Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 KASIM 1991 DİZİ-RÖPORIAJ CUMHURtYET/7
Sosyal demokratlar tartlSIVOr Nedenyenildiknasılkazanınz?
USP GENEL SEKRETERISELCUKSONMEZ
'Oyunuz boşa gider' etkili olduSovyeüer Büiiği ve Doğu Avrupa'daki
bOyük değişimin yaşanmasından sonra
artık dünyadaki tabulann yıkıldığını,
sağ partilerin de demokratik sol dünya
görüşüne yaklaştığmı veya onunla aynı
çözüm önerilerini Uretmeye başladığinı,
bu durumda da artık sağ veya sol par-
tiler arasında pek bir fark kalmadığmı
ileri sünnek olayı çok yüzeysel bir bi-
çimde anlatmak olur. Çünkü partilerin
en belirleyici özellikleri, ortaya attıkla-
n sözler veya sloganlardan veya verdik-
leri mesajlardan çok, orüann örgütsel
yapılandır. Eğer partilerin örgütlerini
meydana getiren kişiler çalışan halk ke-
simlerinden kişiler ise kuşkusuz kendi
iktidarlanru; yani çalışan halk kesimle-
rinin siyasal, ekonomik ve sosyal konu-
larda alınacak kararlan kendileri lehi-
ne belirlemek veya en azından bu karar-
lann alınmasmda etkin olrruJc isteyecek-
lerdir. Sosyal demokrat veya demokra-
tik sol öğretı ile eğitilmış ve iyi örgüt-
lenmiş sosyal demokrat veya demokra-
tik sol partilerin ortaya koyacağı çözüm
önerileri, bu yapısal özellikleri nedeniyle
çauşarak hayatını kazanan halk kitleleri
için hem daha inandıncı olacaktır hem
de bu partiler iktidar olduklarında ve-
rilen sözlerin, mesajlann lafta kalma-
dığı, gerçekleştiği görülecektir. Boylece
bu iktidarlar daha köklü, daha uzun sü-
reli ve daha sağlıklı sonuçlar alabilecek-
tir. Aksini düşünmek, bazılarının yap-
tığı gibi çalışan halk kesimlerine: "Siz
kenarda dunın, parti örgütttnde falan
görev ahnayın, biz sizio çıkarianmzı sz-
den daha iyi biliriz ve savunuruz" de-
mek olur... Işte bu noktada bütün me-
sele, insanlan lafla inandırmaktan iba-
ret hale gelir ki bunu da daha inandın-
cı bir tarzda sağ partiler de yapabilir...
örneğin Sayın Demirel'in bu noktada
başanb olduğu söylenebilir.
Şimdi bu sonuca bakarak artık
"1\ıtucu-sosyal demokrat partiler ayn-
rru kalmadı; çalışan halk kesimleri sos-
yal demokrat veya demokratik sol par-
tileri değil, sağ partileri destekledi; za-
ten bütün partiler de aynı şeyleri söylü-
yor, aralannda pek fark kalmadı" de-
mek pek yüzeysel bir anlatun olmaz mı?
Sosyal demokrat ve demokratik sol
1
partilerin yapüan, çalışanlann halk ke-
kesımlerinin örgütleri olan kuruluşlar-
la organik bağ içerisine girerek aşabil-
mişlerdir. Sağ partileri de bizde de ol-
duğu gibi sermaye kesimi parasal ola-
rak desteklemektedir.
Ülkemizde demokratik sol veya sos-
yal demokrat partilerin beklenen sonu-
cu almasındaki en önemli engelin siya-
sal yaşamı düzenleyen yasalar olduğu
söylenebilir. Bu yasalarla gençlerin, üni-
versite öğretım elemanlannın, sendika-
cılann, kooperatif yönetim kurulu üye-
lerinin; değil Batı'daki gibi örgütlü ve
s,'HP, iktidarpartisi ile
uğraşmakyerine DSP ile
uğraşarak biryere
varabileceğinisandı. DSP
de kendinisavunmak
zorunda kalınca sosyal
demokrat cephede bir
kavga görüntüsü ortaya
çıktı.
S.' ağ partilerin, sol
partilerin tabanından değil;
demokratik solcuların, sağ
partilerin tabanından oy
alabilmesi çok daha
kolaydır. Bu açıdan
bakıldığında, demokratik
solun gelişmesi, DSP'nin
büyümesiyle özdeştir.
simlerinden olan kişilerden meydana
gelmesi ve bu kişilerin demokratik sol
eğitiminden yararlanması ve iyi örgüt-
lenmesi gerekmektedir. Ancak gunü-
müzde değil bu kadar aynntılı, çok da-
ha sıradan bir parti örgütlenmesi ve hele
seçim kampanyası yürutulmesi, çok bü-
yük parasal kaynaklan gerekli kılmak-
tadır. Iskandinav ülkeleri ve Batı Avru-
pa ülkelerindeki sosyal demokrat veya
demokratik sol partiler, bu sonınu, sen-
dikalar, kooperatifler gibi çalışan halk
organik olarak siyasal yaşama katkı
yapmalan, fert olarak bile siyasetle uğ-
raşmalan yasaklanmıştır. Aynca seçim
yasasındaki akıl almaz adaletsizlikler ve
çarpıkhkları ve bunlann çıkarcı bir an-
layışla ve çok büyük ölçüde kötüye kul-
lamlmasını, yani "Oylannız boşa gider"
propagandasını ammsatmak gerekir.
Pek çok yurttas, "tnanıyorum ve oy ver-
mek istiyonım, ama oyum boşa gider"
düşüncesiyle oyunu sağ partilere vermiş-
tir...
YAZAR / ZEYYATSELİMOĞLU
Zamanla toparlanırGünümüzde bütün siyasal rejimler-
de çalkantılar görülüyor, rahatsızhk-
lar, tedirginJilder baş gösteriyor, bir tür
"Arayış Çağı" içinde yaşıyoruz sanki.
Bu durumda, sosyal demokrasi de ken-
di payına düşeni alıyorsa, bunda ga-
ripsenecek bir şey olmadığı karusında-
yım. Hele sosyal demokrasinin bir
"hazır giysi" değil de bir "ısmarlama
giysi" olduğunu düşünürsek.
llk gençiiğimizde, konfeksiyon ürü-
nü hazır giysiler yoktu, terziler diker-
di giysileri. Her giysi, en az iki ya da
üç defa prova edildikten sonra tamam-
lanır, sırta geçirilirdi. Bir halk filozo-
fu olan terzi Simo (toprağı bol olsun)
biçip diktiği giysiyi sırtımıza geçirdik-
ten sonra, "Seo şimdi bu giysi tamam-
landı mı sanıyorsun" diye sorar, yine
kendisi yanıtlardı sorusunu: "Yok be
kuzum, buodan sonra senin terzüigin
baslayacak, suündaki giysnin ötesini
berisini vücuduna sen uyduracaksın ar-
tık; giyildikçe vucutla uyura sağlar bir
giysi, giyildikçe güzelleşir, kendini bu-
lur."
Bir uygarlık rejimi olan sosyal de-
mokrasılerin, uygarbğını henüz ta-
mamlayamanuş, az gelişmiş toplumlar-
da işinin zor olacagı kesindir. Nasıl zor
olmasın? Sosyal demokrasiler, aşınlık-
ları, çelişkileri hafıfleterek bu yoldan
dengeleri sağlama rejimleridir. örne-
ğin, gelir dağılımını dengelemek, bir
standart gerçekleştirebilmek! Bu poli-
tikanm başanya ulaşması için, söz ko-
nusu toplum insanlarının da bencillik-
lerini dengeleyerek yardımcı olmaları
beklenir. Türkiye'yi ele alırsak, son yıl-
larda içinde yasadıgımız rejim dönemi,
bencilliklerimizi dengeleyen değil, ben-
cilliklerünizi körükleyen bir rejim dö-
nemi olarak yer alır ekonomimizde.
. Sorunuzun son bölümünde "Sosyal
demokrasi nasıl toparlamr" diye soru-
yorsunuz. öte yandan, bu yazınm bir
sayfayı aşmamasını da istiyorsunuz.
Kimilerinde olabilir, ama bende sihir-
li bir "Alaeddinin Lambası" yok bu
konuyu aydınlatabilecek. llle de bir
karşüık vermek gerekiyorsa, "Zaman-
la..." demekten başka bir şey söyleye-
miyorum, ötesi falcılık olurdu.
Demek ki yasalann engelleri, birinci
derecede sayılabilir. Diğer engel SHP...
Sosyal demokrat partilerin yapıları,
onların ayırıa özellikleri olmaic zorun-
dadır. Yapılannın çalışan halk kesimle-
rinden ve bu kesimlerle bütünleşmiş ki-
şilerden olması veya bunun gerçekleş-
mesi için verilmesi gereken siyasal mü-
cadeleain yapılması yerine SHP, kolay-
cüığa kaçmış ve eski CHP'nin kadrola-
n ile yola çıkmayı yeğlemiştir. Bu kad-
rolann, bir sosyal demokrat parti
yapısını oluşturacak kadrolar olduğu ise
çok şüphelidir.
Bundan başka ortadan ikiye bölfln-
müş, sadece "koltuk" paylaşmak için
bir arada bulunan ve bu nitelikteki "ar-
kadaş grnplan"ndan oluşan, başka baa
"ideaUerini" gerçekleştirmek için sosyal
demokrasiyi basamak yapmak isteyen-
lerden meydana gelen bir parti yapısı-
m; "sosyal demokrasinin en biiytik
örgütü" diye halkımıza sunmak ve ar-
kasından da büyük ölçüde basın ve söz-
de aydınların desteğiyle "Bizden başka-
sına oy verirseniz oyunuz boşa gider"
propagandası, halkımız uzerinde çok
olumsuz etki yapmıştır. Bir çok insanı-
rruzda bu gönintü, "Eğer sosyal demok-
rasi bu ise biz bunlardan degiliz..." tep-
kisini oluşturmuştur.
Ana muhalefet konumundaki SHP
ve onu destekleyen çevreler, iktidar par-
tisi ile uğraşmak, ona eleştiriler getir-
mek yerine DSP ile uğraşarak bir yere
varabileceğini sanmıştır. DSP de kendi-
ni savunmak zorunda kalınca sosyal de-
mokrat veya demokratik sol cephede bir
"kavga" görüntüsü ortaya çıkmıs, bun-
dan hoşlanmadığı açıkça görülen haJ-
kımız da tamamen başka seceneklere
yöneuniştir.
Oysa ki ülkemizde, gerek sosyal du-
rumlan ve gerekse ekonomik yapıları
gereği, "sosyal demokrat veya demok-
ratik solcu" olması gereken seçmen sa-
yısı sanıldığı gibi °7o 35-40 oranmda ola-
maz. Bu oranın çok daha fazla olması
gerekir. Ama bugüne kadar bu seçmen,
inançlanrun gereğini yerine getirdiği için
veya ülke çıkarları ve bağımsızlığına bi-
raz daha duyarh olduğu için "gerid" ve-
ya "sagcı" damgasını yiyerek sağ par-
tilerin tabanına hapsedilmiştir. Oysa ki
bu seçmene sosyal demokrasinin veya
demokratik solun, onun kişisel inanç-
lanna saygılı olduğunun anlatılması ge-
rekir. Yani sağ partilerin sol partilerin
tabanından değil, demokratik solcula-
nn sağ partilerin tabanından oy alabil-
mesi çok daha kolaylıkla olasıdır.
Bu açıdan bakıldığında görülecektir
ki ülkemizde sosyal demokrasinin veya
demokratik solun gelişmesi ve büyüme-
si, demokratik sol partinin büyümesi ve
gelişmesiyle özdeştir.
HALKNEDİYOR?
DSP 1991 seçimlerinde oylarını az da olsa arttırdı, ancak o da umduğunu bulamadı.
SHPANKARA IL BAŞKANIŞERIF VURAL
SHP kendini yenilemek zorundaBu seçim kampanyasının "söylem"
düzeyindeki kazananı sosyal demokra-
sidir. Başta DYP olmak üzere diğer par-
tiler de gecirdiğimiz kampanya süresi
içinde sosyal demokrasinin evrensel il-
kelerini düe getirmişlerdir. Sayın Baş-
bakan'ın sözlerine bakılırsa Türkiye'de
bir demokratik devlet de gerçekleşmek
üzeredir. Eğer hükümet uygulamalan
bu sözler doğmltusunda gerçekleşirse,
somdaki saptamanın tam tersine
"Turkiye'de sosyal demokrasi iktidar ol-
maktadır!' bile denebilir. Bir başka açı-
dan bakıldığında ise sosyal demokrasi-
nin ideolojik ve politik örgütlenmeleri
olan iki sol partinin toplam oylarında
bir gerileme olduğu görülmektedir. O
zaman soruyu, bu partilerin oy kayıp-
lannın nedenleri oluşturacaktır.
SHP, ilçe, il danışma kurultaylan ile
kücuk kurultayını toplayarak oy kayıp-
lannın nedenlerini saptamaya çalışmış-
ür. Kurultaylar düzleminde beürlenen
nedenleri kamuoyu bilmektedir. Aynca
partimiz SHP, kamuoyu yoklamalanyla
da durum saptaması yapmaya çalışmak-
tadır. Benzeri çalışmalan DSP'nin de
yapması gerektiğine inanıyorum.
Görünürdeki bu durumların dışında,
toplumsal yapımıza ilişkin, dolayısıyla
bugünümüzü ve yannımızı derinden et-
kileyen ve etkileyecek olan bir başka ol-
gunun altını çizmek istiyorum.
Türkiye insanlan hem yatay hem de
dikey olarak çok hızh ve yoğun bir ha-
reketlilik içindedir. Yani, hem çok bü-
yük bir iç ve dış göç, hem de beklenen-
den çok oranda sınıf gecişleri yaşamak-
tayu. 12 Eylül ve sivil uzantısının 10 yıl-
da Türkiye insanını, erdem sayılan in-
HP'nin örgütyapısı,
Türkiye ve dünyadaki
değişimleri her an
izleyebilecek dinamizme
kavuşmalıdır. Düşünce ve
proje üreülerekpartinin
dinamik biryapıya
kavuşmasi sağlanmalıdır.
san niteliklerini ve toplumsal yaşamın
zorunlu kurallannı da bir yana iterek,
ne pahasına olursa olsun "zengjn otma"
ve "köşeyi dönme" bireyciliği çizgisine
getirildiğini görüyorum. Türkiye'de bu
insan hareketliliği durulmadan; herke-
sin belli meslek ve iş sahibi ounası ger-
çekleşmeden, sağlıklı bir sosyal demok-
rat yaşamın kurulabileceği konusunda
kaygüıyırn. Çünkü sosyal demokrasiyi,
yerleşik bir kapitalist toplumun cağı-
mızda ulaştığı bir yaşarn biçimi olarak
algüıyor ve değerlendiriyonım.
Dünyadaki değişimlerin solu, sol
inancı tümüyle ortadan kaldırdığı biçi-
mindeki yargılara katıhnıyorum. Hele
sosyal demokrasinin bu nedenle tüm
dünyada düşüşe geçtiği, gerilediği yö-
nündeki değerlendirmeleri de gercek dı-
şı buluyorum. Tam tersine, bence çağı-
mız, hele 21. yüzyıl, sosyal demokrasi-
nin altın çağı olacaktır.
SHP kendini yenilemek zorundadır.
Bu yenilenme, üye kompozisyonundan,
ideolojisine; parti prograrruna, tüzüğü-
ne ve parti içinde yükselme mekanizma-
lanna kadar her alanda olmahdır. Ye-
nilenme, değisen dünya ve Türkiye ko-
şulları ile uyarh olmalıdır. Partinin ör-
güt yapısı, Türkiye'de ve dünyada deği-
şimi her an izleyebilecek dinanizme ka-
vuşmalıdır. örgüt, parti içi eğitim ça-
hşmalanyla her zaman bir yandan üye-
lerini eğiterek kendini yenilerken, bir
yandan da düşünce ve proje üreterek
partinin dinamik bir yapıya kavuşma-
sını sağlamalıdır.
Bunlar yapıldığı takdirde SHP, dü-
şünce alanında haklılığı tartışılmaz ide-
allerini yaşama geçirebileceği tek başı-
na iktidar olanağma kavusacaktır.
j Sosyal
demokratlar
birleşmezse
dağılırlar
Ahmet Gençkal (Emekli) — Bana
göre ilk neden HEP'le birleşmeleri.
Sonra "laikiz, laikiz" diyorlar, ama
bunların eski yaptıkları daha unutul-
madı.
Halka din konusunda saygılı olma-
lan, bunun için de dini bir öcu gibi gör-
memeleri gerek. Belki bundan sonra
yaptıkları unutulur. Doğudaki sorun-
lara gelince, çünkü bence bu da önemli.
Daha birkaç gün once ne olduklarını
Meclis kürsüsunden gördük.
Esin Dal (Büro elemanı) — Her şey-
den önce belediyelerin olumsuzlukları
nedeniyle başansız oldular. Bir de in-
sanlar artık partilerden bir şey bekle-
miyorlar. Ecevit'in de SHP'nin başan-
sızlığında rol oynadığını düşünüyorum.
Sosyal demokrat partiler ancak iş
birliğine giderlerse toparlanırlar. Bu şe-
kilde kahrlarsa dağılırlar.
Ali Akdag (Karayollan işçisi) — Sos-
yal demokrat partilerle sendikalar iş-
çiler arasında Avrupa'da olduğu gibi
organik bir bağ olmaması olumsuz ol-
du. Belediyeler de olumsuz etkiledi.
Sosyal demokrat politikalar kamuoyu-
na yeterince ulaştınlamadı. İnönü, son
derece dürüst, demokrat bir insan, ama
bizim toplumumuz böyle bir lider ti-
pini hâlâ benimsemedi. Benimseyemi-
yor.
Halkın, işçilerin beklentilerine cevap
verecek politikalar üretilip halka anla-
tılmalıdır.
Turgay Dognı (öğrenci) — Bugun
bir seçim olsa yine kaybederler. Bunun
nedeni de belediyeler ve HEP. Sonra
İnönü ve Ecevit gibi iki liderin inadı
onlan buraya getirdi. Bu seçim yenil-
gisi biraz da iki partinin birleşmemesi
yüzünden oldu.
Buyral Gündüz (Avukat) — 41 sene-
lik meslek hayatımda hiç politikaya gir-
medim. Artık emekliyim, rahat rahat
konuşabilirim. Bunlann kaybetmeleri-
nin nedeni HEP'tir. Türk halkı bölü-
cülıik istemiyor. Her zaman buna kar-
şı olmuştur. Sonra sosyal demokratlar
sosyal adaletçi görüntüsü verememiş-
lerdir hiçbir zaman. Hep akıllara sos-
yalizm gelmiştir. Hâlâ altı oku indire-
mediler. Oysa devletçilik her tarafta if-
las etti. Bir işletme bir yılda 4.5 trilyon
ciro yapabiliyor, ya KÎTler ne yapıyor?
Ayhan Turan (Öğrenci) — Sosyal de-
mokratlar bu seçimlerde kendilerini
halka iyi tanıtamadılar. SHP'nin
HEP'le birleşmesi ters tepti. İnönü ve
partisi Meclis'te geçen dönem iyi mu-
halefet yapamadı. Ekonomik program-
larını anlatamadılar. DSP de MÇP'yle
aynı çizgiye düştu. Ecevit, Özal'a yaradı
imajı verdi. Sonra yaptıkları sadece,
"iktidara geleceğiz, geliyoruz" demek.
'Insan sevmediği için, hayvan sevmeyen insanı sevmem
diyor Tomris Uyar
Erotik yanlan da
var kedilerin...— 2 —
Hitler'in tekir bir kediyle çe-
kiüniş fotoğrafım görmUştüm
bir dergide; kesip saklamıştım
hatta, Tomris'e de gösterecek-
tim, ama evde nereye koyduğu-
mu bulamadım. En canavar
ruhlu insanlann bile bir çeşit se-
vecenlik duymalan mümkün
demek ki. Ama bu örnekte be-
ni rahatsız eden şey, bir insanın
bir yandan kedisini okşarken,
öte yandan diğer insanlara akıl
almaz işkenceler uygulayabil-
mesi...
— "Bütün hayvan seventerin
'hayvan sevme' gibi bir ideolo-
jiyle yola çıknklanm «nıma«am
da", diyor Tomris Uyar, "bü-
yuk bir çogunlugunun oradan
yola çıktıgını sanıyonım. Hay-
van sevmek, uygartığın bir be-
lirtisi olsa gerek."
— Hitler, uygar biri miydi?
"Hayır, Hitler uygar değildi.
İnsan senin dediğin örnekteki
gibi o kadar kıyıa ve kıncıysa,
belki insan yapısı bunu kaldıra-
mayarak bir tepki gösteriyor-
dur. BUtun o zalimliklerin, zor-
balıkların sonucu olarak vücut,
sahibinden bir çeşit intikam ah-
yordur. Bir hayvana bağlı kılı-
yordur onu, olabilir. Belki de
Hitler kediyi gerçekten çok se-
viyordur. Goebbels'in de çiçek
yetiştirdiği söylenir. Demek ki,
insan vücudunun doğal bir hak-
ta var, insan kafası üstünde, bu-
raya varabiünz. Ama yine de
ben, insan sevmediği için hay-
van seven insanı sevmem. Bir
çeşit sapkınlık diye düşünürüm
bunu. Hayvan sevgisi 'ikame'
haline geldiği anda dünyanın en
iğrenç mastürbasyc nu olabiliyor
çünkü."
— Ama bir de "sahip olma"
meselesi giriyor burada işin içi-
ne. Sevgiye sahip olunabiür mi;
gerçekte var olan sevme eylemi,
degflmi?
"İnsan kendi aşkına kendi
'sahip' olur. Karşısındakinin
ona cevap verip vermemesi çok
önemli değil bence. Bir insan biz
sevdiğimiz için bizi sevmeye
mecbur değildir mesela. Bir
J
hayvan da mecbur değildir bu-
na."
— Yine de bir "sahip olma"
meselesi var işte. Mesela kedi si-
zi seçiyor, olabilir.
"Kedi seçer zaten."
— Peki ilk kediniz sizi nasıl
secti?
"llk kedimin beni 'nasıl' seç-
tiğini bilmiyorum. Çünkü bizim
ailede müthiş bir kediseverlik
var. Babamın ilk kedisinin adı
'Noter'miş: Siyah beyaz ve tah-
min edilebileceği gibi epey no-
ter kılıklı, ciddi ve resmi bir hay-
van. Hatta, Hukuk Fakültesi'n-
den mezun olmadan yülar ön-
ce, Avnıpa'da okurken Noter'e
kartlar gönderirmiş babam. Ba-
basına değil de, kediye "Sayın
Noter" diye kartlar gelirmiş
eve."
— Kediyle yanştıgını zanne-
decek kadar "sevmek" ha, müt-
hiş bir duygn. tnsanların
"neden" sevdikleri pek belli ol-
mnyor, tamam. Hayvan sev-
mek, bir uygariık göstergesidir,
kabal. Ama bütün hayvanlar
aynı degil. Bütün kediler aynı
degO, bütün köpekler aynı de-
gil. Belki birtakım ortak davra-
nış özellikleri olabilir, ama sa-
nıyonım, insanın degiştirdiği
hayvanlar çogu...
"Elbette. Mesela benim kedi-
lerimin bir kısmı bana benzer-
di, tavırları benzer-di.
"Cahide" çok fazla benzemiyor
ama benzerlerdi genellikle. Ba-
zı huylannı ahyorlar birlikte ya-
şadıklan kişilerin, "sahip"leri-
nin diyemeyeceğim, çünkü
"sahip" onlar. Sözgelimi ko-
nuşkandırlar, insan içine çıkma-
yı severler. Gelen raisafirlere
"merhaba" der, kucağına çı-
karlar. Tabii fotoğraf çektiril-
mezse daha iyi oluyor sonuç:
Makineyi sevmezler. Araya bir
şey girmeyecek. Doğrudan bir
temas olacak. Sonra, tıpkı be-
nim gibi, güzel kokan insanlan
severler. Kokuya çok duyarlık-
lı ohıyorlar. En ortak özelliği-
miz de temizliğe olan özen."
— Benzeşmediğiniz noktalar
yok mu hiç?
"Ben insanların pabuçlannı
koklamayı sevmiyonım, deri
çantalannın içine kafamı sok-
mayı sevmiyonım. O bakımdan
benzeşmiyoruz."
— llk kedinizin sizi nasıl sec-
tiğini bilmeseniz de adını hatır-
lıyorsunuzdur?
"Yumuk adında bol tüylü bir
kediydi."
— Yumuk'tan hiç söz etme-
diniz ama kitaplannızda?
"Yok, etmedim. Zaten Yu-
muk son derece zor bir iş açmış-
tı benim başıma: On bir yaşım-
da falandım, doğurmaya kalk-
tı, evde ikimiz vardık. Onu na-
sıl doğurtacağımı bilemiyor-
dum. Zor durumda olduğunu
gösterdi, başını okşamamı iste-
di; ne dediyse yapüm, yavrunun
birini çekip çıkardım, birini do-
ğurtamadım, belki de içinde öl-
müştü. Hayvanlar.zor zamanla-
nnda kendilerine saygı gösteren
insanlan seviyorlar, hiç unut-
Sanatçılar
ve
Hayvanlan
FATMAORAN
enim kedilerimin bazıları bana
benzerdi. Bazı huylannı ahyorlar birlikte
yaşadıkları insanların" diyor Tomris Uyar.
Ya benzeşmediğiniz noktalar: "Ben" diyor,
"insanların pabuçlannı koklamayı
sevmiyorum, deri çantalannın içine kafamı
sokmayı sevmiyorum!'
muyorlar. O yüzden de nankör
olmuyorlar."
— Neden nankör diyorlar öy-
leyse?
"Sanıyonım, insanlar verdik-
leri karşıhklann kıü kılına hesa-
bını istedikleri için. Onu seve-
cek, her dediğini dinleyecek,
eğitilecek, ona göre yaşayacak.
O zaman, bu tür seven insanla-
n sevgiye değil, otorite kavramı-
na daha yakın buluyorum ben.
Sahip olmak istediği bir şey var.
Toplumda "onay" görecek,
"sahip". olduğu sürece.
Ynmnk, Pamuk, Gümnş.
Çocukluk kedileri Tomris'in.
Ankara'da; Sıhhıye'de, Tur-
gut'la bahçeli bir evde oturur-
larken bir sıirü parasız-yatısız,
bir süni de paralı yatılı kedi: So-
kak Kızı tnna, Neslihan, Ülker,
tleze, Tâkire. Bir de, Türkiye lş-
çi Partisi'nin seçimlerde büyük
oy topladığı zamanlarda, Tip
adlı bir kedileri varmış Tomris'-
lerin.
"Ama Tip'in de sonu tıpkı
Türkiye Işçi Partisi gibi oldu,"
diyor Tomris. Anlatmasını bek-
liyorum.
"Tip cok yemek yedi ve ka-
nn bir çocukla gönem, ödüm
kopnyor turup boguverecek ya
da kuyrugunu cekiştirecek diye.
"Ben de duyarım bu korku-
yu. Hayvanlara hakikaten kötü
davranılıyor. Kedinin poposuna
zamk yapıştıran insan biliyo-
rum. Kedi o yüzden ölüyor, dı-
şan çıkamadığı için. Böylesi bir
barbarlık, çocuğa ailesinden ge-
çen bir barbarlık ashnda.
Ve işte yine Tomris'in kedi-
leri: Kalendenneşrep bir hay-
van, Çizmdi Kedi. Dünyanın en
huysuz, en suratsız, en çirkin
kedisi Zagor.
"Zagor'un hoşnut olduğu gö-
rülmüş şey değildi. Okşanmak
istiyorsa, okşamak zonındası-
nızdır, o kadar. Ama korkunç
zekâsıyla vazgeçilmez bir belay-
dı. Biliyor musun, hamalın ta-
şıdığı koltuklan izleyip yeni evi-
mizi bulan tek kedi, oydu."
Kırlent ise Marilyn Monroe'-
nun "'kedi" hali: Alaca renkli,
kısacık bacaklannda düşük bir
jartiyeri andıran siyah lekeleri,
süet burnu ve ıslak dudaklany-
la gözahcı güzellikte bir dişi.
Kınah san renkli, bir kulağı
kesik, basık bacakh, deli bakışlı
SEVİLMEK VARKEN — Tomris ne zaman daktilosunun başı-
na geçse önce kedisi yerini alıyor. Sevümek, okşanmak varken...
Çıkıp daktilonun uzerine oturuyor.
biz oldu. Veterinere götürdük.
Veteriner, Tip'e lavmana benzer
bir şey yaptı. Sonra Tip o kadar
hafifledi ki, o gece yanlışlıkla
balkondan düştü. Ama tıpkı Iş-
çi Panisi'ne benzemiyçr mu?"
— Bu kadaruu beklemiyor-
dum.
"Tip bu özeti üç ay içinde
yapmıştı. Oysa tşçi Partisi'nin
beş sene sünnüştü bu özeti yap-
ması."
Hayvan atik davranmış, di-
yonım.
Şaka bir yana, Şişa varmış
sonra; gözleri dışa doğru şaşı ol-
duğu için bu ismi koymuş Tom-
ris. Bembeyaz, Ankara kedisi
kırmasıymış. Osman varmış bir
tane, Milli Emniyet'ten. Boşnak
bir kediymiş. Sonra Mnstafa.
Sonra Müdür Be>. Çok resmi
bir kediymiş Müdür Bey. Edip
Cansever "şürin önemi"ni an-
latırken purdikkat dinleyen be-
yefendi bir kedi.
— Bir an için düşiinelim, di-
yorum Tomris Uyar'a: Bir has-
talık dünyadaki bütün hayvan-
lan yok etti. Dolayısıyla bu hay-
vanhuia aramızdald yakmlaşma
da böylece ortadan silindi. Ne
olacak o zaman? Birdenbire ne-
pimiz sihirli bir değnekle doku-
nulmuşçasma birbirimize mi dö-
necegiz?
"Hiç sanmıyorum. Ustelik
böyle bir hastalık var gibi. Be-
lediyelerin yürüttüğü "hastahk"
olarak..."
— Hani belediyeler hayvan-
lan iyfleştirme çabalan içinde
göriinüyorlardı?
"Tabii, itlaf ederek iyileştir-
mek mümkün de. Yani böyle
bir çaba var gibi. Tek korkula-
rı, sanıyonım uygar gözükme-
mekten geliyor, hayvana üzül-
mekten değil. "Aman yanlış
anlaşümayaum" endişesi var bir
de. Halbuki çok "dognı" anla-
şıhyorlar. Sonra, çocuklann
görmesi olayı var, öldürülen
hayvanlan. Zaten bir şiddet or-
tamında yaşıyoruz. Televizyon-
da şiddet var, hayatımızda şid-
det var."
— Ama çocuklar da hayvan-
lara karşı çok acımasız. Ne za-
man kedi ya da köpek yavrusu-
Van Gogh. Omuzundaki tek sa-
n yıldızıyla Tegmen ve Sanyer-
li Gülüver.
Ve acı bir kayıp:
17 Ekim 1988
Kedimiz Gülüver
bu sabah öldü.
Tomris-Turgut
Gülüver'e gelinceye kadar
öbür kediler de yaş haddinden
ötürü rahmetli olmuşlardı. Yi-
tirdiği sonuncu kedisiydi Gülü-
ver. Ve Gülüver'i sevmek Tom-
ris Uyar'a göre, bir daha karşı-
laşılmayacak bir sevgi türüyle
beceileşmekti. Hele daktilosu-
nun üstüne uzanıp yazmasını
engellemeye çalıştığı düşünülür-
se; sevişmek dururken, yazma-
nın ne anlamı varmış derse?
"Bir kediyle uyanmak insanı
düzene solnıyor" diyor Tomris
Uyar. Kedideki kişiliğe hayran
olduğunu söylüyor.
"Benim için gerçekten yaşa-
tıcı bir güçtür kedi, o kendine
gösterdiği özen yüzünden. Ero-
tik bir yanlan da var aynca. On-
lan okşamak, bir insanı okşa-
maktan çok daha derinlemesine
bir sevgi, varoluş, yakınhk, te-
mas duygulannı getiriyor."
Son kedisi Gülüver de öldük-
ten sonra yaşamının tam orta-
sında bir boşluk duyan Tomris
Uyar, Erdal Öz'ün yayınevinin
kapısına bir çanta içinde bırakı-
lan Cahide Hanun'ı görünce,
olan oluyor: bk bakışta aşk. ve
Cahide Hanun'ı zorbaca bir ka-
çırma teşebbüsüyle eve getiri-
yorlar. Cahide Hanim, Cahide
Sonku'ya sadece fıziksel olarak
değil, ruhen de benziyor.
Konuşmamızın sonunda,
hayvan sevgisinin hayatın temel
meselesi olmadığını söylüyor
Tomris Uyar.
"Çocuğum olmasa, kocam
olmasa, sevgilim olmasa ya da
arkadaşım olmasa sadece kediy-
le mutlu olabileceğimi sanmıyo-
rum.
Yarm:
Böröteçene