25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 21 KASIM 1991 MEBUSE TEKAY Devlet Için Devletten Birey İçin DevleteKoalisyonu oluşturacak partilerin temsilcileri, demokratikleş- me ile ilgili bir plandan söz ediyorlar. Eğer olacaksa bu planın neleri içerdiği önümüzdeki günlerde netleşir Ama bu konu hepi- mizi ilgilendiriyor Söz konusu olan bizim haklanmız, bizim ya- şamımız. Yaşamımızda ve bilincimizde bir şeyteri değiştirebilme fırsatı olarak yakalayabiliriz bunu. Aileden okula, televiryondan gündelik yaşantımıza hepsi bize bir hayat tarzıry öğretiyor, bunu haklılaştırıyor. Ve sonunda ya- şadığımız hayatı, olabilecek tek tarz olarak benimsiyoruz. Gün- lük hayatımıza bıle sahıp çıkamadığımız içtn siyaset alanına bü- yüklerimizin (') sahip çıkmasını doğal karşılıyoruz Oysa hepimiz bir şeyler yapabilır, bir çarkın vidası olmaktan çıkabiliriz. O za- man kimse bizim adımıza bizi kurtarma hakkını kendinde göre- meyecektir. Umarım yeni siyasal iktidar, bir oldu bittiyle kendi demokratikleşme planını dayatmaz. Seçim sırasında hep vurgu- ladıkları gibi katılımcılığın, çoğulculuğun, açıklığın yolunu açar- lar. Aksi halde yine bizim adımıza çizilen çerçeveler çabucak es- kiyecek, ya dar ya bol geldı denilip kısa sürede değiştirilecek. Örgütlu tüm kesimler, hem kendi alanlanna hem genel yapıya ilişkin düşüncelerinı açıklamalı. Artık hiçbir alanın özerkliğınin olmadığı görüldü Bu nedenle her özel alanla ilgili düzenleme yapılırken sorunu anayasa ve evrensel hukuk ilkelerine bakışla birlikte ele almakta yarar var. Temel hak ve özgürlüklere insani yaklaşımımız devlete bakışımızı. her ikisi tüm konulara bakışımızı belirlemektedir Devletin kurtarıcı rolünü, özgürlükle- rin doğal bir hak değil de devletçe tanınan bir hak olduğunu kabul etmeyi surdürecek miyiz? 1982 Anayasası'nda ozgürlükler bir devlet bağışı olarak görülur. Devleti korumak adına ozgürlükler, devlet için birey feda edilir; devlet bir amaç olarak yüceltilir. Bir anlamda yaşam ya- Umanm yeni siyasal iktidar, bir oldu bittiyle kendi demokratikleşme planını dayatmaz. Seçim sırasında hep vurguladıkları gibi katılımcılığın, çoğulculuğun, açıklığın yolunu açarlar. salaştınlmıştır. Işte bu mantık, her türlü işkerv ceyi, devlet terörünü, darbeyi ve yasakları haklı kılar. Hepsi devleti korumak ve kurtarmak içindir. Türk insani devletçi bir bakışla yetiştirildiğinden her tür yasaklamayı da daha kolay kabullenebilmiştir. Bireyi temel alan bir anlayışın yerlesmesi çok kolay değil kuşkusuz. Ama dünyada esen özgürleşme rüzgâriarından ülkemizin de etkilendiği, ortak bir zeminde buluşulabileceği görülebiliyor. Çok farklı kesimler benzer bir söylem içinde. Partiler, işçi sen- dikaları, TÜSİAD, dernekler, odalar. sivil toplum, toplumsal muta- bakat, demokratikleşme, uluslararası anlaşmalara uygunluk kavramlarını sıkça kuilanıyor Tabii bu kavramiardan herkes aynı şeyi anlamıyor. örneğin sıvıl toplumu savunanlardan bazıları, aynı zamanda devletçi. Çünkü onlar sivil toplumdan devletin etki alanlarının daraltılmasını değil, yalnızca darbelerin olmayacağı bir toplumu anlıyorlar Bütün kavramların enineboyunatartışıl- ması gerekiyor ki yeni anayasa da toplumda oluşacak yeni muta- bakatları yansıtabilsin Yoksa yalnızca DYP ve SHP'nin mutabık kalacağı bir anayasanın oylarımıza sunularak kabul edilmesi, bir çağdaşlık görüntusünden ibaret kalır Diğer yandan herkes yaşadığımız çağa, dünyaya ayak uydur- maktan yana. Dunyada ise ortak bir çatı oluşuyor. Hukukun payının ve önemınin arttığı bir dunyaya tanık oluyoruz. Yeni olu- şan değerler sistemi hem Marksizmden hem klasik liberalizm- den farklı ve iki sistemi yakınlaştırıcı bir eğilim taşıyor. 20. yüzyıl sonlarına yaklaşırken bireyi toplum adına tüketen sosyalist rejimler de; bireyi ekonomik, sosyal ve teknolojik baskı- larla ezen klasik liberal rejimler de ideolojik tercihlerden uzak- laşıyor En belirgin tercih insan, insan hakları. Ve belki de tarihte ilk kez insanlar farklı olma, farklı yaşama, kendini ifade etme, ya- sadıklarını belırleme hakkına bu denli sahip çıkıyor Bireyin öz- gürieşmesi denebilir buna.Demokratikleşmedetemel yaklaşım- lar özgürleşme, uluslararası standartlara uygunluk vemutaba- *at olarak ortaya çıkıyor. Katılımcı, çoğulcu, insan haklanndan ve hukukun üstünlüğünden yana bu çizgiyi yakalayabiliriz. • DYP'de, SHP'de insan haklan sözleşmelerine, AGİK belgeleri- ne, Paris Şartı'na, ILO standartlarına uygun bir çerçeve çizilece- ğini vaat ettiler. taahhüt ettiler Tek başına iktidar olamama ge- rekçesine sığınmamalan biraz da bize, haklarımızdan, ozgürlük- lerimizden yana tavır koyabilmemize bağlı. Mebuse Tekay, Istanbul Barosu avukatlanndandır. TEŞEKKÜR Değerli varlığımız NEJ£T KOYUNOJ'nun Ankara, Istanbul ve Çorlu'daki cenaze törenlerine katılan, telefon ve telgrafla başsağlığı dıleğinde bulunan meslektaşlarına, dosüarına ve arkadaşlanna teşekkur ederız. Annesi: NURİYE KOYUNCU Kardeşi: REHA KOYUNCU 27 Ekim günü polisçe gözaltına alınan HÜSEYİN JORAMAN NEREDE? Dün başkaları, bugün HüseyinTORAMAN. Eğer sessiz kalınırsa yarın ye- nileri eklenecek. Yeni "kayıp'ların olmasım istemiyorsak sessiz kal- mayalım. EMEĞİN BAYRAĞI KAMUOYUNA ÇAĞRI Terör Yasası'na dayanılarak infazda hücre sistemine geçUmiş olmasım ve Eskişehir "ölüm hücreleri"ne yapılan işkenceli sürgünü şiddetle protesto edi- yoruz. Terör Yasası'nın iptal edilmesi, Eskişehir "ölüm hücrelerTnin kapatıl- ması ve sorumlulanndan derhal hesap sorulması için kamuoyunu duyarlı ol- maya, bizimle, tutuklu ve hükümlülerle dayanışmaya çağınyonız. Deng/Dcvnm/Devrimci Mücadele/Devrimci Proletarya/Ekimler/Emek/Emeğin Bayrağı/ Halk Demokrasisi/Hedef/İşçilerin Sesi/ Komün/Kurtuluş/Medya Güneşi/ Newroz Ateşi/Yeni Demokrasi BİR "KAYIP" DAHA Hüseyin Toraman 27 ekimde evinin önünden sivil polislerce gözaltına alındı. Polisin çelişkili açıklamalan, gözaltında yeni bir "kayıp" olayırun gerçekleşeceğini gösteriyor; öldüriil- miiş olduğu olasıhğı kuvvetleniyor. Bütün demokratik kunıluşlan ve kamuoyunu du- yariı olmaya çağınyonız. Deng/DevTİm/DevrJınci Mücadele/Devnmci Proletaıya/ Ekimler/Emek/Emıgin Bayıağı/Halk Dcraokrasisi/Hedef/ İşçilerin Sesi/Komün/Kurtuluş/Medya Güneşi/ Newroz Ateşi/Yeni Demokrasi Yunus Nadi'den NadirNadi'ye Yunus Nadi Bey'in, pek haklı olarak, henüz iki yaşında iken oğlu küçük Nadir'in 'milli' nitelikli konulardaki duyarlılığından etkilenmesi ve kendisini gerçek devrimin başlangıcında görmesi oldukça anlamhdır. KEMAL ARI Dokuz Eylül Üniversitesi Türk düşün ve basın dünyasının büyük ismi Nadir Nadi'yi, 20 Ağustos 1991 tarihinde yi- tirdik. Osmanh İmparatorluğu'nun 'köhne' yapısından çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'ne dönüşüm ve değişim evrelerindeki ideolojik. siyasal, toplumsal, kültürel, ekonomik vb. alanlardakı yeniden oluşum ve yapılanmanın; bir başka deyişle, 'Türk pevrimi' denilen çok yönlü ve çok boyutlu tarihsel olgunun düşün- sel ve eylemsel birikim, gerçekleşme ve gelişme aşamalannın içinden gelen, bu aşamalara ya- kından tanık olan bir düşün savaşçısıydı Nadir Nadi. Tıpkı, 1945 yılında yaşama gözle- rini yuman babası 'merhum' Yunus Nadi (Abalıoğlu)gibi... Baba ve oğul: Yunus Nadi ve Nadir Nadi... Mutlak monarşiden meşruti monarşiye, on- dan da cumhunyete geçişin ve sonra da, demokratik nitelikli bir rejime dönüşümün bir yüzyıldan çok süren gelişiminde. ileriye ve çağdaşlaşmaya doğru dev adımlarla yürüyen, toplumunu uyarmaya ve değiştirmeye çalışan: Türk Devrimi'nin ve onun ideolojisini oluştu- ran Atatürk ilkelerinin yorulmaz savunucusu iki büyük gazeteci... Türk siyasal yaşamırun geçmişten günümü- ze uzanan gelişimine koşut olarak hep olayla- nn içinde bulunmuş; sanki birinin ilericilik ve çağdaşlaşma bayrağını bırakmadan, diğerinin kutsal görevi devraldığı ve biri diğerinin deva- mı ve tamamlayıcısı iki dev düşün savaşçısı... Kuşkusuz ki, Türk düşün ve basın tarihinde seçkin ve onurlu yerleri olan baba ve oğuldur, Yunus Nadi ve Nadir Nadi... "Hakiki İnkılap" Bu yazıyı kaleme almamıza neden olan şey; 1914yılına ait Nevsal-i MiüTde, dönemin ünlü düşün adamlanndan Yunus Nadi Bey'in oğlu küçük Nadır'ı anlatan 'Hakiki İnkılap' isimli yazısı olmuştur. Söz konusu yapıtta, dönemin pek çok şair, romancı, düşün ve sanat adamla- nnın birer fotoğraf, özgeçmiş ve yaalanna yer verilmiştir. Yapıtın 'İfade-i Meram' (Önsöz; bölümünde, geçmiş yıllara göre az da olsa ba- nş ortamırun oluştuğuna değinilmekte ve "Fırtınalan takibeden bu nisbî sükûndan isti- fade ederek bu kitabımızı neşr ve bu suretle Türk edebiyatına bir hizmette bulunmak ıste- dik. En meşhur Türk erbâb-ı kalemi ile meşahir mütefekkirin ve siyasiyununa beyan-ı fıkir etmek fırsatını ihsar eyledik" denilmekte- dir. Bu albümde kimlere yer verilmemiştir ki! Nigâr Hanım, Recaizade Mahmut Ekrem, Hüseyin Cahit, Faik Ali, Akçuraoğlu Yusuf, Fazıl Ahmet, Celâl Nuri, Dr. Rıza Tevfık, Ab- dülhak Hamit, Kâzım Nami. Cenab Şehabed- din, Ahmet Refık ve daha niceleri... Yapıtın 42-45. sayfalan da Yunus Nadi Bey'e aynl- mıştır. Bu bölümde Yunus Nadi Bey'in. oğlu küçük Nadir ile bir fotoğrafı. kısa bir yaşa- möyküsü ve 'Hakiki tnkılap' isimli yazısı yer almaktadır. Yunus Nadi Bey, fotoğrafının al- tım imzalamış, kendi el yazısı ile bir de not düşmüştür Bu notta şunlan demektedir: "Bence insan kümelerini idare için kanunlann en icaznüması (mucizevi olanı) millî asabiyet- tir. O ne müthiş bir kuvvettir ki. mânasını bilen milletleri mahv ve münderis (izi kalma- ma) olmaktan siyanet (koruma) ediyor." Milli ve çagdaş değerler Yunus Nadi Bey, "Hakiki inkılap" isimli yazısında ise henüz iki yaşında iken oğlu küçük Nadir'in; Osmanh Türkleri için olduk- masızca çalıştığı yıllardır. Ulusal nitelikli konular ve kavramlar, düzeni bozucu, ayrılık- çı düşünceler olarak nitelendirilmektedir. Nitekim, O'nun bu konulan ele alan yazılan- nın sansürden kurtuiahilenleri bile vönetımin dikkatinden kaçmamış; 1901 yıh ocak ayının karlı bir gününde yedi arkadaşı ile birlikte tu- tuklanarak Beşiktaş Karakolu'nun kuru tahtalanna konuk edilmiştir. Çıkanldığı mah- ça geç bir dönemde kavuşulan'milli've çağdaş kemede, düzeni vıkmak için gizli bir örgüt değerler karşısındaki duyarlıhğına değinmek- kurmakla suçlanmış, o dönemde ağır bir ceza te ve oğluna bakarak, gelecekte oluşacak olan kalabendliğe (bir kaleye hapsedilme) gerçek devrimin ilk belirtilerinin karşısında çarptınlmış ve Midilli Kalesi'ne hapsedilmiş- olduğunu düşünmekteSir. Arka arkaya gelen tir. Tutukluluk süresi bitince. bir süre memle- pek çok yıkım, Osmanh devleti içindeki etnik keti olan Aydm'da zorunlu ikamete tutulmuş- unsurlann aynlıkçı girişimleri, ardından II. tur. Bu süre içinde o da çağdaşı pek çok Abdülhamit baskı rejiminin yurtsever aydın- yurtsever aydın gibi ülkesinin kurtuluşu için lara ve onlann savunduğu yeni ve çağdaş yollar aramaktadır. Bu nedenle Jön Türklere kavramlara düşmanlığı. sonuçta ise. bir türlü katılmış; 1908'de Meşrutiyet ilan edilince, in- durdurulamayan çöküş, o dönem için en belir- kılabın anlamını halka anlatmak için Ebuzzi- gini Tevfık Fikret'te olmak üzere dönemin ya Tevfık Bey ile birlikte Tasvir-i Efkâr aydınlannda, geleceğe ve gençliğe umut bağ- gazetesini çıkarmış. bu arada tkdam gazetesı- lamavegüvenmeduygulannınoluşumunayol ne de muhabirlik yapmıştır. tkinci seçim açmıştır. Bu sözlerden, dönemin aydınlannın döneminde Aydın'dan mebus seçilmiş ve Mec- baskı rejimine karşı savaşım içinde olmadıkla- lis-i Mebusan'a girmiştir. n anlaşılmamalıdır; aksine, Türk aydını belki Ypnioiin de en çetin savaşımını bu dönemde vermiştir. e ° Yunus Nadi de, bu çetin savaşımın neferi olan Bundan sonra. O'nun pek çok Türk aydı- seçkin Türk aydınlanndandır. Bu nedenle, nınca bilinen; Mütareke yıllannda Istanbul'- onun yaşamöyİcüsündekı köhne düzene karşı da Yenigûn'ü çıkanşını. Bekirağa Bölüğü'nde- savaşımına bakmak ve "milli asabiyet" konu- kı dramatik tutukluluk dönemini, ulusal suna yönelişini görmek özellikle anlamlı ola- savaşın başlaması üzerine kınk-dökük bazı caktır: baskı makineleri ile Ankara'ya geçişini ve ora- 1879 yıh haziranında,eski Aydın vilayetine da 'Ankara'da Yenigün' adıyla gazetesini bağh bir kazada dünyaya gelen Yunus Nadi, çıkarmaya devam edişini, ulusal savaşın biti- kaza eşrafından Hacı Halil Efendi'nin oğlu- mi üzerine. Atatürk'ün isteğiyle 'Cumburiyet' dur. Küçük yaşta özel öğretmenlerden okuma gazetesini çıkarmaya başlamasını; bütün bun- ve hesap dersleri almış; Rpdos Adası'na geçe- lara, küçük yaştan bu yana oğlu Nadir Nadi"- rek, o dönem içinısaygın bir yeri olan Süleyma- nin yakından tanık olduğunu yalnızca niye Medresesi'ne devam etmıştır, Bu anıms'atmakla yetinelim. medreseyi birincilikle bitirdikten sonra İstan- İşte. bütün bu sayılan şeylerin savaşımını bul'a gelerek Galatasaray Lisesi'ne girmiştir. vermiş olan Yunus Nadi Bey'in, pek haklı ola- 1900 yılında ise Hukuk Fakültesinde öğreni- rak, henüz iki yaşında iken oğlu küçük Nadir- mine devam etmiş, bu arada basın dünyasına in "milli' nitelikli konulardaki duyarlılığından da girerek, daha bu günlerde 'milli' nitelikli yazüar yayımlamışür. Genel olarak üzerinde durduğu konu ise "asabiyyet-i milliye" olmuş- tur. Bu deyimi Yunus Nadi, günümüz Türkçe- sindeki "yurtseverlik" deyiminin karşılığı olarak kulîanmıştır. Abdülhamit rejimi Bu yıllar, II. Abdülhamit'in baskı rejiminin sürdüğü, sansür ve sürgün kurumlannın acı- etkilenmesi ve kendisini gerçek devrimin baş- langıcında görmesi oldukça anlamhdır. Sözü daha fazla uzatmayarak, Yunus Nadi Bey'in 1914 yılına ait Nevsâl-i Milliî'de yayımlanmış olan 'Hakiki İnkılap' isimli yazısına dönelim. Bu yazısında, küçük Nadir'i şöyle anlatmış Yunus Nadi: "Oğlum Nadir, henüz iki yaşını ikmal ede- rek. aşağı yukan koşmaya başladığı zaman, benım için pek tatlı bir rahatsızlığı mucib ol- PARİSTEN SELÇUK DEMİREL maya da başlamıştı. O benim odama gelmek istedikçe, hiç benim mümanaat etmekliğim (engel olmam) kabil mi idi? Hatta O'nun be- nim odama gelmesı için vesileler ihzar ettiğimi (nedenler hazırladığımı) itiraf edersem, samim (iç) vicdanıma tercüman olmuş olunım. Gerçi bu geliş ve gidişten benim sai ve huzurum (ça- lışmam ve rahatım) müteessir oluyordu (etki- leniyordu). Fakat ya gelmezse? O ne kadar fena... Her halde o gelmeli idi. Ben rahatsız ol- malı idim. Zaman zaman işimden kahyorum, kitaplarım hırpalanıyor diye şikâyet etmeü idim. Hülasa Bu nûşin (tatlı) dağdağa böylece devam etmeli idi. Ne kadar tatlı dağdağa... Çare yok, Larus'un 'Bayrak' kelimesini ha- vi olan cildi bizim Nadir'in malı olmuştu. Bir gün, o çeşit çeşit bayraklar içinde, kendisine gülgun (gül renkli) Osmanh bayrağını göster- miş: - Işte oğlum, bu aylı yıldızlı kırmızı bayrak yok mu. işte bu bizim bayrağımızdır, Osmanh bayrağı, demiştim. O, benim odamda bulunduğumu anladı mı, hemen koşar gelir: - Beybaba, Osmanh bayrağı, diye, behema- hal bana o cildi çıkartırdı. Görüp geçirdiğimiz felaketlerin her gün ev- de söylenip duran feci hikâyeleri oğlumun o saf dimağında hayal meyal izler bırakmaktan hâli kalmamış. Bir akşam odama kapanmış. işime koyul- muştum. Kapı açıldı. Evvelâ kocaman bir Osmanh bayrağı. arkasından da oğlum. Hay- retimin imtidadına (uzamasına) meydan bırakmayarak: - Beybaba, dedi. İşte Osmanlı bayrağı. - Maşallah oğlum, nereden buldun bu bay- rağı? - Müdire hanım bana mükâfat verdi onu. - Sen bayrağı çok mu seversin? - Çok severim ya. Bu bizim bayrağımız. Ben bu bayrağı evimizin üstüne asacağım. Asınca- ya kadar da elimde, na işte böyle, başımın üstünde tutacağım. - Yorulmaz mısın oğlum? Neden yorulacakmışım? Memleketlerimiz- de biz bu bayrak ile duracağız. Bak, bizim Selanik'imizi Yunanlılar almışlar. Orada bu Osmanh bayrağını böylece tutacak yok mu imiş acaba?.. Ama biz Selanik'imizi geri alınz, değil mi beybaba? - Elbette oğlum. Selanik'i vaktiyle bizim de- delerimiz almışlar da bize bırakmışlardı. Şimdi biz de onlar gibi olmaya çahşırsak, elbet yine memleketlerimizın sahibi oluruz. - Ya ya beybaba... Bizim dedelerimiz Asya'- nın ortalanndan kalkmışlar da. Karakurum'- dan çıkmışlar da. Pasin Ovalan'nı geçmişler de, sonracığıma efendim, ta buralara gelmişler de... - Anladım oğlum, anladım... Çocuğun ne Asya'yı bildiği vardı, ne Kara- kurum'dan haberi vardı, ne Pasin Ovalan ile buralarını anlayabilmesi muhtemeldi. Bunlar kimbilir hangı muallime hanımın, daha büyük çocuklara takrir ettiği (anlattığı) derslerden çalınma kelimelerdi. O küçücük dimağından, çocuk beyninden bir hayal gibi geçerek mana- sı anlaşılmadan -fakat hararetle- dilden dökü- len bu sözler beynimde şimşekler çaktırmaya bağlamıştı. Maamafıh karşımdaki mini mini bana istikbalin ziruh (canh) bir kefaleti gibi görünerek. tesellilerine bâdi (neden) oluyor- du. - Oğlum, dedim. Elindeki bayrağı şuraya koy da. gel seninle biraz konuşalım. Cevap verdi: - Hayır beybaba. Bu bayrak yere konınaz. Ben onu daima başımdan yukan tutacağam... Hakiki inkılap nesilden nesile tahakkuk eder (gerçekleşir) deniliyor. Acaba ben de ha- kiki bir inkılabın mukaddimeleri karşısında mıyım?" Yunus Nadi, Göztepe, Kânunuevvel 329 (Arahkl913). GAZETESİ' NDEN BİR HİZMET DAHA Tapusu ve imar durumu hazır •AfOMIU DENIZI ARSALAR : Topçular Vapur İskelesi ile Yalova arasında • Ana yola cepheli • Deniz TWflTiqtflT»flii yeşillikler içinde • Sizin de arsanız olsun... YARISIPEŞIN, KALANI 6 AY TAKSÎTLE Geniş Bilgi l£ Gazetesi Bürolarında CEMİL OKTAY Sihirli Değnek' ve Başbakanlar Yatıra mum dikip geleceğimizi planladığımizı sanma alışkanlı- ğından olsa gerek, dört yılda bir sandığa attığımız oylardan olu- şan hükumetlerden olağanüstü işler başarmalannı bekleriz. Sanki başbakanların ve bakanların ellerinde, dokunduklan za- man bütün sorunlan bir çırpıda çözüverecek "sihirli değnekler" vardır. Birçok kişi, "hiç de öyle değil, toplum artık gerçekçi düşünü- yor" diyebilir. Ben de sanılmasın ki aksini iddia ediyorum. Ama diğer taraftan bıliyorum ki, birey olarak, yurttaş olarak siyasal sorumluluk yüklenme işjni temekje oy vermekle sınırtı tutma alış- kanlığımız var. "Oylarımızı verdik, şimdi ne halleri varsa gör- sünler. Bütün becerilerini göstersinler". İtiraf edelim, anlayı- şımız üç aşağı beş yukan budur. Oysa oy verme eylemini, kamu sorunlarının çözümünü "ihale" ile sınırlandırma, çoğulcu de- mokrasilerin işleme mantığıyla bağdaşmaz. Unutmayalım, en iyi, en görkemli müteahhitler diktatörlerdir En azından demokrasilerde hükümetlerin basanlı olması, ken- dilerine oy veren seçmenlerin verdikleri oyların takipçisi olma- larına bağlıdır Verilen oy- En azından demokrasilerde hükümetlerin başarılı olması, kendilerine oy veren seçmenlerin verdikleri oyların takipçisi olmalarına bağlıdır. ların takibi de, yalnızca ikti- darlardan hep bir şeyler ta- lep etmek değil, aynı za- manda, öngörülen prog- ram çerçevesinde çalışı- yortarsa. iktidarlaragünlük eylemlerinde destek ol- mak, seçmen olarak seçim günü üstlenilen sorumlulu- ğu seçimden sonra da sür- dürmektir. Bunun, oldukça değişik ve kaülmacı bir siyasal kültürü, yurt- taşlık statüsünün sorumluluğunu taşıyan birey tipini gerektirdiği- ni ifade edelim. Türk toplumunun yerleşik siyasal kültür kaynak- ları kanımca bu yönden yeterince zengin de-ğildir. Otorite kar- şısında edilgen tavır alışla daha yaygındır. Birey, güncellik içinde yaşadığı sorunlar ve genel olarak siyasal eylemi ile verdiği oy arasında sıkıbağlarkurmuşdeğildir. Siyasal anlayışımızda, "kur- tarma", "kurtarılma" ve "kurtarıcı" gibi kavramlar pek rağbet görür. Bu türden kavramlar da "vesayet", "vasi" ve -Sayın Demi- rel'in alınmayacağından emin olarak soylüyorum- "Baba" gibi sözcükleri çağrıştırır. "Yatır" ve "dilek tutan" ilişkisi de, tıpkı şu birbiriyle bütünleşen sözcüklerin dogasını yansıtır biçimde, dü- pedüz misBk içerikli "p_ederşahi" bir ilişkidir. Yatjrlar bütün za- manlann ve bütün mekânların "babalan'dır. Onlara "dilek tutarv lar" da hiç büyümeyen evlatlar. Büyüyelimçocuklar!... Prof. Dr. CemüOktay, t.Ü. Siyasal Bilgilerfakültesi öğretim üyesidir. ACELE EDİN, FIRSATIKAÇIRMAYIN tLAN ŞANLIURFA SULH CEZA MAHKEMESt Esas No: 1990/550 Kaıar No: 1991/567 Taklit ve tağşiş edilmiş gıda maddesi bulundurmak suçundan sa- nık Hasan ve Vatha'dan olma 1949 dogumlu Şanlıurfa Ağveren Aci- ban Ky. nüfusuna kayıtlı olup halen Kamberiye Mahallesi Şube Çıkmazı No: 10"da oturan Ali çiftçi hakkında verilen ve hakkında tatbik olunan 470.000 TL. ağır para cezası ve hapis cezası raüddeti olan 3 ay sanığın cürme vasıta kıldığı meslek ve sanatımn tatiline, 7 gün süre ile işyerinin kapatılmasına karar verilmiş olup hüküm öze- tinin buyuk harflerle yazılmak süretiyle kapatma süresi kadar kal- mak kaydıyla kapatılan işyerinin göze çarpan bir yerine yapıştınlmasına dair işbu ilanın yapılması rica olunur. Basın: 42455
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle