Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 ŞUBAT 1991 DIŞ HABERLER CUMHURIYET/11
POLIÜKADA
SORUNLAR
ERGUNBALa
Madrid'den
Ankara'ya
dayanışma sözü
• MADRİO (AA) —
tspanya'nın, bir saldırı
halinde Türkiye ile NATO
çerçevesinde dayanışma
içinde olacağı bildirildi. Söz
konusu açıklama,
hükümetin isteği üzerine
Nfillet Meclisi Dışişleri
Komisyonu'nda muhalefet
partilerine Körfez krizi
konusunda bilgi veren
Ispanya savunma ve
dışişleri bakanlan
tarafından yapıldı.
Komisyonda konuşan
Dışişleri Bakanı Fernandez
Ordonez, "Saddam'ın,
Türkiye'ye saldırmak gibi
yeni bir hata yapacağınt
sanmıyorum. Türkiye'nin
savaşa gireceği ihtimali her
geçen gün azalıyor " dedi.
Ermenistan'ın
APden istegi
• STRASBOURG (AA) —
Ermenistan Sovyet
Cumhuriyeti'nin Avmpa
Konseyi'ne gayriresmi bir
başvuruda bulunarak
kendisine "misafir ülke"
statüsü tanınmasını istediği
öğrenildi. Litvanya, Letonya
ve Estonya
cumhuriyetlerinin de ortak
bir mektupla konseye
müracaat ederek kendilerine
SŞCB'den ayrı olarak
misafir ülke statüsü
tanınmasını talep ettikleri
ortaya çıktı. Bu girişimlerin
Avnıpa Konseyi
Parlamenterler Meclisi'ne
misafir ülke statusüyle
katılan Sovyet parlamento
heyetinde büyük
huzursuzluğa yol açtığı ve
Sovyet milletvekillerinin
konsey yetkilileri nezdinde
girişimde bulunarak bu tur
girişimlerin önlenmesini
istedikleri belirtildi.
Lübnan'daki
Barış Gücü
• NEW YORK,
BtRLEŞMtŞ MtLLETLER
(AFP) — Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi
Lübnan'daki Barış
Gücü'nün süresini altı ay
uzattı. Konsey, Birleşmiş
Milletler Barış Gücü
komutanlannın, Banş
Gücü'ndeki eski asker
sayısınm yüzde 10 oranında
azaltılması önerisini dikkate
almadı. Fransa, Barı$
Gücü'nün azaltılmasına
ısrarla karşı çıkmış,
yapılacak bir indirimin
bölgedeki gruplara yanlış
mesajlar verebileceğini iddia
etmişti. Güvenlik
Konseyi'nin oybirliği ile
aldığı karar, Güney
Lübnan'daki Barış
Gücü'nUn güneyindeki
Israil birlikjeri ile
kuzeyindeki raüslüman
milisler arasında görev
yapmaya devam etmesini
öngörüyor.
Italyan
komünistler
• Dış Haberler Servisi —
Italyan komünistler,
partilerinin son
kongresinde. ortodoks
geleneklerini yıkarak isim
değiştirme kararı aldılar.
Avmpa'nın en güçlü
komünist yapısına sahip
olan Italyan Komünist
Partisi'nin 70 yıllık bir
geçmişi var.
Bağdat Kadın esiriere, yüce tslam hukuku kunallanna göre davrunılacak
ABDTi kadın askerler esirIrak, Körfez savaşının ilk kadın esirleri olan Amerikalı
askerlerin Hafçi'deki çatışmalar sırasmda tutsak
alındığını duyurdu. Irak ordusundan yapılan açıklamada
"Kötülükle işbirliği yapan ABD birliklerine bağlı bir
grup kadın ve erkek askeri ele gecirdik" denildl.
Dış Haberler Servisi — ABD ve müt-
tefikleri tarafından Kuveyt'ten geri çekil-
mesini sağlamak amacıyla Irak'a karşı 17
ocak tarihinde açılan savaşta ilk kez ka-
dın askerlerin esir düştüğü bildirildi.
Irak, dün yaptığı bir açıklamada, "Su-
udi Arabistan'ın Hafci kentindeki çatış-
malar sırasmda bir grup Amerikalı ka-
dın askerin tutsak ahndıgı" duyuruldu.
Bağdat Radyosu, dün Suudi Arabis-
tan sınır kenti Hafci'de Suudi ve mütte-
Fıklere ait askerlerle birlikte bazı kadın
askerleri de ele geçirdiğini duyurdu. Irak
Ordu KomutanlığTnın açıklamasından
alıntı yapan radyo haberinde "Kötülükle
işbirliği yapan güçlerte ABD birlikleri-
ne bağlı bir grup kadın ve erkek asker
ele gecirilmiştir" denildi.
AP'nin haberine göre Bağdat Radyo-
su'ndan yapılan açıklamada "Iraklı sa-
vaşctlann kadın askerlere, uluslararası
anlaşmalara ve yüce tslam huknku ku-
rallanna göre davranacaklan"da kayde-
dildi. Açıklamada, Irak'a esir düşen ka-
dın askerlerin kesin sayısı verilmedi.
AFP'nin haberine göre Suudi Arabis-
tan'daki Amerikan askeri yetkilileri dün,
biri kadın iki Amerikalı askerin kayıp ol-
duğunu açıkladılar. Tüğgeneral Pal Ste-
vens, kayıp askerlerin savaşta yer alma-
dıklanru ve ulaştırma biriminde görevli
olduklarmı belirtti. Amerikalı yetkililer
daha önce, Irak'ın bir grup kadın askeri
esir alması konusunda bilgileri olmadık-
iannı kaydetmişlerdi. Bağdat Radyosu,
esirlerin halen Hafci'de tutulduklannı
açıkladı.
Irak'ın Kuveyt'i işgal ettiği 2 ağustos
tarihinden sonra Bağdat'ın Suudi Ara-
bistan'a saldırmasını önlemek amacıyla
bu ülkeye gönderilen Amerikan birlik-
lerinde kadın askerlerin de bulunması,
Suudiler tarafından hoş karşılanmıyor-
du.
ABD'de ise kadınJann ordudaki ko-
numlan hakkında çeşitli tartışmalar baş-
latılmıştı.
CNN televizyonunun hanrladığı bir
programda, kadın askerlerin savaşta si-
İah kullanmalarına izin verilmediği, lo-
jistik görevlerde tutulduklan kaydedilir-
ken bu nedenle kadınlann ordunun ba-
şına gecmesi olasılığının mümkün olma-
dığı dile getiriliyordu.
SAVAŞA HOŞGELDİNİZ — ABD, Körfez'de kara savaşının ancak kendi istedi-
ği zaman başlayacağını soylüyor. Ancak Irak beklemedi ve ABD'yi bu kez kendi
belirlemedigi bir zamanda savaşa davet etti. ABD ise daha kara savaşı başlama-
dığını iddia etse de Hafci'yi geri alarak karada ilk zaferini kazanmış oldu. (AP)
Baker veBesmertnih'in ortak açüdaması, ABD ve müttefikkn için sorun oldu
Washington'da 'çatlak' kuşkusuDış Haberler Servisi — ABD ve SSCB
dışişleri bakanlan James Baker ile Alek-
sandr BesmertBİta'in Körfez savaşına iliş-
kin yaptıkları ortak açıklama Washing-
ton'da sorun oldu. Baker-Besmertnih or-
tak açıklamasında "Irak'ın Kuveyt'ten
çekilecegini açıklaması durumunda Kör-
fez savaşı bitebilir" şeklindeki ifade,
ABD yönetiminin Körfez savaşına iliş-
kin tuturounda çatlak belirip belirmediği
sorusunu gündeme getirdi.
AA'mn Reuter'e dayanarak bildirdiği-
ne göre, ABD'deki tartışma, Başkan Ge-
orge Bush'un "birtigia dnmmu" konuş-
masında, "savaşın bitirilmesini, Irak'ın
Kuveyt'ten çekilmesine bağlaması",
ABD-SSCB ortak bilidirisinde ise
"Irak'ın Kuveyt'ten cekileceğine ilişkin
tatminkar bir taahhütte bulunmasınm,
savaşın darması için yeterti sayılabUece-
ğinin beürtilmesi" üzerine başladf.
Beyaz Saray Sözcüsü Marlin Fitzwa-
ter'ın ortak bildirinin yayımlanmasının
ardından yaptığı açıklamada, "Başkan
Bush'un metni vayımlanmadan önce
gönnedigini" söylemesi, Beyaz Saray'ın,
ortak bildiriyi desteklemekten kaçınır bir
tutum sergilediği şeklinde yorumlanıyor.
CNN televızyonu da yayınlarında, 3ü
yıla yakın arkadaşlıkları bulunan Bush
ve Baker arasında çatlak bulunduğunu
kaydetti. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü
Margaret Tütwiller ise iddiaları "kesin-
likle anlamsız ve aptalca" bulduklannı
kaydetti.
Baker-Besmertnih ortak açıklaması ue
başlayan ve Bush'un konuşmasıyla hız-
lanan tartışmalar, Avnıpa da da geniş
yankı buldu. Fransa, tartışmanın ABD
politikasında "belirsizlige" işaret ettiği-
ni ileri sürerken, ttalya'da ortak açıkla-
ma için "açık stratejinin belirsiz taktiği"
yorumu yapıldı.
Sabetay Varol'un haberine göre Beyaz
Saray'la ABD Dışişleri Bakanlığı arasın-
da iki gündür dikkat çeken farklılıklar,
Paris'te çeşitli soru işaretleri uyandırdı.
George Bush'la James Baker arasında
gerçek bir görüş farklılıgı mı olduğu,
yoksa VVashington'da salı akşammdan
beri hüküm süren belirsizliklerin bir po-
litik manevra ürünü mü olduğu burada
da merak konusu. Fransızlann kafasını
meşgul eden diğer bir nokta, son çıkı-
şın biçimsel boyutu.
Çünkü Körfez krizinin savaş öncesi
evresinde çeşitli barış girişimlerinden
ötürü Amerikalılar taraflndan "disiplin-
siz müttefık" sayılan Fransızlar, 16 ocak-
tan beri VVashington'un midesini bulan-
dıracak her türlü bağımsız diplomatik
çabadan kacındı. Bu kez ABD'nin, Mos-
kova'yla beraber ve diğer müttefıklerin
fikrini sormaksızın, hesapta olmayan bu
tür bir deklarasyon yayımlaması Paris'-
te en azından büyük şaşkınlık yarattı.
Ancak "Baker-Besmertnih" ortak bil-
dirisinde savunulan görüşler, Fransa
Devlet Başkanı Mitterrand'm krizin ba-
şından beri yaptığı banşçı çözüm giri-
şimleriyle büyük benzerlik arz ediyor. Bu
benzerlik, söz konusu şaşkınhğın,
"kızgınlıga" dönüşmesini büyük ölçüde
engelliyor.
Roma'dan Niigün Cemhofhı'nun bil-
dirdiğine göre adını "Demokratik Sol
Parti" olarak değiştiren Italyan komü-
nistlerini yeniden vaftiz edecek olan 20.
kongre ve Körfez'deki ttalyan fılosunun
başındaki "banşçı" Amiral Mario Bu-
racchia'mn istifasıyla meşgul olan ttal-
yan siyaset dünyası herkeste saşkınhk ya-
ratan Baker-Besmertnih'in deklarasyo-
nuna henüz herhangi tepki veremedi..
Ama sokaktaki adam, "Baker da göre-
vini bırakmak zorunda kaian Fnınsu Sa-
vnnma Bakanı Chevenement ve Körfez-
de bizim filoya komutanhk yapan banşcı
Amiral Buracchia gibi" diyorlar. "Bizim
amiral nasıl istifa ettiyse Baker'ın da is-
tifa etmesi gerekir."
Mübarek Suudi Arabistan'da
Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Müba-
rek, önceki gün Suudi Arabistan Kralı
Fahd'la telefonla görüştükten sonra
sürpriz bir şekilde Riyad'a gitti. CNN'in
haberine göre Mübarek ve Fahd, Irak-
ın Kuveyt'ten çekilmeye niyetlenmesi du-
rumunda, Körfez'de ateşkes ilan edile-
bileceği konusunda görüşbirliği içinde
olduklarmı bildirdiler. Mübarek, gaze-
tecilere yaptığı açıklamada, "Saddam,
Knveyt'ten çekilirse, onu ellerinden
öpecjeghn" dedi.
Ajanslar, Mübarek-Fahd görüşmesi ile
ABD ve SSCB dışişleri bakanlarının or-
tak açıklaması arasında paralellik oldu-
ğuna dikkat çekiyorlar. Diplomatik göz-
lemciler, Mübarek ve Fahd'ın görüşbir-
liği içinde olmalannın Irak için bir öne-
mi olmadığını beürtiyorlar. Saddam Hü-
seyin, ABD Başkanı George Bush ile
Mübarek ve Fahd'ı "düşman" ilan etmiş
ve devrilmeleri yolunda Mısır ve Suudi
halklanna cağrıda bulunmuştu.
tran'da barış göriişmeleri
Irak, Cezayir, Fransa ve Yemen üst dü-
zey yetküilerinin Körfez savaşına son ver-
mek amacıyla görüşmeler yapmak üze-
re Iran'a gidecekleri bildirildi.
lran resmi haber ajansı İRNA, Irak'-
ın görüşmelere Dışişlerinden Sorumlu
Devlet Bakanı Sadun Hammadi başkan-
lığında birheyetle katılacağını duyurdu.
Ajans, Cezayir he>
r
etine Dışişleri Ba-
kanı Amet Gazali'nin, Fransa heyetine
de Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri
Fraoçois Scheer'in başkanlık edeceğini
bildirdi.
Görüşmelerde, Yemen'i Dışişleri ba-
kan yardımcısının temsil edeceği kayde-
dildi.
lran Etkeni
Yaklaşık 100 dolayında Irak savaş uçağının İran'a inmesi
dikkatleri ansızın bu ülke üzerinde topladı. lran aslında 6 aydır
süren Körfez krizinde tartışmasız en kazançlı ülke. Gerçi
ABD'nin safında yer alan Mısır ve Suriye de gerek ekono-
mik yardım kanallarını açmaları, gerekse Batı ile ilişkilerini
sıklaştırmalan bakımından krizden kazanç sağlayan ülkeler
arasında bulunuyoriar Ama Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mü-
barek'le, Suriye lideri Hafız Esad için bunalım hâlâ tehlikeli
olabilecek bir kumar niteliğini koruyor. Mısır'da Müslüman
Kardeşler'in başını çektiği radikal İslamcılar bir Arap ülkesi-
ne karşı Htristiyan Batı'nın yanında yer almayı içlerine sindi-
remiyortar. Suriye'de de Pan Arabist ve milliyetçi BAAS Par-
tisi içinde bazı kesimlerde Hafız Esad'ın politikasına karşı hoş-
nutsuzluk bulunduğu düşünülebılir. Şimdilik gerek Hafız Esad
gerekse Hüsnü Mübarek duruma hâkim. Ancak savaş uzar
ve Irak ezilirse, Mısır ve Suriye'deki huzursuzluk iki lider için
ciddi bir tehlike boyutlarına ulaşabilir.
Oysa İran'da durum degişik. Daha doğrusu, son haftala-
ra kadar değişikli. Önce ülke halkı Arap değil; aynca 8 yıl
savaştığı Saddam Hüseyin rejimine karşı büyük bir tepki du-
yuyor. Bu bakımdan Irak'ın köşeye sıkıştırılıp hırpalanması
Iran'ı rahatsız etmediği gibi halkta da ciddi bir huzursuzluğa
yol açmadı.
Cumhurbaşkanı Haşemi Rafsancani ile Dışişleri Bakanı Ali
Ekber Velayeti'nin önderliğindeki "pragmatikler" bu durumu
ustaca değeriendirdiler. BM Güvenlik Konseyi'nin ambargo
karanna uyarak Batı ile ılişkileri düzeltilirken büyük gereksin-
me duyulan Batı yardımı ve teknolojisinin ülkeye gelmesı için
ortam hazırlandı. Bu arada büyük rakip Irak da yıpranıyor-
du. Tahran'ın tutumu açıktı: Irak Kuveyt'ten, yabancı birlik-
ler de bölgeden çekilmeli idi. Arasıra yapılan cihat çağrıları
ile de Müslüman halklara göz kırpılıyor; İran'ın, Güvenlik Kon-
seyi kararına uymasının dışında Batı ile hiçbir işbirliği yap-
madığı vurgulanıyordu.
Tahran, bu ikili oyunu savaş başlaymcaya kadar başarı ile
sürdürdü. Hem krizin nimetlerinden yararlanıyor hem de Mısır
ve Suriye gibi 'Hıristiyan Batı'nın işbirlikçisi' suçlamasına he-
def olmuyordu.
Ancak savaşın patlak verip Irak'ın yoğun biçimde bomba-
lanması ile birlikte Tahran hükümetinin de zorlanmaya baş-
ladığı anlaşılıyor. Irak'ın bombalanmasının, Bağdat'ı destek-
lemekten yana olan dini lider Ali Hamaney ile Içişleri Baka-
nı Muhteşemi önderliğindeki radikallerin seslerini yükseltme-
sine yol açtığı görülüyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Rafsancani,
geçen hafta cuma namazından sonra yaptığı konuşmada ra-
dikalleri sert biçimde eleştırerek "Irak'ı desteklemek, iran için
intihar olur" demıştir. Böylece Körfez savaşının İran yöneti-
mi içinde de derin görüş ayrılığına yol açtığı anlaşılıyor.
Olayın başka boyutu da var: Irak halkının yüzde 65'i Şii.
Bombardımanlardan Şiilerin de etkilenmesi. İran'da Batı'ya
karşı "Şii dayanışması" görüşünü savunanlann seslerini yük-
seltmelerine neden olmaktadır. Bu durumda yönetici kadro
içindeki huzursuzluğun İran halkına da yansımaya başladı-
ğı bildiriliyor. İran'ı gezmediğimiz için halkın ne düşündüğü-
nü bilecek durumda değiliz. Ancak başkent Tahran ve Kum'da
"Müslüman Irak'ın bombalanmasını protesto" için düzenle-
nen, binlerce kişinin katıldığı gösteriler ve Rafsancani'nin ge-
çen hafta radikallere açıkça hücum etmek zorunda kalması,
Iran'da, Irak'ın bombalanmasının yol açtığı huzursuzluğun
arttığını göstermektedir. Savaş uzadıkça bu huzursuzluğun
boyutları genişleyebilir. Halktan gelen tepkiler yoğunlaşırsa
Rafsancani yönetiminin radikalleri nasıl denetim altında tu-
tacağı ya da onları yatıştırmak için politikasında ne gibi de-
ğişiklikler yapmak zorunda kalacağı akıllara takılan bir so-
rudur.
İran'a inen Irak uçakları olayını bu çerçeve içinde dûşûn-
mek yararlı olabilir.
FiLlSTlN
IsraiTeroket yağdıDış Haberler Servisi — Filis-
tinli gerillaların Güney Lüb-
nan'dan lsrail'e düzenledikle-
ri roket saldınları önceki gece
de sürdü. lsrail, Filistinliieri,
Körfez savaşında ikinci cephe
açmakla suçladı.
lsrail polisi, Filistinli gerilla-
lann dün sabaha karşı yaklaşık
80 adet Sovyet yapımı roket at-
tığını, kendilerinin de Filistin
kamplannı topçu ateşine tuta-
rak karşılık verdiklerini açıkla-
dı.
Güney Lübnan ordusuna
bağlı askerler dün üç Arap ge-
rülayı öldürdüler. Tunus'ta ya-
pılan bir açıklamada FKÖ lide-
ri Yaser Arafat'ın tsrail'e kar-
şı saldınlması şeklinde emir
verdiği haberi yalanlandı.
lsrail ordusu, dün yaptığı
açıklamada, Filistin gerillalan
tarafından atüan roketlerin gü-
venlik kuşağı olarak ilan ettik-
leri Güney Lübnan'a düştüğü-
nü, ancak herhangi bir zarara
yol açmadıklarını belirttiler.
Roket saldınsı üzerine, ISTail
de Raşidiye ve Iklim El Tufah
bölgelerindeki Filistin kampla-
nnı topçu ateşine tuttu. Topçu
ateşi sırasmda en az iki kişi öl-
dü, 6 kişi yaralandı.
Ote yandan tsrail tarafından
desteklenen Güney Lübnan Or-
dusu'na ait birlikler, dün sabah
3 Arap gerillayı öldürdü. Ça-
tışmanın, Israil'in Zarit kasa-
basının 4 km kuzeyinde, Güney
Lübnan'da meydana geldiği
bildirildi. Ajanslann haberine
göre çatışma sırasında iki Lüb-
nanlı milis de hafıf yaralandı.
ALMANYÂ~
Neo Naziler
Saddanı'ı
destekliyor
FRANKFURT (AA)— Al-
manya'da bir grup Neo Nazinin
lideri Michael Kuehnen, Irak
Devlet Başkanı Saddam Hüse-
yin'in yanında savaşmaya hazır
olduklarmı bildirdi.
Hesse radyosuna bir demeç
veren Kuehnen, Saddam Hüse-
yin'in yanında mücadele ver-
mek için gönüllülerin toplandı-
ğını bildirerek, "En az 500 gö-
nüllii hiçbir sorun çıkarmadan
silah altına alındı" dedi.
Kuehnen, bu gönüllülerin,
Demokratik Almanya ordusu-
nun eski askerlerinden ve eski
paralı askerlerden oluştuğunu
kaydetti.
Almanya'da çok iyi tanınan
bir Neo Nazi lideri olan 35 ya-
şındaki Kuehnen, 1984 yılında
Neo Nazi yanlısı bildirilerin ba-
sımında faaliyet göstermek su-
çuyla 3.5 yıl hapis cezasına
çarptınlmıştı.
Ote yandan Alman hüküme-
ti, Körfez savaşına katılan In-
giltere'nin mali harcamalanna
katkıda bulunmak amacıyla bu
ülkeye 800 milyon mark (533.33
milyon dolar) yardımda bulun-
mayı kararlaştırdı.
Alman hükümetinin yardım
karanru, Dışişleri Bakanı Hans-
Dietrich Genscher, Bonn'da bu-
lunan tngiltere Dışişleri Baka-
nı Douglas Hurd ile görüştük-
ten sonra açıkladı.
Amerikan liberallerinin sözcüsü Prof. Hoffmann, Cumhuriyefe demeç verdL
Savaş uzarsa siyasal riskler artar"Körfez'deki savaş uzun sürerse koalisyon çatlayabilir. ABD'nin
kayıplarının çok fazla olması ise iç politikada büyük
çalkantılara yol açabilir. Öte yandan Irak tümüyle çökerse
herkes hak iddia edeceğinden bölgede sonu belirsiz bir
istikrarsızlık dönemi başlarî'
ŞEBNEM ATİYAS
NEW YORK — Prof. Stanley Hoffmann,
Harvard Üniversitesi Sosyal ve Siyasi Bilim-
ler Fakültesi'nde 1955'ten beri Fransız siya-
si tarihi, Amerikan dış politikası, savaş sos-
yolojisi, uluslararası ilişkiler ve modern si-
yasi doktrinler konulannda öğretim üyeliği
yapıyor. Belli başlı edebi ve siyasi eleştiri der-
gilerinde sık sık makaleleri çıkan Hoffmann,
Amerikan liberal aydınlannın çok tanınmış
bir sesi, kitapları arasında Uluslararası Iliş-
kiler (1968), Savaş Haü (1965), 30'lardan Be-
ri Fransa, Düsüş ve Yükseliş (1974), önce-
b'k Ya Da Dünya Düzeni (1978), Janus ve
Minerva (1986), Yirmisinde Beşinci Cumhu-
riyet (1981), Nükleer Silahlarla Yaşam
(1983), Mitterrand Deneyimi (1987) bulunu-
yor.
Prof. Hoffmann Cumhuriyet'e körfez sa-
vaşının Amerikan toplumundaki sosyolojik
etkisini, Amerikan liberallerinin savaşa ba-
taşını aktardı. Hoffmann zaferi belirleyen şe-
yin savaşın maliyeti olduğunu vurgulayarak,
uzamakta olan Körfez krizinin ABD ve dün-
ya açısından büyük riskler içerdiğini söyle-
di.
— Körfez savaşının beklenenden çok da-
ha uzun surecegi, giderek kesinlik kazanıyor.
Bu baglamda Amerikan yönetimini aşın de-
recede tedirgin eden ve sık sık dile getirilen
'Vietnam sendromu'nu anlatır mısınız?
HOFFMANN — Vietnam sendromu, hiç-
bir yere varmayan, giderek uzayan ve çok
fazla kayıp verilen bir savaşa karşı duyulan
korkudur. Sadece Vietnam'da değil Kore'-
de de aynı şey oldu. özellikle savaşın nede-
ni tümüyle açık seçik değilse, kuşku daha
fazla artıyor. Fakat önemli bir farkhhk da
var. Vietnam sendromunun bir diğer özelli-
ği, askerin hiçbir kısıtlama olmadan savaş-
ma isteğinde yatar. Asker için bu son dere-
ce önemli bir noktadır. Vietnam'da Başkan
ve Savunma Bakanı savaşın "mikro" yöne-
timini de üstlenmişti. Sovyetler'i ya da Çin-
lileri kışkırtmamak için bombalamanın ne
düzeye varacağı konusunda kısıtlamalar ge-
tirdiler. Tabii bu da askerlerin "bir elleri ar-
kada bağlı savaştıklan" şeklindeki şikâyet-
lerine neden oldu. Oysa şimdi anladığım ka-
darıyla kontrol tümüyle askerin denetimine
verilrniş durumda. Bir de coğrafi durum hava
saldırısına çok daha uygun. Bu da temel bir
farkhhk getiriyor olaya.
— Amerikan yönetimini, Amerikan ka-
muoyunun yanı sıra koalisyon ülkelerinde-
ki kamuoyunun tepkisi de rahatsız ediyor.
Hatta bu rahatsızlık kendisini demokratik
kaygılardan uzak kararlarla belli ediyor. Bu
tutumun nedeni, Amerikan vöneliminin Vi-
etnam savaşının kaybedilmesinde savaş
aleyhtan kamuoyunun rol oynadığına olan
inancı mı?
HOFFMANN — Doğru, şunu unutma-
mak gerek, Vietnam'm başında savaşa şim-
dikinden çok daha fazla destek mevuttu. Ka-
muoyu desteği çarpışmalann bir zafere git-
mediği anlaşılmaya başlayınca değişti.
— Bu kaygı yönetiminin kararlannı de-
mokratik kaygılardan uzaklaşmaya itiyor
mu?
HOFFMANN — Şimdilik henüz aşın göze
batan bir durum yok, Kongre oylaması ya-
pıldı. Demokratik mekanizma halen işliyor,
ama her savaşın başında durum böyledir, so-
run bunun böyle kalabilip kalamayacağında.
Kore ya da Vietnam'da böyle kalmadı ve de-
ğişti. Bu nedenle yönetim "çabuk bir zafer"
peşinde. İki temel neden var. Birincisi böyle
büyük bir askeri gücü ramazanda ve uzun sü-
reli Suudi Arabistan'da tutabilmenin olanağı
yok. Ikincisi savaş uzadıkça kamuoyunun
desteği de ortadan kalkacak.
Yeni düzen
— Amerikan yönetimi ve özellikle bütün
bu senaryonun mimari olarak bilinen Dışiş-
leri Bakanı Baker krizden "yeni bir düzenle"
çıkılacağını tekrarlamaktan çok hoşlamyor.
Nedir bu "yeni düzen" sizce?
HOFFMANN — Doğrusunu isterseniz, bu
ifadenin ne anlama geldiğini ben de bilmi-
yorum. Çok güzel bir klişeden başka ne an-
lama geldiğini bilemiyorum. Şu aşamada Or-
tadoğu'nun savaş sonrasında kendisini ne
durumda bulacağını öngörmenin imkânı
yok. Bir yığın senaryo var, en kötüsü Irak'-
ın tümüyle çokeceği ve herkesin Irak üzerin-
de hak iddia edeceği. Böyle bir gelişme so-
nu belirsiz bir istikrarsızlık döneminin baş-
langıcı olacaktır. İkinci kötü senaryo sava-
şın uzun sürmesi halinde koalisyonun par-
çalanmasıdır. Bu ikisi arasında, pek çok ola-
süık var, örneğin hava saldınları amacına
ulaşır ve Irak ordusu çözühneye başlarsa,
Saddam Hüseyin devrilir ya da öldürülse, sa-
mrım herkes rahat bir nefes alacak. Bunun
yeni düzen olduğunu iddia edebilecektir. Ma-
alesef bütün bunlar şimdilik sadece olasılık.
Bu da savaş sonrasında ne olacağı yönünde
planJar yapılmasını güçleştirmektedir.
— Birleşmiş Milletler'de, savaş öncesinde
tek taraflı hareketler ve ittifaklar dengesiyle
süren uluslararası ilişkiler ortamında bir de-
gişiklik olduğuna inamyor musunuz? Pek
çok Batılı uzman Körfez krizi boyunca
BM'nin "ilk kez gerektiği gibi işledigi, Gü-
venlik Konseyi kararlarının büyük bir des-
tekle uygulandığı"nı öne sürdü. Bu doğru
mu sizce?
HOFFMANN — Kuşkusuz tek taraflı ve
çifte standartlı diplomasinin devam edebil-
mesi mümkün, en azından teorik olarak. ör-
neğin eğer a) tsrail saldırıya uğramaya de-
vam ederse, b) ve cevap vermemesi için üze-
rindeki baskı devam ederse lsrail uzun süre-
dir kaybettiği sempatiyi kazanacaktır. Savaş
sonrasında Israilliler bunu kuşkusuz kulla-
nacaklardır. Üstelik FKÖ, yanlış ata oyna-
makla büyük bir gerileme kaydetti -her ne
kadar başka çareleri olmadığı düşünülürse
de- bütün bunlar diplomasinin eski çerçeve-
sinde devam etmesi için yeterli. Tabii bilin-
mez, geçen gün gazetedeki senaryo ilginçti;
lsreıil ile Suriye'nin barış yapması, lsraillile-
rin Filistinlilerle işgal altındaki bölgelerdeki
sorunu yuz yüze çözme zorunluluğunu ka-
bul etmeleri. Senaryo Filistinlilerin FKÖ li-
derliğinden ayrılmalan "umudunu" taşıyor.
Bence böyle bır ihtimal yok, ama bu tür bir
politika denenebilir bir politikaya benziyor.
Bütün bunlardan dolayı ben her şey bitince
ABD daha adaletli olmak zorundadır şeklin-
deki klişeye inanmıyorum. Tabii özellikle
ABD'nin İsrail'e karşı politikasında kamu-
oyu ve Kongre'nin ağırhğıru unutmamalıyız.
Sonuçta esas olarak yönetimin lsrail üzerinde
ne kadar baskı yapacağını belirleyen faktör
kongre ve kamuoyudur. Bu da yeni bir şey
değil, sanırım savaştan sonra daha görülür
duruma gelecek.
— Bütün bunlardan sonra ABD'nin bu sa-
vaştaki hedeflerinin açık olmadığı söylene-
bilir mi?
HOFFMANN — Her şeyden önce şunu
görmek lazım, amaç Irakhlan Kuveyt'ten çı-
karmak, aynı şekilde başmdan beri bu ola-
yın Irak'ın saldın gücünü yok etmek için ola-
ğanüstü bir fırsat oluşturduğu belli idi. Son
olarak da Saddam Hüseyin'in düşürülmesi
hedefi. Bu üç amaç son derece açık. Benim
söylediğim şu ki bütün bunlar ABD'nin Or-
tadoğu politikası açısından bir şey getinni-
yor. Örneğin lsrail'e karşı, gelecekteki ba-
nş olasılıklan son derece belirsiz denebilir.
Şöyle bir soru ortada kalacak ve uzun süre
konuşulacaktır ki, bütün bunlann bedeli ne
olacak? Ne sonuçlar getirecek? Arap dünya-
sında ne değişiklikler getirecek? Bu bana ka-
lırsa halen belirsiz, bir başka soru da eğer ka-
yıplar çok fazla ise bu, ABD'nin geleceği açı-
sından ne anlama gelecek? Çünkü bu, iç po-
litikada büyük çalkantılara yol açabilecek-
tir. Bunun dışa yansımaları ne anlama gele-
cektir? Dolayısıyla bütün bu sorular yanıt
bekliyor.