12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhunvtı Matbaacıük ve Gazetecılık Turk Anonım Şırkecı adına Nadir N«di 0 GCIK! Yayın Mudüru. Hasan Cmul. MuesseM Muduru EmilK istkhjM. Yazı Ulen Mudüru Oka> Goaensn. 0 Haber Mcrkezı Mudüru Yalçm Bayvr. Sayfa Duzem Yönetmenı Ali \cu 0 Temsıtaler ANKARA thmet Tan. İZMİR HiknKI ÇtUrduv*. ADANA Çelın Yigcnothı k Polıtıkz Crisl B«ltWfK. [>> Haberio Lr|ua Balrı. Ekonornı O a p t T«rtaa. I; Scndıka Şakna Krtmtf. Ku.-.r Crlal Larr Kıanbu) Habc.erı K*wal Ka«ak Efır m Gr*r*> $•?••«, ıur! Haberl«ı Necori Do£*n, Spor Danışmanı AM*hMİIr *»<*••*«. r>/ı Yuıiar ILrmn Çabşkân. Arajt -ma Şafcin tlpa), Du«l<mc 4M«ltah Yancı £ Koordınaiör Ahatt Korvtnı 0 Ma liler Lrol LrVat 0 Mu-a^b; B«knf Wner 0 Buıcr Pldnlama Se*& OtmuımbtttoHm 0 Rei.arrt A** Tom* 0 Ek Ya^ınlar Huln Ak>«l 0 Mârc Ha<^>uı üarer 0 Sleime Ondrr Çrilk £ Bılgı Hl<in \«d İMİ 0 Pcwnfl -»^ı Boslıscıotla >ona kunthı Bajkan Nadır N«lı Oklm U M . iılcm k x ı H n ı t m ı i . H A M Çctnfca)* Okı> SHcuk. Ab Sfevca. Akaci T M Sraâff ıv laraıt Cumhunyct Malbaactlık vv Gazctccıbk T A Ş Ttlrkocagı Cad 39/4) 34334 lsı Pk 246 hıanbui Td «12 0* t)« (2Ü han TCİCT 22246, Fax (1) 526 60 ' 2 0 Surotoı- Allun. Zıva Gokalp Bh Inkılap S. No 19 4, Tel 133 II 41 f . Tdej 42Î44. Faj (4) 13! 0< 6! 0 Izaın H Zra Bh 1351 S. 1 3 . Tel 13 12 30. Tda 52359 Faı |SI) 19 53 60 0 Vfcus: lnonü Cad 119 S S o I Kal I. Td 19 3" ' 2 (4 han. T d o 62!5< F«x. (71) 19 25 78 TAKVİM: 18 ŞUBAT 1991 îmsak: 5.23 Guneş: 6.48 Öğle: 12.23 lkindi: 15.18 Akşam: 17.48 Yatsı: 19.07 23 şubata dek sürecek 3. Uluslararası Istanbul Kısa Film Günleri bugün başlıyor Kısa filnıiııFransız Kültür Merkezi'nin gösteri salonundaki etkinlikler kapsamında Fransa'dan 10, Almanya'dan 7, Ingiltere'den 6, tsveç ve îsviçre'den 5, İspanya ve Türkiye'den 4, Avusturya ve ABD'den 3, Çekoslovakya, Hollanda, Japonya ve Italya'dan 2 kısa metrajlı film gösterilecek. ASLI KAYABAL ~ İFSAK ve Istanbul Fransız Kültür Merke- zi'nin işbirliği ile düzenlenen III. Uluslararası Istanbul Kısa Film Günleri bugün başhyor. Fransız Kültür Merkezi'nin gösteri salo- nunda 23 şubata dek sürecek etkinlikler kap- samında Fransa'dan 10, Almanya'dan 7, In- giltere'den 6, lsveç ve Îsviçre'den 5, İspanya ve Türkiye'den 4, Avusturya ve ABD'den 3, Çekoslovakya, Hollanda, Japonya ve Italya"- dan 2 kısa metrajlı film gösterilecek. Aynca İFSAK 12. Ulusal Kısa Film Yarış- ması'na katılan 12 film de hafta kapsamın- da izlenebilecek. Mısır ise özel gösterim bö- lümünde tek filmle yer alacak. Çoğunlukla yeni yapım filmlerin gösterile- ceği Kısa Film Günleri'nde, lsveç adına katı- lan 1947 yapımı (1949 Oscar ödüllu) "Şeh- rin Soluğu" adlı filmle, "Diagonal Symphony" adh 1924 yapımı ilk soyut film örneğine de yer verilecek. Ingiltere'yi temsil eden filmlerin tümü Ro- yal College of Art öğrencilerince çekilmiş. Film Günleri'nde 23 şubat günü saat 16.00 - 17.00 arası düzenlenecek ve Hilmi Etikan'ın yöneteceği yuvarlak masa toplantısına ise Avusturya ve Fransa'dan iki, Almanya, Ital- ya, İspanya, Isviçre, Ingiltere ve Türkiye'den birer konuşmacı katılacak. Uluslararası standartlar çerçevesinde 30 da- kikayı aşmayan filmler kategorisi "kısa film' olarak adlandınlıyor. Can Filmcilik ve Rek- lamalık'ın yöneticisi ve lFSAK'ın kısa film yanşmalanna 1984 ve 1985 yıllannda iki kez katılmış olan Mehmet Eryılmaz, "Kısa film, sinema sanatı içinde en ozgUn, özgur, sine- mamn ha>at bulduğu bir alan. Bu alan sine- ma sanatı için bir tiir laboratuvar. Sonsuzca, ticari bir kaygı olraadan çıkışfaurın yapılabi- lecefi bir alan" diyor. İFSAK sinema kolunun kurucusu ve belgesel-tanıtım filmleri yapan Film-Ür'ün sa- hibi Hilmi Etikan'a göre kısa film dünyası- mn içerdiği özgürlüğün de sımrları var. Eti- kan, "Bu filmler dışa açılamıyor. Bunda da toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel bas- lusı hfkim. Ama kısa filmci ticari sinemacı- dan daha özgür. Çünkü para kazanma kay- gısı yok" diyor. Mehmet Eryılmaz, kısa filmin Turk kültü- rünün bir parçası olduğunu belirtiyor. Eryıl- uzun öyküsü SAVAŞ ATLARINDAN— fhuısa, Kısa Film Gönleri'ne 10 fttmle kaühyor. Bunlardan biri de Savaş Atianndan. Yönetmen H. Fontaine maz bu dünya için bir slogan yaratmış: "Ya aşk ya ölüm" diyor. Kişi bu işe, ya hiç bir şey beklemeden, bir yaşam tarzı gibi kabul- lenip sarılacak ya da bu aşk olmadığı sürece farkında olmadan bir intihara doğru yol ala- cak. Ikisinin arası ise yalnızca bir "lılç". Temel sorunlar Kısa film dünyasımn dışa kapalı kapılan- nı araladığımızda görünen, bir sorun yuma- ğı. Bu yumagı çözmeye çauşırsak ana düğüm- lerden biri nitelikli kısa film üretiminin arttı- rılmasında odaklamyor. Bu konuda Etikan, Kültür Bakanbğı, TRT ya da çeşitli sponsörler aracılığı ile doğrudan ulaştırüacak her türlü destek ve yardımın "gelişmek" yönünde var olması gerektiğine inanıyor, ancak bu işlemin gerekli altyapılar ve sistemler kurulmadan, kısaca kurumsalla- şılmadan gerçekleştirilebileceğine kuşkulu yaklasıyor. Etikan, bu tür islerin tekellerle beslendiği zaman, bu tekelin ortadan kalkması ile yok olma tehlikesi ile karşı karşıya geldiğini söy- lüyor. Bu yönde Etikan iki çözüm önerisin- den söz ediyor: "Belediyeler kendi semtlerin- de atölyeler ve video kameralanndan oluşan setler kurabilir. Gerekli araçlaıia donanmış bu yapılardan insanlann yarmrianması ureti- mi arttıracaktır" diyor. Etikan, Kültür Bakanlığı'nın da büyük kentlerde üst düzey atölyeler kurabileceğini, 16 mm'lik montaj masaları, 38 mm'lik film kameralarımn bir altyapı oluşturduğu bu bi- rimlerin denetiminin gençlere bırakabileceği- ni belirtiyor. İFSAK sinema kolu sorumlulanndan Er- dem Gökgücü ise kısa filmcüikte temel sorun- lann, fınans, yapım-üretim ve izleyiciye ulaşma-dağıtım noktalarında odaklandığını belirtiyor. Gökgücü, "Kısa filmcilikte konn- lan para geri gelmiyor. Çoğunlukla genç ku- şak kısa fümciler fllmlerini kendi olanaklan ile gerçeklestiriyor. Üretim-yapım açısından, bir sinema için gereken altyapı öğeleri sağla- namryor. Sonuçta ortaya diişak nitettkü ürttn- ler çıkryor" diyor. Amatör kısa fümcinin elin- deki malzemeyi kullanmak zorunda bırakıl- dığım aktaran Gökgücü, kısa film yönetmen- lerinin fılmlerini izleyemediklerini de belirti- yor. Bu soruna koşut Etikan, "Türkiye'de önemli olan kısa filmlerin nicel yönden artısı degil. bunlann kimler tarafından ve nasıl ure- tildigi. Türkiye çapında dagıtılmışlar mı, her kesimden insan bu alandan pay alabiliyor mu" diyor. Erdem Gökgücü sorun yumağmın bir di- ğer düğümünün salon yoksunluğunda gözlen- diğini belirtiyor. Şimdilik Kısa Film Günle- ri'nin yoğun ilgi gördüğüne dikkat çeken GökgücU, bugünlerde düzenli gösterilere dö- nüşürse belki de bu ilginin azalabileceğini dü- şünüyor. Mehmet Eryılmaz kısa film dünyasını sar- malayan ekonomik, teknik ve dağıtım sorun- larının aksi yönünde, "Bugün maddl kosul- lar uygun olsa kaç kişi film çeker" diyor. KISA FlLMCtLER BİRLİĞ1 Salon aranıyorKısa film dünyasımn özgür ortamını saran sorunları bir ölçüde aza indirgemek ve izleyiciye ulaşacak bir kanal inşa etmek yönünde Hilmi Etikan'ın yönetimini üstlendiği, tüm kısa film yapanlara açık bir derneğin kuruluş çahşmalan noktalanma aşamasında. "Kısa Filmciler Birlifii" adı altında, lFSAK'tan bağımsız bu derneğin 7 kurucu uyesi var. Etikan, İFSAK'ın sinemadan çok fotoğrafla bütünleştiğini, kurulacak derneğin, kısa filmcileri bir kimlik altında bir araya getirmeyi amaçladığını aktanyor. Etikan, derneğin çıkaracağı bültenle kısa filmle ilgilenenlerin birbirlerinden haberdar edileceğini, gerekli malzemelerin aktanmının sağlanacağını ekliyor. Aynca dernekte eğitim kursları, seminerler ve tartışmalara da yer verilmesi tasarlamyor. Etikan filmi üretenlerle izleyicinin buluşturulması yönünden de büyük bir salon aradıklarını aktanyor. Kısa filmin düğümlerle yüklü yumağının dışında, Kültür Bakanlığı'nın 1991 yılı içinde kısa metrajlı filmlere yönelik maddi bir destek çahşması içinde olup olmadığı sorumuzu, Kültür Bakanlığı Musteşar Yardımcısı Cevdet Türkeroğlu, "Kültür Bakarüığı'na şimdilik ulaşmış bir müracaat yok. Maddi destek bütçeye ve bütçenin serbest kalacağı mart sonuna bağlı" diyor. GÜNÜN PROGRAıMl 6 saatlik gösteri Kendi içinde özgür, dışanda sorunlarla kuşatılrruş Kısa Film Dünyası'na biraz daha yaklaşmak isteyenler için Fransız Küıtür Merkezi gösteri salonunda saat 15.00-21.00 arasında gösterilecek filmler şöyle sıralanıyor: "tlk Metreler", "Lardux", "Imagine ", "Sağıriar Diyalogu', "Haber", "Boş Şey- ler" adlı altı Fransız filmi, "Sokak Çalışmalan" adlı ABD filmi, İFSAK 12. Ulusal Kısa Film Yarışması'na katılan "Piping", "Fon Müzigi " ve "Hifl Hişl" adh filmler, "Aşk Adası" ve "Öbür Kişi" adlı iki tsviçre filmi, "Şehrin Soluğu" ve "21. Ynzyü Jappn Sanatından Bir EsinJemc" adh lsveç filmleri, "Ayancık Keteni ", "Cin" ve "Çizgiııı" adh İFSAK 12. Ulusal Kısa Film Yarışması fılmlerinden üçü, "Karnaval" "Sevgililer" ve "Cennetteki Yabancılar" adlı lngiliz filmleri ve "Plerrot Lunaire" adh Hollanda filmi. O eski meyhanelerden bîriııde...IŞIL ÖZGENTÜRK O zamanlar Yedikule, Samat- ya küçük Paris'ti. Kırk iki mey- hane, otuz üç kilise, on cami vardı. önce meyhaneler biraha- ne oldu, sonra birer ikişer Rum- lar evlerini, kiliselerini, sonunda da yurtlannı terk ettiler. Gene de onlardan, o meyhanelerden bir esinti kaldı. Bir adap bir ter- biye kaldı. Yüzyıl önce tavanarasında sı- ra sıra uskumru kurutulan, ma- salara çirozun müessese ikramı olarak konduğu, rakının bar- daktan değıl kuçuk kadehlerden bir dikişte içildiği Yedikule'de- ki Safa meyhanesinin elh üç yıl- lık sahibi yetmiş yedi yaşındaki Süleyman Bey, tek kınşığı ol- mayan siyah takım elbisesi, ko- lah beyaz gömleği ve ciddi yu- züyle tanıdık tammadık her ma- saya hal hatır sorarken sanki o adap ve terbiyeden bir şeyler ya- şatmak ister gibiydi. "O gunlerde latenıa vardı, in- cc, insanın içine işleyen sesi meyhanedeki tüm sesleri bastı- nr, sizi olmadık hayallere sü- rüklerdi. Sonra kadınlar daha çoktular. Şu eğlenmesini her şeyden daha çok seven Rumlar çok sönnez ild kadeh sonra baş- laıiardı şarkrya, türkiiye... Şu masalann bir anda geriye çekil- digini, ortada hemen bir dans pisti oluşturuldugunu çok gör- möşliifüm var. Kimse kimseden çeidnmezdi. Eglenmek, gnlmek ve gönül hoşluğu için gelinirdi meyhanelere..." Ama yıllar gecmiş Süleyman Bey'in meyhaneleri bitmişti. 1991 yıhna gelmiştik, yeni rakı zamlanmn herkesi yasa boğdu- ğu, Saddam'ın Scud füzelerini dilimize doladığımız şu günler- de meyhanelerde pek neşe yoktu. Neşe yerini kederli iç çekme- lere, "Beni hiç kimse anlamıyor" yollu yakmmalara ve savaş stratejisi üstüne çok il- ginç konuşmalara bırakmıştı. Altüst işler Bayram Kuruç kendi ifadesi- ne göre elli dokuz yaşındaydı ve otuz yıla yabn bu Yedikule meyhanesinin müdavimiydi. "Nasıl müdavim olmayacaksı- HIZ hanımefendi, bu miimkün mii? Bir zamanlar burası bir şenlikti, Ermeni, Rum kadınla- n kaynardı. Pek güzel, pek ahmu olurlardı, eh Bayram efeodi de o zamanlar böyle ko- SAFA MEYHANESİ— Bir zamanlar Yedikule, Samatya küçük Paris'ti. 42 meyhane vardı. Sonra teker teker birahaneye çevrildikr. Safa Meyhanesi hfilâ o eski günlerden bir şeyler yaşatmak ister gibi... (Fotoğraf: Erdogan Köseoğlu) camış degildi." Bayram Kunıç'un bunca za- man iyi giden işleri bu lanet Körfez savaşı nedeniyle altüst olmuştu. Eğer sürekli iş yaptığı patronu arka çıkıp babalık yap- masaydı -bu patron öyle başka- lanna benzemezdi- Bayram kü- çük terzi dükkâmna kilit vur- mak zorunda kalacaktı. Patronu oğlu yerindeydi ama baba adamdı, "Ustacığım bu- günlerde senin canın burnunda, gel bir iki kadeh atıp neşemizi bulalım" demişti. Bayram, savaşın ne olduğunu buradaki herkesten çok daha iyi bilirdi. Günlerdir dilinde tüy bitmişti, anlaüyordu, savaş gör- müştü o, Ikinci Cihan Harbi'n- de Üsküp'te ortaokul öğrenci- siydi, konu komşu tüm aile sa- vaş içindeydiler. Ağabeylerin- den biri Almanlarla çahşıyordu, ağabey SS üniforması giyip ma- halleye geldiğinde Bayram, işte o zamanlar cahil kafa, bir övu- nür bir övünürdü, şimdi olsa utançtan ölürdü herhalde... Paıron Keleşer, işçisi Bay- ram'dan yirmi yaş küçüktü. Bayram'ı başka türlü severdi, Bayram ona baba emanetiydi. Yıllar önce Bayram'dan kızını istemiş Bayram vermemişti, ge- rekçesi de tam ona göreydi. Kı- n zengin yere verip hakkında kötu dedikodu yaptıramazdı. Patron Keleşer'in de bugün- lerde pek tadı yoktu, bu savaş böyle giderse elli yedi işçinin ca- lıştığa atölyesine ve üç toptancı dükkâmna kilit vurmak zorun- da kalacaktı. O patrondu, evi barkı, bir süre gecinecek parası vardı ama elli yedi işçiyi kapı- nın önüne koymak hem de silah tüccarlannı ve Arap şeyhlerini zengin eden bir savaş için vic- dansızhktı. Vicdan mı? Patron Keleşer'- in yureği yumuşaktı, 1951 do- ğumlu, dogma büyüme Samat- yalı üç meyhane arkadaşı için- se "Bu savaş insanda vicdan fi- lan bırakmayacaktı." Yolu yok savaş üç ay sürerse küçük ser- mayeli, kendi yağıyla kavrulan işletmeler birer ikişer batacak- tı. Tabii, elbette bu işten şimdi- den vurgunu vuraıuş olanlar vardı; para ticareti yapanlar. Gece saat iyice ilerlemiş, Sa- matya meydanının ona yerinde- ki ayakçı mayhanesi Baba'nın Yeri tam kıvammda, polis dü- dükleri imalatçısı Yaşar Nanüı (Baba'nın Yeri'nin azüı müda- vimlerinden) her zaman cebin- de getirdiği beş düdüğun beşini de eşe dosta dağıtmış. Her kadehe bir düdük, de- mek ki kafayı bir iyi bulmuş. Şimdi kalkıp taa Üskudar'daki evine gidecek. Uzaklık filan umunında degil, kendi deyişiy- le, "Nasıl bilgin adamlar ber sa- bah üşenmeden dunyanın bir ucundan kalkar Beyazıt kütiip- hanesine giderse o da üşenme- Yedikule'deki Safa Meyhanesi'nin 53 yıllık sahibi 77 yaşındaki Süleyman Bey, "Eskiden eglenmek, gülmek ye gönül hoşluğu için gelinirdi meyhanelere" diyor. Şimdi neşe; yerini, kederli iç çekmelere, 'beni hiç kimse anlamıyor' yollu yakınmalara ve savaş üzerine konuşmalara bırakmıştı. Bu savaş insanda viedan falan bırakmayaeaktı. Yolu yok, savaş üç ay sürerse küçük işletmeler birer ikişer bataeaktı. den Baba'nın Yeri'ne geürmiş." Şimdi selam verip kalkıyor, bir eliyle de şişe dibindeki artıklan birbirine ekleyen meyhanenin bay barmenini gösteriyor: "Kardeşim Saddam'ı çok uzakta aramaya gerek yok. İş- te Saddam orada!" Bay barmenin Saddam'ın ta kendisi olduğuna inananlar az değil yalnız biraz genç bir Sad- dam bu. Bıyıklar aynı, saç şek- li aynı, bir anda meyhane kan- şıyor, cümle müdavimler Sad- dam'ı ortalanna alıp kadeh kal- dınyorlar. Bay barmen Saddam'a ben- zetilmekten oldukça hoşnut, jesti herkese bir yolluk. Ve alkışlar. "Yaşasın Saddam!" "Bre ne utanmaz adamlarsı- nız!" Babanın küf kokulu kü- çük yerine birden sanki bir bomba düşüyor herkes donup kalıyor. Ses koşeden geliyor, elli yaşlannda, beyaz saçh, Çehov oyunlarının nihilist kahraman- lannı ammsatan bay Nuri öfkesi burnunda dostlannı, arkadaşla- nnı protesto ediyor. "Yahu ne utanmaz adamlar- sınız, bir kadehte Saddamcı ke- sildiniz. Vaşınızdan utanın De!" Şaşkınlık bir an suruyor. Cumle mayhane müdavimleri "Boşver yabu" diyorlar, "Bu Saddam bizim Saddam'ımız. Hem Saddam'm füzeleri bizim başınuzda çoktan patladı." Babanın Yeri'nde saat ilerli- yor. Komşu turşucu dükkânı kapamış bir yolluk atmaya gel- miş... Sekiz ay olmuş Güneydo- ğu'dan geleli, öfkeli, kızgın, "Şu gazeteler" diyor, "Bizim Doğu sonınuna, Küıi sornnuna bir Saddam kadar yer vermiyor- lar". Hıçbir şeyden hoşnut de- ğil hele Kürtçenin serbest bıra- kılmasına iyiden iyiye karşı. "tçimizdeki gucü yok edecek bu" diyor. Gecenin o saatinde kimsenin Kürtçe mi, Türkçe mi tartışması yapacak hali yok. Sa- vaş da yavaş yavaş gündemden düşuyor. Şimdi altmış yedi ya- şındaki emekli sağhk memuru Mehmet Döven'e takılma saati. "Yahu hoca", diyorlar, "Saat on ikiye geliyor hâlâ buradasın, yenge seni gene içeri almaya- cak." Mehmet Döven bu gündelik takılmalara ahşmış. "Bir pazar- lan gelmezdim buraya" diyor, "geçen pazar bu kuralı da boz- dum. Tam pijamamı giymiş pa- zar keyfi yapmaya hazırlanıyo- nım hanım bir telaş bir telaş karşı pencereyi göstermez mi... Bir baktım, bir adam, pijama- sını giymiş, sakal bir kanş, etin- de bir bez pencereleri siliyor. Hanım derin iç geçirip, 'ne olur bir sefertik sen de siliversen' de- mez mi, işte o an tepem atn." Sağdan soldan işaret ediyor- lar meğer Mehmet Döven bir anlatmaya başladı mı susmaz- mış. "Aman" diyorlar, "aman ha." Ama artık her şey için çok geç... Ikinci Dünya Savaşı sıra- sında inzibat eri olan, aylarca Trakya'da nöbet tutmuş Meh- met Döven'i tutmak mümkün değil. Elçi Von Papel'in yaveri Çiçero'nun casusluk macerala- rını, tifüs kınmını bir çırpıda anlatıyor. Mehmet Döven'in anılan meyhanedeki herkesi geçmişe götürüyor. Kimileri nüfus cüz- danındaki damgayı ammsıyor, kimileri evlerin hemen önünde- ki 'canlı mezar' diye anılan uy- duruk sığınakları. Ve hep birlikte birer kadeh daha içip, "yaşasın şimdiki savaşlar" diyorlar, "rakı var hiç olmazsa." Şöyle sıcak, dost bir meyha- ne köşesi de. "Fotoğraflarla • İSTANBUL (AA) — îaşbakanlık Aile Araştırma <urumu'nca "Fotoğraflarla Mle" adlı bir yanşma düzenlendi. Tum amator ve profesyonel fotoğraf sanatçılarına açık olan yanşmaya aile, insan, kadın, erkek, anne, baba, çocuk, genç, ergenlık, yaşlılık, nesil, ebeveyn, konut, evlilık, gehn, damat, söz kesme, nişan, düğün, nikâh, doğum, ölüm, mutluluk vb. ailenin sosyal, kültürel ve ekonomik yapısıru yansıtan tum konuların işleneceği fotoğraflar katılabilecek. Siyah-Beyaz ve renkli baskı dalında düzenlenen yanşmaya, her bölüm için, 18x40 santimetre ebattan küçuk olmayan, en fazla 5'er eserle katılabilinecek. Yanşmaya son katılma tarihinin 12 nisan cuma günü olduğu açıklandı. Kadın danışma merkezi • İZMİR (AA) — Bornova Belediyesi, Izmir Tabip Odası ile işbirliği yaparak "Kadın Danışma Merkezi" kurdu. Belediye Başkanı Ali Sözer, Çamdibi'nin Yeşilova Mahallesi'nde bir ay içinde faaliyete geçecek merkezde, pratisyen hekim, sosyal hizmet uzmam, psikolog ve hemşirelerden oluşan kadrolar tarafından, yöre kadınlanna sağlık ve sosyal konularda damşmanhk hizmeti verileceğini belirtti. DDVden golf sahası • ANKARA (ANKA) — Devlet Demiryollan Ankara'da Kayaş istasyonunda mini golf sahası yaptıracak. Devlet Demir Yollan'ndan yapılan duyuruda 18 kademeli olarak yaptırüacak mini golf sahasının yaklaşık 60 milyon liraya mal olacağı bildirildi. Golf sahasının yapımı için teklifier 26 şubata kadar alınacak. Duyuruda, golf sahasının 1 Mayıs 1991'de hizmete gireceği belirtildi. Dıale ile çevre koruma • ANKARA (ANKA) — özel çevre koruma bölgelerinin korunmasında karşılaşılacak gereksinimler, kapalı-açık teklif, pazarhk, yanşma ile fiyat ve teklif yöntemleriyle yapılacak ihalelerle özel sektörce karşılanacak ihalelerin bedeli Özel Çevre Koruma Fonu'ndan ödenecek. Başbakanhk özel Çevre Koruma Kurulu Başkanlığı'nca hazırlanan "Fon Ihale Yönetmeliği" Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Atatürk'ün portresi • ANKARA (Cumhuriyet) — "Atatürk'ün Eline Geçmeyen Portre" başhklı haberimizde yer alan 1. Dönem Kars Milletvekili Piroğlu Fahrettin Erdoğan'm yeğeni Kars eski Milletvekili Dr Hasan Erdoğan, eserin mermer bölümünun, çocuklan tarafından kınlmadığını belirtti. Hasan Erdoğan, eserin kayıp olduğuna inandıklarını da belirterek "Bulunduğu ve emin ellerde olduğu için çok sevinçliyiz" dedi. Hasan Erdoğan, halası olan ve donemin Kars Milletvekili Piroğlu Fahrettin Erdoğan'ın eşi Zehra Erdoğan'ın eseri evinde titizlikle koruduğunu, birçok kez çeşitli kunımlara eseri teslim etmek için başvurduysa da ilgilenenin ohnadığını belirtti. • • Ozgen Acar'a ödtil • ANTALYA (Cumhuriyet Bürosu) — Tarihi eser kaçakçıhğı konusundaki araştırmalanyla tanınan gazeteci özgen Acar, yasalann eski eserlerin kaçakçıhğını önle>ecek düzeyde olmadığım söyledi. Acar, dünya eski eser ticaretinin dörtte birinin Türkiye'den yapıldığını ve ülkede köy sayısı kadar antik merkezin bulunduğunu kaydetti. Antalya Profesyonel Turist Rehberleri Derneği tarafından "Kültür Hizmet ödülu" verilen arkadaşımız özgen Acar özel idare kongre salonunda "Yundışına tarihi eser göçü" konulu bir konferans verdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle