22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 4 KASIM 1991 Prof. Fişek, Kendini Ulke Hocamız Nusret Fişek, tüm yaşamı boyunca, büyük bir özveri göstererek, Türk insanının en doğal hakkı olan ve devletinden her zaman beklediği üstün düzeyde sağlık hizmetlerini satın almadaki en geçerli, çağın gelişmelerine uyumlu olarak dinamik aşama gösteren en etken sistemi, engin bilimsel yeteneği, insan yaşamı ve onuruna olan sarsılmaz saygısı ile bulmaya çalışmış ve bu konuda savaşmıştır. Prof. Dr. KAZIM TÜRKER acımasız baskısı altında inleyen sıradan va- tandaşımızın olmayacak, buna karşın kısa sürede köşeyi dönme kurallannı sıkı bir şekil- de uygulayarak 1980'den sonra para babası olanlar bu hizmetten yararlanacaklardır. Çünkü bu kurumlar, sağlık hizmeti vermenin ötesinde maddi kazanç sağlamayı daha ön planda tutmaktadırlar. Kamuoyunda, özel- likle basın ve yayın organlan aracılığı ile bu gibi kurumlann verdiği Batı örneği sağlık hiz- l i b l k l l k d B ö lmetleri abartılarak anlatılmaktadır. Böylece dan zaman zaman bizlere şaka yolu ile de olsa vatandaş, bu kurumlara kendini başvurma durumuna getiren hastalıklann, başlangıçta çok daha kolay tedavi edilebilir sorunlardan kaynaklandığını bilememekte ve bu gibi basit sağlık sorunlannın tedavisinin ve daha büyük sorunlara neden olmadan giderilmesinin ilk basamak sağlık hizmetlerinin ağırlık kazan- ması ile olasıhğını bilmemektedir. Hocamızın yıllarca üzerinde durdugu konu budur. Bu hizmetin verilmesinde "pratisyen hekimlik" kurumunun en etken şekılde işletilmesi ve bu tıp dalının kurumsallaştınlması ve bir pratis- yen hekimlik uzmanlığının oluşturulmasıru yıllar öncesi savunmuştur. Miman olduğu 224 sayılı "Sağlık Hizmetlerinin Sosyalizasyonu Yasasf "nda öngörülen yöntem, hizmetin peri- ferden başlaması ve merkeze doğru kayması ler kurmak ve böylece sağlık hizmetlerimiz gelişıyor demek ne ölcüde geçerlidir, bu konu tartışmaya açıktır. Kaldı ki, devlet bu tür sağ- lık kurumlannı başan ile yapabilmektedir. Ülkemizde bunun örnekleri vardır. Kardiyo- vasküler hastalıklarda üstün düzeyde hizmet veren Yüksek thtisas Hastanesi, Haydarpaşa ı... Bun- Hocamız Prof. Dr. Nusret Fişek'i bir yıl önce yitirdik. Türk hekimleri olarak, büyük lideri- mizin görüş ve düşüncelerini, Türk insanının sağlığı ve mutluluğu için tüm yaşamı boyunca verdiği savaşlan, bilimin süzgecinden geçiril- miş ve ülkemizin sosyo-ekonomik koşullanna en uygun sağlık planlamalannı her zaman göz önüne alacak ve günün koşullanna göre daha da geliştirerek gelecek kuşaklara aktaracağız. Buna zorunluyuz. Zira geçen bir yıl içinde sağ- lık sistemimizde hiç bir ilerleme olmadığı gibi tüm kurum ve kuruluşlan ile daha da geriledi- ği ve çağın çok gerisinde kaldığı gerçeği ile karşı karşıyayız. Nusret Hocanın aramızdan aynlışından sonra sağlık sorunlannda neler değişti? Hangi somut ilerlemelere tanık ojduk? Bu sorulann yanıtı onun, tamamen bilimsel ve matematik kurallar dikkate alınarak yapılmış planlama- lannın, yetkililerce dikkate alınmadığının kanıtı olacaktır. Büyük sağlık kurumlanmn polikliniklerinde vatandaşın çilesi artarak sürmektedir. Işçi Sigortalan, Bağ-Kur gibi kurumlar vatandaşın sağlık harcamalannı ödeyemez durumdadırlar. Vatandaşın satın aldığı sağlık hizmetlerinin etkenliğini ölçme diye bir kavram kimsenin aklına gelmemekte- dir. Sağlık hizmetlerinin periferden başlaması, başka bir deyimle ilk basamak hizmetleri, ya- kışır olduğu yeri bulamamış, hatta gerilemiş- tir. Parası olan hizmeti satın almakta bir güçlük çekmemekte, hatta apse'sini deldirmek ıçin dış ülkelere gidebilmekte, ancak bütün yük emekli, dul, yetim, işçi, köylü, memur gi- bi. siyasilerin "ortadirek" diye adlandırdıkla- n, ülkemizin çoğunluğunu oluşturan vatandaşlanmızın sırtıııa binmektedir. Eko- nomik enflasyon tüm hızı ile devam etmekte- dir. Son yıllarda sağlık hizmeti verme Numune Hastanesi ve daha başkalan.. gerekçesi ile birçok vakıf ve özel sağlık kurum- lan devletimiz ve bu ülkenin yetıştirdiği değer- lan oluşturulmaktadır. Bu kurumlardan li uzmanlanmız büyük bir özveri ile çahşıp hizmet satın alma, hiç bir zaman enflasyonun oluşturmuşlardır. Bunlar ulke düzeyinde yine EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Dubrovnik'e Nasıl Kıyılır?Dubrovnik yanıyor! Sırp topları, ucakları bu güzel kenti, bu tarihsel kenti bombalıyor! Dubrovnıkte açlık başlamış, halk ne yapacağını şaşırmış. Günlerdir duyduğumuz haberler böyle... Dubrovnik'e Osmanlılar bile kıymamıştı. Eski adıyla Raguza olan bu kıyı kenti yüzyıllarca bağımsız bir dükalık olarak yaşa- mış. Sağlam kalesiyle her saldırıya karşı koymuş. Osmanlı devleti Vıyana kapdanna kadar gitmiş, ama Raguza'yı bir yana bırakmış, yalnızca belli bir haraç almakla yetinmiş. Otuz yıl önce Dubrovnik'te Ekselsiyor Oteli'nde iki gün kalmış- tım. Birkaç gazeteci arkadaşla birlikte: Müşerref Hekimoğlu, Mustata Yücel, Vura) Vahit ve örsan öymen'le... O gezi dönüşünde yazdığım gezi notlarını okuyorum: 'öğleden sonra yola çıktık. Bosna dağlarını aştık Buralan bakımsız, kıraç topraklar. Daracık dağ geçitleri, uçurumlar... Karşıdan gelecek kamyona verecek yol yok. Gerilemek, genişçe bir yer bulmak gerek Sert dağlar, yüksek tepeler. Denizden tam 2000 metre yüksekteyiz. Birdenbıre Adriyatik göründü. Orhan Veli'yi hatırladım. 'Birden denizi göreceksin-Sakın şaşırma.' Denizi görmek başka! Hele girintili çıkıntılı Adrıyatik'i. 2000 met- reden denize doğru inmek çok zevkli. Daracık yollardan kaya kaya denize ulaştık Kıyıda tarihi bir kasaba, turistik bir şehir olan Dubrovnik var Burada pazar gününü dinlenmekle geçirece- ğiz. Ziyaret yok, gezme yok, konuşma yok. Deniz ve dinlenme var sadece" İyi ki doner dönmez izlenimlerimi yazmışım! Şimdi okurken kertdimi o günlerde duyar gibiyim. Şöyle sürdürmüşüm: "Ekselsiyor Oteli zengin turistlere mahsus Bu yüzden de yan yanya boş. Üstelik bu yıl fiyatları bir misli bindirmişler. Bir kişi- lik odanın fıyab 6 bin dinar, yani 10 dolar Saraybosna da tanıstı- ğım Belçikalı aile oda komşum uzun uzun pahalılıktan dert yandt. "Güzel yeıier, ama çok pahalı. bilsem buraya gelmez, Italya'ya giderdim" dedi. Odam, Adriyatik'e bakıyor önüm plaj. Karşıda küçük bir ada var: Lokrum Bizim Kaşıkadası ndan biraz büyük. Baştanbaşa çam. Kayıklarla gidiliyor. Tam âşıklar için! Akşamüstü korkunç bir yağmur başladı. Bu da bizim şansımız! Yağmura rağmen Dubrovnik'te biraz dolaştık. Zaten Dubrovnik demek, kıyıdaki ortaçağ kalesi demek. Tarih boyunca Dubrovnik hep bağımsız yaşamış. Osmanlılar bu güzel kaleye hiç dokunma- mışlar. Kale sonradan restore edilmiş, turistik bir yer haline getirilmiş. Yaz aylarında üyatro, opera ve müzikfestivalleri yapı- lıyor. Ortaçağ dekorları önünde oynanan bir Hamlet'i düşünün! Dubrovnik'in özellikleri tarife gelir gibi değil. Kale içinde dar sokaklar. caddeler. Her yer tıklım tıklım Yerli-yabancı turistler hep bu caddede. En güzel kadınlar. Turistik eşya satan cicili bicilı dükkânlar." 'Bir masal kenti' demişim. Kaleyi gezmemiz, Mustafa Kemal'- in ülkesinden geldiğimizi duyan manavın verdiği armağan meyveler. Saatlerce deniz ve kumsal sefası ..İki gün sonra da Hırvatistan'ın başkenti Zagreb'e gidişimiz... Bakın neler yazmışım Zagreb ve Hırvatlar konusunda: "Hırvatistan'ın 3 milyona yaklaşan nüfusu var. Zagreb'de ya- nm milyon insan yaşıyor. Batlı bir ülke burası, hiç bir zaman Doğulu olmamış. Daima Batı uygarlığmın bir parçası olmuş. Hır- vatlar eskiden Karpatlar'ın gerisinde yaşayan bir Slav kabilesiy- miş. Avarların saldırılarını önlemek ıçin Bizans imparatoru tarafından bu topraklara getirilmişler. Hırvat devleti ancak 9. yy'da ortaya çıkmış. Italyanlarla ve Bizanslılarla yakın temasta bulunan Hırvatlar hızla gelişmişler. Denize ulaşmak isteyen Macar Arpad hanedanı bu genç Slav devletinin gelişmesini önle- miş. Macarlar, Hırvatistan'ı ellerine geçirmişler, ama Hırvatlar iç işlerini hep korumuşlar.' Bir süre Osmantı yönetiminde kalan Hırvatiar, Karlofça Anlaş- masrndan sonra Avusturya devletine bağlanıriar. 1918'de de Yugoslavya krallığının bir parçası olmuşlar. O gün bugün Sırplar- la çekişmeye başlamışlar Şöyle yazmışım 30 yıl önce: "Aynı soydan gelmekle birlikte Hırvatlarla Sırplar arasında büyük farklar var. Bir kere Sırplar Ortodoks, Hırvatlar ise Kato- lik. Kültürlerı de değişik. Yazıları tamamen farklı. Hırvatlar Latin harflerini kullanıyor, Sırplar Kiril alfabesini. Sırplar Ruslann etki- sinde kalmış. Hırvatlar ise Italyanların ve Avusturyalılann. Tarih boyunca Hırvat toplumu bilgili ve uyanık, Sırptoplumu iseçoğun- lukla çKtçilikle uğraşan bilgisiz bir kitle Iktisadi çikarlar da bu iki ulusu birbırinden ayınyor Hırvatlar bağımsız bir devlet olmak tstiyorlarsa da buna bir türlü ulaşamıyorlar." Bugün kanlı bir biçim alan Sırp - Hırvat çekişmesi bakın yeni bir olay değil. Tarihin derinliklerinden bu yana sürüp giden bir düşmanca anlaşamamazlık... Bombalar altında yanan Dubrovnik'i TV'lerde izlerken otuz yıl öncenin anılarına döndüm. Bağnazlıklar 21. yüzyılın eşiğinde bile insanları birbirine düşman ediyor. Yalnız Yugoslavya'da da değil. 'Uygar' dediğimiz Avrupa'nın, daha doğrusu dünyanın her yerinde... devlet eliyle rahatlıkla çoğaltılabılir. Bunun için özel sektör, vakıf adı ile kazanca yönelik sağhk kurumlan girişimi, ülkemizin sosyo- ekonomik koşullan ile bağdaşmaz. Hocamı- zın sağlık sistemimize en önemli ve belki de başta gelen bir başka katkısı, toplum hekimli- ğini ve konıyucu hekimlik dallannı uzmanlaş- tırmasıdır. Türkıye'de son bir yıl içinde Sağlık Bakanlı- ğının etkenliklerinde ilginç gelişmelere tanık olduk. Temel Sağlık Hizmetleri başlıklı bir ya- sa çıkanldı. Hiç bir işlerliği olmadı. Genel Sağlık Sigorta sistemi diye sırf reklamı.için miıyonlar sarfedilen şirişim sonuçsuz kâldı. Genişletilmiş Sağlık Şurası diye önceden ödül- lü ve diplomalı bir toplantı yapıldı. sonuç yok. Milyonlara mal ölan ve ülkemiz gerçeklerini yansıtan ve Hocamızın yıllardan beri önerile- rinin büyük bir kısmıru kapsayan "Price Waterhous"un raporu halen sümen altında bekliyor. Sağlıkla ılgili birçok bilimsel ve ida- ri, uluslararası toplantılara, dostluk akrabalık ilişkililerine dayanılarak konulara uzaktan yakından ilgisizliği ve cehaleti herkesçe bili- nen aynı kişiler gönderilmekte ve ne acıdır ki bunlann yetersizliği başka yabancılar tarafın- d bil k l il d l yansıtılmaktadır. Hekimlerimizin, özellikle büyük bir özveri ile çalışan, en çok saygı duy- mamız gereken pratisyen arkadaşlanmızın içinde bulunduklan sosyal ve psikolojik bas- kılann giderilmesi ve onurlu görevlerinin önemini arttıracak hiç bir girişim olmamış, âdeta terk edilmişlerdir. Bunun yanında göste- rişli törenler, ödül alışverişleri, plaket transfer- leri, yeme-içme, pahalı reklamlar, ekranda boy göstermeler tüm hızı ile devam etmiştir. Hocamız Nusret Fişek, tüm vaşamı boyun- ca, büyük bir özveri göstererek. Türk insanı- nın en doğal hakkı olan ve devletinden her zaman beklediği üstün düzeyde sağlık hizmet- lerini satın almadaki en geçerli. çağın gelişme- lerine uyumlu olarak dinamik aşama gösteren en etken sistemi. engin bilimsel yeteneği, insan şeklindeydi. Biraz önce sözünü ettiğimiz peri- yaşamı ve onuruna olan sarsılmaz saygısı ile ferde tedavisi olanaksız hastalıklar ıçin vakıf- bulmaya çalışmış ve bu konuda savaşmıştır. lar ve özel sektör aracılığı ile gelişmiş hastane- Üzülerek belirtmek isteriz ki aralannda para- ler kurmak ve böylece sağlık hizmetleriiz sal gücü bilimselliğin üstünde tutan hekimliğisal gücü bilimselliğin üstünde tutan. hekimliği sadece usta-çırak ılişkısı düzeyinde gören, günlük çalışma sürecinin büyük bir kısmını meslek dışı uğraşılarına ayıran bir kısım mes- lektaşlanmız da, onun miman olduğu sağlık sistemlen ve düzenlemelerine karşı çıkmıştır. Bunun çok acı örneklerine fakülte kurullan toplantıîannda tanık olmuşuzdur. Miman ol- duğu 224 sayılı "Sağlık Hizmetlerinin Sosyali- zasyonu Yasasf'na karşı bu kimselerin acımasız eleştirılerini unutmak mümkün de- ğildir. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Baş- kanı olarak, sağlık konulannı anlatmak iste- ğimiz siyasal parti başkanlannı ziyaret programlarımız çerçevesinde ünlü bir partı başkanı ile olan konuşmamız son derece il- ginçtir. Hocamız konuşmanın bir yerinde parti başkanına, her zamanki açık, içten tok- sözlülüğü ile "Sayın Başkan, biliyormusunuz, benim müsteşarlık görevımden alınmam sizin başbakanlığınız dönemine rastlar" dedi. Baş- kanın bu sataşmaya yanıtı çok daha ilginçti. Aynen şunlan söyledi: "Hocam, Nusret Fişek olarak size olan saygım sonsuzdur. Sizin müs- tesarlık görevinizin son bulmasının benim başbakan olduğum döneme rastladığı da doğnı- dur. Miman olduğunuz 224 nolu yasanın iptali için bizim dönemimizde pek çok kimse başvuruda bulunmuştur. Bunlann arasında ülke düzevinde ad yapmış meslektaşlannız da vardır. Ben bu başvuruda bulunanlara herde- fasında, bu yasanın alternatifıni bulup getirin. sonra konuyu gündeme getirelim. dedim. Ama kimse bizim dönemimizde hatta bizden sonra da böyle bir alternatifi getiremediler. Bi- naenaleyh (siyasi lider bu deyimi çok sık kullanır) bu yasa halen geçerli ve yürürlükte- dir. Kişilerin saygınlığını arttıran, onlann yarattığı ölmeyen ve kuşaklar boyu devam eden eserleridir." Yakalandığı amansız hastalıkla yaşam sa- vaşı sürdüren bu büyük insanın, ülkenin sağ- lık sorunlan ve meslektaşlanrnızın dertleri ile uğraşılannı. ruhunu teslim etüği son ana ka- dar devam ettirmesi herkesin yapamayacağı başlı başına bir özveridir. Kişilikli, yüreği insan sevgisi ile dopdolu, halkımızın en büyük sağlık emekçisini, lideri- miz Prof. Dr. Nusret Fişek'i biz hekimler çok iyı tanınz. Onu, sıradan insanımız da çok iyi tanımalıdır. Bugün başkentimizde. Büyükşe- hir Belediye Başkanlığının kadirşinas bir davranışı ile onurlu adının. onun yıllarca hiz- met götürdüğü Refık Saydam Merkez Hıfzıs- sıhha Enstitüsü ile Kurtuluş Parkı arasmdaki caddeye verilmesi ve bu caddeden geçen va- tandaşlanmızın "Prof. Dr. Fişek Caddesi" adını görüp. "kimdi bu profesör" diye sorma- lan önemli bir olaydır. Böyle bir soruyla karşı- laşüğımızda biz hekimler: "Sizlerin sağlıklı ve onurlu yaşamamız için kendi sağlığını hiçe saymış ve kendini sizlere adamış, ünlü bir ya- zanmızın onu tanımlamak için bulduğu en uygun deyimiyle. bir kalpaksız kuvav-ı milli- yeciydi"' diye yanıtlayacağız. Hocamız Prof. Fişek'i ölümünün birinci yıl dönümünde her zamandan daha çok anyor ve ıçten saygıla- nmla anıyorum. ANKARA 10. SULH CEZA MAHKEMESİ Sayr. 1991/901 Es. 3167 sayılı kanuna muhalefet suçundan sanık olup Kayseri, Fela- hiye Nuf. Kay. Aakara'da Siteler Ferudun Çelik Mah. Bahçelerarası Cad. 114/C'de oturan Nurettin ve Hitabe'den olma 1959 Doğ. KÂ- ZIM KOKUNDU'nun hakkındaki 20.000 lira para cezası ile 2000 lı- ra yargılama giderinin ilam müteakip 7 gün içinde başlamak üzere en geç 10 gün içinde yetkili mercilere yatınp makbuzu mahkememize ibraz etmesi, aksi takdirde ve suçun oluşumu halinde TCK'nın 119. maddesine göre 1/2 oranında arttınmla hüküm kurulacağı ilanen tebliğ olunur. 18.10.1991 Basın: 39972 VEFAT tlter-Yılmaz Ayata, Gülter-Savaş Kolankaya, Ayşe-Hülagü Bulguç, Figen-Cahit Gülsen ile Münevver-Mevlüt Şahin'in babaları; Saran Korcan, Selin, Zeynep, Kutan, Çiçek, Melih ve Bleda'nın sevgili dedeleri; Zekiye Gülsen'in kıymetli eşi Emekü Hv. Püot Alb. AHMETGUIJSEN2 Kasım 1991 tarihinde vefat etmiş, 3 Kasım 1991 günü Lapseki'de toprağa verilmiştir. Ruhu şad olsun AİLESİ M E ar G : v m •• U 2 B ı n ar .el ak 1 Z 1 a' Y ı n! n d e ak r i İŞTANBUL SİNANOBAKONUTLARI CCJMH1JRİYFFTE/V OKURLARA... OKAYGÖmNSÎN Önce Okurlar İçin... G azetecilik, ağır toplumsal sorumluluk ve işleviyle zaman içinde gelişirken, temel ilkeleri daha da saydamlaştı. Bazı özelüklerin daha çok vurgulanması gereği ortaya cıkti. Basın özgüriûğünûn en sorumlu kullanımının gazete ve gazeteci için birincil görev olduğu, ama bu özgürlüğün asıl sahibinin okuyucu, halk 'olduğu da hep vurgulandı. Gazeteciliğin temel ilkeleh çeşitli ülketerde, o ülkenin özgül koşullanna göre ahlak kurnllan biçiminde yazıya, ortak metinlera, bildirgelere döküldü. Bu kurallann yorumu da koşullara göre değişti, tartışmalara yol açü. Ancak mesleğin onuruna, halkın haber alma özgüriüğüne sahip çıkmaya çalışan gazetedler, belki de okurlara şunu çok iyi anlatamadılar: Bu kurallar okurtann sağlıklı haber almalan içindir; bu kurallar okurtann yantttılmaması içindir; bu kurallar önce okurlar içindir. Bu köşede zaman zaman çeşitli ûlkelerin basın kuruluslannın yayımladığı temel ahlak kurallanndan örnekler yayımladık. Bu kez de bir örnek vermek istiyoruz. Aşağıdaki metin Japon Gazeteciler Birliği tarafından 1946 yılında kabul edilmiş, halen de yürürtükte. Okurtann, gazeteleri ve gazetecileri ayırt etmeleri için bu da bir ışık olabilır. Nihon Şımbun Kyokai'nin (Japon Gazete Sahipleri ve Editörleri Birliği) 1946"da aldığı karartar: Gazetecilik Yasas; Japonya'nın demokratik ve banşsever bir ülke olarak yeniden yapılanmasında, gazetelertn ûstleneceği rol çok önemlidir. Bu misyonun en hızlı ve mümkün olan en etkili bir biçimde hayata geçirilebilmesi için bütün gazetelerin çok yüksek bir ahlaki standarda uymalan, mesleğin prestijini yükseltmeieri ve fonksiyonlannı da tam anlamıyla yenne getumeleri zorunludur. Misyonlannın öneminin bilincine varmış olan Japonya'nın günlük, demokratik gazeteleri, büyük bir bağlılık ve içtenlik ruhu içinde Nihon Şımbun Kyokai'nin düzenlediği bir toplantıda buluşarak manevi yasa olarak Gazetecilik )fasası'nı benimsediler; bu yasaya büyük bir içtenlikle uymaya da söz verdiler. Gazetecilik Yasası, özgüriûk, sorumluluk, hakkûniyet ve terbiye ruhunun altını çizerken, sadece köse yazartan ve muhabirter için değil, aynı zamanda da gazetecilik işiyle Ugisi olan herkese belli bir standart getiıiyor. I. Basın Özgüıiüğü Basın, habercilikte ve köşe yazartığında, kamu çıkarlanna ters dûşülmemesi şartıyla ve yasalann açıkça yasakladığı durumlann dışında tam anlamıyla özgür olmalıdır. Basınm haklan, insanoğlunun hayati haklan olarak savunulmahdır. II. Haberclllk Alanlan ve Köşe Yazarlığı Habercilik ve köse yazılannın yazımı aşağıda sıralanan istemli sınırtamalara uymalıdır: 1. Haber yazımının temel kuralı, bikjileri en doğru ve samimi biçimde vermektir. 2. Haber yazılırken muhabirin kişisel görüşleri haberin içinde kesinlikle yer almamahdır. 3. Bir haberi değertendirirken bunun propaganda amaçlarryla kullanılabileceği olasılığı hiçbir zaman akıldan çıkanlmamalıdır. 4. Kişilere yöneltilecek eteştiri, ancak olayla doğrudan Ilgili kişilerle sınırlandınlmalıdır. 5. Köşe yazılarında bilinçli olarak gerçekler saptınlarak yapılan parhzanlık, gazetecilik ruhuna büyûk zarartar verir. III. Köşe Yazılannın İlkeleri Bir köse yazısında yapılan yorumlar, yazann kendi kişisel, içten görüşlerini ve inançlannı yansıtmalı, bir övgü haline getinlmemelidir. Daha da öte, bir köşe yazısı yazarken görüşlerini dile getirme olanağı bulamayanlann sözcûsü olunduğu hiçbir zaman akıldan çıkanlmamalıdır. Bu alanda bir gazetenin kamu organı olma rüteiiği en iyı biçimde korunmalıdır. -.*-ı IV. Tarafsızlık Bireyin onuru, diğer kişilik haklan gibi korunmalı ve buna saygı duyulmalıdır. Eleştinye uğrayanlara kendilerini savunma hakkı verilmelidır. Yazının yanlış olduğu ve düzeltilmesi gerektiği konusunda bilgi alınması durumunda da yapılan yanlış hemen düzettilmelidir. V. Hoşgörû Demokrasinin temel ilkeierinden biri, bireysel görûş ve karşı görüş belirtme özgüriûğünü içermektedir. Bu ilke, gazetelerin redaksiyonlanna açık bir biçimde yansıtılmalıdır. Gazetenin, görüşterine ters düşen görüşlere. desteklediği görüşlere ayırdığı kadar yer ayırması hoşgörüyü yansıtr ve demokratik gazetelerin temel karakteridir. n e Büyükçekmece Koyu'na hâkim yamaçlarda; çagımızın gerektirdiği butün konfor olanaklarını sunan, modern kent planlamalannın iyi örneklerinden biri yükseliyor... Sinanoba Konutlan... Imltk loi»:ı 760.000 m2 yeşil alan içinde, toplam 3697 daıre ve 210 bahçeli evden oluşan Sinanoba Konutlan; 50 m. eninde, 2.5 ktn. uzunluğunda özel kıyı şeridine sahiptir. Değişik begeni ve ihtiyaçlara göre, değişik tip ve büyüklüklerde konutlar sunar. Sinaoba Konutlan. değişik butçelere uyum sağlayacak ödeme koşullarını da seçiminize bırakmaktadır. Yakın geleceğin en seçkin kentinde yuvanızı seçmek için, gelin Emlak Bankası'na. bu fırsatı değerlendirin. Emlak Bankası güvencesiyle 4.240.000 TL* den başlayan taksitlerle Yuva Kredisi de kullanabilir ve kira yerine eviniıin taksitlerini ödersiniz. l i ı m 0 l l ü r İSTANIUUSİNANOBA KONUTLARI İÇİN MÛftACAAT CMIM PHOjOERI PHZMIAM* VE M71} MUDIM.UÜJ . 9.1, 176 M34/ 176 54 *l • AMara tofp Em*>«to-Soos Of» W 9 f«j 1)0 4S 45 (3CS-3Oİ)/ 132 19 26 • k n t & * c Emlak Poz Saaı Ofy TeL 9 tSI) 3t 07 54 9(1,00*557/5723229 LTJOK goniay'nm ym hzmar Aİ.0 EMLAK Itt 25 25- AtO EMLAK, &<** knlası Konıdon hddundn dc bdp ofaMmena çn EMLAK BANKASI K O N U T , E M L A K B A N K A S I ' N I N U Z M A N L I K A L A N I D I R VI. Yönlendlrme, Sorumluluk ve Onur Gazetelerfe diğer ticari kuruluşlar arasmdaki temel fark, gazetelerin habercilik ve köşe yazariıklannda kamu üzerinde büyük etkileri olmasıdır. Kamu, gazetelere, ana bilgi kaynağı, aynı zamanda da olaylar ve sorunlara bakış açısı ve yargısını yönlendiren bir teme/ olarak gereksinme duyar. Işte, gazetecilik kuruluslannın kamu kişilikleri ve gazetecilertn özel statülertnin aynmı bundan doğar. Gazetecilertn kendi sorumluluk ve onurtannın bilincinde olmalan, toplumsal statülerinin sağlamlığı için temel önemdedir. Bu iki noktaya her bir gazeteci tarafından dikkatie uyulması gerekir. VII. Terblve Gazetelerin, kamu görüşlerini etkilemesi nedeniyle terbiyeye büyük önem vermeleri gerekir. Terbiye standardı, yukanda sözü edilen ilkelere bağlı kalmakla elde edilebilir. Gazeteler ve gazeteciler, bu ilkelere uymadıkları takdirde kamunun tepkisiyle karşılaştıklan gibi diğer gazeteler ve gazeteciler tarafından da eleştirilirter, sonunda da çalışamaz hale gelirier. Bu nedenle Nihon Şimbun Kyokai'nin bütün üyeleri, yüksek bir ahlak standardına uymalı, ahlaki birlikteliklerini korumalı ve habercilikte ve gazete yapımcılığında birbirlerine yardımcı olmalıdıriar. Böylece de birlik, 'gazetecilik ilkeleri'ne uyarak Japonya'nın demokratikleşmesini hızlandıracak ve güvence altına alacak, buna paralel olarak da Japon gazetelerini dûnya standarOarına yükseltecektir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle