Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 KASIM 1991 DİZt-RÖPORTAJ CUMHURÎYET/7
52 GÜNLÜKİTTİFAKRUŞEN ÇAKIR
İttifakın aldığı yüzde 16.88 oy, bir patlamayı mı simgeliyor? Bu sorunun
cevabını siyaset bilimciler vermeye çalışıyor. Ancak bu oranda kimin ne
kadar hissesi olduğunu ortaya çıkarabilecek kimse yok. Öte yandan her
tarafın kendisini daha belirleyici göstermeye çalışacağı da kesin.
MÇP aynldı,RP selameteerdiHaftalık Yeni Düşünce gazetesinin 15
Kasım 1991 tarihli sayısının sünnanşeti
"tttifak Genişletüecek"ti. Aynı gazete, "It-
tifakn tşhamıtı genisletme formülü"nü de
şöyle sunmuştu: "Yeni bir siyasi parti ku-
rulacak; MÇP, RP, IDP Ue diger partiler-
den istifa edecek milletvekiHeri ve ittifa-
ka kablacak biitün gruplar bu partiye il-
tihak edecekler; yeni bir modelle teskilat-
lanacak olan bu partinin genel baskanlı-
ğına, herkesin Ü2crinde mutabık kalaca-
gı bir isim getirilecek; yeni bir programla
bir sonraki seçimJerde seçmen buzuruna
çıkacak olan bn genişletilmiş tabanlı itti-
fak partisi. iktkiara talip oUcak."
Kaderin garip bir cilvesi, Yeni Düşün-
06*11111 piyasaya çıktığı 15 kasım gilnü, iç-
lerinde gazetenin sahibi Erzurum Millet-
vekili Rıza MüftüogJu'nun da bulunduğu
19 MÇP kökenli RP milletvekili
"partüerinden" istifa ettiklerine dair di-
lekçelerini TBMM Geçici Başkanı Ali Rı-
za Septiogla'na sundular. Yozgat millet-
vekili Alpaslan Türkeş öncülüğündeki mil-
letvekilleri "sağdaki biitün kesimieri sem-
riyesi altına abbilecek yeni bir siyasi ohı-
sumun zeminini oluşturabilmek içtaı"
RP'den aynüp "bagımsız" kalmayı sectik-
lerini açıkladılar.
Fethullah Hoca'nın
öngörüsü
tttifakın dağılmasından sonra içinde ve
dışında yer alan pek çok kişi zaten böyle
bir gelişmeyi beklediklerini söylediler. An-
cak olayın topu topu 52 gün sürmüş ol-
ması yine de şaşırtıcı oldu.
Bu noktada hiç şaşırtnayanlara bir ör-
nek olarak M. Fethullah Gfilen verilebi-
lir. Türkiye'nin önde gelen Islami cemaat
önderlerinden biri olan Gülen, seçimden
iki gün önce Zaman gazetesinde yayımla-
nan röportajda Şemseddin Nuri'ye şöyle
demişti: "Eğer bu bir araya geliş, itilaf (ge-
çici birliktelik) değil de hakiki ve kendi
manasında ittifak olsaydı; taban belli bir
yere varıldıktan sonra ayrdığa şartlandı-
nlmasaydı, daha önce birbirleriyle kanlı
bıçakh oian kitleler bir araya gelecek, ara-
larında aşılmaz gibi görünen engel ve en-
gebelerin ne kadar basit teferruatlar oldu-
ğu idrak edilecek ve bilhassa genç nesil
birbiriyle sannaş dolaş olup bütünleşecek-
ti. Ancak ben bu itilaftan bu neticenin
doğmasını, üzülerek ifade edeyim ki bek-
leyemiyomm."
Fethullah Gülen'in aynı röportajda,
"Gaye barajı aşmak ve parbroentoya gir-
mektir. Daha sonra herkes kendi grubu-
nn kuracak ve kendi partisinin temsilcisi
olacak" şeklinde çok açık ve emin konuş-
masının kuşkusuz birinci nedeni; RP ve
MÇP'nin kendi misyonlannı, kadrolannı,
örgütlenmelerini değil değiştirmek, revi-
ze etmekten bile ürktüklerini bilmesiydi.
nadtnın önde gelen isimlerinden olan Yıl-
dınm, 30 bin civarındaki tercih oyuyla bu
konuda Türkiye beşincisi oldu. 79.200 oy
alan RP, 800 oy daha alabilseydi Yıldırım
milletvekili olacaktı. Böylece RP'nin se-
çim işlerinden sorumlu Gend Başkan Yar-
dımcısı Rıza Ulucak'ın TBMM*ye girme-
sini engelleyecekti.
RP camiasında infial yaratan olay üze-
rine Yıldınm kendini şöyle savunuyor:
"RP'nin 7 ve 8. sıradaki adaylan tercihe
çalıştı. Biz son iki gün yaptık. Aynca Rı-
za Uhıcak tek bir seçim gedsi bile vapma-
dı. Seçmen, yiizünü bile görmediği bir
adayı niye seçsin ki! Bir de şu van Oy sa-
yımında büyük haksızlıklar oldu. Ama
RP yönetimi ne itirazda bulundu, ne de
bizim itirazianmıza yardımcı oldu."
Kampanyanın hiç de sanıldığı gibi "bir-
lik ve beraberük ruhu" içinde geçmediği-
ne bir başka örnek; Konya 2. bölgeden
aday olup seçilemeyen eski MÇP Genel
Başkan Yardımcısı Şevket Bülent Yahni-
d'nin şu sözleri: "RP çok büyük maddi
Aralarmda Türkeş'in de bulunduğu MÇP kökenli 19 milletvekili RP'den istifa ettiklerini bildiren dilekçelerini TBMM geçici başkanı Ali Rıza Septioğlu'na vermişlerdi.
thtilaf, kampanyayla
başladı
tttifakı destekleyen yayın organlanrun
ve resmi demeçlerin çizmeye çalıştığı pem-
be tablonun aksine gelenek ve misyon
farklılıklarının yol açtığı sorunlar seçim
kampanyası süresince ciddi bir biçimde ya-
şahdı. Başta RP'nin "tulum" çıkarttığı
Kayseri olmak üzere birkaç seçim bölgesi
dışında ittifakı oluşturan partiler genellik-
le ayn ayn kampanya yürüttüler.
MÇP'üler, ittifakın Türkiye genelinde-
ki seçim kampanyasınm tarnşmasız bir bi-
çimde RP'nin hegemonyasında olmasın-
dan derin rahatsızhk duydular. Bu üstün-
lüğil delebilmek amaeıyla kendi adaylannı
"O, inançlanmızı Meclis'e taşıyacak",
"Oyiar Refah'a ülkücüler Meclis'e" slo-
garılanyla seçmene sundular. Bazı seçim
bölgelerinde MÇP kökenli adaylann re-
simlerinin yanında Türkeş'in resmi de ta-
şındı.
MÇP'nin inisiyatifi ele geçirme yolun-
daki çabalan da RP'lileri tedirgin etti. Bu
karşılıkiı rahatsızlıklar "tercih" uygulama-
smın varhğı nedeniyle kolaylıkla karşüıkh
güvensizlikJere dönüştü. Özellikle ittifakm
şansımn yüksek olduğu Iç Anadolu'da
çok sayıda aday, resmi olarak "ayıp" ad-
dedilen tercihe, "ötekilerin başvurdnfun-
dan emin olduklan için" başvurdular.
Bir tercih rekortmeni
Bu konuda en çarpıcı örnek Ankara 3.
bölgede ikind sıra adayı Yaşar Ytkbrun ol-
du. MÇP'nin Türk-tslam ülkücüleri" ka-
Aykut Edibalirlfönm bıraktığımız işitamamlayalımIslahatçı Demokrasi Partisi'nin eski
Genel Başkanı, RP Kayseri Milletvekili
Aykut Edibalı, RP-MÇP-IDP ittifakı'-
nın öyküsünü şöyle anlatıyor:
İttifak çalışmalannın tarihi bir hayli
eskidir. 1960'h yıllardan beri birlik ve
bütünleşme çalışmaları var. Ancak 1991
yüı ittifakının öncüsü sayılabilecek 1987
"Milli Partiler İttifakı" özlemi ve cahş-
malan bir hayli eskidir. Benim katılma-
dığım, 1960 sonrası arayış ve oluşumla-
n bir tarafa bırakacak olursak, 1970'ten
sonra başlayan bütün arayışlarda katkı-
mın bulunduğunu söyleyebilirim. Sayın
Bölükbaşı, Sayın Bozbeyli, Yılanlıoğlu,
Türkeş ve Erbakan'ın katıldığı çalışma-
lan "70 öncesi çaüşmalar" diye isimlen-
direbiliriz.
1987 Fazilet Misakı ve Milli Partiler
İttifakı çalışmalan, IDP'nin kuruluşu-
nun hemen ardından başlamıştır. Şöyle
ki, partimizin genel kongresinden son-
ra değerli dostum, MÇP eski Genel Baş-
kanı Yüanlıoğlu ile yaptığımız bütünleş-
me müzakereleri, Sayın Yılanlıoğlu'nun
çok ani bir şekilde parti genel başkanlı-
ğından bir emrivaki sonucu aynlmasıy-
la, sonuçlanmadan bitmişti.
Sayın Koç'un MÇP Genel Başkanı ve
Sayın Tekdal'ın RP Genel Başkanı ola-
rak bulunduğu 1985 yılında, iki eski ge-
nel başkana, ittifak önerimizi götürdüm.
Koordinatif işbirliği diye isimlendirdi-
ğim öneriler paketini Sayın Koç ve ar-
kadaşlan ile müzakere ettik. Sayın Tek-
dal ve arkadaşlan ise müzakere için mü-
sait görünmediler. Ve ittifak önerimize
bir cevap alamadık. Bu ikinci teşebbü-
sümüzde müspet sonuç alamayışımız,
teknik hatalanmız yanında, muhatapla-
nmınn olaya bir ittifak olarak değil,
ama bir iltihak olarak amlmaya müsait
ruh hali etki etmiştir samyorum.
1985 ve 86 yıllannda yaptığımız bu it-
tifak teşebbüsünden sonra, 87 yılmı ve
MÇP'nin başına Sayın Doğru'nun gel-
mesini beklemek gerekmiştir. Sayın
Doğru'nun, genel başkanlıktan sonra
amacının sağı bütünleştirmek olduğu
ifade edilince, kendisine yukanda anı-
lan, tarafımızdan hazırlanmış "Fazilet
3özleşmesi"ni sunduk. Böylece sağda
ciddi, tutarlı bir entegrasyonun temeli-
ni belirleyelim, çatısını kuralım isdedik.
Önerilerimiz kabul edilince, kısa sü-
Aykut Edibali
rede, Fazilet Misakı (Milli Partileri itti-
fakı) Sözleşmesi imzalandı, neşir ve ilan
edildi. Bütün milli partilere açık bir söz-
leşme niteliğindeki bu kolektif sözleşme,
Sayın Doğru ve bendeniz tarafından im-
za edilmesine rağmen o zaman RP'nin
başmda bulunan Sayın Tekdal tarafın-
dan imzalanmadı. Ve bu ittifak eleşti-
rildi. Sayın Tekdal'ın o zaman ifade et-
tiği görüşleri şu safhada belirtmekte ya-
rar görmüyorum. Ancak böylesi bir tep-
kinin muhafazakâr camiada hiç de hoş
karşılanmadığını hatırlıyorum. Üç lider
tarafından kurulması beklenen ittifak iki
liderin sorumluluğu altında bir süre yü-
rüdü, ancak o yaz başlayan referandum
sözleşmesini sunduk. Böylece sağda
ciddi, tutarlı bir entegrasyonun temelle-
rini belirleyelim, çatısını kuralım istedik.
Çalışmalan ile sayın liderlerin partileri-
nin başlarına dönmesi ve Sayın Doğru'-
nun çok ani olarak MÇP Genel Başkan-
lığı'ndan alınması, kurulan 87 ittifakı-
nın yürütülmesini imkânsız kıldı.
Mahalli seçimlerde de ittifakı yaşat-
mak mümkün olamadı. Bu bir umudun
yeşermesi idi. 87'den zamanımıza kadar
gönüllerde büyüdü, tomurcuklandı. Ge-
çirdiğimiz genel seçimler ve mahalli se-
çimler, Türk demokrasisinin çarpıklığı-
nı, sağlıksızlığını gösterdi. İttifakı, ak-
lın zarureti, vicdanın emri haline getir-
di. Nihayet 1991 ara seçimlerinde yeni-
den uyandı.
Üç lider arasında başlayan görüşme-
ler, varılan sonuçiar halkın umudunu,
bekleyişini ve heyecanını arttırdı.
Siyasi Paniler Kanunu ve ilgili mev-
zuat, halcsız ve gereksiz bazı yasaklar ge-
Kılli lttıf«K'ın kurucuaj üç liderin orta* yetki ve «oruoluluiu ile
mirakın iw-n«tl«rj.nın bir partide veya y«ni kurul»c«k bir partıde kesaliyle
temsil «diHMsa, Kunı»l«»"»«», genı9
l«til«Mİ, »illi ve manevt dejtrlere
b«ğlı hii«ıUniyet ••iıibl bütjn gurup ve v«tandaşlarLaızı.n ıttlftüc oluçusunda
yerlerini alaalarını »«41«y«e«i(, Turkiyenin »111i, aanevt ve billstel potan-
siyelini ttarekete £»çir«bileceK, Kodel. U»ul, Zaaanluu, .Projr««, Str«t«Ji,
sil, Yetki SorualuJuJc konuiarında yanı bir •ute.beJıat», bir protokole ih-
v-y«« duyul«aktadxr. Açıkladığıaız am«sl«rı g»rçekleştir»«iı U»ere, yeni bir
protokol hBzırlanaaauta ve gerej>irun yapılmaına karar verdik. 20.11.1891
Alparslan TURK2Ş
tirmiş, bu yasaklara göre seçim ittifakı
yapamazsınız, bir partiyi seçimde des-
tekleyemezsiniz. Bu yasaklann elbette
anlamı yok, ama hâlâ yaşıyor. Bir an
önce kaldırılmaları gerekli.
Parçalanan oyların bir yerde toplan-
ması gerekliydi. Ben ve Sayın Türkeş
partilerimizden istifa ederek, RP'den
aday olduk... Büyük muhafazakâr halk
kitlelerinin siyasal umudunun gerçekleş-
mesi ve halkın siyasete ağırlık koyması
mümkün olabildi. Üç liderin birlikte hal-
kın karşısına çıkması, halkın umut ve
heyecanının odağı oldu. Her il ve ilçe bu
manzarayı görmek istedi. Sembolik ola-
rak bir birlik ve ittifak gerçekleşti. Ku-
nıcusu millet oldu. Halk oldu. Millet it-
tifakı, hiçbir aynm gözetmeksizin Mec-
lis'e gönderdi. Bir uzlaşma, sözleşme
olarak, özlediği birliğin gerçekleştirimi
saydı. Parçalanmaya karşı olduğunu
gösterdi. Tabanı birleştirdi. Demokra-
tik, hakh, meşru bir sözleşmeye, milyon-
larca insan imza koydu oylarıyla. Üç
partiyi ve toplamını aşan bir büyük top-
İuluk, irade ve amaç ortaya çıktı.
Artık eski kalıplarla, eski anlayışlar-
la, bu büyük ittifakı temsil etmek müm-
kün olmaz. Yepyeni bir oluşum karşı-
sındayız. Bu bütünleşmeye uygun çö-
zümler getirmeliyiz. Bu bütünleşme,
kaynaşma iradesinin önünde kimsenin
duramayacağına, milletin uzJaşmayı en
geçerli formüller altında bulacağına ina-
myorum. Yeni siyasal çözümler ve for-
müller gerekü.
Milli ittifakın arkasındaki milyonla-
nn isteği nedir? Iradesi nedir? Bu iste-
ğe uygun çözümler, bizce şöyle özetle-
nebilir: MUli güçlerin özelliklerini koru-
yan, gelişme isteklerini karşılayan, hür-
riyetçi, yerli, bilime açık, halkın özlem-
lerine cevap verici bir siyasal yapı, milli
ittifakın bütün renk ve tonlannı barın-
dıran bir siyasal yapı. Bu yapıyı ohıştur-
mak için, hüsnüniyet bulunduktan son-
ra, bugünden daha müsait gün yok. Ya-
run bıraktığımız işi tamamlayalım. Ye-
ni bir protokolle, ittifakın kurumlaşması
ve gelişmesi dönemini açmamız gereki-
yor. Sayın Türkeş'le üç gün önce imza
ettiğimiz yeni protokolün, Sayın Erba-
kan tarafından imzalanması ile ittifakm
güçlenme dönemi açılabilir inancında-
Edibali ve Türkeş'in imzaladığı birleşme protokolii Erbakan'ın imzasını bekliyor
YORUM / PROF. DR. ALİ YAŞAR SARIBA Y
Refah toplumsal, MÇP siyasal hareket"Refah ittifakı" bir ittifaktan daha çok
bir symbiosis, yani birbirinden farklı var-
hklann zorunlu olarak bir arada yaşama-
larına yöneldiğinden kısa ömürlii olma-
ya mahkûmdu. İttifakın temel iki unsu-
ru, MÇP ile Refah arasındaki farkülığı
uzlaşmaz kılan özellikler şöyle belirti-
lebilir:
Birincisi, Osmanh'da din ü devlet for-
mülasyonunun ittifaktaki yansıyış şekli-
dir. Osmanlılar daha çok ancak devlet
güçlü olursa dinin de güçlü olacağına
inanmışlardı ve formüldeki yerinin aksi-
ne devlete her zaman öncelik tanımışlar-
dı. MÇP bu anlayışı günümüzde temsil
eden bir partidir. Refah ise din güçlü kı-
lınırsa, ancak devletin güçlü olacağını sa-
vunmaktadır.
Bunlar yüzeysel olarak birbirini ta-
mamlayan unsurlar gibi görünüyorlarsa
da öyle değildir. Demokrasi açısından
devlet ile sivil toplum arasındaki önceliği
vurgulayan görüşlerdir. Devlete tanınan
öncelik, pasif bir yurttaşlar topluluğunu,
adeta modern tebayı öngörilr günümüz-
de. Dine verilen öncelik son tahlilde top-
lumu daha ön plana çıkaran, ister istemez
yurttaşhk haklarını genişletmeyi davet
eden bir anlayışı yansıtır.
Bu noktada, MÇP ve Refah arasında-
ki farkı belirleyen ikinci özellik gundeme
gelmektedir: MÇP, esas itibanyla siyasal
bir harekettir; temel amacı siyasal iktidan
ele geçirmek veya geçmişte yaptığı gibi
tüm yolları deneyerek onu paylaşmaktır.
Refah ise sosyal bir harekettir ve siyase-
ti, hareketin yönelik olduğu amaçları ge-
nişletmekte, yaymakta ve etkinleştirmek-
te, MSP olarak da yaptığı gibi bir araç
olarak kullanmaktadır.
Sosyal hareketler, sosyolog A. Toura-
ine'nin belirtmiş olduğu gibi üretim, bil-
gi, etik kurallar gibi belli başlı kültürel
kaynaklara uygulanan sosyal tahakküm
ilişkilerini dönüştürmeyi amaçlayan ey-
lemlerdir. Bu bağlamda, toplumun
"hasta" addedilen bir öğesine (bir değe-
re, bir norma, bir otorite ibşkisine) veya
toplumsal düzenin bizatihi kendisine yö-
nelik kültürel bir sorgulamayı ve bunun
sonucunda sosyal ilişkileri yeniden tesis et-
meyi içerir.
Bu özellik Refah'ta çok belirgindir ve
"adil düzen" kavramında simgeleşmek-
tedir. Öte yandan, bir makalemde zikret-
tiğim gibi MSP'de hâkim olan bir anla-
yış, bugün Refah'ta da aynıdır:
Bu, İslami toplumu "gayri resmi" şe-
kilde yeniden kurarak (yani sosyal süreç-
te yaygınlaşıp kökleşereic) kaçınılmaz ola-
rak İslami devleti veya iktidan ortaya çı-
karmaktır. Bunu, aslında Türkiye'de de-
mokrasinin bir paradoksu olarak görüyo-
rum. Batı toplumlanna baktığımızda, de-
mokratikleşme sürecinde yurttaşlık ve se-
külerizasyon kavramlarınm birbirine pa-
ralel geliştiğini görüyoruz. Bunun sonu-
cunda yurttaşlık kavramı kök saldığı
oranda din sosyal kimliği tanımlayıcı öğe
olmaktan çıkmıştır. Bununla beraber,
yurttaşlık kavramının kökleşmesi, aynı
zamanda, sosyal hareketlerin, bunların en
önemlisi olan dinsel hareketlerin yaygın-
laşmasına da yol acmıştır. Buna bağlı ola-
rak sosyal hareketler de her türüyle yurt-
taşbk haklannın, dolayısıyla demokrasi-
nin boyutlarını genişletmiştir. Böylece,
tüm topluluklar kendi kimlikleriyle kolek-
tif karar alma sürecine katılma hakkını el-
de etmişler veya bunu talep etmeye yöne-
lik mücadelelere girişmişlerdir.
Bence, gerek MSP'yi, gerek Refah'ı
Türkiye'de yurttaşbk kavramının kökleş-
meye yönelmesinin sonucu olarak görmek
gerekir. Fakat, söz konusu partilerin bu
bağlamda beliren işlevleri, demokrasiyi İs-
lami kimlik açısından sorgulamak, o kim-
bğin öngördüğü toplumsal/kültürel talep-
ler açısından yeniden tanımlamak olmuş-
tur. Nitekim, örtünmeden aile ilişkileri-
ne, düşünce ve ifade özgürlüğünden eko-
nomik politikalara kadar mevcut toplum-
sal düzen bu açıdan değerlendirilmiştir.
Öte yandan, Refah'ın son seçim kam-
panyalan sırasında gösterdiği tutum bu
söylenenleri destekler niteliktedir: MSP
döneminde olduğu gibi soyut kavramlaş-
tırmaların (manevi kalkınma, vs.) yerini
Refah'ta beb'rgin olarak somut yurttaşlık
hakları almıştır. Zaten "demokrasinin
paradoksu" dediğim fenomen de bu nok-
tada belirmektedir: Türkiye'de demokrasi
geliştikçe belirli topluluklann kendilerini
islami kimlikle ifade etme özgürlükleri
artmıştır ve artacaktır.
Ama bu özgürlükler arttıkça ve geniş-
ledikçe "Batı ürünü" addedilen demok-
rasinin "başka bir şekle" bürüneceği ne
ölçüde gündeme gelecektir? 20 Ekim se-
çim sonuçlarına baktığımızda, Refah'ın
mevcut demokratik rejimi başka şekle bü-
ründürmesinden daha çok, yurttaşlık hak-
lannın genişletilmesine katkıda bulunmak
yoluyla, ona yeni bir boyut kazandırma-
ya çalışmasının daha uygun olacağı
beklenir.
Prof. Dr. Ali Vaşar Sanbay, Vludağ Ünirer-
sitesi Iktisadi ve Idari Biümler Fakultesi Ka-
mu Yönetimi Bolümu Başkanı 'dır.
"Türkiye'de Modernleşme, Din ve Parti Poli-
tikası, MSP Örnek Olayı'(4lan YayıncıUk,
1985) adlı kitabın yaıarı.
imkânlara sahip. Ben bu imkftnlamı iyi
kullanıldığına inanmıyorum. RP'nin kam-
panyaya harcadığı paranın uçte birini ba-
na verio ben tek başuna yüzde 10'u geçe-
rim."
Oylan kim patlatü?
Yahnici'nin kampanyayla ilgili bir baş-
ka değerlendirmesi, hem partiler arasın-
daki doku uyuşmazlığının altını çLziyor,
hem de MÇP kökenülerin RP'den hemen
kopmada nereden cesaret aldıklannın
ipuçlannı veriyor: "Bürttn Türkiye'de hal-
kın tercih ve tevecciihlerinde bizim arka-
daşlanmızın kurduğu diyaloglaruı çok bü-
yük önemi oimuştur. Bizim arkadaşlan-
nuz çok güzel şeyler anlattılar. Ayagı yere
basan bir propaganda çalışması yürüttü-
ler. Medya ayn, ama seçim bölgeleri iti-
banyla bu işi tahlil edecek olursak, bizim
lehimize yönelişin çok agırlıklı olduğu or-
taya çıkar."
İttifakın aldığı yüzde 16.88 oy, bir pat-
lamayı mı simgeliyor? Bu sorunun ceva-
bını siyaset bilimciler vermeye çabşıyor.
Ancak bu oranda kimin ne kadar hissesi
olduğunu ortaya çıkarabilecek kimse yok.
Öte yandan her tarafın kendisini daha be-
lirleyici göstermeye çalışacağı da kesin.
Hele RP üst düzeyinin daha ittifak önce-
si "Yüzde l^imiz kesin" dedikleri düşü-
nülürse.
Aynlmada koalisyon
faktörii
MÇP kökenli bir milletvekili, "Neden
ayrüdınız ve neden bu kadar acele ettiniz"
şekb'ndeki sorumuzu şöyle yanıtladı: "Biz
kalmak Uteseydik bile bizi ihraç ederier-
di, çünkü Erbakan bizi istemiyor." Aynı
milletvekili, RP grubu adına yapılan açık-
lamalardan önce kendilerine hiçbir şekil-
de danışıbnadığından da yakındı: "Mesela
Ognzhan Asiltürk'ün televizyondaki açı-
kotunımda ve TBMM'de olağanüstü hal
ile ilgili söylediklerinden birçoğuna çok
ciddi itirazlannuz var."
İttifakın mimarlarından olan RP An-
kara Milletvekili Melih Gökcek ise bu tür
itirazları anlamlı bubnuyor: "Bir çocugun
olması için dokuz ay on gün gerekir. Da-
ha 6 kasımda yemin edildi, 15'inde aynl-
dılar. Bir tek gnıp toplaotıa yapıldı. tkin-
ciyi bile bekkmediler. Ekştirileri varsa
gnıpta dile getiririerdi. Tartışdır, hakh
haksız ortaya çıkardı."
Bu tür tartışmalar bir tarafa bırakıla-
cak olursa ittifakm dağılmasındaki ana
nedenin koalisyon ortağı olamamak oldu-
ğu ortaya çıkıyor. DYP bderi Süleyman
Demirel'in Necmettin Erbakan ile koalis-
yon için görüşmeye bile gerek duymama-
sı; SHP ile göriişmelerin hemen sonuçlan-
dınlması "kutsaT'dan ziyade "dünyevi"
nedenlerle bü- araya gebiıiş olan RP ve
MÇP arasındaki ipleri kolaybkla kopar-
dı.
RP Genel Sekreteri Oğuzhan Asiltürk'-
ün başkanbğmda var olan "birleşme
komisyonu" somut hiçbir adım atmamıştı.
Bundan böyle yürütülecek muhalefet için
"sadece kendi adamlanndan oluşan" 40
kişilik grup, Erbakan için yeterliydi. Baş-
ta Kürt sonınu, dış politika olmak üzere
bir dizi konudaki köklü aynlıkların teza-
hürleri RP yönetimini özellikle kendi ta-
banlan nezdinde zor durumda bırakabi-
lirdi.
Türkiye Gazetesi Başyazan Yalcın Özer,
aynlmadan önce MÇP kökenü milletve-
killerinin, eski kokenlerini bırakıp tama-
men kendilerine dahil olmalan yönünde
RP'lilerden baskı gördüklerinden şikâyet
ettiklerini bebrtiyor. özer, dağümamn her
iki tarafın uzlaşmaz tutumlanndan kay-
naklandığı görüşünde: "Biri karşısındaki-
ne doğrn bir adım attı, sonra bekledi, o
da kendisine doğnı gelsin diye. Yani biri-
leri bir yerde sabit kaldı, öteki de gitti."
tttifakı desteklediğini açıkça söylemiş
olan, hâlâ ANAP üyeliğini sürdüren eski
bakanlardan Cemil Çiçek, "Genis taban-
h yeni bir siyasi oluşuma imkân vennek
için aynldık" diyerek inisiyatifi ilk kez el-
lerine aldıklanm düşünen MÇP kökenli
milletvekillerinin yaptıklarını "siyasi
acemilik" olarak niteliyor ve şöyle devam
ediyor: "İttifakın devam etmesini engd-
leyecek nasıl bir ihtilaf pkü? Böyle bir şey
varsa bile kamuoyuna açıktamadılar. Ken-
di seçmenleri bile bUmiyor ve büyük bir
infial olduğu kanaatindeyim."
Giden memnan,
kalan memnun
Her ne kadar Necmettin Erbakan, 19
mUletvekilinin aynlmasından ilk aşama-
da memnun kalmadıysa da fazla da şikâ-
yetçi olmadı. Kendisinin yakın çeyresinden
RP'nin Diyarbakır milletvekili adayı
ömer Vehbi Hatipoğlu'nun şu yorumu,
Erbakan'ın bu tavnnı biraz aydınlatabibr:
"Eğer MÇP kökenli miUetvekilleri RP
içinde bir süre daha kalmayı gerçekieşti-
rebilselerdi çok doğnı bir politika uygn-
lamış olurlardı. Refab'ı köşeye sıluştırmış
olurlardı. Yanlış >
i
apülar. Bu takdirde ne
olurdu? 'Erbakan'la geçinmek mümkün
değildir, oyunbozanhk yapıyor' diyebile-
ceklerdL Aslında yapılmak istenen şimdi
de budur. Refah'ın bu sıkıntısını, sağ ol-
snnlar, MÇPIiler aynlmak suretiyle orta-
dan kaldırdılar. Yapbklan siyasi bir ha-
rakiridir."
Ancak MÇP kökenülerin gerçekten ace-
lesi vardı. 1 aralıkta MÇP Büyük Kurul-
tayı toplanacaktı ve eğer 19'u 20'ye ta-
mamlayıp, ardından "hmlle" yoluyla yu-
vaya dönülecekse vakit kaybedilmemeliy-
di. Ittifakla birlikte MÇP üçe bölünmüş-
tü: 19 "bağımsız" milletvekili, partilerin-
den istifa edip TBMM'ye giremeyenler ve
MÇP'de kalanlar. Bunları yeniden birleş-
tirmek gerekiyordu.
Yarın: Ülkü aynı,
Ülkücüler değişti