Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
"UMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 18 ŞUBAT1991
Özel tJniversite Hevesi
Halen ülkemizde yeni üniversiteye gereksinme yoktur. Sadece mevcut
üniversitelerin daha iyiye doğru yol almaları gerekir. Buna karşın
kurulması isteniyorsa, kurulabilir. Fakat konunun ikinci yönü daha
önemlidir. O da bu işi becerecek güçlü kuruluşların ya da güçlü
kentsoylulann, nadir demek şöyle dursun, namevcut oluşudur.
Prof. Dr. HÜSREV HATEMİ
Uzun yıllardan beri özel üniversite kurma
hevesleri ülkemizin gündemine geliı. Her gün-
deme gelişte de bizim kötü bir huyumuz ola-
rak, tarihsel deneyime ve geleneklere boş ve-
rilcrek, Amerika yeniden keşfedilmeye çalı-
şılır. Keşfedilen gerçekten Amerika kıtası ol-
sa yine zarar yok. Fakat hemen her defasın-
da yazlık tiyatro dekoru gibi bir pano boya-
narak en gerçek fakülte kuruldu sanıhr. Bun-
dan sonra iki ihümal vardır. Birincisi 1970'li
yıllarda olduğu gibi bu özel üniversitelerin
devletleştirilerek devletin üniversiteleri arası-
na kaydedilmesi ve kuruluştaki "devletten da-
ha iyi olma" iddialannın bir yana bırakıla-
rak hiç degüse "devlet üniversitesi kadar iyi
olma" amacına yönelmekür. Jkinci ihtimal,
daha doğrusu ikinci tip davTanış ise 1980'U yıl-
larda ortaya çıkmıştır. Bu davranışta vakıf-
lar (ya da holdingler) hem özel üniversite kur-
mak istemekte hem de devletten yardım ve
destek bekledikleri halde devlet üniversitele-
rini gözden düşürücü beyanlarda da buluna-
bilmektedirler.
Tarihsel deneyım ve arka plan
Her ülkenin kendiue özgü eğitim-öğretim ge-
lenekleri vardır. Bizim geleneğimiz, yükseköğ-
retimin devletin elinde olmasıdır. Bu, sadece
"gelenck olduğu için böyle" değüdir. Eğer Ana-
dolu'ya geçen Türkler özel toprak mülkiyetini
kabul etselerdi, toprak sahibi aristokratlar, bir
sımf oluşturacaklar ve onların kurarak himaye
ettiği üniversiteler oluşacaktı. Hepimizin bildi-
ği gibi, bizde aristokratlar olmadığı için devleti
yönetenler de yüksek memur kimliğinde kalmış-
lardır. Aristokratlar dışmda eğitim kurumu ku-
rabilecek grup olarak bir de din adamlan var-
dır. Batı ülkelerinde kitise, tran'da rauctehidler,
devletten ayn eğitim kurumlan kurmuşlardır.
Bizde ise din adamlan da memur kimliğinde ol-
duğundan, böyle bir olguya rastlamıyoruz. Aris-
tokratlar ve düı adamlannın kuramadığı ürüver-
siteyi, Tanzimat'tan sonra gelişen bir sınıf ola-
rak kentsoylular (burjuvazi) kurabüirdi. Fakat
bizde kentsoylular da devletin yenileştirmekte ol-
duğu eğitim kurumlanndan hoşnut olduklann-
dan, böyle bir girişime gerek duymamışlardır.
Batı ülkelerinde özel üniversite kurulmasının
başka bir nedeni de Katolik üniversitelerin din-
sel baskısından kurtulmak ve "serbest
üniversiteler" kurmak arzusudur. Batı ülkelerin-
de "Frei ÜniversiUet-Universitc libre" adı ve-
rilen kurumlar böyle doğmuştur. Bizde Tanzi-
mat'tan sonra serbest üniversite kurma gereği hiç
kalmarruştır. Çünkü Rum, Ermeni, Musevi asüh
profesörlerin bol miktarda olduğu bir Mekteb-i
Tıbbiye'de dinsel baskı zaten söz konusu değil-
di. Dinsel eğitim-öğretim kurumlan olan med-
reselere ise doğal olarak sadece Müslüman Os-
manhlar devam ettiğinden, onlar da dinsel bas-
kıdan şikâyetçi değildiler.
Geleneğimizde yoksa kurmayalım
mı?
Şu soru akla gelebilir: "Geleneğimizde yoksa
şimdi kurmayalım rru?" Buna yamumız şudur:
a) Gereği varsa kunılmalı, b) Becerecek ve yük-
lenip götürecek kişiler varsa kurulmalı.
Halen ülkemizde yeni üniversiteye gereksin-
me yoktur. Sadece mevcut üniversitelerin daha
iyiye doğru yol almalan gerekir. Buna karşın ku-
rulması isteniyorsa, kurulabilir. Fakat konunun
ikinci yönü daha önemlidir. O da bu işi beceTe-
cek güçlü kuruluşlann ya da güçlü kentsoylula-
nn nadir demek şöyle dursun, namevcut oluşu-
dur. Bu yokluk nedeniyle önceleri "Devletten iyi-
sini yapacağız" diye gürültüler kopanlmakta, bir
süre sonra "Devlet, bağışlanmıza vergi muafi-
yeti tanımanın da ötesinde, öbür islerimize.de
kolaylık taımın vs vs" şeklinde istekler basla-
maktadır. Ya da zaten devletin olan binalar dev-
letten istenmekte, bunlann üzerine yapılan kü-
çük katkılarla kamu emeği ya da atalann say-
gın anılarına sahip çıkılmak istenmektedir. Bir
saçsız köylü, köy çeşmesine sadece bir tekne yap-
tırarak bu çeşmeyi kendinin yaptırdığıru göste-
ren kitabe konmasıru istemiş. Bunun üzerine,
başvurduğu şair hattat, şöyle bir kitabe yazmış.
"Su elin, çeşme elin, tekne keün".
Vakıf üniversitelerin çoğumın durumu da bu-
na benziyor. Yine bizde bir söz vardır: "El ke-
sesinden Sultamm, develer olsun kurbanım."
Devlet kesesinden eğitim sulunı olmak isteyen-
lerin kurbanı ise yazık ki develer olmuyor, üni-
versite kavramının saygınhğı kurban ediüyor.
devletin saygmlığı kurban ediliyor.
Dış tilkelerde durum
Müslüman komşularda genellikle dinsel eği-
tim daha özel bir görünümde iken tıp fakültele-
ri ve teknik üniversiteler, bizdeki gibi devletin-
dir. Çünkü sağhk politikası, sanayileşme ve bi-
lim politikası, özelükle devletin konulandır. Biz-
de devleti küçükmek için daha vakit gelmemiş-
tir. Devleti küçülteceğiz sevdasıyla her kurumu
özelleştirirsek "gemisini yürüten kaptandır" fel-
sefesini yaygmlaştınnz. Zor zamanlarda, "Türk
milletine ne oldu"? Neden eskisi gibi değiliz" gi-
bi sorular soran yöneticiler, bu kimlik değiştir-
mesinden, en başta kendilerinin sorumlu olduk-
lannı da bilmeüdir.
Le Monde gazetesinin (Paris) 11 EylüJ 1983
pazar ekine bir göz atarsak, özel girişimci say-
dığımız Batı'mn bir temsilcisi olan Fransız üni-
versitelerine yerli ya da yabancı bağışçılann ne
kadar yardım ettiğini görürüz. Le Monde'dan
özetleyerek bazı bilgiler alakm:
"Sorbon Üniversitesi büyük koridorunda du-
van kaplayan mermer levhalar göze çarpar. Hiç
beklenmedik bağışcılann adıyla da karşılaşma-
mz mümkündür. Bir Japon baron, bir İtalyan
markiz, Çekoslovakya Cumhuriyeti, Rotschild
ailesi, borsalar, enstitüler bunlara örnek verile-
bilir. 20 milyon frank değerinde hisse senedi, 170
apartman dairesi ve öbür taşınmaz mallar. Vil-
lalar, birçok şato, uçsuz bucaksız arsalann sa-
hibi ve vârisi olan Paris Üniversitesi, mahnm ne
hesabını ne de ondan yararlanmasmı iyi biliyor."
Bu gazete yazısı bize, Batı üniversitelerine ya-
pılan yardımlann büyüklüğünü ve bağışçıların
sadece mermer levha ile yetindiklerini, üniver-
site yönetimine ortak olmak istemediklerini gös-
teriyor. Bu davranışın daha birçok örneği var-
dır. Bizde, az sayıda iyi öraekler dışmda bağış-
lar devede kulaktır. Ayrıca bağışçılar üniversi-
tenin işine kanşmak isterler.
Devlet üniversitelerini daha iyiye götürmek ye-
rine devleti küçümseyici beyanlarda bulunan şa-
hıslarm ne yank ki önemli bir kısmı, devlet ola-
naklanyla okumuş, devlet olanaklanyla yurtdı-
şına gönderihnişlerdir. 1976'da Tarun Bakanh-
ğYnın "ekonomik pantolon yamama usulü" ya-
yımyla karşüaşmış ve çok duygulannuştım. Ken-
di köylüsüne ekonomik pantolon yamamayı öğ-
reten devlet görünümünden "herkes kendini
kurtarsın" diyen devlet görünümüne gelmemiz
Uerleme değil, kimlik değiştirmedir. Devletin üni-
versiteleri ve yüksekokullan arasında hiçbir fark
gözetmeyerek ressam, heykeltıraş, piyanist, avu-
kat, doktor ve veterineri aynı tip yönetmeliklerle
eğiten, bununla da pek doğru bir yola girmiş ol-
mayan yükseköğretim anlayışımız şimdi ne ol-
du da eskisinden daha kanşık bir şekilde özgün-
leşiyor?
Ancak parayı vererek üniversite kuranlann
kendi üniversitelerinin mütevelli heyetlerine gir-
mesi doğaldır. Devlet üniversitelerinin mütevelli
heyetlerinde, söz konusu üniversitenin öğretim
üyesi ve memurlan dışında kimselerin yeri olma-
sa gerektir. Bunları çok yazdık. Dinleyen yok,
yanıt veren yok. Bizde neşe yok.
EVET/HAY1R
OKEff AKBAL
İki Tarihsel Belge
Bugünkü yazımda iki belge sunmak istiyorum. Biri, SHP
Genel Başkanı Erdal İnönü başta olmak üzere grup başkan-
ları Güneş, Çetin ve daha pek çok SHP'li, HEP'li milletve-
killerinin imzasını taşıyan bir yasa önerisi. İkinci belge de,
Başbakan Akbulut'un bu öneriye verdiği olumsuz yanıt.
7.9.1989 tarihini taşıyan yasa önerisinde "2932 sayılı Türk-
çe'den Başka Dillerde Yapılacak Yayınlar Hakkındaki Ka-
nun'un yürürlükten kaldırılması isteniyor. Tarihsel bir önem
taşıdığı için bu yasa önerisinin gerekçesinden ve Akbulut'-
un verdiği yanıttan önemli bölümleri okurlanma sunmakta
yarar görüyorurtv.
"Hiçbir kimse biyolojik olarak belirli bir dili öğrenme ve
konuşma yeteneğine sahip olarak doğmaz. Ancak bütün sağ-
lıklı çocuklar şu ya da bu dili öğrenme yeteneği ile doğarlar.
Hangi dili öğrenecekleri biyolojik ve fiziksel özelliklerine göre
değil, içinde yetiştikleri aile ya da çevreye bağlıdır. Bu çev-
renin dili insanın anadilidir. Örneğin bir İngiliz ailesi içinde
emeklemeyi, yürümeyi ve konuşmayt öğrenmiş olan Türk kö-
kenli bir çocuğun anadili İngilizcedir.
Halen vürürlükte bulunan 2932 sayılı yasa yukarıda izah
ettiğim gerçeklere ve bilime aykırıdır. Çünkü yasanın 3'üncü
maddesinde 'Türk vatandaşlarının anadili Türkçedir' denil-
mektedir. Oysa Türk vatandaşlannın resmi dili Türkçedir. Ni-
tekim bu durum Anayasa'nın 3'üncü maddesinde "Türkiye
Devletinin dili Türkçedir" şeklinde belirlenmiştir.
2932 sayılı yasa ülkemizin ve çağımızın gereklerine uy-
mamaktadır. Dünya uluslarının birçoğu ve ülkemiz resmi dil-
lerinin dışında anadilleriyle de konuşan yurttaşlara sahiptir-
ler. Çünkü anadil resmi dilin dışında ayrı bir realitedir.
2932 sayılı yasa kendi içerısinde de çelişkilidir. Çünkü ül-
ke sınırları içerisinde düşüncelerin açıklanmasını Türk Dev-
leti taraiından tanınmış bulunan devletlerin birinci resmi dil-
lerinin tekeline bırakmıştır. Oysa çağımızda dil farklılıkları top-
lumlara ayn bir kültür zenginliği kazandırmaktadır. 2932 sayılı
yasa gereksizdir. Türk hukuk sıstemi dil konusunu anayasa
ve diğer yasalarla ihtiyaçlan karşılayacak düzeyde düzen-
lemiş bulunmaktadır.
İlgili yasa aynı zamanda anayasamızın 3'üncü maddesi-
ne de aykırıdır. Anayasamızın 3'üncü maddesi anadilden
bahsetmemiş, sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin dilinin Türkçe
olduğunu belirlemiştir. Çağımızda başta ABD ve Batı ülke-
leri olmak üzere burada yasayan insanlar resmi dilleri dışında
anadilleriyle de iletişim sağlamakta ve birbirleriyle ilişki kur-
maktadırlar. Otoriter ve totaliter ülkelerde dahi resmi dilden
ayrı bir dili konuşmak suç sayılmamaktadır. 2932 sayılı ya-
sa, ulusumuzu dünya ulusları içerisinde küçük düşürmekte
olup yürürlükten kaldırılmalıdır."
ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Yıldırım Akbulut'un
TBMM Başkanlığı'na 24 Kasım 1990 günü bu yasa önerisi
konusundaki görüşleri ve 'hükümetçe müspet mütalaa
edilmemiştir' diyerek geri çevrilmesi de şöyle:
"İzmir Milletvekili Erdal inönü ve 26 arkadaşının, '2932
Sayılı Türkçeden Başka Dillerde Yapılacak Yayınlar Hakkın-
da Kanun'un Yürürlükten Kaldınlmasına İlişkin Yasa Tekllfi'
incetendi. Teklitte, 22/10/1983 tarihinde yürüriüğe giren 2932
sayılı Türkçeden Başka Dillerde Yapılacak Yayınlar Hakkında
Kanun'un yürürlükten kaldırılması öngörülmektedir.
Bilindiği üzere 1982 Anayasası'nın başlangıcında, anaya-
sanın, Türkiye Çumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve
eşsiz kahraman Atatürk'ün belirlediği miHiyetçilik anlayışı ve
O'nun inkılap ve ilkelerı doğrultusunda anlaşılıp yorumlana-
cağı ve uygulanacağı ifade edilmiş ve hiçbir düşünce ve mü-
lahazanın Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının devleti
ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve ma-
nevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılaplan ve
medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği belir-
tilmiştir.
Yine anayasanın 3'üncü maddesinde; 'Türkiye Devleti, ül-
kesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir' hük-
mü yer almış ve 26'ncı maddenin üçüncü fıkrası ile de, dü-
şüncelerin açıklanması ve yayılmasında kanunla yasaklan-
mış olan hernangi bir dilin kullanılamayacağı, bu yasağa ay-
kın yazılı veya basılı kâğıtlar, plaklar, ses ve görüntü band-
ları ile diğer anlatım araç ve gereçlerinin toplattırılacağı be-
lirtilmiştir. 28'inci maddede kanunla yasaklanmış olan her-
hangi bir dilde yayin yapılamayacağı hükme bağlanmıştır.
Diğer taraftan, anayasanın 13'üncü maddesi, temel hak
ve hürriyetlerin, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bü-
tünlüğünün, milli egemenliğin, cumhuriyetin, milli güvenli-
ğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel
ahlakın ve genel sağlığın korunması amacı ile ve ayrıca ana-
yasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle ana-
yasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırtana-
bileceğini amirdir.
2932 sayılı kanunun genel gerekçesinde; 1982 Anayasa-
sı'nın, düşünce ve kanaat hürriyeti ve düşünceyi açıklama
ve yayma hürriyetine özel bir önem verdiği ve getirdiği yeni
ilkeler ve hükümlerle, Türkçeden başka dillerde yapılacak
yayınlar hakkında bir kanun çıkarılmasını öngördüğü için bu
kanunun çıkarıldığı belirtilmiştir.
Diğer taraftan, memleketimizin bugün içinde bulunduğu
şartlar karşısında, 2932 sayılı kanunun yürürlükten kaldırı-
larak Türkçeden başka dillerde yayın yapılması, ileride dev-
let düzeninde tamiri imkânsız sonuçlar doğurabilecektir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle söz konusu teklif hüküme-
timizce müspet mütalaa edilememiştir."
*Experience Speaks...
İNGİLİZCE
GÖKDİUDE ÖĞRENİLİR
Dil öğretiminde en son uygulanan EAST-WEST serisi ile, Amerikadan,
Ingiltereden getırilen video programları, slayt, bant vb. ders araçlarıyla,
Tümü laboratuar düzenine getihlmiş derslikterte uzman öğretmen kadrosuyla
hizmetınızdeyız.
Elemantary, intermediate, advanced seviyelerde GENEL İNGİLİZCE KURSLARI
Geliştirmek isteyenlere PRATİK KONUŞMA SINIFLARI
Öğrencilere Cumartesi-Pazar Çalışanlara Akşam-Gece '• •'
Gündüz zarnanı olanlara Yoğun ve yarı yoğun kurslar - •*-
K/Ş DÖNEMİ KAYITLARI SÜRÜYOR
En yakın Şubemıze gelerek. sıze uygun gün ve saatleri belirteyip kaydınızı yaptırın.
Almanca Kurslarımız için şubelenmizden ayrıntılı bilgi alınız.
' Deneyim konuşur..."
VEFATLAR
İÇİN
Yurtkpi, yurtd>şı cenaze nakte-
dilir, cenaze ilaclama, malzeme,
tabut. bütün iştemler hassasi-
yette, süratle yapılır. Işletmede
aynca 18 ambütans mevcuttur.
Cenaze ilanlarında hizmeı be-
deli alınmaz.
İSLAM CENAZE İŞLERİ
147 20 0€-140 68 86
MesulMüdü<-
HafaVEÜERDEMİR
FOREIGN LANGUAGE CENTRE
TAKSİM ŞUBESİ: Taksım Cad. No 71 Tel. 150 47 47-150 34 49
LALELİ ŞUBESİ: Kumltay Sok No 10 BEYAZITTel 520 11 41-520 11 42-527 52 U - 5 M 4883
BAKIRKOY ŞUBESİ: Istanbul Caö Danlelacı SoK. No 7 Tel: 571 27 83-583 68 40
KADIKÖY ŞUBESİ: Kusdılı Cad Dilek Han No:67 Tel: 338 03 47-345 1896
LISKUR
SÜRÜCÜ
KURSU
Devretar:
HaitaSonu: 16Şübat
Hafta içi. 18 Şubat
KAOIKOY
(Söğütlüçeşme Camii yanı)
-349 18 24-349 18 25
336 02 06-336 02 79 .
T.C.
TEKİRDAĞ 1.
ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ
Sayı: 1990/434
Davacı Handan Turtay vekili
tarafından davalı Abdül Vahap
Turtay aleyhine raahkememizde
açılan şiddetli geçimsizlik sebe-
biyle boşanma davasıaın yapılan
açık duruşması sırasmda;
Istanbul, Kaıtal, Maltepe, İnö-
nü Caddesi, No: 62, D: 2'de ika-
met ettiği bilinen ancak belirtilen
adresine tebligat yapılamayan ve
yaptınlan zabıta tahkikatına rağ-
men sarih ikâmetgâh adresi tespit
edilemeyen davalı Abdül Vahap
Turtay'a duruşma günü ve dava
dilekçeşinin ilanen tebliğine karar
verilmiş olmakla,
15.3.1991 cuma gtinü saat:
10.10'da mahkememizde yapıla-
cak olan dunışmaya bizzat gel-
mesi veya kendisini bir vekil ile
temsil eıtirmesi, mazeretsiz ola-
rak dumşmaya gelmedigi takdir-
de gıyabmda duruşma yapılarak
karar verileceği hususu şerhli da-
vetiye tebligi yerine geçerli olmak
üzere Uan olunur.
GAYRÎ MENKULÜN AÇIK ARTTIRMA
İLANI
ANKARA GAYRİ MENKUL SATIŞ
MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
Dosya No: 1991/10 İş
Satılmasına karar verilen gayri menkulün cinsi, kıymeti, adedi, ev-
safı: Ankara Çankaya ilçesi, Dikmen Öveçler mevkiinde kâin imann
25609 ada, 1 parselini teşkil eden 1440 m
!
miktarındaki arsa ve üze-
rindeki muhtesatlan hissedarlar arasındaki şuy'uun giderilmesi için
Ankara Belediyesi mezat salonunda açık arttırma suretiyle satdacaktır.
Geniş evsafı dosyada mevcut şartnameyi iüşik bilirkişi raporunda açık-
lanmıştır. TAKDİR EDİLEN DEĞERİ: 720.000.000^ TL'.dir. KDV
gayri menkulün alıcısına aittiı. İMAR DURUMU: Yola mesafesi kro-
kide, inşaat cephesi krokide, inşaat tara krokide, inşaat derinliği kro-
kide, inşaat kat adedi bodnım hariç krokide, inşaat saçak seviyesi kro-
kidedir. Proje tanzim ve tasdikinde plan notlanna uyulacaktır.
Saüş şarüan:
1 — Satış 26.3.1991 günü saat 11.30'dan 11.45'e kadar i'ukandaya-
zıh yerde açık antırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin
edilen kıymetin <Ccı75'ini ve rüçhanlı alacaklüar varsa alacaklan mec-
muunu ve satış masraflaruu geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir
bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şar-
tiyle 5.4.1991 günü aynı yer ve saatte ikinci arttırmaya çıkarüacaktır.
Bu arttırmada da rüçhanlı alacaklüann alacağmı ve satış masraflan-
nı geçmesi şartiyle Vo4O antırana ihale olunur.
2 — Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20"si
nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar miHi bir bankanın terai-
nat mektubunu vermeleri lazımchr. Satış peşin para iledir, alıcı iste-
diğınde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. DeUaliye resmi ihale
pulu, tapu harç ve masraflan alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış be-
delinden ödenir.
3 — lpotek sahibi alacaklüarla diğer ilgililerin (+) bu gayrimen-
kul üzerindeki haklarını, hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddiala-
nnı dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri la-
zımdır; aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaş-
madan hariç bıraküacaklardır.
4 — Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse lcra
ve tflas Kanunu'nun 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale
arasmdaki farktan ve °MQ faizden alıcı ve kefılleri mesul tutulacak
ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir.
5 — Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için
dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği
gönderilebilir.
6 — Satışa iştirak edenlerin şanrvatneyi gönnüş ve münderecatını
kabul etmiş sa>ilacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 1991/10 tş
sayılı dosya numarasıyla memurluğumuza başvurmalan ilan olunur.
6.2.1991
(lclf.K. 126)
(+) llgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir.
T.C ADANA 4. tCRA MÜDÜRLÜĞÜ
Sayı: 1988/1894
Satılmasına karar verilen gayri menkulün cinsi, kıymeti, adedi, ev-
safı: Adana ili, Seyhan ilçesi, Reşatbey mahallesi, 14 pafta, 1381 ada,
6 cilt, 1079 sahife, 26 parsel nolu gayri menkui üzerinde kat irtifaklı
20/386 paylı 1. kat 6 nolu mesken dairesi taşınmaz halen Adana Re-
şatbey Mahallesi Vali Yolu Caddesi ile Ordu Caddesi'nin kesişüği köşe
başında bulunan Ergül Apt. 1. kat 6 nolu bağımsız bölüm kuzeybatı
tarafta Valiyolu Caddesi'ne cepheli mesken dairesi olup iki oda, bir
salon, mutfak, banyo, tuvalet ve balkondan müteşekkil zeminleri karo
mozaik kaplama, duvarlan kağıt kaplama olup 90 m2. alanlıdır. Da-
irenin mutfak tezgâhı mermer, alt ve üstü ahşap dolaplı, banyo, tu-
valet yan duvarlan fayans kaplamadır. Apanmanda asansör
bulunmaktadır. Dairenin bulunduğu yer, mevkii itiban ile şehrin en
mutena yerlerinden birinde olup 35.000.000^- TL. değerindedit. Bu
değer üzerinden satışa çıkanlmıştır.
Saüş sartian:
1 — Satış 22/3/1991 cuma günü saat 9.00'dan 9.3O"a kadar Adana
Seyhan Belediyesi Mezat Salonu'nda açık arttırma sureti ile yapıla-
caktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin %75'ini ve rüçhanlı ala-
caklüar varsa alacaklan mecmuumı ve satış masrafıtu geçmek şartı
ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmaz ise en çok arttıranın
taahhüdü baki kalmak şartı ile 1/4/1991 pazartesi günü Adana Sey-
han Belediyesi Mezat Salonu'nda saat 9.00-9.30'da ikinci arttırmaya
çıkarüacaktır. Bu arttırmada da rüçhanlı alacaklılann alacağını mu-
hammen bedelin ^040*101 ve satış masraflannı geçmesi şartı ile en-
çok antırana ihale olunur.
2 — Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin oft^si
nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankamn temi-
nat mektubunu vermeleri lâzımdır. Satış peşin para iledir, alıcı ıste-
diğinde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Dellaliye resmi,
ihale pulu, tapu harç ve masrafları alıcıya aittir. Birikmiş vergiler sa-
tış bedelinden ödenir.
3 — lpotek sahibi alacaklüarla diğer ilgililerin (Ugililer tabirine ir-
tifak hakkı sahipleri de dahildir) bu gayri tnenkul üzerindeki hakla-
nm, hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialannı dayanağı belgeler
ile 15 gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hak-
lan tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bıraküacaklardır.
4 — Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse lc-
ra ve îflas Kanunu'nun 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. İki
ihale arasındaki farktan ve temerriit faizinden alıcı ve kefılleri mesul
tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edi-
lecektir.
5 — Şartname, 7.3.1991 tarihinden itibaren herkesin görebilmesi
için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir
örneği gönderilebilir.
6 — Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını
kabul etmiş sayüacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 1988/1894
sayılı dosya numarasıyla memurluğumuza başvurmalan ilan olunur.
7.2.1991
(tctf.K. 126)
OKURLARA..
OKAYGÖNENSİN
Manipülasyon/
Yönlendirme...
4 merikalılann, Körtez savaşının başından beri içinde
yaşadıkları psikolojiyi çeşitli ç&ıreler "Vietnam
Sendromu" diye niîeliyor. Uzun ve uzak bir savaş
sonunda yenilgi duygusunun yanında çok insan
kaybıyla biriikte hâlâ süregelen toplumsal sorvnlar
Amerikalıların bu savaşa bakışını da biçimlendiriyor.
"Vietnam Sendromu"nun Amerikalılar üstündeki
etkinliğinîn belki de en büyük kanıtı, yazılı ve görsel
tüm basına karşı alınan tutum.
Amerikalı yetkililer uzun süre Vietnam'da aslında
medyalara yenildiklehni savunmuşlardı; ölü ve yaralı
asker fotoğrafları en başta hızla moralleri bozmuş,
Vietnamlılara yapılan kıyımların haber ve fotoğraffarmın
da hızla büyük kitlelere ulaşması savaşın nedenlerinin
sorgulanmasına yol açmış, gizli belgelerle siyasilerin
yanlışlan da basmda yer alınca Amerikalıların yenilgisi
birkaç boyutta hazırlanmıştı.
Bu dersten yola çıkan Amerikalı yetkililer bu kez
savaşın ikinci yönünü çok sağlam tuttular ve bunda
tam bir basarrya ulaştılar. "Haber savaşı"nı gazeteciler
kaybetmiş durumdadır. Irak'ın gazetecilere rahat
çalışma ortamı sağlamasını zaten kimse beklemiyordu.
Ama Amerikan yetkililerinin gazetecilerin habere
uiaşmasını bu kadar kısıtlayacağı da beklenmiyordu.
hak yönetiminin en fazla hosgörü gösterdiği CNN de
Batılı kaynaklar tarafından Saddam'ın propagandasına
alet olmakla suçlanmaya başlandı. Habersizlik egemen
olunca herkes birbirini şu veya bu siyasal-askeri güç
tarafından manipüle editmekle, yönlendirilmekle suçlar
oldu.
Manipüle edilmek ya da yönlendirilmek bir gazete ya
da gazeteci için en büyük mesleki onursuzluklardan
biridir.
iki italyan gazeteci, Carlo de Martine ve Fabio
Bonifacci'n/n hazırladıkiarı "Pratik Gazetecilik
Sözlüğü" manipülasyonu şöyle tanımlıyor:
"Yazılı basın yoluyla gerçekleştirilen iletişimin
içeriğine müdahale etme eylemi. Bu eylem geniş
anlamıyla, güç odakları ile basın arasında oluşur.."
Manipülasyon-yönlendirme eyleminin hangi biçimlerde
ortaya çıkabildiğini yine aynı sözlükten özetleyelim:
— Basın sektörüne giren büyûk sanayi kuruluşları
gazetelerini faaliyette bulundukları diğer sektörlere
dayanak gibi kullanmak isteyebilirler. Gazetenin
yayımcısı salt tîcari kaygılarla gazeteciliğin temel
ilkelerini zedeleyebilir.
— Sanayileşmiş toplumlarda, seçmenleriyle doğrudan
iletişimi yitirmiş olan siyasi partiler tüm dikkatlerini
iietişim araçlannı kullanmaya çevirmişlerdir. Özel amaçlı
siyasi tartışmalar yaratarak iletişimi yönlendirmek
isterler.
— Haber değerlendirme yöntemieri de özellikle skandal
gazeteciliğinde bir tür yönlendirmeye dönüşebilir.
Orneğin birinin tutuklandığmı 7 sütun üzerinden
verdikten sonra tahliyesi iç sayfada iki sattrda yer ahrsa
şerçek bir "yönlendirme" uygulaması söz konusudur.
— Uzmanlaşma da dolaylı yönlendirilme kaynağı
olabilmektedir. Belli bir çevreye çok uzun süre devam
eden gazeteci o insanlaria itişkilerini sıkılaştırmakta,
heberiere bakış açisj bundan etkilenmeye ;
b.aşlamaktadır. ABD'li sosyolog Robert Judd bu
konuda şöyle diyor; "Belediyede görevli bir gazeteci
zamanla belediye başkarumn kendi şefinden daha
önemli olduğunu düşünmeye başlar."
Belli bir güç odağının etkisi altında kalan gazeteci ya
da gazete için ilk doğal sonuç inandırıcılığını
yitirmesidir. Bir gazeteci için bundan daha kötü bir
nokta olabilir mi?
TEŞEKKÜR
Oğlum MUSTAf A'nın rahatsızlığı sırasında yakın
ügilerini esirgemeyen ve uyguladığı tedaviyle sağlığına
kavuşturan Izmit SSK Hastanesi Başhekim Yardımcısı
Op. Dr. DOGAN ittAMAN'a
başta Bevliye Servis Hem$iresi GÜLTEN ÇETtN ile
diğer servis görevlilerine teşekkürü bir borç bilirim.
AHMET KURT
16 Ocak 1991'de gözahında ölen
BİRTÂN
AITUNBAŞ
"Bu gözler bir kere bile faka basmadı"
BİRTAN
Demokratik üniversite mücadelesinde
SENM unutmayacağız -
unutturmayacağız
A.NKARA ÜMVERStTESt
ZtRA-\T-VETERlNER.DTCF-St\'ASAL-HlT
KUK.r
nP-
DlŞHEKtMUGl. BASIN YAYES-EĞtTtM-FEN-ECZ/VClLIK FAK.
AYÖ-DER'U »e tLERld-DEVRtMCl-DEMOKRAT
ARKADAŞLARI ADKSA ALP ASLAN
Erdem ERKOÇ
1960/18-2-1980
FATSA
SEN
Erdemsizlik içinde ERDEM
Kokmuşkaranlıkta;
Düşüncesiışık,
Yüreğikaranfil...
SENİ UNUTMAYACAĞIZ.
Ailesi ve Arkadaşları Adına
Levent ERKOÇ
TEŞEKKÜR
Sevgili kızımız, kardeşimiz, halam
LEYLA İLERTnin
vakitsiz olarak aniden ararmzdan aynlması üzerine LEYLA"ya
ve bizlere sürelice, candan yakınlarıru kanıtlayan bütün
dostlanmıza ve bu arada telefon, telgraf, fax ve mektup Ue
Paris, Amsterdam, Strasbourg, Lüksemburg, Atina, Selanik,
Roma, Londra, Magosa ve ABD, Almanya, Fransa, Kanada,
tsviçre'nin çeşitli şehirlerinden Ankara, İznur, Adana,
Zonguldak, Adapazan, Bursa, Bodrum, Dikili, Balıkhova'dan,
cezaevlerinden, TBKP, SBP, SP, DYP'den çeşitli kuruluş,
şirket ve sendikalardan gelen sayısız mesajlarla elemimizi
paylaşanlara, evimize, Bebek Camisi'ne, Rumelihisan
Kabristanı'na, hatim duasına katüan, 100"e yakın çelenk
gönderen, sevgili LEYLA'mınn ve bizlerin, bütün akraba ve
yakın dostlanmıza çeşitli nedenlerle gelemeyen ve adresimizi
bümeyen, fakat aynı hisleri bizimle paylaşanlara derin candan
şükranlanmızı sunarız.
BEDİA-RAStH NURİ-MUSTAFA SUPHİ-MEHMET
CAN-MAHMURE-EStV tLERt