13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyel Sahıbı Cumhunyet Maîbaacılık ve Ca2etecıtık Turk Anonım Şırketı adına >adir Nadı 0 Genel >ayin Muduru Hasu Cesıal, Muessese Mudunj Emiitt Işaklıgil. Yazı lllen Mudu'U <>ka> Göneasin, 0 Haber Slcrkezı Muduru YaJçıo Baytf, Savfa Duzenı YOnetmem Mi \c*r % Temsıtaler 4N'KAR<\ AhnrtTan. İZMİR Hıknn Çrdakı}i, <ıDA\\ Ç«ın ^ ıgenoglu !v Poiılika CeU lllşlaat*. D-ş Habertcr. Efina Bakı. Ekoooır Cntu T«fcu. "., SendıU şakıu KMettO. Vuhut CdaJ Lsttf. Utanbul HabeTİerı Kcaal ILmçmk. Egıtım Geacaj Şa«laa. Vun Haber cn Necdd Dofıa, Spor Damîmans \bdalksdir \nnhua, Duı Yazılar Kcrm ÇlüçkM Araş ırma ŞaMa Alpa). Dvzc< mc tMuUa» Yttıcı 0 Koori nator thnct K o n b u 0 Mab i^ler En>l Ertut 0 Muhascbe B«lra( teaer 0 BuıvC Planlama bcvp OuMjıbe^oflı 0 Rrklaı- W Taruı 0 E» Ya>miar Hal» Vk.ol 0 Ilart Hamıa Ganr 0 lı -;me CMtr Çdik 0 Bılg Ijlem NaU lıd 0 Pn^onc' So,ı »»m ATun;/u Başkan >«Ur Nadi Old»> Aktal. lalça ••«». Hlsaa b a t Hikael ( d U m (Xu< Ltıc Mn«cı llhıı H Sırn«a U n e l TM faunyet Maıbaacüıi ve Gazetecüık T A Ş. Turk Ocajı Câd 39 '4J Catak£iıı M'34 lsı PK 246 lslanb»! Td 512 05 05 (20 baı). Telct 2224i F*> (1) 526 60 ^ 0 Bvoiar AMIUHK ZI>? G*kaip BK Inkslap S No 19 4 ft! 133 II 4M7, Tekx 42344. F u (4> 133* }5 65 0 b ^ - H Zıya B!v 1352 S 2. 3, Td 13 12 30 Telex 52359, F « 151» 19 5? 60 0 *<)••• InOMı Cad 119 S No 1 Jüı I. Ttf 19 37 52 |4 hat>. Tsfc* 62155. Faj. pl) 19 23 TJ TAKVİM: 2 ŞUBAT 1991 Imsak; 5.39 Guneş: 7.07 Oğle: 12.22 tkindi: 15.03 Akşam: 17.28 Yatsı: 18.49 LeNouvel Observateur'ün araştırmasi' Dünya yazarları Körfez savaşına nasıl bakıyorlar? Boıııbalara karşı sözcüklerKfiltiir Servisi — Körfez krizinin Körfez savaşına dönüşmesiyle birlikte yaym organlanndaki siyasal çözümlemelere, uzman kişilerin savaşla ilgili çözümlemeleri de eklendi. Yerli ve yabancı basında kaçmılmaz olarak savaşla ilgili haberler, yazılar, incelemeler ağırlıkta. Fransa'da yayımlanan "Le Nouvel Observateur" dergisi savaş konusunda "hariçten uzmanlar"ın, yazarlann görüşlerini aldı. Beyazperdeye de uyarlanan "Soph.e'ııin Seçimi"nin Amerikalı yazarı VVilliam Styron; Barış Için Eylem hareketinin kuruculanndan "Kara Kutu" adlı yapıtıyla 1988'de Femina Yabancı Yazar ödülü'nü alan İsrailli Amos Oz; "Kutsal G«ce" ve "Kum Çocuk" adlı kitapları Türkiye'de de yayımlanan, 1988 Goncourt Ödülü sahibi "Le Monde" gazetesi yazarlarından Faslı Tahar Ben Jelloun; "Giineşin Athlan"nın yazarı, Fransız romancı Jules Roy; Fransa'da "Aşiretin Onuru" adlı kitabı yayımlanan Cezayirli romancı Raşid Mimuni savaşa ilişkin düşündüklerini, duyumsadıklarım yazdılar. Okuyucularırruza bu görüşlerin geniş bir özetini sunuyoruz. WUliam Styron (ABD): Savaş sonrası mı? Kestirmesi güç. Amerikalılar ve müttefikleri hiç kuşkusuz rnalı götürecek ama bunun için ağır bir bedel ödenecek. Çok ağır! T. Ben Jelloun (Fas): Bugün Arap dünyası büyük sarsmtılar geçiriyorsa, bunun nedeni gayrimeşruluğun, Arap' politikasının çocuk hastalığı olmasında. Darbelerden doğan askeri rejimler, tek parti! Eksik olansa özgür düşünce, nesnel tahlil, insana saygı. JnlesRoy (Fransa): Irak'ın karşısında her şey petrol kokuyor. İrin kaynıyor. Bağdat, sanki Babil. Bü^k fahişe ve Saddam, MÖ 5. yüzyüda olduğu gibi istila ve ilhak ediyor. Amos Oz (Israil): Saddam Hüseyin'in amacı yeni bir Selahaddin Eyyubi, yeni bir Nasır olmak, Arap kitlelerinin kahramanı olmak. Kaşarlanmış bir savaşçı ve silahları iyi tanıyor. Ne şaşırdı ne de düş kınklığına uğradı. Planlannı asla değiştirmiyor. WILLIAM STYRON / ABD Zaferin bedeliIrak'a karşı savaşın ilk gün- leri bana Pasifik'teki Okinavva çatışmasında olup bitenleri anımsatıyor. Bu adayı Japon- lardan hiçbir guçlükle karşılaş- madan geri aJabilirdik ama ba- sın birden zafer çığlıklan atma- ya başlamıştı. Goklere ve kara- ya egetnen olduğumuzun far- kındaydık. Ama bir hafta son- ra Japonlar yeraJtındaki kalele- rinden çıkıverdiler. Gemi azıya almış atlar gibiydiler. tnanılmaz biçimde kan döküldü. Bugün Körfez savaşının gö- rüntülerine bakınca, olabilecek- leri hayal etmekten kendimi ala- mıyonım. Ikinci Dünya Sava- şı'nda, sonra da Kore'de deniz piyadesiydim. Biz piyadelerin yüzüne gülünuyordu. Oysa he- pimiz altımıza dolduracak ka- dar korkuyorduk. Ölüm bize dehşet veriyordu. Ama çekindi- ğimiz bir başka şey daha vardı: Baskı altında ezilmekten, iste- nen duzeye ulaşamamaktan da korkuyorduk. Yani çatışmada gerektiği kadar kahraman ola- mamaktan. Şimdi bugun de o kuma gömulen askerleri düşu- nüyorum. Bu kasaplığı nasıl en- gellemeli? Aslında oiay, kaçınılmaz bir şey. Saddam Hüseyin'e karşı çıkmalıydık ve hep çıkmalıyız: Kendisi tehlikeli bir megalo- man; düşmanlannı devirmek için hiçbir şey karşısında gerile- meyecek. Burada ABD'de, ba- zı barışçı eylemlere karşın, in- sanların çoğunluğunun mutte- fiklerin mudahalesine destek verdiklerine inanıyorum. Bu savaş, Vietnam Savaşı'n- dan çok farklı. Önceki, tepeden tırnağa ahlak dışıydı. Vietnam'- da burnumuzu pisliğe sokmaya gerek yoktu, çunkü olay Viet- namlılar arasında bir iç savaş- tı. Doğru, o zaman Amerikalı- lar komünizmi gerçek bir tehli- ke olarak gorüyordu. Ama şim- di de yeni bir düşman bulduğu- muz gibi bir izlenim var içimde. Ve bu seferki gerçekten çok teh- likeli. Birlikleri taş gibi eğitıl- miş, aynca 1944'teki Japonlar kadar da gözleri dönmuş. Yeni- lik, savaşın hiç kuşkusuz dinsel yonünde. Saddam bunu sonuna kadar oynuyor. Savaş sonrası mı? Tahmin et- mek guç. Hiç kuşkusuz Ameri- kalılar ve muttefikleri, malı go- türecekler. Ama bunun için ağır bedel ödenecek. Çok ağır. RAŞÎD MÎMUNİ / CEZAYIR Rambo'nun gerçek yanı tnsan kaçınılmaza kendisini dilediği kadaı hazırlasın, dram kopup çıkagelince, şaşkınhğını ve üzüntusünü göruyor yine. O dönülmez 15 ocak tarihi gelip çatınca, kıyamet gunünu atlat- tık derken Dahran'dan kalkan Amerikan uçaklan, Irak'a ölüm ve ateş kusmava uçtular. Önce bir öfke duyuyorum. Büyücülerin hesaplannın karşı- sında, iyi niyetli insanlann ça- baları boşa çıkmış oluyor. Ar- tık beterin beterini beklemek ge- rektiğinden kimsenin şüphesi yok. Bundan böyle bu savaşın patlamasıyla, her Araba Sad- dam Hüse\in'in ajanı ve guçlü bir terörist gozüyle bakılacak. Bu kaç ırkçı suikaste neden ola- cak? Gizli göç, terör ve AIDS'- ten sonra Uçuncü Dünya ülke- leri acıklı geriliklerini izlemek- ten başka bir şey yapamayacak- lar. Ekonomileri tepetaklak; dış borçlann ağırhğı altında inliyor- lar.Gelişmiş ulkelere gelince on- lar daha uzun bir süre dünyanm geri kalan yörelerine çeşitli bi- çimlerde sözlerini geçirmeye ye- tecek kadar zenginliği bir araya getirdiler, bilgileri geliştirdiler, son derece gelişmiş teknik ola- naklar yarattılar. Askeri üstun- lükleri öyle ağırlıklı ki müdahale birlikleri hedeflerine âdeta "cerrahî" denecek bir isabetle ulaşıyor. Yenilgi bilmeyen Ram- bo, yalnızca aktör Stallone'nin düş gücünün ürünü değil, ger- çek olan bir yanı da var. Finans kolaylıkları sayesinde birkaç bağışla en uslu öğrenci- lerini ödüllendirebiliyorlar. Bu- gün, şu Körfez bunaümı içinde açtıkları uzun vadeli krediler, onlara Sovyeüer Birliği'nin hoş- görusünu sağlayabiliyor. Ame- rikan müdahalesınin kararlaştı nldığı gunden beri, müttefik ta- raflarının kasalarına milyarlar- ca dolar dalgalar halinde yağ- maktan geri kalmadı. Tepeleri- mize asılı uydulanyla gece gun- duz bize savunduklan bütün da- valarının haklı olduğunu anlatan görüntuleri belletiyor- lar. Bütün dünya, Iraklılar bi- le, bunalımı CNN'in gözunden izledi. Bu yaymlar hep bir nok- taya yönelik. Bu bir medya dik- tatörlüğune gidiş. Gorbaçov"un "perestroyka"- sı da Sovyetler Birliği'nin ulus- lararası alanda kayıtsızhğı ik ifadesini bulunca, BM'nin oy- nak dengesi de bozulup gitti. Arap aydınlan, Saddam Hu- seyin'e hiçbir sempati beslemi- yorlar, ama seks, kumar ve vis- ki tutkunu Arap Yarımadası'- nın zorba krallarına da sempa- tileri yok. Bizim için asıl dram, Irak'ın olası yenilgisinin bizim her gun ülkeniizde savaş verdiğinıiz aşın eylemlere karşı tutumumuzu güçlendirmeyeceğidir. Bu savaş Islamcı akım yandaşlan için bir fırsattır. Çünkü stratejileri ne ti- tizlik, ne de mantık sıkıntısı çe- kiyor. Keselerini dolduran Su- udi'leri boşlayarak laik Sad- dam 'ı göklere çıkarıyorlar ve kaba saba imamlann askeri üni- formalara bürünüp Selâhattın Eyyubî rolu oynadıklarını goru- yoruz. Fransa'nın Arap politikası da bir seruvene sürukleniyor. Ne pis iş! Yalnız kaybedenleri gö- rebilivorum. JULES ROY/ FRANSA Babil'i anımsıyorumKuve>t'in işgalinden ben, hep savaşın kaçmılmaz olacağını du- şündüm. Dünyanın patlamaya hep hazır bu bölgesinde Ameri- ka, Mezopotam> r a'da, Guney Fi- listin Krallığı ve Pers İmparator- luğu'ndan berı var olan sorun- ları çözmek istiyor. Biz, davamızın haklı olup ol- madığını sormadık bile, oraday- dık, çünku öyle gerekiyordu; se- çenek yoktu. Barbarlığa karşı v<a Uctrca yontemıerıe savaşmak. Zorbalığa karşı hakkın, huku- kun askerleri Ortadoğu'da top- lanmıştı. Burada, Irak'ın karşısında her şey petrol kokuyor. Irin kaynıyor. Bağdat, sanki Babil, büyük fahişe ve Saddam, M.Ö. 5. yüzyılda olduğu gibi, is- tila ediyor, ilhak ediyor, önune geleni katlediyor ve Israil'i orta- dan kaldırmakla tehdit ediyor. Raşid Mimuni (Cezayir): Arap aydınlan, Saddam Hüseyin'e hiçbir yakınlık duymuyorlar, ama seks, kumar ve viski tutkunu Arap Yanmadası'mn zorba krallanna da yakınlık duymuyorlar. Bütün dünya krizi CNN'in gözunden izledi. Bu bir medya diktatörlüğüne gidiş. TAHAR BEN JELLOUN /FAS KüçültücüişlerSoluduğumuz hava alabüdiği- ne ağır. Sözcükler ve içli ağıtlar- la yüklü. Tehditler ve vaatlerle dolu. Gariptir, "Açların Ninni- si"ni, 1900'de Necef te doğan bir Iraklı ozan, Muhammed Ceva- hiri yazmış: "Lyuyun, halkın açları ve besin tannlan korusun sizleri/ Ve eğer sizi eylem doyu- ramazsa, düşler doyursun hepi- nizi / vaatlerin cinayeti ve söz- cüklerin sıvısı üstünde uyuyun / Ve karanlıklar içinde hayalin nişanlıları pohpohlasın sizi / Dolunay gibi parüdayan yuvar- lak ekmek dilimleriyle." Aynı "açlar" bugün bazı Arap baş- kentlerinde Tunuslu ozan Ab- dülkasım Şabbî'nin (1909-1934) şu iki dizesini yineliyor: "Bir giin bir halk hayat isterse / Ka- der adına yanıt vermek zorun- dadır." Çocuklanmıza hangi bugunu, hangi yarını hazırlamaktayız? Ellerimiz titriyor: Elektronikten, bostan dolabını dönduren goz- leri bağlı eşeğe geçiyoruz. Ço- cuklarımıza hangi anıyı aktan- yoruz? Yine geçmişe mi sığına- cağız; Araplann modernhği sün- gelediği, bilimlerin ve felsefenin efendileri olduğu altın çağdan mı medet umacağız? Denize düşup çırpınanlar gi- bi nostaljinin kumlan üzerine uzanmaya bile cesaret edilemi- yor ve bir kere daha küçulmenin ve utancın aa ilacı içiliyor. Bize, tarihe girmek için davet edilmek gerek diyorlar. Ayakları yıkamak, bir hukuk devleti ol- mayı kabul etmek ve bireyi, tar- tışılmaz bir değer haline getir- mek gerek. Eğer bugun Arap dünyası, Richter ölçeğiyle bile olçüleme- yecek şiddet ve genişlikte sarsm- tılar geçiriyorsa, nedeni, gayri- meşruluğun, Arap politikasının çocuk hastalığı olmasındandır: Hukümet darbelerinden doğan askeri rejimler; tek parti; propa- ganda olmaktan oteye geçmeyen haberler. Bu hastalık butun Or- tadoğu'da kendine uygun bir alan buldu. Eksik olan özgür düşünce, derinleştirilmiş duşün- ce tarzı, nesnel tahlil, kendine eleştirici gözle bakabilme, insa- na* saygı. Ayaklarını sürumemek. Ayaklar altında çiğnenmemek. Sessizliğin derinliklerine batma- mak. Komşun diye "kardeş" de- yip sonra uzerine katiller salma- mak. Islamiyeti militan bir ide- oloji haline ğetirmemek. Özgur- lüğü sever gibi yapmamak. Ku- şakları savaş yıllanna göre say- mamak; 1948, 1956, 1967, 1973, 1982, 1991. Bu arada Arap çocuklan, Mahmud Derviş'in "Kimlik Kartı" adlı ünlü şiirini ezbere öğreniyorlar: "Yaz/Arabım ben/Kartımın nuraarası elli- bin/Sekiz çocuğum var/doku- zuncusu da yolda_. yazdan son- ra gelecek'Kızacak mısın ba- na?" AMOS OZ / ISRAİL Eyyubi'nin kâbusu SAVAŞIN ÖBÜR YÜZÜ — Bir yanda işgal edilen bir ülke, petrol kuyuları. öte yanda insanlann yaşamı var. Körfez Savaşı'na gönderdiği eşine ağlayarak sanlan bu Amerikalı kadın da, savaşın kargaşasında unutulan "insanlann acısı"nı simgeliyor. ABD'nin hedefi, Saddam Hü- seyin'in devrilmesi değil, Ku- veyt'in kurtarılması. Devrilirse memnun olacaklar, iktidarda kalırsa bir şeyler ayarlayacaklar. Saddam Hüseyin'in hedefi ise ne Kuveyt'in uzerine oturmak, ne de savaşı kazanmak. Yeni bir Se- lâhaddin Eyyubî olmak, Nasır olmak, Arap kitlelerinin kahra- manı olmak. Askerî yapısının bombardımanlarla yıkılacağını o onceden hesaplamıştı. Kaşar- lanmış bir savaşçı ve silahlan iyi tanıyor. Ne şaştı ne de hayal kı- nklığına uğradı. Planlannı asla değiştirmiyor. Uç yıl içinde petrol gelirleriyle uçak pistlerini yeniden inşa ede- cek teçhizatını düzecek. Arap kitlelerinin, onu bir aziz olarak değil de bir yüzkarası gibi gör- melerini sağlayacak bir şamar yemeden, 29 ülkenin Golyat'ı karşısında, Muslumanlarm Da- vııd'u olarak kalacak ve kazana- cak. Benzer koşullarda Batı dün- yasının hangi lideri olsa, istifa etmek zorunda kalırdı. Ama Arap dünyasında oyunun kural- ları farklı. Saddam Hüseyin, halkını iyi tanıyor. Bir Arap liderin yeni bir Selaiıattin E>>iıbî gibi tanınacak olursa, bir daha iktidardan düş- meyeceğini çok iyi biliyor. Mut- tefikler işin sonuna kadar git- mezlerse Saddam'ı Kuveyt'ten çı karmakla yetinirlerse Saddam Hüseyin yine Kuveyt'e doner, hem de Kuveyt halkımn çağrısı üzerine döner. Saddam yenilip İslami volkan patlaması gerçekleşmezse, Filis- tin sorunu da çozülmeli. Bun- dan kaçmak yok. Israilliler ve Filistinliler arasında zafer soz konusu değil. Yunan polisi, bir Türkü öldürdü l^tçılık zorda • İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) — Körfez bunahmı ve ardından çıkan savaş nedeniyle yat turizmi açısından 1991'in 'kayıp bir yıV olduğu belirtildi. Deniz Ticaret Odası Muğla Şubesi Müdurü Gahp Isen savaş nedeniyle firma bazında zararın 25-250 bin dolar olduğunu yat sahiplerinin iflasm eşiğine geldiğini söyledi. Yatçılıkta yurtdışı rezervasyonların en geç şubat ayında büyük ölçüde tamamlandığını belirten Isen, "1991 yıhnda bölgemizde çalışan yat işletmecilerinin hiçbiri bu sezon için tatminkâr rezervasyon yapabilmiş değildir. Işletmelerin tümünde girdiler hemen hemen durmuştur" dedi. Karabataklar Körfczlden kaçü • BANDIRMA (AA) — Her yıl mart ayında Afrika'dan ve Arap Yanmadasf ndan göç ederek Manyas Kuşcenneti'ne inen karabataklar, bu yıl bir ay erken geldiler. Basra ' Körfezi'ne ham petrol pompalanması olayının arkasından karabataklann Manyas'a gelmeleri, "Körfez savaşının bu zamansız göç üzerinde etkili olabileceği" yorumlanrun yapıhnasına yol açtı. Balıkesir Orman Bolge Müdürü Fuat Erdem yaptığı açıklamada, "Her yıl mart ayında Manyas Kuşcenneti Milli Parkı'na gelen karabatak kolonisi şimdiden bölgeye geldi. Mamure Kalesi tarüşıhyor • ADANA (AA) — tçel'in Anamur ilçesindeki tarihi Mamure Kalesi'nin fiziksel ve görsel görünümünü olumsuz etkileyecek yapılaşma yasağı, Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nca "delindi" Kurulun bir şirkete yörede inşaat yapma izni vermesi, Anamur Kaymakamlığı ve Belediyesi'nce tepkiyle karşılandı. Soydaşlarm mal varlı.ğı • Haber Merkezi — Bulgaristan'dan göç eden Türklerin bu ülkede kalan mal varlıklan ile ilgili haklannın Türkiye'ye transfer edilmesi istendi. Rumelililer Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'nden yapılan açıklamada, soydaşlann Bulgaristan'da bıraktıklan gayri menkuller ile bankalardalci tasarruflannjn 3 trilyon 200 milyar lira değerinde olduğu belirtildi. Açıklamada, bu haklann alınabilmesi için Türk hükümetinin Bulgaristan ile resmi göruşmeler yaparak sorunu çözümlemesi gerektiği kaydedildi. Kokuyu eraen duvar boyası • ANKARA (ANKA) — îsveç'te geliştirilen bir duvar boyasının odalardaki kötü kokulan emerek yok ettiği bildirildi. Kefa Nightech Ab Flen şirketince geliştirilen ve kefa koku kontrolü olarak adlandınlan yeni duvar boyasının, özellikle çok fazla sigara içilen bürolar, restoranlar, kafeteryalar ve buna benzer kalabahk yerler için çok yararlı olduğu belirtiliyor. Linkoping Universitesi'nce yapılan testlerde başan gösteren yeni duvar boyasının kapalı yerlerdeki akustiği iyileştirdiği de kaydedildi. 25 yaşındaki Süleyman Akyar, Yunan Narkotik Şubesi'nde ölesiye dövüldü, komaya girdi, acüen kaldırıldığı hastanede öldü. STELYO BERBERAKİS ATİNA — Yunanistan baş- kenti Atina'da geçen hafta için- de bir dram yaşandı. "Tarihe kanşttğı" sanılan polis coplama- ları yeni bir kurban daha verdi. Kurban, bu kez bir Türk vatan- daşıydı. Süleyman Akyar (25), Yunan Narkotik Şubesi'nde ole- siye dovulecek, komaya girecek ve acilen kaldırıldığı hastanede can verecekti. Süleyman Akyar, 1984'te Türkiye'den Yunanistan'a kaça- rak siyasi iltica hakkı isteyenler- den biıiydi. O yıldan bu yana "mülleciler" statüsünde bulu- nan Akyar, uyuşturucu madde kaçakçılığı yapıyordu. Bundan uç hafta önce Atina'nın "karanlık" sokaklarından birin- de "yakayı ele veren" Akyar, Atina Narkotik Şubesi'ne gotu- ruldu \e "sorgulaması" başla- dı... Sorgulamanın amacı, Ak- yar'ın, meslektaşlarını ele ver- mesini öngöruyordu. Akyar, iki gun üst uste aynı şubede dayak yedi, işkenceler gordü, fakat po- lisin sorulanna verdıği yanıtlar yeterli değildi. Akyar, multeci olduğu ve cebinde multecilere verilen belgeleri bulundurduğu için artık Yunan makamlannın merhametine kalmıştı. Ancak bu merhamet, Akyar 1 ın olumune yol açtı. Yediği da- yak süresince komaya giren Ak- yar, aynı polis memurian tara- fından hastaneden hastaneye goturülecek ve son olarak acil yardım KAT Hastanesı'ne sevke- dilecekti. KAT Hastanesi'nin gi- rişler defterine, Akyar'ın "beyin sarsıntısı. kaburga kemiklerinde ve kavalkemiğinde çokca kınl- ma, avrıca incebağırsak ve rai- de zannda yırtılma olaylarından mustarip olduğu" yazılıydı. Akyar, 24 saat sonra can var- di. Polis makamlan olayı bir hafta boyunca gizli tutmaya ça- lıştıysa da hastane doktorlan, "Hipokrat adına içtikleri andı" anımsayarak savcılığa haber ver- di. Haber, anında Turkiye Bu- yükelçiliği'ne ve konsolosluğu- na intikal etti. Olay gerek Turk gerekse Yunan basınından hâlâ gizli tutulmaya çalışıyordu. Nitekim KAT Hastanesi'nde Akyar'ın cesedi üzerine yapıla- cak otopsinin birkaç gün erte- lenmesini isteyen elçilik gorevli- leri, Akyar'ın Türkiye'deki aile- sini aramaya başladı ve otopsi- yi izlemesi için Türkiye'den bir uzman getirteceğini duyurdu. Ancak Akyar'ın ailesi bulu- namayınca, çürumüye yuz tutan Akyar'ın cesedine, Turk uzma- nına gerek kalmadan otopsi ya- pılması için gerekli izin verildi. Akyar'ın multeci olmasına kar- şın hâlâ TC vatandaşhğını taşı- yıp taşımadığı henuz bilinmiyor. Eğer TC vatandaşıysa TC Buyu- kelçiliği, bu durumlarda "gere- kenin yapılacağına" dikkat çeki- yor. Konsolosluk yetkilileri Ak- yar'ın ailesi bulunur, cesedinin Türkiye'ye gönderilmesi talep edilirse bu talebin yerine getiril- mesi için gerekli işlemlerin baş- latılacağından söz ediyor. Ama cesedin büyuk bir olasılıkla Yu- nanistan'da gömülmesi beklenı- yor. Atina Narkotik Şubesi, Ak- yar'ın polis memurlarına "tor- navida ile saldırdığı" gerekçesiy- le dövüldüğünu soylüyor. Akyar'ın dövüle dövüle öldü- rülmesi olaya dünkü Yunan ga- zetelerinde oldukça geniş yer al- dı. Yunan polisınin geneldeki tu- tumunu her gun eleştiren Yunan gazeteleri, Akyar'ın "köpek gi- bi dövülerek öldüriıldügünii ve bunun hesabının sorulması gerektiğini" yazdılar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle