22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 KASIM 1991 DİZt-RÖPORTAJ CUMHURÎYET/7 52 GÜNLÜKİTTİFAKRUŞEN ÇAKIR İttifakın aldığı yüzde 16.88 oy, bir patlamayı mı simgeliyor? Bu sorunun cevabını siyaset bilimciler vermeye çalışıyor. Ancak bu oranda kimin ne kadar hissesi olduğunu ortaya çıkarabilecek kimse yok. Öte yandan her tarafın kendisini daha belirleyici göstermeye çalışacağı da kesin. MÇP aynldı,RP selameteerdiHaftalık Yeni Düşünce gazetesinin 15 Kasım 1991 tarihli sayısının sünnanşeti "tttifak Genişletüecek"ti. Aynı gazete, "It- tifakn tşhamıtı genisletme formülü"nü de şöyle sunmuştu: "Yeni bir siyasi parti ku- rulacak; MÇP, RP, IDP Ue diger partiler- den istifa edecek milletvekiHeri ve ittifa- ka kablacak biitün gruplar bu partiye il- tihak edecekler; yeni bir modelle teskilat- lanacak olan bu partinin genel baskanlı- ğına, herkesin Ü2crinde mutabık kalaca- gı bir isim getirilecek; yeni bir programla bir sonraki seçimJerde seçmen buzuruna çıkacak olan bn genişletilmiş tabanlı itti- fak partisi. iktkiara talip oUcak." Kaderin garip bir cilvesi, Yeni Düşün- 06*11111 piyasaya çıktığı 15 kasım gilnü, iç- lerinde gazetenin sahibi Erzurum Millet- vekili Rıza MüftüogJu'nun da bulunduğu 19 MÇP kökenli RP milletvekili "partüerinden" istifa ettiklerine dair di- lekçelerini TBMM Geçici Başkanı Ali Rı- za Septiogla'na sundular. Yozgat millet- vekili Alpaslan Türkeş öncülüğündeki mil- letvekilleri "sağdaki biitün kesimieri sem- riyesi altına abbilecek yeni bir siyasi ohı- sumun zeminini oluşturabilmek içtaı" RP'den aynüp "bagımsız" kalmayı sectik- lerini açıkladılar. Fethullah Hoca'nın öngörüsü tttifakın dağılmasından sonra içinde ve dışında yer alan pek çok kişi zaten böyle bir gelişmeyi beklediklerini söylediler. An- cak olayın topu topu 52 gün sürmüş ol- ması yine de şaşırtıcı oldu. Bu noktada hiç şaşırtnayanlara bir ör- nek olarak M. Fethullah Gfilen verilebi- lir. Türkiye'nin önde gelen Islami cemaat önderlerinden biri olan Gülen, seçimden iki gün önce Zaman gazetesinde yayımla- nan röportajda Şemseddin Nuri'ye şöyle demişti: "Eğer bu bir araya geliş, itilaf (ge- çici birliktelik) değil de hakiki ve kendi manasında ittifak olsaydı; taban belli bir yere varıldıktan sonra ayrdığa şartlandı- nlmasaydı, daha önce birbirleriyle kanlı bıçakh oian kitleler bir araya gelecek, ara- larında aşılmaz gibi görünen engel ve en- gebelerin ne kadar basit teferruatlar oldu- ğu idrak edilecek ve bilhassa genç nesil birbiriyle sannaş dolaş olup bütünleşecek- ti. Ancak ben bu itilaftan bu neticenin doğmasını, üzülerek ifade edeyim ki bek- leyemiyomm." Fethullah Gülen'in aynı röportajda, "Gaye barajı aşmak ve parbroentoya gir- mektir. Daha sonra herkes kendi grubu- nn kuracak ve kendi partisinin temsilcisi olacak" şeklinde çok açık ve emin konuş- masının kuşkusuz birinci nedeni; RP ve MÇP'nin kendi misyonlannı, kadrolannı, örgütlenmelerini değil değiştirmek, revi- ze etmekten bile ürktüklerini bilmesiydi. nadtnın önde gelen isimlerinden olan Yıl- dınm, 30 bin civarındaki tercih oyuyla bu konuda Türkiye beşincisi oldu. 79.200 oy alan RP, 800 oy daha alabilseydi Yıldırım milletvekili olacaktı. Böylece RP'nin se- çim işlerinden sorumlu Gend Başkan Yar- dımcısı Rıza Ulucak'ın TBMM*ye girme- sini engelleyecekti. RP camiasında infial yaratan olay üze- rine Yıldınm kendini şöyle savunuyor: "RP'nin 7 ve 8. sıradaki adaylan tercihe çalıştı. Biz son iki gün yaptık. Aynca Rı- za Uhıcak tek bir seçim gedsi bile vapma- dı. Seçmen, yiizünü bile görmediği bir adayı niye seçsin ki! Bir de şu van Oy sa- yımında büyük haksızlıklar oldu. Ama RP yönetimi ne itirazda bulundu, ne de bizim itirazianmıza yardımcı oldu." Kampanyanın hiç de sanıldığı gibi "bir- lik ve beraberük ruhu" içinde geçmediği- ne bir başka örnek; Konya 2. bölgeden aday olup seçilemeyen eski MÇP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Bülent Yahni- d'nin şu sözleri: "RP çok büyük maddi Aralarmda Türkeş'in de bulunduğu MÇP kökenli 19 milletvekili RP'den istifa ettiklerini bildiren dilekçelerini TBMM geçici başkanı Ali Rıza Septioğlu'na vermişlerdi. thtilaf, kampanyayla başladı tttifakı destekleyen yayın organlanrun ve resmi demeçlerin çizmeye çalıştığı pem- be tablonun aksine gelenek ve misyon farklılıklarının yol açtığı sorunlar seçim kampanyası süresince ciddi bir biçimde ya- şahdı. Başta RP'nin "tulum" çıkarttığı Kayseri olmak üzere birkaç seçim bölgesi dışında ittifakı oluşturan partiler genellik- le ayn ayn kampanya yürüttüler. MÇP'üler, ittifakın Türkiye genelinde- ki seçim kampanyasınm tarnşmasız bir bi- çimde RP'nin hegemonyasında olmasın- dan derin rahatsızhk duydular. Bu üstün- lüğil delebilmek amaeıyla kendi adaylannı "O, inançlanmızı Meclis'e taşıyacak", "Oyiar Refah'a ülkücüler Meclis'e" slo- garılanyla seçmene sundular. Bazı seçim bölgelerinde MÇP kökenli adaylann re- simlerinin yanında Türkeş'in resmi de ta- şındı. MÇP'nin inisiyatifi ele geçirme yolun- daki çabalan da RP'lileri tedirgin etti. Bu karşılıkiı rahatsızlıklar "tercih" uygulama- smın varhğı nedeniyle kolaylıkla karşüıkh güvensizlikJere dönüştü. Özellikle ittifakm şansımn yüksek olduğu Iç Anadolu'da çok sayıda aday, resmi olarak "ayıp" ad- dedilen tercihe, "ötekilerin başvurdnfun- dan emin olduklan için" başvurdular. Bir tercih rekortmeni Bu konuda en çarpıcı örnek Ankara 3. bölgede ikind sıra adayı Yaşar Ytkbrun ol- du. MÇP'nin Türk-tslam ülkücüleri" ka- Aykut Edibalirlfönm bıraktığımız işitamamlayalımIslahatçı Demokrasi Partisi'nin eski Genel Başkanı, RP Kayseri Milletvekili Aykut Edibalı, RP-MÇP-IDP ittifakı'- nın öyküsünü şöyle anlatıyor: İttifak çalışmalannın tarihi bir hayli eskidir. 1960'h yıllardan beri birlik ve bütünleşme çalışmaları var. Ancak 1991 yüı ittifakının öncüsü sayılabilecek 1987 "Milli Partiler İttifakı" özlemi ve cahş- malan bir hayli eskidir. Benim katılma- dığım, 1960 sonrası arayış ve oluşumla- n bir tarafa bırakacak olursak, 1970'ten sonra başlayan bütün arayışlarda katkı- mın bulunduğunu söyleyebilirim. Sayın Bölükbaşı, Sayın Bozbeyli, Yılanlıoğlu, Türkeş ve Erbakan'ın katıldığı çalışma- lan "70 öncesi çaüşmalar" diye isimlen- direbiliriz. 1987 Fazilet Misakı ve Milli Partiler İttifakı çalışmalan, IDP'nin kuruluşu- nun hemen ardından başlamıştır. Şöyle ki, partimizin genel kongresinden son- ra değerli dostum, MÇP eski Genel Baş- kanı Yüanlıoğlu ile yaptığımız bütünleş- me müzakereleri, Sayın Yılanlıoğlu'nun çok ani bir şekilde parti genel başkanlı- ğından bir emrivaki sonucu aynlmasıy- la, sonuçlanmadan bitmişti. Sayın Koç'un MÇP Genel Başkanı ve Sayın Tekdal'ın RP Genel Başkanı ola- rak bulunduğu 1985 yılında, iki eski ge- nel başkana, ittifak önerimizi götürdüm. Koordinatif işbirliği diye isimlendirdi- ğim öneriler paketini Sayın Koç ve ar- kadaşlan ile müzakere ettik. Sayın Tek- dal ve arkadaşlan ise müzakere için mü- sait görünmediler. Ve ittifak önerimize bir cevap alamadık. Bu ikinci teşebbü- sümüzde müspet sonuç alamayışımız, teknik hatalanmız yanında, muhatapla- nmınn olaya bir ittifak olarak değil, ama bir iltihak olarak amlmaya müsait ruh hali etki etmiştir samyorum. 1985 ve 86 yıllannda yaptığımız bu it- tifak teşebbüsünden sonra, 87 yılmı ve MÇP'nin başına Sayın Doğru'nun gel- mesini beklemek gerekmiştir. Sayın Doğru'nun, genel başkanlıktan sonra amacının sağı bütünleştirmek olduğu ifade edilince, kendisine yukanda anı- lan, tarafımızdan hazırlanmış "Fazilet 3özleşmesi"ni sunduk. Böylece sağda ciddi, tutarlı bir entegrasyonun temeli- ni belirleyelim, çatısını kuralım isdedik. Önerilerimiz kabul edilince, kısa sü- Aykut Edibali rede, Fazilet Misakı (Milli Partileri itti- fakı) Sözleşmesi imzalandı, neşir ve ilan edildi. Bütün milli partilere açık bir söz- leşme niteliğindeki bu kolektif sözleşme, Sayın Doğru ve bendeniz tarafından im- za edilmesine rağmen o zaman RP'nin başmda bulunan Sayın Tekdal tarafın- dan imzalanmadı. Ve bu ittifak eleşti- rildi. Sayın Tekdal'ın o zaman ifade et- tiği görüşleri şu safhada belirtmekte ya- rar görmüyorum. Ancak böylesi bir tep- kinin muhafazakâr camiada hiç de hoş karşılanmadığını hatırlıyorum. Üç lider tarafından kurulması beklenen ittifak iki liderin sorumluluğu altında bir süre yü- rüdü, ancak o yaz başlayan referandum sözleşmesini sunduk. Böylece sağda ciddi, tutarlı bir entegrasyonun temelle- rini belirleyelim, çatısını kuralım istedik. Çalışmalan ile sayın liderlerin partileri- nin başlarına dönmesi ve Sayın Doğru'- nun çok ani olarak MÇP Genel Başkan- lığı'ndan alınması, kurulan 87 ittifakı- nın yürütülmesini imkânsız kıldı. Mahalli seçimlerde de ittifakı yaşat- mak mümkün olamadı. Bu bir umudun yeşermesi idi. 87'den zamanımıza kadar gönüllerde büyüdü, tomurcuklandı. Ge- çirdiğimiz genel seçimler ve mahalli se- çimler, Türk demokrasisinin çarpıklığı- nı, sağlıksızlığını gösterdi. İttifakı, ak- lın zarureti, vicdanın emri haline getir- di. Nihayet 1991 ara seçimlerinde yeni- den uyandı. Üç lider arasında başlayan görüşme- ler, varılan sonuçiar halkın umudunu, bekleyişini ve heyecanını arttırdı. Siyasi Paniler Kanunu ve ilgili mev- zuat, halcsız ve gereksiz bazı yasaklar ge- Kılli lttıf«K'ın kurucuaj üç liderin orta* yetki ve «oruoluluiu ile mirakın iw-n«tl«rj.nın bir partide veya y«ni kurul»c«k bir partıde kesaliyle temsil «diHMsa, Kunı»l«»"»«», genı9 l«til«Mİ, »illi ve manevt dejtrlere b«ğlı hii«ıUniyet ••iıibl bütjn gurup ve v«tandaşlarLaızı.n ıttlftüc oluçusunda yerlerini alaalarını »«41«y«e«i(, Turkiyenin »111i, aanevt ve billstel potan- siyelini ttarekete £»çir«bileceK, Kodel. U»ul, Zaaanluu, .Projr««, Str«t«Ji, sil, Yetki SorualuJuJc konuiarında yanı bir •ute.beJıat», bir protokole ih- v-y«« duyul«aktadxr. Açıkladığıaız am«sl«rı g»rçekleştir»«iı U»ere, yeni bir protokol hBzırlanaaauta ve gerej>irun yapılmaına karar verdik. 20.11.1891 Alparslan TURK2Ş tirmiş, bu yasaklara göre seçim ittifakı yapamazsınız, bir partiyi seçimde des- tekleyemezsiniz. Bu yasaklann elbette anlamı yok, ama hâlâ yaşıyor. Bir an önce kaldırılmaları gerekli. Parçalanan oyların bir yerde toplan- ması gerekliydi. Ben ve Sayın Türkeş partilerimizden istifa ederek, RP'den aday olduk... Büyük muhafazakâr halk kitlelerinin siyasal umudunun gerçekleş- mesi ve halkın siyasete ağırlık koyması mümkün olabildi. Üç liderin birlikte hal- kın karşısına çıkması, halkın umut ve heyecanının odağı oldu. Her il ve ilçe bu manzarayı görmek istedi. Sembolik ola- rak bir birlik ve ittifak gerçekleşti. Ku- nıcusu millet oldu. Halk oldu. Millet it- tifakı, hiçbir aynm gözetmeksizin Mec- lis'e gönderdi. Bir uzlaşma, sözleşme olarak, özlediği birliğin gerçekleştirimi saydı. Parçalanmaya karşı olduğunu gösterdi. Tabanı birleştirdi. Demokra- tik, hakh, meşru bir sözleşmeye, milyon- larca insan imza koydu oylarıyla. Üç partiyi ve toplamını aşan bir büyük top- İuluk, irade ve amaç ortaya çıktı. Artık eski kalıplarla, eski anlayışlar- la, bu büyük ittifakı temsil etmek müm- kün olmaz. Yepyeni bir oluşum karşı- sındayız. Bu bütünleşmeye uygun çö- zümler getirmeliyiz. Bu bütünleşme, kaynaşma iradesinin önünde kimsenin duramayacağına, milletin uzJaşmayı en geçerli formüller altında bulacağına ina- myorum. Yeni siyasal çözümler ve for- müller gerekü. Milli ittifakın arkasındaki milyonla- nn isteği nedir? Iradesi nedir? Bu iste- ğe uygun çözümler, bizce şöyle özetle- nebilir: MUli güçlerin özelliklerini koru- yan, gelişme isteklerini karşılayan, hür- riyetçi, yerli, bilime açık, halkın özlem- lerine cevap verici bir siyasal yapı, milli ittifakın bütün renk ve tonlannı barın- dıran bir siyasal yapı. Bu yapıyı ohıştur- mak için, hüsnüniyet bulunduktan son- ra, bugünden daha müsait gün yok. Ya- run bıraktığımız işi tamamlayalım. Ye- ni bir protokolle, ittifakın kurumlaşması ve gelişmesi dönemini açmamız gereki- yor. Sayın Türkeş'le üç gün önce imza ettiğimiz yeni protokolün, Sayın Erba- kan tarafından imzalanması ile ittifakm güçlenme dönemi açılabilir inancında- Edibali ve Türkeş'in imzaladığı birleşme protokolii Erbakan'ın imzasını bekliyor YORUM / PROF. DR. ALİ YAŞAR SARIBA Y Refah toplumsal, MÇP siyasal hareket"Refah ittifakı" bir ittifaktan daha çok bir symbiosis, yani birbirinden farklı var- hklann zorunlu olarak bir arada yaşama- larına yöneldiğinden kısa ömürlii olma- ya mahkûmdu. İttifakın temel iki unsu- ru, MÇP ile Refah arasındaki farkülığı uzlaşmaz kılan özellikler şöyle belirti- lebilir: Birincisi, Osmanh'da din ü devlet for- mülasyonunun ittifaktaki yansıyış şekli- dir. Osmanlılar daha çok ancak devlet güçlü olursa dinin de güçlü olacağına inanmışlardı ve formüldeki yerinin aksi- ne devlete her zaman öncelik tanımışlar- dı. MÇP bu anlayışı günümüzde temsil eden bir partidir. Refah ise din güçlü kı- lınırsa, ancak devletin güçlü olacağını sa- vunmaktadır. Bunlar yüzeysel olarak birbirini ta- mamlayan unsurlar gibi görünüyorlarsa da öyle değildir. Demokrasi açısından devlet ile sivil toplum arasındaki önceliği vurgulayan görüşlerdir. Devlete tanınan öncelik, pasif bir yurttaşlar topluluğunu, adeta modern tebayı öngörilr günümüz- de. Dine verilen öncelik son tahlilde top- lumu daha ön plana çıkaran, ister istemez yurttaşhk haklarını genişletmeyi davet eden bir anlayışı yansıtır. Bu noktada, MÇP ve Refah arasında- ki farkı belirleyen ikinci özellik gundeme gelmektedir: MÇP, esas itibanyla siyasal bir harekettir; temel amacı siyasal iktidan ele geçirmek veya geçmişte yaptığı gibi tüm yolları deneyerek onu paylaşmaktır. Refah ise sosyal bir harekettir ve siyase- ti, hareketin yönelik olduğu amaçları ge- nişletmekte, yaymakta ve etkinleştirmek- te, MSP olarak da yaptığı gibi bir araç olarak kullanmaktadır. Sosyal hareketler, sosyolog A. Toura- ine'nin belirtmiş olduğu gibi üretim, bil- gi, etik kurallar gibi belli başlı kültürel kaynaklara uygulanan sosyal tahakküm ilişkilerini dönüştürmeyi amaçlayan ey- lemlerdir. Bu bağlamda, toplumun "hasta" addedilen bir öğesine (bir değe- re, bir norma, bir otorite ibşkisine) veya toplumsal düzenin bizatihi kendisine yö- nelik kültürel bir sorgulamayı ve bunun sonucunda sosyal ilişkileri yeniden tesis et- meyi içerir. Bu özellik Refah'ta çok belirgindir ve "adil düzen" kavramında simgeleşmek- tedir. Öte yandan, bir makalemde zikret- tiğim gibi MSP'de hâkim olan bir anla- yış, bugün Refah'ta da aynıdır: Bu, İslami toplumu "gayri resmi" şe- kilde yeniden kurarak (yani sosyal süreç- te yaygınlaşıp kökleşereic) kaçınılmaz ola- rak İslami devleti veya iktidan ortaya çı- karmaktır. Bunu, aslında Türkiye'de de- mokrasinin bir paradoksu olarak görüyo- rum. Batı toplumlanna baktığımızda, de- mokratikleşme sürecinde yurttaşlık ve se- külerizasyon kavramlarınm birbirine pa- ralel geliştiğini görüyoruz. Bunun sonu- cunda yurttaşlık kavramı kök saldığı oranda din sosyal kimliği tanımlayıcı öğe olmaktan çıkmıştır. Bununla beraber, yurttaşlık kavramının kökleşmesi, aynı zamanda, sosyal hareketlerin, bunların en önemlisi olan dinsel hareketlerin yaygın- laşmasına da yol acmıştır. Buna bağlı ola- rak sosyal hareketler de her türüyle yurt- taşbk haklannın, dolayısıyla demokrasi- nin boyutlarını genişletmiştir. Böylece, tüm topluluklar kendi kimlikleriyle kolek- tif karar alma sürecine katılma hakkını el- de etmişler veya bunu talep etmeye yöne- lik mücadelelere girişmişlerdir. Bence, gerek MSP'yi, gerek Refah'ı Türkiye'de yurttaşbk kavramının kökleş- meye yönelmesinin sonucu olarak görmek gerekir. Fakat, söz konusu partilerin bu bağlamda beliren işlevleri, demokrasiyi İs- lami kimlik açısından sorgulamak, o kim- bğin öngördüğü toplumsal/kültürel talep- ler açısından yeniden tanımlamak olmuş- tur. Nitekim, örtünmeden aile ilişkileri- ne, düşünce ve ifade özgürlüğünden eko- nomik politikalara kadar mevcut toplum- sal düzen bu açıdan değerlendirilmiştir. Öte yandan, Refah'ın son seçim kam- panyalan sırasında gösterdiği tutum bu söylenenleri destekler niteliktedir: MSP döneminde olduğu gibi soyut kavramlaş- tırmaların (manevi kalkınma, vs.) yerini Refah'ta beb'rgin olarak somut yurttaşlık hakları almıştır. Zaten "demokrasinin paradoksu" dediğim fenomen de bu nok- tada belirmektedir: Türkiye'de demokrasi geliştikçe belirli topluluklann kendilerini islami kimlikle ifade etme özgürlükleri artmıştır ve artacaktır. Ama bu özgürlükler arttıkça ve geniş- ledikçe "Batı ürünü" addedilen demok- rasinin "başka bir şekle" bürüneceği ne ölçüde gündeme gelecektir? 20 Ekim se- çim sonuçlarına baktığımızda, Refah'ın mevcut demokratik rejimi başka şekle bü- ründürmesinden daha çok, yurttaşlık hak- lannın genişletilmesine katkıda bulunmak yoluyla, ona yeni bir boyut kazandırma- ya çalışmasının daha uygun olacağı beklenir. Prof. Dr. Ali Vaşar Sanbay, Vludağ Ünirer- sitesi Iktisadi ve Idari Biümler Fakultesi Ka- mu Yönetimi Bolümu Başkanı 'dır. "Türkiye'de Modernleşme, Din ve Parti Poli- tikası, MSP Örnek Olayı'(4lan YayıncıUk, 1985) adlı kitabın yaıarı. imkânlara sahip. Ben bu imkftnlamı iyi kullanıldığına inanmıyorum. RP'nin kam- panyaya harcadığı paranın uçte birini ba- na verio ben tek başuna yüzde 10'u geçe- rim." Oylan kim patlatü? Yahnici'nin kampanyayla ilgili bir baş- ka değerlendirmesi, hem partiler arasın- daki doku uyuşmazlığının altını çLziyor, hem de MÇP kökenülerin RP'den hemen kopmada nereden cesaret aldıklannın ipuçlannı veriyor: "Bürttn Türkiye'de hal- kın tercih ve tevecciihlerinde bizim arka- daşlanmızın kurduğu diyaloglaruı çok bü- yük önemi oimuştur. Bizim arkadaşlan- nuz çok güzel şeyler anlattılar. Ayagı yere basan bir propaganda çalışması yürüttü- ler. Medya ayn, ama seçim bölgeleri iti- banyla bu işi tahlil edecek olursak, bizim lehimize yönelişin çok agırlıklı olduğu or- taya çıkar." İttifakın aldığı yüzde 16.88 oy, bir pat- lamayı mı simgeliyor? Bu sorunun ceva- bını siyaset bilimciler vermeye çabşıyor. Ancak bu oranda kimin ne kadar hissesi olduğunu ortaya çıkarabilecek kimse yok. Öte yandan her tarafın kendisini daha be- lirleyici göstermeye çalışacağı da kesin. Hele RP üst düzeyinin daha ittifak önce- si "Yüzde l^imiz kesin" dedikleri düşü- nülürse. Aynlmada koalisyon faktörii MÇP kökenli bir milletvekili, "Neden ayrüdınız ve neden bu kadar acele ettiniz" şekb'ndeki sorumuzu şöyle yanıtladı: "Biz kalmak Uteseydik bile bizi ihraç ederier- di, çünkü Erbakan bizi istemiyor." Aynı milletvekili, RP grubu adına yapılan açık- lamalardan önce kendilerine hiçbir şekil- de danışıbnadığından da yakındı: "Mesela Ognzhan Asiltürk'ün televizyondaki açı- kotunımda ve TBMM'de olağanüstü hal ile ilgili söylediklerinden birçoğuna çok ciddi itirazlannuz var." İttifakın mimarlarından olan RP An- kara Milletvekili Melih Gökcek ise bu tür itirazları anlamlı bubnuyor: "Bir çocugun olması için dokuz ay on gün gerekir. Da- ha 6 kasımda yemin edildi, 15'inde aynl- dılar. Bir tek gnıp toplaotıa yapıldı. tkin- ciyi bile bekkmediler. Ekştirileri varsa gnıpta dile getiririerdi. Tartışdır, hakh haksız ortaya çıkardı." Bu tür tartışmalar bir tarafa bırakıla- cak olursa ittifakm dağılmasındaki ana nedenin koalisyon ortağı olamamak oldu- ğu ortaya çıkıyor. DYP bderi Süleyman Demirel'in Necmettin Erbakan ile koalis- yon için görüşmeye bile gerek duymama- sı; SHP ile göriişmelerin hemen sonuçlan- dınlması "kutsaT'dan ziyade "dünyevi" nedenlerle bü- araya gebiıiş olan RP ve MÇP arasındaki ipleri kolaybkla kopar- dı. RP Genel Sekreteri Oğuzhan Asiltürk'- ün başkanbğmda var olan "birleşme komisyonu" somut hiçbir adım atmamıştı. Bundan böyle yürütülecek muhalefet için "sadece kendi adamlanndan oluşan" 40 kişilik grup, Erbakan için yeterliydi. Baş- ta Kürt sonınu, dış politika olmak üzere bir dizi konudaki köklü aynlıkların teza- hürleri RP yönetimini özellikle kendi ta- banlan nezdinde zor durumda bırakabi- lirdi. Türkiye Gazetesi Başyazan Yalcın Özer, aynlmadan önce MÇP kökenü milletve- killerinin, eski kokenlerini bırakıp tama- men kendilerine dahil olmalan yönünde RP'lilerden baskı gördüklerinden şikâyet ettiklerini bebrtiyor. özer, dağümamn her iki tarafın uzlaşmaz tutumlanndan kay- naklandığı görüşünde: "Biri karşısındaki- ne doğrn bir adım attı, sonra bekledi, o da kendisine doğnı gelsin diye. Yani biri- leri bir yerde sabit kaldı, öteki de gitti." tttifakı desteklediğini açıkça söylemiş olan, hâlâ ANAP üyeliğini sürdüren eski bakanlardan Cemil Çiçek, "Genis taban- h yeni bir siyasi oluşuma imkân vennek için aynldık" diyerek inisiyatifi ilk kez el- lerine aldıklanm düşünen MÇP kökenli milletvekillerinin yaptıklarını "siyasi acemilik" olarak niteliyor ve şöyle devam ediyor: "İttifakın devam etmesini engd- leyecek nasıl bir ihtilaf pkü? Böyle bir şey varsa bile kamuoyuna açıktamadılar. Ken- di seçmenleri bile bUmiyor ve büyük bir infial olduğu kanaatindeyim." Giden memnan, kalan memnun Her ne kadar Necmettin Erbakan, 19 mUletvekilinin aynlmasından ilk aşama- da memnun kalmadıysa da fazla da şikâ- yetçi olmadı. Kendisinin yakın çeyresinden RP'nin Diyarbakır milletvekili adayı ömer Vehbi Hatipoğlu'nun şu yorumu, Erbakan'ın bu tavnnı biraz aydınlatabibr: "Eğer MÇP kökenli miUetvekilleri RP içinde bir süre daha kalmayı gerçekieşti- rebilselerdi çok doğnı bir politika uygn- lamış olurlardı. Refab'ı köşeye sıluştırmış olurlardı. Yanlış > i apülar. Bu takdirde ne olurdu? 'Erbakan'la geçinmek mümkün değildir, oyunbozanhk yapıyor' diyebile- ceklerdL Aslında yapılmak istenen şimdi de budur. Refah'ın bu sıkıntısını, sağ ol- snnlar, MÇPIiler aynlmak suretiyle orta- dan kaldırdılar. Yapbklan siyasi bir ha- rakiridir." Ancak MÇP kökenülerin gerçekten ace- lesi vardı. 1 aralıkta MÇP Büyük Kurul- tayı toplanacaktı ve eğer 19'u 20'ye ta- mamlayıp, ardından "hmlle" yoluyla yu- vaya dönülecekse vakit kaybedilmemeliy- di. Ittifakla birlikte MÇP üçe bölünmüş- tü: 19 "bağımsız" milletvekili, partilerin- den istifa edip TBMM'ye giremeyenler ve MÇP'de kalanlar. Bunları yeniden birleş- tirmek gerekiyordu. Yarın: Ülkü aynı, Ülkücüler değişti
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle