Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 21 ARALIK 1991
BURAŞI
TÜRKİYE
HALUK ŞAHIN
Alttaki Resimler
Yağmurtar bastınp duvardaki badana dökülûverince, alt-
tan eski resim ve yazılar çıkıverir bazen. Silinip gittiği sa-
nılan, orada olduğu bile unutulmuş, yazıp çizenlerin çok-
tan ölüp gittiği yüzler ve çizgiler...
Hortlaklar gibi... Ya da pentimentolar. Hani ressamlar
bazen yaptıkları resmi begenmeyip aynı tuvalin üzerine
yeni bir yağlı boya resim daha yâpariar. Eski resim iptal
edilmiş, yok olup gitmiştir bir bakıma. Ama çerçeveyi kal-
dırıp ışığa tuttuğunuzda alttaki tabto seçiliverir.
Son aytarda dünyada olup bitenteri izterken bu türden
altta kalmış resimler gelıyor akla. Sovyetler Birliği'nin da-
ğılması ya da Yugoslavya'daki iç savaş gibi birtakım geliş-
meler üstteki boyanın yitip gitmesiyle biriikte alttaki res-
min gorünmeye başladığı izlenimini uyandırıyor.
Soruluyor:
İkinci Dünya Savaşı öncesinden kalma bir manzara mı
beliriyor? Ybksa daha çok Birinci Dünya Savaşı'nın he-
men ertesini mi anımsatıyor ortaya çıkanlar?
Şu Alman Şansölyesi Kbhl'ûnresmininattından Hitler'in
bıyıgı mı görülüyor acaba?
Yeltsin'in kafasının üzerinde beliren Rus Çan'nın tacı
olmasın? _ _ _ _ — _ _ _ ^ _ ^ _ _ ^ _ _ _ _ _
Ne kadan tarih, ıe kadan
Alttakl
kanştraamyı aasıl
••caftcaftb? M t "129111
yeıri dAnya^MR önİMöze
atMı Mr sonı daha..
Yoksa şu bizim
bir zamanlar fena
halde hırpalanmış
Osmanlı tablosu da
mı görünmeye baş-
ladı usul usul? Bak-
sanıza kimi yabancı
yazartar öyle diyor-
lar. Cumhurbaşkanı
özal da başını sallı-
yor.
• • •
Tarihin "tekerrür" _ ^ _ _ _ _ ^ _ _ _ ^ ^ _ _ _ _ _ _
edip etmediği kahve
sohbetlerine konu olrnuş en eski tarih felsefesi sorunla-
nndan biridir. Hiçbir olay tastamam aynen bir kez daha
yaşanmaz, çağdaş bilim de bunun böyie olduğunu gös-
teriyor. Ancak, büyük Fransız tarihçisi F. BraudeTin de vur-
guladığı gibi tarihin akışında çok önemli ve derin bazı sû-
reklilikler vardır.
Son gelişmeler bunu doğruluyor. Badanalann ardından
çoktan kaybolmuş olduğu sanılan şeyler çıkıyor. Tarih
"tekerrür" etmiyor, ama benzer ivmelerin etkisiyle ben-
zer kanallara yöneliyor.
Amıpa'nın dudaklannı uçuklatan Alman korkusunun ar-
dında bu türden süreklilikler bulunmakta. Almanlar da son
bir yıldır yaptıklarıyla bu korkuların o kadar yersiz olma-
dığını adeta kanıtlamaya çalısıyortar.
Hırvatistan ile Slovenya'yı.
YugosJav iç savaşını körükler-
cesine desteklemeleri bunun
bir belirtisi. Malum, İkinci
Dünya Savaşı sırasında Hır-
vat ve Slovenler Nazi Alman-
yası ile işbirliği yapmışlardı.
Bu durum Sırplar tarafın-
dan siyasal bir propaganda
sUahı olarak kullanılıyor. Mil-
liyetçi liderieri Miloseviç, Al»
manlann önderiiğindeki "ka-
ra güçleri" yani "faşizm"i
durdurmaya kararlı olduğunu
soylüyor. Şöyle diyor:
"Faşizm hayaleti kapımıza
vuruyor. Koşullar bizi Sırbis-
tan ile Yugoslavya'yı parçala-
yarak çoktan bitmiş bir dün-
yayı canlandıranlara karşı sa-
vaşayöneltti... Tarih sahnesi-
ni terk ettiğini sandığımız, ka-
ranlık, tutucu güçler bunlar.
Tıpkı yanm yüzyıl önce oldu-
ğu gibi gene onlan durdur-
mak zorundayız.
Ne kadan tarih, ne kadan
demagoji? Alttaki resimleri
unutmamayı, ama onlan bu-
günün gerçeğıyle de kanştiF-
mamayı nasıl becereceğiz?
İşte "azgın yeni dünya"nın
önümüze attığı bir soru
daha..
Genel Müdürlük ile Yonetilen
Devlet Tiyatrolan
Devlet Tiyatroları'nın genel müdürlük olarak yönetilmesi, bizde bu
sanatın özünün.amacının doğrudürüstbilinmemesindenkaynaklanıyor.
NECATt CUMALI
Devlet Tiyatrolan Genel Müdürlüğü, tek
parti yönetiminin son yıllannda doğmuştu.
Kuruluşundan bu yana, yapısında tek parti ik-
tidanrun bütün medyalan kendi denetimi al-
tında tutmayı amaçlayan baskısından kurtu-
larak bir tttrlü rüştünü kanıtlayamadı.
Tek parti iktidan, tiyatroyu, baan gibi,
radyo gibi tehlikeli bir medya olarak görür-
dü. Bizde tiyatronun ürkütücü bir medya ola-
rak algüanması neredeyse tarihi ile birdir.
"Vttan Yahut SUistre" temsilinin seyircide
yaratttgı coşkudan sonra Abdülhamit'in Na-.
mık Kemal ile arkadaşlannı sürgunlere gön-
dennesi bu anlayışın sonucudur. Saltanatın yı-
kılışmdan sonra da devletin tiyatroya bakış
açısını tümüyle değiştirebildiği söylenemez.
1950'lere kadar tiyatrolann hâlâ oynaya-
caklan oyun için resmi makamlardan izin al-
mak zorunluğu vardır. Oyun metinlerini in-
celeyen bu makamlar, bazı sözcüklerin değiş-
tirilmesini, sakıncab gördükleri konuşmala-
nn çıkarılmasuu isteyebilir, bazen de daha ile-
ri giderek oyunun oynanmasını bütünüyle ya-
saklayabilirlerdi. Günümüzde, gazetelerde hâ-
lâ kimi valilerin, sıkıyönetim komutanlannın
il sınırlan içinde ya da bölgelerinde, turneye
çıkan tstanbul, Ankara tiyatrolanmn oyun-
laruu yasakladıklan ile ilgili haberler okuyo-
ruz. Kimi okul müdürleri neye dayandığı bi-
linmeyen yargüarla yıl sonu temsillerinde bazı
yazarlarunıza yasaklar uygularlar. Devletin
bir genel müdürlük içinde toplayarak, tiyat-
rolann tek elden yönetilmesi yoluna gitmesi
işte bu anlayışın ürünüdür.
Tiyatroda kimlik sorunu
Genel müdürlük kuruluşu, tiyatrolan ken-
diliginden Petrol Ofısi, Sümerbank gibi KÎT'-
lerden biri durumuna getiriyor. Benzin istas-
yonlan, satış magazalan, banka şubeleri açar
gibi, merkeze bağhğı, kimliksiz yeni yeni ti-
yatrolar açılıyor, sonra da bütün tiyatrolar tek
elden yönetiliyor! Olmaz böyle şey! Olursa
"eşyanın tabiatına aykın" olur!
Devlet Tiyatrolan'nın o üstün değerde çe-
kirdek kadrosunu yetiştiren Prof. Kari Ebert
"Dünyada üç tür insan vardır: Kadınlar, er-
kekler, bir de üyatıocular!" demişti. Bu üçün-
cü tür insan oluşturur tiyatronun kendine öz-
gü dünyasını, yasalanru da bu üçüncü tür in-
«anlar yaratır! Bu dünyanın riinamigi 'E<o'-
dur. Tiyatro ne denli kplektif bir sanat olur-
sa olsun egolann var olnia çekişmelerinden hız
alır. Yazan, yönetmeni, oyunculanndan tu-
tun, dekoratör, ışıkçı, besteci, sahne gerisi gö-
revlilerine kadar sürekli bir çekişme sürer ti-
yatroda.
Tiyatrolann da ligleri var...
Sporda olduğu gibi tiyatrolann da bir ligi
vardır. Hertiyatrobu lig içinde başka tiyat-
rolarla yanşu, önde olma savaşı verir. Han-
gi tiyatro kulisine uğrasaruz, içeride karşıla-
şacaklanmzm kulagı, başka bir üyatrodan ge-
lecek sestedir. Sizden haber sorarlar. Başka
tiyatrolann başan haberleri ile burkulur,
olumsuz haberleriyle rahatlarlar.
Bu özellikleri olan bir sanatta, ikinci bir ti-
yatroyu, kalkar da genel müdür diye başka
bir tiyatronun başında bulunan bir tiyatrocu-
nun buyruğu altına verirseniz o tiyatronun Ön-
ceden başansızhğuu hazarlamış olursunuz.
Genel müdür ne kadar olgun bir kişi olursa
olsun, önce tiyatrocudur! Oyun secimi, rol
bölümü, sahne, kostüm, dekor, tanıtma işle-
rinde genel müdürlüğün bütün olanaklanm
kendi yaranna seferber edecektir. Kendi sah-
neye çıkacaksa yurtdışmdan ttnlü yönetmen-
ler getirtecektir. Bu kadarla da kalmayacak,
öbür sahaelerde perde açacak oyunlann sö-
nük geçmesi için ters yönde kötüye kullana-
cakty: yetkilerini. Yanştığı oyunlardan biri yi-
ne de tutacak olursa, o oyunu turneye gön-
dererek gözlerden uzaklaştıracak ya da kad-
rosunu dağıtacak, kafası daha da kızarsa afış-
ten kaldıracakur. Çünkü tiyatrocudur o! Baş-
ka türlü davranmak elinde değildir!
Tiyatro sanatı, üstün özveri isteyen kahırlı
bir ugraştır. Yetenekli olduğu oranda artar sa-
natçının karşılaştığj güçlükler. Çünkü haset
çeker, sürekli olarak çelmelenir. Yazgısmı,
kendisini rakip gören bir genel müdürûn ya
da yakuılanrun çizecegi yetenekli bir sanatçı-
run vay haline! Çilesi dolmak tükenmek bil-
mez.
POLATLI ASLİYE 1.
HUKUK
HÂKtMLtCİNDEN
Dosya No: 1991/26
Davacı SSK vekıli Av. Nur-
han Koçak tarafından davalılar
Necmettin Altılar, Hur Sigorta
aleyhine açılan alacak davasınm
yapılan yargüaması sırasında:
Davalı Necmettin Altılar'ın
adresine gerekli tebügat çıkartü-
mış olup, bila teblığ ıade edilmiş
olmakla, emniyetçe de gerekli
tahkikat yapılmış, >ine davalı-
nın adresı tespıt edüemedığinden
davetiyenin yun sathında yayın
yapan gazetede ılanen yapılma-
sına karar % erildiğinden karar
gereğince davalı Necmeuin Ai-
tılar'ın mahkememızde
19.2.1992 gunu saat 10.00'da
hazır bulunması, bulunmadıgı
veya kendisini bir vekil ile tem-
sil etürmediği takdırde duruşma
gıyabında devam edeceğı cıhet-
le davetıyesınin tlanen tebligi ye-
rine kaim olmak uzere ılan
olunur 20.11.1991.
Basın: 46878
Teleservis'te
hizmet ekranda!
PARtS'TEN SELÇUK DEMREL
Tiyatro yazarmı da dışlayan bir kuruluştur
genel müdürlük. Beğenisi kalıplaşmış, tiyat-
ro bilgisi, kültürü konservatuvarda öğrendik-
leriyle kalmış bir kimse gunün birinde genel
müdür olursa, özgün, kendi kultür düzeyini
aşan yeni oyunlan anlayamayacak, değerlen-
diremeyecektir. Geri çevirince de yönetinü al-
tmdaki bütün tiyatrolann kapılannı kapamış
olacaktır yazara.
Dünyada genel müdürlükle yönetilen ikin-
ci bir tiyatro bulamazsınız! Sosyalist ülkeler-
de bütün tiyatrolar ödeneklidir, yine de her
tiyatro özerk bk kuruluştur. Fransa'da Co-
medie Frençaise de TNP de (Ulusal Halk Ti-
yatrosu) ödenekli tiyatrolardır, daha iyisini
yaratma yanşı içinde, özerk kunüuşlar ola-
rak çalışırlar.
Devlet Tiyatrolan'mn genel müdürlük ola-
rak yönetilmesi, bizde bu sanatın özünün, \
amaanın doğru dürusı büinmemesinden kay-.
naklanıyor. Bu yapı, kurumu kendiliğinden
bir sanat kuruluşu olmaktan çıkanyor, "Ro-
uÜBe"(*)lesen bürokratik bir işleyişe itiyor.
Bu yoldân bürokrasinin bütün ayak oyunla-
n, dolaplan giriyor tiyatroya! Gözboyacılık, ^
hükümet çevreleriyle, politik güçlerle, basın-
la kurulan yakın Uişkiler, toplumda hatırlı ki-
şilere dagıtılan mavi boncuklar, v.b. Sanat dı-
şı bu türlü davranıslar kuruluşun saygınhğı-
na zarar getiriyor, kurum içi klikleşmeler ya-
ratıyor, geçimsizliklere neden oluyor. Tiyat-
ro içinde hoş olmayan bir hiyerarşi doguyor,
genel müdür bakanbğın, bölge müdürleri ge-
nel müdurün gözünün içine bakar oluyorlar...
Sanatçıdan genel müdür...
Devlet Tiyatrolan sahneleri özerkleştirilir-'
se tiyatrolar arasında bir yanş doğar. Yapun-
lar rotttine olmaktan çıkar, renklenir, kisilikli
tiyatro adamlan yetişir. Bir tiyatroda aradı-.
ğım bulamayan ezilen sanatçı tiyatro degişti-
rebüir. Sanatcılar memur olmaktan kurtulur-
lar. Genel müdürlük, ayncalıklanndan yarar-
lanarak rakip gördüğü sanatçuan ezemez. Ya-
zarlann yeni oyunculanna sahne bulma san-
sı tiyatro sayısı orarunda artar, aynca her ti-
yatro güvendiği yazara, sanatçıya sahip çıkar
vb.
Devlet Tiyatrolan'mn başlangıçta tek sah-'
nesi vardı. Yıllarla iki, üç derken günümüz-
de on altı on yediyi buldu. Kadrolan yılda bir '
kez sahneye çıkmayan sanatçüarla dolu. Bu '
kadrolara yeni sahneler gerek. Bu gidişle sah- J
ne sayısı gelecek yıllarda yirmiye otuza, kır- *
ka çıkacak! !
özet olarak bir kez daha şu gerçegin altını ,
çizeceğim: Sanatçı sanatçıdır! Sanatçının mü- ,
dürü, genel müdürü olmaz, sanatçıdan genel
müdür, hiç olmaz!
(*) RoutkM: Abşkanlıkla. mekanik görülen ı?.
AKTiFBANKACaK
;ı
Dokunun ekrana, başvurun.
Dokunun havale yapın.
Dokunun bakiye inceleyin.
Dokunun bilgi alın.
ROLYEF
PANKART
Plastik üzerine ofset
baskılı cetvel,
Promosyon
malzemeleri, üç
boyutlu kabartma afiş,
asetat kutu, yakum
ambalaj
GORSEL AMBALAJ
Tel 224 67 44-47
tNĞtÜZCFyi 8
ayda konnşnn «rni
Amerikah
dcMÜarunızla
tanı«aralım.
Bahtriye Cad. 62/3 349 59 M
Teleservisler'den, pek çok
bankacılık işlemini, ekrana
bakarak, ekrana dokunarak,
kolayca yapabilirsiniz... Günün
24 saati, yılın 365 günü, gece,
gündüz, bayram, tatil!
Birçok Tele24 Lobisi'nde bulunan
Teleservisler'den, Telecard,
"kredili" kredi kartı,
Ferdi Kredi, Otomobil Kredisi
ve Konut Kredisi almak için
başvuruda bulunabilirsiniz...
Telecard
1
ınızı ya da Yapı Kredi
kredi kartınızı kullanarak
havale yapabilir, bakiyenizi
inceleyebilirsiniz... Döviz
kurları, faiz oranları, Düzenli
Ödemeler, Talimatlı Havale,
"kredili" kredi kartlan, Ferdi Kredi,
Otomobil Kredisi, Konut Kredisi, seyahat
çeki, Yapı Kredi çekleri ve yeni hizmetlerle
ilgili bilgi alabiürsiniz...
Ekrana bakarak, ekrana dokunarak,
kolayca, anında!
Siz
y a
Tel
de
Ş
es
"Yapı
a m
ervi
Kredi
a y a
s r ah
İmkânlar 1
b a ş
a t I ı ğ ı n ı
Dünyası"
1 a y
yaşay
nda
ı n.
ın!
YAPI^CKREDi
"hizmette sınır yoktur"
TURHANILGAZ
Normların Aynasında
Korkunç bir adam giriyor içeriye, aynada kendine ba- •>
kıyor.
. "Kendinizi görünce tiksintiden başka bir şey duymaya- ••
cağmıza göre, ne diye bakıyorsunuz aynaya?"
a
Korkunç adam karşılık veriyor sözüme: "Beyefendi, 1
1789'un ölümsüz ılkelerine göre, hak açısından bûtün in-'.
sanlar eşittir; öy/eyse aynaya bakmak da hakkımdır; hazJa '.
ya da tiksintiyle, orası yalnız beriım kendi bilincimi ilgilen-".
dirirf' ;
Sağduyu adına ben haklıydım kuşkusuz, ama o da ya- Î
sa açısından haksız değildi. -'
Baudelaıre'ın "küçük, düz şiirler")r\\ topladığı Paris 8u-
naltısı'r\öa.n bu aforizma. Başlığr. Ayna... Bize, insanın-
"normlar"\a çatışmasının aykırılık sayılamayacağını telkin '!
ediyor.
Uçüncü bin yıla girmeye hazırlanırken, dünyanın her kö-1
şesinde normlar çatırdayıp, dağılıyor. Ama "doğa boşluk- ^
tan nefref ettiği" için, yerlerine yenileri geçirilmek isteni- v
yor hemen. «ı
İşte Sovyet İmparatorluğu.. Dağılmasıyla birlikte, en->:
ternasyonalizmin paramparça olan normlarının yerini m\\- •"
liyetçilik, zenofobi ve antisemitizm almaya koyuldu. Fran- '*
sız 'Milli Cephe'cile- _ _ « _ ^ _ _ — ^ — — .
?
Ufak da olsa bir kaza
nedeniyle polise
dûşerseniz, ilk işlem
olarak -tabiri bağışlayın-
büyükbaş hayvan gibi
sol bileğiniz
damgalanarak alkoi
muayenesine sevk
edilirsiniz.
ri, çağdaş bir norm
kırıcının, "çevrebilirrf
r
ın açtığı yoldan iler-
leverek, düpedüz bi-
yolojik ırkçılığa ulaş-
mak hevesindeler.
Bizim şeriatçılıktan
beriye yelken açan
asri mollamız, kra-
vatlı dergisınin kapa-
ğına Pantürkızmin
h a r i t a sını çlzmiş
(üstelik Atatürk'ü de _ _ _ _ _ _ ^ _ _ _ _ _
bulaştırarak); Altaylar' — — — — — — — — — — —
dan attığı ok Alp Dağlan'nı aşmadıysa da, aşacak... ?
*
Darbeciler 12 Eylül'de devlete el koyduklarında, bu ül- ,
keyı zorbalıkla yöneteceklerını açıkça söylediler. Askeri re-'.
jimlerin doğasına uygun olarak. ,
Özgür bir seçimle ışbaşına gelen Demırel hükümeti, ül-',
keyı insanca yöneteceğini soylüyor. Sivil rejimlerin gere- '•*
ği olarak.
Oemirel'in zaferi, 12 Eylül un getirdiği ve benimsediği, '
yeni ve eski normlara karşı verılen mücadelenin ürünü. ;
Bu mücadele yapıldı, çünkü tiksinti veriyordu o normlar.
Ne var ki pek çoğu hâlâ yerli yerinde \* korunmasına ça- '^
lışılıyor. Her halde yokluklarının getireceği boşluğu neyin'-;
dolduracağı bilinemediği, bundan korkulduğu için... \
1
Istanbul Universitesi öğretim üyelerinden bir doçent ar-'.
kadaşım, Türk kadınmın seçme ve seçilme hakkına ka-
vuşmasının 57. yıldönümü nedeniyle düzenlenen bir top- •
lantıya katılmak üzere Kırklareli'ne çağrıldı. Ancak Kırk- ^
lareli Emniyet Müdürû'nün şartı var; gelmezden önce-
muhtardan tasdikli nüius cüzdan suretini istiyor!
Araba kullanan çoğu kişi yaşamıştır. Ufak da olsa bir"
kaza nedeniyle polise dûşerseniz, ilk işlem olarak -tabiri"
bağışlayın- büyük baş hayvan gibi sol bileğiniz damgala-.
narak alkol muayenesine sevk edilirsiniz.
Küçük, tiksindirici normların rutini...
Uygulamacılar bu tiksinmeye, yasa açısından tepki gös-.
termekte belki hakstz değildirler. Ama sağduyu açısından, '<
tiksinmekte ben haklıyım, bız haklıyız hiç kuşkusuz.
ODTÜ öğrencileri Doğu turu
tpekYolu'nu izleyerek
H I N D İ S T A N
26 Ocak-21 Şubat 1992
(4) 287 64 38