerçeğe aykın bir
yorumla yansıttılar. Körfez savaşı sırasında da
benzeri durumlar yeniden yaşandı.
Örneğin kimi kez kaynak belirtmeden ver-
dikleri görüntülerin savaşın olduğu bölgeyle bi-
le ilgisi olmadığı ortaya çıktı. Sonra illaki ha-
berin oluştuğu anı, sıcağı sıcağına yaşatacağız
diye ve her ne pahasına, duygusal bir atmos-
fer yaratmak tutkusuyla, gerçek olup bitenle
orantısız imgeler gösterildi.
Bunun sonucu durumu protesto eden sesler
yükseldi ve medyalann yönlendirdiği bir top-
lum yapısında geliştiğimiz için gerek görsel, ge-
rekse yazılı basın -sorunlanmız aym olmadığı
için- ayrı ayrı, yeni bir sorumluluk ve kimlik
sorgulaması içine girdiler. Hızh ve çarpıcı öl-
çülerde gelişen Körfez savaşı, basının deonto-
lojik (meslek ahlakı) açıdan böyle bir tartışma-
ya girmesi üzerinde iyi bir bahane oldu. îabii
en sert biçimde eleştirilen televizyon. Zaten
bence en sağlam eleştiriyi geliştirenler yine ken-
di medyalarını sorgulayan televizyoncular ol-
du.
WKRKMYazılarınızdan birinde Körfez savaşı
için "çöziimlerin en az kötüsuydü" dediniz. Sa-
vaşa yandaş mıydınız gerçekten?
"Le Monde"un düşüncesine göre... Yani iç
tartışmalarla konu üstüne düşünen gazeteyi
kastediyorum; olaylann geliştiği koşullar... Ku-
veyt'in işgalinden sonra askeri bir müdahale-
nin en az kötü çözüm olacağını gösterdi.
HHHBfafaz/ savaş sırasmda bu inanç gazete
sütunlannda belli edilmedi pek. Yani Le Mon-
de'un savaşın en az kötü çözüm olduğu düşün-
cesi gözükmüyordu diğer yazılarda...
Bunun iki nedeni var. Birincisi gazetenin res-
mi düşüncesi askeri müdahalenin doğruluğu
olsa bile, son ana kadar Irak'ın Kuve>t'ten çe-
kileceği umudu taşındı. İkinci neden redaktör-
lerin özel duyguları, yazdıklan yonım ve yazı-
larda özgürce ifade edüiyordu. Bir de savaş sı-
rasında "Le Monde" sütunlarını bütün görüş-
lere aym demokratik yaklaşımla açtı. Bütün
tezleT açıkça sergilendi.
tKEKMSavaş sonrası gündeme gelen "Ameri-
kan hegemonyası" hakkında ne düşünüyorsu-
nuz?
Çok genel olarak sanınm bu konuda fikir
ileri süren yorumcular halen olayın "fazlasıyla"
içindeler. Yani kanılarının tersine, savaşın da-
ha önce var olan dengeleri fazla bozmadığını
göremevecek kadar yakından bakıyorlar ola-
ya. Bence büyük bir perspektif yanhşı yapıl-
makta ve durumun iddia edildiği gibi olmadı-
ğını belki... Bir yıla kadar göreceğiz.
Bence birbirinden ayrı iki gelişme var:
Sovyetler Birliği'nin içinde bulunduğu ger-
Le Monde, çok eski bir
matbaa tekniğinden
olağanüstü ileri bir baskı
tekniğine geçince, var olan
personel zaten bir
uyumsuzluk geçirdi. 1930'lu
yılların pırpır pilotlanna,
süpersonik uçaklarm
kumandası verilmiş gibi oldu.
Buna bir de eskimiş
sendikacılık freni takılınca...
Le Monde epeyce tempo
düşüklüğü yaşadı.
çekten güç koşullardan yola çıkarak "sahne-
den silinişi" konusunun ısrarla altı çızildi. Fa-
kat bu durum Körfez savaşından önce gelişmiş-
ti bu bir...
İkinci ve en önemlisi; ben görünenin tam ter-
sine uzun erimdeki gelişmenin Amerika'nın et-
kinliğini azaltacak yönde olacağını düşünüyo-
rum.
ABD'nin dünyadaki rolü uzun erimde aza-
lacak. Uzun erimde, diyorum...
Bir an düşünün: Irak'ın Kuveyt'i bırakması
için, savaş yengiyle bitmeden önce ne müthiş
çabalar harcamak, ne büyük bir ittifak kurmak
gerekti... Evet, savaşın büyük galibi ABD, ama
o savaşa girebilmek için bu kez pek çok koşu-
lu bir araya getirmek zorunda kaldı.
Ve kazandığı zaferin bir ABD hegemonya-
smı doğurmadığını, sanırım bir yıla kadar gö-
receğiz. Şu an Sovyetler'deki gelişmeler yüzün-
den böyle yanıltıcı bir noktada bulunuyoruz.
Avrupa'nın sihnişine gelince: Bu da çok izafı
bir durum. Yani savaştan çok önce biliniyor-
du ki Fransa ve Ingiltere, ABD'nin yanında yer
alacak, Almanya ve ttalya daha temkinli dav-
ranacak. Herhangi bir etkinlik kaybı söz ko-
nusu değil.
••••LSon bir sorw Le Monde'daki görevi-
nize başlamadan önce sizinle konuşmuştuk,
çok coşkuluydunuz. Aynı sevinç ve heves sü-
riiyor mu?
Elbette! Hiç eksilmeden. Müthiş tutkulu bir
iş yapıyorum. Tek üzüntüm, bütün yapmak is-
tediklerime günün saatlerinin yetmemesi. Çok
severek çalışıyorum ve ilk günkü gibi coşkulu-
yum.
tKKBRBüyük projeleriniz var mı?
Hem de çok. Ama önce "Le Monde"un eko-
nomik durumunu düzeltmek gerek. Bir
"strateji" komitesi kurdum. İlk toplantısı bu-
günlerde yapılacak. Orta vadede gazete ve yan
yaymlanna verilecek yeni "yön"ü tartışacağız.
Başka yenilik projelerimiz de var.
"Sıkı ekonomi" politikası, "gelişmenin
durdurulması" değildir ve ketnerleri sıkarken
ahnacak önlemler, yeni projelerin yürürlüğe
girmesine engel olmaz.