26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 KASIM 1991 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/11 Ingiliz Terry JVaite ile ABD'li Thomas Sutherland'ın serbest bırakılmaları, umutları arttırdı Özgürlük sırası 3 ABDTi rehinede REHİNELER KRİZİ / KRONOLOJİ 1985: Islami Cihad 16 martta AP Ortadoğu muhabiri Terry Anderson'ı, 28 mayısta Amerikan Universitesi Hastanesi Mu- durü Amerikalı David Jacobsen'i, 9 hazıranda Beyrut'taki Amerikan Universitesi görevlilerinden Thomas Sutherland'ı ka- çırdı. 25 martta kaçınlan Ingılizgazeteci Alec Coilett, Sosyalist Muslumanlar DevTİmci Örgütu tarafından nisan 1986'da öldü- ruldu. Jacobsen, kasım 1986'da serbest bırakıldı. Sutherland önceki gün bırakıldı. İMC: ABD savaş uçaklannın Libya'yı bombalamalan üze- rine tngiliz rehineier Philip Padfield ile John Leieh Douglas ve Amerikalı Peter Kilburn 15 nısanda oldurüldü. Islami Cihad, 17 nisanda Ingiliz gazeteci John McCarthy'yi kaçırdı. Örgüt, 8Ocak 1085'te kaçırdığı Amerikalı rahip Lawrence Jenco'yu 26temmuzda, McCarthy'yi de bu yıl 8 ağustosta serbest bırak- tı. Devrimci Adalet Örgütü 12eyiülde üniversite görevlilerin- denJosephJamesCicippto'yu kaçırdı. 21 ekimdeAmenkalıEd- ward Austin Tracy kaçınldı. 19S7: Alman işadamı Rudolf Cordes 18 ocakta, Cariterbury Başpiskoposu temsilcisi TerryWaite20 ocakta, Alman Alfred Schmidt de bir gün sonra kaçınldı. Cordes eyliil 1988'de, Schmidteylul 1987'de bırakıldı. Filıstın'in Kurtuluşu Için Islami Cihad; 24 ocaktaAmenkab Robert Polhill, JesseTurner, Alann Steen ıle Hintli Mithilesşvar'ı kaçırdı. 1989: îngıliz Jack Mann 12 mayısta, Alman Heinrich Strii- bing, Petra SchnitzlerveThomas Kemptner 16 mayısta kaçınl- dı. Mann 24 Eylul 1991'de, Schnıtzler hemen bırakıldı. Israil ko- mandolan, Şii Müslüman lider Şeyh Abdulkerim Ubeyd'i 28 temmuzda kaçırdı. 1988 şubatında kaçınlan Amerikalı deniz pi- yade yarbayı VVilliam Higgins misılleme olarak öldurüldu. Dış Haberier Servisi — Lüb- nan'da Islami Cihad örgütü ta- rafından rehin tutulan tngiliz Terry VVaite ile ABD'li Thomas Sutberland'in serbest bırakılma- lan, rehineier krizinin çözumu yolundaki umutlan arttırdı. Serbest bırakıldıktan sonra Şam'da bir basın toplantısı du- zenleyen Waite ve Sutherland, ay sonuna kadar tslami Cihad ve Devrimci Adalet örgütü'nün elindc bulunan uç ABD'li rehi- nenin daha serbest bırakılacağı- nı söylediler. Bu arada, iki rehinenin ser- best bırakılması ile ilgili olarak ABD ve BM, Suriye ve Iran'm gösterdiği çabaların memnun- luk verici olduğunu bildirdiler. Reuter, Lockerbie faciasıyla bağlantılı olarak aklanan lran ve Suriye'nin, rehinelerin ser- best bırakdmasına yardımcı ola- rak Batı'ya "jest" yaptığına isa- ret etti. tsrail Başbakanı tzak Şamir, iki Batılı rehinenin serbest bıra- kılmasıru memnunlukla karşıla- dığıru acıklamasına karşın bu gelişmenin, ülkesinin elinde bu- lunan Arap tutuklulardan daha çoğunun serbest bırakılmasına Terry VVaile Waite ve Sutherland, serbest bırakıldıktan sonra düzenledikleri basın toplantısında, İslami Cihad ve Devrimci Adalet örgütlerinin elinde bulunan 3 ABD'liden 2'sinin birkaç gün içinde, diğerinin ise ay sonunda serbest bırakılacağını açıkladılar. Thomas SauertaMİ neden olmayacağını kaydetti. tslami Cihad tarafından 1985'te kaçınlan Thomas Sut- herland ile 1987'de rehin alınan Terry Waite, önceki gûn serbest bırakıldıktan sonra Şam'da ül- kelerinin büyükelçiliklerine tes- lim edildiler. Sutherland ve Waite düzenle- dikleri basın toplantısında, Isla- mi Cihad'ın elinde bulunan iki, Devrimci Adalet Örgütu'nün rehine olarak tuttuğu 1 ABD'- linin bu ay sonuna kadar serbest bırakılacağını kaydettiler. Wa- ite, "tslami Cihad artık rebine bulundunnanın yararsız oldn- ğuna inanıyor" dedi. Lübnan'da halen 6 Batılı re- hine bulunuyor. Waite ve Sut- herland'in verdiği bilgiye göre tslami Cihad'ın elinde bulunan ABD'li gazeteci Terrj Ander- son, ancak ay sonunda serbest bırakılacak. VVaite, Anderson'- ın havasız bir hücrede yaşadığı- nı bildirdi. 5 yıldır rehin tutu- lan ABD'li James Ckippio ile 4 yıldır Devrimci Adalet örgütü'- nün elinde bulunan Alann Ste- en'ın ise birkaç gün içinde ser- best bırakılacakları belirtiliyor. Waite ve Sutherland, Lüb- nan'da 1989 yılında özgürlük Savaşçılan tarafından rehin alı- nan Heinrich Strubing ile Tho- mas Kemptner adlı Almanlar için BM'nin gınşımlerinin sür- düğünü belirtirken, 1985 yılın- da kaybolan ttalyan Alberto Molinari hakkında ise bilgi sa- hibi olmadıklannı söylediler. Terry Waite, Irangate'e kanştı mı? EDİP EMİL ÖYMEN LONDRA — Terry Waite*in 1.763 gün sonra serbest bırakılması, Ingiltere'de bayram havası ya- rattı. 20 Ocak 1987'den beri kayıp olan %n önemti tngiliz rehine' VVaite, Lubnan'daki rehınelerin kurtanlması amacıyla tngiliz Anglıkan Kılısesi- nin ruhani lideri Canterbury Başpiskoposu Ro- bert Rnncie tarafından 'ozel temsad sıfatıyla gö- revlendirilmişti. Diyanet ışlerinde yüksek düzeyde görevli bir devlet mernuru olan ve din adamlığı ile ilişkisi bulunmayan VVaite, Lubnan'daki rehi- neier konusunda Libya ve lran'a da yine kilise adına gitmişti. Kilisenin, rehinelerin kurtanlma- sını sağlamak amacıyla, daha sonra 'trangate «kanrfjJı' olarak bilinen 'rehineierefcaıyhfcsilah' takasının kahramanı Amerikalı Yarbay OUver MöSKOVA North ile de temastan kaçınmadığı anlaşılıyor. Ancak Terry Waite-Oliver North ilişkisi, tngil- tere'de üzerinde yorum yapılmadan geçiştirilen hassas bir konu ve aynntılannın da VVaite'in yap- ması beklenen açıklamalarla ileride ortaya çık- ması bekleniyor. Yarbay North'un, 1985 sonbahannda Ameri- kan yönetımine, ilk Amerikalı rehine rahip Ben- jamin ^eir'in serbest bırakılmasında VVaite'in ro- lünü öven bir rapor hazırladığı biliniyor. North- un bir yıl süreyle diğer Amerikalılann da serbest bırakılmalannı sağlamak amacıyla o dönemde tran Meclis Başkanı olan Haşimi Rafsancani ile Amerikan yönetiminin, dolaylı temaslannı sağ- ladığı biliniyor. North, VVaite'in ekim 1986'da Lubnan'a tekrar gitmesini sağlayan kişi. "Eger bir rehine daha serbest bırakıürsa, bunn Terry VVaite basannış sanılacak" dediği de biliniyor. 'trangate' çarkı dönerken, tam bu aşamada 2 Kasım 1986'da serbest bırakılan Amerikalı Da- vid Jacobsen, Terry VVaite'e şükranlanm belirti- yor, "TOüte, hiçbir hukümetk ilişkili olarak çausmıyor" diyordu. 'trangate' olayı ortaya çık- tıktan sonra belgelerin incelenmesi sonucunda, Terry Waite*in tran yanlısı Lübnanhlar ile Yar- bay North arasında bir tür pazarlık yaptığı an- laşılıyor. VVaite'in 'patronu' Anglikan Kilisesi ise VVaite'in 'kesinlikle böyle bir ilişkiye güişmediğini' ısrarla belirtti. Ancak tngiliz tele- vizyonunda soruları yanıtlayan North, "Waite'i Lubnan'a yeniden gitmemeye ikna edemediğim için kaçınlmasında benim de sorumlulugum ol- dnğunu duşunuyorum" dedi. Kaçınlmasından bir ay önce Terry VVaite, bir mülakat sırasında, "Beni de acaba rehin alacak- lar mı? Mümkündür. Geriye dönememem, mümkündür" demişti. Terry Anderson ve Tho- mas Sutherland'ın serbest bırakılmalannı sağla- mak amacıyla gittiği Lübnan'da bu kişiler yeri- ne başka iki Amerikalı, rahip Lawrence Jenco ile David Jacobsen'in serbest kalmasını sağladı. Ancak Jacobsen'in özgurlüğünü kazandığı gün Beyrut'ta yayımlanan bir dergide, Yarbay North- un bu konudaki 'katkısı' açıklandı ve 'İrangate skandalı' patlak verdi. Ertesi gün de Terry Waite- ortadan kayboldu. Amerikan CBS televizyonu da VVâite'in rehi- neleri kurtarmak için Islami Cihad temsilcileriyle görüşmeler yapmak üzere Lubnan'a son gidişin- de, rehinelerin yerini belirlemeye yarayacak bir verici taşıdığını iddia etti. Molinari'nin hangi örgüt tara- fmdan kaçınldığı bilinmiyor. VVaite ve Sutherland, daha sonra ülkelerine gitmek üzere Şam'dan aynldılar. VVaite, tn- gütere'ye gitmeden önce Kıbns Rum kesimine uğradı. Suther- land ise Almanya'da mola vere- rek sağhk kontrolünden geçti. İki Batılı rehinenin serbest bı- rakılması dünyada memnuni- yetle karşılandı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Richard Bo- ucher, Suriye, lran, Lübnan ve BM'ye rehinelerin serbest bıra- kılması konusundaki çabalann- dan ötürü teşekkür etti. BM Ge- nel Sekreteri Perez de CueUar da, Suriye ve tran'ın çabalanm memnunluk verici olarak nite- lendirirken, bu ülkelere cağnda bulunarak, yıl sonuna kadar tüm rehinelerin serbest bırakıl- malannı istedi. Reuter'in yorumuna göre de iki Batılı rehinenin serbest bıra- kılmasıyla tran ve Suriye'nin Lockerbie faciasında aklanma- sı arasında paralellik bulunu- yor. Reuter, lran ve Suriye'nin, Lockerbie nedeniyle aklanmala- nndan sonra rehineleri serbest bırakarak Batı'ya bir iyiniyet jestinde bulunduklannı bildirdi. Bu arada, tngiltere Dışişleri Bakanı Douglas Hurd, iki Ba- tıb rehinenin serbest bırakılma- sını memnuniyetle karşüaması- na karşın rehine sorununun hâlâ çözülemedığine işaret etti. Dışişleri Bakanlığı'ndan ya- yımlanan bildiride Hurd, ger- çekleşen serbest bırakma olayı- nın rehine sorununun sonu ol- madığına dikkati çekerek, böl- gedeki bütün rehinelerin serbest bırakılması için çaba sarfedil- mesi gerektiğini belirtti. öte yandan, Israil Başbaka- nı tzak Şamir, Lübnan'da lran yanlısı gnıplar tarafmdan rehin tutulan iki Batılının serbest bı- rakılmasıru memnuniyetle kar- şıladığını acıklamasına karşın bu gelişmenin daha çok Arap tutuklunun serbest bırakılması- na neden olmayacağını söyledi. Şevardnadze eski görevinde Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov, Eduard Şevardnadze'yi Dışişleri Bakanhğı'na atadı. Şu anki bakan Boris Pankin, Ingiltere Büyükelçisi oldu. Dıs Haberier Servisi — SSCB dış politikasında yeniden Edu- ard Şevardnadze dönemi başlı- yor. Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov, dün bir kararname yayımlayarak Şe- vardnadze'yi Dışişleri Bakanlı- ğı görevine atadı. Şevardnadze, aralık 1990'da "dikutörtiık" uyansında bulunarak bakanlık görevinden aynlmıştı. Reuter'in haberine göre SSCB Devlet Başkanlığı Basın Bürosu tarafından yapılan açık- lamaHa, Şevardnadze'nin Dışiş- leri Bakanlığı görevine atandı- ğı, şu an bakanlık görevini yü- rüten Boris Pankin'in ise Ingil- tere Büyükelçisi olduğu belirtil- di. Gorbaçov, birkaç gün önce yayımladığı bir kararname ile bazı büyükelçilerin merkeze alındığını açıklamıştı. Şevardnadze, Gorbaçov'un 1985 yüında iktidara gelmesinin hemen ardından Dışişleri Ba- kanlığı görevine atanmıştı. Gür- cistan doğumlu olan Şevardnad- ze, özellikle ABD ile başlattığı diyalog ile dikkatleri üzerine çekmiş ve iki Almanya'nın bir- leşmesine giden yolu acmıştı. Doğu ve Batı arasında esen so- ğuk savaş rüzgârlan da Şevard- nadze döneminde tarihe kanş- mıştı. 1990 yüı aralık ayında Halk Temsilcileri Kongresi'nde bir konuşma yapan Şevardnadze, "Ülke diktatortugü kayıyor. Reformcular, ortalıktan cekile- rek meydanı gericilere bırakülar" şekünde konuşarak Dışişleri Bakanlığı görevinden ayrıldığını söylemişti. Nitekim, Şevardnadze'nin uyarısından 8 ay sonra muhafazakârlar, geçen agustos ayında Gorbaçov'a kar- şı başansız bir darbe girişimin- de bulunmuşlardı. Bu arada SSCB'yi oluşturan cumhuriyetlerin, ülkenin dış borcunun geri ödenmesinde or- tak sonunluluk üstlenmelerine ilişkin olarak sanayileşmiş 7 bu- yük Batılı ulkenin maliye bakan yardımcılanyla yaptıklan göruş- melerde, Ukrayna, Azerbaycan ve Özbekistan, vanlan anlaşma- lara ilişkin muhtırayı imzalama- yı reddettiler. Haberi duyuran Interfaks Ajansı, G-7 grubu temsilcilerinden kimliğini açık- lamadığı birinin, "Dış borç an- laşmasım imzalamayan cumhu- riyetlerin Baü'dan tek bir sent bile kredi alamayacaklaruu" vurguladığııu bildirdi. Moskova kuyrukta; dün de bugün de. Moskovalının kaygısı: Yann yine kuyruk olacak mı? THEEUROPEAN: Cezayir, # atom boıııbası yapacak BRÜKSEL (AA) — Batı ülkelerinin 'aşın ts- lamcılığın giderek güç kazanacağı' yolundaki en- dişelerine bir de 'nükleer korku' eklendi. Batı dünyası; Cezayir, Pakistan, Suriye ve Iran'ın Sovyet tehdidinin kalkmasından sonra Çin'in de yardımı ile nükleer güçlerini geliştire- rek dünya için yeni bir nükleer tehdit oluşturma- sından korkuyor. Batı ülkeleri başkentlerinin bu konuda alar- ma geçmesine, istihbarat örgütlerinin, Cezayir- in kısa sürede Çin'in yardımı ile ilk Islam atom bombasını yapabileceği yolundaki raporlannın neden olduğu belirtiliyor. Cezayir'in kuzeyindeki bir nükleer reaktörü gözleyen istihbarat örgütlerinin "Reaktöriin 18 ay sonra yüda beş atom bombası üretebflecek ha- le gedrflmesi için çahşmalann hıziandmldıgı" yo- lunda bir rapor verdikleri ifade ediliyor. Cezayir ise Uluslararası Atom Enerjisi Ajan- sı'na (IAEA), süreklı olarak Büyüksahra Çölü'n- deki Kessera'da bulunan reaktörün banşçı amaç- lara yönelik olduğunu öne sürüyor. Ancak ABD'nin casus uydulanmn uzaydan çektikleri fotoğraflann Batı'nın kuşkulannı doğ- ruladığı haber veriliyor. Reaktörün askeri bir böl- genin ortasmda elektrikli tellerle ve silahlarla cev- rili olması, Cezayir'in öne surdüğü gibi 'küçiik bir arastınna reaktörü' için fazla abartılı bir ko- ruma olarak değerlendiriliyor. Avrupa başkentlerinde yayımlanan 'The Enropean' gazetesi son sayısında uzaydan çeki- len fotoğrafı da yayımlayarak TJydu resim, dün- yayı tsiam bombasma karşı uymnh" başlığını kul- landı. Gazete, Cezayir'in gözlerden uzak kalma- sı için yer altında nükleer tesisler inşa etmiş ola- bileceğinden şüphelenildiğini de yazdı. BM Cenevre OfisiABD TemsilcisiBüyükelçiMorrisAbmm'dan Cumhuriyet'e demeç Rürtlerin hakları güvenceye ahnmahMorris Abram, Türkiye ve Irak'taki Kürt sorunu konusunda, "Bir egemen ülke bir azınlık halkın temel insan haklarını güvence altına alamıyorsa, sert duygular giderek gelişir ve sorun yaratmaya devam eder" dedi. LEYLA TAVŞANOĞLU Birleşmiş Milletler'in (BM) Cenevre Ofi- si'ndeki ABD Daimi Temsilcisi Büyükelçi Morris Abram Turkiye ve Irak'taki Kürt so- runu konusunda "Bir egemen ülke bir azın- lık halkın temel insan haklannı güvence al- üna alamıyorsa sert duygnlar giderek gelişir ve sorun yaratmaya devam eder" dedi. Ab- ram, sonınun insan haklan, self determinas- yon (kendi kaderini tayin hakkı) ve devletin egemenliği ilkeleri arasında denge kurulabil- diği zaman çözülebileceği görüşüne de yer verdi. Kırk yılı aşkın bir süredir ABD'de insan haklan örgütlerinde etkin görev yapan, 1989'dan bu yana da BM Cenevre Bürosu'n- da ABD Daimi Temsilcisi olan Büyükelçi Abram geçen günlerde özel bir ziyaret için tstanbul'a geldi. Kendisiyle ABD Basın ve Kultür Merkezi'nde Körfez savaşı sonrası Kürt halkının dunımu, Türkiye'nin güney- doğusundaki Kürt halkının sorunlan ve PKK meselesiyle ilgili bir konuşma yaptık. Büyükelçi Abram, Türk Silahlı Kuvvetle- ri'nin Kuzey Irak'taki PKK kamplanna dü- zenlediği sınır ötesi operasyonlar konusun- da şu göruşlere yer verdi: "AsliDda bn gehşmelerie ügfli fazla bir bfl- gim yok. Ama şunu söyleyebüirim: Herkes ve her devlet için savunma savaşı verilmeden masum insanlan oldurmek yanlış bir davra- nıstır. Bildigim kadanyla Tıirkiye'de eski ve kalabalık bir Kürt toplulugu yaşıyor. Yine bildigim kadanyla özellikle tran'daki Kürt- ler bagımsız bir devlet isttyorlar. Ama Kürt- ler çok eski ve kalabalık bir halk olmalanna karşılık taribte hiçbir zaman bagımsız bir Kürt devleü kurulnuımıştır. Self determinasyon istelderi nereden pat- lak verirse versin mntlaktır. Buna Kuveyt'i örnek olarak gösterebiliriz. Egemen bir ül- ke olan Kuveyt topraklan, bütün insanhk ta- rafmdan tanuunış bir devlet olmasına kar- şın başka bir ülkenin istilasına ugramıştır. Öte yandan ABD'de dogduğum eyalet olan Georgia'nın halkı, 'self determinasyon istiyo- ruz' diye ortaya çıkarsa bunun insan hakla- nnda hiçbir yeri olmadığına inanımn. Çün- kü Georgia eyaletinin bütün istekleri, bütün gereksinimleri ABD anayasasuca güvence al- tına alınmışOT. Türkiye'deki Kürtlerin bn haklamun ne dnrnmda olduğunu bilmiyonun. Edindigim bOgilere dayanarak söyieyebUirim: Kürt hal- kının isteklerinin karşılanamaz niteHkte ol- duğuna inanamam. Şunu söylemem gerekli: Bir egemen ülke, halkının insan haklannı gü- vence altına almalıdır. Eğer o egemen ülke bir azınhk halkın insan haklannı güvence al- tına alamıyorsa sert duygular giderek gelişir ve sorun yaratmaya devam eder." Büyükelçi Abram daha sonra BM Yasa- sı'ndan yola çıkarak şunlan ekledi: "BM Yasası'na bakbgmız zaman iki ana ilke görürsünüz: Bunlardan biri insan hak- lan, ikincisi self determinasyondnr. Bir de üçüncü ilke var. Bir devletin stnırlannın de- g^meyecegüun altuıı çizen egemenlik Ukesi... Bazı dnnımlarda bn ilkeler birbhieriyle çe- Uşir. Bngunlerde bu çelişki Yugoslavva'da yasamyor. Orada Hırvatlar Biz self deter- minasyon istiyoruz' derlerken Yugoslavya, 'Egemen smırlar içinde bu otanaz' yamonı ve- riyor. Peki şimdi ne olacak? BM Yasası'yla çe- lişkiye düşen ilkelerin gerçekleşroesi mnmknn degildir. Bunun sadece bir yolu var. Egemen ulke kendi sınırlan içinde insan haklan ve azınhk toplum haklanna izin verir... O za- man başka... Ama hiçbir zaman Türkiye'- nin kendi topraklanndaki egemenlik hakla- nnı tartışmaya açmayı aklıma bile getirmem. Bunu yaparken Türkiye ya da başka bir ül- kenin bir azınlık toplnma, sadece farklı ol- duğu için kötıi muamele etmesini de savun- mam. Yalnu şnnun altını bir kez daha çize- yim: Herhangi bir ülke ırksal niteligi nede- niyle bir azınlık toplnma kötü muamde edi- yorsa bu çok yanhşür." Savunma hakkı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sınır ötesı ope- rasyonlan konusunda bir bilgisi olmadığım belirten Büyükelçi Abram, "Bir devletin ken- dini savunma hakkı varmr. Türkiye'nin de sınıriannı koruma hakkı bnlunmaktadır. Ama bir devtetin masum insanbua karşı aşın güç kullanması da yanlıştır" diye konuştu. Büyükelçi Abram daha sonra şu göruşle- re yer verdi: "İnsan haklan, adf detenninasyon ve dev- letin egemenlik hakkı üketeri arasında biı denge bulunmaa şartür. Sanıyorum bn den- geyi, dogduğum ülke olan ABD ve şimdiler- de yaşadıgım tsviçre'de sağladılar. tsviçre'- de farklı kantonlarda Fransız, Alman, Ital- yan ve Romans kökenli halklar yaşar. Bu halklann hiçbiri de birbirlerini pek sevmez. Ama bir arada yaşarlar. Çünkü bir denge oluşmuştur." Irak'ta Saddam Hüseyin kuvvetlerinden kaçan Kurt halkının mülteci durumuna düş- mesiyle yakmdan ilgilendiğini söyleyen Bü- yükelçi Abram, Saddam Hüseyin rejimine bir milyar 600 milyon dolarlık petrolü sat- ması ve elde edeceği bu parayla gerekli tıbbi malzeme, besin maddeleri ve giyecek alabi- leceği izni verildiğini hatırlattı. Büyükelçi Ab- ram, 21 Nisan 1991 tarihinde Irak hüküme- tiyle BM Genel Sekreteri'nin özel temsilcisi Prens Sadreddin Ağa Han arasında bir "uz- laşma memorandBmu" imzalandığını söyle- yerek "Bn memorandnm Körfez savaşı sıra- sında ilkelerini terk etmeyen ya da terk et- tikten sonra geri dönen Kürtlerin Saddam yö- netimi tarafmdan kötü mnameleye maruz kahnalannı engellemek ve dnnunn dcnetle- mek için 36. parakiin kuzeyind* 500 güven- Uk görevüsi buluadnndmasmı öngöröyordn. Bu böige biMiginiz gibi askerden annmış boJ- ge ya da tampon bölgedir" dedi. Treıı faciası: 80 öhi • MEXICO (AA) — Meksika'da bir yük treninin raydan çıkarak otoyoldaki araçlara çarpması sonucu meydana gelen kazada ilk belirlemelere göre 80 kişi öldü. Kızılhaç sözcüsüne göre başkent Mexsico'nun 300 kilometre güneyindeki Tehuacan kasabası yakınlarında bir yük treni frenlerinin tutmaması sonucu raydan fırlayarak vandaki karayoluna çıktı. İlk belirlemelere göre tren, yolda bulunan 15 aracın parçalanmasına yol açtı. Kurtarma ekiplerinin hasar gören araçlardan 20 ceset çıkardıklannı bildiren sözcü, ölü sayısımn 80'i aşmasından korkulduğunu söyledi. Honecker krîzi sürüyor • BONN (AA) — Bonn'da yapılan Doğu Avrupa ülkeleri adalet bakanlan toplantısına katılan Rusya Federasyonu Adalet Bakanı Nikolay Fuodorov, "Honecker'i iade etmeye kararlıyız" dedi. Honecker'in gözetim ve kendi kontrolleri altında bulunduğunu belirten Rusya Adalet Bakanı Fodorov, "Honecker'in iadesi gün veya hafta meselesidir" şeklinde konuştu. Bonn'da önceki gün bir basın toplantısı düzenleyen federal Adalet Bakanı Klaus Kınkel de "Honecker mutlaka iade edilmeli. Kendisini Berlin mahkemeleri yargılayacaktır" ifadelerini kullandı. Balkariar da bagımsız • MOSKOVA (AA) — Rusya'nın Kafkasya bölgesindeki Kabardino- Balkar özerk Cumhuriyeti'nde yasayan Türk asılh Balkariar da bağımsızlıklannı ilan ettiler. Sovyet televizyonuna göre Stalin tarafmdan II. Dünya Savaşı sırasında Hitler rejimiyle işbirliği yapmakla suçlanarak Orta Asya'ya sürülen, çoğunluğu Türk asılh Müslüman halklar arasında yer alan Balkariar, düzenledikleri bir kongspj ı sonucunda 41 kişilik bir"* * "Ulusal Meclis" oluşturdular. Çeçen-Rııs göriişmeleri • MOSKOVA (AA) — Rusya'nın Kafkasya bölgesinde yer alan Çeçen- tnguş özerk Cumhuriyeti liderleriyle Rusya yönetimi arasında görüşmeler başlatılması konusundaki temaslann başansızlıkla sonuçlandığı bildirildi. Çeçen-tnguş özerk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Cahar Dudayev'in bir danışmanı, TASS ajansına yaptığı açıklamada, Rusya yönetiminin "yasal olarak seçilmiş" Dudayev'i Çeçen- tnguş lideri olarak tanımadığı sürece hiçbir görüşmeye otunnayacaklanru söyledi. Sovyet general Ankara'fla • ANKARA (AA) — Sovyetler Birliği Genelkurmay Başkanı Birinci Yardımcısı Korgeneral B. Aleksandroviç Omeliçev, Genelkurmay Ikinci Başkanı Orgeneral Fikret Küpeli'nin resmi konuğu olarak bugun Türkiye'ye geliyor. Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği Basın ve Halkla llişkiler Şubesi'nden yapılan açıklamaya göre konuk Korgeneral Omeliçev, 27 kasıma kadar sürecek Türkiye ziyareti süresince . Ankara, Eskişehir, Gölcük, tstanbul, lzmir ve Antalya'da bulunan bazı karargâh, kurum ve birlikleri ziyaret edecek, incelemelerde bulunacak. Güreş'in Tıran görtiameleri • TtRAN (AA) — Amavutluk Genelkurmay Başkanı Kristai Karoli'nin davetlisi olarak resmi ziyaret amacıyla pazar akşamı Tiran'a gelen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş, dün ilk olarak Savunma Bakanı Perikli Teta ile görüştü. Teta, Arnavutluk Genelkurmay Başkanı Kristai Karoli ve iki taraftan diğer yetkililerin de katıldığı görüşmede, Türkiye"den ilk kez bu duzeyde bir askeri yetkilinin ziyarette bulunmasının önemine dikkat cekti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle