Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/10 DİZİ-RÖPORIAJ 21 ARALIK 1991
BLOKNOT
YAĞMUR ATSIZ
Çttta'lıBoMzlyaretiııde
bütünsonınUınn
Bir Dağ ve Bir Peygamber
BONN — "Dağ peygambere geimezse peygamber da-
ğa gider." Bu Alman atasözûnü doğrularcasına çarşam-
ba gûnü Brûksel'den Bonn'a bir yıldınm ziyareti yapan Dı-
şişleri Bakanı Hikmet Çetin, aylardır süren 'iki taraflf yan-
lış anlama ve anlaşmalann artık son bulmakta olduğunu
ve bundan böyle Türkiye ile Almanya arasında yepyeni
bir dönemin başlamak üzere olduğunu vurguladı.
Bu sûzleri işrtince aklıma bir iki ay önce bir başka bu-
luşma geldi ve Sayın Çetin'e şu soruyu yöneltme ihtiya-
cını duydunv.
— DeğerH sehfiniz de Alman Dışişleri Bakanı Hans Di-
etrich Genscher'fe buluştuktan sonra "Adamla bir öpûş-
mediğimiz kaktı" demişti. Sonra -öpûşmek şöyle dursun-
bir dövûşmeoiğimiz katdı. Acaba?..
Ama anlaşılıyor ki bu defa gerek Türkiye gerekse Al-
manya işleri daha ciddi bir 'banşma iradesi' ile ele alıyor.
Probtemlerin ağıriık noktalannı kısaca hatırtayalım:
Körfez bunalımı sırası Türkiye, Güneydoğu Anadolu-
da bir süre NATO birliklerinin sembolik olarak mevzilen-
mesini istemiş, Almanya ayak sürümüş, Cumhurbaşkanı
özal bunun üzerine Almanya'yı bir bakıma 'korkaklıkla*
suçlamıştı.
Ankara'da, Almanya'nın PKK'yı desteklediği, çünkü Or-
tadoğu'da 'büyük' oynamayı planladığı şüpheleri vardı.
Balkanlar'da Almanya'nın Slovenya ve Hırvatistan'a
Türkiye'nin ise Bosna-Hersek, Makedonya ve Kosova'ya
'özef ik> göstermesi, adeta bir 'Habsburglu-Osmanlf itiş-
mesi şeklinde değeriendirilir gibi oluyordu.
Alman politikacılannın muhalifi muvafığı ile sanki du-
rup durup da tam Ankara'daki yeni hükümet insan hak-
ları ve demokrasi sorunlannı çözümleyeceğini açıkladı-
ğında 'yaraya tuz basmat eğilimi göstermeleri Türk kamu-
oyunda kırgınlık ya-
ratmıştı.
Rusya ve Ukray-
na'da inşa edilecek
on binlerce konutun
ihalesinde Türk fir-
malannın kazandığı
başan ve Alman hü-
kümetinin bunu
"gayri meşnf denebi-
lecek yollardan en-
gellemesi de bir başka sürtüşme nokiası oluşturuyordu.
Türkiye (üstüne üstlük) 'Batı Avrupa Birliği' dışında bı-
rakılınca kırgınlık daha da şiddetlenmişti.
Tabii ki Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin, yanm saat Fe-
deral Şansölye Hehnut Kohl ile bir buçuk saat de Dışişle-
ri Bakanı Hans Dietrich Genscher ile baş başa görüşüp
bir de akşam yemek yediklerinde bütün bu sorunlann hal-
ledildiği söylenemez. Fakat Bonn Büyükelçisi Onur öy-
merfm de becerisi sonucu gerçekleşen bu ziyaret, ger-
çekten bir dönüm noktası olarak değerlendirilebilir. Çün-
kü Şansölye Kohl, Almanya'nın Türkiye'ye hibe ettiği 'La-
opard V tanklannın modernizasyonu için yine Almanya
tarafından verilecek olan, ama Federal Parlamento'nun
'semboKk' olarak bloke ettiği 25 milyon markın 'çözülmesi'
için ağırltğını koyacağını açıklamıştır. Ayrıca Genscher
Türkiye'nin terörie mücadelesine anlayış gösterdiklerini
ve Bonn'un terör örgütleriyle hiçbır ilişkisi olmayacağını
vurgulamıstır. Almanya BAB'a Türkiye'nin tam katıhmı' ko-
nusunda bir tür güvence vermişttr.
Genscher'in en geç mart sonuna kadar Kohl'ün de 1992
içinde mutlaka Türkiye'yi ziyaret edeceklerini açıklama-
ları, ilişkileri düzeltme yolunda Bonn'un istekli olduğunu
belirten önemli beyanlardır.
Bu arada Türkiye de Dışişleri Bakanı Çetin'in ağzından
önemli bir mesaj vermiş ve Sayın Çetin hem Genscher'e
hem Kohl'e şöyle demiştir: "Gerçi Türkiye'de bir etnik so-
run vardır. Ama çeşitli etnik kökenlerden gelen Türk hal-
kında çok ileri ve çağdaş bir "vatandaşlık biUnci' de var-
dır. Kürtleri bir 'azınlık1
olarak saymak asla mümkün de-
ğildir. Çünkü ayıramazsınız. Ayrıca Türkiye, çağdaş de-
mokratik toplum düzeyine, şu veya bu yabancı ülke iste-
diği için değil, kendi Öyle istediği için varacaktır. Bu ko-
nuda kimsenin eteğine yapışmaya ne niyetimiz ne de ih-
tiyacımız var.
Bizzat Kürt kökenli olan Sayın Dışişleri Bakanı Çetin'in
ağzından bu sözlerin Bonn hükümeti nezdinde daha da
bir ağıriık taşıyor oiması gerekir.
bvzlyaretgcfçekten
MMasıoiarak
WiSHINGTON
Türkiler, nereye bakıyor?Türkiye, Türki
cumhuriyetlerin hemen
hemen hepsi için umut.
Orta Asya'nın halklan
Türkiye'nin vereceği
maddi ve manevi
desteğin, Slavlar
karşısında bir sigorta
olduğunu
düşünüyorlar. Türki
halklannda, ekonomik
bir birliğe gidilmesi
yolundaki istekler de
güçleniyor.
Milliyetçilik, îslam,
demokrasi, bir uyanışı
yaşayan Orta Asya'nın
Türki cumhuriyetleri
açısmdan seçenekler
olarak sivriliyor.
Milliyetçilik,
Özbekistan'ın dışmdaki
cumhuriyetlerde güçlü.
Orta Asya, SSCB'nin çökuş
sürecine girmesinin ardından bir
uyanışı yaşamaya başladı.
SSCB'nin bu ay içeıisinde tara
anlamıyla tarihe karışması ise
Orta Asya cumhuriyetlerini ha-
zırlıksız yakalayan bir gelişme
oldu.
Kimilerine göre deraokrasi
rüzgârlannın hâlâ ulaşmadığı
Türki cumhuriyetler, yeni dö-
nemde Islamiyete yönelecekler.
Kimilerine göre ise Orta Asya
halklan "Türklük" şemsiyesi
altında birlik yoluna gidecekler.
Bazı çevreler ise Türki cumhu-
riyetlerin Sovyetler'in yeni ala-
cağı bicimin dışında bir arayışa
girmeyeceğini savunuyorlar.
Türki cumhuriyetlerin son ge-
lişmeler karşısında derin bir çe-
lişki yaşadıklan gerçek. Kendi-
lerini biraz da metazori biçim-
de son gelişmclerin çerçevesin-
de bir özgürlük ortamı içinde
bulan Kazakistan, Kırgızistan,
Ozbekistan ve Turkmenistan, şu
an İslamivet, milliyetçilik, de-
ABD, DemireFi
kucaklıyor
Başbakan Demirerin ABD'ye bakışında,
Washingtoryun 12 Eylül'e ilişkin tutumundan
kaynaklanan bir "burukluk" var. Ancak ABD,
Büyükelçi Abramowitz zamanında ilişkileri
"tedavi" etmeye başladı.
—2—
LFUK GÜLDEMİR
\*ASHINGTON — Başba-
kan Süleyman Demirel'in
ABD'ye bakışında bir
"burukluk" var. Ancak bu bu-
rukluğun dozajı kamuoyu
onunde fazla, kapalı kapılar ar-
kasında daha az.
Eski ABD Dışişleri Bakanı
George Shulu, 1985 yılında bir
demecinde "Bizinı demokratik
hukümel standartlarına her za-
man uymayan dostlartmız ve
mütteFıklerimiz vardır. Ne var ki
biz bu muttefikleri terk edeme-
yiz" dedı. Bu cumle, siyasi ya-
sakların surduğu o günlerde De-
mırel'i çok rahatsız etmışti. Tuz-
la'daki yazlığında, "Sizce Türki-
ve'de demokrasi olup olmama-
sı Amerika için fark eder mi"
dıye sorduğumuzda aynen şun- witz yıllarında Demirel ile iliş-
lılı zamanlarda savunduk. Fakal
bir yerde eğer temelde caymalar
varsa onlan savunmakta guçluk
çekiyoruz. Amerika, 'Turk-
Amerikan munasebeılen' der-
ken kendi menfaatlerini mi sa-
0 A Ğ I L A N
S S C B ' 0 E
T Ü R K İ
CUMHURİYETLER
. S O V Y E T L E R B I R L 1 Ğ
vunuyor? Ybksa karşılıklı men-
faatlerini mi savunuyor, benim
zihnimde bugiın tereddütler var-
dır."
Demirel, bu duşüncelerini
1992'ye doğru yol alınırken ko-
ruyor mu bilinmiyor, ancak
1988'e kadar koruduğu yonde
guçlu i^aretler var. Amerika, si-
yasi yasaklar ve insan haklan
konusunda bu dönemde fazla ti-
üı davranmadı. Demirel'in ba-
şına gelenlerden uzuntu duydu-
ğu izlenimi de vermedi. Gorev
süresi sona erdıkten sonra anı-
larını bize anlatan eski Büyukel-
çi Robert Strausz Hupe'ye "De-
mirel, altındaki halıyı sizin çek-
tiğinizi soylüyor" dediğimizde
aynen şöyle yanıtlamıştı: Yere
düşerken çıkan "kut" sesini
duymadım.
Buyukelçi Morton Abramo-
iarı söylemişti:
"Umunında değildir. Ameri-
kalı diyor ki, 'Rejim bir mem-
leketin iç meselesidir. Dolayısıy-
la o memleket kendi rejimini
kcndisi tanzim eder. Benım
menfaatim hangı çeşit rejim
olursa onunla çalışmakur! Fili-
pinler orta yerdedir. İran orta
jerdedir. Turk-Amerikan muna- • » T • . . . . . . . . . .
sıbetlerini mazide b« en sık.n- But
Ozal ın ABD ıle ılışkıler.nı
- - - - - - - anımsatan "stcaklıklara tanık
olunacak. Ancak bu sıcaklığın
Ozal doneminden farkı, u/erin-
deki gı/lı 12 Eylul gölgesı ola-
kilerinde "tedavi" donemi baş-
ladı.
ABD bugun Demirel'i, kendi-
sının ıfade ettiği gıbı "Amerika
için kimin ışba>ında oldugu fark
etmez" değerlendirmesi doğrul-
tusunda kucaklamış durumda.
Demirel, bu gerçeğı bilerek
Amerika'ya geliyor, şubatta ya-
gorüşmelerde belki Tor-
mokrasi ve komunizm arasında
gidip gidip geliyorlar.
Türki cumhurıyetlerin "se-
zeryan"la nitelendirilebilecek
yeniden doğuşlannda onlerıne
çıkan alternatifler şöyle:
1. MUUyetçiiik: Orta As-
ya halklarında milliyetçilik, şu
an için ön planda. 70 yıÜık Sov-
yet iktidan döneminde Slavlann
yamnda ikinci planda kalınma-
sı, milliyetçilik duygusunu tör-
püleyici bir etki yapmış. Her
Türki cumhuriyet, kendi öz mil-
liyetçiliğini ön plana çıkartarak
bir uyanışı yaşıyor Bir Kazak
ya da Özbek için Türklükten
önce Kazaklı ve Özbekli geliyor,
ancak "bir elin nesi, iki elin se-
si var" örneği Türki cumhuri-
yetler, birbirleriyle olan ilişkile-
rini geliştirmek konusunda da
kararlı görülüyor. Pantürkizm
işte bu noktada ön plana çıkı-
yor. Aydınlardan, sokaktaki in-
sana kadar Türki halklarının
birligini savunanlar hiç de aam-
sanacak sayıda değil, ancak bu
olguya genellikle ekonomik ve
kültürel anlamlarda bakılıyor.
Türkiye'nin ve Azerbaycan'ın
da içinde bulunduğu bir Türk
Ortak Pazarı, henuz düşünce
aşamasında olmasına karşın bü-
yük bir taban bulabiliyor. Ken-
di öz kimliklerini ön plana çı-
karmaları ve tarihteki çatışma-
ları, politik bir birlik konusun-
da temkinli davranmalanna yol
acan etkenler olarak sivriliyor.
Bu nedenle kötu bir Turancılık,
şu an için Türki cumhuriyetle-
re pek yakın gözükmüyor.
2. tsbuüyet: Stalin'in Ku-
ran'ın yakılmasına kadar varan
sert önlemlerine, sonraki ikti-
darlann "Tannsızlaştırmaya"
yönelik çabalarına karşın lsla-
miyet, Türki cumhuriyetlerin
milliyetçilikle birlikte unutama-
dıkları iki olgudan biri ve şu an-
da mıknatıs nıteliğinde. Kaza-
kistan ve Kırgızistan, Türkme-
nistan'a, özellikle özbekistan'a
oranla lslamiyetin uzağına dü-
şüyorlar. İran ve Suudi Arabis-
Orta Asya kadınının giindelik yaşamında İslamiyel öncesi ve sonrasından motifler taşıyan giysi-
ler önemli bir yer tutuyor. Kadınlar, gelenegi en güçlü biçimde yaşatıyorlar.
ORTAASYA'DAGEÇMIŞLEBUGÜNİÇİÇE
Hâlâ, at-avrat ve pusat
cak.
BİTTİ
Orta Asya'nın Türki cumhnrıyetlerınde,
geçmişle bugun iç içe yaşıyor. Orta Asya
halklan, Sovyet sisteminin tum çabalarma
karşın, geleneklerini gunümüze kadar
taşımayı başarmışlar. Türklerin İslamiyet
öncesi ve sonrası yaşamlarından izler
taşıyan geleneklerden bazılarının Türki
cumhuriyetlerin gündelik yaşamlarındaki
yeri şoyle:
1 — At, avrat, pusat : Orta Asya halklan
için bu üçleme hâlâ büyük bir onem
taşıyor. Turkmenler, Kazaklar, Özbekler,
Kırgızlar için "at" geçmişlerıni anımsatan
bir simge durumunda. Turkmenistan,
Kazakisıan ve Kırgızistan'da atlarla
oynanan oyunlar, geçmişle bugun arasında
bir köpru görevı gorüyorlar. Türki
cumhuriyetlerde kadına da çok özel bir yer
verıliyor. Turki cumhuriyetlerinde tek eşli
evlihkler, dağılan SSCB'nin diğer
bolgelerine oranla yuksek ve boşanmalara
sık rastlanmıyor. Pusat ise Kırgızistan ve
Kazakistan'da daha bir on plana çıkıyor.
Hemen hemen her Kırgız erkeği bir silah
sahibi olmak istiyor. Ozbekıstan'da ise
pusata karsı olan ilgi, daha törpulenmiş bir
biçimde goruluyor.
2— Kımız ve al eti : Kazakistan ve
Kırgızistan, hâlâ e.skı Türklerin bu koklu
geleneğini sütdürüyorlar. Kentlerde,
fabrikasyon kımız uretimi yapanlara, et
etinden yapılma yiyecekler satanlara
rastlamak olası, ancak kırsal kesim, at eti
ve kımi7 açısmdan daha on plana çıkıyor.
O/bekler ise at etıni kış aylarında yemeyi
tercih ediyorlar. Kımız ise Özbeklerin
yaşamında önemli bir yer tutmuyor.
Turkmenlenn gündelik yaşamlannda ise at
eti ve kımıza rastlanmıyor.
3 — Giysiler : Tüm Türki cumhuriyetler,
giysi konusunda geçmişte yaşıyorlar. Batılı
anlamda giyınen Orta Asyalı'ya pek
rastlamak olası değil. Bu tür giyinenler,
buyük kentlerde yaşayanlar, ancak
nüfuslarının buyük çoğunluğu kırsal
kesimde yaşayan Türkilerde, İslamiyet
öncesi ve sonrasından izler taşıyan giysiler
ağırlıklı bir yer-tutuyor. Bu durum özellikle
kadınlarda kendisini gösteriyor.
4 — Batıl inançlar : Turkilerin
yaşamlannda batıl inançlar da ağırlıklı
olarak görülüyor. İslamiyet öncesinde
olduğu gibi gökyuzüne (asman) Kazaklar
ve Kırgızlarca önemli bir yer veriliyor.
Kotüluklerin ise yer altından geldiğine
ilişkin inanç hâlâ süruyor. Turkmenler,
siyah renge karşı bir antipati taşıyorlar.
Özbekler, evlerin eşiklerine oturmaklan
kaçınıyorlar ve kapıdan sağ ayaklarını
uzatarak çıkıyorlar. Mogollarda ve eski
Türklerde görulen, ölenin atının
yenilmesine ilişkin adet de Kırgızistan'da
özellikle dağlık kcsımlerde suruyor.
5 — Çay : Türkilerin gündelik
yaşamlarının vazgeçilmez unsurlanndan biri
de çay. Tüm Turki cumhuriyetlerde yayvan
fincanlarda içine şeker yerine reçel
dökulerek sık sık çay içiliyor. Reçelin tercih
edilmesi, şeker eksikliğimlen
kaynalanmıyor.
tan'ın, Ozbekistan ve Türkme-
nistan'daki cabaları dikkat çe-
kici. Bu iki ülke Orta Asya halk-
lanna köktenci tslamiyetin ihra-
cına çabalıyorlar.
Özbekistan'da, Turkmenis-
tan'da bu iki ülkenin yardımla-
rıyla camiler yükseliyor. Kaza-
kistan ve Kırgızistan ise fanatiz-
me daha kapalı bir yapıdalar.
Hem Özbekler hem de Turk-
menler, Kazaklan ve Kırgızları
iyi Müslüman olmamakla suç-
luyorlar. Orta Asya cumhuri-
yetlerinin 70 yıllık Sovyet ikti-
dannın da etkisiyle şu an laik bir
düşünce yapısı içinde olduklan-
na ilişkin göruş, özellikle Özbe-
kistan'da yavaş yavaş kmlıyor.
Özbekistan'da İslamiyet taban-
da kök salıyor. Turkmenistan
da böyle bir etkiye açık görülü-
yor.
3. Demokrasi: Dağılan
SSCB'nin en az demokratik
olan cumhuriyetleri hangisi di-
ye sorulduğunda şu yanıtı ver-
mek gerçekten çok kolay: Ozbe-
kistan ve Turkmenistan. Özbe-
kistan ve Turkmenistan hâlâ ko-
münist ilkeler doğrultusunda
yönetiliyor. Korku nedeniyle
muhalefetin boy gösteremediği
bu cumhuriyetler şu an için de-
mokrasinin çok uzağına düşü-
yor. Kazakistan'da ise sıkı bir
biçimde kontrol ederken bir
yandan da halka özgürlük aşısı
yapıyor. Bireysel mülkiyeti ser-
best bırakıyor. Özelleştirmeye
gidiyor. Kazakistan'daki Rus
çoğunluğunun da etkisiyle Na-
zarbayev, demokrasi yolunda
radikal adımlar atıyor.
4. Alfabe M n ı ı : Arap
ve Latin alfabelerinı denedikten
sonra Stalin'in bir uygulamasıy-
la Kiril alfabesine geçen Orta
Asya cumhuriyetleri, bu konu-
da da bir açmazı yaşıyor. Alfa-
be değişikliğinin getireceği yük-
sek maliyetten kaçınan Türki
cumhuriyetler, bu konuda ace-
leci bir tavır sergilemiyorlar.
Kazakistan ve|brgızistan, hem
yönetim herri de sokaktaki
adam temel alındığında Latin
alfabesine geçilmesini istiyorlar.
Kazakistan'la Türkiye arasında
bu konuda çalışmalar sürdurü-
lüyor. Kırgızistan da Latin alfa-
besinden yana bir tutum içinde.
Aynı şeyi ozbekistan için söy-
lemek güç. Özbekistan'da ta-
bandan yükselen lslamı muha-
lefet, Arap alfabesine geçilme-
si konusunda ısrarlı. Yönetim
ise Latin alfabesi istiyor.
5. BagiMMiz Uevletler
Toplulu^a: Türki cumhuri-
yetlerin hemen hemen tamamı
Slavlarca oluşturulan Bağımsız
Devletler Topluluğu'na eşit ku-
rucu olarak katılmak istiyorlar.
Türki cumhuriyetleri bu yöne-
lişe iten en önemli faktör olarak
ekonomik kriz sivrih'yor. Eko-
nomilerinin diğer cumhuriyet-
lerle bağlantılı oluşu, Türki
cumhuriyetleri bu arayışta rol
sahibi olmak isteğinc itiyor.
Türki cumhuriyetler, bu geliş-
meye bir açıdan da olumlu ba-
kıyorlar. Böyle bir topluluğa
üye olmalarının başka seçenek-
lere kapıları kapatmayacağını
düşünüyorlar. Bu noktada Türk
Ortak Pazarı, Karadeniz Eko-
nomik İşbirliği gibi arayışlar,
Turki cumhuriyetlerde kabul
görüyor.
S. Türkiye: Türki cumhu-
riyetlerin hepsi Türkiye'den çok
şey bekliyor. Türkiye, özellikle
ekonomik destek açısmdan bir
umut ışığı ve Batı'ya açılan pen-
cere. Turki cumhuriyetlerin li-
derlerinin tek tek Türkiye'ye ge-
lip temaslarda bulunması bu
bağlamda önem kazanıyor.
Türkiye ayrıca yeni bir Slav bas-
kısına karşın bir sigorta olarak
goruluyor. Türkiye'nin maddi
ve manevi desteği Türki cumhu-
riyetler açısmdan büyük öneme
sahip.
Orta Asya'nın Türki cumhu-
riyetleri bir uyanışı yaşıyorlar.
Bu uyanış bir mahmurluğu
içerse de Türkilerin yıllar sonra
tarih sahnesine çıkışları gerçeği
göz ardı edilemeyecek bir olgu.
Turkistan adı verilen topraklar-
da Kazakıyla, Kırgızıyla, Türk-
meniyle, Özbekiyle 45 milyon-
lu bir kitle yiızünu Türkiye'ye
çevirmiş bekliyor. Çelişkileri ta
içlerinde yaşayarak bir daha bo-
yun eğmemenin savaşını veri-
yorlar.
BİTTİ
YILBASINDA
"MUHTEŞEM
KISMET"
B İ R K I S I Y E
MILYAR
MILYAR
O T U Z
TRAKTOR
1 5 0 K I 5 I Y E
MİLYON
MİLYOH
2.500.000 kişiye
Mİ LYAR
MİLLİ PİYANGO