Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Sahıbı Cumhunyet Matbaacılık ^e Gazetecıltk Turk ^nonıra Şırken adına
Nadir Nadı £ Gencl Yayın Mudtını Hcsmn Ccattl, Musssts* Muduru
Eniac Ujaklıgü. Yazı Işlcrı Muduıu Ok» Gonmsın. 0 Haber Merkea
Mudüru Yalçtn Bajvr, Sayfa Dıuenı Yûnetmcm Ali 4 a r 0 Temsılcıler
ANKARA Ahmct Tm. IZMIR Hlkmtl Çcttaluyı. ADAN*
k Polıtıka Cdal h t t e a « . Dij HaMrkr Lffu M n . Ekonomı Ct«I u Tvta*. Iş Smdıkı Şakna k H ı k.u ur trt
Iscanbol Haberier K*Hd Kacak. Egılım Gtmn* Şajhs. Yurı Haberkn Nccriet DofaB. Spor Danışmanı *bd»lkjijir \
Dıtı l ı ı ı ı ı I m a Ça»»U*. Aru,rmi ŞaHa Mpn. Durflıne A t M U VSBCI 0 koortınaıcr A k x i konıhaa
lılo fJtjl Eıkml f ) Muhaırt* Balnl kacr £ Butcr PUniamı S^jl O~ıabc*«tta # Rfklam AyK '<>'»• 9 E >
Hnlya Afcyol 0 ldare H«s»ıa Gartr 0 lsict"w Oulef Çdlk 0 Btkgı Islcm Nltf laal £ PerVMiel S«*fi
tayıtı Aunjju Ba>kan NaArNadı
Ott» 4kbaL Valçm I f f . H n
Cemmk HifcHCI Çetiaktyt. Oka*
l f w Mımcn- llhaa
Snîfln ** ftran. Cumhunytt MatbaaaJık *e GızeltLihk T \ Ş Turkocagı <~ad 39 41 Câgak>|lu
H'M Isl PK 2 » Ittanfcui ftl 112 05 (H (20 hal>, Teta 2İ2« Fa« (II 126 60 ^ f
Bunjlar \akan: Zıya Gokalp Blv inkıUp S No 19 4 Td m 11 4M" Tc CK 41344 Fa* 14) 133
05 65 Q I r n r H Z » BU 1152 S 2 3 Td- 13 12 30 TeıCT 12359 Fn (511.19 53 60
# VtaM. Inonıı Cad 119 t 1o I Kl I H 19 '" 52 (4 hat) Ttta 62I« F» rîl» 19 2" 1»
TAKVİM: 9 ŞUBAT 1991 îmsak: 5.33 Guneş: 6 59 öğle: 12.23 Ikindj: 15.10 Akşam: 17.37 Yatsı: 18.57
Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü'nde hocalararası sert kamplaşma okulu derinden sarsıyor
Soyut sensin, fîgüratîf babandırLALEFİLOĞLU
108 yılhk Sanayi-i Nefise, yıl-
lann Istanbul Deylet Güzel Sa-
natlar Akademisi, bugünkü
adıyla Mımar Sinan Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi, tari-
hinde görülmedik bir sarsıntı
yaşıyor.
öğretim üyeleri sanatsaJ gö-
rtiş aynlıklan nedeniyle iki ay-
n kutba bölünürken öğrenciler
bu 'kavga ortamından' olumsuz
etkileniyorlar. Geleceğin sanat-
çüan olarak yetışmekte olan öğ-
rencilerin, Resim Bölümü'nün
içinde bulunduğu duruma gös-
terdikleri tepkiler hiç de hafif
değil. öğrencüerdeki yaygın or-
tak kanıyı şu sözlerle özetlemek
miimkün: "bu, hocalarımızın
soyut-figüratif tartışması değil
yalnızca koltuk kavgası..."
MSÜ Güzel Sanatlar Fakülte-
si öğretim üyeleri arasındaki gö-
rüş aynlıklan, "ilerici",
"geJenekçi" yaklaşımlan daha
önceki yıllarda da tartışmalara
yol açmıştı.
örneğin Çallı döneminde O
Grubu'na ve Müstakiller'e dahil
olan öğretim uyeleri, uygulanan
eğitim yöntemlerini "modası
geçmiş" diyerek eleştinniş ve
atağa geçmişlerdi. 1980*11 yılla-
ra geldiğimizde de Resim Bölü-
mü'nde kıvilcımlanan tartışma-
lar yine kendilerini "ilerici",
"getenekçi" diye adlandıran ho-
calann gruplaşmalanndan kay-
naklanıyordu.
Gelenekçi, yani fıgilratif eği-
limli gnıbun, kendi görüşlerini
1988'de bir sergj broşüründe
açıklamalanndan sonra gün yü-
Soyirt-figüralif kavgasu Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Resim Bölümü'nde bir 'kavga' yaşanıyor. Hocalar
görünürde iki kampa aynlmış gibiler: Soyut ve figüratif eğilimliler.
Iki yıl önce bölümden ayrılan beş figüratif eğilimli hocanın geri
dönmesine Anasanat Daiı Başkanı, soyut eğüimli özdemir j^Utan
tepki gösterince ortahk karıştı. Hocalar birbirlerini 'ruh hastası' gibi
deyimlerle suçluyor.
_ t _ t ıHyor: MSÜ Rektörü Gündüz Gökçe, bu
kavgamn 'aile içi' bir sorun olduğunu belirtirken şöyle diyor: Tek
yönlü eğitim vermekle eleştiriliyorduk. Her türlü eğilim bulunsun,
öğrenci istediğini secsin istedik. Bana göre tartışmada taraf olan
arkadaşlar çok büyük değerlerdir."
ALTAN — Böiüm direniyor. kavgası..." diyorlar.
M. . MSÜ Resim Bölümü öğrencileri bu kavgadan
olumsuz etkilendiklerini belirterek "Bizce bu sanattan çok, koltuk
ERDOK — Figür hümanisttir.
züne çıkan tartısmalar, hocala-
n, birbirlerine hakaret eden ya-
zılar yazmaya, panellerde, top-
lantılarda düşmanca bakışmaya,
birbirlerinin sanatını küçılmser
demeçler venneye kadar göturü-
yordu. Karşılıklı suçlamalar ho-
caların birbirlerine "ruh
ı" demelerine de yol
açmıştı.
tyi yıl sonra döntiş
Anasanat Dalı Başkanlığını
soyut resim eğilimli Prof. Özde-
mir Altan'ın yaptığı dönemde fi-
güratif eğilimli beş öğretim üye-
sinin (Neşe Erdok, Ozer Kabaş,
Kemal lskender, HUsnü Koldaş,
Necdet Sekban) grafik bö-
lumüne -kendi deyişleriyle-
"kaçmalan", tartısmalara iki yıl-
hk bir ara verdinnişti.
Ancak bu isimlerin tekrar Re-
sim Bolümü'ne dönmek ama-
ayla 1990 hazuanında yaptıklan
başvuruya idari kurulların ve
rektörün olumlu yanıt vermesi,
sönmekte olan bir yangını tek-
rar canlandırdı.
Degişikliğe göre Doç. Zekai
Ormano, Doç. Asım Isler ve
Doç. Şikrii Aysan ikinci gorev
olarak verilen resim atölyesi ho-
cahğından alınıp sadece uygula-
ma atölyelennde (halı, gravür,
serigrafi) görevlerine devam ede-
ceklerdi. Bosalan yerlere de bö-
lümden aynlınadan önce atölye-
leri olmayan Prof. özer Kabaş
ile Doç. Kemal lskender ve 2.S
yıl önce atölye sahibi olan Prof.
Neşe Erdok getirilecekti. Bu de-
ğişiklikkr Anasanat Dalı Başka-
nı özdemir Altan için "kabol
edilmez"di.
Rektör ne diyor?
Görüslerine başvurduğumuz
MSÜ Rektörü Prof. Gondüz
Gökçe, Resim Bölümü'nden
kendi istekleriyle ayrılan hoca-
lann tekrar bölüme geçmelerini
onaylamasının nedenlerini şöy-
le açıklıyordu: "Dısandan çev-
reler bizi tek yönlü resim eğiti-
mi vermekle suçladı.
'Tekseslilik' eteştirisi dofnıydu.
Isteriz ki Resim Böramü'nde her
tiirlü efilim bulunsun. Öğrenci
de istediti »törye>i secsin. Bu sa-
natcüann kadrolan da Resim
Bölnmü'ndeydi. Ancak Özde-
mir AJtan, senatonun yonetim
koruiunnn aldıfı karariara rağ-
mea bn görev degisiklikleriııi
aygutamamsLkta diretti. Aslında
bn bir aile içi sorunudnr. Bana
göre bu tarbşmada taraf olan
bötttn arkadaşlar çok buyuk de-
ğerlerdir."
Bu kararlan kabul etmediği
için disiplin yönetmeliğince
Anasanat Dalı Başkanbğı göre-
vinden alınan, ancak atölye ho-
cahğı görevini sürdüren özde-
mir Altan'a göre ise kendi istek-
leriyle bölümden ayrılan öğre-
tim üyelerinin tekrar bölüme
dönmesiyle "çoksesl." olmanın
imkânı yoktu.
Altan, figüre değil, figürün ve
sanatın bölüme dönen hocalar-
ca ele alımş tarnna karşı oldu-
ğunu belirtiyordu.
Işte Altan'ın söyledikleri: "Sa-
yın rektörün 'tekses' benzetme-
si bölümdeki arkadaşlan epey-
ce canlandırdı. Son 10-15 yıldır
Türkiye'de 'çokseslüik', 'çokbo-
yntlnluk', 'çokanlamlılık',
derinlik' konulannı gnndemde
tntan ben oldugum için bana
daha da ilginç geldi bu benzet-
me. Kendisinin demecinden çı-
kan sonuç şu: Çoksesli efitinıe
vannak için leksesli bir yargıy-
la koca Resim Bölönrii'nun mot-
lak çognnJuğnnnn görüşiınii hi-
çe sayıp yakın çevresiyle bir tek-
ses korosu kunıluyor. Konuyu
sapürmayalım. Konn, kurelu-
şandan bug#ne Güzel Sanatlar
Akademisi'nin ismini en üst dü-
zeyde temsil eden Resim Bölü-
mü'nü eritip >ok etme, gücünn
öldiırme çabalanna karşı boln-
man direnmesidir."
özdemir Altan, kendisine
karşı açılan soruşturmayla ilgi-
li başından geçen olayı da şöyle
aktarıyor: "Beni soruştnrmava
çağırdılar. Gittim, bir de ne go-
reyim. Soruşturmayı yapanlar
da bu iste taraf otan yönetimden
Dekan Sadi Diren ile yardımcı-
sı Devrim Erbil değil mi? Yani
suclayan da kadı, yargılayan da.
Şaşkınlıgım geçtikten sonra kii-
çük fotoğraf maldnemi çıkar-
dım ve bu anı görüntüledim.
Soyut vefigüratif eğilimlisanatçılar birbirlerini çağdaş resmi ve sanatı anlamamakla suçluyorlar
Tuvalden dergilere sıçrayan tartışma
Soyut çizginin
temsilcisi Özdemir
Altan karşıt grup için
şöyle diyordu:
"Sözkonusu grup
yıllardır eğitim
karşısında sorun olan,
ancak kurum dışına ve
koskoca Türk resmine
bir türlü uzanamayan
ilginç kapalı bir
devredir."
70'li yıllardan sonra
figüratif sanatın
dünyada tekrar hâkim
olduğunu belirten
Neşe Erdok
grubunun görüşü de
şöyleydi:"Figür;
mizahtan drama,
gerçekçilikten
gerçeküstücülüğe
uzanan hümanist bir
sanat dilidir!'
Figüratif eğilimli olan bir
grup, 1988 yılının nisan ayında
Kayaalp Sanat Galerisi'nde aç-
tıkİan serginin broşüründe sanat
görüşlerini yansıtan bir açıkla-
ma yayımladı. Neşe Erdok,
özer Kabaş, Kemal tskender,
Nedret Sekban ve Hüsnü Kol-
daş'ın yapıtlarmın bulunduğu
serginin broşüründe şu satırla-
ra yer verilmişti.
"Bütün dünyadaki temd dö-
nüşüjnlerüı aksine Türkiye'de
resim nteraklılan, amatörier ve
akadeaıik *sağlama' olarak anı-
lan çevreler. 1%0'larda çoktan
tükendiği bilinen şöyle bir dü-
şünceyle koşullandırilmıştınRe-
sim ne yapacağını bilmezse figü-
ratif ve doğalcıdır. Bunu aşabi-
lirse soyut, daha da ileri giderse
minimalist ya da kavramsal
olur!'
1970lerden sonra figüratif
efilintin dünyada tekrar hâkim
olduğunu belirten sanatçılar
şunlan da ekkmişlerdi: "Figür,
mizahtan drama, gerçekçilikten
gerçeknstücühige kadar uzanan
hümanist bir sanat dilidir." Bu
açıklamadan sonra Milliyet ga-
zetesinde çıkan "YMIİ ünlü res-
sam, amacsız yeniliğe savaş actı"
(12 Nisan 1988) ve "Figürcülere
sert tepki" (14 Nisan 1988) baş-
lıkü yazılarda soyut ve minima-
list eğilim taşıyan sanatçı-öğre-
tim üyeleri ile figüratif eğilim ta-
Özdemir Altan'ın ilk çalışmalanndan 'Sinek Kralının Oglu' (1967). Neşe Erdok'un Adnan Ekşigil'in portresi' adta yapıtı (1979).
şıyan sanatçı-öğretim üyeleri
karşı karşıya geldiler.
Kapalı devre
14 nisan tarihli haberde Özde-
mir Altan tepkisini şöyle dile ge-
tirmişti: "Söz konusu grup >ıl-
lardır eğitim karşısında sorun
olan, ancak kurum dışına ve
koskoca Türk resmine bir türlü
uzanamayan ilginç, kapalı bir
devredir» "
Aynı haberde figüratif eğilim-
li Kemal tskender şu sonıyu yö-
neltiyordu: "Özdemir Altan, re-
sfanlerine baküğı ABD sanat
dergilerinden esinlenerek
1970lerden b« yana 5-6 kez de-
ğistinligi üsİHbuyta mı kendi de-
yimiyle 'koskoca Türk resmine'
girmiş ya da ulnslararaa çevre-
ye girerek kapalı devre olmak-
tan kurtulmuş?"
Grubun aynhşı
Soyut-fıgüratif tartışması der-
gilere de sıçramıştı. MSÜ resim
atölyelerini paylaşan öğretim
üyeleri arasında süren bu tartış-
ma zaten var olan görüş ayrılık-
lannı bütün açık seçikliğiyle or-
taya koymuştu. Resim bölü-
münde atölyesi olan Neşe Erdok
ile öğretim üyeleri Özer Kabaş,
Kemal lskender, Hüsnü Koldaş
ve Nedret Sekban, rektörluğe
başvurarak grafik bölumüne
geçmek istemişler ve istekleri
rektörlükçe kabul görmuştü.
1988 kasımmda grafik bölu-
müne atanan hocalar, 1990 ha-
zirarunda bu kez resim bölümü-
ne dönmek amaayla rektörluğe
başvurdular. O günlerde halen
ana sanat dalı başkanlığını yü-
rüten özdemir Altan, bu başvn-
rudan hemen sonra "Resim bö-
lümünde bu öğretim elemanla-
nna ihtiyaç yoktur" şeklindeki
görüşlerini rektörluğe iletti.
Bu tepkiden sonra rektörluk
konuyu senato ve yönetim ku-
ruluna göturdü. Asünda Rektör
Gündüz Gökçe, 2547 sayılı ka-
nunun 13/b-4 maddesine daya-
narak atamaları doğrudan yap-
ma yetkisine sahipti. Gündüz
Gökçe, "demokratik bir yakla-
şımı benimsediği için" bu kara-
n doğrudan almadığını belirti-
yordu. özdemır Altan ise duru-
mu "Rektör, bu sorumluluğu
tek başına üstlenmekten
kaçmdı" diyerek yonımluyordu.
Atamalar idari kurullar ve
rektörlükçe onaylandıktan son-
ra da özdemir Altan'ın tavn de-
ğişmiyor, yürütmeyi durdurma
kararı almak üzere idare mah-
kemesine başvuruyordu. Altan,
'idari koruüann karaıiannı
uygulamadtg]" gerekçesiyle De-
kan Sadi Diren tarafından disip-
lin yönetmelığinin 7-b maddesi
uyannca anasanat dalı başkan-
lığı görevinden alıntrken Prof.
Neşe Erdok, Prof. özer Kabaş
ve Doç. Kemal tskender rektör-
lükçe kendilerine verilen atölye-
lerinde, Doç. Hüsnü Koldaş ve
araştırma görevlisi Nedret Sek-
ban da yine resim bölümü öğ-
retim üyesi olarak görevlerine
başüyordu.
Daha sonra rektör bn sonıştur-
ma için bolum dışından profe-
sörler verdi. Bence bu olay 100
yülık Resim Bölümü'nün tarihi-
ne gececektir."
Kısa bir süre önce Dekan Yar-
dımcılığı görevine atanan Prof.
Devrim Erbil ise adı geçen ho-
calann bölüme dönmeleriyle
bırlikte Akademi'de "gercek sa-
nat egitimi"nin verileceğini id-
dia ediyor.
1988'de Akademi'nin Resim
Bölümü Başkanlığını yapan, iki
yıl Yıldız Üniversitesi'nde çalış-
tıktan sonra şu anki görevine
atanan Erbil'e göre geçen 2.5 yıl
içinde öğrenciler temel bilgiler-
den bile yoksun bırakılmış, he-
nüz ikinci sınıfta okuyan öğren-
cilere "kavramsal sanat" eğıtımi
verilmişti.
Baskı sonucu
Devrim Erbil görüşlerini şöyle
dile getiriyordu: "Bu hocalann
Grafik Bolümü'ne geçmeleri
kendilerine uygulanan baslula-
nn doğal bir sonucuydu. Sonra
da asli görevlerine dönme eğili-
mi başladı. İstekleri çok haklıy-
dı. Prof. Özdemir Altan, 27 öğ-
retim elemanından oluşan Re-
sfan Bötümü kadrosunııa bir bö-
lümüni etkflemeye çahşarak ya-
salara aykın olarak gerçekJeştir-
digi 'ders engelleme
1
, 'zabıt tut-
ma', 'toplu halde atölye basma'
gibi eylemlerle Prof. Neşe Er-
dok, Prof. özer Kabaş ve Doç.
Kemal tskender'e açıkça müda-
hale ederek eğitim ve öğretimin
aksamasına neden oldu."
Atölyelerde 2.5 yıl resim ho-
cahğı yapan öğretim üyeleri ise
Devrim Erbil'in "temel bilgiler,
akademik eğitim verilmiyordu"
eleştirilerine karşüık "Bizim her
atolyemizde modeUe çalışıldı ve
temd uygulamalar öğrencikrin
önüne konnldu. Geleneksel sa-
nata saygıhyız ve çağdaş sanatın
da bu Akademi'de betirli bir yer
alması için uğraşıyoruz. Çünkü
1990'lann Akademisiviz. Çok-
seslilik gerçek anfaunda bu sekil-
de olur. Biz hiçbir şeyi empoze
etmeyiz. 'Soyut yap', 'fıgüratif
yarf demeyiz. Asıl olan 'iyi' re-
sim yapmalandır. Bizim görevi-
miz öğrencileri fethetmektir" di-
yorlar.
Tartışmah karar
Devlet memuru statusünde
oldukları için isimlerinin açık-
lanmasını istemeyen hocalar, 2.5
yılda gösterdikleri basannın
yurtiçi ve yurtdışında açılan öğ-
renci sergileriyle (Kassel ve Pa-
ris'teki güzel sanatlar okulları,
Istanbul Derimod Kültür Mer-
kezi, Emlak Bankası Sanat Ga-
lerisi, Basın Müzesi...) kanıtlan-
dığım belirtiyorlar. Bu gnıbun
göruşleri özetle şöyle:
"2.5 yıl önce bölümden ayn-
lan hocalar kendi istekleriyle a>-
nlmışlardır. Gerekçesiz gitmiş-
lerdir ve gerekçesiz dönmeleri
söz konusudnr. Gittikkri Grafik
Bölümü'nde Neşe Erdok ve
özer Kabaş profesör, Hüsnü
Koldaş doçent olduktan sonra
tekrar bölüme geçmek istemiş-
lerdir. Diğer bir nokta, rektör-
lüğün yetkisi oldugu halde bu-
nu kullanmadığı ve sorumlulu-
ğu senato, yünitme knrulu gibi
organlara bıraktığıdır. Neden?
Sonra Resim Bölümü kurulu bu
kişilere ihtiyaç duymadıgını bil-
dirdiği halde bu kişiler tepeden
inme kararia bolume iade edil-
dikr. Senatonun akbgı karar da
tardşmalıdır. Çünkü konuyu se-
natoya rektörün kendisi götür-
müştür. Boyle olunca senatonun
tarafsız olması mumkün değil-
dir. Biz işte bu yüzden İdare
Mahkemesi'ne başvurduk."
Asıl kıyamet
Aynı gruba, öğrencilerin bu
çekişmelerden ne ölcüde etkilen-
diğini sorduğumuzda ise aldığı-
mız yanıt şu oldu: "Bu değişik-
liğe karar verilirken 'Eğitim bö-
lunmesın, bıraz bekleyin' dedik.
Ama onlar yangından mal ka-
çınr gibi biz daha sınavlan biti-
remeden atölyeleri almaya kalk-
tılar. Smavlann bir bölümünü
öğrencileri hiç tanunayan kisfler
yapti. Verilecek notiar ne ölcü-
de gecerU otabiür. öğrenciler,
onlann isteklerini veremejecek-
leri için basansu sayüacaklardır.
Asd sorun ise diploma sınavla-
nnda çıkacak. Kıyamet o zaman
kopacaga benziyor."
Hava ldrliliği
için uyan
• tstanbul Haber Servisi
— Büyükşehir Belediyesi
hava kirliliğini önlemek
amacıyla bir duyuru
yaparak konut ısıtmasında
yakıtlann bilinçli
kullanılmasını istedi. Hava
kirlenmesini, büyük
oranda konutlarda
ısıtmada kullanılan
yakıtların bilinçsiz ve
gelişiguzel yakılmasına
bağlayan Büyükşehir
Belediyesi şu uyarılarda
bulundu: "Isıtma alanı üç
bin metrekareden fazla
olan mevcut binalara sulu
baca gazı antma cihazı
takılacaktır. Merkezi ısıtma
tesisatı bulunan tum
binalarda ehliyetli
kaloriferci ile kalorifer
dairelerinde yönetici adına
düzenlenmiş onayh teftiş
defteri bulundurulacak.
Şişli, Beşiktaş, Fatih,
Eminönu, Zeytinburnu,
Eyüp ve Gaziosmanpaşa
ilçelerinde soba ve
kaloriferler, sabahları 07.00
ile 07.30, ötekı ilçelerde
06.00 ile 06.30 saatleri
arasında yakılacak.
öğleden sonra ise tum
binalarda kalorifer ve
sobalar 14.00 ile 15.00
saatleri arasında ikinci kez
ateşlenecek. Yağ yakan
araçlar sefere
çıkanlmayacak!'
Afrodisias
kazıiarı
• ANKARA (AA)— Prof.
Dr. Kenan Erim'in yaklaşık
30 yılını verdiği ünlu antik
kent Afrodisias'ın kan
çahşmalarına "yayın" ve
"restorasyon" ağırlıkh
olarak devam edilecek. Kan
ekibinin başkanlığını ise
New York Üniversitesi
öğretim üyelerinden Prof.
Roland Schmidt yurutecek.
Arkeoloji alamnda dunya
çapında ünlü Türk bilim
adamı Prof. Dr. Kenan
Erim'in geçen yıl kasım
ayında ölümünden sonra
gündeme gelen "Afrodisias
kazısını kim surdürecek"
sorusu, Prof. Erim'in uzun
yıllar görev yaptığı New
York Universitesi'nden
gelen teklifle cevabını
buldu. Yaşamın ve
bereketin simgesi, aşk ve
güzellik tannçası Afrodit'in
adına kurulan kentlerin en
ünlüsu olan Afrodisias'ın
kazı başkanlığına,
Prof. Schmidt talip oldu.
PTOden uyarı:
Falcıya kanma!
• ANTALYA (AA)—
Uluslararası bilgi
bankalannın verdikleri
yıldız falı ve kehanetlerle
ilgili bilgilerin geldiği teleks
aboneleri, PTTnin yüklü
faturası konusunda
uyarıldı. PTT Antalya
Başmudürluğu'nden teleks
abonelerine yapılan
açıklamada, uluslararası
bilgi bankalarının teleksler
vasıtasıyla verdikleri
enformasyon hizmetine
dikkat çekildi ve bazı
abonelerin "hizmetimiz
ücretsizdir" sloganına kanıp
bu servisleri aradıklan,
ardından, PTT'nin yüklü
faturası ile karşılaştıkları
bildirildi.
Sağlık
taraması
• ISTANBUL (AA) —
Fatih Belediyesi'nin gezici
sağlık taraması otobusüyle
ilçede geçen ay 2 bin 185
kışı muayeneden geçirildi.
Fatih Belediye Başkanı Dr.
Yusuf Günaydın'ın da
zaman zaman katıldığı
taramalardan yararlanmak
isteyen hastalar uzun
kuyruklar oluşturuyor. İki
doktor ve iki hemşire,
sabah saat 10.00'da
başlayan ve iki saat suren
çalışmalarda, her gün
yaklaşık 100 kişiyi
muayeneden geçiriyorlar.
Gunaydın, 200 milyon
lıraya mal olan tarama
otobüsunde ayda 3 bin
kişiyi muayene etmek için
çalıştıklarını kaydetti.
Otobuste çocuk, dahiliye,
kalp, ayakta tedavi,
tansiyon, sağlık danışma
ile acil vakalara müdahale
ediliyor.
Öğrenciler:Bizans entrikası gibiÜlkemizin en köklü sanat
okulu olan MSÜ Guzel Sanat-
lar Fakültesi'nde (kuruluş 1883/
Osman Hamdı Bey) oluşan ve
âdeta "kan davası"na dönüşen
çekişmelerden öğrenciler ne öl-
çüde etkilenmişti?
Görüştüğümüz okul yönetici-
leri ve kimi öğretim üyeleri, öğ-
rencileri bu konudan mümkün
olduğu kadar uzak tuttuklarını
iddia etseler de aslında olan bi-
ten her şey öncelikle öğrencile-
re yansıyordu.
İsimlerinin açıklanmasını is-
temeyen son sınıf öğrencileri ki-
mi konularda birbirlerinden ay-
rı görüşler taşıyorlar, ancak or-
tak bir noktada birleşebiliyor-
lardı: Okullarında yaşanan
olaylan "Bizans entrikalan"na
benzeten ve konuya büyük bir
duyarlılıkla yaklaşan öğrenciler,
"Hocalar eğitimi nnutup kendi
dertlerine düştüler" dıyorlardı.
Tartısmalar konnsunda kafa
yoran öğrencilerden biri tepki-
sini şöyle dile getiriyordu: "Ben
bir süre Neşe Erdok atölyesin-
de çaüstım. Onnn, atölyeden
aynlıp grafik bölumüne geçme-
sine çok üzühnüştük. O dönem-
de karşı grubun baslusım gör-
müş olsalar bile her şeye göğüs
gerip bizimle eğitimi sürdürme-
Uydiler.
Bölümden kendi istekleriyle ay-
nlan hocalan sorumluluktan
çok uzak buluyonun..."
Aynı öğrenci "tekseslilik",
"çoksesliUk" konusunda da
şunlan söylüyor: "Bence 2.5 yıl
önce atölyelerde farkta çizgiler
vardı. Bazı hocalar aynldıktan
sonra 'çağdaş' (!) dediğimiz an-
layış hâkim oldu. Atölyetere ba-
kıyorsunuz hepsi birbirine ben-
ziyor. Çünkü Özdemir Altan
kendine yakın olan kişileri etra-
fında toplaınıştı. Şimdi giden
hocalar dönüyor ama durum
daha mı iyi olacak?"
Yine son sınıfta okuyan bir
kız öğrenci ise atölye hocasın-
dan aynlmanm üzüntüsünü ya-
şıyor: "Ben iyi bir eğitim aldı-
ğuna iaanıyorum" diyor ve ek-
liyor- "Hocamı kaybetmek iste-
miyonun".
Öğrenciler, işin en acı tarafı-
nın "iki hoca arasmda kaimak"
olduğunu vurguluyorlar. Anlat-
tıkları olay gerçekten ilginç:
"Hocalarımız gözümüzün
önünde Urttşıyoriar ve taraf ol-
mamızı beküyorlar. Düşünseni-
ze sınıfta sınav olmayı beküyo-
ruz ve aynı saatte iki ayn hoca
gelip 'Benim sınavıma
gireceksin' diyor."