22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 HABERLERİN DEVAMI 12 ŞUBAT 1991 Savaş ve Ekonomi... (Baştarafi 1. Sayfada) rekçe de şu: İşi daha fazla uzarsa, Arap dürv yasında gitgide yoğunlaşacak öfke ve tepki havası, Saddam'ın işine yarayabilir. Buna karşı, kara savaşı için bir süre daha beklenmesini isteyen çevrelerin ortaya attık- lan soru ise şöyle: Vaktinden önce başlatı- lacak bir kara saldırısında, Amerikan tarafı- nın verebileceği ağır kayıplann sonucuna katlanmaya Hazır mı Washington? Yanıtlanması hiç de kolay olmayan bir so- ru bu. Çünkü kendi içinde ikinci bir soruyu da banndırıyor. Şöyle: Saddam, askeri ye- nilgisini, karşı tarafı ağtr kayba uğratarak si- yasal yengiye dönüştürebilir mi? O yüzden, kara savaşının zamanlaması- na ilişkin son kararı verecek olan Başkan Bush'un bu konuda zorlanacağı belirtiliyor. Şimdilik su yüzüne vuran belirtilere bakıl- dtğırnja, Körfez savaşının daha uzayacağı anlaşılıyor. • Savaşın uzaması Türk ekonomisini nasıl etkileyecek? Bu soru işaretinin çengelinde asılı olan ön- gorüler hiç de iyimserlik verici değil. Piyasada bugün için var olan durgunluk açısından, "Bundan daha beteri olamaz" de- niliyor. Savaş sonrasındaki ilk şokun atlatıl- dığı, çok sınırlı da olsa piyasada bir kıpırdan- manın uç verdiği söytenıyor. Bir "baharumu- dı/"ndan söz edenlere de rastlanıyor. Kimi- lerine göre bahar umudu gerçekleşirse, bu kez meydana gelebilecek talep patlaması enflasyonu azgınlaştıracaktır. Kısacası, gelecege dönûk belirsizJikler şimdilik#ağır basıyor. Bugün gazetemizin birinci sayfasında yer alan OECD'nin ekonomik raporu, Türkiye için 1991 'i şimdiden kayıp yıl ilan etmiş du- rumda. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'- nün (OECD) son Türkiye raporu şöyle özet- lenebilir: • Büyüme hızı düşecek: Ekonomimizde büyüme hızının bu yıl yüzde 3.5'e ineceği be- lirtilen raporda, 1980'li yılların ikinci yarısın- da izlenen ekonomi politikalannın yanhşlığı vurgulanarak, "Makroekonomikpolitikalarda istikrar azalmıştır. Bunun en çarpıcı örneği bir yıl yüzde 7.5'lere yükselen büyüme hızının, ertesi yıl yüzde 1.6'lara gerilemesJdir" deni- liyor. • Enflasyon şiddetlenecek: Geçen yıl yüz- de 53 olan ortalama enflasyon hızının bu yıl yüzde 60'lara çıkacağı raporda belirtiliyor. Kamu açığının resmi öngörülerin üstüne çı- kacağına işaret edilen OECD raporunda şu satırlar yer alıyor: "İç borçlanma olanakları- nın sınııiı olması ve yeterii ölçüde net dış borç- lanmaya gidilememesi, açıklann büyük ölçü- de Merkez Bankası kaynaklanndan karsılan- ması tehlikesini doğuruyor. Bu durumda enf- lasyon iyice şiddetlenecektir." • İşsizlik artacak... • Döviz dengesl kötüleşecek: Rapora gö- re, geçen yılki açığı 2.5 milyar dolar civann- da gerçekleşecek cari işlemler dengesi, bu yıl daha da kötüleşecek, ancak 1992'de dü- zelme yoluna girebilecek. OECD'ye göre durum böyle. Ama isteyenler iyimser bir senaryo da ya- zabilirter: Savaş hızla ve Saddam'ın hem as- keri hem de siyasal açılardan kesin yenilgi- siyle noktalanırsa... Türkiye bir anda güvenli ülkeler grubuna girerse... Böylece dış kredi akışı hızlanırsa... Kamu açtğını kapatabilmek için dışarıdan hibe yardımlar yeterii bir biçım- de imdada yetişirse... Kuveyt'in ve Irak'ın ye- niden inşa edilmesine hızla başlanır ve bun- dan da fürkiye'ye anlamlı bir pay düşebilir- se... Turizm ve dışsatım canlanırsa... Böyle bir senaryonun tümüyle gerçekleş- me şansı var mı bu yıl içinde? Bilemiyoruz; keşke olabilse... Kriz aşırı zorlamaya gelmez (Baştarafi 1. Sayfada) larda patlama olacak." Piya- sayla iç içe çalışan kuruluşlann yöneticileri, durgunluğu aşma- ya çalışırken "aşın zorlamalar- It" yeni sorunlar yaratılmasın- dan .endişe ediyorlar. Üretim/pazarlama - piyasa araştınnası - reklam üçgeninde yer alan deneyimli isitnler, kri- zi aşma çabası içinde gözden uzak tutulmaması gereken bazı noktalara değiniyorlar: 1) Bu- güne kadar birçok kriz atlatıl- dı. önemli olan, kuruluşlann paniğe kapılmayarak mevcut programlarını aksatmadan sür- dürmeleridir ki birçok büyük kuruluş krize rağmen bu tutu- mu benimsemiştir. 2) Konuya yalnız ekonomik perspektiften bakılmamalıdır. Insanlann ge- leceğe umutla bakmalarını sağ- layacak manevi bir motif gerek- lidir. 3) Kapı ağzında bekleyen en büyük tehlikenin yüksek enf- lasyon olduğu unutulma- malıdır. Reklamcılığa 47 yılını veren, Manajans/Thompson'un Yöne- tim Kurulu Başkanı Eli Acunan, bir savaş ortamıyla ilk kez kar- şılaşılmasma rağmen Türkiye'- nin, bugüne kadarki gelişimi içinde, iş hayatını derinden et- kileyen çok ciddi kriz dönemle- rinden geçtiğini belirtiyor. Her duraklama devTesinin ardından iş âleminin kendi toparladığını ve çarkın tekrar dönmeye baş- ladığını, Körfez krizi dolayısıy- la yalnız Türkiye'de değil birçok ülkede belli sektörlerde işlerin bıçak gibi kesildiğini, bu tür krizterden ilk etkilenen sektörün reklam sektörü olduğunu anla- tan Acıman şu görüşü dile geti- riyor: "Böyle bir ortamda rek- hunverenleri yönJendirmek, on- lara yönelik bir çağndan her- hangi bir sonuç beklemek, iytm- scriik olur. Bir reklamveren, her şeyden önce bjr işadamıdır. Ül- kemizde iki tür reklamveren var. Âdet yerini bulsun diye rek- lam yapan bir tür reklamveren var ki bunlar, herhangi bir kriz ya da ciddi olay karşısında, ilk iş olarak reklanu keserier. Bir de 'imanh' reklamverenler var. Bunlar, îşletmelerinin büyüme- sine ve deger kazanmasına yar- Savaş (Baftarafı 1. Sayfada) dığını belirtirken arkadaşı Saa- dettin Tekin de "döşenen yedek hattıo Irak suunna kadar götü- rülecegini" söylüyor. Her iki iş- çi de bölgedeki diğer il ve ilçe- lerde başka PTT ekiplerinin tel döşemeyi sürdürdüğünü ifade ediyor. lşçilerle sohbeti bırakıp tek- rar Hakkâri'ye doğru yola ko- yulunduğunda, "yedek telefon hatü"nın döşenmesinin hayli zaman alacağı gözleniyor. Çün- kü Hakkâri-Yüksekova yol ay- nmına kadar başka ekibe rast- lanılmıyor. Yol aynmında ise Hakkâri'den yola çıkan ekiple karşılaşıhyor. Hakkâri Valisi Şahabettin Harput, "yedek telefon hattı'- nın Körfez savaşına yönelik ön- lemlerden biri olduğunu doğru- luyor. Harput, "babadan kalma" telli sisteme neden ge- rek duyulduğunu ise şöyle açık- lıyor: "Her şeyden önce mevcut radyolink sistemin yanı sıra ek bir sisteme gerek var. Çünkü radyolink sistem Uhrip edildi- ginde yedeginin devreye sokul- ması gerekiyor. Ayrıca radyo- link sistem dinlenebiliyor, telli sistemde ise bunun sınır ötesin- den yapılması oldukça zor. Bu dnrumda radyolink sistemin ya- nı sıra özel durumlarda telli sis- temi kullanmak daha doğru, ay- nca radyolink sistem yayınlan bazen düsman tarafından bozu- labiliyor." dım eden etkinlikler arasında reklamın önemini çok iyi bilir- ler... Bu müesseseler, en büyük kriz esnasında dahi kamuoyu- nun gözünün önünden tama- men kaybolmamn yol acabilece- ği büyük sakıncalann bilincin- dedlrler." Acıman, bu ikinci tür reklamverenlerin progTamlannı krize rağmen sürdürme eğilimi içinde olduklannı belirterek "Yakmda, turizm sektörü da- hil, birçok yaralı sektörde, çark- lar tekrar dönmeye başiayacak- tır. İyimserim!" diyor. Uluslararası Araştırmacılar Demeği'nin (ESOMAR) Türki- ye temsilcisi, Doğrudan Pazar- lama A.Ş.'nin (DAP) yönetici- si Akın Alyanak, aynı doğrul- tudaki bir gözlemini aktarıyor: "Büyük ölçekli nrmalar, çalış- malanna, bir şey olmamış gibi devam etmek niyetinde. Madem yapacağım bir şey yok, diyor adam, birtakım dıssal faktörler var oritada, o zaman oturup der- dine yanacagma normal progra- mını sürdürüyor. Tabü birtakım tedbûier alınıyor ya da bazı ak- samalann önüne geçilemiyor. Örnegin bizim yurtdışı muşteri- lerimizle olan araştırma çalıs- malan beklemede. Çünkü bir- likte çalışacagımız adamlar bu- raya gelemiyor." Mevcut programlann müm- kün olduğunca sürdürUlmesi ge- rektiği konusunda Ada Ajans Yönetim Kurulu ve Reklamcılar Derneği Başkanı Ersin Salman, "Bu şok etkisinin, 91 yıhnın be- lirieyki özelhgi olarak devam edecegini sanmıyorum. tlk psi- kolojik etki atlatılmaya başlan- dı. Burada çok önemli bir şe- yin, 'savasa karşı duyarsızlığın oluşmasının' altını çizmek la- zım. tnsanlar aiıştılar. Resmi devlet haberlerinin sıradanlıgı- na neredeyse girdi savaş haber- leri. Özellikle önümüzdeki 3-4 ay gibi bir süreden sonra orta- lık biraz daha sakinleşecektir. Gerek üretimde, pazarlamada, gerekse tanıüm faaliyetlerinde bilimsel ve gerçekçi planlamala- nnı bu şokla bozmuş olanlar bi- raz üziıleceklerdir" diyor. Cari harcamalardan akılcı bir biçim- de tasarruf yapmanın gereğini yadsımadığını belirten Salman, "Ancak bu, gereğinden fazla tedbiıier silsüesi olarak yansı- mamalı ekonomiye bence. 3-5 ay sonra bu dönemde tasaımf edildiği düşünülen rakamlar. daha fazla harcamayi gerekti- rebilir" Ancak Salman, karar sürecini etkileyen bir dizi belir- sizliğin varlığına da dikkat çe- kerek kendi sektöründen verdi- ği örnekle geçici bir duraklama yaşanmasının normal olduğurîu da anlatıyor: "Geçen yayın dö- neminde TRT'de reklam sözles- mesi için başvunı 1200 dolayla- nndaydı. Bu sene için bu rakam 400 küsur. TV programuun akı- şı nasıl olacak? Bu bilinmiyor. Doğru medya planlaması yapa- bilmek için de insanlar bekliyor. Kriz döneminde projeksiyon yapmanın güçlükleri var." PİAR-SİAR araştırma kuru- luşlannın kurucusu ve yöneticisi Bülent Tanla, durgunluğun salt ekonomik acıdan ele ahnmama- sı gerektiğini savunarak piyasa- lann açüması için yapılacak "suni pompalamalann" ileride daha büyük boşluklar yaratması tehlikesine dikkat çekiyor. "In- sanlann gelecekten bekiedikle- ri bir şeyin, bir umudun olma- sı, onlan harekete geçirecek bir motifin olması laam" diyen Tanla, "Bir araşörmacı olarak bu motifin ortaya çıkarılması- nın salt pazarlama, reklam ya da piyasa araştırmasından geç- mediği kanısındayım. Biitiin si- vil toplum kurumlannın kendi kesimlerini bir araya toptayarak sadece maddi değil onun öte- sinde, bu ortamın maoevi ya- nını insanların gelecekten bek- lentilerini yansıtan motifleri ya- kalaması lazım." Tıkanıkhğı aşmak için göste- rilecek "aşın çaba"lann doğu- rabileceği olumsuz etkiler ara- sında en çok üzerinde durulam enflasyonun azdınlması. Türkiye'nin en eski araştırma kuruluşlarından PEVA'nın ku- rucusu ve Kamuoyu ve Pazar- lama Araştırmaalan Derneği Başkanı Nezih Neyzi, bu ortak endişeyi şöyle dile getiriyor: "Alışveriş bıcak gibi kesildi, ama bu bence aldaücı. Piyasa- ya yüzde 25 daha fazla para çık- tı. Herkes parasını aldı eve git- ti. Evde dunnayacak o para, çı- kacak piyasaya ve zaten yüksek olan fiyaüarda büyük bir patla- ma yaratacak." Piyasa araştırmacısı Akın Al- yanak da temasta olduğu firma yöneticilerinin de kendisi gibi yüksek enflasyon beklentisi için- de olduğunu belirtiyor: "Birçok kişi enflasyonun öyle 60^-70'te kalmayacağı görüşünde. Önem- li ölçüde para piyasaya süriıldü ve geri çekilemedi. Bizde en iyi işleyen şey para teorisidir." Yarm: Krizden dersler Ankara'dan (Baftarafı 1. Sayfada) ğını belirttiler. Türk Hava Yollan'ndan kira lanan özel uçakla saat lOJCfda Şam'a gelen Alptemoçin, bura- da Suriye Dışişleri Bakanı Faruk El Şara tarafından karşılandı. Havaalanında kısa bir açıklama yapan Alptemoçin, iki ülke ara- sındaki ilişkileri geliştirme yö- nünde bir iradenin bulunduğu- nu belirterek buna rağmen eko- nomik ilişkilerin arzulanan du- zeye erişmediğini söyledi. Alptemoçin'in açıklamalan sırasında, "bölge sorunlarının ele alınacağını" belirtmenin öte- sinde Körfez savaşından ve ikili ilişkilerde pürüz oluşturan böl- gesel sulann ortak kullanımı ko- nusundan söz etmemesi dikkat çekti. Alptemoçin'in açıklamalann- dan sonra Suriye'nin resmi ha- ber ajansı SANA'nın muhabiri, Türkiye'nin Irak'ın toprak bü- tünlüğüne yönelik herhangi bir emeli olup olmadığuu sordu. Bu sorudan rahatsızlığını gizleme- yen Alptemoçin, Türkiye'nin böyle bir niyeti olmadığını de- falarca açıkladığını anımsattı. Alptemoçin, bu sorunun halen soruluyor olmasının, bunları söyleyenlerin Irak'ın toprak bü- tünlüğünde gözleri olup olma- dığı sorusunu gündeme getirdi- ğini belirtti. Alptemoçin'den sonra konu- şan Faruk El Şara da Türkiye ile olan ilişkilerinden memnun ol- duklarını bildirdi. El Şara, "Bu üişkiler sadece iki hükümet ara- sında değil, iki balk arasındadır" dedi. Dışişleri Bakanı Alptemoçin ile Şam'da yapacaklan görüşme- de öncelikle Körfez krizi üzerin- de duracaklarını anlatan El Şa- ra, "Bu sonına bir an önce çö- züm bulunması için göriiş tea- tisinde bulunacağız" diye konuştu. El Şara, Irak'ın Türkiye'ye ol- duğu gibi Suriye'ye de komşu bir ülke olduğunu hatırlatarak şun- ları söyledi: "Irak'm toprak bütünlügü- nün korunması hususunda Türkiye'nin titizlikle izkdigi po- litika Suriye'de de izleniyor. Bi- zim politikamız buna paraleldir. Ister Türkiye olsun, isler başka ülkeler olsun, Irak'ın toprak bü- tünlügünde gozleri yoktur. Bu konudaki yanlış haberfer fayda getirmez, tersine zarar getirir." Irak rejimi ile Irak halkını "aynı kefede" görmediklerini de beürten El Şara, "Irak rejimi masum Irak halkını kurban etti" diye konuştu. El Şara, Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesinden Irak halkının sorumlu olmadı- ğını da kaydederek kısa sürede savaşa son verilmesi için Irak'- ın Kuveyt'ten cekilmesi gereğine işaret etti ve "Aksi halde sava- şın bitmesi, ateşkesin ilan edil- mesi mümkün olmayacaktır" dedi. El Şara, Irak'ta bir Kürt dev- leti kurulması veya Kürtler, Türkler ve Araplann dahil ola- cağı federatif bir siyasi yapının oluşturulması konusundaki bir soruyu yanıtlarken bunlann Irak'ın iç işleri olduğunu, karar verrne hakkının Irak halkına ait olduğunu söyledi. Suriye Dışişleri Bakanı, ken- dilerine ulaşan bilgilere göre Kürtler de dahil Irak'taki bütün muhalefet partilerinin Irak'ın toprak bütünlüğünün korunma- sından yana olduklannı, bu ne- denle Irak'ın bölünmesinin za- yıf bir ihtimal olarak gördüğü- nü belirtti. El Şara aynca, Suriye yöneti- minin Irak rejiminin iç mesele- leri ile ilgüi olarak alacağı karar- lara saygılı olma konusunda ka- rarlı olduğunu da vurguladı. Savaş sonrasında bölge için öngörülen güvenlik sistemine ilişkin bir soruyu da yanıtlayan El Şara, "Bu konuda kardeş Arap ülkelerle henüz görüş ahş- verişi aşamasındayız. Ama inan- cımız şudur ki bölge için düşü- nülen güvenlik sisteminin me- totlan, planfaui ve boyutlan böl- ge ülkelerinin istelderi dogrultu- sunda hazırlanmalı" dedi. Havaalanındaki karşılama tö- reninden sonra Dışişleri Bakanı Alptemoçin, Suriyeli meslekta- şını makamında ziyaret etti ve bir süre görüştü. tLAN Esas: 1989/279 Davahlar: 1- Osman Şahan. Adresi meçhul 2- Ali Bektaş. Adresi meçhul 3- Yaşar Kocaslan. Adresi meçhul 4- Mehmet Salmanoğlu. Adresi meçhul 5- Oktay Cençkal. Adresi meçhul Dava: Şirket feshi Davaalar Elbey Daver ve Adnan Zeytinoğlu vekili Av. Ali Galip Sıkar tarafından davahlar Osman Şahan ve arkadaşlan aleyhine açı- lan şirket feshi davası nedeni ile; Davahlar Osman Şahan, Ali Bektaş, Yaşar Kocaaslan, Mehmet Sal- manoğlu ve Oktay Gençkal adına duruşma gününü bildirir mahke- memizce çıkarılan meşruhatlı davetiyelere adreslerinde bulunamadıklanndan bahisle bila tebliğ iade edildiklerinden, adını- za ilanen davetiye tebliğine karar verilmiş ve duruşması 6.3.1991 sa- at 9'a bıraküdı. Duruşma günü olan 6.3.1991 günü saat 9'da duruşmaya gelmeniz veya sizi temsilen bir vekil göndermeniz, gelraediginız veya bir vekil göndermediğiniz takdirde H.U.M.K.nın 509. ve 510. maddesi gere- ğince davanın gıyabınızda kalacağı ve karar verileceği ilan olunur. 28.5.1990 Basm: 45471 tLAN ŞİŞLt l.SULH HUKUK HAKİMLİCİ'NDEN Davacı Fatma Sabiha KöklOoğJu tarafından mahkememizde mah- cur Hafize Mender aleyhine açılan vasi tayini davasında, lstanbul, Kâgıthane, Kâğıthane mahallesi, cilt 008-03, Sayfa 76, Kütük 167'de nüfusa kayıüı MusUfa ve Fatma'dan olma 1324-1322 D.Iu HAFİZE MENDER M.K.'nın 355'nci maddesi uyannca VE- SAYET ALTINA ALINMIŞ olup mahkememizm 14.11.1990 gün 1990/706 Esas, 1990/1234 sayıL karan Ue kıa FATMA SABİHA KÖKLÜOĞLU (MENDER) VASt TAYİN edilmistir. Keyfıveti ilan olunur. 14.11.1990 Basm: 1366 VEFATLAR İÇİN Yurttçi, yurtdışı cenaze nakle- dilir, cenaze iladama. malzeme, tabut, bütün işJemler hassası- yetle, süratle yapılır işletmede aynca 18 ambülans mevcuttur. Cenaze ilanlarında hizmet be- deli alınmaz. İSLAM CENAZE İŞLERİ 1472006-14068 86 Mesul Müdür Hafız VELİ ERDEMİR ÖZBOLAT — Cinayet ile ilgisi olmadığını öne sürdü. Katil zanlısı teslim oldu (Baftarafı 1. Sayfada) madıgı için beni suçladılar, be- ni bedef gösterdiler. Suçlamalar başta yasadışı gösterilerle geliş- Ü, sonra Dr. Musa Duman ola- yı Ue ifademi almaya çalıştılar. En son Hulusi Sayın olayı ile be- ni sokakta cezalandırmaya va- ran afişleme Ue işi en üst boyu- tnna ulaştırdılar" dedi. Işkence korkusu yüzünden doktordan sağlam olduğunu gösterir rapor aldığını söyleyen Ozbolat, Ankara Kapalı Ceza- evi'nde tutuklu bulunan Alişan Turan'ın ifadesinde Dr. Duman elayı ile ilgili olarak adının geç- tiğini soran bir gazeteciye, "Ali- şan'ın ifadesi işkence altında alınmıştır. O konnda ne diyebilirim" karşılığım verdi. Arandığı süre boyunca Ankara dışına çıkmadığını da belirten özbolat, "Daha önce neden or- taya çıkmadınız ve gelip teslim olmadınız?" sorusuna, "Açıkça infaz olacağı için teslim olmadım" cevabmı verdi. Erol özbolat ile birlikte DOM'ye gelen Avukat Murat Demir de müvekkilinin yaşa- mından endişe duyduklan için DGM Savcıhğı'na getirdiklerini öne sürerek "Bu bir komplodur. Ancak kendisinin işkence gör- mesinden korkuyoruz. Bu ne- dente. sizlerin gozü önünde dok- tor raporu ile biıükte kendisini savcılığa çıkartacağız" diye konuştu. DGM Başsavcısı Nusret De- miral, Erol Özbolat'm gözaltma alındığını ve soruşturmanın sur- dürüldüğUnü söyledi. Demiral, gazetecilerin konuyla ilgüi diğer sorulannı yanıtsız bıraktı. Ankara Valisi Saffet Arıkan Bedük'ün önceki gün basın or- ganlannda yer alan emniyet güçlerine ilişkin haberlerin "sol örgütler tarafından bilinçli yayıldığını" açıklamasından sonra dün de Emniyet Genel Müdürü Necati Bilican bir ba- sm toplantısı düzenledi. Bilican toplantıda, polisin sayısı, eğiti- mi konulannda bilgi vererek he- deflerini açıkladı. 95 bin dola- yındaki polis sayısını 120 bine çıkartmayı hedeflediklerini, kendilerini Cumhurbaşkanı'n- dan Başbakan'a kadar birçok kişinin desteklediğini ifade eden Bilican, bazı haberlerde polisin çahşmadığı imajımn yaratılmak istendiğini belirterek ne tür ça- hşmalar yaptıklannı anlattı. Ankara Anafartalar Karako- lu'nda nezarethanede "kendini atkısryla asan" emekli polis me- muru çocuğu thsan Başboga ile ilgili olarak da Bilican, otopsi raporunun ellerinde o'lduğunu ve bu konuda ihmali görülen bir polis memuru hakkında soruş- turma açıldığını belirtti. İşken- ce haberi yazan gazetecilerin öltimle tehdit edilmesiyle ilgili bir soruyu da yanıtlayan Bilican, "Kimse polis başıma çorap örer diye tedirgin olmasın. Bugüne kadar kime ne olmuş? Polis hakkında birçok köşe yazısı ya- zılıyor. Kime ne olmuş? Bunu aklınıza dahi getirmeyin" dedi. Alkollü araç kullanmaktan gözaltma alınan elektrik mıi- hendisi Ceyah San'nın Keçiören Emniyet Amirliği'ne bağlı kara- kolda döVOfcrek beliûrn kınlma- sı yönündeki iddialanda yanıt- layan Bilican, "Elde raporlar var. Böyle haberler yanlması üzücü. Trafik kazasından dola- yı belinin kırüdığı raporda var" dedi. GÖZI ,EM UĞUR MUMCU (Baftarafı 1. Sayfada) en azından bir yakınlaşma yaratılması gerekir. Arap ülkeleri bin parçadır. "İslam enternasyonalizmi" de gerçekleşmesi olanaksız düşlerden biridir. Bu ülkeler, nasıl bir siyasal yörüngede ve çerçevede bir araya gelecekler? İngiliz diplomasisi, böyle bir birlik için "önce bölgede bir savunma ve güvenlik örgütü kurmak gerekir" diye kolları sı- vadı biie. Böyle bir birlik olmaz. Olsa bile böyle bir birlik, Batılı ül- kelerin öndeıiiklerinde Türkiye'nin de katılacağı yeni bir "Bağdat Paktı"na benzer. Ve bu birlik, "Bağdat Paktı" gibi bölgede birteştirici ol- maktan çok bölücü ve parçalayıcı sonuçlar doğurur. Türkiye'nin dışsatım tabloları da bu bakımdan pek iç açıcı ipuçları da vermiyor. Türkiye, genellikle dış satımı Federal Almanya, Italya, irv- giltere, Fransa, isviçre ve Amerika gibi Batılı ülkelere yapı- yor. Ortadoğu, Türkiye için gerek dışsatımın değeri, gerekse bölge olarak bu pazardaki payı bakımından hiç de "istikrarlı' bir pazar oluşturmuyor. Prof. Dr. Taner Berksoy tarafından yapılan incelemeye gö- re AT ülkelerine yapılan dışsatım, toplam dışsatımın yüzde 43.3'ünü oluşturuyor. Öteki OECD ülkelerinin aynı pazar payı da yüzde 11.7'dir. Bu oranlar, Türkiye'nin toplam dışsatımının yüzde 55'inin sanayileşmiş Batı ülkeleri ile yapıldığını ortaya koyuyor. (Türkiye'de 1980-1989 Döneminde Ihracatm Getişmesi, Unin ve Pazar Yapısı, İTO Yayın. İst. s. 63) Türkiye'nin İran ve Irak ile ticareti, Özellikle bu iki ülke ara- sındaki savaş yıllarına rastlıyor. 1982 yılında İran, dış satı- mımızın en ağırtıklı ülkesi oluyor. İkinci sırayı Federal Alman- ya, üçüncü sırayı Irak, dördüncü sırayı da Suudi Arabistan alıyor. 1983 yılında İran yine birinci sıradadır. Irak ise be- şinci sıraya düşmüştür. 1984 yılında AT üyelerinin bu pa- zardaki payları yükselirken İran ve Irak, ikinci ve üçüncû sırayı korumuşlardır. Irak ve İran ile yapılan dışsatımın artış nedeni "petrol şoku" ve savaş koşullarının yarattığı "geçici konjonktür"tiür. 1985 yılından sonra da AT üyelerinin Türk dışsatım pa- zarındaki payları artış göstermiş ve toplam dışsatımın yüz- de 605'ine ulaşmıştır. Türk dışsatımının güvenli ve sürekli pazarı sanayileşmiş Batılı ülkelerdir. Türkiye AT'ye tam üyelik için başvurusunu yapmıştı. Şim- di, Körfez bunalımından sonra sanılıyor ki AT kapıları Türki- ye'ye hemen açılacak. Hayır, açılmayacak; tersine kapanacak... Batı, Türkiye'ye bundan sonra "Batı yanlısı Araplar ile birlikte" bir yeni siyasal, askeri ve ticari yön çiziyor. Batı, Türkiye'yi bu "hiper-enflasyonlu" ekonomisi ile Av- rupa metropollerinde iş arayan bu işsiz ordusu ve bu ya- sakçı rejimi ile kendi bünyesine almak niyetinde hiç degil- dir. Körfez savaşı, Batı'ya "Türkiye'nin yeri Ortadoğu'dur" de- me olanağını da veriyor. Batı, Türkiye'ye diyor. ki: — Senin yerin Ortadoğu'dur; Ortadoğu'da bizim karako- lumuz ol, bir karışıkhk çıkınca da incirlik Üssü'nü bizlere aç. Bizim patronajımızda kurulacak islam Ortak Pazaharına da Ortadoğu Güvenlik Paktı'na da gir. Bizler sana bölgede iş de buluruz. Savastan sonra Ortadoğu'da bazı inşaat şirketlerine iş bulunacak; bunlar da -hiç kuşkusuz- şimdiye kadar oldu- ğu gibi "ANAP'a yakın ayncalıklı şirketler" olacak. Belki Türkiye değil, ama bu şirketler "bir koyup 20 ala- Caklar!" Bölgede bütün İslam ülkelerini içine alacak bir "İslam Or- tak Pazan" kurulmaz. Kurulacak olan ABD-Suudi Arabis- tan yörünge ve güdümündeki yeni pazarlardır. Bu yeni pazarlarda ANAP'a yakın ayncalıklı şirketler de zemzem kutularına bastırılmış yeşil dotarla "taşeronluk" ya- pacaklar. Kimilerihin "aktifdış siyasef diye öve öve bitiremedikle- ri siyasetin aktifi de pasifi de budur; ne olacak başka? "Savaş zenginliği", bir kanlı, bir kirli ve bir uğursuz tica- ret dalıdır. Sonunda kimseye yarar sağlamaz. Ne devletle- re ne de bu devletlerle içli dışlı şirketlere, kimseye! Savaşta ramazan hesabı (Baftarafı 1. Sayfada) şına başlamak konusunda aske- ri komutanlardan gelecek görüş- ler doğrultusunda hareket ede- ceğini de vurguladı. Bush, gaze- tecilerle yaptığı görüşmede müt- tefik kuvvetlerin neredeyse tüm hava hâkimiyetine sahip olduğu- nu vurguladı ve savaşın şu ana kadarki gelişiminden memnun olduğunu belirtti. Bush, yüksek teknolojiden yararlanarak sivil hedefleri vurmaktan kaçındıkla- nnı ve savaştaki kayıplann da beklenenin altında olduğunu söyledi. ABD siyasi çevrelerinde sava- şın ramazandan önce "açık bir zaferie" bitirümesi gerektiği üze- rinde duruluyor. Çünkü rama- zan ayı ile birlikte müttefik güç- lerle birlikte savaşan Müslüman Arap askerler arasında "hoş- nutsuzluk" başgöstermesinden çekiniliyor. Müslümanlar için kutsal bir ay olan ramazanda "oruç' gibi yorucu fiziksel un- surların da devreye girmesi ile Mısu-, Suriye, Suudi Arabistan askerlerinin "savasma kapasite- sinde" düşme olacağı öne sürü- lüyor. The Wall Street Journal gaze tesi, kara savaşı konusunda ABD'li siyasi ve askeri yetkilileı arasında görüş aynlığı bulundu- ğunu öne sürüyor. Siyasetçiler kara savaşının bir an önce baş- layıp bitmesini isterlerken asker- lerin daha uzun süre gerektiği- ni söyledikleri ve kara savaşın- dan asgari kayıpla çıkmak için Irak'ın askeri gücünün havadan daha bir süre yıpratılmasını is- tedikleri belirtiliyor. Körfez'deki ABD'li komutan- ların "müttefik güçler arasında koordinasyon eksikliği ve Irak askeri gücünün yeterince yıpra- tılmadıgı" gerekçeleri ile kara T.C. ANKARA ASLtYE 14. HUKUK HAKİMLİĞİ Sayı: 1990/429 Davacı: Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü Vekili: Av. Emel Şimşek Davah: 1- Zekiye (Ethem kansı) Dumlupınar Mah. Gazeller Sokak No: 32 Ankara 2- Muzaffer- (Ethem oğlu), aynı adres 3- Şerefnur (Ethem kın), aynı adreste Dava: Tescil Davalının yukarıdaki adresine çıkartılan davetiye bila tebliğ iade edilmiş, emniyetçe yaptırılan tahkikat neticesi sarih adresi tespit edi- lemediğinden, dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar verilmiş olup duruşması 11/3/1991 günü saat 10.55'e bırakılmıştır. Mezkür gün ve saatte duruşmaya gelmeniz veya kendinızı bir vekille temsil ettir- meniz, dava dilekçesinin tebligi yerine kaim olmak uzere ilan tari- hinden itibaren 15 gün sonra tebliğ yapılmış sayılacağı hususu ilan olunur. 30/1/1991 Basm: 19430 savaşı için 3 hafta süre isteme- leri de Pentagon'u düşündüren bir faktör. Savaşın 25 şubat dolayındaki bir tarihte başlayıp en az 10-15 günlük bir sürede bitirilmesini amaçlayan Pentagon kunnayla- n, kara savaşının baslama tari- hinin marta sarkması halinde "zaman sıkışmasından" ve çatış- marun ramazandan önce bitiri- lememesinden çekiniyorlar. Irak lideri Saddam'ın sürekli olarak Irak halkı ve diğer Arap- lara "cihat" çağrıları yapması, savaşı bir Müslüman-Hıristiyan savaş platformuna çekmek iste- mesi, Beyaz Saray'da "savaşı ra- mazandan önce bitirme" arzu- sunu güçlendiriyor. Ramazan ile birlikte Saddam'ın Müslüman- lara dönük mesajlarınm daha etkili olmasından çekiniliyor. Dünkü mesajında "25 gün di- renmek zaten zaferdir" diyen Saddam'ın ise zaman kazanma- ya çalıştıgı gözleniyor. îngiltere'de yayımlanan saygın Economist dergisi, Körfez savaşı ile ilgili bir yorumunda, mütte- fiklerin "zaman lüksüne sahip olduklannı" belirterek bunu kullanmaları gerektiğini yazdı. Dergi, "Çölün kavunıcu sıcağı- nın ve ramazanın yaratacağı so- nınlardan önce mart ayının or- talannda açık seçik bir zafere nlasmak iyi olacaktır" yorumu- nu yaptı. Suudi Arabistan'daki Fransız kuvvetleri komutanı General Micbel RoquejeoffK, kara sava- şının "bir kaç hafta sonra" baş- layacağmı söyledi. General Ro- quejeoffre, Fransız TV'sine ver- diği demeçte, "kara savaşının mutlaka çıkacağuu" belirterek "Şu anda gerçekleştirilen hava saldınlannın amaçlanan etkile- ri yaratmasını beklemek gerekir" diye konuştu. AFP'nin yorumu AFP, Irak'ın müttefıklerin büyük kara saldırısım kendine güvenle beklediğini bildiriyor. AFP'nin yorumuna göre Irak, kara savaşında müttefiklere ağır kayıp verdireceğine, böylece sa- vaşma azimlerini kıracağına ina- nıyor. AFP, Irak lideri Saddam Hüseyin'le Bağdat Radyosu- nun, müttefıklere meydan oku- yan ve zaferin Irak'ta olacağına ilişkin demeçlerine dikkat çeke- rek bu açıklamalarda bir ölçü- de propaganda unsurunun bu- lunduğunu, ama Irak'ın kara sa- vaşını kendi lehine döndürebile- ceğine de inandığını belirtti. Nükleer silah Körfez'de başlatılacak kara saldınsında müttefik kayıpları- m en aza indirebilmek için "tak- tik nükleer silah kullanılması gerektiği" yolundaki görüş, Amerikalı politikacı ve yorum- cular tarafından giderek daha fazla savunulmaya başlandı. AA'mn haberine göre Temsil- ciler Meclisi'nde Cumhuriyetçi tndiana üyesi Dan Bnrton, Ku- veyt'teki mevzilerine uçaklardan l'er kiloton gücünde nükleer bombalar atılabileceğini savundu. Burton, nükleer silah kullan- ma olasılığından "siyasi ve ah- laki yönü" nedeniyle kaygı duy- duğunu, ancak 20 bin Amerikan askerinin ülkeye tabutlar içinde dönmesini önlemek için bu yo- lun denenmeye değer olduğunu söyledi. Demokrat Partili tndiana Se- natörii Richard Lugar da mes- lektaşı Burton kadar ileriye git- memekle birlikte, "ABD yöneti- minin nükleer seçenegi gündem dışı tutmaması gerektiği" görü- şünü savundu. öte yandan ABD askeri yet- kilileri, Irak'ın Kuveyt'in güney kesimlerine sinir ve hardal gazı içeren mayınlar döşemiş olabi- leceğini söylediler. ABD'li askeri yetkililer, Irak- ın bir kara savaşı için Kuveyt'in güney sımrlanna yaklaşık yanm milyon mayın döşediğini, Ame- rikalı askeri personelin bu ma- yınlardan korunmak için eğitil- diklerini belirttiler. Moskova huzursuz Müttefiklerin Irak'ı yoğun bir biçimde bombalaması nedeniy- le Moskova'da huzursuzluk ar- tıyor. BBC'nin haberine göre SBKP Politbürosu'nun muhafa- zakâr üyelerinden Aleksandr Zakakov, dün yaptığı açıklama- da, bombardımanın Güvenlik Konseyi karannın sımrlannı aş- tığını ve Irak'm ekonomisini çö- kertmeye yöneldiğini söyledi. Zakakov, bombardıman bu şe- kilde devam ettiği takdirde Sov- yetler Birliği'nin Kuveyt'in kur- tarılması için harekâta verdiği desteği yeniden gözden geçirile- bileceğini belirtti. Beyaz Saray Sözcüsü Marlin Fitzwater, SSCB Başkanı Mihail Gorbaçov'un Irak'ta sivil hedef- lerin vumlmasından rahatsızhk duyduğuna ilişkin, geçen cu- martesi günü yaptığı açıklama- nın, Moskova'nm Irak'ın propa- gandalarından etkilendiğinin göstergesi olduğunu söyledi. Fitzwater, "Başkan Gorbaçov- un açıklamalannın en talinsiz yanı bir ölçüde Saddam Hüse- yin'in etkisi altında kalmış ol- masıdır. Bu bizim için rahatsu edici bir durumdur. Çünkü bas- lıca hedeflerinden biri açıkça ABD'nin askeri degü sivfl hedef- lere saldırdıgmı göstermeye ça- bşmaktadır. Oysa gerçek durum budegfl'dedi. tran Devlet Başkanı Haşimi Rafsancani'nin, SSCB Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov'a bir mesaj gönderdiği açıklandı. Sovyet Televizyonu'nun haberi- ne göre mesaj, dün SSCB Dışiş- leri Bakanı Aleksandr Besmert- nih ile görüşen Moskova'daki îran Büyükelçisi aracıhğıyla Sovyet liderine iletildi. Haberde, mesajm "ikili ilişküer ve bazı uluslararası sorunlarla ilgili ol- dugn" bildirildi, başka aynntı verilmedi. SSCB Dışişleri Bakanhğı Söz- cüsü Vitaly Çurkin, Başkan Mi- hail Gorbaçov'un özel temsilci- si olarak dün sabah Moskova- dan Bağdat'a hareket eden \fev- geni Primakov'un, "Saddam Hüseyin'le çok önemli bir gö- rüşme yapacağım" söyledi. İran resmi haber ajansı ÎR- NA, Bağdat'a giderken Tahran'a uğrayan Primakov'un, "Dlplo- matik çabalanmızın tran'ın ça- baları ile aynı çizgide ve koor- dineli olmasını istiyoraz" dedi- ğini bildirdi. Fiize saldınlan Irak dün gece tsrail'e iki, Su- udi Arabistan'a da bir kez füze saldınsı düzenledi. tsrail ordu sözcüsü, saldınlar- dan sonra yaptığı açıklamalar- da konvansiyonel başlık taşıdık- lannı belirttiği Scudlann hava- da imha edilmesi için Patriotla- nn ateşlenip ateşlenmedigine ilişkin bilgi vermedi. Füzelerin Israil'in orta kesimlerine düştü- ğünü belirten sözcü, can kaybı ve yaralanmalar konusunda açıklama yapmadı. Irak'ın dün gece Suudi Ara- bistan'ın başkenti Riyad'a attı- ğı Scud füzesinin ise iki Patriot- füzesi tarafından vurulduğu bil- dirildi. Scud füzesine karşı atı- lan iki Patriot füzesinin de he- defe isabet ettiği belirtildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle