13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
// ŞUBAT 1991* HABERLERİN DEVAMI CUMHURÎYET/17 OLAYLABIN ARDENDAKI GERÇEK (Baştarafı 1. Sayfada) tidarmı ister istemez düşündür- mektedir. Bunun içindır ki kimi çevre- lerde görülen kaygıyı gereksiz buluyoruz; muhalefetin, ağırlı- ğını dengeli, barışçı, macerasız dışpolitikanın kefesıne koyma- sı Türkiye'ye çok şey kazandır- mıştır. Eğer bu olmasaydı, şim- diye dek kendimizi yangımn or- tasında bulabilirdik. Ancak bu tehlike henuz geç- miş değildir. Bu arada gerek basında, gerek basın dışmda muhalefet liderle- rinin "'Cumhurbaşkanı Özal ile diyalog kurarak iktidara yakın- laşması" için gösterilen çabala- ra değinmek isteriz. Eğer iktidar Ue muhalefet arasında bir diya- log kurulacaksa bu, önce Baş- ' bakan ıle muhalefet liderlerinin işıdir. Yıldırım Akbulut'un înö- nü ya da Demirel ile sürekli gö- rüş alışverişinde bulunması, hem anayasal hem meşru çerçe- vede çok doğal ve demokratik bir oluşum sayılır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti- nin anayasası "fülen tağyir" edilmişse, Başbakan'ın siyasal yaşamımızda hükmü geçmiyor- sa, Cumhurbaşkanı tek başına dış politikayı yönlendiriyorsa, muhalefet liderlerini oldubittiye "hayır" dediklerı ıçin sürekli eleştirmek ne anlama gelir? 'Siyasi hayattmızdaki anor- mallik) sorumsuz Cumhurbaş- kanı'mn siyasal iktidarın başı gi- bi ülkeyi yöneterek butün dev- let hayatım altüst etmesidir. Bu "füü" bir durumdur. Muhalefet liderlerine bu "fiiliduruma" baş eğmelerini telkin etmek, "Siz de anayasayı hiçe sayın, kartun devletini ayaklar altına ahn" de- mekten başka ne içerik taşıya- bilir? Devletin anayasada yazılı ku- rallara göre meşru işlerliğine ka- vuşması için çaba göstermek ge- rekiyor; "anormal dunım" an- cak böylece giderilebilir; yasal ve "normal" duruma geçilebilir. Semra Özal gerçekten aday mı? KOMUTAN VE KORUMALARI — Körfez'deki müttefik kuvvetlerin ABD'li komutanı General Norman Schwarzkopf, Savun- ma Bakanı Dick Cheney'in yapügı basın toplantısından sonra Riyad'daki Hayat Oteli'ni korumalannın, sık çemberi arasında terke- diyor. ABD Savunma Bakanı Cbeney ve Genelkurmay Başkanı Powell'ın Körfez'e yaptıklan teftiş ve denetleme gezisinden sonra 'kara savaşı' tarihi konusnnda VV'ashington'da son degerlendirmeler yapılacak. Kara savaşı süre istiyor(Baştarafı 1. Sayfada) li bulunmadığını da belirterek şöyle devam etti: "Ancak Saddam Kuveyt'ten çekilirse, savaş yann bitebilir. Şimdi kuvvet kullanmaya baş- lamışsak, buna devam edecegiz. Askeri operasyonlanmız hede- fe ulaşıncaya kadar surecektir. Bu hedef de Irak'ı Kuveyt'ten çıkartmaktır" Cheney, harekâ- tın şımdiye dek çok iyi sürdüğu- nu de belirtti. ABD Savunma Bakanı Dick Cheney ve Genelkurmay Başka- nı Colin Powell, daha sonra Su- udi Arabistan'dan ayrıldılar. ABD'ye hareket etmeden önce de bir açıklama yapan Cheney, Saddam Hüseyin için 'yenilgi- den başka yol olmadıgım' söyledi. Körfez bölgesindeki müttefik komutanlarla önceki gün 8 sa- Hükümet çözüm üretmeli (Baştarafı 1. Sayfada) daha az olmadığım, krizin yal- nız ekonomik değil sosyal bir olay olarak kavranması gerek- tiğini vurgulayarak şunları söy- lüyor: "Firmalann, kurumla- nn, odalann, meslek kuruhışla- Jının toplanarak, kendi sonın- faruu kendi örgüüeri içinde araştınp kendi boyutlan içinde çözümleyerek bir tartışma orta- nu yaratmalan, kamu nezdinde de bir ortam yaratmalan yararh olur kanaatindeyim. Berbere gi- diyorsunuz, 'tıraşlar azaldı abi' diyor. Yani insanlann saçlan da mı uzamıyor? Psikolojiktir de- yip geçümesinden de yana degi- lim. Sosyal bir olay var ortada. Bizim yönetkilerimiz her şeye hemen bir cevap veriyor. Her- kes durup kahyor. Oysa herke- sin katıldıgı. yine piyasa mode- li içinde, örgütlü bir çözüm or- taya konsa, herkes üzerine dıi- şeni yapar. Bireysel degil top- lumsal çıkar boyutunu yakala- yabilirsek, süresini büemiyo- rum, ama en az zararla bugün- lcri geçirebUiriz. " Krizin çözüknesini sağlamada hükümetin oynayabileceği "ta- lebi teşvik edici" roller konu- sunda Koç Holding'in Tüketim Ürunleri Grubu'ndan sorumlu başkan yardımcısı Cengiz Sola- koğlu, somut bazı öneriler sıra- hyor: "Bu dönemde, Güneydo- gu Anadolu'daki tüccann KDV ödemelerini bir-iki ay ertelemek lazun. Bu, hükümele de prestij kazandınr." Solakoğlu, konu- nun istihdamla ilgili boyutuna da dikkat çekerek, kendi çalış- tığı alanla bir ilişkisi olmaması- na karşın otomotiv sanayüni ör- nek olarak vererek şunları söy- lüyor: "Bir otomobil sektörü- nün durması çok önemlidir. Bunca hızlı nüfus artışı olan bir ülkede işçi çıkarmalan sosyal problemleri de beraberinde ge- tirir. Bu dönem için KDV oran- lannda ve diger vergilerde indi- rime gidUir ve denilir ki, KDV oranları üç ay için eski nispeti- ne, yüzde 12'ye çekilmiştir. Ya da 15'e çekilmiştir. Şok zamlar, KİT zamlan yapılmayacaktır. Siz de fiyatlarınızı bu noktada bir süre arttırmayın, şu sektör bir süre ivme kazansın!' Zaten araba piyasasında işin hareket- lakoğlu bu önerileri getirirken, piyasanın canlandırılmasında ilk inisiyatifi göstermenin sektör liderlerine düştüğünün de altıru çiziyor:"Lokomotifolmak,pi- yasanın lıdenne düşer. Pazarda lider olan kuruluş, cesur davra- narak ileri dognı hamle yapraa- lıdır. PasCayı büyütürse bu pas- tadan kendi de pay alır. Prestij de sağlar. Bunalımlı dönemler- de iyi yönetilen firmalar buna- lımdan daima güçlenerek çı- kar." Sanayiciler, hükümetin talep açıcı politikalar uygulayabilece- ğini tartışırken, "kronikleşme" eğilimi gösteren bazı sonınların "azduılmamasına" dahi razı ol- duklarıru belirtir bir tutum ta- kınıyorlar. Ithalat bu somnlann başında geliyor. Kendi sektörleri açısından, ocak ayıyla kıyaslandığında şu- batta bir kıpırdanmanın görül- duğünu belirten Renault-Mais Genel Müdürü Ateş Ünal Er- zen, krizin kısa sürede çözülme- mesi olasıhğının bugun için ih- mal edilemez bir ağırlığı oldu- ğunu savunarak bunun üretim ve giderek istihdam kısıtlaması- na yol açması tehlikesinin altı- nı çiziyor. Böyle bir ortamda yerli sanayinin korunması ge- rektiğini savunan Erzen, şöyle konuşuyor: "Her gün pazan ta- kip ediyor, günliik plan, prog- ram yapıyonız. İkJ olasılık var. Birdenbire açılan talebe yetise- memek ve gereğinden fazla stok yapmak. Bu durumda ikinci olasılığın riski daha biiyük. Çünku maliyeti çok yüksek. İt- halatçının böyle bir sorunu yok. Türkiye'de, buranın enflasyo- nu, buranın toplusozleşmeleriy- le üretim yapıyonız. Ve hızla gi- den bir tanker gibi durmaya ka- rar versek bile bir süre yol alı- yoruz. Her an karaya çıkabili- riz. Onun için lütfen diyoruz, bizden daha az liberal olmayan İspanya'nm, İngiltere'nin, Fransa'nın ne yaptıgına bakın. Onlar kriz yokken bile kota uy- gulamasına başvunıyor. Çiinkü konımak istedjkleri, kendi uHse- lerinde istihdam yaratan bir yer- li sanayileri var. Kriz içinde bu- lunduğumuz bu ortamda bizim ndır."Önemli olan şu dönemin »™»u«"« **9°* işçisine, Çe- aşdmasıdır. Burada ithal araba- lar önemli değildir. Yerli sana- yinin, buradaki fabrikalann ça- uşmasıdır önemli olan. İlle de otomobil demiyonım, en çok duran sektörü tesbit ederek hü- kümetin de alması gereken bir- takım tedbûier var diye düşünü- yorum." Hükümetin piyasayı canlan- dırma konusunda alması gere- ken önlemlerden söz ederken, kamu toplusözleşmelerine de değinen Solakoğlu, burada ya- pılan ertelemelerin bedelinin iki ay sonra daha yüksek biçimde ödenme olasıüğına dikkat çeke- rek, "Bu toplu sozleşmelerin. Bakanlar Kunılu'nun erteleme karannın arkasına sıgınmadan, bir an evvel halledilmesi piyasa- yı bir ölçüde ferahlatacaktır" değerlendirmesini yapıyor. So- koslovak işçisine iş bulmak de- gil." Profilo Holding'in pazarla- madan sorumlu yaşkan yardım- cısı Orhan İyiler de benzeri bir biçimde bu noktaya parmak ba- sıyor: "Bir mala pazarda ger- çekten ihtiyaç varsa, bir mono- polü kırmak gerekiyorsa iıhalat yapılsın. Ama Türkiye'de örne- gin elektronik gibi, tam rekabet şartlannın haiz olduğu altı-yedi tane büyük, birkaç tane küçük firmanın üretim yaptığı, üretim miktarlarının Türkiye ihtiyacı- nın 2,5 katına ulaştığı bir ma- mulün, sınırsız ve gürnrüksüz olarak itbaüne göz yummak bence suçtur." YARIM: Talep suni olarak pompalanmamalı at süren bir görüşme yapan Cheney ve Powell, bugün Was- hington'da Başkan Bush ile bir- araya gelerek temaslan hakkın- da bilgi verecek ve kara savaşı konusunda tavsiyelerde buluna- caklar. İngiltere Başbakam John Ma- jor, Irak'ı Kuveyt'ten çıkanmak için kara savaşının 'muhtemel' olduğunu söyledi. Ancak Ma- jor, bu savaşın tarihi konusun- da bir şey söylemedi. Major, BBC radyosuna verdiği demeç- te, "Hava saldınlan bir süre da- ha devam edecek, çünkü kara savaşında zarann en az olması- nı istiyonız" dedi. Başbakan Major, "İleriki bir aşamada, kara savaşının mümkun olmak- tan çok, muhtemel olduğunu düşünüyorum, ancak bunun ne zaman başlavacagını söylemek için çok erken" diye konuştu. Öte yandan, İngiltere Dışişle- ri Bakanı Douglas Hurd, Kör- fez'deki Arap ülkelerinin öncu- lüğünde, savaş sonrası 'Körfez güvenlik yapısının" şekillenme- ye başladığmı söyledi. Bush'un açiklamasi ABD Başkanı George Bush, Körfez savaşında karadan saldın karannı "dogru zaman gelince" vereceğini söyledi. Bush bu ka- ran Cheney ve Powell ile görüş- tükten sonra alacağını belirtti. Hafta sonunu geçirdiği Camp David'den Beyaz Saray'a dönü- şünde gazetecilerle konuşan Bush, Gorbaçov'un Saddam'ı çekilmeye ikna etmek üzere Bağdat'a özel temsilci gönder- mesine bir itirazı olmadığım be- lirterek "Gorbaçov koalisyonla birlikte davranıyor, bu ohımludur" dedi. Savaşın ancak Irak'ın BM kararlarına uyma- sıyla sona ereceğini açıklayan Bush, Irak'a her saldırının BM kararlannın uygulanması ama- cını taşıdığını ve bu ülkeyi yok etmeyi amaçlamadığını belirtti. Bush, ayrıca müttefik güçlerin Iraklı sivillerin vurulmamasına özen gösterdiğini de kaydettı. ABD Dışişleri Bakanı James Baker da Gorbaçov'un özel temsilcisinin ziyaretinin Irak'ın Kuveyt'ten çekilmesini sağlama- sı halinde, bundan büyük bir memnunluk duyacaklarını bil- dirdi. Baker, Gorbaçov'un ön- ceki gün, Körfez savaşma siyasi bir çözüm bulunması konusun- da yaptığı çağrıya rağmen SSCB'nin, Irak'ı Kuveyt'ten çı- karmak amacıyla oluşturulan çokuluslu güçten desteğini çek- meyeceğine inandığını söyledi. Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin dun gece Bağdat radyo- sundan yayınlanan konuşmasın- da, Irak'ın ABD ve müttefikle- rine karşı verdiği savaşı daha başlarken kazandığıru söyledi ve "her geçen gün kâfirlere yeni ye- nügiler getiriyor" dedi. îki haf- talık suskunluğun ardından dun ilk kez bir açıklama yapan Sad- dam Hüseyin, Irak halkından sabırlı olmasını istedi. Saddam konuşmasında ABD ve müttefiklerine karşı "nibai zafer"in yakın olduğunu ve Is- lamın kutsal şehirleri Mekke, Medine ve Kudüs'ün kurtuluşu- nun yalnızca bir zaman mesele- si olduğunu one sürdü. Saddam Hüseyin yalnız Irak- Iılara değil, "Müslümanlara, Araplara ve tüm insanlığa" hı- tap ettiğini belirttiği konuşma- sında "Bush, müttefikleri ve kâ- fir Araplar savaşı daha başlar- ken kaybettiler ve siz Irak hal- kı, dünyadaki tüm inananlarla birlikte zafer kazandınız. Sava- şın dordüncu haftasındayız ve her geçen gun kâfirlere yeni ye- nilgiler, inananlara yeni zaferler getiriyor" dedi. Irak halkının sabnnı "cephe- deki inanç gücü" olarak nitele- yen Saddam Hüseyin, "Iraklıla- rın Allah tarafından verilen ve itaatle yerine getirilen görev inançları kaybolmamalıdır" dedi. Konuşmasında Irak'ın zaferi- nin bölgede emperyalizm ve sö- mürgeci.iğe son vereceğini kay- deden Saddam Hüse>in, İsrail işgali altında yaşayan Filistinli- lerin özgürlüklerine kavuşturu- lacağını belirtti. Ateşkese hayır Irak, Körfez savaşında her turlü ateşkes önerisini reddetti- ğini açıkladı. Bağdat radyosun- dan dun yapılan bir ya>nnda, "Irak. Körfez savaşında ateşkes sağlamaya yönelik her liırlü gi- rişimi reddeder. tehditleri ve si- lahlı saldırganlıgı reddettiğini >ineler" denildi. "Saldırganla- ra karşı koyma kararı, geri do- nulmez bir karardır" denilen yayına şoyle devam edildi: "Bu kararı alırken, Irak, düşmanla- nnın gücünü ve kendisine karşı düzenlenen entrikada kimlerin yer aldığını bilmekledir. Vahşi bombardımamn birinci, ambar- gonun altıncı ayının ardından Irak, Irak olarak, Iraklüar da Iraklılar olarak kalmaktadır. Moralleri yüksektir ve zafere olan inançlan her geçen gün art- maktadır." Rafsancani'nin önerisi Ali Ekber Haşimi Rafsancani, geçen hafta Bağdat yönetimine gonderdiği barış mesajına Sad- dam Hüseyin'in verdiği yanıtın 'bekienen düzeyde olmadığım' söyledi. Tum Ortadoğu'yu tehdit eden tehlike karşısıda 'büyük endişe' duyduğunu ifade eden Rafsancani, "Tarihin yargısı bu savaştan ABD ve Irak'ı sorum- lu tutacaktır" dedi. Bağlantısız ülkeler top.antısı- na katılmak üzere Yugos.avya 1 mn başkenti Be.grad'a giden Iran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Velayeti, Körfez'de barışın sağ- lanması için daha fazla zaman ve çabaya ihtiyaç olduğunu söy- ledi. Velayeti, "Daha fazla za- man ve çabaya ihtiyaç olduğu düşüncesindeyim. Bu temel çer- çevesinde çabalanmızı sürdüre- ceğiz. Irak'ın yanıtını olumlu olarak varsayıyoruz, ancak bu konuda daba fazla çalışmalıyız ve Devlet Başkanı Rafsancani buna karşdık verecek" dedi. Ali Ekber Velayeti, Irak'ın Körfez krizinde barışçı çözümü gözardı etmediği inancında ol- duklannı belirterek, "Saddam'm mesajından anladıgımız, barış- çı çözumü gözardı etmediği an- cak karşı tarafın tek çözüm yo- lunun savaş olduğu konusunda direnmesi halinde savaşa devam etmeye kararlı olduğudur" şek- linde konuştu. Hammadi: Koşulsuz göriişmeye hazınz Irak Başbakan Yardımcısı Sadun Hammadi, ü.kesinin, ABD'nin müdahale etmemesi koşuluyla görüşmelere hazır ol- duğunu söyledi. Hammadi, Ür- dün'ün başkenti Amman'da dü- zenlediği basın toplantısında, "Koşulsuz olarak görüşme yap- maya hazınz, ama ABD işimi- ze kanşmamalı" dedi. Sadun Hammadi, Irak'ın 2 ağustosta Kuveyt'i işgal etme- siyle başgösteren Körfez krizine Arap çözumü bulunmasını iste- diklerini belirterek "ABD'nin Irak'a karşı saldınsım durdur- ması halinde, Lübnan'da oldu- ğu gibi soruna Arap çözümü bulunabileceğini" söyledi. Irak Başbakan Yardımcısı Hammadi, bu arada Arap ülke- lerini, Irak'a karşı savaşan müt- tefiklerle her türlü ilişkiyi kes- meye, diplomatik ve ekonomik boykot uygulamaya çağırdı, an- cak Kuveyt'ten hiç söz etmedi.. Bu arada Ürdün ve Irak par- lamento heyetleri, Arap ve Müs- Iüman ülkeleri, Körfez ve Ortadoğu bölgelerindeki krize toptan bir çözüm getirmek ama- cıyla Irak'ın tutumunu destek- lemeye çağırdı. Ankara Körfez'in nabzını yokluyor (Baştarafı 1. Sayfada) Şam'a gidecek. Mısır ve Suudi Arabistan'a yapacağı ziyaretlerin aksine bu ziyaretin Suriye Dışiş- leri Bakanı Faruk El Şara'nın resmi daveti üzerine gerçekleşe- ceği kaydediliyor. Alptemoçin- in Kahire'de Dışişleri Bakanı İs- met Abdül Mecit ve Riyad'da Dışişleri Bakanı Suud El Faisal ile yapacağı görüşmelerin ise "iş ziyareti" kapsamında olacağı ifade ediliyor. Dışişleri Bakanlığı çevreleri, Türkiye'nin her üç ülkeyle iliş- kilerine önem verdiğini ve bu ilişkilerin geliştirilmesinin Kör- fez krizi çerçevesinde daha da önem kazandığını bildiriyorlar. Konunun birçok unsurunun he- nüz "spekülatif olmasına kar- şın ileriye dönük olarak ortaya atılan "Ortadogu'da yeni düzen" senaryolannın bu dört ülkeye "anahtar rol" biçtiğini işaret ediyoriar. Alptemoçin'in Ortadoğu gezi- si sırasmda üzerinde durulacak belli başlı konular şu şekilde sı- ralanıyor: 1- Irak'ın süren katı tutumu karşısında savaşın ne kadar sü- receği konusunda gerçekçi tah- minlerde bulunulması. 2- Savaş sonrasında ele alın- ması gereken ilk konu olan İsrail-Filistin sorununa ilişkin beklentiler. 3- Yine savaş sonrasında böl- ge için öngörülen ve silahsızlan- mayı da içeren ortak güvenlik sisteminin temel parametreleri. 4- İleride bölge için nasıl bir ekonomik ve kalkınma işbirliği modelinin geçerli olabileceği ve bu konudaki beklentiler. Dışişleri çevreleri, Alptemo- çin'in her üç ülkedeki temaslan sırasında ikili konulara da deği- nilmeye çalışılacağım kaydedi- yorlar. Bu bağlamda Alptemo- çin ile Suriyeli meslektaşı Famk El Şara arasındaki görüşmeler- de Türk tarafının sınır güvenli- ği sorununu gundeme geürece- ğini kaydediyorlar. Bölgesel su- ların ortak kullanımı konusu- nun ise Türk tarafınca açılma- yacağını, ancak bunun Suriye tarafından gündeme getirilmesi- nin olası olduğunu bildiriyorlar. Belonogov aynldı SSCB Dışişleri Bakan Yar- dımcısı Aleksander Belonogov, dün Türkiye'den aynldı. Belono- gov, Esenboğa Havaalanı'dan ayrılırken yaptığı açıklamada, temaslannın olumlu geçtiğini ve l^nkara'dan memnun aynldığı- nı bildirdi. Sovyet yetkili, "Türkiye'nin Irak'a karşı ikinci bir cephe açacağını sanmadı- gını" söyledi. Belonogov, "Sov- yetler Biriigi'nin Türkiye'den sa- vaşın durdurulması için oyna- masını beklediği belirli bir rol var mı" sorusuna, "Türkiye Irak'ın komşusudur. Bu pozis- yonu nedeni ile Bağdat üzerin- de etkili olabilir" yanıtını verdi. Belonogov'un Moskova'dan sonra Yugoslavya'nın başkenti Belgrad'a giderek salı günü baş- layacak Bağlantısız Ülkeler Top- lantısı'na katılacağı öğrenildi. Almanya Savunma Bakanı Stoltenberg iki günlük bir ziya- ret için 13 şubat çarşamba gü- nü Ankara'ya gelecek. Stolten- berg, Ankara'da Cumhurbaşka- nı Turgut Özal, Başbakan Yıldı- nm Akbulut ve Milli Savunma Bakanı Hiisnü Dogan'la görüşe- cek. Bu görüşmelerde Bonn'un Çevik Kuvvet'e Alman askerle- rinin katılması konusunda gös- terdiği çekingen tutum sonrasın- da iki ülke arasında yaşanan "gerginUgin" giderilmesi amaç- lamyor. Stoltenberg'in Türk yet- kililerine, Almanya'nın yapaca- ğı savunma yardımı konusunda da bilgi aktarması bekleniyor. Stoltenberg, 14 şubatta da Malatya'ya giderek Erhaç Üs- sü'nde incelemelerde bulunacak ve buradaki Alman hava birliği- ni ziyaret edecek. Stoltenberg aynı gün Türkiye'den aynlacak. (Baştarafı 1. Sayfada) Sosyal Güvenlik Bakanı Imren Aykut, açıkça Bayan özal'ın ya- nında olduğunu söyledi. Diğer bakanlar, "Hayırlı olsun. Orta- da kesin bir adayuk yok gibi" değerlendirmesini yaparken, birçoğunun da karşı olduğu be- lirtiliyor. Akbulut, Semra Özal'a karşı kendisini destekleyen muhafa- zakâr kanadın da yardımıyla Semra Özal'ı Istanbul ll Baş- kanlığı'na aday olmaktan vaz- geçirmeye çalışıyor. Semra özal'a karşı Akbulut, son koz olarak ilçe seçimleri sırasında genel merkez ağırhklı oluşan de- lege potansiyeline güveniyor. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın gitmediği Japonya gezi- si sırasında aktif politikaya atı- lacağım ilk kez açıklayan Sem- ra özal, sonraki günlerde ANAP Genel Başkanlığı'na da talip olduğunu söylemişti. Bu açiklamasi da ANAP çevrele- rinde tartışmalara neden olan Semra özal, kendisini politika- ya girmesi konusunda "yakın çevresinin" zorladığını da be- lirtmişti. Semra özal bir süre önce ANAP İstanbul Sanyer teşkilatından delege secilmişti. Semra Özal'ın Sanyer'deki de- lege seçimine ANAP Gene. Baş- kan adaylarından Mesut Yıl- maz'ın listesinden katılması, Başbakan Akbulut ve ANAP içinde çeşitli tartışmalara da ne- den olmuştu. Semra Özal, dele- ge seçildikten sonra Ankara'da Türk Kadınını Güçlendirme ve Tanıtma Vakfı'nın bir yemeği sırasında basına yaptığı yazılı açıklamada, ANAP'tan millet- veküüği ve MKYK üyeliğine de aday olduğunu bildirmişti. Semra Özal'ın bu çıkışlannın Cumhurbaşkanı özal tarafın- dan da desteklendiği belirtiliyor. Cumhurbaşkanı Özal'ın yakın çevresine, "Şimdi dostumuz kim, düşmanımız kim, belli olacak" dediği iddia ediliyor. Semra Özal'ın ANAP içinde aktif politikaya atılmak isteme- si, Başbakan Akbulut başta ol- mak üzere ANAP gene. merkez yönetimini de rahatsı'z ediyor. Bazı(Baştarafı I. Sayfada) lan en alt düzeye indirme açısın- dan kritik bir önem kazanmış- ür. Diger yönden Körfez kriziyle UgUi olarak hükümetimize ceşitU kaynaklardan yardımlar gdmiş, ancak bu yardımlar henüz zarar gören sektörlere yönlendirilme- miştir. Ekonomik ve sosyal araştır- malar yapan, özel kesimin nab- zmı tutan bir kuruluş olarak TÜStAD'ın bu önlemlerin sap- tanmasında hükümete vardım- cı olması esas görevleri arasın- dadır. Bu konuda bilgi alışveri- şinin saguklı bir şekilde saglan- ması için kamu ve özel sektör arasında sistematik bir diyalog platformunun en kısa sürede oluşturulmasına ihtiyaç olduğu açıktır. Yaptıgım nezaket ziyarelinde bu düşüncemiz Başbakanımız tarafından olumlu karşılan- mışür. Başbakanımız hükümet yetkilUeriyle özel sektörü temsil eden kuruluşlann katılmasıyla yapılacak toplantıların en kısa sürede başlamasını arzu ettiğini ifade etmiştir. Körfez krizinin neden olabileceği her tüıiü zarann as- gari düzeye indirilmesi için tüm kuruluşlan işbirliğine çağırma- yı ulusal bir görev saymaktayız." Roland (Baştarafı 1. Sayfada) tonof" tipi büyük nakliye uça- ğı, Hollandah "Roadair" firma- sıyla kontrat halindeydi. Amsterdam'daki bu firma aracüığıyla Alman Savunma Ba- kanhğYnın kiraladığı uçak üç gün önce Köln askeri havaala- nından havalanarak Erhac'a gi- decekti. Kiralanan "AntonoF' Köln'e sekiz saatlik gecikmeyle indi. Uçak, detaylan açıklanma- yan "tekııik bir anzadan ötürü" Hollanda'mn Maastrich Hava- alanı'nda bekletilmişti. Köln'e gelen kirahk Sovyet uçağının pilotu ve mürettebatı Alman Savunma Bakanlığı yet- kiülerine "kriz bölgesi Türkiye 1 ye uçmayacaklaruu" açıkladılar. Bunun üzerine Bonn'daki Sov- yet elçiliğiyle temasa geçildi ve pilotun elçilikle görilşmesi isten- di. Sovyet uçağmın sivil pilotu, Bonn'daki elçisiyle görüşmeye- ceğini açıkladı. Bunun üzerine Almanya, nakliye için yeni bir mürettebat arayışına girdi. Savunma Bakanlığı'na yeni mürettebat verilmedi. Nihayet Sovyet elçiliğinin Moskova'dan aldığı bir emri Savunma Bakan- lığı'na ilettiği ve "Antonof nak- liye uçagının Alman uçaksavar- lannı Türkiye'ye götürmeme emrinin Moskova'dan çıktıgını" bildirdiği öğrenildi. Alman Savunma Bakanlığı, "Roland" tipi 8 adet uçaksava- n Türkiye'ye nakletmek üzere şimdi başka bir yol anyor. Bu- nun için "birkaç ihtimal bulunduğunu" söyleyen Savun- ma Bakanlığı sözcüsü, Amerika Birleşik Devletleri'yle temasa geçti. ABD'nin "Galaksi" tipi büyük nakliye uçakları Suudi Arabistan hattında uçtuğu için şimdilik bu görevi yerine getire- miyor. Sovyetler Biriigi'nin naİcliyatı niçin engellediği bi- linmiyor. Semra Özal'ın çıkışlannın Me- sut Yıhnaz ve ekibi tarafından açıkça desteklenmesi de genel merkezin kaygılannı arttınyor. Başbakan Akbulut, son zaman- larda Köşk'le arası açılan ve muhafazakâr kanadın temsilci- lerinden olan Teşkilat Başkanı Orhan Demirtaş ile birlikte Semra Özal'ın adayhğmı engel- lemek için çabahyor. Akbulut, Semra Özal'ın, Cumhurbaşka- m'mn eşi olarak ANAP içinde politika yapmasının partinin prestij kaybına neden olacağını savunuyor. ANAP genel merkez çevrele- rinden edinilen bilgilere göre, Semra özal'ın il başkanlığı ko- nusunda ANAP teşkilatlarının da görüşleri alınacak. Bu konu- daki gelişmeler teşkilatlann gö- rüşleri doğmltusunda önümüz- deki günlerde yeniden değerlen- dirilecek. Bu çalışmaJar için. Semra Özal'ın yürüttüğü kulis faa.iyetlerinin sonuçlanması bekleniyor. Semra Özal'ın ANAP içinde Devlet Bakanı ve İstanbul Milletvekili İbrahim Özdemir, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve İstanbul Milletvekili İmren Aykut ile Sağkk Bakanı Halil Şıvgın, İs- tanbul Milletvekili Leyla Yeni- ay Köseoglu araalığıyla il baş- kanlığı çalışmalanm yürüttüğü ANAP'lılarca kaydediliyor. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın eşi Semra Özal'ın ANAP îstanbul İl Başkanlığı'- na adaylığını açiklamasi halin- de parti içi kanatlar ilçe başkan- lan nezdinde kıyasıya mücade- leye girecek. Semra Özal'ın ye- rini herkesten gizlediği, ayın 14'ünde ilçe başkanlarına vere- ceğiVemeğ^n The Marmara Ote- li'nin Orient Expres salonunda gerçekleşeceği öğrenildi. ANAP İstanbul il başkanla- n, ayın 14'ünde Semra Özal'ın adaylığı için 'ilk yoklama' nite- liğindeki yemekten önce dün gizlice Baltalimanı'ndaki Petrol Ofısi Dinlenme Tesisleri'nde bir araya geldiler. Bütün ilçe baş- kanlarının hazır bulunduğu ye- mekli toplantı Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı İbrahim Yıidız ta- rafından organize edildi. Gece geç saatlere kadar süren toplan- tıda gecenin yönetmenliğini de üstlenen Yıidız, katılan ilçe baş- kanlarına Semra Özal'ın aday- lığı hakkında görüşlerini belirt- meleri için 5'er dakikahk konuş- ma süresi tanıdı. Bu konuşma- lar sırasında İstanbul'da ilçe başkanları arasında ağırlığı su yttzüne çıkmaya başlayan Yıl- mazcılarla Akbulutçulann kar- şı karşıya kaldığı gözlendi. İlçe başkanlannın yaptıklan konuşınalarda Semra Özal'ıa adaylığı için kesin bir tavır koy- madıklan gözlenirken, bunun için de toplantı yöneticisinin sü- rekli bir şekilde 'kesin karar açıklamayanlar daha sonra: Semra Hanım'la görüşrükten sonra fikriniz degişirse, rezil olursunuz" şeklinde uyarıda bulunduğu görüldü. Toplantı- nın en ilginç konuşmasını San- yer İlçe Başkanı Erdal Aksoy yaptı. İlçe başkanlanmn.'Ham- mefendi gerçekten aday olacak mı" şeklindeki ortak sorusunu Aksoy şöyle yanıtladı: ''Hanımefendiyle yapöğım göruşmede bana kendisine baş- kanlık önerildigi takdirde, ka- bul edebilirim imajını verdi. Öncelikle ilçe başkanlanndan gerekli desteği sağlamaya çahşı- yor. Aday olması halinde bunn da kesinlikle kendisinin açıkla- yacağını ifade ettiler." Toplantıda ilçe başkanları özeUikle Semra Özal'ın Anka- ra'dan İstanbul'u idare etmesi- nin zor olduğu konusunda ortak görüş belirlediler. Bunu da "Sayın Eymen Topbaş İstan- bul'da oturmasına ragmen Ue yeterince vakit ayıramıyordu. Bunu cumhurbaşkanının nefe- sinin olduğu her yerde bulunan Semra Hanım nasıl yüriitür? Bu mümkun degil" şeklinde ifade ettiler. Bu saptamalar üzerine Erdal Aksoy'un il merkezine gerekli katkıyı, Semra Özal yokken kendisinin yapacağmı belirtmesi üzerine ortalık hareketlendi. Bazı ilçe başkanlannın Erdal Aksoy'a "Hadi sen de oradan. O kadar becerikli isen, sen adaylığını koy. tkinci planda kalma" şeklinde eleştiri yönelt- tikleri görüldü. Son derece ha- reketli geçen yemekte en ilginç nokta da Bakırköy ilçe başka- nının genel merkezciler lehine Eymen Topbaş'la ilgili 'deklarasyon' niteliğinde, an- cak, 'geçmiş olsun mektubu' di- ye tamtılan bir yaayı imzaya aç- ması oldu. Yazıda özetle "Sa- yın Eymen Topbaş, siz uzun sa- redir yurtdışındasınız. Biz hep sizi aradık tekrar başımıza dön- menizi istiyonız. O takdirde ya- pılacak kongrede size gerekli oyu ve manevi destegi verecegJ- mizden emin olabilirsiniz" ve benzeri cümleler yer alıyordu. Birçok ilçe başkanı yazıyı bir geçmiş olsun mektubundan öte bir anlam taşıdığı gerekçesiyle imzalamayınca yazı ortada kal- dı. Toplantıya katılan ilçe baş- kanları, dananın kuyruğunun Marmara Oteli'ndeki yemekte kopacağını belirttiler. Gece geç • saatlere kadar süren toplantının sonunda, ilçe başkanlan dağüır- ken parti içi kanatlann İstanbul neye karap-varirse, büyük kong- rede ağırlıfın o yöne kayacağı görüşünü dile getirdikleri duyul- du. Özal'dan su için zirve (Baştarafı 1. Sayfada) Türk Silahlı Kuvvetleri'nin başka bir ülkeye gönderümesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Tür- kiye'ye davet edilmesi konusun- da hükümet, partamentodan ge- rekli yetkiyi almıştır. Bu yetki- nin ışığı altında 678 sayılı karar geregince, ortagımız ve uluslara- rası gücün üyesi ülkelere sağla- dığımız destegi buyütme kararı aldık ve ortak askeri tesislerin daha geniş biçimde kullanılma- sını onayladık. Türk Silahlı Kuvvetleri de Irak sınınnda ge- rekli tedbirleri alnuştır. Irak bize saldırmadıgı müd- detce, Türk Silahlı Kuvvetleri de Irak'a karşı bir harekette bulun- mayacaktır, ne Irak'ın ne de bir başka ülkenin toprağında gözü- müz yok. Ülkemizin ise bir avuç toprak parcası bile tartışma konusu ya- pılamaz. Kuveyt'in kurtarılma- sı için gerekli harekât başlamış- tır. Uluslararası platfonnda sa- vaştan sonra bölgenin güvenli- gi için neler yapdabUecegi düşü- nülmelidir. Ortadogu'da banşın saglanması için çeşitli imkânlar vardır. Birkaç yıl önce iki Türk nehrinden Arap Yanmadası'na suyun götürulmesini önerdim. Bölgede su azdır, suyun bölge- de banşı tamamlayıcı önemli bir unsur olabilecegine inanıyo- nım. Önerdigim su hatlannın kurulması halinde. suyun petrol kadar değerli hale gelecegini sa- nıyorum. Bölgenin su ihtiyacı şimdiye kadar ciddi biçimde eie aiınmadı. Bölge yöneticilerini bu konuyla ilgili olarak kasun ayında tstanbul'da yapüacak bir zirveye davet ettim. Gaz ve petrol bonı hatlanyla paralel olarak su bonı hatlan da bölgedeki ülkelerden birlikte ge- çebilir. Birlikte bölgenin alt ya- pısını yeniden yapar veya düzel- tir, böylece ekonomik işbirligi- ni saglanz. Sadece bir karşılıldı anlayış ve iyi niyetle degil, halk- lar arasındaki büyük gelir fark- lılıklannı da önleriz. Bu şekilde gelecekte Ortadogu'daki sosyal patlamalan önlemiş oluruz. Pet- rol gelirlerinden oluşacak bir ekonomik işbirliği fonu ile bu fikre hizmet edebüiriz." POUTIKADA SORU1NLAR ERGUNBALCI (Baştarafı 11. Sayfada) ki yaratır. Petrol çıkartarını tehlikede gören ABD, bu tepkiyi usta biçimde kulianarak dünya kamuoyunu Irak'a karşı ha- rekete geçirmiş ve bölgeye sözümona özgürlüğü, ama as- lında kendi çıkarlarını ve kurmuş olduğu düzeni savunmak için asker yığmıştır. Başka bir deyişle Körfez'de saldırgana karşı savaşla emperyalist savaş birbirine karışmıştır. ABD'nin saldırganlık karşısında duyulan tepkiyi usta biçim- de kullanmasına karşıiık, Saddam Hüseyin de aynı ustalıkla Arap dünyasında İsrail ve Batı'ya karşı duyulan tepkiyi kul- lanmıştır. Saddam, uzak gorüşten yoksun, dar ufuklu politikası ile Kuveyt'i işgal ederek ABD'nin yarım milyonluk orduyu böl- geye yığmasına yol açmıştır. ABD ise esneklikten yoksun po- litikası ve korkunç bombardımanları ile Saddam Hüseyin'i kahraman yapmakta, Fas'tan Pakistan'a, Malezya'ya kadar Üçüncü Dünya halklarının kaynaşmasına yol açmaktadır. Körfez savaşı, görülmemiş bir bataktır. Saddam, bu bata- ğa batmıştır. Ama her geçen gün ABD'yi de çekmektedir. Körfez savaşma sadece askeri açıdan bakarak Irak ordu- sunun çözülmesi için daha kaç gün gerektiğini hesaplama- ya kalkışmak en büyük yanılgı olur. Körfez savaşı, duygulara hitap eden, siyasal, kültürel ve ideolojik (dini anlamda) bir savaşa dönüşmek üzeredir. Sa- vaş ne şekilde biterse bitsin, açtığı yaralann izleri uzun za- man devam edecektir. Televizyon, bu kendine özgû, çok teh- likeli savaşın yayılmasında başrolü oynamaktadır. Blzi en çok şaşırtan nedir biliyor musunuz? Hâlâ böylesine karışık, sonu belirsiz, tehlikeli bir bunalı- ma üstefik ABD'nin dümen suyunda bulaşmayı "aktif politika" olarak görüp bunun Türkiye'ye yarar sağlayacağına inanan- ların bulunması.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle