22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
UBAT 1991 KENT3AŞAM HURİYET/17 TELEFONLAR STANBUL'DA BUGÜN • BakırfcöyJklediye Baskaru Dr. Yüdırım Aktuna, Bağcüar Çınar Mahallesi'nde saat ll.ÖO'de yapılacak bir törenle 1607 kişiye tapularını dağıtacak. • Bayoğlu Güzelleştirme ve Korııma Derneği merkezinin açılış töreni saat 18.00'de yapılacak. (îstiklal Caddesi No:20) BlR MEKTUP Kasisler sorun yaraüyor • Çamüca- Kadıköy arasındaki ana arter üzerinde yapılan kasisler, araçlar için sorun oluşturuyor. Bildiğimiz kadanyla kasisler yalruz ara yollar ve sokaklar üzerinde yapüır. Konuyu ilgililerin dikkatine sunuyorum. ESAT BIÇAKÇI KlSA KISA • "Kadunn Cinsel Sonınlan" konulu panelde, Turkiye'de cinsel eğrtimin alınmasından korkulduğu, yanlış ve abartüı bilgUenme nedeniyle cinsel sorunlann yoğun olarak yaşandığı bildirildi. Kadın dergisi tarafından tstanbul Tabip Odası Toplantı Salonu'nda düzenlenen panele, konuşmacı olarak Prof. Dr. Kurban özuğurlu, Operatör Dr. Akif Poroy, Jinekolog Dr. Erdal Ulakoğlu, yazar Buket Uzuner ve sanatçı Fusun önal katıldılar. • Şnbat ayının ilk günü başlayan ve dört gün etkili olan kar yağışı tstanbul'un barajlanna önemli katkı sağladı. Barajlardaki suyun kentin 8 aylık su ihtiyacını karşılayacak miktarda olduğu belirtildi. • Elektrik Mühendisleri Odası tstanbul Şubesi'nce düzenlenen panelde, "Elektrik iç tesisleri yönetmeliği ve uygulamalanndaki • değişiklik önerileri" tartışıldı. • KiğıUune Belediyesı tarafından yapılan denetimlerde, sağlık koşullanna aykın üretim yaptıklan gerekçesiyle 2 fınn ve 1 yemek fabrikası kapauldı. • Demokrat Vierkez Parti (DMP) Genel Başkanı Bedrettin Dalan, ll îdare Kurulu'nun Uyurn Villalan'yla ilgüi aldığı "Lüzum-u Muhakeme" karanna karşılık Danıştay'a iürazda bulunduklanru bildirdi. Dalan, "tdari Mahkeme'de Uyum da dahil, villalann projeye aykın olan yerlerinin düzeltilmesine dair karar var. Kökten yıkmak kanunsuzluktur. Vandalizmdir. Sözen, kanunsuzluğuna devam ediyor" dedi. Küçükarmutlu halkı 'tedirgirf İLDÜK'—Gcce yana evlerinden süriıklenerek doviılerek çıkanldıklannı anlatan gecekonducnlar, gözaltındakj 13 kişinin yaşamından endişe duyduklannı belirtiyorlar. (Fotograf: Uğur Gnnyıiz) 'Yogun baskı var* Üst üste 'operasyona' uğrayan gecekonducular, sadece başlarını sokacak bir yer için mücadele ettiklerini belirterek "Biz terörist değiliz" dediler. İstanbul Haber Servisi — Po- şiddetle kınryoruz. Gözaltına lisin geçtiğimiz gunlerde üst üs- te operasyonlar düzenlediği Kü- çükarmutlu'daki gecekonducu- lar, altyapı sorunlanna çözüm bulmak amacıyla düzenledikle- ri toplantılann polis tarafından "örgütsel toplantı" biçiminde yorumlandığıru belirterek "Biz terörist degiliz. Sadece başımı- u sokacak bir yer için mücade- le ediyoraz" dediler. SHP ts- tanbul ll Gençlik Komisyonu'- nun Küçükarmutlu'da düzenle- diği basın toplantısında konu- şan gecekonducular, hâlâ göz- altında bulunan 13 kişinin yaşamlanndan da endişe duy- duklanm söylediler. SHP Istanbul tl Gençlik Ko- misyonu Başkanı Mustafa Ka- raoguz ile yöneticilerin katıldı- ğı, toplantıda okunan bildiride, polisin olay gecesi kapı ve pen- cereleri kırarak evlere girdigi ve insanlan sorgusuz sualsiz gözal- tına aldığı bildirildi.Yasalan ko- rumak ve uygulamakla görevli olanlann yasaları çiğnediği sa- vunulan bildiride şunlar söylen- di: "Devtetin memuru oldugnnu unutan pobslerin yaptıgı terörii alınanlann en lusa sürede ser- best burakılmasıııı istiyornz." Gecekondu sakinleri de üzer- lerindeki baskılann gittikçe yo- ğunlaştığından yakınarak gece yarısı evlerinden sürüklenerek, dövülerek çıkanldıklanru, kapı ve camlann kınldığını anlattüar. Hüseyin, Ali, tpek Vücel, Hü- seyin öztörk, Rıza Özen, Ala- addin Koyun, Rıza Bora, Ali Rıza Sert, Nihat öksüz, Ahmet Şimşek, Sedat Zeki Gülen ve Muunmer Şimşek'üı halen göz- altında tutulduğunu bildiren Küçükarmutlulular, Giülzar ve Aziz tşeri'ninse yaralı olarak hastanede tedavi altında bulun- duklanru söylediler. Belediyeye defalarca başvur- dukları halde altyapı hizmetle- rinden yararlanamadıklannı an- latan gecekondu sakinleri şun- ları söylediler: "Su, eiektrik, yol gibi sonın- lanmızı kendimiz çözümleyebU- mek için topiantdar yapıyoruz, para topluyoruz. Polis bunlan örgütsel toplantılar, örgütsel amactarla yapılan çahşnuüar olarak yornmluyor. Biz terörist degiliz." 172 13 73 -74-75 ve 088 • tadana:068 : 077 MMUfc511 89 18 ClM*HM T * 588 48 00 Ç T 534 00 00 340 01 00 345 46 80 131 22 09 ltkâm hpriaK 152 43 00 588 44 00 132 30 00 r. 358 67 60 TMFfc TnNk $ * • •*.: 176 24 14 (Ist.). 356 04 85-86 (Kadıköy) M t f * Tnrifc 377 22 07 (E-5), 356 04 86 (Şehıriçi). 314 36 (B Cekmece) : 573 13 31. z 573 04 33, 574 73 00, 574 82 00 (25 hat) 527 00 50, 338 30 50 144 42 33, MzYı 144 25 02. 149 18 96 543 05 25 526 40 20. i: 145 53 66, (Hava tahmımftOrenme)573 89 80 526 62 74. 150 83 50. r. 348 71 40 • H U D İ : 522 97 03. HABERLERIN DEVAMI Washington'un Bakışı... (Baştarafı 1. Sayfada) fez Işbiriiği Konseyi" gibi bölgesel örgütle- rin devreye sokulması. Bu düzenlemenin amacı, sınıriann güvenlik altına alınması ola- cak. SınıMara saygt gösterilmesini sağlamak için bölge dışı ülkelere de rol düştüğünü be- lirten ABD Dışişleri Bakanı, dünkü The New York Times'a göre şunu demek istedi: ABD'- nin Körfez'de deniz gücünü sürdürecek ola- nağa sahip olması; Körfez ülkeleriyie ayn ay- rı yapacagı güvenlik anlaşmalanyla onların topraklarında savaş malzemesi depolama- sı ve ortak askerı manevralar planlaması. (2) Bölgede silahlanmanın denetimini ön- gören bir anlaşmanın yapılması. Böyie bir anlaşmanın hiç olmazsa silahları sağlayan ülkeler arasında olabilmesi. Böylece Irak'ın yeniden kimyasal, biyolojik ve nükleer silah yapmasının önüne geçilmesi. (3) Arap dünyasında varsıllarla yoksullar arasındaki uçurumları törpüleyecek bir eko- nomik ışbirliği programının uygulamaya so- kulması. (4) Arap dünyasıyla İsrail arasındaki anlaş- maz'ıkları, Filistin sorununu ve bölgede is- tikrarsızlık kaynağı olan başka sorunları çö- züme bağlamak üzere hareketienmek. (5) ABD'nin rthal petrote bağımlılığını azalt- mak için kapsamlı bir yeni strateji oluştur- mak. ABD Dışişleri Bakanı'nın savaş sonrasıy- la ilgili olarak çizmiş olduğu bu çerçevede yeni ya da öngörülemeyen bir unsur bulun- duğu söylenemez. Ayrıca ortaya çıkan plan o denli genel çizgilerden oluşmaktadır ki, ge- lecekte neyin ne olacağı konusunda bugün- den iddialı degerlendirmeler yapmak doğru olmaz; zira yarın tümü boşlukta kalabilir. ABD Dışişleri Bakanı, ülkesinin Ortadogu'- yaAmerikan banşı dıkte etmek niyetinde ol- madığını sözlerine eklemiştir. İnsan ister istemez bu noktada acaba di- ye soruyor kendi kendine... Savaş öylesine bilinmeyen dinamikleri ha- rekete geçiriyor ki, yarın Ortadoğu'da ne ola- cağını, sokaklara nelerin döküleceğini kes- tirmek çok zor. Onun için, böyle bir bölgeye dışandan ısmarlama elbiseler giydirmenin kolay olacağını sanmıyoruz. Keşke, savaş sonrasında kalıcı ve hakça bir barış düzeni kurulabilse Ortadoğu'da... Keşke, Saddam gibi çılgınlar sahneden bir daha gelmemek üzere yrtip gitseler... Ne iyi olurdu! Ama hiç de kolay gözükmüyor bu güzel hedefe varabilmek. Bağdat-Kuveyt hattına darbe • (Baştorafı 1. Sayfada) '• Muhafızlan'ndan binlerce aske- îrin öldüğünüjöyledi. { 'ABD Savunma Bakanlığı, ;müttefik uçaklannın öncelikli •hedefinin bundan böyle Cum- 'huriyet Muhafızlan'nın mevzi- : leri olduğunu açıkladı. ' General Tboroas KeU>, verdi- ği brifıngde, New York Times gazetesinde yer alan ve Cumhu- riyet Muhafızlan'na düzenlenen saldırılarda bugüne kadar tah- min edilen sonuçlann alınmadı- ğı yolundaki haberi yalanladı. Kelly, "Bnnun tersine, Cum- horiyet Mahafızbuı'nın zarar gördüğünü düşunüyonız. An- cak bombardımanlann verdiği zaran bettriemek su an için zor" djye konuştu. Suudi Arabistan'daki askeri yetkililer, Irak'ın, ucaksavarlan sivil yerleşim bölgelerine kaydır- dığını bildirdiler. ABD Hava r4, Kuvvetleri'ne ait uçaklann Bağ- dat ve diğer kentlere düzenledi- ği saldınlara katılan pilotların, evlerin çatılannda çok sayıda uçaksavar gördükleri belirtildi. Irak'ın, bu yolla uçaksavarlann etkisini arttırmaya çalıştığı ve müttefik savaş uçaklannca vu- rulmayacaklannı planladığı ha- ber verüiyor. . Müttefik uçaklannm Bağdat'a düzenledikleri bombardımanın özellikle telefon merkezi üzerin- de yoğunlaştığı bildirildi. Bağ- dat'ta elektriklerin kesik olduğu, büyük su sıkıntısı çekildiği ha- ber veriliyor. Ajanslara göre Irak banİcalan halka ödeme yapmayı durdurdular. Irak dün- kü bombardımanda 22 kişinin öldüğünü bildirdi. Irak'ın 22 gündür süren bombardımanlar- da uğradığı maddi zarann ise 40 daha tran hava sahasına girdi- ğini, bunlardan yalnızca birinin güvenli iniş yapabildigini bildir- di. Ajans, diğer uçaklann dunı- muna ilişkin ise^ijgi vermedi. Körfez'de müttefik kuvvetle- rin devam eden bombardıma- nında Irak birliklerinin ağır ka- yıp verdiği bildirildi. Washington Post gazetesi, ts- rail kaynaklanna dayanarak verdiği haberde, bombardıman- da 600 Irak tankının tahrip edil- diğini, Irak'ın seçkin ordusu Cumhuriyet Muhafızlan'nın en az bir tümeninin ezildiğini be- lirtti. Gazete, Israillilerin Irak'ın 300 bin ton olduğu tahmin edi- len cephane stokunun en az 40 bin tonluk bölümünün de hava- ya uçurulduğuna inandıklannı kaydetti. Bush'tan güvence ABD Başkanı George Bush'- un, Körfez savaşının bitiminden sonra Arap-İsrail çatışmasını ele alacaklan konusunda Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad'a güvence verdiği bildirildi. Suriye resmi haber ajansı SA- NA'nın verdigi habere göre Bush, dün Esad'ı telefonla ara- dı. Göruşmede, "Körfez'deki gelişmeler" ele alındı. Habere göre Bush, ayrı- ca "müttefik güçlerin sivil yerle- şim bolgelerinden sakındıklan- nı ve dinsel alanlara saldınna- dıklannı" vurguladı. Kara savaşı ABD Savunma Bakanı Dick Cbeney Genelkurmay Başkam Colin Powe0 ile Suudi Arabis- tan'a gitmek üzere dün Was- hington'dan ayrılmadan önce Senato Askeri Komisyonu'nda leyici olacağını ve çarpışnıalar- da on binlerce Amerikan aske- rinin ölecegini" iddia etti. Bağ- dat Radyosu'ndan okunan bir yorumda, "Amerikan yönetimi- nin verikn kayıplar konusunda- ki gerçek rakamlan gizleme ça- balanna ragmen Amerikan hal- kının bir panik, korku ve kaos döneminden geçtiği" ileri sürüldu. Fransa Cumhurbaşkam Fran- çois Mitterrand dün Fransız te- levizyonuna verdiği demecıe, ka- ra savaşının kaçınılmaz ve zor- lu olacağını belirterek Fransız- lardan "bu acunasız deneye hazuianmalannı' istedi. Mitter- rand, "Kara savaşının önümüz- deki gunlerde başlayacağını ve şubat içinde olacağını sanıyorum" dedi. Saddam'ın kimyasal silah kullanacağını sandığını belirten Mitterrand, müttefiklerin buna kimyasal mi- sillemede bulunmasına karşı çıktı. Savaşın BM kararlan ile sı-• nırh kalmasında ısrar eden Mit- terrand, Kuveyt kurtanldıktan sonra Irak içlerine girmenin bu ülkeyi fethetmek anlamına gele- ceğini, ancak amaçlannın bu ol- madığun söyledi. '200 sivU öldü' Bağdat radyosu, müttefik kuvvetlerin, önceki gece Bağ- dat'ı 12 saat sürekli olarak bom- ba ve füzelerle bombardımana tuttuklannı bildirdi. Radyo, sal- dın sonucunda 3 köprunün yı- kıldığını ve 200 sivilin öldüğü- nü öne sürdü. Bağdat radyosu, saat 20.15'te başlayan bombardımanın sabah saat 08.00'e kadar sürduğunü ve bu süre içerisinde toplam 33 ha- va akını duzenlendiğini bildirdi.milyar dolara yakın olduğu be- ^^u»^ ^.o^^.i .^....J/^..« «— lirtiliyor. yaptığı konuşmada, her iki ta- R a d y°- B u s h u n cezalandırıl- Suudi Arabistan askeri sözcu- rafın kayıplarını en az düzeyde ması ıçın terönst saldınlann hız- sü, Kuveyt'teki Irak birUklerinin tutabilmek için savaşı olabUdi- landırılması çağrısında ikmalinin, müttefik hava kuv- vetlerinin saldırılan sonucunda yüzde 80 oranında kesildiğini bildirdi. Suudi sözcusü, operas- yonlann planlandığı gibi ilerle- digini ve belirlenen amaçlann yerine getirildiğini belirtti. Amerikan askeri sözcusü Ge- neral Richard Neal de 2 Ameri- kan F-15 C Eagle uçağının, 3 Irak SU-22 Fitter ava bombar- dıman uçağmın yolunu kestiği- ni ve bunlardan 20"sini düşürdu- ğünü açıkladı. Amerikalı sözcü, 3. uçagın da muhtemelen düşü- rühnüş olduğunu kaydetti. Ge- neral Neal, bu uçaklann büyuk bir ihtimalle tran'a gitmeye ça- hştıklannı söyledi ve bugüne ka- dar tran'a 134 Irak uçağının sı- ğındığını kaydetti. Iran haber ajansı IRNA son iki gün içinde 7 Irak ucağının ğince çabuk bitirmeyi düşün- düklerini söyledi. Cheney, Suu- di Arabistan'a "Çöl Fırtınası' harekâtının komutanı General Norman Sclmarzkopf ve kur- maylan ile son durumu gözden geçirmek ve harekâtın bundan sonraki evrelerini görilşmek üze- re gittiklerini, dönüşte Başkan Bush'a bilgi vereceklerini belirt- ti. Gözlemciler, Cheney'in bu sözlerini kara harekâtının yakın- da başlayacağına bir işaret ola- rak yorumluyorlar. Askeri uz- manlar, kara harekâtının hava koşullarının uygun olacağı (ay- sız geceler ve denizin yüksek ol- ması) şubat ortalannda başlaya- bileceğini kaydettiler. Bağdat Radyosu, Irak'ın "ka- ra savaşını sabırsızlılda bekle- digini" bildirerek "Kfifiriere karşı yapılacak bu savaşın belir- landırılması bulundu. da Riyada Scud Irak dün gece TSİ Ol.OCde Suudi Arabistan'ın başkenti Ri- yad'a füze saldırısı düzenledi. Ajanslar, bir Scud füzesinin fır- latıldığını ve Patriotlar tarafın- dan havada vurulduğunu bildir- ABD yardımı tehlikede ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili dün yaptığı açıklama- da, Ürdün Kralı Hüseyin'in ön- ceki gün televizyondan yaptığı konuşmada Körfez savaşındaki tarafsız tutumundan vazgeçerek Irak'tan yana tavır alması nede- niyle, Washington'un bu ülkeye yaptığı yardımı gözden geçirece- ğini söyledi. Arap dünyasına nabız turu (Baftarafı 1. Sayfada) Baker'ın, VVashington tarafın- dan Körfez savaşı sonrasında Ortadoğu için öngörülen düze- ne önceki gün netlik kazandır- ması konuya ilişkin tartışmala- ra yeni bir boyut getirdi. ABD, beİclentilerini böylece en yetkili ağızdan duyururken Ankara'- nın da pazartesi gününden baş- lamak üzere sırasıyla Şam, Ka- hire ve Riyad'da dışişleri bakan- lan düzeyinde bu konuda "na- bız yoklayacağY' bildirildi. Dışişleri Bakanı Kurtçebe Alptemoçin'in 11-13 şubat ta- rihleri arasında Suriye'ye ger- çekleştireceği "resmi ziyaret" ve ardından 13-15 şubatta Mısır ve Suudi Arabistan'a yapacagı "iş ziyaretlerinin" ana gündem maddelerinin, Körfez savaşı ve savaş sonrasına ilişkin senaryo- lardan oluşacağı bildirüiyor. Tahran'daki temaslanm dün tamamlayan Alptemoçin'in Su- riye Dışişleri Bakanı Fanık El Şara, Mısır Dışişleri Bakanı ls- met Abddlmecit ve Suudi Ara- bistan Dışişleri Bakanı Suud El Faisal ile yapacagı görüşmeler- de, Körfez savaşı nedeniyle ön plana çıkan "tran faktörii"nün de değerlendirileceği kaydedili- yor. Bu çerçevede Alptemoçin'- in "Tahran izlenimlerini" ve Ankara'nın tran'ın rolüne yö- nelik görüşlerini aktaracağı ifa- de ediliyor. Alptemoçin'in, Şam ve Ri- yad'da Suriye ile Suudi Arabis- tan arasında geçen salı günü va- rılan anlaşma çerçevesinde iki ülke arasındaki ilişkileri geliştir- mek amacıyla kurulması karar- laştınlan "ortak komite" hak- kında bilgi alacağı da belirtili- yor. Musul, Kerktik Dışişleri Bakanhğı çevreleri, Suriye ve Mısır'm, Türkiye'de- ki üslerin ABD'nin kullanımına verilmesinden duyduklan rahat- sızlığı, Musul ve Kerkük konu- sunda Ankara'ya atfedilen emeller konusundaki kaygıları- nı hissettireceklerini samyorlar. Alptemoçin'in, Ankara'mn da- ha önce çeşitli vesilelerle yaptı- ğı açıklamalan yineleyerek bu kaygılan gidenneye yönelik gü- venceler verecegini bildiriyorlar. Alptemoçin'in Şam'da ayn- ca, eskiye oranla daha az ol- makla beraber Türk-Suriye iliş- kilerinde bir püriiz oluşturma- ya devam eden "sınır güvenligi" konusuna da zama- nın el verdiği ölçüde değinecegi kaydediliyor. Bu arada iki ulke arasındaki diğer hassas konuyu oluşturan bölgesel sulann pay- laşımı konusunun Türk tarafın- ca gündeme getirümeyeceği, gel- diği takdirde bunun Suriye ta- rafından açılacağı ifade edili- yor. Dışişleri çevreleri, Alptemo- çin'in Şam ve ardından ziyaret edeceği Kahire ve Riyad'da Körfez savaşımn gjdişatının ya- nı sıra Ortadoğu için geleceğe yönelik olarak çizilen çeşitli se- naryolar üzerinde ağırlıklı ola- rak durmasıran "dofal" oldu- ğunu kaydediyorlar. ABD Dı- şişleri Bakanı James Baker'ın Snceki gün Kongre'de yaptığı konuşmada, Washington'un bölge için önerdiği yeni düzen konusunda açık ipuçlan verme- sinin bu konudaki değerlendir- meleri daha da önemli kıldıgını belirtiyorlar. Baker konuşmasında, Orta- doğu için silahsızlanmayı da içe- ren bir güvenlik sisteminden, petrol zengini Arap ülkelerin- den fakir Arap ülkelerine kay- nak transferini sağlayacak eko- nomik işbirliginden ve Arap- tsrail sorununun çözümlenme- sinden söz etmişti. Dışişleri çevreleri, Arap - ts- rail uyuşmazhğnun çözümlen- mesinin Ortadoğu'daki yeni oluşumlann "önkoşulu" oldu- ğu konusunda Ankara ile Arap başkentleri arasında görüş bir- liği bulunduğunu kaydediyor- lar. Ancak önerilen "bölgesel güvenlik sistemi konusnnda" farklı görüşlerin bulunduğuna işaret ediyorlar. Bu konuda şu görüşlere yer veriyorlar: "Arap ülkelerindeki yaygın kanıya göre bölgede bir göven- Uk sistemi olacaksa bunun pa- nunetrelerinin dışandan dejfl, yne Arap iükelerince saptan- ması gerekiyor. Başka bir ifade ile bunnn esas itibanyla bir Arap olusnmn şekliade biçim- lenmesini istiyorlar. Ankara'ya gönderdikleri duyumlar ise böl- genin aynlmaz unsuru olması nedeniyle Türkiye'nin de bu oluşnmda yer alması yönünde. Ancak bir Arap iilkesi olmayan Türkiye tarafından oynanacak rolün, asli degil, "ortak üye" kapsamında gerçekleşmesini is- tediklerini hissettiriyoriar. Bun- dan da anlaşdan, Körfez sava- şın da da tescil edilen ABD ile yalunlıgından dolayı biraz kuş- kuyla bakılan Turkiye'ye Orta- doğu masasında başrol öngör- mnyorlar." Türkiye'ye askeri rol (Baftarafı 1. Sayfada) sonrasında Ortadoğu'da yapıla- cak yeni düzenlemeler konusun- daki planını ilk kez üst düzeyli bir resmi ağızdan açıklaması sonrasında Ankara'da "Türkiye bu planın neresinde?" sorusunu yönelttiğimiz diplomatik kay- naklaı, "Askeri rolünttz önem kazanacak" görüşünde birleşti- ler. Bu konuda bilgi ve görüşle- rini aktaran bir diplomat, Ba- ker'ın plamnda "Ortadoğu'nun güvenligi için NATO'nun so- rnmluluk üstlenmesinden soz edilmekle büiikte bu düşünce- nin bölgede atüacak askeri istik- rar adımlannın temelinde yattı- ğım" savundu. Bu yaklaşıma göre Körfez tş- birliği örgütü gibi kunıluşlann da katüımı ile Ortadoğu'nun gü- venliği için oluşturulacak yeni işbirliği sürecinde bir NATO üyesi olarak Türkiye'nin üstlene- ceği askeri rol şu aşamalarla or- taya çıkacak: 1) NATO, "alan dışı müdaha- le" (out of area) kavramını tes- cil edecek. Savaş sonrasında, NATO'nun Ortadoğu'ya yönelik rollerinin yadsınamayacağı, Doğu-Batı yumuşaması ve Ku- veyt krizinin NATO'nun rol ve yükümlülüklerinin yeniden be- lirlenmesini gerektirdiği ve bu çerçevede "alan dışı müdaha- le"nin belirh koşullar altında gündeme gelebileceğinin kabu- lü ittifak üyeleri arasında kara- ra bağlanacak. 2) Bölgedeki tek ittifak üyesi olan Türkiye'nin Ortadoğu'nun istikran için rol üstlenmesi iste- necek. Bu rolün Ortadoğu'daki mevcut sınırlan ve Ulkelerin top- rak bütünlüğunü tehdit edecek askeri girişimlere karşı, Türki- ye'nin "garantöriük" üstlenme- siyle gerçekleştirilmesi kararlaş- tınlacak. NATO, Türkiye'deki tncirlik, Batman ve Muş üsleri- nin bölgede olası bir saldırgamn ortaya çıkması durumunda hızla devreye sokulabilecek askeri ko- layhklar olarak görevlendirilme- si için girişimjfapacak. ABD yönetiminin Ortadoğu ıçın öngördüğü planın askeri kapsamında bölgede bir silahla- nn denetimi anlaşmasına gidil- mesi ve saldırmazlık paktları imzalanması düşüncesinin de yer aldığı belirtiliyor. Diploma- tik kaynaklar, bölgede süahlann denetiminin öncelikle silah ihra- catçısı ulkelerin kendi aralann- da varacaklan bir anlaşma yo- luyla gerçekleştirilebüeceğini ifade ediyorlar. Suriye, İsrail gibi ulkelerin ortak edilmesinin güç olacağı düşünülen saldırmazlık paktları girişiminin ise özellik- le tran, Irak, Kuveyt, Suudi Ara- bistan gibi ülkeler arasında gün- deme gelmesi olasüığı üzerinde duruluyor. Bu kapsamda, tran, Irak ve Suriye*nin tutumlanna göre Türkiye'nin de ikili saldır- mazlık paktlanna imza koyma- yı düşünebüeceği ifade ediliyor. Öte yandan, James Baker'ın bölge ülkelerinin isteğine bağlı olarak yeni güvenlik düzenleme- lerinden söz ettiğini anımsatan kaynaklar, ABD'nin Kuveyt'te açacağı yeni bir deniz üssünün de Ortadoğu'nun askeri yapısın- da ağırlıklı bir konuma sahip olacağını vurguluyorlar. Siyasi konferanslar ve ekonomik birlik Baker'ın plamnda Arap-tsrail sorununun çözümü için çok ge- nel bir eğüim dışında somut sü- reçler önerilmedigine de dikkat çeken diplomatik kaynaklar, Ortadoğu'daki siyasi sorunlann ayn ayn konferanslara konu edilebileceğini belirtiyorlar. Arap-lsrail, Israil-Suriye (Go- lan), Lübnan gibi sorunlarla Kürt halklan konusunun konfe- ranslar ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi aracüığıyla yeniden ele almacağı kaydedili- yor. Bu süreçlerde Türkiye'nin üstleneceği rolün ise "Araplann ardında, ıran'ı dengekyen bir ülke olarak ikinci planda" kala- cağı vurgulanıyor. Bölgedeki ekonomik işbirliği- nin güçlendirilmesi ve petrol zengini ulkelerin gelirlerinin bölge refahının arttırılmasında kullanıhnası projesinin ise Eko- nomik tşbirliği ve Kalkınma ör- gütü (OECD) benzeri bir olu- şumla somutlaşnnlması gün- demde. Nitekim James Baker dün yeni bir Ortadoğu Kalkın- ma ve tmar ifanlcfltı kurulması- nı önerdi. Banka, Körfez sava- şından sonra bölgenin yeniden imanna yardımcı olacak. Bu dunımda, Türkiye'run de söz konusu örgütün üyesi olaca- ğı, ancak "yönetici bir konum üstlenmesinin zoriugu" üzerin- de duruluyor. ABD'nin bu ko- nuda Ankara'dan beklentisinin bölgedeki altyapı ve kalkınma projelerine destek vermek, Bağ- dat'la ekonomik ağırlıklı olarak iyi ilişkiler kurmak ve Tahran- ın "bazı karşıt" girişimlerinin dizginlenmesinde yardımcı ol- mak diye özetlendiği beUrtiliyor. w w G O Z L E M UĞUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) Cumhurbaşkam Özal, Başbakan Akbulut ve Dışişleri Ba- kanı Alptemoçin. Başbakanlık'a bağlı Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdüriüğü, Paris doruğunda imzalanan bu antlaşmayı kü- çük bir kitapçık olarak yayımladı. Genel müdürlüğün bu yayınında antlaşma metninin al- tında yalnızca Cumhurbaşkam Özal'ın adı var; Başbakan Akbulut'un adı yok! Akbulut bu antlaşmayı imzalamak için Paris'e gitmiş de- ğil miydi? Gitmişti. öyieyse neden antlaşmanın altında imzası yok? "Paris Yasası" her devlet adına birer kişi tarafından im- zalanacaksa, Akbulut'a antlaşmanın altına neden imza at- tırdılar? Attırdılarsa, Akbulut'un imzasım sonradan neden yok sayıyorlar? Bu "imza", işin biçimsel yanı sayılabilir mi? Diyelim ki saydık; gelelim işin özüne: Uluslararası antlaşmalar yasa hükmündedir. Antlaşma- lara karşı Anayasa Mahkemesi'ne dava açılamayacağı için antlaşmalar yasalardan da üstün sayılabilirler. ^ Paris Yasası'nın Özal ve Akbulut tarafından imzalanan metinlerinden alıntılar yapalım: — Ulusal azınlıklann etnık, kültürel, dil ve kimliklerinin ko- runacağmı, ulusal azınhklara mensup kişılerin bu kimlikferi- ni ayrtma tabi tutmaksızın ve kanun önünde tam bir eşitlik- le, hür olarak ifade etmeye, korvmaya, geliştirmeye haklan olduğunu teyit ederiz. Herkesin, hakiann ihlali halinde, ulusal ve uluslararası alan- da, yasal yollara başvurma hakkını garanti altında alacağız. Antlaşmanın "Getecek İçin Rehber İlketer" bölümünde de şunlar yazılı; okuyalım: — Ulusal azınlıklann toplumumuzun hayatına zengin kat- kılarını arttırmak azmiyle, durumlarını daha da iyileştirmeye çalısacağız. Barış, adalet, istikrar ve demokrasinin yanı sı- ra halklarımız arasındaki dostane ilişkilerin de ulusal azın- lıklann etnik, kültürel, dil ve din kimliklerinin korunmasını ve bu kimliğin kuvvettendihlmesi için gerekli şartların yaratılma- sının gerektiğine ilişkin derin inancımızı teyit ederiz. Ulusal azınlıklarta ilgili sorunlann ancak demokratik bir siyasi çer- çevede tatminkâr olarak çözümlenebileceğini beyan ederiz. Ulusal azınlMara mensup fertlerin haklarına, evrensel insan haklannın bir parçası olarak bütünüyie saygı gösterilmesi ge- rektiğini de kabul ediyoruz. özal ve Akbulut, ayrıca bu azınlık sorununun bu yılın tem- muz ayında Cenevre'de toplanacak uzmanlar kurulunca ele alınmaşım da kararlaştırmışlar: — Ulusal azınlıklann daha iyi korunması ve ulusal azın- lıklar konusunda işbiriiğinin arttırılması yönündeki acil ge- reksinmeyi müdrik olarak Cenevre'de 1-19 Temmuz 1991 ta- rihlerinde ulusal azınlıklar konusunda bir uzmanlar toplanb- sı dûzenlemeyi kararlaştırmış bulunuyoruz. Kürtler, "ulusal azınlık" mıdır? Lozan Antlaşması'na bakarak "değildir" diyebilirsiniz. Doğrudur; Lozan Antlaşması'na göre Kürtler "azınlık" sa- yılmazlar. AGİK Antlaşması ve Paris Yasası, Kürtleri ya "ulusal azınlık" sayıyor ya "bölgesel kültür." Bölgesel kültür de sa- yılsa, ulusal azınlık olarak da nitelense sonuç değişmez. Her iki antlaşmaya göre Kürtlere kültürel haklan vermek. gerekir. AGİK antlaşmasının imzalandığı Viyana Kapanış Belge- si'nde "ulusal azınlıklar" ve "bölgesel kültür1er"der\ söz edil- mektedir. 1989 ocak ayında Viyana'da imzalanan antlaşmanın 45, 54 ve 68. maddelerinde, hem ulusal azınlıklann hem böl- gesel kültürlerin, "kendi dillerinden enformasyon yaymala- rı, elde etmeleri, değişimde bulunmaları" isteniyor. Ayrıca "kendi küttürterini, dil, edebiyat dahil tüm yönleriyle koruma ve geliştirme" gibi haklann güvence altına alındığı "kendi kültürterinde eğitim verme ve eğitim görme" olanaklarımn sağlanacağı da bildiriliyordu. O zaman da "Türkçeden başka dil" diye yasak koyma- nın; "yasakları kaldırıyorum" diye aynı yasakları korumanın anlamı olmaz. Başbakan Akbulut, 1989 yılı kasım ayında "Türkçeden başka dıllerde yapılacak yayımlar hakkında" yasayı kaldıran yasa önerisı, 1989 yılı ekim ayında SHP Genel Başkanı İnö- nü tarafından TBMM'ye verildiğinde öneriye nasıl karşı çıkmıştı? — Bu yasanm kaldınlması ileride devlet düzeninde tamiri imkânsız sonuçlar doğurur. Bu görüşteyseniz "Paris Y&sas/"nı neden imzaladınız? Vi- yana Kapanış Belgesi'ne neden imza koydunuz? İmza koy- duysanız, bu antlaşmaların gereğıni neden yerine getirmi- yorsunuz? Güneydoğu'da 4 siyah kar' paniğî GÜNSELt ÖNAL İDİL — Kimyasal silah kor- kusuyla camlarını naylonlayıp sımsıkı bantlayan Şımak, Ciz- re, Nusaybin ve tdilliler, geçen hafta yaşadıkları 'siyah kar' korkusuyla iyice paniğe kapıldı- lar. Nusaybin'de 'siyah kar' ya- ğınca korkup kapısını, pencere- sini örterek eve kapanan sekiz kişilik bir aile kömürden zehir- lendi. Ancak hepsi kurtanldı. 15 gündür içme suyunun ve- rümediği, halkın yağmur ve kar suyunu biriktirerek kullandığı tdil'de 'siyah kar' gece yağmış. Sabah kalktıklannda biriken kar suyunun simsiyah olduğunu gören tdilliler, bunun, "Irak'- ın bombalanmasıyla ortaya çı- kan bir radyoaktif sızmb" ya da "Irak'ın Körfez'e pompaladıgı petrolün buhaıiaşnıası ve bunun riizgârla ilçelerine kadar gelme- si'nden kaynaklanmış olabilece- ği yorumunu yapmışlar. Ancak 'siyah kar'ın neden yağdığı ko- nusunda, resmi makamlarca bir açıklama yapılmadığından, hangi varsayımın doğru olduğu veya neden 'siyah kar' yağdığı anlaşılmamış. Kahvede bu ko- nuyu tartışırken bulduğumuz Idilliler'e soruyoruz: "15 gündür içme suyu gelmi- yorsa, ne içiyorsunuz? Yanıt, "Bilmem, suyu kadın- lar getiriyor" oluyor. Bölgede neden 'siyah kar' yağdığını ve ne yapıldığını, Şır- nak Valisi Aydrn Arslan'a soru- yoruz. Arslan, hayvanlann su içtikleri göletlerden alınan kar örneklerinin İl Hıfassıhha Mü- durluğü'nde tahlil edildiğini, herhangi bir kimyasal ve radyo- aktif madde bulunmadığını söy- lüyor. Arslan, kann siyahlığı- nın, bölgede kullamlan kömü- run kirliliğinden kaynaklandığı- nı bildiriyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle