Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 ŞUBAT 1991 HABERLER CUMHURİYET/3
Güneydoğu halkı Türkiye'nin ABD'nin çıkarlarına 'alet olmasını'istemiyor
Iıısan mı petrol mü?
Bölge halkının Saddam Huseyin'i hiç sevme-
diği; Kflrt kökenli Iraklılara kimyasal silahlarla
saldınşını unutmadığı, bağışlamadığı beili... Ama
bölge halkı, Saddam Hüseyin'e haklı tepkisiyle,
Körfez bunabmını, birbirinden, hiçbir duygusal-
lığa kapümaksızın ayırmasıru biliyor ve akıla çö-
zümlemeler yapıyor.
Örneğin SUopi'de uzattığım mikrofonu alan
bir genç şöyle konuşuyor:
— Kuzey Irak'taki peşmergekre Kürtlere kar-
şı kulkuulan Idmyastf siiahlan, Fitetin'de Mis-
İüman halka yapdan baskdan kınamayan Ame-
rika, şimdi, Kııveyt otayı üzeri»e,"Befl insan hak-
fauını savunuyorum" diyor. tnsaa haklan mcse-
lesi Kuveyt'in işgalinde mi meydama çıkıyor ya-
ni?.. Benim görüşüme göre Amerika'un asd
unaa insan haklan degildir, pctroldör. İnsan
haklanyla hiçbir ilgisi yoktur.
SUopi'de de Viranşehir'de olduğu gibi, bir il-
kokul öğrencisi çocuk mikrofonu ele alıyor ve
— Biz savaş istemiyoruz, diyor.
Onun üzerine, halk, hep bir ağızdan,
— Banş istiyoruz, banş istiyoruz, diye haykı-
nyor.
Habur sınır kapıa
Akşama doğru Süopi'den, Habur sınır kapı-
sına gitmek üzere ayrıldık. Burası en tehlikeli
noktalardan biri olduğu için sadece eşimle be-
nim gitmemize izin verildi.
Güvenlik Konseyi'nin Irak'a karşı aldığı eko-
nomik ambargo karan öncesinde gece gundüz sü-
rekli işleyen, ardında bazen 30 kilometreye ka-
dar TIR ve tanker kuyruklan oluşan bu sınır ka-
pısı aylardır kapalı idi. Silopi ile Habur arasın-
da ancak askeri araçlar gidip geliyordu.
Sımr kapısında bizi gümrük koruma ve PTT
görevlileri karşıladılar. Sınır çoktandır kapalı ol-
duğu halde bu görevlilerin neden hâlâ orada bu-
lunduklannı merak ettim. Nedeni şu imiş: Sınır
kapısı kapanmadan önce, içinde kaçak eşya bu-
lunan bazı tankerlere el könulmuş. Gümrük ko-
ruma görevlileri onlara gözcülük etmek üzere,
PTT görevlileri de gümrükçülerin iletişimini sağ-
lamak üzere Habur'da bırakılmışlar. Belki de ora-
da unutulmuşlar.
Biz aynlırken, karşıdan, kapırun Irak tarafın-
dan, bir top sesi geldi, fakat nedeni anlaşılama-
dı.
Bütün hizmetler durduğu için, gümrük ve PTT
görevlileri, kış ortasında ısınraa olanağından ve
akar sudan yoksun, gece gundüz top ve uçak ses-
leri duya duya, fakat hiç yakınmadan, görev ba-
şındaydılar. El konulan tankerler içerilerde bir
yere çekilse de ateş hattındaki bu görevliler da-
ha güvenli yerlere alınsalar iyi olmaz mı diye dü-
şündum.
Onlan aylardır kapalı olan sınır kapısında, sa-
vaşın kıyısında, öyle yalnız, susuz, ısınmasız bı-
rakıp aynlmak, eşime de bana da hüzün verdi.
Bölge için yeni bir
ekonoBaik pten gerekli
' Habur'dâki kapali sınır kapısı, Güneydoğu
Anadolu'nun ekonomisine vurûlmuş bir kilit gi-
biydi. O kapımn kapanması üzerine, bölgenin,
DSP^renel Başkanı Bülent Ecevit
Cumhuriyet için yazdı
SAVAŞIN SINIRBOYUNDA
A L K L A S Ö Y L E Ş İ
Irak'la ticarete ve ekonomik işbirliğine dayalı
ekonomisi tümüyle durma noktasına gelmişti.
Savaş şöyle veya böyle bittikten sonra da Irak'la
ticari ve ekonomik ilişkilerimiz uzun süre canla-
namayabilirdi.
O nedenle, bölge için, Irak'la ticari ve ekono-
mik ilişkileri hesap dışı tutan bir yeni ekonomik
plan oluşturulması gerektiğine inanıyorum.
Bu görev savsaklanırsa bölgenin zaten çok ağır
olan ekonomik ve sosyal sorunlan büsbütün agır-
laşacaktır; işsizlik ve yoksulluk dayanılmaz öl-
çulere varacaktır ve bölge halkı, buraları, çare-
sizlikten, büsbütün boşaltmak zorunda kalacak-
tır.
Zaten bölge halkının zihnindeki bir kuşku da
Körfez Savaşı vesile bilinip, başka yerlere göce
sonra, söyleşiyi dışanya aktarmak zorunda kal-
dık.
Daha ben konuşmaya başlamadan, Diyarba-
kırhlar, "Savaşa hayır... Savaşa hayır" diye hay-
kırmaya başladılar.
"Savaşa hayır" toplantılan coplarla, silahlar-
la dağıtılsa bile, halk, doğru bildiğini korkusuz-
ca dile getirîyordu.
Cumhurbaşkanı'nın ve Başbakan'ın, "Böyle
dönemlerde milli biriik, beraberlik lazun" dedik-
lerini aktardığımda, topluluğun içinden,
— Milli biriik halkta olur, sesleri yükseldi.
Diyarbakır'da da halka ne gaz maskesi dağı-
tılmış ne bir sığınak gösterilmiş. Yetkililerin öğü-
düne uyulup pencereleri naylonla kapatılan bir
evde ise kömür zehirlenmesinden üç kişi ölmüş.
'Savaşa hayır' toplantıları, coplarla, silahlarla dağıtılsa bile
halk yine doğru bildiğini korkusuzca dile getiriyordu.
Cumhurbaşkanı'nın ve Başbakan'ın "Böyle dönemlerde milli
biriik, beraberlik lazım" dediklerini aktardığımda, topluluğun
içinden şu ses yükseldi: "Milli biriik halkta olur"
zorlandıklan... Böyle bir amaç gUdüldüğUnü san-
mıyomrn. Ama ister istemez akla geliyor.
Bence yapılması gereken şey, devletin süratle,
sınır bölgesindeki illerde ilçelerde, şimdilik kârlı
olup olmayacagına bakılmaksızın, üretken yatı-
rımlara girişmesidir.
öylelikle, hem bölgenin durma noktasına ge-
len ekonomisine yeni bir canlılık kazandırılabi-
lir; hem de Türkiye"nin Körfez savaşında ikinci
bir cephe açmak veya bölge halkını göçe zorla-
mak gibi bir niyeti bulunmadığının somut bir ka-
nıtı verilmiş olur.
Ve Diyarbakır
Geceyi Nusaybin dışında geçirdikten sonra, 30
ocak çarşamba sabahı, yoğun kar altında, gezi-
mizin son durağı olan Diyarbakır'a vardık.
Yine halkla söyleşi için merkezi yecdeki bir
kahveye girdik. Fakat, geleceğimiz önceden bi-
linmediği halde, kahvenin dışındaki meydanda
büyük bir topluluk oluştu. Onun için bir süre
Bir yurttaş,
— Baştakiler halkımızın hayatıyla kumar oy-
nuyor. Yann halkımıza bir şey olursa bunun he-
sabını kim verecek? diyor.
Bir yurttaş da şu sözleri ve soruyu yöneltiyor
topluluğa:
— Halkın hayatıyla kumar oynayamazlar. Bi-
ze de danışmalüar. Bir kumarbaz kumar masa-
sına gittiğinde cebinde para olmadığı zaman
kumar oynayabilir mi arkadaşlar?
Halk bir ağızdan "hayır oynayamaz" diye ya-
nıtlıyor bu soruyu...
Soruyu soran yurttaş şunlart ekliyor:
— Turgut ÖzaJ, millete danışmadan milletin
hayatı üzerine kumar oynuyor.
Bir Diyarbakırlı,
. —jçişleri Bakanı "Butıin tedbirler ahndı" di-
yor ama miUeti mağaralara yolluyor diyor.
Bir başkası, • '
— Biz şu anda Ortadogu'da emperyalizmin
petrol bekçiligıne aday olmuşuz, diyor.
Bir genç de şunları söylüyor:
— Cizre'de halkın üzerine tanklarla gidildi.
Kim gitti? Özal hükümeti gitti. Şimdi ne oldu?
Efendim, yasayı degiştirip Kürtçeyi serbest bı-
rakacaklanmş!..
"Bu numaradır numara" diye haykınyor halk
Burada herkes Saddam Hüseyin rejimine karşı,
ama savaşa da karşı... Bir Diyarbakırlı yurttaş
bu ikiliği şöyle açıklıyor:
— Acaba yann öbiirgün bir savaşa girersek,
Tiirk milleti nasü gidip de Müslüman kardeşi-
mizle Amerika uğruna savaşacak?.. Evet, Sad-
dam'ı istemiyoruz, ama Irak halkını ve kutsal
topraklan diişünüyonız.
Bir vatandaş da şu soruyu dile getiriyor:
— indrHk'ten kalkan ucaklar acaba Irak'ın as-
keri hedeflerini mi yoksa Irak'ın kuzeyindeki
Kttrt halkını mı bombalıyoriar?
Bir başka Diyarbakırlı da, kar altındaki söy-
leşimizi şu sözlerle bağlıyor:
— Kimsenin toprağında gözümüz yoktur.
Kimse de bizim topragımızı alamaz. Bize bir sal-
dın olursa elbette karşı çıkanz. Ama biz savaş
istemiyoruz.
Sonnç
Bu yaada, Incirlik'ten Diyarbalar'a kadar uğ-
radığımız her yerde, yurttaşların söylediklerini,
teypten çözerek, olduğu gibi ve kendimden bir
şey eklemeksizin, aktardım.
Benim ve partimin sesini de halkın sesini de
TRT duyurmuyor. Ben de savaşm sınırboyundaki
halkın ne düşündüğünü, durumu nasıl değerlen-
dirdiğini ve ne tür sorunlar ve kaygılar içinde ol-
duğunu, bu yoldan, devleti yönetenlere iletmeye
çalışıyorum.
Amerika'nın Irakla kara savaşına tutuşmak-
tan olabildiğince kaçındığı belli. Çünkü bir ka-
ra savaşında Amerika on binlerce genç evladını
Arabistan çöllerinde yitirecek; Amerikan kamu-
oyu ise bunu içine sindiremeyecek. Ama bir yan-
dan da ABD yönetimi ve komutanlan, Irak'ın
şimdiye kadar saklı tuttuğu kara gücünü ortaya
çıkarmasını istiyor, "Ortaya çıksın ki havadan
bombalayarak Irak'ın kara gücünü etkisiz dnrn-
ma getirebilelim" diyorlar... Ve büyük bir olası-
hkla da Türkiye"yi Irak'la bir kara savaşına tu-
tuşturarak, kendi askerlerinin canlannı tehlike-
ye atmaksızın bunu başarmayı tasarhyürlar. Gü-
neydoğu Anadolu halkı da bu olasıhğın bilincin-
de. Onun için, tüm yasaklara baskılara karşın,
"Savaşa hayır" diye haykınyor.
Türkiye'nin böyle bir Amerikan oyununa gel-
mesi, ancak "Bana kalsa Körfez'e asker gön-
derirdim" diyen Özal'ın niyetlerini halkın sesiy-
le ve iradesiyle basürarak önlenebilir.
Yazımı bitirirken, Diyarbakır GazetecHer Ce-
miyeti'ni kutlamak isterim. Dünyada eşine az
rastlanır güzellikte bir basın merkezi ve toplantı
salonu düzenlemişler. Diyarbakır'ı dolduran ya-
bancı gazetecilere ve televizyohculara olsun, ül-
kemizin değişik yörelerinden gelen gazetecilere
olsun, cemiyet merkezinde her türlü kolaylık sağ-
lamyor. Beni de bu kolaylıklardan yararlandır-
dıklan için EHyarbâku-h gazetecilere şükranlap-
mı sunarım,
BİTTİ
"Başarmaları için onlara destek verin.
Sağlam bir temel kazandınn."
Temel Britannica'mn
16. cildi tamamlandı.
Cilt kapaklan bayilerde!
Türkiye'nin en kapsamlı temel eğitim ve kültür ansiklopedisi
Temel Britannica'mn 16. cildi, bu Pazartesi çıkan 112. fasikülle
tamamlandı.
İlk ve ortaöğretimin temel başvuru kaynağı
Temel Britannica, öğrencilerimizin kütüphanesinde
ciltli olarak yerini alıyor... Eğitim dünyamızdaki
önemli bir boşluğu doldunıyor.
Temel Britannica'ınn 112. fasikülüyle birlikte 16. cildin kapağını da
almayı unutmayın.
Temel Britannica "run tamamına
şimdi çok uygun koşullarla sahip olabflirsiniz.
Bu imkânı değerlendirin. Yandaki tabloyu ınceleyin.
Bütçenize en uygun odeme seçeneğını belirleyın.
Kuponu doldunıp. belirtilen adrese gönderin.
Temel Britannica'mn yayımlanmış olan 16 cildini
hemen alın. Çocuklannız hemen yararlanmaya başlasın.
Her 7 haftada bir yeni cilt, islerseniz
adresinize teslim edilsin, isterseniz Ana Yayıncılık
Satış Merkezleri'nden siz alın. 20 cıltlik bu benzersiz
yardımcıya. bugünkü fiyatıyla sahip olun.
Temel Briıanmca takım satış fıyatı (KDV dahıl)
Odeme Biçımi
D Peşın
D 3aytaksit!e
D 6aytaksille
O 9aylaksitle
D12aytaksıtle
Peşınat
-
290 000
192.000
160.000
127.000
Ayhk
Taksit
-
157 000
107 000
83 000
72 000
Taksıt
Adedı
3
6
9
12
Toplam
710.000
761.000
834.000
907.000
991.000
Seçtığuıız ödeme bıçimının karşısındakı kutuyu ışaretleyın
Özel mukavva ve cilt bezli, çift (siyah-altın) varak yaldızlı,
özenle hazırlanmış "Temel Britaaaica 16. cilt kapafı"
seffaf koruyucu ambalajının içinde, KDV dahil, 6.<W0 TL.
Not: 1. Temel Britannica'mn 16. cildi. abonelerimizin adreslerine
4 Mart 1991 tanhine kadar taahhüllû posta ile gönderılecektir
2. Ciltlerini elden alan abonelcrimiz. 18 Subal 1991
tarihinden itıbare'n Ana Yayıncılık Satış Merkezi'ne (Mecidıyeköy)
kımliklerı ya da Abone Belgeleriyle gclerek 16. cıidı edinebılirler.
Ttmel BHtmmmia okariui. ekıft fkrikil, dH kapM> "*h"»k JİN l^eiMdi ichı
An \mjmcOA S^n Mcıtuleri:
1 Bûyfikderc Cad. Ejder Apt. 6VB Mradtyekfty 80310 tSTANBUL Tel. 174 31 25
2 Klodfarer Cad. Iktinm Han 7/1 Cl4»lo£)u 34400 tSTANBUL Tel: 516 22 60
3 Tunalı HUmi Cad. 121/3 Kavakbdere 06700 ANKARA Tel: 127 06 86
TEMEL
BRİTANNİCAI'FMHL KCİTİM VK KLLTLR ANSİKI.OPFOİSİ
TEMEL BRİTANNİCA ISTEK KUPONU
Odemeyı nasıl >apmak istiyorsunuz9
O VISA kartımla D MastetCard/Eurocard'unla TLödüyoram.
KartNo: I I I I •. II i I I . I I I I Son Kullanma Tarihi:
D Ana Yayıncılık A.Ş. 314447 No'lu Posta ÇekıHesabı'na TL
yatırdim Fotokopisi Uişiktedır.
AdıSoyadı
Adresi:
Posta Kodu: Tel: .• Inaa: c
ANA YAYINCIUK A.Ş. Büyukdere Cad. Oçyol Mevkii 57/2
Maslak 80725 İSTANBUL Tel: 176 95 80 (4 hat)
Ana Yayıncılık A.Ş. ve Encyclopaedia Britannica, Inc. işbirliği ile yayımlanmâktadır.
DUNYADA BUGUN
ALtSİRMEN
Çözüm
Lapa lapa yağan kar her yanı bembeyaz bir örtüyle örtül-
müşe döndürmüştü. Tıpi durduğunda damlann üstündeki be-
yazlık, taa karşıdaki Çamlıca tepesine doğru uzayıp gidiyor-
du. Griple karışık bir enfeksiyonun neden olduğu ateş yü-
zünden ne dışarı çıkabiliyor ne de kendimi toplayıp yazı ya-
zabiliyordum. Arada sırada ateş düşünce yataktan kalkıp dı-
şanya bakmakla yetiniyordum. Cumartesi sabahı bir ara kalk-
tığımda baktım, karım balkona ekmek kırıntılan koymuş, kuş-
lar da üşüşmüşler yiyortar, ama o pek hoşnut değil.
— Ne oluyor, dedim.
— Şu bizim kumrular için ekmek koydum, başka kuşlar
yiyortar.
— Doğal, dedim, ekmekleri oraya koyunca bir kez artık
hangi kuş ne kadar yemiş ona kanşamazsın.
Sonra gülümseyerek sürdürdüm:
— Yoksa ANAP iktidannın Kürtçe yasağı tasarısındaki ko-
mikliğe düşeriz.
Gerçekten de arkadaşımız Uğur Mumcu'nun da birkaç kez
değindiği gibi ANAP'ın güya yasakları kaldıran çıkışı olduk-
çagülünç. Kürtçeyi lehçe gibi görmelerindeki gülünçlüğün
yanı sıra Uğur'un da belirttiği gibi son karar, ahmak bir ya-
sağı yarım yamalak kaldınp Ibrahim Tatlıses ve benzerleri-
ni Kürtçe kaset yoluyla bir kez daha köşeyi döndürmekten
öte bir olanak getirmiyor,
Oysa Körfez çatışması istesek de istemesek de ve de ça-
tışma içinde oynadığımız rol ne olursa olsun, Kürt sorunu-
nu gündeme getirecektir. Özal son çıkışı ile sorunun ayır-
dında olduğunu kanıtladı. Ne yazık ki özgürlükler konusun-
da son derecede tutucu olan ANAP iktidan iie fiili liderleri,
her alanda olduğu gibi bu alanda da göz boyayan bir çıkış-
tan ileri geçip ciddı çözüme temel oluşturacak önlemler ve-
ya öneriler getiremediler. özal'ın destekçileri ise bu yeter-
siz, garip, yarımyamalak önlemi bile "İşte Özal liberalleş-
me yolunda önemli bir adım attı Bakalım muhalefet şimdi
ne yapacak?" diye yazılarla kamuoyunu bir kez daha ya-
nıltmaya kalkıştılar. Oysa SHP Genel Başkanı ve izmir Mil-
letvekili Erdal Inönü ile 26 arkadaşı Türkçeden başka diller-
de yapılacak yayınlar ile ilgılı 2932 sayılı yasanın kaldırılma-
sına iiişkin bir teklifi 7.8.1989 tarıhinde Türkiye Büyük Mil-
let Meclisi Başkanlığı'na vermişlerdi. Altında Yıldırım Akbu-
lut imzası bulunan 24.11.1989 tarihli Başbakanlık yazısın-
da ise "söz konusu teklrfin hükümetçe müspet mütalaa
edilmediği" bildirilmekteydi ve böytece teklrf ANAP'lılann oy-
larıyla reddedilmişti.
Ama bu gerçekler nedense bir türlü ammsanmıyor ve ger-
çekten Mumcu'nun deyişiyle traji-komik önlemleıie iş geçiş-
tirilmek isteniyor. ANAP'ın konuyu parlamentoda enine bo-
yuna ele alıp yeni politikalar oluşturmak yerine benimsediği
yol ise biraz daha zortansa neredeyse resmi dairede, şive-
sinin bozukluğu yüzünden Temel'ın bile başını derde soka-
cak garip bir yöntemden öteye geçmiyor.
Oysa SHP'nin Körfez bunalımından birkaç hafta önce ya-
yımladığı "Doğu ve Güneydoğu Sorunlarına Bakış ve Çö-
züm önerileri" raporu bu konuda gerçekten değerli bir te-
mel oluşturuyordu.
Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu bu ciddi sorun, ciddi-
liğiyle aynı düzeyde incelemeler ve politikalarla çözülebile-
cektir.
Yoksa ne ANAP'ın "dostlar alışverişte görsün" önlemleri
ne de "ANAP'lı ilerici" Nurettin Yılmaz'ın kendi partisinin
Meclis grubunda yaptığı konuşmada sergilediği tutum, so-
runun çözümü için gerekli öğeleri içermektedir.
Birinci tutum, ne denli hafifliği içerdiği için yetersiz ise ikinci
.tutum da o denli ahmak bir Şovenizmi içerdiği için tehlikeli-
dir.
Nurettin Yılmaz'ın "siz Orta Asya'dan geldiğinizde, biz
buradaydık" yollu lafları, tarih bilgisinden yoksunluğu, Re-
nancı ukıs anlayışım kavramaktan aciz bir kata ve kültür ya-
pısını gözler önüne seriyor.
Nurettin Yılmaz, bu gibi konularda bir taraftan başlatılan
Şovenizmin, karşı Şovenizmi de kışkırtacağını da anlama-
mış görünüyor. Ya da belki de ANAP milletvekili, kendi si-
yasal çıkannı bölgenin Şovenizme yatkın, feodal yapısmda
buluyordur.
Ve yine belki salt bölgedeki ağa, eşraf, mütegallibe sulta-
sının sorunu hangi boyutlara tırmandırdığını göstermesi açı-
sından Nurettin Yılmaz'ın çıkışı yararlı olmuştur bile dıyebi-
liriz.
Ancak bu yararlı uyarının, ANAP'ı sarsmasını beklemek
yine de boşunadır. Çünkü ANAP, yapısı gereği konunun bu
çarpık yönüne de dokunamaz.
Ama kamuoyu Nurettin Yılmaz örneğinde, somndaki bü-
yük bir çarpıklığı bir kez daha somut biçimde görmek ola-
nağına kavuşmuştur.
Kls KISA
• Ord. Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'na Çonım
Belediyesi ve Çorum Tanıtma Vakfı 'şükran belgesi'
verildi. Çorum'daki Büyük Park'ın adı da 'Hıfzı Veldet
Velidedeoğlu Parkı' olarak değiştirildi. '
• Körfez savaşında iki haftadır kullanılan ve bir çok
kişinin ölümüne yol açan silahlar, Ankara'da Idea-91
Savunma Sanayii ve Havacılık Fuan'nda sergilenecek.
Sanayici ve savunma yatırımcılarının dünya çapında
savunma sanayii pazarları arasına giren Idea-91'de
Amerika, Ingiltere, Almanya, Fransa, Italya, Belcika,
Sovyetler Birlıği ve Hollanda'dan 200'ün üzerinde silah
satıcısı, kendi ürünlerini pazarlayacak.
• Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile ABD Başkanı George
Bush arasındaki görüşme tutanaklannın basına sızdınhnası
üzerine açılan ve Güneş Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Uluç Gürkan, gazetenin eski Yazı tşleri Müdürü Salih Alev
Er ile eski Dışişleri memurelerinden Hande Şevkat
Mumcu'nun sanık olarak yargılandıklan davaya bugün
Ankara DGM'de devam edilecek.
• Bir derginin özel sayısuıı satüğı gerekçesiyle gözaltına
alındıktan sonra emniyette iki buçuk aylık çocuğunu
düşüren Nevruz Türkdoğan'ın şikâyeti üzerine Ankara
Siyasi Şube polislerinden Ali Ersan, Hikmet Taşdemir ve
Savaş Demir'in yargılanmasına Ankara 21. Asliye Ceza
Mahkemesi'nde dün başlandı. Sanık polisler, mahkemeye
gelmediler. Mahkeme düşük tedavüerinin yapıldığı hastane
kayıtlarının istenmesi ve polislerin de duruşmaya polis
zoruyla getirilmesine karar verildi.
• Sağlık konusundaki çalışmalarından ötürü, TRT'den
Inci Süer, Hürriyet'ten Kadriye Yüksel, Milliyet'ten
Asuman Aydın, Sabah'tan Didem Ünsal, Meltem Pusat,
Günaydm'dan Sibel Güneş, Türkiye'den Yılmaz,
Güneş'ten Esra Tüzün, Tercüman'dan Esra Kazancıbaşı,
Tan'dan Şebnem Ateş, Meydan'dan Dilek Süzen, Anadolu
Ajansı'ndan Nurcan Doğmuş ile gazetemizden Gundüz
Imşir ve Günseli Karsan'a ödülleri tstanbul ll Sağlık
Müdürü Temel Dağoğlu tarafından verildi.
ARZU GÜNEYSU
ile arkadaşunız
ABDURRAHMAN YILDIRIM
evlendiler. Mutluluklar dileriz.
CUMHURİYET ÇALIŞANLARI
7.2.1991 İSTANBUL
GÜNEŞ ÖZKIR
ile
AYDIN TOPRAK APAYDIN
evlendiler.
htanbul (Kodıköy), 7 Şubat 1991