10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 21 ARALIK 1991 BURAŞI TÜRKİYE HALUK ŞAHIN Alttaki Resimler Yağmurtar bastınp duvardaki badana dökülûverince, alt- tan eski resim ve yazılar çıkıverir bazen. Silinip gittiği sa- nılan, orada olduğu bile unutulmuş, yazıp çizenlerin çok- tan ölüp gittiği yüzler ve çizgiler... Hortlaklar gibi... Ya da pentimentolar. Hani ressamlar bazen yaptıkları resmi begenmeyip aynı tuvalin üzerine yeni bir yağlı boya resim daha yâpariar. Eski resim iptal edilmiş, yok olup gitmiştir bir bakıma. Ama çerçeveyi kal- dırıp ışığa tuttuğunuzda alttaki tabto seçiliverir. Son aytarda dünyada olup bitenteri izterken bu türden altta kalmış resimler gelıyor akla. Sovyetler Birliği'nin da- ğılması ya da Yugoslavya'daki iç savaş gibi birtakım geliş- meler üstteki boyanın yitip gitmesiyle biriikte alttaki res- min gorünmeye başladığı izlenimini uyandırıyor. Soruluyor: İkinci Dünya Savaşı öncesinden kalma bir manzara mı beliriyor? Ybksa daha çok Birinci Dünya Savaşı'nın he- men ertesini mi anımsatıyor ortaya çıkanlar? Şu Alman Şansölyesi Kbhl'ûnresmininattından Hitler'in bıyıgı mı görülüyor acaba? Yeltsin'in kafasının üzerinde beliren Rus Çan'nın tacı olmasın? _ _ _ _ — _ _ _ ^ _ ^ _ _ ^ _ _ _ _ _ Ne kadan tarih, ıe kadan Alttakl kanştraamyı aasıl ••caftcaftb? M t "129111 yeıri dAnya^MR önİMöze atMı Mr sonı daha.. Yoksa şu bizim bir zamanlar fena halde hırpalanmış Osmanlı tablosu da mı görünmeye baş- ladı usul usul? Bak- sanıza kimi yabancı yazartar öyle diyor- lar. Cumhurbaşkanı özal da başını sallı- yor. • • • Tarihin "tekerrür" _ ^ _ _ _ _ ^ _ _ _ ^ ^ _ _ _ _ _ _ edip etmediği kahve sohbetlerine konu olrnuş en eski tarih felsefesi sorunla- nndan biridir. Hiçbir olay tastamam aynen bir kez daha yaşanmaz, çağdaş bilim de bunun böyie olduğunu gös- teriyor. Ancak, büyük Fransız tarihçisi F. BraudeTin de vur- guladığı gibi tarihin akışında çok önemli ve derin bazı sû- reklilikler vardır. Son gelişmeler bunu doğruluyor. Badanalann ardından çoktan kaybolmuş olduğu sanılan şeyler çıkıyor. Tarih "tekerrür" etmiyor, ama benzer ivmelerin etkisiyle ben- zer kanallara yöneliyor. Amıpa'nın dudaklannı uçuklatan Alman korkusunun ar- dında bu türden süreklilikler bulunmakta. Almanlar da son bir yıldır yaptıklarıyla bu korkuların o kadar yersiz olma- dığını adeta kanıtlamaya çalısıyortar. Hırvatistan ile Slovenya'yı. YugosJav iç savaşını körükler- cesine desteklemeleri bunun bir belirtisi. Malum, İkinci Dünya Savaşı sırasında Hır- vat ve Slovenler Nazi Alman- yası ile işbirliği yapmışlardı. Bu durum Sırplar tarafın- dan siyasal bir propaganda sUahı olarak kullanılıyor. Mil- liyetçi liderieri Miloseviç, Al» manlann önderiiğindeki "ka- ra güçleri" yani "faşizm"i durdurmaya kararlı olduğunu soylüyor. Şöyle diyor: "Faşizm hayaleti kapımıza vuruyor. Koşullar bizi Sırbis- tan ile Yugoslavya'yı parçala- yarak çoktan bitmiş bir dün- yayı canlandıranlara karşı sa- vaşayöneltti... Tarih sahnesi- ni terk ettiğini sandığımız, ka- ranlık, tutucu güçler bunlar. Tıpkı yanm yüzyıl önce oldu- ğu gibi gene onlan durdur- mak zorundayız. Ne kadan tarih, ne kadan demagoji? Alttaki resimleri unutmamayı, ama onlan bu- günün gerçeğıyle de kanştiF- mamayı nasıl becereceğiz? İşte "azgın yeni dünya"nın önümüze attığı bir soru daha.. Genel Müdürlük ile Yonetilen Devlet Tiyatrolan Devlet Tiyatroları'nın genel müdürlük olarak yönetilmesi, bizde bu sanatın özünün.amacının doğrudürüstbilinmemesindenkaynaklanıyor. NECATt CUMALI Devlet Tiyatrolan Genel Müdürlüğü, tek parti yönetiminin son yıllannda doğmuştu. Kuruluşundan bu yana, yapısında tek parti ik- tidanrun bütün medyalan kendi denetimi al- tında tutmayı amaçlayan baskısından kurtu- larak bir tttrlü rüştünü kanıtlayamadı. Tek parti iktidan, tiyatroyu, baan gibi, radyo gibi tehlikeli bir medya olarak görür- dü. Bizde tiyatronun ürkütücü bir medya ola- rak algüanması neredeyse tarihi ile birdir. "Vttan Yahut SUistre" temsilinin seyircide yaratttgı coşkudan sonra Abdülhamit'in Na-. mık Kemal ile arkadaşlannı sürgunlere gön- dennesi bu anlayışın sonucudur. Saltanatın yı- kılışmdan sonra da devletin tiyatroya bakış açısını tümüyle değiştirebildiği söylenemez. 1950'lere kadar tiyatrolann hâlâ oynaya- caklan oyun için resmi makamlardan izin al- mak zorunluğu vardır. Oyun metinlerini in- celeyen bu makamlar, bazı sözcüklerin değiş- tirilmesini, sakıncab gördükleri konuşmala- nn çıkarılmasuu isteyebilir, bazen de daha ile- ri giderek oyunun oynanmasını bütünüyle ya- saklayabilirlerdi. Günümüzde, gazetelerde hâ- lâ kimi valilerin, sıkıyönetim komutanlannın il sınırlan içinde ya da bölgelerinde, turneye çıkan tstanbul, Ankara tiyatrolanmn oyun- laruu yasakladıklan ile ilgili haberler okuyo- ruz. Kimi okul müdürleri neye dayandığı bi- linmeyen yargüarla yıl sonu temsillerinde bazı yazarlarunıza yasaklar uygularlar. Devletin bir genel müdürlük içinde toplayarak, tiyat- rolann tek elden yönetilmesi yoluna gitmesi işte bu anlayışın ürünüdür. Tiyatroda kimlik sorunu Genel müdürlük kuruluşu, tiyatrolan ken- diliginden Petrol Ofısi, Sümerbank gibi KÎT'- lerden biri durumuna getiriyor. Benzin istas- yonlan, satış magazalan, banka şubeleri açar gibi, merkeze bağhğı, kimliksiz yeni yeni ti- yatrolar açılıyor, sonra da bütün tiyatrolar tek elden yönetiliyor! Olmaz böyle şey! Olursa "eşyanın tabiatına aykın" olur! Devlet Tiyatrolan'nın o üstün değerde çe- kirdek kadrosunu yetiştiren Prof. Kari Ebert "Dünyada üç tür insan vardır: Kadınlar, er- kekler, bir de üyatıocular!" demişti. Bu üçün- cü tür insan oluşturur tiyatronun kendine öz- gü dünyasını, yasalanru da bu üçüncü tür in- «anlar yaratır! Bu dünyanın riinamigi 'E<o'- dur. Tiyatro ne denli kplektif bir sanat olur- sa olsun egolann var olnia çekişmelerinden hız alır. Yazan, yönetmeni, oyunculanndan tu- tun, dekoratör, ışıkçı, besteci, sahne gerisi gö- revlilerine kadar sürekli bir çekişme sürer ti- yatroda. Tiyatrolann da ligleri var... Sporda olduğu gibi tiyatrolann da bir ligi vardır. Hertiyatrobu lig içinde başka tiyat- rolarla yanşu, önde olma savaşı verir. Han- gi tiyatro kulisine uğrasaruz, içeride karşıla- şacaklanmzm kulagı, başka bir üyatrodan ge- lecek sestedir. Sizden haber sorarlar. Başka tiyatrolann başan haberleri ile burkulur, olumsuz haberleriyle rahatlarlar. Bu özellikleri olan bir sanatta, ikinci bir ti- yatroyu, kalkar da genel müdür diye başka bir tiyatronun başında bulunan bir tiyatrocu- nun buyruğu altına verirseniz o tiyatronun Ön- ceden başansızhğuu hazarlamış olursunuz. Genel müdür ne kadar olgun bir kişi olursa olsun, önce tiyatrocudur! Oyun secimi, rol bölümü, sahne, kostüm, dekor, tanıtma işle- rinde genel müdürlüğün bütün olanaklanm kendi yaranna seferber edecektir. Kendi sah- neye çıkacaksa yurtdışmdan ttnlü yönetmen- ler getirtecektir. Bu kadarla da kalmayacak, öbür sahaelerde perde açacak oyunlann sö- nük geçmesi için ters yönde kötüye kullana- cakty: yetkilerini. Yanştığı oyunlardan biri yi- ne de tutacak olursa, o oyunu turneye gön- dererek gözlerden uzaklaştıracak ya da kad- rosunu dağıtacak, kafası daha da kızarsa afış- ten kaldıracakur. Çünkü tiyatrocudur o! Baş- ka türlü davranmak elinde değildir! Tiyatro sanatı, üstün özveri isteyen kahırlı bir ugraştır. Yetenekli olduğu oranda artar sa- natçının karşılaştığj güçlükler. Çünkü haset çeker, sürekli olarak çelmelenir. Yazgısmı, kendisini rakip gören bir genel müdürûn ya da yakuılanrun çizecegi yetenekli bir sanatçı- run vay haline! Çilesi dolmak tükenmek bil- mez. POLATLI ASLİYE 1. HUKUK HÂKtMLtCİNDEN Dosya No: 1991/26 Davacı SSK vekıli Av. Nur- han Koçak tarafından davalılar Necmettin Altılar, Hur Sigorta aleyhine açılan alacak davasınm yapılan yargüaması sırasında: Davalı Necmettin Altılar'ın adresine gerekli tebügat çıkartü- mış olup, bila teblığ ıade edilmiş olmakla, emniyetçe de gerekli tahkikat yapılmış, >ine davalı- nın adresı tespıt edüemedığinden davetiyenin yun sathında yayın yapan gazetede ılanen yapılma- sına karar % erildiğinden karar gereğince davalı Necmeuin Ai- tılar'ın mahkememızde 19.2.1992 gunu saat 10.00'da hazır bulunması, bulunmadıgı veya kendisini bir vekil ile tem- sil etürmediği takdırde duruşma gıyabında devam edeceğı cıhet- le davetıyesınin tlanen tebligi ye- rine kaim olmak uzere ılan olunur 20.11.1991. Basın: 46878 Teleservis'te hizmet ekranda! PARtS'TEN SELÇUK DEMREL Tiyatro yazarmı da dışlayan bir kuruluştur genel müdürlük. Beğenisi kalıplaşmış, tiyat- ro bilgisi, kültürü konservatuvarda öğrendik- leriyle kalmış bir kimse gunün birinde genel müdür olursa, özgün, kendi kultür düzeyini aşan yeni oyunlan anlayamayacak, değerlen- diremeyecektir. Geri çevirince de yönetinü al- tmdaki bütün tiyatrolann kapılannı kapamış olacaktır yazara. Dünyada genel müdürlükle yönetilen ikin- ci bir tiyatro bulamazsınız! Sosyalist ülkeler- de bütün tiyatrolar ödeneklidir, yine de her tiyatro özerk bk kuruluştur. Fransa'da Co- medie Frençaise de TNP de (Ulusal Halk Ti- yatrosu) ödenekli tiyatrolardır, daha iyisini yaratma yanşı içinde, özerk kunüuşlar ola- rak çalışırlar. Devlet Tiyatrolan'mn genel müdürlük ola- rak yönetilmesi, bizde bu sanatın özünün, \ amaanın doğru dürusı büinmemesinden kay-. naklanıyor. Bu yapı, kurumu kendiliğinden bir sanat kuruluşu olmaktan çıkanyor, "Ro- uÜBe"(*)lesen bürokratik bir işleyişe itiyor. Bu yoldân bürokrasinin bütün ayak oyunla- n, dolaplan giriyor tiyatroya! Gözboyacılık, ^ hükümet çevreleriyle, politik güçlerle, basın- la kurulan yakın Uişkiler, toplumda hatırlı ki- şilere dagıtılan mavi boncuklar, v.b. Sanat dı- şı bu türlü davranıslar kuruluşun saygınhğı- na zarar getiriyor, kurum içi klikleşmeler ya- ratıyor, geçimsizliklere neden oluyor. Tiyat- ro içinde hoş olmayan bir hiyerarşi doguyor, genel müdür bakanbğın, bölge müdürleri ge- nel müdurün gözünün içine bakar oluyorlar... Sanatçıdan genel müdür... Devlet Tiyatrolan sahneleri özerkleştirilir-' se tiyatrolar arasında bir yanş doğar. Yapun- lar rotttine olmaktan çıkar, renklenir, kisilikli tiyatro adamlan yetişir. Bir tiyatroda aradı-. ğım bulamayan ezilen sanatçı tiyatro degişti- rebüir. Sanatcılar memur olmaktan kurtulur- lar. Genel müdürlük, ayncalıklanndan yarar- lanarak rakip gördüğü sanatçuan ezemez. Ya- zarlann yeni oyunculanna sahne bulma san- sı tiyatro sayısı orarunda artar, aynca her ti- yatro güvendiği yazara, sanatçıya sahip çıkar vb. Devlet Tiyatrolan'mn başlangıçta tek sah-' nesi vardı. Yıllarla iki, üç derken günümüz- de on altı on yediyi buldu. Kadrolan yılda bir ' kez sahneye çıkmayan sanatçüarla dolu. Bu ' kadrolara yeni sahneler gerek. Bu gidişle sah- J ne sayısı gelecek yıllarda yirmiye otuza, kır- * ka çıkacak! ! özet olarak bir kez daha şu gerçegin altını , çizeceğim: Sanatçı sanatçıdır! Sanatçının mü- , dürü, genel müdürü olmaz, sanatçıdan genel müdür, hiç olmaz! (*) RoutkM: Abşkanlıkla. mekanik görülen ı?. AKTiFBANKACaK ;ı Dokunun ekrana, başvurun. Dokunun havale yapın. Dokunun bakiye inceleyin. Dokunun bilgi alın. ROLYEF PANKART Plastik üzerine ofset baskılı cetvel, Promosyon malzemeleri, üç boyutlu kabartma afiş, asetat kutu, yakum ambalaj GORSEL AMBALAJ Tel 224 67 44-47 tNĞtÜZCFyi 8 ayda konnşnn «rni Amerikah dcMÜarunızla tanı«aralım. Bahtriye Cad. 62/3 349 59 M Teleservisler'den, pek çok bankacılık işlemini, ekrana bakarak, ekrana dokunarak, kolayca yapabilirsiniz... Günün 24 saati, yılın 365 günü, gece, gündüz, bayram, tatil! Birçok Tele24 Lobisi'nde bulunan Teleservisler'den, Telecard, "kredili" kredi kartı, Ferdi Kredi, Otomobil Kredisi ve Konut Kredisi almak için başvuruda bulunabilirsiniz... Telecard 1 ınızı ya da Yapı Kredi kredi kartınızı kullanarak havale yapabilir, bakiyenizi inceleyebilirsiniz... Döviz kurları, faiz oranları, Düzenli Ödemeler, Talimatlı Havale, "kredili" kredi kartlan, Ferdi Kredi, Otomobil Kredisi, Konut Kredisi, seyahat çeki, Yapı Kredi çekleri ve yeni hizmetlerle ilgili bilgi alabiürsiniz... Ekrana bakarak, ekrana dokunarak, kolayca, anında! Siz y a Tel de Ş es "Yapı a m ervi Kredi a y a s r ah İmkânlar 1 b a ş a t I ı ğ ı n ı Dünyası" 1 a y yaşay nda ı n. ın! YAPI^CKREDi "hizmette sınır yoktur" TURHANILGAZ Normların Aynasında Korkunç bir adam giriyor içeriye, aynada kendine ba- •> kıyor. . "Kendinizi görünce tiksintiden başka bir şey duymaya- •• cağmıza göre, ne diye bakıyorsunuz aynaya?" a Korkunç adam karşılık veriyor sözüme: "Beyefendi, 1 1789'un ölümsüz ılkelerine göre, hak açısından bûtün in-'. sanlar eşittir; öy/eyse aynaya bakmak da hakkımdır; hazJa '. ya da tiksintiyle, orası yalnız beriım kendi bilincimi ilgilen-". dirirf' ; Sağduyu adına ben haklıydım kuşkusuz, ama o da ya- Î sa açısından haksız değildi. -' Baudelaıre'ın "küçük, düz şiirler")r\\ topladığı Paris 8u- naltısı'r\öa.n bu aforizma. Başlığr. Ayna... Bize, insanın- "normlar"\a çatışmasının aykırılık sayılamayacağını telkin '! ediyor. Uçüncü bin yıla girmeye hazırlanırken, dünyanın her kö-1 şesinde normlar çatırdayıp, dağılıyor. Ama "doğa boşluk- ^ tan nefref ettiği" için, yerlerine yenileri geçirilmek isteni- v yor hemen. «ı İşte Sovyet İmparatorluğu.. Dağılmasıyla birlikte, en->: ternasyonalizmin paramparça olan normlarının yerini m\\- •" liyetçilik, zenofobi ve antisemitizm almaya koyuldu. Fran- '* sız 'Milli Cephe'cile- _ _ « _ ^ _ _ — ^ — — . ? Ufak da olsa bir kaza nedeniyle polise dûşerseniz, ilk işlem olarak -tabiri bağışlayın- büyükbaş hayvan gibi sol bileğiniz damgalanarak alkoi muayenesine sevk edilirsiniz. ri, çağdaş bir norm kırıcının, "çevrebilirrf r ın açtığı yoldan iler- leverek, düpedüz bi- yolojik ırkçılığa ulaş- mak hevesindeler. Bizim şeriatçılıktan beriye yelken açan asri mollamız, kra- vatlı dergisınin kapa- ğına Pantürkızmin h a r i t a sını çlzmiş (üstelik Atatürk'ü de _ _ _ _ _ _ ^ _ _ _ _ _ bulaştırarak); Altaylar' — — — — — — — — — — — dan attığı ok Alp Dağlan'nı aşmadıysa da, aşacak... ? * Darbeciler 12 Eylül'de devlete el koyduklarında, bu ül- , keyı zorbalıkla yöneteceklerını açıkça söylediler. Askeri re-'. jimlerin doğasına uygun olarak. , Özgür bir seçimle ışbaşına gelen Demırel hükümeti, ül-', keyı insanca yöneteceğini soylüyor. Sivil rejimlerin gere- '•* ği olarak. Oemirel'in zaferi, 12 Eylül un getirdiği ve benimsediği, ' yeni ve eski normlara karşı verılen mücadelenin ürünü. ; Bu mücadele yapıldı, çünkü tiksinti veriyordu o normlar. Ne var ki pek çoğu hâlâ yerli yerinde \* korunmasına ça- '^ lışılıyor. Her halde yokluklarının getireceği boşluğu neyin'-; dolduracağı bilinemediği, bundan korkulduğu için... \ 1 Istanbul Universitesi öğretim üyelerinden bir doçent ar-'. kadaşım, Türk kadınmın seçme ve seçilme hakkına ka- vuşmasının 57. yıldönümü nedeniyle düzenlenen bir top- • lantıya katılmak üzere Kırklareli'ne çağrıldı. Ancak Kırk- ^ lareli Emniyet Müdürû'nün şartı var; gelmezden önce- muhtardan tasdikli nüius cüzdan suretini istiyor! Araba kullanan çoğu kişi yaşamıştır. Ufak da olsa bir" kaza nedeniyle polise dûşerseniz, ilk işlem olarak -tabiri" bağışlayın- büyük baş hayvan gibi sol bileğiniz damgala-. narak alkol muayenesine sevk edilirsiniz. Küçük, tiksindirici normların rutini... Uygulamacılar bu tiksinmeye, yasa açısından tepki gös-. termekte belki hakstz değildirler. Ama sağduyu açısından, '< tiksinmekte ben haklıyım, bız haklıyız hiç kuşkusuz. ODTÜ öğrencileri Doğu turu tpekYolu'nu izleyerek H I N D İ S T A N 26 Ocak-21 Şubat 1992 (4) 287 64 38
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle