Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 4 KASIM 1991
Prof. Fişek, Kendini Ulke
Hocamız Nusret Fişek, tüm yaşamı boyunca, büyük bir özveri göstererek,
Türk insanının en doğal hakkı olan ve devletinden her zaman beklediği
üstün düzeyde sağlık hizmetlerini satın almadaki en geçerli, çağın
gelişmelerine uyumlu olarak dinamik aşama gösteren en etken sistemi,
engin bilimsel yeteneği, insan yaşamı ve onuruna olan sarsılmaz saygısı ile
bulmaya çalışmış ve bu konuda savaşmıştır.
Prof. Dr. KAZIM TÜRKER
acımasız baskısı altında inleyen sıradan va-
tandaşımızın olmayacak, buna karşın kısa
sürede köşeyi dönme kurallannı sıkı bir şekil-
de uygulayarak 1980'den sonra para babası
olanlar bu hizmetten yararlanacaklardır.
Çünkü bu kurumlar, sağlık hizmeti vermenin
ötesinde maddi kazanç sağlamayı daha ön
planda tutmaktadırlar. Kamuoyunda, özel-
likle basın ve yayın organlan aracılığı ile bu
gibi kurumlann verdiği Batı örneği sağlık hiz-
l i b l k l l k d B ö lmetleri abartılarak anlatılmaktadır. Böylece dan zaman zaman bizlere şaka yolu ile de olsa
vatandaş, bu kurumlara kendini başvurma
durumuna getiren hastalıklann, başlangıçta
çok daha kolay tedavi edilebilir sorunlardan
kaynaklandığını bilememekte ve bu gibi basit
sağlık sorunlannın tedavisinin ve daha büyük
sorunlara neden olmadan giderilmesinin ilk
basamak sağlık hizmetlerinin ağırlık kazan-
ması ile olasıhğını bilmemektedir. Hocamızın
yıllarca üzerinde durdugu konu budur. Bu
hizmetin verilmesinde "pratisyen hekimlik"
kurumunun en etken şekılde işletilmesi ve bu
tıp dalının kurumsallaştınlması ve bir pratis-
yen hekimlik uzmanlığının oluşturulmasıru
yıllar öncesi savunmuştur. Miman olduğu 224
sayılı "Sağlık Hizmetlerinin Sosyalizasyonu
Yasasf "nda öngörülen yöntem, hizmetin peri-
ferden başlaması ve merkeze doğru kayması
ler kurmak ve böylece sağlık hizmetlerimiz
gelişıyor demek ne ölcüde geçerlidir, bu konu
tartışmaya açıktır. Kaldı ki, devlet bu tür sağ-
lık kurumlannı başan ile yapabilmektedir.
Ülkemizde bunun örnekleri vardır. Kardiyo-
vasküler hastalıklarda üstün düzeyde hizmet
veren Yüksek thtisas Hastanesi, Haydarpaşa
ı... Bun-
Hocamız Prof. Dr. Nusret Fişek'i bir yıl önce
yitirdik. Türk hekimleri olarak, büyük lideri-
mizin görüş ve düşüncelerini, Türk insanının
sağlığı ve mutluluğu için tüm yaşamı boyunca
verdiği savaşlan, bilimin süzgecinden geçiril-
miş ve ülkemizin sosyo-ekonomik koşullanna
en uygun sağlık planlamalannı her zaman göz
önüne alacak ve günün koşullanna göre daha
da geliştirerek gelecek kuşaklara aktaracağız.
Buna zorunluyuz. Zira geçen bir yıl içinde sağ-
lık sistemimizde hiç bir ilerleme olmadığı gibi
tüm kurum ve kuruluşlan ile daha da geriledi-
ği ve çağın çok gerisinde kaldığı gerçeği ile
karşı karşıyayız.
Nusret Hocanın aramızdan aynlışından
sonra sağlık sorunlannda neler değişti? Hangi
somut ilerlemelere tanık ojduk? Bu sorulann
yanıtı onun, tamamen bilimsel ve matematik
kurallar dikkate alınarak yapılmış planlama-
lannın, yetkililerce dikkate alınmadığının
kanıtı olacaktır. Büyük sağlık kurumlanmn
polikliniklerinde vatandaşın çilesi artarak
sürmektedir. Işçi Sigortalan, Bağ-Kur gibi
kurumlar vatandaşın sağlık harcamalannı
ödeyemez durumdadırlar. Vatandaşın satın
aldığı sağlık hizmetlerinin etkenliğini ölçme
diye bir kavram kimsenin aklına gelmemekte-
dir. Sağlık hizmetlerinin periferden başlaması,
başka bir deyimle ilk basamak hizmetleri, ya-
kışır olduğu yeri bulamamış, hatta gerilemiş-
tir. Parası olan hizmeti satın almakta bir
güçlük çekmemekte, hatta apse'sini deldirmek
ıçin dış ülkelere gidebilmekte, ancak bütün
yük emekli, dul, yetim, işçi, köylü, memur gi-
bi. siyasilerin "ortadirek" diye adlandırdıkla-
n, ülkemizin çoğunluğunu oluşturan
vatandaşlanmızın sırtıııa binmektedir. Eko-
nomik enflasyon tüm hızı ile devam etmekte-
dir. Son yıllarda sağlık hizmeti verme Numune Hastanesi ve daha başkalan..
gerekçesi ile birçok vakıf ve özel sağlık kurum- lan devletimiz ve bu ülkenin yetıştirdiği değer-
lan oluşturulmaktadır. Bu kurumlardan li uzmanlanmız büyük bir özveri ile çahşıp
hizmet satın alma, hiç bir zaman enflasyonun oluşturmuşlardır. Bunlar ulke düzeyinde yine
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Dubrovnik'e Nasıl Kıyılır?Dubrovnik yanıyor! Sırp topları, ucakları bu güzel kenti, bu
tarihsel kenti bombalıyor! Dubrovnıkte açlık başlamış, halk ne
yapacağını şaşırmış. Günlerdir duyduğumuz haberler böyle...
Dubrovnik'e Osmanlılar bile kıymamıştı. Eski adıyla Raguza
olan bu kıyı kenti yüzyıllarca bağımsız bir dükalık olarak yaşa-
mış. Sağlam kalesiyle her saldırıya karşı koymuş. Osmanlı
devleti Vıyana kapdanna kadar gitmiş, ama Raguza'yı bir yana
bırakmış, yalnızca belli bir haraç almakla yetinmiş.
Otuz yıl önce Dubrovnik'te Ekselsiyor Oteli'nde iki gün kalmış-
tım. Birkaç gazeteci arkadaşla birlikte: Müşerref Hekimoğlu,
Mustata Yücel, Vura) Vahit ve örsan öymen'le...
O gezi dönüşünde yazdığım gezi notlarını okuyorum:
'öğleden sonra yola çıktık. Bosna dağlarını aştık Buralan
bakımsız, kıraç topraklar. Daracık dağ geçitleri, uçurumlar...
Karşıdan gelecek kamyona verecek yol yok. Gerilemek, genişçe
bir yer bulmak gerek Sert dağlar, yüksek tepeler. Denizden tam
2000 metre yüksekteyiz. Birdenbıre Adriyatik göründü. Orhan
Veli'yi hatırladım. 'Birden denizi göreceksin-Sakın şaşırma.'
Denizi görmek başka! Hele girintili çıkıntılı Adrıyatik'i. 2000 met-
reden denize doğru inmek çok zevkli. Daracık yollardan kaya
kaya denize ulaştık Kıyıda tarihi bir kasaba, turistik bir şehir
olan Dubrovnik var Burada pazar gününü dinlenmekle geçirece-
ğiz. Ziyaret yok, gezme yok, konuşma yok. Deniz ve dinlenme
var sadece"
İyi ki doner dönmez izlenimlerimi yazmışım! Şimdi okurken
kertdimi o günlerde duyar gibiyim. Şöyle sürdürmüşüm:
"Ekselsiyor Oteli zengin turistlere mahsus Bu yüzden de yan
yanya boş. Üstelik bu yıl fiyatları bir misli bindirmişler. Bir kişi-
lik odanın fıyab 6 bin dinar, yani 10 dolar Saraybosna da tanıstı-
ğım Belçikalı aile oda komşum uzun uzun pahalılıktan dert
yandt. "Güzel yeıier, ama çok pahalı. bilsem buraya gelmez,
Italya'ya giderdim" dedi. Odam, Adriyatik'e bakıyor önüm plaj.
Karşıda küçük bir ada var: Lokrum Bizim Kaşıkadası ndan biraz
büyük. Baştanbaşa çam. Kayıklarla gidiliyor. Tam âşıklar için!
Akşamüstü korkunç bir yağmur başladı. Bu da bizim şansımız!
Yağmura rağmen Dubrovnik'te biraz dolaştık. Zaten Dubrovnik
demek, kıyıdaki ortaçağ kalesi demek. Tarih boyunca Dubrovnik
hep bağımsız yaşamış. Osmanlılar bu güzel kaleye hiç dokunma-
mışlar. Kale sonradan restore edilmiş, turistik bir yer haline
getirilmiş. Yaz aylarında üyatro, opera ve müzikfestivalleri yapı-
lıyor. Ortaçağ dekorları önünde oynanan bir Hamlet'i düşünün!
Dubrovnik'in özellikleri tarife gelir gibi değil. Kale içinde dar
sokaklar. caddeler. Her yer tıklım tıklım Yerli-yabancı turistler
hep bu caddede. En güzel kadınlar. Turistik eşya satan cicili
bicilı dükkânlar."
'Bir masal kenti' demişim. Kaleyi gezmemiz, Mustafa Kemal'-
in ülkesinden geldiğimizi duyan manavın verdiği armağan
meyveler. Saatlerce deniz ve kumsal sefası ..İki gün sonra da
Hırvatistan'ın başkenti Zagreb'e gidişimiz...
Bakın neler yazmışım Zagreb ve Hırvatlar konusunda:
"Hırvatistan'ın 3 milyona yaklaşan nüfusu var. Zagreb'de ya-
nm milyon insan yaşıyor. Batlı bir ülke burası, hiç bir zaman
Doğulu olmamış. Daima Batı uygarlığmın bir parçası olmuş. Hır-
vatlar eskiden Karpatlar'ın gerisinde yaşayan bir Slav kabilesiy-
miş. Avarların saldırılarını önlemek ıçin Bizans imparatoru
tarafından bu topraklara getirilmişler. Hırvat devleti ancak 9.
yy'da ortaya çıkmış. Italyanlarla ve Bizanslılarla yakın temasta
bulunan Hırvatlar hızla gelişmişler. Denize ulaşmak isteyen
Macar Arpad hanedanı bu genç Slav devletinin gelişmesini önle-
miş. Macarlar, Hırvatistan'ı ellerine geçirmişler, ama Hırvatlar
iç işlerini hep korumuşlar.'
Bir süre Osmantı yönetiminde kalan Hırvatiar, Karlofça Anlaş-
masrndan sonra Avusturya devletine bağlanıriar. 1918'de de
Yugoslavya krallığının bir parçası olmuşlar. O gün bugün Sırplar-
la çekişmeye başlamışlar Şöyle yazmışım 30 yıl önce:
"Aynı soydan gelmekle birlikte Hırvatlarla Sırplar arasında
büyük farklar var. Bir kere Sırplar Ortodoks, Hırvatlar ise Kato-
lik. Kültürlerı de değişik. Yazıları tamamen farklı. Hırvatlar Latin
harflerini kullanıyor, Sırplar Kiril alfabesini. Sırplar Ruslann etki-
sinde kalmış. Hırvatlar ise Italyanların ve Avusturyalılann. Tarih
boyunca Hırvat toplumu bilgili ve uyanık, Sırptoplumu iseçoğun-
lukla çKtçilikle uğraşan bilgisiz bir kitle Iktisadi çikarlar da bu
iki ulusu birbırinden ayınyor Hırvatlar bağımsız bir devlet olmak
tstiyorlarsa da buna bir türlü ulaşamıyorlar."
Bugün kanlı bir biçim alan Sırp - Hırvat çekişmesi bakın yeni
bir olay değil. Tarihin derinliklerinden bu yana sürüp giden bir
düşmanca anlaşamamazlık...
Bombalar altında yanan Dubrovnik'i TV'lerde izlerken otuz yıl
öncenin anılarına döndüm. Bağnazlıklar 21. yüzyılın eşiğinde
bile insanları birbirine düşman ediyor. Yalnız Yugoslavya'da da
değil. 'Uygar' dediğimiz Avrupa'nın, daha doğrusu dünyanın her
yerinde...
devlet eliyle rahatlıkla çoğaltılabılir. Bunun
için özel sektör, vakıf adı ile kazanca yönelik
sağhk kurumlan girişimi, ülkemizin sosyo-
ekonomik koşullan ile bağdaşmaz. Hocamı-
zın sağlık sistemimize en önemli ve belki de
başta gelen bir başka katkısı, toplum hekimli-
ğini ve konıyucu hekimlik dallannı uzmanlaş-
tırmasıdır.
Türkıye'de son bir yıl içinde Sağlık Bakanlı-
ğının etkenliklerinde ilginç gelişmelere tanık
olduk. Temel Sağlık Hizmetleri başlıklı bir ya-
sa çıkanldı. Hiç bir işlerliği olmadı. Genel
Sağlık Sigorta sistemi diye sırf reklamı.için
miıyonlar sarfedilen şirişim sonuçsuz kâldı.
Genişletilmiş Sağlık Şurası diye önceden ödül-
lü ve diplomalı bir toplantı yapıldı. sonuç yok.
Milyonlara mal ölan ve ülkemiz gerçeklerini
yansıtan ve Hocamızın yıllardan beri önerile-
rinin büyük bir kısmıru kapsayan "Price
Waterhous"un raporu halen sümen altında
bekliyor. Sağlıkla ılgili birçok bilimsel ve ida-
ri, uluslararası toplantılara, dostluk akrabalık
ilişkililerine dayanılarak konulara uzaktan
yakından ilgisizliği ve cehaleti herkesçe bili-
nen aynı kişiler gönderilmekte ve ne acıdır ki
bunlann yetersizliği başka yabancılar tarafın-
d bil k l il d l
yansıtılmaktadır. Hekimlerimizin, özellikle
büyük bir özveri ile çalışan, en çok saygı duy-
mamız gereken pratisyen arkadaşlanmızın
içinde bulunduklan sosyal ve psikolojik bas-
kılann giderilmesi ve onurlu görevlerinin
önemini arttıracak hiç bir girişim olmamış,
âdeta terk edilmişlerdir. Bunun yanında göste-
rişli törenler, ödül alışverişleri, plaket transfer-
leri, yeme-içme, pahalı reklamlar, ekranda
boy göstermeler tüm hızı ile devam etmiştir.
Hocamız Nusret Fişek, tüm vaşamı boyun-
ca, büyük bir özveri göstererek. Türk insanı-
nın en doğal hakkı olan ve devletinden her
zaman beklediği üstün düzeyde sağlık hizmet-
lerini satın almadaki en geçerli. çağın gelişme-
lerine uyumlu olarak dinamik aşama gösteren
en etken sistemi. engin bilimsel yeteneği, insan
şeklindeydi. Biraz önce sözünü ettiğimiz peri- yaşamı ve onuruna olan sarsılmaz saygısı ile
ferde tedavisi olanaksız hastalıklar ıçin vakıf- bulmaya çalışmış ve bu konuda savaşmıştır.
lar ve özel sektör aracılığı ile gelişmiş hastane- Üzülerek belirtmek isteriz ki aralannda para-
ler kurmak ve böylece sağlık hizmetleriiz sal gücü bilimselliğin üstünde tutan hekimliğisal gücü bilimselliğin üstünde tutan. hekimliği
sadece usta-çırak ılişkısı düzeyinde gören,
günlük çalışma sürecinin büyük bir kısmını
meslek dışı uğraşılarına ayıran bir kısım mes-
lektaşlanmız da, onun miman olduğu sağlık
sistemlen ve düzenlemelerine karşı çıkmıştır.
Bunun çok acı örneklerine fakülte kurullan
toplantıîannda tanık olmuşuzdur. Miman ol-
duğu 224 sayılı "Sağlık Hizmetlerinin Sosyali-
zasyonu Yasasf'na karşı bu kimselerin
acımasız eleştirılerini unutmak mümkün de-
ğildir.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Baş-
kanı olarak, sağlık konulannı anlatmak iste-
ğimiz siyasal parti başkanlannı ziyaret
programlarımız çerçevesinde ünlü bir partı
başkanı ile olan konuşmamız son derece il-
ginçtir. Hocamız konuşmanın bir yerinde
parti başkanına, her zamanki açık, içten tok-
sözlülüğü ile "Sayın Başkan, biliyormusunuz,
benim müsteşarlık görevımden alınmam sizin
başbakanlığınız dönemine rastlar" dedi. Baş-
kanın bu sataşmaya yanıtı çok daha ilginçti.
Aynen şunlan söyledi: "Hocam, Nusret Fişek
olarak size olan saygım sonsuzdur. Sizin müs-
tesarlık görevinizin son bulmasının benim
başbakan olduğum döneme rastladığı da doğnı-
dur. Miman olduğunuz 224 nolu yasanın
iptali için bizim dönemimizde pek çok kimse
başvuruda bulunmuştur. Bunlann arasında
ülke düzevinde ad yapmış meslektaşlannız da
vardır. Ben bu başvuruda bulunanlara herde-
fasında, bu yasanın alternatifıni bulup getirin.
sonra konuyu gündeme getirelim. dedim.
Ama kimse bizim dönemimizde hatta bizden
sonra da böyle bir alternatifi getiremediler. Bi-
naenaleyh (siyasi lider bu deyimi çok sık
kullanır) bu yasa halen geçerli ve yürürlükte-
dir. Kişilerin saygınlığını arttıran, onlann
yarattığı ölmeyen ve kuşaklar boyu devam
eden eserleridir."
Yakalandığı amansız hastalıkla yaşam sa-
vaşı sürdüren bu büyük insanın, ülkenin sağ-
lık sorunlan ve meslektaşlanrnızın dertleri ile
uğraşılannı. ruhunu teslim etüği son ana ka-
dar devam ettirmesi herkesin yapamayacağı
başlı başına bir özveridir.
Kişilikli, yüreği insan sevgisi ile dopdolu,
halkımızın en büyük sağlık emekçisini, lideri-
miz Prof. Dr. Nusret Fişek'i biz hekimler çok
iyı tanınz. Onu, sıradan insanımız da çok iyi
tanımalıdır. Bugün başkentimizde. Büyükşe-
hir Belediye Başkanlığının kadirşinas bir
davranışı ile onurlu adının. onun yıllarca hiz-
met götürdüğü Refık Saydam Merkez Hıfzıs-
sıhha Enstitüsü ile Kurtuluş Parkı arasmdaki
caddeye verilmesi ve bu caddeden geçen va-
tandaşlanmızın "Prof. Dr. Fişek Caddesi"
adını görüp. "kimdi bu profesör" diye sorma-
lan önemli bir olaydır. Böyle bir soruyla karşı-
laşüğımızda biz hekimler: "Sizlerin sağlıklı ve
onurlu yaşamamız için kendi sağlığını hiçe
saymış ve kendini sizlere adamış, ünlü bir ya-
zanmızın onu tanımlamak için bulduğu en
uygun deyimiyle. bir kalpaksız kuvav-ı milli-
yeciydi"' diye yanıtlayacağız. Hocamız Prof.
Fişek'i ölümünün birinci yıl dönümünde her
zamandan daha çok anyor ve ıçten saygıla-
nmla anıyorum.
ANKARA 10. SULH CEZA
MAHKEMESİ
Sayr. 1991/901 Es.
3167 sayılı kanuna muhalefet suçundan sanık olup Kayseri, Fela-
hiye Nuf. Kay. Aakara'da Siteler Ferudun Çelik Mah. Bahçelerarası
Cad. 114/C'de oturan Nurettin ve Hitabe'den olma 1959 Doğ. KÂ-
ZIM KOKUNDU'nun hakkındaki 20.000 lira para cezası ile 2000 lı-
ra yargılama giderinin ilam müteakip 7 gün içinde başlamak üzere
en geç 10 gün içinde yetkili mercilere yatınp makbuzu mahkememize
ibraz etmesi, aksi takdirde ve suçun oluşumu halinde TCK'nın 119.
maddesine göre 1/2 oranında arttınmla hüküm kurulacağı ilanen tebliğ
olunur. 18.10.1991
Basın: 39972
VEFAT
tlter-Yılmaz Ayata, Gülter-Savaş Kolankaya, Ayşe-Hülagü Bulguç, Figen-Cahit Gülsen ile
Münevver-Mevlüt Şahin'in babaları; Saran Korcan, Selin, Zeynep, Kutan, Çiçek, Melih
ve Bleda'nın sevgili dedeleri; Zekiye Gülsen'in kıymetli eşi
Emekü Hv. Püot Alb.
AHMETGUIJSEN2 Kasım 1991 tarihinde vefat etmiş, 3 Kasım 1991 günü Lapseki'de toprağa verilmiştir.
Ruhu şad olsun
AİLESİ
M
E
ar
G
: v
m
••
U 2
B
ı n
ar
.el
ak
1 Z 1
a'
Y
ı n!
n
d
e
ak
r i
İŞTANBUL
SİNANOBAKONUTLARI
CCJMH1JRİYFFTE/V
OKURLARA...
OKAYGÖmNSÎN
Önce Okurlar İçin...
G azetecilik, ağır toplumsal sorumluluk ve işleviyle
zaman içinde gelişirken, temel ilkeleri daha da
saydamlaştı. Bazı özelüklerin daha çok vurgulanması gereği
ortaya cıkti. Basın özgüriûğünûn en sorumlu kullanımının
gazete ve gazeteci için birincil görev olduğu, ama bu
özgürlüğün asıl sahibinin okuyucu, halk 'olduğu da hep
vurgulandı. Gazeteciliğin temel ilkeleh çeşitli ülketerde, o
ülkenin özgül koşullanna göre ahlak kurnllan biçiminde
yazıya, ortak metinlera, bildirgelere döküldü. Bu kurallann
yorumu da koşullara göre değişti, tartışmalara yol açü. Ancak
mesleğin onuruna, halkın haber alma özgüriüğüne sahip
çıkmaya çalışan gazetedler, belki de okurlara şunu çok iyi
anlatamadılar: Bu kurallar okurtann sağlıklı haber almalan
içindir; bu kurallar okurtann yantttılmaması içindir; bu kurallar
önce okurlar içindir.
Bu köşede zaman zaman çeşitli ûlkelerin basın kuruluslannın
yayımladığı temel ahlak kurallanndan örnekler yayımladık. Bu
kez de bir örnek vermek istiyoruz. Aşağıdaki metin Japon
Gazeteciler Birliği tarafından 1946 yılında kabul edilmiş, halen
de yürürtükte. Okurtann, gazeteleri ve gazetecileri ayırt
etmeleri için bu da bir ışık olabilır. Nihon Şımbun Kyokai'nin
(Japon Gazete Sahipleri ve Editörleri Birliği) 1946"da aldığı
karartar:
Gazetecilik Yasas;
Japonya'nın demokratik ve banşsever bir ülke olarak yeniden
yapılanmasında, gazetelertn ûstleneceği rol çok önemlidir. Bu
misyonun en hızlı ve mümkün olan en etkili bir biçimde
hayata geçirilebilmesi için bütün gazetelerin çok yüksek bir
ahlaki standarda uymalan, mesleğin prestijini yükseltmeieri
ve fonksiyonlannı da tam anlamıyla yenne getumeleri
zorunludur.
Misyonlannın öneminin bilincine varmış olan Japonya'nın
günlük, demokratik gazeteleri, büyük bir bağlılık ve içtenlik
ruhu içinde Nihon Şımbun Kyokai'nin düzenlediği bir
toplantıda buluşarak manevi yasa olarak Gazetecilik )fasası'nı
benimsediler; bu yasaya büyük bir içtenlikle uymaya da söz
verdiler.
Gazetecilik Yasası, özgüriûk, sorumluluk, hakkûniyet ve
terbiye ruhunun altını çizerken, sadece köse yazartan ve
muhabirter için değil, aynı zamanda da gazetecilik işiyle Ugisi
olan herkese belli bir standart getiıiyor.
I. Basın Özgüıiüğü
Basın, habercilikte ve köşe yazartığında, kamu çıkarlanna ters
dûşülmemesi şartıyla ve yasalann açıkça yasakladığı
durumlann dışında tam anlamıyla özgür olmalıdır. Basınm
haklan, insanoğlunun hayati haklan olarak savunulmahdır.
II. Haberclllk Alanlan ve Köşe Yazarlığı
Habercilik ve köse yazılannın yazımı aşağıda sıralanan istemli
sınırtamalara uymalıdır:
1. Haber yazımının temel kuralı, bikjileri en doğru ve samimi
biçimde vermektir.
2. Haber yazılırken muhabirin kişisel görüşleri haberin içinde
kesinlikle yer almamahdır.
3. Bir haberi değertendirirken bunun propaganda amaçlarryla
kullanılabileceği olasılığı hiçbir zaman akıldan
çıkanlmamalıdır.
4. Kişilere yöneltilecek eteştiri, ancak olayla doğrudan Ilgili
kişilerle sınırlandınlmalıdır.
5. Köşe yazılarında bilinçli olarak gerçekler saptınlarak
yapılan parhzanlık, gazetecilik ruhuna büyûk zarartar verir.
III. Köşe Yazılannın İlkeleri
Bir köse yazısında yapılan yorumlar, yazann kendi kişisel,
içten görüşlerini ve inançlannı yansıtmalı, bir övgü haline
getinlmemelidir. Daha da öte, bir köşe yazısı yazarken
görüşlerini dile getirme olanağı bulamayanlann sözcûsü
olunduğu hiçbir zaman akıldan çıkanlmamalıdır. Bu alanda
bir gazetenin kamu organı olma rüteiiği en iyı biçimde
korunmalıdır. -.*-ı
IV. Tarafsızlık
Bireyin onuru, diğer kişilik haklan gibi korunmalı ve buna
saygı duyulmalıdır. Eleştinye uğrayanlara kendilerini savunma
hakkı verilmelidır. Yazının yanlış
olduğu ve düzeltilmesi
gerektiği konusunda bilgi
alınması durumunda da
yapılan yanlış hemen
düzettilmelidir.
V. Hoşgörû
Demokrasinin temel
ilkeierinden biri, bireysel görûş
ve karşı görüş belirtme
özgüriûğünü içermektedir. Bu
ilke, gazetelerin
redaksiyonlanna açık bir
biçimde yansıtılmalıdır.
Gazetenin, görüşterine ters
düşen görüşlere. desteklediği
görüşlere ayırdığı kadar yer
ayırması hoşgörüyü yansıtr ve
demokratik gazetelerin temel
karakteridir.
n e
Büyükçekmece Koyu'na hâkim
yamaçlarda; çagımızın gerektirdiği
butün konfor olanaklarını sunan,
modern kent planlamalannın iyi
örneklerinden biri yükseliyor...
Sinanoba Konutlan...
Imltk loi»:ı
760.000 m2
yeşil alan içinde,
toplam 3697 daıre ve 210 bahçeli
evden oluşan Sinanoba
Konutlan; 50 m. eninde, 2.5
ktn. uzunluğunda özel kıyı
şeridine sahiptir. Değişik
begeni ve ihtiyaçlara göre, değişik
tip ve büyüklüklerde konutlar
sunar.
Sinaoba Konutlan. değişik
butçelere uyum sağlayacak
ödeme koşullarını da seçiminize
bırakmaktadır. Yakın geleceğin en
seçkin kentinde yuvanızı seçmek
için, gelin Emlak Bankası'na.
bu fırsatı değerlendirin.
Emlak Bankası güvencesiyle 4.240.000 TL* den başlayan taksitlerle
Yuva Kredisi de kullanabilir ve kira yerine eviniıin taksitlerini ödersiniz.
l i ı m 0 l l ü r
İSTANIUUSİNANOBA KONUTLARI İÇİN MÛftACAAT
CMIM PHOjOERI PHZMIAM* VE M71} MUDIM.UÜJ
. 9.1, 176 M34/ 176 54 *l
• AMara tofp Em*>«to-Soos Of» W 9 f«j 1)0 4S 45 (3CS-3Oİ)/ 132 19 26
• k n t & * c Emlak Poz Saaı Ofy TeL 9 tSI) 3t 07 54
9(1,00*557/5723229
LTJOK goniay'nm ym hzmar Aİ.0 EMLAK Itt 25 25-
AtO EMLAK, &<** knlası Konıdon hddundn dc bdp ofaMmena çn
EMLAK BANKASI
K O N U T , E M L A K B A N K A S I ' N I N U Z M A N L I K A L A N I D I R
VI. Yönlendlrme, Sorumluluk
ve Onur
Gazetelerfe diğer ticari
kuruluşlar arasmdaki temel
fark, gazetelerin habercilik ve
köşe yazariıklannda kamu
üzerinde büyük etkileri
olmasıdır. Kamu, gazetelere,
ana bilgi kaynağı, aynı
zamanda da olaylar ve
sorunlara bakış açısı ve
yargısını yönlendiren bir teme/
olarak gereksinme duyar. Işte,
gazetecilik kuruluslannın kamu
kişilikleri ve gazetecilertn özel
statülertnin aynmı bundan
doğar. Gazetecilertn kendi
sorumluluk ve onurtannın
bilincinde olmalan, toplumsal
statülerinin sağlamlığı için
temel önemdedir. Bu iki
noktaya her bir gazeteci
tarafından dikkatie uyulması
gerekir.
VII. Terblve
Gazetelerin, kamu görüşlerini
etkilemesi nedeniyle terbiyeye
büyük önem vermeleri gerekir.
Terbiye standardı, yukanda
sözü edilen ilkelere bağlı
kalmakla elde edilebilir.
Gazeteler ve gazeteciler, bu
ilkelere uymadıkları takdirde
kamunun tepkisiyle
karşılaştıklan gibi diğer
gazeteler ve gazeteciler
tarafından da eleştirilirter,
sonunda da çalışamaz hale
gelirier. Bu nedenle Nihon
Şimbun Kyokai'nin bütün
üyeleri, yüksek bir ahlak
standardına uymalı, ahlaki
birlikteliklerini korumalı ve
habercilikte ve gazete
yapımcılığında birbirlerine
yardımcı olmalıdıriar. Böylece
de birlik, 'gazetecilik ilkeleri'ne
uyarak Japonya'nın
demokratikleşmesini
hızlandıracak ve güvence
altına alacak, buna paralel
olarak da Japon gazetelerini
dûnya standarOarına
yükseltecektir.