22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 ŞUBAT 1991 • • HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17 Türkiye'nin Yeri... (Baftarafı 1. Sayfada) mağlubu ile bütün bölge halklannın gözünde ve gönlünde, güvenilmez bir ülke durumuna düşürülmüş olduğumuzun belirtiieri ve hatta açık ifadeleri ayan beyan ortadadır. Bize güvendiğini söyleyen, daha doğrusu sırtımızj okşayan bazı çevrelerin ise bize biç- tiklerirol, 'Ortadoğu NATO'su' altmda kendi çıkariarının bekçiliği ve jandarmalığıdır." Doğru Yol'un bu görüşleriyle, gerek SHP gerekse öteki muhalefet partileriyte aynı çiz- gide buluştuğu açıktır. Gerçekten Özal yönetimi, Körfez krizinin başından beri tam anlamıyla kraldan çok kralcı bir politikada ısrar etmiştir. Irak'a kar- şı ambargoya haklı olarak katıldıktan sonra, hangi nokiada durması gerektiğini görme- miştir ya da görmek işine gelmemiştir. İncir- lik'ten kalkan Amerikan uçakları ve Çanka- ya'dan olur olmaz sergilenen savaşçı üslup, bir yandan geleceğe dönük olarak dış poli- tikadaki manevra alanını daraltırken, öte yan- dan ekonomide tedırginlik verici bir panik ha- vasına yol açmıştır. Özal yönetiminin bugün için Türkiye'ye verdiği görüntü şöyie özetlenebilir: Avrupa'- ya sırtını dönmeye başlayan, Arap dünyasın- da gitgide daha çok tepki çeken, ABD'nin tü- müyle dümensuyuna giren, Körfez'de ken- disine biçilecek askeri rolü bekleyen bir ül- ke... Bunun adı aktif dış politika olamaz. Yara- tıcılıktan yoksun, çaresizlikten kaynaklanan ve tek boyutlu bir dış politikadır izlenmekie olan. Bir iki noktanın altını özellikle çizmek is- teriz: • Türkiye, ABD'ye kuşkusuz sırtını döne- cek değildir; ilişkilerini daha da geliştirecek- tir. Ancak ABD'nin birçok dengeyi gözetmek zorunda olan bir süper güç olduğunu unut- mamalıdır. Eğer unutup tüm yumurtaları onun sepetine doldurmaya kalkışırsa, ileri- de kendini yine düş kmklıklarına hazıriama- lıdır. "Bush, Bushluğunu yaptı!" türünden gazete manşetleri henüz belleklerde tazeli- ğini kofuyor. • Özal yönetiminin ABD ile serbest tica- ret anlaşmaana biraz fazla bel bağladığı an- laşılıyor. Gerçekçi bir yaklaşım değildir bu. Boyte bir anlaşmayi ABD'nin Türkiye'yle yapması yakın bir olasılık sayılmaz; boyle bir anlaşmanın yapılsa bile Amerikan Kongre- si'nden geçebileceğini ummak, aşın iyimser- liktir. • Türkiye, Avrupa'ya sırtını dönemez, dön- memelidir de. Türkiye'nin toplam ihracatının içinde Avrupa Topluluğu ülkelerinin payı 1984'te yüzde 38.3'ten, geçen yılın ilk 11 ayında yüzde 53.2'ye çıkmıştır. Yalnız bu is- tatistik bile Avrupa'nın ülkemiz açısından önemini ortaya koyar. Doğrudur: Körfez Sa- vaşı ABD'nin tek süper güç olarak yerini ser- gilemiştir. Ancak ekonomik açıdan dünyada 1990'lara damgasını vuracak olan Avrupa'- dır, Avrupa Topluluğu'dur. Bu konuda da pek kuşku duyan yoktur. Türkiye, demokra- si ve insan haklan alanında evinin içini dü- zene sokarak, Avrupa çerçevesinde yerini al- dığı ölçüde, dış politikada manevra alanı ge- nişleyecektir. Henüz Özal yönetimi demokrasi ve insan haklan konusunda ağızlara bir parmak bal bile çalabilmiş değildir. • Ortadoğu'nun son derece kaygan zemi- ninde Türkiye, askeri bir taşeronluk rolüyle yetinebilecek bir ülke değildir. Bunun adı ak- tif politika değil, uyduluk olur. Türkiye'ye say- gınlık getirecek olan rol, yine İslam dünya- sında çok yönlülüğü içerir, yine Araplar arası anlaşmazlıklara bulaşmamayı öngörür, bir- çok dengenin gözetilmesini gerektirir. Türkiye bu bölgedeki oyunun içinde var olacaktır, ama kesinlikle piyon olarak değil! ÖzaFdan Batı'y a 6 Kürt sözü' WasMngtoi% Imk'm toprak bütünlüğü konusunda Artkam'dan kuşku duymuyor 'Mesajımız Türkiye'ye değil' Baker'ın önceki gün yaptığı açıklamasına temel alınan ilkeler eylülde Beyaz Saray'da Başkan Bush'un da katıldığı bir toplantıda saptanmış. UFUK GÜLDEMİR WASH1NGTON — ABD Dı- şişlerı Bakanı James Baker'in, İrak'ın, komşularının "piyango torbasına" dönmesinin arzulan- madığma ilişkin açıklamasıyla ügili olarak Curahuriyel'in soru- Iannı yanıtlayan üst düzeyde bir dışişleri yetkilisi, mesajın Türki- ye'ye değil Irak'a yönelik oldu- ğunu söyledi. Yetkili, "Türkiye 1 nin daha once bu yönde açıkla- malan olduğu için, bu konuda zaten bir kuşkumuz yoktu" di- ye konuştu. Aynı yetkili, Bakerın bu açık- lamasına temel olan ilkelerin ge- çen eylül ayında Beyaz Saray'da George Bush'un başkanlık etti- ği bir toplantıda ele alındığını vurguladıktan sonra, "zaten sa- vaşın gidişi, irak'ın toprak bii- tiinlügüne olan taahhütlerimizi gösteriyor" dedi. ABD Dışişleri Bakaru Baker- in bu çıkışı, Amerika'anın bu konudaki tutumunu gayet net olarak dile getiriyor. Baker, bu açıklamasını önceki gün, Sena- to Dışişleri Komitesi'nde yönel- tilen bir soru üzerine yaptı. Komite üyesi, Claibborne Pell, Baker'a "Savaş ertesinde Kürdistan'ın resmin içinde yeri olup olmayacağını, Kürtlerin masada yer akp almaması konu- sunda ne djişünüldügiinü" sor- IRA, fırsat değerlendirdi (Baftarafı 1. Sayfada) kilo patlayıcı madde konduğu anlaşıldı. Bu tür havanlarda ileri teknoloji kullanılmadığı için has- sas nişan alınamıyor. Nitekim Başbakanlık'a yönelik ilk mermi, Turk Büyükelçiliği Ifemen saldınsına 6 tııtııklama ANKARA/SANA (AA) — Türkiye'nin Yemen Büyükelçi- si Nâzım Belger'in konutuna bir süre önce saldıranlardan bazıla- nmn yakalandığı bildirildi. Büyukelçi Nâzım Belger, bu konuda resmi bir açıklama ya- pılmamasına karşın yetkililerin, aranan 18 kişiden 6'sının yaka- landığını belirttiklerini söyledi. Belger, Yemen Dışişleri Ba- kanlığı'nın, diplomatik misyon temsilcilerini, resmi açıklama yapmak üzere pazartesi giinıi bakanlığa davet ettiğini de kay- detti. Yemen hükümetinin saldınlar konusunda çok duyarlı davran- dığını belirten Belger, huküme- tin halkı uyardığını ve yardım- cı olmasını istediğini kaydede- rek, yetkililerin, suçlu oldukla- n belirlenen diğer 12 kişinin ya- kalanmasının an meselesi oldu- ğunu söylediklerini bildirdi. Yemen İçişleri Bakanı Galib El Komeş de, Yemeni adlı der- gide yayınlanan demecinde, 31 ocakta Türkiye ve Fransa büyü- kelçilerinin konutlannı bomba- layan ve ABD Büyükelçiliği'ne ateş açan kişüerin tutuklandık- larını belirtti. binadan 20 metre kadar uzağa düşerken diğer ikisi daha da uza- ğa düştü ve patlamadı. Saldında kullanılan minibü- sün içine havan mekanizmasının yerleştirilmesinden sonra tepe- sinde delik açıldığı, bunun bant- la kapatıldıktan sonra minibü- sün rengine boyandığı anlaşıldı. Minibüsün geçen temmuz ayın- da Londra'da nakit para ödeyen 3 kişi tarafından satın aJındığı belirlendi. Saldından hemen ön- ce süriicünün minibüsten inerek motosıkletle bekleyen ikinci bir kişi tarafından olay yerinden ka- çınldığı saptandı. IRA'nın siyasal parti niteliğin- de genel ve yerel seçimlere katı- lan kolu "Sinn Fein"in geçen hafta sonunda yapılan kongre- sinde, "silahlı eylemlerde arzu edilen sonuçlann alınamadığı" şikâyetleri ortaya konmuştu. 1981 yılında IRA sanıklarınm giriştikleri açhk grevlerinin 10. yıldönümü nedeniyle IRA'nın "bir gövde gösterisi" yapabile- ceği bekleniyordu. Her ne kadar IRA'nın bu son eyleminin Ortadoğu bağlantüı olmadığı emniyet örgütü tara- fından açıklandıysa da IRA ile diğer terör örgütleri arasında ilişki olduğu biliniyor, IRA'nın özellikle Libya'dan silah aldığı, 1987'de Fransa kıyı koruma ör- gütü tarafından tesadüfen ara- nan bir yük gemisinde ele geçi- rilen silahlar ile ortaya konmuş- tu. "Eksund" adlı gemide 150 ton silah ve cephane ele geçiril- miş, 20 adet karadan havaya fü- ze, çok sayıda makineli tüfek, havan toplan, el bombalan, tü- fekler ve 2 ton da "Semtes" pat- layıcı madde bulunmuştu. du. Dışişleri bakanı bunu şöyie yanıtladı. "Poütikamız irak'ın yok edil- mesini bedef almıyor. Başkamn da daha ÖDce birçok defa ifade ettiği gibi, Irak halkı Ue bir so- runomuz yok ve irak'ın toprak batünliifiiniin korunmasını des- tekliyoruz. Geçmiste ve şu anda Irak üzerinde çeşitli menfaatle- ri bulunan komşnlannın, Irak- ın toprak biitünlügünde defişik- Hk yapıimagm^ egüim gösterme- si gibi bir durum ortaya çıkarak dunıman bir piyango torbasına dönüşmesini arzulamıyoruz." Baker, bu yanıtında "grab bag" (piyango torbası) deyimi- ni kullaıuyor. Bu da mükâfatla- nn torba içinden çekilerek da- ğıtıldığı bir durum, ya da bir başka kapsamda, kapış kapış torbası anlamına gelebiliyor. Baker'ın bu açıklamasından sonra Pell yeniden sözü aldı ve "Geçmişte, bir antlaşmada (Sevr AnÜaşması'nı kastediyor) Kiir- distan'a bir ülke olarak atıf var- dı. Orada yaşayan insanlar yıl- lardan beri istismar edildiler. Onlann da masaya oturabilece- gi bir diizenleme olabilir mi" di- ye üsteledi. Baker, bunun üzeri- ne şöyle konuştu: "Bu halkın ugradıgı insan haklan istismariannı geçmişte göz önünde bulundurduk. Şim- di de öyle yapmahyız. Bildiginiz gibi Saddam Hüseyin'in, kendi halkı olan Kürtler üzerinde kit- le imha silahlannı kullandıgını çeşitli defalar dikkate getirdik. Bu iasan haklan ihlalleri dikka- te alınmalı ve haksızlıgın diizel- tilmesi gereküdir. Ama, irak'ın toprak bdtiinliigünü dagıtacak bir şekilde bagımsız bir devlet yaretmak konusu, ne şu anda saraş hedeflerimiz ve siyasi amaçlanmız içindedir ne de ol- malıdır." (Baftarafı I. Sayfada) ması, Ankara'da "son derece ohımJu" karşılandı. Diplomatik kaynaklar, Baker'ın Kürt devle- tiyle ilgili açıklamasının, Tür- kiye'ye çeşitli temaslarda iletilen "Bağımsu Kürt devtetini destek- kmiyoruz" sözü çerçevesinde ol- duğunu belirterek VVashington1 un yaklaşımını "bölgesel istik- rar açısından memnuniyet veri- ci" diye nitelendirdiler. Öte yandan Kürt sorununun savaş sonrasında uluslararası platformlarda gündeme getiril- mesi konusunda Türkiye'nin Batılılara "Toprak bütünlüğü güvencesi önkoşuluna dayalı olumlu görüş" bildirdiği öğre- nildi. Batılı kaynaklar, BM Gü- venlik Konse>'i'nin Kürtlerin haklan konusunu ele almasın- dan "yüksek olasılık" diye söz ederek "Güvenlik Konseyi, Irak'taki Kürtlerin dunımunn, Musul'un statüsünü gündeme getirebilir. Ancak bu konuda çı- kanlacak ilk karar irak'ın ve di- ğer bölge ülkelerinin toprak bü- tünlügünun güvenceye alınma- sı dognıltusunda olacaktır. Bu eğilim, ankara'da da beninıseniyor" ifadesini kullan- dılar. Siyasi reform paketi Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın çeşitli sohbet ve demeç- lerinde "siyasi reform planı" ndan "yeniden yapüanma" ola- rak soz ettiği ve bu girişimin "Körfez kriziyle bagianülı olma- dıgını" vurguladığı bildirildi. Ancak Batılı diplomatik kay- naklar, krizin başlamasından sonra Cumhurbaşkam Özal'ın başta VVashington, Londra, Bonn, Paris olmak uzere birçok başkentle yaptığı doğrudan ve dolaylı temaslarda, "Si> - a r i re- form yapacagız. Daha liberal bir rejira kuracagız. Türkiye, Orta- dogu'nun en istikrarlı iilkesi olacak" sözlerini kullandığı kay- dediliyor. Siyasi danışman, yabana dip- lomat ve ekonomi uzmanların- dan edindiğimiz bilgilere göre Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın "çoksesli sivil tophım yaraölma- sına yönelik siyasi reformlar" olarak nitelediği ve ekonomik, siyasi destek istediği girişimler şu başhklarda özetleniyor: 1) Bölgesel kültürler Türki- ye'nin çok dilli, çok dinli ve çok kültürlü yapısı Cumhurbaşkanı özal tarafından sık sık telaffuz edilmeye başlandı. özal'ın Ba- tılılara "Türkleştinne tarihsel görevini yaptı, Kemalizm miya- dını doldurdu. Ermenilerden. Rumlara, Çerkezlere, Lazlara kadar bölgesel kültürlerin daha geniş bir sosyo-kültürel etkinük içinde olmasına imkân verebili- riz" görüşünü ilertiği öğrenildi. Kürtçe konuşma yasağının kaldırılması girişiminin bu ko- nudaki ilk adım olarak değer- lendirildiğini belirten Batıh kay- naklara göre, Cumhurbaşkanı Özal, Kurtçe yayın yasağının kaldırılması, Nevruz kutlamala- nna izin verilmesi, Kürt dili, ta- rihi ve etnolojisini araştırmak üzere akademik kürsüler kurul- ması gibi yeni bazı girişimlerin yapılabileceğini ifade etti. 2) Orduya denetim: Cumhur- baskanı'nın ordu üzerinde sivil denetimin arttmlması için Ge- nelkurmay Başkanhğı'nın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlan- ması düşüncesini de Batılılara ifade ettiği öğrenildi. Bu konu- da Cumhuriyet'e bilgi veren bir Batıh kaynak, "Körfez krizi Türkiye'de askeıierin siyasi ira- deden bagımsız olarak hareket edebildiğini ve siyasi iradeyi sı- nıriayıcı olabüecefini" gösterdi- ğini ifade etti ve Cumhurbaşka- nı özal'ın "siyasi iradenin askeri iradenin üzerine çıkanlması için girişimlerin 1991'de yapılacagı- m" söylediğini aktardı. 3) Kıbns'ta adım: Körfez kri- zinin başlangıcından önce Cum- hurbaşkanı Özal'ın, "Kibns'ta esnek politikalardan yana olduğunu" Washington'a ifade ettiği biliniyor. Ancak bu dü- şüncenin, Yunanistan'ın 1974 Kıbns Rum harekâtı ile Kuveyt'- in işgali arasında bağlantı kur- ması sonrasında yeniden günde- me getirildiği öğrenildi. Kıbns sorununun savaş sonrasında "çözümü hızlandırılması gere- ken bölgesel sorunlardan biri" olarak görülmesi üzerine, Tür- kiye'nin KKTC yönetimiyle iş- birliğini koparmadan BM Gü- venlik Konseyi nezdinde bir ata- ğa kalkacağından söz edilmeye başlandı. Bu atağın, adada fe- deratif çözümün, Türk tarafınm kabule hazır olduğu konusunun vurgulanmasına dayandınlaca- ğı ve ilk adımın, Dışişleri Baka- nı Kurtcebe Alptemoçin ile BM Genel Sekreteri arasında şuba- tın ikinci yansuıda yapılacak gö- rüşmede atılacağı ifade edildi. Irak'a sıı kısmtısı (Baştarafı 1. Sayfada) nusundaki soruyu ise "Hayır, bizim su durumumuz iyidir. Su yUksekligi 467.50 koduna ulaş- tı. Öyle bir sorunumuz yok" di- ye yamtladı. DSİ 16'ncı Bölge Müdürlüğü- nün bir üst düzey yetkilisi de 1 şubattan itibaren Suriye ve Irak'a su ambargosu başlatıldı- ğını doğrulayarak Cumhurbaş- kanı özal'ın emri üzerine Ba- yındırlık ve Iskân Bakanhğı'n- dan gelen talimatla, Atatürk Barajı göl sahasındaki su tutan kapakların aşağı indirilmesiyle Fırat Nehri'nden Irak ve Suri- ye'ye verilen saniyede 500 met- reküp suyun 300 metrekübe in- dırildiğıni belirterek şöyle ko- nuştu: "Kısıtlama Körfez krizi nede- niyle Irak'a uygulanan ambar- gonun bir devamıdır. Bize Su- riye ve Irak'a verilen suyun 1 şu- bat tarihinden itibaren 300 met- rekube indirilmesi söylendi. Biz de kapaklan gerektigi şekilde in- dirdik. İki iilkeye dokuz gündiir eskisine göre az su verilmekte- dir. Sanırım kısıtlamadaki tek hedef Irak. Amaç, oradaki ba- rajın çauşmasını engellemek, Fı- rat Nehri'nden antmayla alınan içme suyunda kısıtlamaya git- mek. Bundan Suriye de etkile- necek. Çiinkii Suriye'nin Fırat üzerinde barajı var. Hükümet yetkilUerinin ambargo konusun- da Suriye yetkilileriyle görüs- tüklerini sanıyoruz." Ankara'daki Ortadoğu su varlığı konusunda uzman mü- hendisler ise yapılan kısıtlama- nın "hiçbir teknik gerekçesi bu- lunmadığını", Irak'a karşı alı- nan "siyasi bir karar" olduğu- nu vurguladılar. Teknik adam- lar, uygulamanın Irak'a yönelik yaptırım gücünün de düşük ol- duğunu belirterek, "Bu mevsim Dicle'nin Irak'taki akımı, sani- yede 1500-2000 metrekup ara- sındadır. Fırat'tan yapılan sani- yede 200 metrekup kısıtlamanın haziran ayı sonuna dek Irak üzerinde etkili olması düşünüle- mez. Ancak Türkiye'nin siyasi baskısını göstenneye yarar" di- ye görüş büdirdiler. Ortadogu'nun su kaynaklan konusunda ABD Dış Politikası (U.S. Foreign Policy on Water Resources in the Middle East) adlı kaynakta yer alan bilgilere göre Dicle Nehri'nin Irak'taki su potansiyeli yılda 42 milyar 230 milyon metrekübe ulaşıyor. Bu suyun yaklaşık yarısı Türki- ye'den, diğer bölümü de tran dağlanndan besleniyor. Türki- ye'de Dicle üzerinde şu anda in- şaatı tamamlanmış bir baraj ol- madığı için Dicle'nin Irak'a ta- şıdığı suları kesme olanağı bu- lunmuyor. Ankara-Şam ve Bağdat ara- sındaki anlaşmalar gereği Fırat üzerindeki Atatürk Barajı'mn dolma sürecinde Fırat Nehri'n- den Suriye'ye saniyede 500 met- reküp su bırakılıyor. Bu miktar yılda 15 milyar 750 milyon met- rekübe eşitleniyor. Fırat'ın Suriye ve Irak'a taşı- dığı su miktarının saniyede 200 metreküp azaltıunasımn etkisiz olacağı görüşünü savunan tek- nik adamlar şu gerekçeleri vur- guluyorlar: 1) Dicle ve Fırat nehirleri Irak tarafından kanallarla ilintilendi- rümiştir. Dicle'nin sularını Fı- rat'a aktarmak mümkündür. 2) Bu mevsim sulama yapıl- madığmdan etkili su kullanımı söz konusu değildir. 3) irak'ın Fırat üzerindeki iç- me suyu antma tesislerinin kul- landığı su, 3-5 metreküp/sani- yeyi geçmediğinden bu miktar ne kadar kısıtlama yapıhrsa ya- pılsın her koşulda Fırat'ta bu- lunabilecektir. 4) Bu mevsim yağış nedeniy- le Atatürk Barajı altındaki hav- zadan da ek su potansiyeli Fı- rat'a eklenecek ve kısıtlamanın etkisi azaltılacaktır. Atatürk Barajı'ndan bırakı- lan su miktannın azaitıldığı yo- lundaki habere ilişkin soruları yanıtlayan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Murat Sungar şunları söyledi: "Atatürk Barajı'ndan Fırat Nehri yatagına bırakılan su miktannın 500 metreküpten 300 metrekübe indirildigi yolunda bir haberin bazı ajanslara inti- kal ettiği müsahade edilmiştir. tlgili makamlarımızca bu yönde berhangi bir karar alın- mış olmayıp, sadece Atatürk Barajı santralının çıkışındaki nehir yatağının tanzin: edilme- si gereği muvacehesinde zaman zaman suyun azaltılması mec- buriyeti hasıl olmaktadır. Geçen 5-6 gün içinde bu islem kısmen yapılmış ve bilahare bırakılan su miktan tekrar normal seviyeye çıkanlmıştır. Bu konudaki tek- nik bilgilere göre nehir yatak düzenlemesi tamamlanıncaya kadar belirli kısa sürelerle za- man zaman bu işleme başvurul- ması gerekebilecektir." Irak casusuna 12 yıl hapis ANKARA (AA)— Irak hesa- bına casusluk yaptığı gerekçesiy- le 12 yıl ağır hapis cezasına çarp- tırılan TPAO eski kontrolörü Ahmet Alver'in cezasının Askeri Yargıtay'ca onandığı öğrenildi. Yetküilerden alınan bilgiye göre Ahmet Alver'in temyiz baş- vurusunu görüşen Askeri Yargı- tay 4. Dairesi, Genelkurmay As- keri Mahkemesi'nin verdiği cezayı usul ve esas yönünden yerinde görerek onadı. Yetkililer, Ahmet Alver'in temyiz başvurusunda duruşma isteminde bulunmadı- ğını, dosya üzerinden yapılan in- celeme sonucu, onama kararı- nın oybirliğiyle verildiğini kay- dettiler. irak'ın Ankara'da gö- revli askeri ataşelik mensuplan- na, Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde bulunan askeri tesisler konusunda bilgi verdiği gerekçesiyle gözaltına alınan Ahmet Alver, Genelkur- may Askeri Mahkemesi'nde yar- gılandı. KO71FM UĞURMUMCU (Baftarafı 1. Sayfada) Kısa adı IRA olarak bilinen irianda Kurtuluş Ordusu'nun önceki gün Londra'da düzenlediği saldırı, bu dumanlı ha- vadaki yeni eylemler için bir "sinyal" olarak yorumlanabilir. IRA'nın Filistin Kurtuluş örgütü ile de ilişkiler kurduğu, bu ilişkilerin Stephen Robert Howe adlı bir İrlandalı tarafından yürütükjüğü, Hovve'nin, hCasım Muhammed Salim olarak da bilindiği ileri sürülmüştür. (Adams James, The Financing of Terror, Londra, 1986, s: 50) Körfez bunalımından sonra IRA gibi örgütlerin FKÖ ve Filistin kökenli öteki örgütlerte eyiem birliği yapmaları hiç de şaşırtıcı değildir. İspanya'daki kısa adıyla ETA olarak bilinen Bask Bölge- si'nin bağımsızlığı için savaşan Euzkadi Ta Askatasuna ad- lı örgütün de yine Filistin Kurtuluş örgütü ile ilişkileri oldu- ğu Amerikan yazariarının kitaplarında yer alan bilgiler ara- sındadır. (Dobson, Christopher-Peyne Ronald, Terrorists, Facts on File, New York, 1979, s: 190) Ermeni terör örgütü ASALA'nın ayrımcı Kürt örgütü PKK ile ortak topiantılar düzenlediği ASALA'nın yayın organı Asa- la lnterwiew'\n 1986 yılı ocak ayındaki sayısının 15. sayfa- sında Joint ASALA-Kurdish Vtorkers Party Press Conferen- ce adlı yayınında da yer alıyor. lnterwiew With Mihran Mihiranian adlı küçük bir kitapçı- ğın 40. sayfasında da PKK-ASALA işbirliğine değiniliyor. Aynı konu, Amerikalı Profesor Michael M. Gunter'in Midd- le East Journalr \n 1986 yılı haziran ayında yayımladığı The Kurdish Problem in Turkey başlıklı incelemesinde de yer alı- yor. Prof. Gunter, ASALA-PKK işbirliğini Ermanian Repor- ter ve Ermanian \Neekly adlı yayınlara dayanarak açıklıyor. Bu ortamda büyük terör örgütleri birbirleriyle eylem bir- liği yapabilirler. Bunların bir kısmının da Filistin kamplarında eğitim gör- düklerini unutmamak gerekiyor. FKÖ, eğer ABD ve bağlaşıklarına karşı terör eylemlerine karar verirse, bütün dünyada terör örgütlerinin eşgüdüm içinde eylemlere gırişmeleri beklenebilir. FKÖ'nün bu aşamada böyle bir eylem kararı vermediği biliniyor. FKÖ ile uyuşmazlığa düşen öteki Filistin örgütlerinin, ör- neğin Ebu Nidal Grubu'nun olası eylemlerinden de çekini- liyor Gerçek adı Sabri el Benna olan Ebu Nidal'ın Suriye BAAS Partisi üyesi olduğu, Saddam ile de dostluk ilişkileri kurduğu biliniyor. Batılı yayın organları El Ibrahim adlı bir teröristten de sık sık söz ediyoriar. Dr. George Habbaş'ın kurduğu Filistin Halk Kurtuluş Cep- hesive Ebu Musa önderliğindeki El Fetih isyancılar adlı Fi- listin kökenli öteki örgütler, bu arada eylem yarışına girebi- lirler. Terör kargasasına, Amal, İslamiAmal, El Cihad El İslami ve Hizbullah, Cundullah gibi Şii kökenli terör örgütleri de karışabilirler. Türkiye'de son yıllarda sık sık saldınlar düzenleyen Dev- Sol, 1977 yılında Dev-Yol hareketinden ayrılan bir grup tara- fından kuruldu. Ankara SBF öğrencisi Mahir Çayan'ın önderliğindeki çe- şitli fakülte ve yüksek okul öğrencileriyle Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın küçük rütbedeki subaylarından oluşan Türki- ye Halk Kurtuluş Parti Cephesi'nl model aldı. THKP-C, 1971 yılında İsrail'in Başkonsolosu Efraim El- rom'u kaçırarak öldürdü. Bir süre tutuklu kalan örgüt üye- leri, İstanbul'da Kanal-Maltepe Askeri Tutukevi'nden kaçıp, 1972 yılı 26 mart günü Ünye'de radar tesislerinde görevli iki İngiliz ve bir Kanadalı teknisyeni kaçırdılar. * Üç yabancı teknisyen ile birlikte Niksar'ın Kızıldere ko- yünde saklanan Çayan ve dokuz arkadaşı, güvenlik kuv- vetlerince atılan havan toplarıyla öldürüldüler. Üç yabancı teknisyen, açılan havan atışından önce Çayan ve arkadaş- larınca ökJürülmüşlerdi. Dev-Sol'un 12 Eylül 1980 tarihinden önceki en önemli ey- lemi, 12 tyan dönemi başbakanlarından Prof. Dr. Nihat Erim'in İstanbul'da ve MHP'li bakanlardan Gün Sazak'ın öl- dürülmeleriydi. Dev-Sol örgütünün önderleri, 12 Eylül döneminde Anka- ra, İstanbul ve İzmir sıkıyönetim komutanlıklan askeri mah- kemelerinde yargılandılar. Dev-Sol'un önderieri Bayrampaşa Cezaevi'nden kaçmasmı da başardılar. Dev-Sol, son bir yıldır işlenen 32 cinayetin on ikisini üst- lendi. Bunların arasında, İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı eski Adli Müşaviri Durmuş Akşen, MIT eski Müsteşar Yar- dımcısı Hiram Abas, polis görevlısı Kâzım Çakmakçı, emekii Başkomiser Muhsin Bodur ve Aydın Barıl, Bayrampaşa Ce- zaevi Savcısı Fikret Aygen, emekii Korgeneral Hulusi Sa- yın cinayetleri de var. Dev-Sol'un en son cinayeti, Adana'da İncirlik Üssü'nde görevli Amerikalının öldürülmesidir. Savaş nedeniyle terörün çok daha canlar alacağı anla- şılıyor. İNGİLİZCEYİ 8 ayda konuşun. Sizi Amerikalı dostlanmızla tanıştıralım. Tel: 349 59 38 ADANA fflPODROMU'NDAN FtKRET DAĞLIOĞLU 1. KOŞU: F: Gaddar (7), P: Karayunt (3), PP: Sabur (5), S: Serap 25 (6). 2. KOŞU: F: Esenyel (8), P. Bükentay (2), PP: Aslangülü (6), S: Çaldıran (3). 3. KOŞU; F: Pafa (3), P: İs- koçyalı (8), PP: Kınmer (2), S: Şeyhçoban (4). 4. KOŞU: F: Kıryunt (9), P: Küçükşerife (1), PP: Cihangir 8 (3), S: Erdal 1 (4). 5. KOŞU: F: Demiıkır (3), P: Beycan (2), S: Varol-lzzet (6). 6. KOŞU: F: Memo (9), P: Good By (6), PP: Tornado 1 (4), PP: Günseli (8), S: Gülnar (10). 7. KOŞU: F: Anatoüa (9), P: Lady Sera (3), PP: Poker D'as (1), S: Sagıp (2). OTORİTELERİN GÖRÜŞLERİ F. Da0hoğlu M. Tokmak N. Yılmaz K. Akyer 8 8 8 8 8-10-2 3-8 8-2-3 3-8-10 4-2-3 9-1-3 1-2-3-4 1-9-2 2-3-5 3 3 3 9-4-8-2 9-M-8 8-9 4-6-8 1-2-9 9-3-6-1 9-6-3-1 3-9-10 Samsung'dan göz kamastıran bir fırsat! Dünyanın gözlerini kamastıran kuruluş Samsung'un bütün ürünleri şimdi olağanüstü taksitkoşullanyla satışa sunuluyor... Çok kısa bir süre için. Samsung televizyonlarını, videolarını, müzik setlerini mutlaka görün. Sahip olmak için yandaki işareti gördüğünüz Samsung ürünlerini satmaya yetkili Elpa bayilerindensize îşte "Samsung teknolojisinin yıldızları" GÖZ KAMAŞTIIAN F I R S A T cg SAMSUNG Samsung televizyonlar! en yakın olanına hemen girin. Seçiminiziyapın, * ö t "" peşinatınızı yatırın. Bugöz kamaştırıcı fırsattan sizde yararlanın. ÜRUNLER Samsung 51 cm/U< (50261 Samsung 5İOT/UK (501 2| Samsung 51 an/UK (5026) Samsung 51 cm/UK (501 2) HEMEN TESUM Peşınot 555 000 555 000 - - Taksit 345 000 345 000 - - Sayısı 7 7 - - MART TESUM 1 NİSAN TESUM Pe*inat 330 000 330 000 - - Taluıt 330 000 330 000 - - Soyoı 8 8 - - Pesinal 297 000 297 000 - Taksit 297 000 297 000 - - 9 9 - - MAY1S TESUM Peşmat - - 290 000 290 000 Taksit - - 290 000 290 000 T<*st Scyiii - - 9 9 KDVDAHh. TOPIAM FIYAT 2 970 000 2 970 000 2900 000 2900 000 Samsung video ve müzik setleri! URUNLER So-Tisong VHS Vıdeo/UK Somsung VIP 690 Muzık Setı/UK Samsung SCM 7550 Muzık Setı CD/UK HEMEN TESUM Peşinat 350 000 325 000 455 000 Taksit 350 000 275 000 360 000 w 7 7 7 MART TESUM Pesınat 320 000 250 000 335 000 Toksıt 310000 250 000 330 000 Tonrf 8 8 8 NİSAN TESUM Pesınat 280 000 225 000 297 500 Taksn 280 000 225 000 297 500 Taks.ı 9 9 9 K D V D A H I L T O P I A M FİYAT 2 8 0 0 0 0 0 2 2 5 0 0 0 0 2 9 7 5 0 0 0 B u k a m p a n y a M e r l t e z B o n l t o s ı ' n ı n > l g i l ı t e b l ı ğ ı n e u y g u n d u r K D V o r a n l a r ı n d o m e y d a n a g e l e c e l c d e ğ m U i k f ı y a t f a r a y c n s i t i l ı r ojfnin yıldızı insanlar icin parlıyor. eRSAMSUNG _ * § ' * • # *» Electronics TUİB(ITE OISTHBOTĞRÛ EIPAA5 >1MI Tel 21 6840 • 22 4367 AMARA 138 32 90 139 U 43 ADANA. M «7 97 146809 SAMSUN 1404 ü • '401 51 AT^AIYA. 21 43 13 Momıaro Böi^e fcm.« M*a k SrsKmlerı A5 ISTANBUTei 131 2 7 5 2 I 5 M HMAS «B(j»Ow*<U2KSB7EMl£)ÎIA5 TATIŞ HOIDING «LHUÜSUJt*
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle