12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 ŞUBAT 1991 Kamyon saldırısına gözalü • RAMTHA (AA) — Türk kamyonlarının Suudi Arabistan'a geçişi sırasında Ramtha kentinde çıkan olaylarla ilgili olarak 18 kişinin gözaltına alındığı bildirildi. Türk şoförûne karşı girişilen saldırıyı soruşturan askeri yetkili, dün yaptığı açıklamada, bu kişilerin geçen perşembe ve cuma günu gözaltına alındıklannı söyledi. Yetkili gözaltına alınanlardan çoğunun sorgulamalarmdan sonra serbest bırakıldıklannı bildirdi. Burnıa, silah alıyor • BANGKOK (AA)— Burma'nın Çin'den yaklaşık 1 milyar dolarlık silah ' alacağı bildirildi. Tayland'da bulunan Burma diplomatik kaynakları, iki ülke arasındaki ilgili anlaşmanın geçen yıhn sonlannda yapıldığıru ve silah sevkıyatının basladığını, bu çerçevede F-6 ve F-7 uçaklannın Burma'ya geldiğini belirtiyorlar. Satışın, jet uçaklanndan küçük çaplı silahlara kadar geniş bir kapsama sahip olduğu öğrenildi. Samaras: 7/10 oranı korunsıuı • ATtNA (AA)— Yunanistan Dışişleri Bakanı Andonis Samaras, Körfez savaşı ile ilgili politikalannın ileriye dönük olduğunu belirterek bu politika sayesinde ülkesinin savaştan sonra Kıbns konusundaki Birleşmiş Milletler kararlarının uygulanmasını "isteyecek ve sağlayacak" pozisyonda olacağını iddia etti. Samaras, devlet televizyonuna verdiği demeçte, Kuveyt ile Kıbns arasında benzerlik bulunduğu iddiasını yineledi. ABD'nin Türkiye ve Yunanistan'a 1992 yılında vereceği askeri yardımda 7/10 dengesinin bir kez daha korunacağına inanmak istediğini ancak, Yunanistan'ın bu kez geçen yıllara kıyasla daha fazla mücadele vermesi gerekeceğini belirten Samaras, ABD Dışişleri BakanlığYnın insan haklan raporunun ulkesi ile ilgili bölümünun de yeniden hazırlanması istemini tekrarladı. Türk şilebi battı • BRÜKSEL (AA)— Ereğli adh Türk şilebinin dün sabah Yemen açıklannda battığı bildirildi. Belçika Dışişleri Bakanhğı tarafından yapılan açıklamada Türk şilebinin yolcu ve mürettebatının Belçika firkateyni tarafından kurtarıldığını ancak şilebin kaptanının kaviD oldugunu bildirdi. DIŞ HABERLER CUMHURİYET/U ABD'ye göre Türkiye'nin savaşta doğrudan askeri rol oynamasına gerekyok 'Ankara banşa yöneLsirfWashİngtOn'a göre, Irak'a karşi ambargoya katllan, NATO I r * k ' B k a r ? 1 Mrleşıııiş, hatta Türldye'nin nin savaşta doğrudan rol oynaması ola- Çevik Kuvvetİ'nİ davet eden ve ÜSİerİ kullandiran Türkiye, d eÜeris !f e ****"* a s k ?' göndermiş da- sılığını giderek azahabUecek^ Ancak bu Körfez krizinde üzerine düşeni yaptı. Ankara bu noktadan î^manian, T^kiSm, bu dtnSdko" daha fazla k u i ü ı içüı A^kar^'n^'ka" SOnra banşa yönelik çabalarda daha aktif bir tUtum takinmall. ruduğu sürece krizden en kârh çıkacak pısını çalması olasılığı gündeme gelebi- ülkelerden birisi olacağını ileri sürüyor. İecek. yaptığı gıbı banşa yönelik çabalarda da-UFUK GÜLDEMİR WASHINGTON — Körfez savaşmın gidişatına ilişkin yeni veriler, Türkiye'- nin bu savaşta doğrudan askeri rol oy- naması olasılığının giderek azalabilece- ğine işaret ediyor. Bu hava, ABD Dışişleri Bakanı James Baker'ın Senato Dışişleri Komitesi'nde yaptığı son konuşma ve ABD'nin kla- sik anlamda bir kara savaşına girmeye- ceğinin anlaşılmasından sonra ortaya çıktı. Bu çerçevede bize yansıyan göriiş- ler şöyle: Banşcı çabalar: "Töridye Irak'a karşı ambargoya katıldı, NATO Çevik Kuv- veti'ni davet etti, BM karariannı dikkatc alarak üsleri kullandırdı. Ama savasa doğrudan girmedi. Yani bu noktaya ka- dar saglıklı politikalar izledi. Ancak bu noktada kalmalı. Oaha otesine geçip doğrudan askeri roi oynamasında bir ya- rar bnlunmuyor. Aksine, artık şn anda ha aktif bir görttntü içine girmeye ağır- lık vermeli ve sonucu az çok bclli olmuş bu savaş sonunda kurulacak banş ma- sasındaki yerini hazırlamalıdır". ABD yönetiminin izlenimi o ki zaten Türkiye de bunu yapıyor. Iran, Suriye ve Mısır ile son temaslar bu çerçevede çabalar olarak algılanıyor. Ayrıca Türkiye şim- diden Irak'a karşı komşuluk ve dostluk hislerini vurgulamaya başlasa bile bunun Washington'u hiç rahatsız etmeyeceği anlaşılıyor. Arap diiayası: "Ankara'nın şa ana kadar uyguladtgı politikalar, Türkiye'- yi Baü dünyas ileflişkikrindeyiiksek bir ptatforma getirdiği gibi Arap düayası ile de ilişkilerini gölgekraedi. Türkiye'nin üs kunandınnasının, Arap dünyasmdaki imajını sarstıgı iddia» geçerli degil. Çiin- kü birindsi, Türkiye'nin Arap dünyasın- daki imajı hiçbir zaman iyi degüdi; ikin- cisi de Arap ülketerinin çogunhıgn Şu anda bulunduğu noktadan ileri ge- çerek askeri rol alması halinde ise yukar- da özetlenen pembe tablonun bozulacağı kaydediliyor. Savaşın gidişatına ilişkin son veriler de Türkiye'nin şu anda bulunduğu nokta- da ileri geçmesine olan ihtiyacın giderek azalabileceğine işaret ediyor. Artık şu nokta belli olmuş: "ABD önümüzdeki haftalarda hava saldınlannı tamamen Kuveyt'teki Irak birlikleri üzerinde yo- ğunlaştıracak. Irak tank ve topçusunu saklandıklan yerden çıkanp uçaklarla vurmak için de şu ana kadar yaptığı gi- bi saldırıya geçtiği izlenimi uyandıran, bol basın duyurulu birlik kaydırmaları yapacak. Yani Irak ile klasik anlamda göğüs göğüse bir kara savaşına tutuşma- yacak. Bu tür bir savaştan sonuç almak belki aylar sürecek, ama Amerikan as- kerlerinin yaşamı tehlikeye atılmadan sonuç alınabildiği sürece Washington bu planda ısrarlı olacak. Bu da Türkiye'- Gündeme gelebilecek bir başka tehli- ke de ABD'nin, toprak bütünlüğü ko- nusunda güvence vermiş olmasından ce- saretlenebilecek Irak yönetiminin, son nefesini verirken Türkiye'ye karşı bazı davranışlar içine girmesi. özelükle de Türkiye'nin bunu bahane edip bir askeri harekâta girmesini Washington'un en- gelleyeceği hesabıyla askeri değeri olma- yan ama siyasi açıdan Çankaya'yı yıp- ratabilecek türden bir iki füze fırlatma- sı. ABD Dışişleri çevrelerinde "Irak'ın toprak bütünlügiinün konmacagj volun- daki açıklamayı yaparak acaba iyi mi yaptık, bn güvence Saddam Hüseyin'in daha korknsuz davranmasına yol açar mı?" gibi bir kaygı var. Özetle, Ankara'nın bu noktadan iti- baren bir askeri role tamamen kapılan kapatıp banşa yönelik çabalar gösterme- sinin Washington'u hiç de rahatsız et- meyeceği anlaşılıyor. ÇÖLDE TATBtKAT— Suudi Arabistan'daki Amerikan destek birlikleri, çölde bir Utbikat sırasında. (Fotograf: AFP) ITALYA Ochetto, yeni sol partinin başkanıAchille Ochetto, Demokratik Sol Parti adını alan eski Komünist Parti'nin, genel sekreterliğine ancak ikinci oylamada seçilebildi NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA — Artık "Demokra- tik Sol Parti" (DSP) adını taşı- yan eski komünist partinin (İKP) ilk siyasi trafik kazası mutlu sonla sona erdi. Hafta başında lKP'nin küllerinden doğan DSP'nin genel sekreteri seçUmeyi başaramayan Achille Occhetto, önceki akşam topla- nan parti meclisinde oyların yüzde 72'siyle yeni partinin ge- nel sekreteri oldu. Ama ilk oy- lamada uğradıgı ağır kayıp Occ- hetto'nun imajına büyük bir darbe indirdi. Occhetto Roma'ya ancak yeni- den seçilmeyi garantiledikten sonra döndü. Occhetto'nun, 15 aydır üzerinde çahştığı bu yeni parti projesi, özellikle bu tatsız olaydan sonıa pek çok gözlem- ci tarafından "öln dogmuş bir proje" olarak nitelendirildi. Es- ki lKP'nin oylarım yemek iste- yen rakip siyasi partilerin lider- lerinden sosyalist Bettino Cra- xi, Cumhuriyetçi Ugo La Mal- fa ve Hıristiyan Demokrat Ar- naldo Forlani daha şimdiden DSP'yi 'merhum' sıfatıyla ar- şivlediler. Sosyal demokrat yapıh olma- sı gereken bu yeni parti seçmen- lerin karşısına üç ayrı kanatla çı- kıyor. "Her tip konıünizmle tüm baglan koparmak" yanhsı olan Occhettocular, "liberal egilimli yeni bir sol parti" kur- mak peşinde koşuyorlar. DSP'nin Batı Avrupa'daki diğer sosyal demokrat partiler gibi daha klasik bir yapı içinde kalmasını isteyen kanadı ise partinin yüzde 20'sine hâkim olan Giorgio NapoMtano temsil ediyor. Radikal kanadı temsil eden Pietro Ingrao ise aslında komünızınden kopmaya hiç gö- nüllü görünmüyor. Partiye dar- be vurmamak için ve eski lKP'- nin birlik ruhuna sadık kalarak DSP serüvenini kabul eden Ing- rao bu yeni sol partinin aslında neo-komünistlerin partisi olma- sını diliyor. Buna karşın "dışarıdan getenler" olarak adlandınlan ve IKP deneyimini hiç paylaşma- dıklan halde yeni doğan DSP'ye ilhak olan bir grup aydın ise Occhetto'ya verdikleri oylar ve destekle, bu yeni oluşuma güç katmaya çalışıyorlar. "Dısan- dan gelenler'in başını ltalya'- nın en saygın aydınlanndan bi- ri sayılan ünlü gazeteci Paolo Flores d'Arcais çekiyor. Katı komünist çekirdeği oluş- turan yüzde 5'lik bir grup da DSP'den koparak yeni bir ko- münist parti girişimi içine atılı- yorlar. Senatoda şimdiden 11 senatörlük küçük bir grup oluş- turan bu yeni komünist parti, parlamentoda da kendini örgüt- lemeye çalışıyor: "Komünizmi yeniden kuruş" adını benimse- yen grup bugün (10 şubat) Ro- ma'da Brancaccio Tiyatrosu'n- da bir araya gelerek "gerçek komünistlerin" yeni partisini kuracaklar. Gözlemciler, büyük bir fırtı- na ile yola koyulan DSP hak- kında tahmin yurütmeye cesaret edemiyorlar. Ama en iyimser beklentiler bile 20 yıl önce seç- menlerin üçte birinin oyunu alan ikinci büyük Italyan parti- sinin, gelecek seçimlerde ytizde 20'nin altına düşeceğini söylü- yor. Occhetto sağlam bir takım- la yola çıkmıyor. TÜRK HALKININ SAĞDUYUSU POLTITKADA SORUNLAR ERGUNBALCI Irak Yıkılıyor... Irak yıkılıyor. Köprüleri, elektriksantrallan, yolları, teleton, su şebekeleri, Basra'daki petro-kimya tesisleri, altyapısı çö- kertiliyor Irak'ın. Savaşın başlamasından bu yana 50 bin sorti yapmış müttefik uçakları, 100 bin tondan fazla bomba yağ- dırmışlar. Önümüzdeki günlerde bombardımanlar daha da yoğun- laşacak. Körfez'deki İngiliz kuvvetlerinin komutanı General Peter de la Billiere, kara savaşı yaklaştıkça bombardımanla- rın yoğunlaşacağını söyledi. İngiliz General geçen hafta Ri- yad'da yaptığı açıklamada, "Şimdiye kadar yapılan bombar- dımanlar, önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek bombar- dımanların yanında hafif kalacak" dedi. Arap dünyası kaynıyor. Sadece Arap değil, İslam ülkeleri, 3. Dünya kaynıyor. Irak'a yağdınlan "akıllı bombalar", bilgi- sayarlı "süper füzeler", televizyon aracılığı ile 3. Dünya'da her- hangi bir ülkede gecekondusunda oturan insanın da tepesi- ne yağmaya başladı. Savaşın ilk günlerinde, yüz milyonlar- ca insan teknoloji harikası bu silahları, şaşkınlık ve hayran- lıkla izliyordu televizyon ekranlarında. Ama savaş uzadıkça işin rengi değişmeye başladı. O teknoloji harikalarının sahi- bi, zengin Kuzey'di. Korkunç silahların ölüm kustuğu ülke- nin insanları ise kendileri gibi Güney'in, 3. Dünya'nın insan- ları idi. Süudi Arabistan'a asker gönderen Fas'ta geçen hafta 300 binden fazla insan, Batı aleyhine gösteri yaptı. Huzursuzlu- ğun hızla arttığı Tunus'ta Dışişleri Bakanı, bombardımanlan kınadı. Cezayir'de Saddam Hüseyin için yapılan gösterilere onbinlerce kişi katılıyor. Suudi Arabistan'a asker gönderen Pakistan'da Kara Kuvvetleri Komutanı General Mirza Aslan, "Körfez savaşmın Siyonist stratejinin bir parçası oldugunu" söyleyerek asker gönderme kararını alan hükümeti açıkça eleşiirdi. Mısır'da öğrenci gösterilerinden korkan hükümet, üniversiteleri kapalı tutuyor. İspanya'da, Malezya'da, Filipin- ler'de Müslüman topluluklar savaş aleyhinde gösteriler dü- zenliyor. Türkiye'de kimiçevreler Körfez savaşmın demokratik bir savaş oldugunu ileri sürdü, kimileri de emperyalısl savaş ola- rak niteledi. Körfez savaşı, bir ülkenin, BM üyesi başka bir ülkeyi işgal ve ilhak etmesi sonucunda başlamıştır. İlhak edilen ülkenin çağdışı olduğu, aile egemenlığine dayalı bulunduğu gibi sav- lar sorunun özünü değiştirmez. Ama İsrail de yıllardır Arap topraklarının üzerinde oturuyor. Filistinlilere kan kusturuyor. Çok doğru. Ne var ki bu mantıkla gittiğimiz takdirde yarın sözgelışı Hindistan'ın Pakistan'ı, Çin'in Vietnam'ı ya da Yu- goslavya'nın Arnavutluk'u işgal etmesini haklı göstermek du- rumunda kalirız. Sorun, yeni bir işgali, eski işgali öne sürerek haklı göster- mek değil, eski işgal ve haksızlığın ortadan kalkması için mü- cadele etmektir. Saddam'ın Araplan birleştirmek istediği, Kuveyt'i bu ne- denle işgal ertiği savı da biraz eşeleyınce pek saglıklı değil- dir. Körfez savaşı, Saddam'ın ne denli güçlü bir askeri me- kanizma kurduğunu ortaya çıkarmıştır. Yüzbinlerce askeri, binlerce tank topu barındıran yeraltı koruganlanndan en mo- dern konvanşıyonel silahlara, kımyasal silahlara, uçakJara ka- dar her türlü donanımı tamam büyük bir askeri güç. Şimdi açık konuşalım. Kuveyt bir Arap ulkesi otmayıp apayrı ırktan bir Hıristiyan ülke olsaydı Saddam, bu ülkeyi yaşatacak mıydı? Bir milyonluk ordusuyla muazzam bir askeri mekanizma, militarist bir yönetim ve amansız bir diktaiör. Yanıbaşında 15 milyon nüfuslu, topraklarının altında 80 milyar varil petrol bu- lunan ülkeyi yaşatacak. Buna inanabilmek için herhalde bi- raz safdil olmak gerekir. O zaman Körfez savaşı basınımızda bazı yazarların öne sürdüğü gibi demokratik bir savaş mı? Değil. Bu ne biçim demokratik savaştır ki Batılılar Irak'ı Ku- veyt'ten çıkarmak için kıyameti kopartırken Suriye'nin ses- siz sedasız Lübnan'ı işgal etmesini görmezlikten getmişler- dir. ABD, kriz boyunca, Filistin sorunu için bir uluslararası konferans toplanması gereğinden inatçı biçimde söz etme- miştir. Ve son olarak Kuveyt, petrol yerine sadece hurma ya da muz üreten bir ülke olsaydı, ABD herhalde bu ufak ülkeyi kur- tarmak için yarım miryonluk orduyu bölgeye yığmazdı. Suu- di Arabistan ve Kuveyt, sadece petrol açısından değil sağla- dıkları mali destek bakımından da Batı için çok önemlidirler. Suudi Arabistan ve Kuveyt'ın ABD ile İngiltere'de milyarlar- ca dolarlık yatırımlan, bu iki Batılı ülkenin mali sistemlerine önemli katkıları vardır. Bu nedenle Körfez savaşında ABD 1 nin en sadık müttefiki İngiltere olmuştur. Körfez savaşı, daha doğrusu Körfez krizi, başından beri duygulara hitap eden bir bunalım olmuştur. Bu niteliği ne- deni iie de yorumcuların büyük çoğunluğunu yanıltmış, hiç beklenmedik gelişmeler göstermiştir. Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesi, dünyada haklı bir tepki yarat- mıştır. Zorbalık ve güçlünün güçsüzü ezmesi, her zaman tep- (Arkası 17. Say/ada) Eğilim: îstikrar ve Irak'm toprak bütünlüğü Dr. ŞÜKRÜ ELEKDAĞ Emeklı BOyûkelçi Bu ayın ilk günlerinde PİAR-Gallup (Türkiye) tarafından Körfez savaşına Tür- kiye'nin nasıl baktığına ilişkin olarak ya- pılan ve tstanbul, Ankara, tzmir, Adana, Gaziantep, Konva ve Zonguldak illerini kapsayan bir karauoyn yoklamasmın tüm sonuçlan basmımıza yansımadı. Oysa bu sonuçlar, Türk kamuoyunun, savaşın na- sıl ve hangi koşullarda son bulmasını ar- zuladığı ve savaştan sonra ortaya çıkabile- cek muhtelif dunımlardan hangisini Tür- kiye'nin yaranna gördüğü hususlannda çok önemli ipuçlannı ortaya koyuyordu. Türk halkinin eğilimlerini açıklayan ve dış poiitikamıza ışık tutan niteliği dolayı- sıyla, söz konusu kamuoyu yoklamasmın yorumlanmasının yararlı olacağı kanı- sındayım Türk halkinin eğilimleri Kamuoyu yoklamasında savaşın hangi koşullarda son bulacağına ilişkin dört se- çenekli soru şöyle ifade edilmişti: "Savaş aşağıdaki ihtimalkrden hangisi- nin gerçekkşmesi ile son bulacaktır? 1) Hava bombardımanlarının devam et- mesi, Irak'ın direnmesinin kınlarak ordu- sunun dağılması ve teslim olması du- rumunda. 2) Irak'uı bir süre sonra başlayacak ka- ra savaşında da direncini yitirmemesi, sa- vaşın uzaması, yaz aylannda müttefiklerin kara harekâtımn etkisini kaybetmesi ve müttefik ülkeler arasında catlaklar başgös- termesi durumunda. 3) Irak'ın bombardımanlara dayanma- sı, kara savaşında müttefik ülkelere azım- sanmayacak kayıplar verdirmesi ve Ku- veyt'ten çekilerek Irak içinde savunmaya geçmesi halinde, müttefiklerin Birleşmiş Milletler karan gereklerinin yerine getiril- digi gerekçesivle savaşa devam etmemele- ri ve Saddam'ın Arap halkları gözünde kahraman olması durumunda. 4) Irak'ın Kuveyt'teki kara savaşında ağır yenilgiye uğraması ve müttefik ülkelerin Irak kuvvetlerini, Irak topraklannda da ta- kip ederek tam silahsızlandırılmasını ger- çekleştirmesi durumunda" Kamuoyu tercihierinin bu secenekler arasmdaki dağılımı yüzde olarak sırasıyla şöyle olmuştur: 30.9.; 25.1; 11.7 ve 32J. Bu sonuçlann en göze çarpan yönü, Türk hallunın sadece çok küçük bir çoğun- luğunun (Voll.7) Saddam'ın savaştan kah- raman olarak çıkmasını görmek istediği ve- ya bunu olası gördüğiıdür. Irak'ın savaş- tan yenik çıkacağı varsayımına dayanan 1. ve 4. seçenekleri olası gören veya eğilimle- ri bu yönde olanlar ise toplumumuzun bü- yük çoğunluğunu (•'«63.2) yansıtmaktadır. Türk kamuoyunun tercihlerinin, "Baö- lı öikeler-Orta Doğu ülkeleri" ekseninde- ki yerini belirleme yönünden şu önemli noktaya işaret etmekte yarar vardır. Türk halkinin bu konudaki eğilimlerinin, Kör- fez savaşına fiilen katılan Batılı ülkelerde- ki eğilimlerden pek farklı olmadığını sö- zünü ettiğimiz kamuoyu yoklamalan açık- ça ortaya koymaktadır. Buna karşılık, ör- neğin Mısır ve Suriye gibi Batı safmda Kör- fez savaşına katılmış Arap ülkelerinde da- hi, tamamen özgür koşullarda yapdacak bu nitelikteki bir kamuoyu yoklamasının Türkiye*deki eğilimlerin tam tersini yansı- tacak sonuçlar vereceği kuşkusuzdur. Irak'ın toprak bütünlüğü Sözünü ettiğimiz kamuoyu yoklamasın- da sorulan diğer bir soru ile seçenekleri şöyle: "Savaş sonrasında ortaya çıkabilecek şu ihtimallerden hangisi Türkiye'nin yaranna olacaktır: 1) Savaş gucünü elinde bulunduran, an- cak Kuveyt'ten çekilmiş bir Irak. 2) Kuveyt'ten çekilmiş, kimyasal ve kit- Son yapılan PİAR- Gallup kamuoyu yoklamasının sonuçlan, halkımızın bölge istikrarını bozacak güçte bir Irak istemediğini, buna ek olarak Irak'ın, zayıf ve bitap hale düşmesini arzu etmediğini de ortaya koymaktadır. lesel imha silahları elinden ahnmış fakat toprak bütünlüğü korunmuş bir Irak. 3) Hem sosyal bem de iktisadi altyapısı tahrip olmuş, zayıflamış ve parçalanma tehlikesi ile karşı karşıya bir Irak. 4) Üstünde, Arap, Kürt ve Türk federe devîetleri kurulmuş bir Irak!' Kamuoyu tercihlerinin bu secenekler arasmdaki dağılımı yüzde olarak sırasıyla şöyle olmuştun 13.7; 60.8; 18.3 ve 7.2. Bu sonuçlann yansıttığı en çarpıcı nok- talardan birincisi, Türk hallunın büyük ço- ğunluğunun (°7o6O.8) savaştan sonra Irak'ın toprak bütünlüğünün korunmasıru istedi- ğidir. Kamuoyumuzun büyük çoğunluğu, aynı zamanda, Irak'ın savaştan sosyal ve iktisadi altyapısı tahrip olmuş, son derece zayıflamış ve parçalanma tehlikesi ile kar- şı karşıya bir durumda çıkmasını arzu et- memektedir. Bunun anlamı açıktır: Halkı- mız, Irak topraklarının Iran ve Suriye ta- rafından paylaşılmasına karşın olduğu gi- bi, Türkiye açısından da böyle bir eğilimi desteklememektedir. Bu hususun, Türkiye1 nin, Musul ve Kerkük üzerinde "etnelleri" oldugunu ileri sürenlerin iddialarına da açık ve seçik bir yanıt teşkil ettiği açıktır. Di6er bir deyişle, kamuoyu yoklaması- mn sonuçlan, halkımızın, bölge istikran- nı bozacak güçte bir Irak istemediğini, bu- na ek olarak Irak'ın, bünyesindeki etnik unsurlan üniter bir devlet yapısı içinde bir arada tutamayacak ve toprak bütünlüğü- nü koruyamayacak derecede zayıf ve bitap hale düşmesini arzu etmediğini de ortaya koymaktadır Bu bağlamda, yoklama sonuçlan Türk kamuoyunun iki eğilimini daha yansıtmak- tadır. Bunlardan birisi, komşulanmız Iran ve Suriye tarafından Irak'ın toprak bütün- lüğüne karşı başvurulacak bir girişime Türkiye'nin kesinlikle lakayt kalamayaca- ğıdır. tkincisi de Irak topraklannda özerk bir Kürt devletinin kurdurulmasına karşı Türk kamuoyunda mevcut derin hassasi- yettir. Bu sonuçlar, Türk halkinin sağduyusu- nu ve ülke çıkarlannı isabetli biçimde de- ğerlendirme yeteneğini ortaya koy- maktadır. Irak'ta iiçlü federasyon modeli Anket sorulan arasında bulunan, Arap, Kürt ve Türkmen federe devletlerinden olu- şacak bir Irak federasyonu kurulması se- ceneginin de Türk kamuoyunun pek küçük bir azınhğı tarafından ("Ç«7.2) desteklenmiş olması düşündürucüdür. Federasyon yak- laşımına halkımızın sıcak bakmamasının sebebini nasıl izah edebiliriz? Zannediyo- rum, bunun yegâne izah tarzı, Irak'ta bu- gün bu yönde oluşturulabilecek bir mode- lin yann Türkiye için de emsal teşkil ede- bileceği endişesidir. Kürt liderlerinden Ta- labani'nin birkaç gün önce "Türkiye, Irak için ileri sürdüğünü ilk önce kendi bünye- sinde uygulasın" yolundaki ifadeleri, hal- kımızdaki kaygılann ne denli gerçekçi ol- duğunun karutı değil midir? Ancak anket sonuçlannın Türk halkınm Irak'ta yaşayan, Musul ve Kerkük'te yo- ğunlaşmış soydaşlannın akibetlerine du- yarh olfnadığı şeklinde yorumlanması da son derece yanlış ve hatta tehlikelidir. Türkiye'nin, savaş sonrası Irak'ta yaratüa- cak siyasi ve sosyal ortamda, soydaşlanna karşı hiçbir aynmcı muamelenin yapılma- masına ve onlann her alanda tam hak eşit- liğinden yararlandınlmalanna azami has- sasiyet göstereceği bilinmelidir. Ancak Türkiye*yi Ortadoğu'da demok- rasi, laiklik ve insan haklarının liderliğini yapan ve dış ülkelerdeki soydaşlarının sos- yal ve kültürel haklanna etkili biçimde sa- hip çıkabilen bir konumda görmek istiyor- sak, kendi bünyemizde temel hak ve özgür- lükler alamndaki eksiklikleri gidermemiz gerektiğini de unutmamamız gereklidir. Alptemoçin'in ziyaretleri ~ Son iki hafta süresince, gerek ABD ge- rek Batı Avrupa basınında, Türkiye'nin Irak'a karşı yayılmacı emeller beslediği ve Musul ile Kerkük'ü ele geçirme hesaplan peşinde olduğu, ülkesinin Güneydoğusu- na yaptığı büyük yığınağın da bu amaca yönelik bulunduğu yolunda bir hayli ha- ber ve yorum yayımlandı. Bu tür yorum- lar, Arap dünyasının Türkiye'ye daha da soğuk bakmasına ve bazı tepkiler göster- mesine yol açtı. Öte yandan Batılı müttefiklerimizden bazıları bu değerlendirmelere öylesine inandılar ki Türkiye'nin yayılmacı maksat- lan için kendilerinden yararlanmayı tasar- ladığı endişesiyle NATO Çevik Kuvveti'ne katkıları hususunda dahi tereddüte duştü- ler. Hükümetçe son günlerde bu konuda ya- pılmış olan açıklamalara ragmen ülkemiz aleyhindeki bu önyargılı tutumun devam ettiği gözlenmektedir. Nitekim, birkaç gün önce, Fransız eski Dışişleri Bakanı Clau- de Cheysson, "Türkiye'nin Irak toprakla- nnda gözü oldugunu ve Türkiye, İran, Sn- riye arasında kurulacak olan cephenin, Irak'ın kuzeyini paylaşabilecegiai" Avru- pa Parlamentosu'nda ileri sürdü. Türkiye'nin niyetleri hakkındaki bu yan- lış değerlendirmelerin bir an önce bertaraf edilmesinin önemi açıktır. Sıcak çatışma- lann ve yanlış hesapların birçok durumda, devletlerin birbirlerinin niyetlerini yanlış değerlendirmelerinden ileri geldiğinin ta- rihte sayısız örnekleri vardır. Bu bakımdan, Türkiye'nin, İran ve Suriye ile iyi bir ileti- şim içinde olması zorunludur. Bunun ya- nında, Türkiye'nin gerçek görüş ve niyet- lerini diğer bazı bölge ülkelerine ve Batılı müttefiklerine de açıklayarak, onlann yan- lış değerlendirmelerden kurtulmalanm sağ- lamaya çabşmasmın sayısız yaran vardu-. Dışişleri Bakanı Sayın Kurtcebe Alpte- moçin'in bu amaca yönelik olarak başla- mış olduğu dış ziyaretlerinin ve girişimle- rinin zamanlaması bu bakımdan uygun ol- muştur. Kanımızca, yukarıda açıkladığımız kamuoyu yoklamalannın sonuçlan, yapa- cağı görüşmeler sırasında güvenle yararla- nabileceği ve Türkiye'nin gerçek niyetleri hakkındaki beyanlarını kuvvetle destekle- yen veriler olacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle