Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
; 18 KASIM 1991 DİZİ-RÖPORTAJ CUMHURİYET/7
Sosyal demokratlar tarhŞiyor Nedenyenildik, nasılkazanınz?
Ecevit: DSP'de
dar kadroculuk
anlayışı kırıldı
Aolitikayı çatıda yapmaya çalışanlar,
dar kadrocuiar, yazıhane ve postane
politikacıları, yan'ı partiye maddi
manevi hiçbir katkıda bulunmaksızın,
oturdukları yerde politika yapanlar,
bizim bu zahmetli, sabırlı fakat sağlıklı
yapılanma modelimizden rahatsız
oldukları için DSP'nin aile partisi
olduğu, DSP'de demokrasi olmadığı
iftirasını yayıyorlar. ECEVİT — DSP siyasete etken halk kaüJımını yaygınlaştırmaya çalışıyor.
—2—
— Sosyal demokrat liderlerin (Ecevit
ve tnönü) Körfez krizi sırasındaki irie-
dikleri tutum ve Saddam'ı ziyareüerinin
oy kaybında elkili olduguna inanıyor
musunuz?
ECEVtT — SHP'nin Ortadoğu po-
litikası, Batı Avrupa sosyal demokrat-
lannın politikasından pek farklı degil-
dir. DSP ise Körfez bunalımırun ilk gün-
lerinden başlayarak Ortadoğu konusun-
da, kendine özgü ve tutarlı bir politika
üretmiştir. Onun için bu sorunuzu, an-
cak kendi adıma ve DSP adına yanıtla-
yabilirim. Bizim Ortadoğu konusunda
izlediğimiz politika, Körfez bunalımının
ilk aylarında Türkiye'deki bazı çevreler-
ce yadırganmıştır, ama zaman geçtikçe
haklılığımız daha iyi anlaşılmıştır. Sad-
dam Hüseyinie görüşmelerime başlan-
gıçta tepki gösterenlerden birçoğu da
sonradan, bu görüşmelerin yararını ka-
bul etmişlerdir.
Eğer DSP'nin önerdiği Ortadoğu po-
litikası uygulansaydı, Türkiye bugun
Ortadoğu'da dışlanan ve kendi bölge-
sinden soyutlanan bir ülke değil, bir ön-
der ülke olabilirdi ve olağanüstu hal gö-
rüşmeleri sırasında Meclis'te yaptığun
konuşmada da belirttiğim gibi bugün
karşılastığı ağır güvenlik sorunlarıyla
karşılaşmazdı.
— DSP'ye yakıştınlan "aile partisi"
kimliği ve bu yöndeki suçiamalar,
"Adaybnn demokratik biçimde degU de
Ecevit'fcrin tek seçkfligi ile beürlendigi'
iddiaian oy kaybında etkili oldn mu?
ECEVtT — Bu suçlamalar ve iddia-
lar oylarunızdaki artışın sınırk kalmasın-
da etkili olmuş olsa da çok haksızdır.
DSP'nin bilinçli bir seçmen kitlesi
oluşmuştur. Seçim sistemi engeline kar-
şın, TRT engeline karşın, parasızlık en-
geline karşın, basının büyük bolümün-
ce ve kamuoyu yoklaması kuruluşlannca
aleyhimizde açılan yoğun kampanyaya
karşın ve SHP'nin sürekli engellemesi-
ne karşın, DSP'ye oy veren 2 milyon 631
bin 672 seçmen, bana ve eşine değil, ken-
di inançlarına oy vermişlerdir. 1987 se-
çimlerinden sonra ben de Rahşan Ece-
vit de yaklaşık bir yıl, partideki görev-
lerimizi bırakıp sade birer üye olarak
kaldık, ama DSP'nin gücünde hiçbir ek-
silme, DSP'de herhangi bir çözülme ol-
madı.
Adaylan benim ve eşimin belirlediği-
miz iddiası da gerçek dışıdır. 20 Ekim
seçimleri için en çok aday başvurusu
olan parti DSP'dir. Adaylık başvuru-
sunda bulunanlann çoğunu tammazdık
bile. Iki kişinin kendi başlarına oturup
SİYASETBİLİMCİ PROF. DR. CEMİL OKTAY
Yerel yönetimler etkili olduSHP, 20 Ekim genel seçimlerinden
hem 1987 genel seçimlerine hem de
1989 yerel seçimlerine oranla başan-
sız çıktı. Son seçim sonuçlannın
"taenmet" olduğunu iddia edenler bile
var. Bu sonuçlann gerisinde yatan ne-
denlerin oldukça kabank bir İiste oluş-
turduğunu düşünüyorum. Nitekim se-
çim sonrası demeçlerden, nedenlerin
çok geniş bir yelpaze oluşturduğu gö-
rülmektedir. Basarısızlık nedeni ola-
rak sıralanan konuların arasında fan-
tezilere bile yer ayrıldığı söylenebilir.
örneğin Doğu Bloku'nda kaydedilen
gelişmelere, günah keçisi rolünün oy-
nattırılması, bu fantezilerin arasında
en sevimli olaru. Kemalizmin de başa-
nsızlık nedenleri arasında sayılması-
na tanık olduk. Bu tür tahliller de fi-
kir cimnastiğinin ilginç ömekleri ol-
sa gerek. Neyse ki Sayın Inönü'nün
gözlük çerçeveleri pek dikkat çekme-
di. Böylece fantezilerimizin daha zor-
lanacak şınırlan kalmış oldu...
Fanteziler bir yana, ciddiye alınabi-
lecek nedenleri şöyle özetleyebiliriz:
Sayılan basarısızlık nedenleri ara-
sında en fazla altı çizilen husus,
SHP'nin yerel yönetimlerde gösterdi-
ği performans düşüklüğü oluyor. Ye-
rel yönetimlerde sergilenen başarısız-
üğm, genel seçim sonuçlanm etkileme
payını ölçmek çok kolay görünmese
bile bu payın ihmal edilebilir bir pay
olduğunu söyleyemeyiz. SHP'li yerel
yönetimlerin, partilerinin seçmen ka-
tındaki imajıru bir hayli bozduğu bi-
liniyordu. özellikle tstanbul bu açıdan
ilginç bir örnektir. Çünkü Istanbul,
kent yönetimi olarak vitrin özellikle-
rini taşır. Vitrinde sergilenen görüntü
ise hiç de iç açıcı bir görüntü olma iz-
lenimi bırakmamıştır. Daha Bayra-
mpaşa Belediye Başkanlığı için yapı-
lan seçimlerle birlikte SHP için İstan-
bul'da tehlike işaretlerinin verildiği
belliydi. Buna rağmen SHP, olaya sa-
dece seyirci kalmakla yetindi.
Aslında yerel yönetimlerde ortaya
çıkan görünüm, söz konusu yönetim
birimleriyle sınırlı kalamazdı; kalma-
dı da. Seçmen, büyük bir olasıhkla bu
alandaki başansızlığı doğnıdan doğ-
ruya SHP'nin "beceriksizliği"ne mal
etti. Bu genellemeyi hakh bulup bul-
mamak bir yana, eğer seçmenlerin bir
kısmı böyle düşunmıiş ise özellikle bü-
yük kent merkezlerindeki ciddi oy
enilginin nedenleri
arasındaki bazı
fanteziler dışlandığında
altı en fazla çizilen,
SHP'nin belediyelerde
gösterdiği performans
düşüklüğüdür. Buna,
SHP'nin kendini
anlatmakta çektiği
güçlüğü de eklemek
gerekivor.
kaybının nedenini kısmen anlamış olu-
ruz. Kısaca ifade etmek gerekirse, ye-
rel yönetimlerdeki basarısızlık, seçmen
katında SHP'yi güvenilir olmaktan çı-
kardı. SHP, kentlerde yalnızca çok sa-
dık seçmen kitlesiyle yetinmek zorun-
da kaldı.
Seçim başansızlığı açıklanırken üze-
rinde fazla durulan ikinci nokta;
SHP/HEP seçim ittifakıdır. Bu ittifak,
muhtemelen bilinen nedenlerle bazı
seçmenler tarafından yadırganmış ol-
malıdır. özellikle SHP'nin söz konu-
su ittifakı seçmen önünde açıkça tar-
tışmaktan çekinmesi, işi suskunlukla
geçiştirmesi, seçmeni kararsızlığa itmiş
olabilir.
SHP örgütünün birliksizliği de sa-
yılan basarısızlık nedenleri arasında
görünüyor. 20 Ekim seçimlerinde bir-
liksizlik görüntüsü veren tek parti
SHP değildi. ANAP da, genel başka-
nının karşıt grupları saf dışı bırakma
girişimleri dolayısıyla benzer bir gö-
rüntü sergiledi. Bir siyasi partinin seç-
mene bütünlüğu konusunda guvence
verememesi, kuşkusuz seçim sonuçlan
Uzerinde etkili olmuş olabilir. Ancak
bu etkinin derecesini tayin etme ola-
jıaklanna sahip değiliz.
Bu sayılanlara, SHP'nin kendisinin
ısrarla eklediği bir diğer neden de
SHP-DSP aynhgıdır. Bu neden uzerin-
de düşünürken sorunun "kına
edebiyatı" ile geçiştirilemeyeceği açık-
tır. Bir kısım sol seçmen "münafıklık
edip" SHP yerine DSP'yi seçmiş ise bu
seçişin seçmenler açısından bir anla-
mı olmalıdır. Dolayısıyla "oylan
bölme" iddialannın değerlendirmesi-
ni yaparken daha özenlı davranmak,
ucuz genellemelerden kaçmak gerekir.
Seçim sonuçlannın kamuoyunda
tartışılması sırasında sayılan bu neden-
lere, SHP'nin kendini tanıtma ve an-
latmada güçlük çeken bir parti olma-
sını da eklemek gerekiyor. Dahası,
SHP'nin bu konudaki güçlükleri, di-
ğer nedenlerinin de temelini oluşturu-
yor olabilir. Biz, eğer söz konusu ise
SHP'nin duçar olduğu anlatım güçlü-
ğünü tahlil edebilecek durumda deği-
liz. Bunu en iyi yapacak olan kişiler
herhalde SHP'nin "büyükleri"dir.
SHP, bu tahlil işini becerebildiği oran-
da, kamuoyundaki imajını iyileştire-
bilir. Koalisyon, bu açıdan önemli bir
sınavdır.
fÎÂLKNE DtYOR?
SHP güven vermediHasan Emin
Kaptan (Nakliyeci)
— Bir defa
SHP'nin yenilgisini
büyükşehir beledi-
yelerinin çalışma-
masına bağlıyo-
rum. Yine SHP'de
meydana gelen iki
başlılık etkili oldu
bence. Bir de sağ
sol aynmı kalmadı
benoe. İyireklamyapan iyi çalışan ka-
zanıyor. DSP de güçlü parti olma fik-
rini yaratamadı. Kadrolaşma göstere-
medi.
— SHP kurultaya gidecek, genel
başkan değışecek. SHP koalisyona gi-
diyor. tşte onları kurtaracak olan bu.
Genel olarak da Ecevit'le birleşme.
Ender Kurtkan (Emekli) — SHP'nin
hüsranı doğnıdan doğruya HEP'le bir-
leşme. Atatürk zamanından günümU-
ze gelen bir parti için bunlar büyük
ayıp. Bence SHP artık erimeye mah-
kûm, halkın bundan sonra onları tu-
Lacağını sanmıyorum. Ecevit'te de halk
başbakanlık yapacak kariyeri görme-
di.
— Sosyal demokratlann toparlanma
şanslan bana göre koalisyon. Bir de ar-
tık altı oku gözden geçirsinler.
Nedim Kaya (Tüccar) — SHP'nin
parti içindeki istikrarsızlığı bundan
sonra daha da kötü olacak. DSP'de de
Ecevit politikacı değil. Ben sosyal de-
mokratlann geleceğini iyi görmüyo-
rum.
Süleyman Akay (öğrenci) — SHP
kendi içinde problemli. Sonra ana mu-
halefet partisi olarak daha önce hiçbir
şey yapmadılar. HEP'le birleşme onla-
ra doğuda oy kazandırdı, ama batıda
da kaybettirdi.
— SHP koalsiyondan başanlı olarak
çıkarsa önümüzdeki seçimlerden de ba-
şarılı olarak çıkar.
Özden Sever (Serbest) — Liderler
halka hizmetlerini anlatamadı. Bir de
kapitalizm hiçbir zaman sosyal demok-
ratları geliştirmek istemez.
Muzaffer Yön-
tem (Öğrenci) —
Başarısızlıklarının
nedeni parti içinde-
ki hizipler ve HEP.
Sosyal demokratla-
rı anlamak biraz
zor. Meclis'te onca
şey oldu, sonra git-
ti İnönü Anıtka-
bir'de Zana ile el
sıkıştı.
— SHP'nin toparlanması koalisyon
ile olur.
Hüseyin Akkaya (Bankacı) — SHP
içinde hatip yok, lider yok. Daha inan-
dıncı olmalan lazım, bölücülerle işbir-
liği yapmamaları lazım.
Makbule Dönmez (Ev kadını) —
İnönü yetersiz, yaşlı. Bizi kurtaracak
gibi görmedim ben onlan. Kendilerini
nasıl kurtarsmlar?
Tflyfun Kurudağlı (Mühendis) —
SHP'nin HEP'le işbirüği içinde ohna-
sı bir, hâlâ lider arayışı içerisinde olma-
lan iki. Ecevit'e gelince; örgut yok.
— Sosyal demokratlann toparlana-
bilmeleri için, yeni bir kimlik, yeni bir
lider ve birleşmeleri gerek.
Tufan Necati Eron (Serbest) — Yi-
ne iyi bu kadar oy kazandılar. Şükret-
sinler. Tamamıyla değişmeleri lazım.
Dünya değişiyor.
— Koalisyonla kurtulurlar.
Hayrettin Dalga (Yem satıası) —
Ece\'it İnönü'ye çattı, İnönü Ecevit'e
çattı. Olacağı buydu.
— DYP böyle devam ederse toplar-
lanamazlar.
Memiş Çakır (Muhasebeci) —
HEP'le birlikte oldular.
Yavuz Aydın (Öğrenci) — En büyük
sorunları iki ayn parti olmalan.
— Parti tüzüklerini değiştirmeliler.
Altı oku gözden geçirmeliler. Ben "bir-
leşme birleşme" diyorum, ama bunu
nasıl yapacaklar bilemiyorum.
Abdullah Şahin
(Piyango satıası)
— Ben Kürdüm,
ama çıkan olayları
ben de doğru bul-
muyorum. Suç
herkesin, daha ön-
ceki hükümetlerin
bugünkünün.
SHP'de gitti
HEP'le birleşti.
Onların derdi baş-
ka, ben birlik istiyorum. Halk onun yü-
zünden onlara oy vermedi.
— Artık onların iktidar olacakları-
m sanmıyorum.
'Sosyal Demokrasi'nin Geleceği'
Dizimiz boyunca çeşitli görüşlerdeki okurlarımızın
düşüncelerine de yer vermek istiyoruz. Yarım daktilo
sayfasmı geçmeyecek yazılarınızı / P.K. 246 34344
İstanbul / adresine gönderebilirsiniz.
bütün seçim çevreleri için aday belirle-
meleri olacak şey değil.
Birçok görevli arkadasımız haftalar-
ca bütün illeri dolaştılar, gittikleri her
yerde örgütle, erişebildikleri kadar üye-
îerle ve yurttaslarla konuştular, nabız
yokladılar ve edindikleri izlenimleri bir
arada değerlendirip önerilerini parti
meclisine sundular. Parti meclisinin de
görüşleri ahnarak listelerimiz kesinleş-
ti. Buna karşılık, adaylan çok
"demokratik" biçimde belirlediğini id-
dia eden SHP ne yaptı? Genel merkez
yöneticilerinden ve partinin önde gelen-
İerinden çoğunu, genel merkez karany-
la, İiste başlarına oturttu.
Eskiden DSP'de ülkeyi yönetecek
kadrolar bulunmadığı öne sürülürdü.
Aday listelerimiz açıklandığında, bu sa-
nının da doğru olmadığı, DSP'nin, hem
ülke ve dünya sorunlanna önerdiği po-
litikalar ve çözümler bakımından hem
de uzman kadrolar bakımından iktida-
ra en hazırlıklı parti olduğu görüldü.
DSP, siyasete etken halk kaülımını
toplumun en uç kesimlerine kadar yay-
gınlaştırmak için uğraşıyor. Belde örgüt-
lerine başka hiçbir partide tanınmayan
yetkiler tamyor. Nerede dar kadroculuk
eğilimi görürse, o eğilimi kırmaya çah-
şıyor. Mahallelerde, köylerde sürekli ça-
lışma grupları oluşturmak için çaba
gösteriyor. Bu geniş katılımlı yapılanma
modelini az çok gerçekleştirebildiği yer-
lerde de büyük oy sıçramaları gerçek-
leştirebiliyor.
Kısacası DSP, kendi içinde, katılım-
cı demokrasinin altyapısını oluşturma-
ya özen gösteriyor.
Politikayı çatıda yapmaya aüşanlar,
dar kadrocuiar, yazıhane ve postane po-
litikacıları, yani partiye maddi manevi
hiçbir katkıda bulunmaksızın, oturduk-'
ları yerde veya teksirli mektuplarla po-
litika yapma huyunda olanlar, bizim bu
zahmetli, sabırlı fakat sağlıklı yapılan-
ma modelimizden ve çahşmamızdan ra-
hatsız oldukları için DSP'nin "aile
partisi!' olduğu, DSP'de demokrasi ol-
madığı iftirasını yayıyorlar.
— DSP, başta enflasyon olmak iize-
re, toplumun yaşadığı sorunlara gercekçi
ve inandıncı çözümler üretebildi mi ya
da bu çözümleri kitlelere tam olarak iîe-
tebildi mi?
ECEVtT — Bu konularda öteden be-
ri, en somut ve aynntılı, en gercekçi ve
çağdaş politikalar ve çözümler üreten
parti, DSP'dir.
Son seçim kampanyası akıl almaz bir
vaatler yanşı halinde geçti. Bir tek biz
bu yarışın dışında kaldık. Bol keseden
anahtarlar dağıtmadık; kaynağı belirsiz
vaatlerde bulunmadık; "Enflasyonu na-
sıl indireceğimizi açıklarsak başkalan
kopya çeker" gibi "Enflasyonun nasıl
ineceğini kitaplar yazıyor" gibi ya da
"Diışiin peşime, bu sorunları nasıl çö-
zecegimi gönirsünüz" gibi sorumsuzca
sözler söylemedik. Söz verdiğimiz her-
şeyi nasıl gerçekleştireceğimizi somut
ayrıntılanyla kamuoyuna açıkladık. Se-
çim bildirgemiz bunun belgesi ve kanı-
tıdır.
Ama bazı partilerce sınırsız para har-
canan bu kampanyada bizim parasal
olanaklanmızın çok sınırh oluşu yüzün-
den ve kampanyanın son günlerine ge-
linceye kadar TRT'den yararlanamadı-
ğımız için basın da tatlı vaatler dışındaki
somut çözümlerde nedense haber değeri
bulmadığı için bunlan kitlelere yeterince
iletemedik.
— SHP ve DSP'nin toplumun genç,
dinamik ve üretici kesimlerine doyuru-
cu mesajlar veremediği yolundaki eleş-
tirilere katılır mısınız?
ECEVtT — Bu tür eleştiriler SHP
için geçerlidir, ama DSP için kesinlikle
geçerli değildir.
Bizim gözlemimize göre genç kuşağın
kendine en yakın gördüğü parti
DSP'dir. Seçim kampanyamıza da genç-
lerin çok büyük katkısı olmuştur.
ANAP, SHP ve DYP de bunun far-
kında idiler. Onun içindir ki nüfus ar-
tışının çok hızh olduğu ülkemizde dört
yıl önceki seçmen kütükleriyle seçime
gitmeyi içlerine sindirdiler. Öylelikle bir-
çok genç seçmenin oy kullanabilmesi-
ni önlediler.
Güya bu partilerin üçü de seçmen ya-
şının 18'e, seçilme yaşının 25'e indiril-
mesinde birleşiyordu; ama seçimler ka-
pıya dayandığmda bunu göze alamadı-
İar. Hiç inandıncı olamayan mazeretler-
le topu birbirlerine atıp, seçmen ve se-
çilme yaşıyla ilgili vaatlerini hasu- altı et-
tiler.
Başta köylü ve işçi olmak üzere, DSP,
üretici halk kesimlerinde de bir hayli
güçlüdür ve mahalle ve köy örgütlenme-
sini gerçekleştirmeye çahştığı için o ke-
simlerin parti çalışmaJarına etkin biçim-
de katılabilmeleri olanağını sağlayan tek
parti DSP'dir.
DSP'de yoğun biçimde temsil edilen
meslek gruplannın başında da genç iş-
letmeci ve girisimciler, mühendisler, say-
manlar yer almaktadır. Bunlar da Türk
ve dünya ekonomisinin hızlı değişim sü-
recinde en "dinamik" kesimler arasın-
da yer almaktadırlar.
İtRECEK
Hem özel sektörde, hem kamu sektöründe çalışan kişi
veyapılan iş arasında ciddi dengesizlik var
'Vfetkisi olanın
sorumluluğu
pek yoktur—2—
Bir olay yaşamıştım, aniata-
yım, belkı yeridir.
Çok küçük miktarda ve çok
küçük değerde bir mal ithal ede-
cektik: Pencere çercevelerinde
kullanılan, çerçeveyi değişik
yönlerde hareket ettirebilen ba-
sit bir mekanizma. Önce bir
binada deneyecek sonra müm-
kün görürsek kendimiz ürete-
cektik. Gümrük komisyoncu-
muzun belirlediğı gümrük tarife
numarasına göre Ankara'dan
ithal iznı almamız gerekiyordu.
Tarifeler o kadar aynntılı idi ki
deneyimli komısyoncumuza
güvenmek durumundaydık
Günlerce tığraşlık, ızni alama-
dık. Eskı ıdareciyim ya, kolay
iş, gittim Ankara'ya; orada esk'i
dostlanm var, ama böylesine
basit bir iş için onlan rahatsız
etmeyi gönlüm almadı, işin sa-
hibi olan genç hanıma vardım.
Derdimi öğreniröğrenmez:
"Beyfendi, bu ülke artık bir
pencere aksamını da kendisi yap-
sın, o kadar da geri değiliz y âni!"
dedi ve ekledı: "Özür dilerim.
görevimi yapıyorum, benim gö-
revim Türk sanayiini korumak-
ür."
Yerin dibine gjrdim, tam bir
vatan haini durumundaydım.
Bizim malın benzerleri Per-
şembe Pazan'nda hanl hanl
satılıyordu. Kapı kilidi, elbise
düğmesi ithal edi'-iyordu, itha-
lat serbestti. Ne dediysem genç
hanımı kandıramadım. Zorda
kalınca eski dostlanma gittim.
Genç hanımın âmın durumun-
da bulunması gereken kişilerdi.
"Hoş geldin safa geldin de, bi-
zim elimizden bu tür yetkiler
alınalı çok oldu" dedıler. Bu işle-
re başka bir ekip bakıyormuş.
Arkadaşlanmla alay ettim:
'Devletin sahibiyiz diye kast-
İDARECJLİKTEN
YONETICILIGE
DOĞAN PAZARCIKLI
Bizde alt kademelere yetki devrinden kolayca
söz edilemez. Daha çok gözlenen yetki
gaspıdır. Mühür kimdeyse Süleyman odur.
Fakat yüzük saklama oyununda olduğu gibi,
mühür sık sık el değiştirir. Böylesine hareketii
bir ortama uyum göstermek, yetki ve iş
yaratarak ayakta kalmasını becerebilmek,
yöneticinin de, idarecinin de önemli bir
sorunu haline gelir.
düşebılırler.
Şu nokta da var: Hiyerarşide
tuttuğu yer ne olursa olsun yet-
ki sahibi olabilmiş kişı, aynı
kendi yetmezlık düzeyıne ulaşır.
Şimdi bu ilke üzerine çeşitle-
meleryapalım. tlkeden çıkanla-
bilecek ilk pratik sonbç şudur:
lıpduruyordunuz.ozelsektorede,. zamanda en az görev ve sorum- Hiverarşinin üst düzeylerinde
kök söktüriİYordunuz; yalnız bu
hanım niye sizler gibi davrandı
canım?"
Arkadaşlanmdan birisi de
benimle alay etti:
"Sen en iyisi müsteşar vekiline
git. yoksa bu gidişle patronun-
dan papara yiyeceksin."
Bu basit iş için mi? Ama hak-
lılar. Mûsteşar vekiline çıktım.
Onun yardımlanyla güç belâ it-
hal iznini aldım. Bu arada. "işi-
nizi biz çözeriz abi" diyen birisi
de peşimde dolandı durdu, ama
ona yüz vermedim.
Belgeleri gümrüğe verdik.
Gümrükçüler:
"Bu malı çekemezsiniz, tarife
numaranız yanltş" dediler. "si-
zin malınız izne tâbi değil ki..."
Benim mantığım güçlüdür.
"Olsun" dedim. "ithali serbest
luluk üstlenmiş olan kışidir
Örneğin, personelin seçimi ve
her zaman yetenekli insanlar
bulunmaz. Tersine, yetmezlik
yönetimi. finans kaynaklannın düzeyine ulaşmış kişiler çoğun-
bulunması ve yönetimi, temel
kararlann alınması gibi konu-
larda tüm yetkileri elinde bu-
lunduran kişi. diyelim kı
üretimdeki aksamanın hiçbir
zaman sorumlusu olamaz. Asıl
sorumlu, belki fabrikanın mü-
dürü bile değil, işletme şefı
olabilir. Eğer işletme şefı patro-
nun yeğeniyse o takdirde fabri-
ka müdürü sorumlu tutulabilir
lukla üstteki kadrolan doldu-
rurlar. Dahası, bunlann önemli
bir kısmı yetmezlik düzeylerine
birkaç kez ulaşmış olanlardır.
Bençalıyı tersinden sürüyece-
ğim... Bir örgütte üst düzey
yönetiminin genellikle yetmez-
lik düzeylerine birkaç kez
ulaşmış kişilenn elinde bulun-
ması, ilk bakışta göründüğü
kadar korkunç bir olay değildir.
bulunduğunu görmezden gele-
meyiz.
Bir örgütte üst düzey yönetiminin, görevin
gerektirdiği yetenek ve kapasiteden yoksun bir
hale gelmesi ilk bakışta göründüğü kadar
korkunç bir olay değildir. Çünkü bu duruma
düşen üst düzey yöneticisi, bunun farkmda
olmadığından İcendisinden hoşnut, mutlu bir
adamdır. Mutlu bir adamsa, örgüte yarar
sağlamasa bile zarar da getirmez.
bir malı fazladan ithal izniyle çe-
kiyoruz." Sonunda onlar hakh
çıktı. Yüklüce bir ceza ödedik
de malı gümrükten çekebildik.
Uğraşsaydım, belkı o cezayı da
kurtanrdım ya neyse.
Şimdi, bürokrasinin yozlaştı-
nlmış hali mi bu, yoksa yozlaş-
tınlmamış hali mi?
Kitaplarda yazılanların tersi-
ne, bir örgütte çalışanlann
hiyerarşi içinde bulunduklan
düzeylerle üstlendikleri görev,
yetki ve sorumluluklar arasında
hiç birbağlantı yoktur. Dahası,
bir kişinin uzerinde bulunan gö-
rev. yetki ve sorumluluklar
arasında da herhangi bir man-
lıksal bağıntı bulunmaz.
Doğal olarak. özel kesimde
en yetkili kişi patrondur. On-
dan sonra gelen kişiler derece
derece ona yakın olan kişilerdir.
Ancak bu ikinciler, patrona
olan yakınlıklannı yitırdikleri
an -hiyerarşide bulunduklan
düzeyi korumaya devam etseler
bile- en yetkisiz kişi durumuna
Genelleme yapmak elbet doğru Çünkü yetmezlik düzeyıne ge-
değıldir, mümkün de değildir, len kişi bu düzeye geldiğini
ama özel sektörde olsun kamu bilmez. o nedenle de kendisin-
sektöründe olsun, çalışanlann den hoşnut, mutlu bir adamdır.
görev, yetki ve sorumluluklan Mutlu bir adamsa, örgüte yarar
arasında ciddi bir dengesizlik sağlamasa bile zarar da getir-
mez: hiç değilse şimdilik böyle
düşünebiliriz.
Üst düzey yönetiminin yet-
mezlik düzeyine ulaşmış kişile-
nn elinde bulunmasının asıl
tehlikesi. daha alt düzeylerde
yâni 'yeterlik düzeylerinde' bu-
lunanlarla ilgilıdir. Yetmezlik
düzeyindeki kişiler bu düzeye
daha sonra ulaşacak olan kişile-
nn önlerini tıkamış olacaklan
için alt düzeylerde yeterlilerden
oluşan bir yığınak görülür. Bu-
nu da doğal karşılayabiliriz.
Ama tehlikenin büyüğü şudur
ki, yeterlik düzeyinde bulunan-
lardan bir bölümü 'aşın yeterli-
lik' noktasında bulunuyor
olabilirler.
Ama biz çalıyı sürümeyı sür-
dürelim... Bir örgüt için, kendi
capını yapması gereken işin bo-
yutlarına sığdıramayan bir
adamm varhğı. yapması gere-
ken işin boyutlannı kendi çapı-
na sığdırmayan bir adamın
varlığından daha tehlikelidir.
Daha açık söylersek, küçük
çaplı bir işi büyük çaplı bir kışi-
ye vermektense. büyük çaplı bir
işi küçük çaplı bir kişiye vermek
daha uygundur. Bizde de zaten
yapılan budur. Çünkü. birinci
halde göğüslemek zorunda ka-
lacağımız dengesizlik. ikinci
halde katlanmak zorunda kala-
cağımız dengesizlikten daha
tehlikeli boyutlarda olacaktır.
Özetlersek; herhangi bir kişi-
nin herhangi bir görevdeki
başansızlığı, illâ onun yetmez-
lik düzeyine ulaştığını göster-
mez. Başansızhğın nedeni,
kişinin aşın yeterlik düzeyinde
bulunuyor oluşuyla da ilgili ola-
bilir. Vardığımız ikinci sonuç:
Yetmezlik düzeyindekilerin ne-
den olduklan sorunlar, aşın
yeterlik düzeyindekilerin neden
olduklan sorunlardan daha az
tahripkârdır.
Madem böyle oluyor, madem
hiverarşinin üst kutbuna doğru
*yetmezler', alt kutbuna doğru
•aşın yeterler' kümeleniyorlar,
madem bu durum değiştırilemi-
yor ve madem asıl huzursuzlu-
ğu alttakiler yaratıyor. o halde
ona göre önlem almalı. Şu ya da
bu dozda bir basarısızlık kaçı-
nılmazsa. o zaman düşük dozu
tercih ederiz. Başansızlığı aşın
yeterlilere değil, yetmezlik dü-
zeyıne ulaşmış olanlara başartı-
nz. Yolun kestirmesi budur.
Böyle olduğu içindir ki, bizde
alt kademelere yetki devredil-
mesinden kolayca söz edilemez.
Daha çok gözlenen "yetki
gaspı"dır. Mühür kimdeyse Sü-
leyman odur. fakat yüzük sak-
lama oyununda olduğu gibi,
mühür sık sık el değiştirir. Böy-
lesine hareketii bir ortama
uyum göstermek, yetki ve iş ya-
ratarak ayakta kalmasını bece-
rebilmek yöneticinin de
idarecinin de önemli bir sorunu
haline gelir.
Yönetim bilimci Lawrence J.
Peter, bugün Peter ilkesi diye
anılmakta olan bir saptama
yapmıştı: Kişiler hiyerarşi için-
de yüksele yüksele 'yetmezlik
düzeyi' denılen bir noktaya ka-
dar gelirler. Yetenekleri, beceri-
len, kapasiteleri en son geldikle-
ri bu yeni görevin istemlerine
göre daha aşağılarda kalmıştır.
Ama yine de bu düzeye kadar
yükselirler. Doğal olarak her ki-
şinin ayn bir yetmezlik düzeyi
vardır. Herkes eninde sonunda
YariH: İşyerİMe alt
ve aıatlalak