Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 KASIM 1991 DİZİ-RÖPORTAJ CUMHURİYET/7
Sosyal demokratlar tartlŞiyor Nedenyenildik nasılkaıanınz?
Inönü: Uzüntüyle bir yere varılmaz
AHMETTAN
— Yöoeltilen eleştirüerden bir tane-
& de tophunun genç dimımik üretici ke-
sinüerme hitap edilemeyisi OnUnn efi-
Hmlernin yakalanamayışı...
tNÖNÜ — Bunun da tam doğru ol-
duğunu sanmıyonım. Ozellikle son yü-
larda gençlerin ilgisinin arttığını fark
ediyonız. Bundan da mutlu oluyoruz.
Şimdi üniversite gençliği ayrı bir sonın
teşkil ediyor. Çünkü üniversite gençli-
ği resmen siyasete katüamıyor. Bir par-
tiye üye olduğunu rektörlük görürse,
bunu üniversiteden çıkarabiliyor ve bu
kadar lasıtlı bir gençlik ortanundan na-
sıl daha büyük sonuç alacaksınız? Her
parti aynı sıkıntıyı çekiyor ve anayasa-
yı değiştirerek gençlik kollannı kuıînak,
gençlerin siyasete girebilmelerini sağla-
mak şart gözüküyor. Bunu yapacağız,
bu konuda anlaşmamız var Doğnı Yol
Partisi'yle. Ama o zamana kadar genç-
lerin ilgisinin ben gittikçe arttığına ina-
nıyorum. Bunu daha da artırmak için
kurumsal yollar bugün tıkalı. Ne ola-
cak? Anayasa değişikliği olacak.
— PeU efendim, siz başanlı buhıyor
musanuz? Seçim kampanyası için de
aynı şekOde eleştirUer var. Rekbunlar,
sloganlar... Özellikle Mega-10'nn ken-
disinden bekleneni veremediği...
tNÖNÜ — Bence kampanya başan-
b bir kampanyaydı. Çağdaş olanaklar
en geniş ölçüde kullanıldı. Televizyon,
meydan mitinglerinde halkın ilgisini ar-
tıracak şeyler... Bunlann hepsi yapıldı.
Mega-10 yeni bir kanal olarak tam se-
çim zamanında devreye girdi. Tabii, ye-
ni bir kanal olduğu için tanınması za-
man alıyor. Ama pek çok kimse bazı
hesaplara göre 20 milyona yakın insan
televizyon yayınlannı izleyebildiler ve
onun da etkisi oldu seçim döneminde.
Tabii, henuz zaman geçmedi, yeteri ka-
dar değerlendirme yapılmadı. Bir ölçü-
de etkisi oldu, bunu söylemek mümkün
değil. Ama bir defa böyle bir şeyin ge-
tirilmesi, TRT'yi biraz daha tarafsız ol-
maya sevk etti. TRT'nin yaptığı açıko-
turum, bizimle ilgili ayn programlar
düzenlemeleri, onlarda bir bağımsız te-
levizyon kanalı açılmaktadır, rekabet
olacaktır kaygısı bence rol oynadı. Ye-
ni bir televizyon kanalı bu kadar zor
şartlar içinde devletin hiçbir yardımı ol-
madan hatta. Işte öbür kanalın Starl'in
engellemelerine rağmen bu kadar kısa
zamanda ortaya çıkabildi ve dinlendi.
Bence bu büyük başan.
— Peki efendim, genel bir soru de-
gerlendirme olarak. Dünyada sol aley-
hine esen rüzg&rlann bu başansıziıkta
da rolü oldu mn sizce?
tNÖNÜ — Dünyada sol aleyhine
esen rüzgâr her tarafta eşit esmiyor, her
tarafta aynı noktada esmiyor. Ban yer-
lerde öyle oluyor, bazı yerlerde öyle ol-
muyor. Bunlan göreceğiz. önce böyle
bir rüzgâr var mı yok mu belli değil. Bi-
ze öyle bir etki getirmisse, az bir etki-
dir, vatandaşlanmız dü^ünmediler. Va-
tandaşlarımızın düşündüğu, bütün so-
nınları çözecek bir iradenin ortaya çık-
düze, parti içinde
bütünlük havasını yeniden
kurarak, 'kendi içimizde
çekişme yok, iktidara
hazırız ve bunu yapıyoruz'
havasını vererek çıkar. Bir
de, fikir açısından bir
yeniîeşmeyi
gerçekleştirdiğini göstererek
çıkar.
K.
masıydı.
f
^ Orada bize
Doğnı Yol • f * kadar puan
vermediler. * '\ma şimdi Doğnı Yol
ile bir koalisyona gitmemizi görüyorum
ki kamuoyu büyük ölçüde destekliyor.
— Peki efendim, sizce bu başansız-
uk ya da yeterince başanlı oiamamanın
nedenleri bu kadar sorunun uzerine uç
neden sayarsanız ne olabilir? Neyi ka-
çırdı SHP, yabut ne>i yakalayamadı?
Öncelikte bilim adamısınız, bir varsa-
yım olarak.
tNÖNÜ — Işte değerlendirmeyi tam
yapamadık daha. O değerlendirmeyi
görmeden...
— Ama bu araştırmalan yola çıkma-
dan evvd herhalde varsayunsal bir iki
Une tez yahut da ne bileyim düşünce
oluşturup ona göre onun üzerine gttmek
daha uygun oimaz mıydı? Yahut da siz-
ce kişisel olarak başansızügın başansız-
lığın iıç nedeni... Yani iktidann işte
TRT'yi fazla kendine yönelik kul-
lanması...
tNÖNÜ — Bu bir yanlıştı. Iktidar
partisi bir tarafta, muhalefet partileri
öbür tarafta. Muhalefet partileri ken-
di aralarında ayn ayn kamplardaydılar,
ayn ayn mücadele ediyorlardı. Bütün
mesele vatandaşın ANAP'a tepkisıni
ortaya koymak ve o tepkiyi de aJıp
olurnlu yolda bir partinin iktidara gel-
mesini sağlamak. İşte bu tepkinin
ANAP'ın iktidannın doğurduğu bir
ANAP'tan kurtulahm havası, öyle gö-
rünüyor ki vatandaşları bu işi yapacak
bir parti bulalım, ona oyumuzu vere-
Um noktasına getirdi ve orada bizim
parti içi bölünmüşlüğümüz, sonra ye-
rel yönetimlerin iktidarlannın çeşitli
zorluklar altında iyi yarutlamaması va-
tandaşlara, ANAP'ın getirdiği zorluk-
lar nedeniyle belediye başkanlanmızın
istedikJeri çalışmayı yapamamalan, ye-
rel yönetimin zorluklan partimizin ge-
nel görünümündeki bu iç kavganın bit-
urultaya kadar yeni
yollar göstereceğiz.
Hazırlıklarımız var. Biz
sorumluluk taşıyoruz ve
partinin gelişmesine somut
katkı sağlayacağız. Bunu
yapacağız. Yeni sol, şimdi
parti içi iktidcr kavgasında.
Böyle bazı deyimlerle ilgi
çekmeye çalışıyorlar.
memesi havası, o dönemde belki bu ya-
nş içinde öbür partilerin bizden daha
güvenilir bir izlenim vennesi. Tabii
öbür partilerin hepsi değil. önümüze
geçen ANAP'la Doğnı Yol Partisi ol-
du. ANAP işte iktidar partisidir, onu
saymazsak eğer Doğnı Yol Partisi ol-
du. İşte onun da vatandaşın özet ola-
rak verdiği karar. Partiye güvenilir bu-
na güvenilmez gibi bir tercihi oldu sa-
nıyorum. Bu güvenli parti imajını DYP
aldı.
— Bu sosyal demokrat zorlanmaun
yahut da göriışü SHP'nin eiinden al-
mak konusundaki başansının da rolii
oldugu söyteniyor. Öraegin, sosyal po-
Utika agırlıklı sloganlannın basansı...
tNÖNÜ — İşte bunlann hepsini biz
de söyledik. Bunlan Doğnı Yol Partisi
daha iyi söyledi deniyor. Peki, belki da-
ha iyi söyledi de yani daha iyi söylemek
meselesi, daha güvenilir olniak. Yapar-
sa o yapar havasını vermek. İşte inanı-
yorum, yaparsa o yapar havası buradan
kaynaklandı. Yani bizim partinin görü-
nümündeki dağınıklık, başka partide
destek arama yoluna götürdü.
— Peki efendim, sonuçta sosyal de-
mokrasi yahut SHP tökezledi deniyor.
Düze nasıl çıkar?
tNÖNÜ — İşte bunlan düzelterek çı-
kar. Parti içinde bütünlük havasını ye-
niden kurarak, kendi içinde çekişmesi
yok, iktidara hazınz ve bunu yapıyo-
ruz havasını vererek çıkar. Bir de fikir
açısından bir yeniîeşmeyi gerçekleştir-
diğini göstererek çıkar. Bu yenileşme;
insanlanyla olur, fikirleriyle olur, tüzü-
ğüyle olur, programıyla olur. Onlan
yapması gerekiyor SHP'nin. Çünkü
söyfcdiğimiz şeyleri başka partiler de
söyiüyorlar. Bir farlumız kalmıyor ik-
tidardan. tşin öyle olmadığını göstere-
cek yeni tavırlar, yeni sioganlar gerekli
oluyor.
— Yeni Sol denen grup, yeniden ya-
pılanma modeli üzerinde çalışıyorlar
yahut da var olduğu söyleniyor. Kurul-
taya kadar benzeri şeyi siz de yapıyor
mnsnnuz, yapacak mısuuz bu araşar-
maya bagh olarak?
İNÖNU — Kurultaya kadar yeni yol-
lar göstereceğiz. Hazırhklannuz var.
Yeni yaklaşımlar göstereceğiz. Biz ge-
nel merkez olarak partinin günlük üre-
timiyle de ilgili olduğumuz için bizim
getireceğimiz çözümler daha pratik çö-
zümler olacak. Tüzükte değişiklik, belli
maksatla daha iyiyi sağlamak için.
Programda değişiklik gene işte belli
maksatla olacak. Böyle lumpen fikirlere
sığınarak birisi yeni diğerisi eski beUi
değil. öyle bir şey yapamayız. Biz so-
rumluluk taşıyoruz ve partinin geüşme-
sine somut bir katkı sağlayacağız. Bu-
nu yapacağız. Yeni Sol şimdi işte parti
içi iktidar kavgasında. Böyle bazı de-
yimlerle ilgi çekmeye çalışıyorlar.
— Peki efendim son söz olmak üze-
re, hem de aktüaliteyi yakalayabUme
açısından, Doğru Yol'la kuracagı koa-
lisyon hükümetinin çalışmalan SHP'ye
daha da geneide sosyal demokrasinin
toparlanmasmda bir çıkış noktası ola-
caiına inanıyor musunuz?
INÖNÜ — Iktidar olmak, elbet ye-
ni sorumluluklar getiriyor, yeni bakış
açıları getiriyor. Daha gerçekçi bir tu-
tum gerektiriyor. Bunlan yaşayacağız.
Söylediklerim yanhş anlaylmamalı Biz
iktidar ortaklığına partinin iç durumu-
nu düzeltmek için girmiyoruz. Bunlar
ayn şeyler. Partimizin iç dunımunun
dağınıklığına rağmen seçmen bize belli
bir görev verdi, belli bir yere getirdi.
Bunun sonucu olarak bizjktidar orta-
ğı oluyoruz. Yani partinin bütün eksik-
liklerine rağmen vatandaş tarafından
beürli düzeyde beğenildiği için bir ko-
alisyon ortağı olabiliyor. Parti içinde-
ki çekişmeyle koalisyondaki görev ayn
ayn şeyler.
— Peki efendim, sizin ekleyeceginiz
bir mesaj var mı?
tNÖNÜ — Yani şunu söylemek isti-
yonun. Bu seçim sonucu istediğimiz gi-
bi olmadı. Buna üzüldük. Ama üzün-
tüyle bir yere varümaz. O geçti şimdi.
Değerlendirmek durumundayız. Koalis-
yon ortağı olmak için göriişmeler yapı-
yoruz. Bu Türkiye'ye yeni ufuklar ge-
tirecek. Geçmişte birbiriyle mücadele
etmiş iki büyük partinin koalisyonu ye-
ni bir anlayış demektir. Bunun için ge-
liyonız. Belirli meselelerde
esas olarak görüşbirliği sağlansın isti-
yoruz ki bunu kim uygularsa sonuçtan
herkes memnun kalsın ve partimizi des-
tekleyen seçmenler de bizim istediğimiz
oldu diyebilsinler. Bunu sağlayacağız.
Bu arada kurultay hazırlıklan devam
edecek ve kanıltaya vardığımızda par-
ti içi çekişmeleri artık ortadan kaldıra-
cak bir düzenlemeye kavuşacağız.
— Siz orada besap vereceksMz...
tNÖNÜ — Tabii, seçimleT olacak.
Hesap vereceğiz. Değerlendinneler ya-
pılacak. Ondan sonra seçim yapılacak,
seçimden ne çıkarsa kurultayın ka-
randır.
Baykal: Beklentilere cevap veremedik
AHMETTAN
— DSP bölanmıiş durnaıda.»
BAYKAL — Evet. Şimdi DSP'nin bö-
hlnmüşlüP bugün ortaya çıkmış değil ki.
1987 seçimlerinde bile DSP bölünmüş du-
nımdaydı. Istatistık, mantık, matematik
bu konudaki iddianın benzemediğini acık-
ça ortaya koyabiliyor. Biz bu seçimlerde
1989 ve 91 yıllan arasında 1 milyon 245
bin oy kaybettik. 1991 seciminde daha çok
seçmen oy kullandığı halde bu tablo or-
taya cıktı. Buna karşıhk DSP 1989 ve 91
seçimlerinde sadece 48i bin oy fazla aldı.
Yani biz 1 milyon 245 bin oy kaybettik,
DSP 485 bin oy aldı. Bizim kaybettiğimiz
oylann tttmünü DSP almış olsa, DSP'nin
oy artışının tümu hiçbir partiden degıl, sa-
dece bizden kaynaklanmış olsa bile -ki bu
doğnı değildir- bu bizdeki düşüşün ucte
birini açıklar. Geriye kalan kayıp nerede?
Bu seçimde biz ANAP'a oy kaybettik,
DYP'ye oy kaybettik, biz bu seçimde muh-
temelen DSP'ye oy kaybettik, hatta biz bu
seçimde Refah'a oy kaybettik.
Çünkü biz bu seçimde beklentilere ce-
vap veremedik. Kaybeden bir parti her yer-
de kaybeder. Sandık başına gitmeyen in-
saniarın bir kısmı da bize geçen seçimler-
de oy venniş insanlardan olabilir. Bu da
doğnıdur. O nedenle benim söylediğim
böyle gerçeği görmemezi engelleyen tek bir
faktöre dayalı, genel merkezin sorumlu-
luktan sıynlmasma yardıma olacak açık-
lamalar ciddi değildir, geçerli değildir.
Olayı bütün karmaşıklığı ile görmek la-
zun. Biz bu seçim yenilgisini şimdi tartış-
mıyonız. Seçim yenilgisini secirnlerden ön-
ce, kurultayda tartıştık. Bu seçim yenilgi-
si bizim için bir sürpriz değildir, ne yazık
ki sürpriz değüdir. Bizim için sürpriz ol-
maması bir yana, genel merkezde görev
yapan bazı arkadaşlanmız için de sürp-
riz ounamıştır. Kontenjan paylaşımı genel
olarak bu secünlerin hangi bölgelerde ağır
yenilgilere yol acabileceğinin hesabının
çok ince ve dikkatli bir biçimde yapıldı-
ğını gösteriyor. O nedenle partinin tepe-
den ürnağa ideolojisiyle, progranu ile, tü-
züğü ile, kadrosu ile bir onarım, değişim
geçirmesini gerektiren bir somut, ağır uya-
n almış bulunuyoruz.
— Sosyal dcmokrasioin ideolojik bir
söz konusu mu?
BAYKAL — Sosyal demokrasi ya da
Batı'daki eşanlamıyla demokratik çoğul-
cu sosyalizm, kendi haklılığını ve üstün-
lüğünü, hem solun içinde hem de sağın
karşısmda artık kanıtlamıştır. Sosyal de-
mokrasinin ideolojik üstünlüğü, sadece
içinde yer aldığı solda değil, sağın karşı-
smda da kendini kanıtlıyor. Klasik ömek,
ama değinmeden geçemeyeceğim. Bizim
gelenegimizm, mücadelemizin, kimüğimi-
zin bir parçası olan bazı anlayışlar, bizim
siyasal gücümüzJe toplumlara yerleşti ve
kökleşti. Sosyal devlet; bireyin ve ailenin
korunması, sosyal güvence; insan hakla-
n; demokrasinin temel kurallanyla benim-
senmesi gibi... Artık sağın büyükçe bir ke-
simi bunlara karşı çıkmanın ya da bunla-
n değiştirmeye kalkmanın gücünü yahut
iradesıni kendinde bulamıyor. Hatta kimi
durumda bunlardan bazılannı savunmak,
en azından savunur görünmek zorunda
kahyor. Üstünlüğümüz temelde şundan
kaynaklanıyor Bizim özgün kimliğimiz ve
iddiamız, "özgüriak" idealiyle, "eşitHk"
idealinin beraberliğidir. Tek başına eşitli-
ği öne çıkanp özgürlüğü göz ardı eden bir
solculuk artık bitiyor. Tek başına ya da
çok ağırhklı olarak özgürlüğü öne çıka-
nıken, eşitliği en geriye bırakan sağ da ta-
rihin gündeminden duşuyor. Sağ iktidar-
lar kendi ideolojilerinden kaynaklanan
eşitsizliklerle ve yetersizliklerle hastalıklı
toplumlar yaratıyor. Şiddetin, uyuşturu-
cu kullanımının, şimdîlerde ırkçılığın, tat-
minsizliğin örneklerini veriyor. Sağın
ABD'sınde, sağın lngüteresi'nde, sağın Al-
manyası'nda olduğu gibi...
tnsanlar var oldukca, hele çoğulculuk
ve özgürlük sürekli kaldıkça, farklüaşma-
lar ve onlara kaynak olan, onlara yön ve-
ren ideolojiler de mutlaka var olacaktır.
"İdeolojinin yok olması" başka şeydir,
kendini "yenbemesi ve gellştinnesi" baş-
ka şey. Bu iki olguyu birbinne kanştırma-
mak gerekir.
Bir de dünya sağının ciddi bir ideolo-
jik iddia ve çaba içinde olduğunu gözden
kaçırmayalım. Hatta sağın ideolojiye dö-
nüşü karşısında, solun, hiç değilse bir sü-
re, ideolojik alanı boş bıraktığını ve bu ne-
denle de geri kaldığını...
— Nasıl bir "yenüeşme?"
BAYKAL — Yenileşmiş görünmek için
yenileşmek, modaya ayak uydurmak de-
ğil tabii... Türkiye'de sosyal demokrasinin
yenilenmesi, kendi ideolojik özünün doğ-
rultusunda, kendi tarihsel kulvannda ger-
çekleşecek. Buna ihtiyaç var. Yoksa
ol tükendi'
yaklaşımlarını, daha çok
solun tükenmesini özleyen,
isteyen sağ çevrelere ait bir
dilek şeklinde görüyorum.
'tdeolojiler öldü' ise daha
çok, ideolojisiz bir dünyada
kendilerine yarar görenlere
ya da olaylara yüzeysel
bakanlara ait.
HP; tepeden tırnağa,
ideolojisiyle, programıyla,
tüzüğüyle, kadrosuyla bir
onarım, değişim geçirmesini
gerektiren bir somut, bir
ağır uyarı aldı.
özetle sosyal demokrasi 21. yüzyüın
ideolojisi, siyaseti, anlayışı olarak tarih
sahnesindeki yerini geliştiriyor. 20. yüzyü,
solun bölunme dönemi olmuşken 21. yüz-
yıl, dünya solunun bütünleşmesine hazır-
lanıyor.
— Türkiye'de de yankı bulan "Sol tu-
kendi, ideolojiler öldü" benzeri yonunlan
nasıl degeriendiriyorsunuz?
BAYKAL — "Sol tükendi" gibi yakla-
şımlan, daha çok, solun tükenmesini öz-
leyen, isteyen sağ çevrelere ait bir dilek şek-
linde görüyorum. "tdeolojiler oldü" ise
daha çok 'ideolojisiz" bir dünyada ken-
dilerine yarar görenlere ya da olaylara yü-
zeysel bakanlara ait.
Ideoloji, dünyaya genel bakışın, bir ha-
yat tarzının, insana ve topluma temel yak-
laşımın sistemli ifadesidir. Bir yaklaşım-
lar, davraruşlar sistematiğinin, bir
tercihler-öncelikler sıralamasının kaynağı-
dır.
"yeniiik'' niyetine sağın anlayışlannı ve
yöntemlerini taklide değil...
Bizim önerdiğimiz yenileşme, belirli
kaygılardan hareket ediyor; belirli eksik-
leri gjdermeyi amaçlıyor; beürli yaklaşım-
lan siyasetin teorisinde ve pratiğinde ön-
görüyor. İdeolojik bütünluğü, mantığı ve
sistemaüği olan bir yenileşme programı bi-
zimki...
— YenUenmeyi nasıl gerçekleştireceksi-
nii, nasıl uvgulamaya koyacaksınız?
BAYKAL — Türkiye'de sosyal demok-
rat hareketin sadece SHP demiyorum,
SHP'yi de aşan bir şekilde var olan par-
tilerin dışında solda ortaya çıkan çeşitli
çevrelerin önümuzdeki dönemde yeni bir
sosyal demokrat anlayış etrafında beraber-
ük anlayışı içine girmelen gerektiğine ina-
nıyorum. Böyle bır arayışın elbette SHP
içinde de gerçekleştirilmesi gerekecektir.
Buna öncülük etmesi gereken parti de
SHP'dir. SHP böyle bir yenileşmenin ön-
cüsü olmalıdır. Bu yenileşme çeşitli düzey-
lerde ortaya çıkmahdır.
Bunlardan birisi ideoloji düzeyinde or-
taya çıkmalıdır. SHP düşüncesini, fıkn-
yatını yenilemelidir. Program düzeyinde
değişiklikler ortaya çıkmalıdır. Tüzuk dü-
zeyinde yenıleşmeler parti yapüaşması dü-
zeyinde yenileşmeler ve kadrolaşmada ye-
nileşmeler ortaya çıkmahdır. Hiç kuşku-
suz partinin ideolojisiyle ilgili yenileşme.
Bu yeniîeşmeyi hangi yönde, hangi istika-
mette aramak gerektiğine ilişkin kişisel
önerilerimi sunmak isterim. Böyle bir ye-
nileşme, sosyal demokrat hareketi bir dev-
let partisi olmaktan çıkanp, bir toplum
partisi haline dönuşturmeye dönük bir an-
layışta gerçekleştirilmelidir. Yani önümüz-
dek dönemin yeni sosyal demokrat parti-
si, yeni SHP'si daha az devlet partisi, da-
ha çok toplum partisi olmalıdır. Bu her
alana yansımalıdır. Bunun her alanda so-
mutlaşması nasıl sağlamr? Aynca çahş-
mak birinci temel noktadır. tkinci ideo-
lojik açılış, sosyal demokrat hareketi bir
yoksulluk ideolojisi olmaktan çıkanp, bir
refah ideolojisi haline dönüştürmeyi he-
def almalıdır. Sosyal demokrat hareket ar-
tık bir refah ideolojisi olduğunu kendisi
kavramaü, topluma kendisini böyle tanı-
tabUmelidir. Halkımızın temel motivasyo-
nu, temel güdüsu^ daha iyi yaşamadır.
Dünyada da böyledir, Türkiye'de de böy-
ledir. tnsanlann daha iyi yaşama özlemi-
ni dikkatini almayan hiçbir siyasetin ba-
şanlı olması mümkün değildir. Sosyal de-
mokrat hareket ne yazık ki çeşitli neden-
lerle bir yoksulluk ideolojisi olarak tanı-
tılmıştır, ortaya konmuştur. Buna sosyal
demokratlann da katkısı ohnuştur, bunu
çarpıtanlann da katkısı olmuştur. Ama ar-
tık ihtar açıktır. Sosyal demokrasi bir re-
fah ideolojisine dönüşmelidir. Yani sade-
ce siyasetle ilgilenen, ekonomiyle ilgilen-
meyen, insanlann ekonomik ihtiyaçlanna
kuşkuyla ve mesafeli bakan bir siyasal ha-
reket olmamahdır. Siyasal sorunlann ya-
ni sıra ekonomik sorunlarla da ilgilenen,
insanlan daha iyi yaşatmayı kendisine bi-
rincil görev sayan siyasal bir hareket or-
taya çıkmahdır.
Üçüncu olarak da demokrasi anlayışı-
mıza yeni bir öz ve içerik kazandırmak zo-
nındayız. Demokrasiji soyut kavramlar-
la kunılu sistem olmaktan çıkanp, insan-
lann günlük yaşamlan ile ilgili, kendile-
rini yakından ilgilendiren konularda ter-
cih yapma fırsatım sağlayan bir siyasal
gerçekük haüne dönüştürmeliyiz. Demok-
rasiyi "bir merkezi hükümet demokrasisi"
olmaktan çıkanp bir yaygm demokrasi,
bir katılım demokrasisi haline dönüştür-
meliyiz. Yerel yönetim anlayışını bir bele-
diyecUik anlayışı olmaktan çıkanp, bir ik-
tidar anlayışı haline getirmeliyiz.
Yaygın demokrasi, yerel demokrasi ve
somut demokrasi yeni ideolojik açıhmı-
mızın. bir ayn boyutunu oluşturmalıdır.
—BİTTt—
Tiyatro sanatçısı Gülriz Sururi'nin
gündelik hayatı hayvan sevgisiyle dopdolu
Kedı başlı tannça
ve kedisi ^
FATMAORAN
"Saray Arkası Sokağı'nı bi-
üyor musunuz" diye soruyor te-
lefondaki berrak ses; Gülriz Ha-
nım'ın sesi. Sonra adresi tarif
ediyor aynntüanyla.
Park Otd'e giden ortası ağaç-
hkh Gümuşsuyu Caddesi. Park
Otel: 'Guzellik'te hep önceden
düşunulüp taşınıhnış, tasarlan-
mış bir yan olduğu söylenir ama
bu kent yenilenirken 'eski'nin
yerine yenisi yapıurken estetik
bir hedef amaçlanmadığı orta-
da. Park Otd'in yerine yapıl-
makta olan binanın insana
'taşcıl' bir yalnızhğı duyumsat-
ması da işte bu yüzden...
Salkım saçak ve neredeyse
yerlere kadar sarkan telefon
kablolannın çirkinleştirdiği bir
binamn giriş katında oturuyor
Gülriz hammlar. Tüm bu çir-
kinlikler daire kapısında son bu-
luyor ama. Ferah, rahat ve kul-
lanışh eşyalarla döşenmiş bir sa-
londayım. Kanepede boylu bo-
yunca uzanmış bir kediyle kar-
şılaşıyorum ilkin. Beni şöyle bir
göz ucuyla süzdükten sonra hiç
istifini bozmayıp uyumasım sür-
dürüyor. Bol tüylü bir\ekir bu.
Bir tüy sağanağı sanki. Bu sı-
cakta nasıl rahatsız olmuyor di-
ye düşünürken Gülriz Hanım
giriyor içeri: Eski Mısırülara
benzeyen yüzü, siyah, kahn bir
kontür çekilmiş kocaman göz-
leri, cıkık elmacık kemikleri, çu-
kur çenesi ve hafif kemerli bur-
nuyla, incecik bir Gülriz Suru-
ri. Üzerinde kendisine çok ya-
kışan bej bir giysi. Oturuşu, yü-
rüyüşü, ayak ayak üstüne atışı,
gülüşü, diksiyonu ve sanatına
hayranlık duyduğuıiı Gülriz Su-
nıri'yi bu kadar yakından, ilk
görüşüm bu...
Konuşmamızın başında, "Ki-
si yaşamla ölüm arasına bir şe> -
ier koymahdır, kendini hayaU
Sanatçılar
ve
Hayvanlan
FATMAORAN
Gülriz Sururi'nin kedisi 'Zorba' iki
yaşında genç bir kedi. Kazancakis'in o
ölümsüz kahramanıyla isim benzerliği
dışında bir ilgisi yok. Bir benzerliği,
coşkusu olabilir belki. Gözleri genç
söğüt ağacının yaprağı gibi yeşil.
Bakışları nazenin.
Aman, istemeyiz, atalım şunu
diyerek feryat figan, kediyi dı-
şan bıraktık. Bir sokak kedisi,
n'apalım çok da peşimize takı-
lır böyle kediler. Fakat, bu çok
inatçı çıktı. Meğerse, karsıki
komsumuzun kedisinin yavrula-
nndan biriymiş. Engin'e tutul-
dn ve hep peşinden getmeye bas-
ladı."
— Zorba da zorbaymış hani.
Kapıdan kovduk, bacadan gir-
di örneği...
"Hem de nasıl. Kapıyı ne za-
man acsak, minidk bir kedi bi-
ze bakıyor. Böyle böyle nasıl
kabul ettirdi kendini hiç bilmi-
yoruz. Şimdi de yatak odasın-
da, ayak ucunda yarjyor. Ben,
bir kediyi bu kadar hayaüma
sokacagımı hiç zannetmiyor-
dum."
— Oysa ben sizin köpekten
çok, kediye daha yakın olduğu-
nuzu düşünmüştum. Yüzünüzü
Tannça Bastet'e benzettiğim
di hırsız değil, kedi avlamyor,
avlanmayı seviyor, dofasma dö-
•üyor. Şuraya bir yiyecek koy-
sanız, yukanya br yere yiyecek
koysaaız, aynı yiyecek de olsa
gidip onu oradan bnlap, avta-
mp yemeyi terdk ediyor. Bunu
da çalarak yapmryor, yanuuzda
yapıyor. Onun içiB ben kedimi
'hırsızlık' sıfatından kurtarmış
durumdayun."
Zorba'mn albümü: Zorba
arabada, arkada. Bodrum'a gi-
derlerken. Engin Cezzar ahta-
pot temizlerken, ahtapota bakı-
yor. Zorba sepete girmiş. Zor-
ba saksının içinde, aşk merdive-
ninin canına okurken. Zorba,
kuyruğuyla oynarken.
Bodrum'da bahk ve et yeme-
ye ahştırmış Engin Bey. "Ba 1$,
çok körü oMu" diyor Gülriz Su-
ruri, "onlann dışında hiçbir şey
yemiyor. Halbuki ben yemesini,
daha da kilo almasuu istiyo-
Gülriz Sururi, "Önceleri kızıyordum Zorba*>-a. ancak daha sonra
onu olduğu gibi kabul etmeyi oğrendim. Aynı evi pavlaşıyorsak
başka çare yoktu" diyor (Fotoğraf: İBRAHİM GÜNEL)
baglayan şeyler" diyen Gülriz
Svuri bu 'ara'ya tiyatroyu koy-
duğunu söylüyor, sevginin bin-
bir çeşidini bir de.
Gülriz Hanım'ın da bir kedi-
si ve bir köpeği var; tabii yalnız
onun değil bu hayvanlar, Engn
Cezzar'm da.
Çocukluk yıllanndan beri
hep bir köpeği olan Gülriz Su-
nıri'nin bugüne kadar hiç kedisi
olmamış, ama ilk gençlik yüla-
nna ait bir 'kedili' amsı var:
"On sekiz yaşımdayken bir er-
kek arkadaşım yavru bir kedi
hediye etmişti bana, hep koy-
munda yaüyordu kedidk. Fakat
ben kedisi olacak bir insan de-
gildim herhalde ki, keyfine pek
fazla varamadım. Bir gün kedi-
dğl kucagıma alıp babama git-
miştim. Babamın bir üvey ogln
vardı ve beni çok seviyordn.
Oglan, beni kediden kıskandıgı
için kediyi pencereden attı, be-
şinci kattan. tşte o zamandan
beri de Zorba'ya kadar haya-
tımda hiç kedi olmadı."
İki yaşında genç bir kedi Zor-
ba. Kazancakis'in o ölümsüz
kahramanıyla isim benzerliği dı-
şında bir ilgisi yok. Bir benzer-
liği 'coşku'su olabilir belki.
Gözleri genç söğüt ağacının
yaprağı gibi, yeşil. Bakışlan na-
zenin.
"Bir gün Engin'in arkasın-
dan içeri bir kedi yavrusu girdi.
için sanınm. Hani şu kedi başh
tannçaya...
Gülüyor. "Sahi mi?" diyor.
Kedi sevmediğini bilen bazı ar-
kadaşlannın kendisine çok şaş-
tıklanm, "sen kedi tipisin, mut-
laka kediyi sevmdisin" dedik-
lerini söylüyor sonra.
— Zorba, Engin Bey'i seçmiş
anladığıma göre?
"Evet. Evet ama beni de bir
o kadar seviyor. Çok egoist bn-
luyordnm önceleri Zorba'yı. ts-
tedigiai yapıyor, istemedigini
yapmıyor. Kızıyordum biraz.
Sonradan 'oldugu gibi' kabul
etmeyi öfrendim Zorba'yı. Ay-
nı evi paylasryorsak, başka ça-
re yoktu."
— Kedi ile köpek arasındaki
'kişilik* farkını, her ikisini de
besleyen biri olarak açıklayabi-
lir misiniz bize?
"Biliyorsunuzdur matlaka:
Cocteau'nun bir kedisi, bir de
köpeği varmış. Köpeginin tas-
masmda 'ben Cocteau'nunum'
yazıyormuş, kedininkinde de
'Cocteau benimdir'. Bundan
daha iyi bir açıklama olabüir
mi?"
Karşıhklı 'soru'laşüktan son-
ra, analara evlatlannın kusuru
görünmez misali, yavaş yavaş
kedisinin bütün o kötü huyları-
na bir neden bulmaya calıştığı-
nı söylüyor Gülriz Sururi:
"Kedi hırsızdır derler ya, ke-
Zorba, Bodrum'a iki yıl için-
de sekiz kere gidip geuniş Gül-
riz hammlarla. Ve bu gidiş ge-
lişlerde kedinin hafızasının ol-
madığına tanık olmuş Gülriz
Hanım. "Yok" diyor, "hafızası
çok zayıf. Bnradan aynnrken
agüyor arabada, köprüyü geça-
ceye kadar. Denizden sonra ko-
ku alamamaya başlayınca da
sanki ağlayan o degil; pür nese.
Hani, htMiuiaıı çok eve bafh ol-
dufa söylenir ya, bunda gerçek
payı rar."
Derken, ver elini Torba. Zor-
ba, Torba'da çok mutlu oluyor-
muş, nasıl olmasın; bahçe,
ağaç, toprak, güneş, Gülriz, En-
gin, hepsi onun. Kalamarlar
önünde, bahklar, ahtapotlar ar-
dında.
"Orada o kadar mntiu oluyor
ki" diyor Gülriz Hanım, "Bu
sefer de tstanbul'a dönerken
başlıyor hüngür hüngiir miyav-
lamaya. Köprü'nün başında,
deniz koknsnnn alır almaz da
kemen kulaktar düdliyor, bıyık-
lar titriyor, burun cama daya-
myor, pencereye çıkıhyor, ohh,
diyor sonra da 'evim erim, ca-
nım evim'."
Daktiloda yazı yazarken çı-
kan sesten çok hoşlamyor Zor-
ba. Yazılan her kâğıdın üzerine
oturmak gibi de bir merakı var.
Zorba'da ^aman mefhumu
yok; 7amanlfl başı hoş değil.
Otump dururken bir sinek gör-
se tamam, gövdesinin beş katı
hooop ve karşmızda 'uçan kedi'
Zorba. Pencereyi kapalı tutup
klima kullanmalan da bu yüz-
den.
Bıraksam, amatör bir kedise-
ver olarak hep Zorba'yı anlata-
cak, ama Kith'e ayıp olmayacak
mı o zaman?
Kith, yakın dost, Kith'in bu-
günlerde karaciğeri rahatsızmış.
Bahçeye, yanına inmiyoruz,
balkondan bakıyoruz Kith'e.
Bizı görünce yerinden doğrulu-
yor, ne sıcak bakışlar onlar öy-
le... Simsiyah bir Alman kurdu
Kith. Güçlü bir köpek, belli.
"Kedi gibi değil" diyor Gül-
riz Hanım, "Bize çok bagh. Ba-
ğımsız bir hayata da kolay alı-
şamaz samyoram."
Zeki, çevik ve sadık bir dost
Kith.
Bitirirken, Haldun Taner'in
kendisi için yazdıldannı okuyup
ardından da soruyorum Gülriz
Surari'ye:
"Nota olsa do olurdu
Renk olsa, nar rengi
Krahçe olsa, Nefertiti
Içki olsa, Fransız şampanya-
sı
Tarihi kişi, Hürrem Sultan"
— Peki, ya dünyaya bir baş-
ka canlı olarak gelseydiniz?
Hiçduraksamadan, "asian"
diyor. Sururi'nin burcu da as-
lan.
"Astan olunhun, çünka hem
çok gücHi hem çok heybetfi hem
de bir Uderlik vasfı var. Ailesi-
ne bagh, sorumluluk sahibi var-
lık. Bir de tabfi çok yatasıkh."
Veda saati.
Aslanın 'yakısüdı'sma mef-
tun Gübiz Hanım'a, 'kedf'nin
de Çek dilinde 'güzel kadın' an-
lamına geldiğıni söylüyorum ka-
pıdan çıkarken.
Y a n n : Tonaris U y a r