25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
; 18 KASIM 1991 DİZİ-RÖPORTAJ CUMHURİYET/7 Sosyal demokratlar tarhŞiyor Nedenyenildik, nasılkazanınz? Ecevit: DSP'de dar kadroculuk anlayışı kırıldı Aolitikayı çatıda yapmaya çalışanlar, dar kadrocuiar, yazıhane ve postane politikacıları, yan'ı partiye maddi manevi hiçbir katkıda bulunmaksızın, oturdukları yerde politika yapanlar, bizim bu zahmetli, sabırlı fakat sağlıklı yapılanma modelimizden rahatsız oldukları için DSP'nin aile partisi olduğu, DSP'de demokrasi olmadığı iftirasını yayıyorlar. ECEVİT — DSP siyasete etken halk kaüJımını yaygınlaştırmaya çalışıyor. —2— — Sosyal demokrat liderlerin (Ecevit ve tnönü) Körfez krizi sırasındaki irie- dikleri tutum ve Saddam'ı ziyareüerinin oy kaybında elkili olduguna inanıyor musunuz? ECEVtT — SHP'nin Ortadoğu po- litikası, Batı Avrupa sosyal demokrat- lannın politikasından pek farklı degil- dir. DSP ise Körfez bunalımırun ilk gün- lerinden başlayarak Ortadoğu konusun- da, kendine özgü ve tutarlı bir politika üretmiştir. Onun için bu sorunuzu, an- cak kendi adıma ve DSP adına yanıtla- yabilirim. Bizim Ortadoğu konusunda izlediğimiz politika, Körfez bunalımının ilk aylarında Türkiye'deki bazı çevreler- ce yadırganmıştır, ama zaman geçtikçe haklılığımız daha iyi anlaşılmıştır. Sad- dam Hüseyinie görüşmelerime başlan- gıçta tepki gösterenlerden birçoğu da sonradan, bu görüşmelerin yararını ka- bul etmişlerdir. Eğer DSP'nin önerdiği Ortadoğu po- litikası uygulansaydı, Türkiye bugun Ortadoğu'da dışlanan ve kendi bölge- sinden soyutlanan bir ülke değil, bir ön- der ülke olabilirdi ve olağanüstu hal gö- rüşmeleri sırasında Meclis'te yaptığun konuşmada da belirttiğim gibi bugün karşılastığı ağır güvenlik sorunlarıyla karşılaşmazdı. — DSP'ye yakıştınlan "aile partisi" kimliği ve bu yöndeki suçiamalar, "Adaybnn demokratik biçimde degU de Ecevit'fcrin tek seçkfligi ile beürlendigi' iddiaian oy kaybında etkili oldn mu? ECEVtT — Bu suçlamalar ve iddia- lar oylarunızdaki artışın sınırk kalmasın- da etkili olmuş olsa da çok haksızdır. DSP'nin bilinçli bir seçmen kitlesi oluşmuştur. Seçim sistemi engeline kar- şın, TRT engeline karşın, parasızlık en- geline karşın, basının büyük bolümün- ce ve kamuoyu yoklaması kuruluşlannca aleyhimizde açılan yoğun kampanyaya karşın ve SHP'nin sürekli engellemesi- ne karşın, DSP'ye oy veren 2 milyon 631 bin 672 seçmen, bana ve eşine değil, ken- di inançlarına oy vermişlerdir. 1987 se- çimlerinden sonra ben de Rahşan Ece- vit de yaklaşık bir yıl, partideki görev- lerimizi bırakıp sade birer üye olarak kaldık, ama DSP'nin gücünde hiçbir ek- silme, DSP'de herhangi bir çözülme ol- madı. Adaylan benim ve eşimin belirlediği- miz iddiası da gerçek dışıdır. 20 Ekim seçimleri için en çok aday başvurusu olan parti DSP'dir. Adaylık başvuru- sunda bulunanlann çoğunu tammazdık bile. Iki kişinin kendi başlarına oturup SİYASETBİLİMCİ PROF. DR. CEMİL OKTAY Yerel yönetimler etkili olduSHP, 20 Ekim genel seçimlerinden hem 1987 genel seçimlerine hem de 1989 yerel seçimlerine oranla başan- sız çıktı. Son seçim sonuçlannın "taenmet" olduğunu iddia edenler bile var. Bu sonuçlann gerisinde yatan ne- denlerin oldukça kabank bir İiste oluş- turduğunu düşünüyorum. Nitekim se- çim sonrası demeçlerden, nedenlerin çok geniş bir yelpaze oluşturduğu gö- rülmektedir. Basarısızlık nedeni ola- rak sıralanan konuların arasında fan- tezilere bile yer ayrıldığı söylenebilir. örneğin Doğu Bloku'nda kaydedilen gelişmelere, günah keçisi rolünün oy- nattırılması, bu fantezilerin arasında en sevimli olaru. Kemalizmin de başa- nsızlık nedenleri arasında sayılması- na tanık olduk. Bu tür tahliller de fi- kir cimnastiğinin ilginç ömekleri ol- sa gerek. Neyse ki Sayın Inönü'nün gözlük çerçeveleri pek dikkat çekme- di. Böylece fantezilerimizin daha zor- lanacak şınırlan kalmış oldu... Fanteziler bir yana, ciddiye alınabi- lecek nedenleri şöyle özetleyebiliriz: Sayılan basarısızlık nedenleri ara- sında en fazla altı çizilen husus, SHP'nin yerel yönetimlerde gösterdi- ği performans düşüklüğü oluyor. Ye- rel yönetimlerde sergilenen başarısız- üğm, genel seçim sonuçlanm etkileme payını ölçmek çok kolay görünmese bile bu payın ihmal edilebilir bir pay olduğunu söyleyemeyiz. SHP'li yerel yönetimlerin, partilerinin seçmen ka- tındaki imajıru bir hayli bozduğu bi- liniyordu. özellikle tstanbul bu açıdan ilginç bir örnektir. Çünkü Istanbul, kent yönetimi olarak vitrin özellikle- rini taşır. Vitrinde sergilenen görüntü ise hiç de iç açıcı bir görüntü olma iz- lenimi bırakmamıştır. Daha Bayra- mpaşa Belediye Başkanlığı için yapı- lan seçimlerle birlikte SHP için İstan- bul'da tehlike işaretlerinin verildiği belliydi. Buna rağmen SHP, olaya sa- dece seyirci kalmakla yetindi. Aslında yerel yönetimlerde ortaya çıkan görünüm, söz konusu yönetim birimleriyle sınırlı kalamazdı; kalma- dı da. Seçmen, büyük bir olasıhkla bu alandaki başansızlığı doğnıdan doğ- ruya SHP'nin "beceriksizliği"ne mal etti. Bu genellemeyi hakh bulup bul- mamak bir yana, eğer seçmenlerin bir kısmı böyle düşunmıiş ise özellikle bü- yük kent merkezlerindeki ciddi oy enilginin nedenleri arasındaki bazı fanteziler dışlandığında altı en fazla çizilen, SHP'nin belediyelerde gösterdiği performans düşüklüğüdür. Buna, SHP'nin kendini anlatmakta çektiği güçlüğü de eklemek gerekivor. kaybının nedenini kısmen anlamış olu- ruz. Kısaca ifade etmek gerekirse, ye- rel yönetimlerdeki basarısızlık, seçmen katında SHP'yi güvenilir olmaktan çı- kardı. SHP, kentlerde yalnızca çok sa- dık seçmen kitlesiyle yetinmek zorun- da kaldı. Seçim başansızlığı açıklanırken üze- rinde fazla durulan ikinci nokta; SHP/HEP seçim ittifakıdır. Bu ittifak, muhtemelen bilinen nedenlerle bazı seçmenler tarafından yadırganmış ol- malıdır. özellikle SHP'nin söz konu- su ittifakı seçmen önünde açıkça tar- tışmaktan çekinmesi, işi suskunlukla geçiştirmesi, seçmeni kararsızlığa itmiş olabilir. SHP örgütünün birliksizliği de sa- yılan basarısızlık nedenleri arasında görünüyor. 20 Ekim seçimlerinde bir- liksizlik görüntüsü veren tek parti SHP değildi. ANAP da, genel başka- nının karşıt grupları saf dışı bırakma girişimleri dolayısıyla benzer bir gö- rüntü sergiledi. Bir siyasi partinin seç- mene bütünlüğu konusunda guvence verememesi, kuşkusuz seçim sonuçlan Uzerinde etkili olmuş olabilir. Ancak bu etkinin derecesini tayin etme ola- jıaklanna sahip değiliz. Bu sayılanlara, SHP'nin kendisinin ısrarla eklediği bir diğer neden de SHP-DSP aynhgıdır. Bu neden uzerin- de düşünürken sorunun "kına edebiyatı" ile geçiştirilemeyeceği açık- tır. Bir kısım sol seçmen "münafıklık edip" SHP yerine DSP'yi seçmiş ise bu seçişin seçmenler açısından bir anla- mı olmalıdır. Dolayısıyla "oylan bölme" iddialannın değerlendirmesi- ni yaparken daha özenlı davranmak, ucuz genellemelerden kaçmak gerekir. Seçim sonuçlannın kamuoyunda tartışılması sırasında sayılan bu neden- lere, SHP'nin kendini tanıtma ve an- latmada güçlük çeken bir parti olma- sını da eklemek gerekiyor. Dahası, SHP'nin bu konudaki güçlükleri, di- ğer nedenlerinin de temelini oluşturu- yor olabilir. Biz, eğer söz konusu ise SHP'nin duçar olduğu anlatım güçlü- ğünü tahlil edebilecek durumda deği- liz. Bunu en iyi yapacak olan kişiler herhalde SHP'nin "büyükleri"dir. SHP, bu tahlil işini becerebildiği oran- da, kamuoyundaki imajını iyileştire- bilir. Koalisyon, bu açıdan önemli bir sınavdır. fÎÂLKNE DtYOR? SHP güven vermediHasan Emin Kaptan (Nakliyeci) — Bir defa SHP'nin yenilgisini büyükşehir beledi- yelerinin çalışma- masına bağlıyo- rum. Yine SHP'de meydana gelen iki başlılık etkili oldu bence. Bir de sağ sol aynmı kalmadı benoe. İyireklamyapan iyi çalışan ka- zanıyor. DSP de güçlü parti olma fik- rini yaratamadı. Kadrolaşma göstere- medi. — SHP kurultaya gidecek, genel başkan değışecek. SHP koalisyona gi- diyor. tşte onları kurtaracak olan bu. Genel olarak da Ecevit'le birleşme. Ender Kurtkan (Emekli) — SHP'nin hüsranı doğnıdan doğruya HEP'le bir- leşme. Atatürk zamanından günümU- ze gelen bir parti için bunlar büyük ayıp. Bence SHP artık erimeye mah- kûm, halkın bundan sonra onları tu- Lacağını sanmıyorum. Ecevit'te de halk başbakanlık yapacak kariyeri görme- di. — Sosyal demokratlann toparlanma şanslan bana göre koalisyon. Bir de ar- tık altı oku gözden geçirsinler. Nedim Kaya (Tüccar) — SHP'nin parti içindeki istikrarsızlığı bundan sonra daha da kötü olacak. DSP'de de Ecevit politikacı değil. Ben sosyal de- mokratlann geleceğini iyi görmüyo- rum. Süleyman Akay (öğrenci) — SHP kendi içinde problemli. Sonra ana mu- halefet partisi olarak daha önce hiçbir şey yapmadılar. HEP'le birleşme onla- ra doğuda oy kazandırdı, ama batıda da kaybettirdi. — SHP koalsiyondan başanlı olarak çıkarsa önümüzdeki seçimlerden de ba- şarılı olarak çıkar. Özden Sever (Serbest) — Liderler halka hizmetlerini anlatamadı. Bir de kapitalizm hiçbir zaman sosyal demok- ratları geliştirmek istemez. Muzaffer Yön- tem (Öğrenci) — Başarısızlıklarının nedeni parti içinde- ki hizipler ve HEP. Sosyal demokratla- rı anlamak biraz zor. Meclis'te onca şey oldu, sonra git- ti İnönü Anıtka- bir'de Zana ile el sıkıştı. — SHP'nin toparlanması koalisyon ile olur. Hüseyin Akkaya (Bankacı) — SHP içinde hatip yok, lider yok. Daha inan- dıncı olmalan lazım, bölücülerle işbir- liği yapmamaları lazım. Makbule Dönmez (Ev kadını) — İnönü yetersiz, yaşlı. Bizi kurtaracak gibi görmedim ben onlan. Kendilerini nasıl kurtarsmlar? Tflyfun Kurudağlı (Mühendis) — SHP'nin HEP'le işbirüği içinde ohna- sı bir, hâlâ lider arayışı içerisinde olma- lan iki. Ecevit'e gelince; örgut yok. — Sosyal demokratlann toparlana- bilmeleri için, yeni bir kimlik, yeni bir lider ve birleşmeleri gerek. Tufan Necati Eron (Serbest) — Yi- ne iyi bu kadar oy kazandılar. Şükret- sinler. Tamamıyla değişmeleri lazım. Dünya değişiyor. — Koalisyonla kurtulurlar. Hayrettin Dalga (Yem satıası) — Ece\'it İnönü'ye çattı, İnönü Ecevit'e çattı. Olacağı buydu. — DYP böyle devam ederse toplar- lanamazlar. Memiş Çakır (Muhasebeci) — HEP'le birlikte oldular. Yavuz Aydın (Öğrenci) — En büyük sorunları iki ayn parti olmalan. — Parti tüzüklerini değiştirmeliler. Altı oku gözden geçirmeliler. Ben "bir- leşme birleşme" diyorum, ama bunu nasıl yapacaklar bilemiyorum. Abdullah Şahin (Piyango satıası) — Ben Kürdüm, ama çıkan olayları ben de doğru bul- muyorum. Suç herkesin, daha ön- ceki hükümetlerin bugünkünün. SHP'de gitti HEP'le birleşti. Onların derdi baş- ka, ben birlik istiyorum. Halk onun yü- zünden onlara oy vermedi. — Artık onların iktidar olacakları- m sanmıyorum. 'Sosyal Demokrasi'nin Geleceği' Dizimiz boyunca çeşitli görüşlerdeki okurlarımızın düşüncelerine de yer vermek istiyoruz. Yarım daktilo sayfasmı geçmeyecek yazılarınızı / P.K. 246 34344 İstanbul / adresine gönderebilirsiniz. bütün seçim çevreleri için aday belirle- meleri olacak şey değil. Birçok görevli arkadasımız haftalar- ca bütün illeri dolaştılar, gittikleri her yerde örgütle, erişebildikleri kadar üye- îerle ve yurttaslarla konuştular, nabız yokladılar ve edindikleri izlenimleri bir arada değerlendirip önerilerini parti meclisine sundular. Parti meclisinin de görüşleri ahnarak listelerimiz kesinleş- ti. Buna karşılık, adaylan çok "demokratik" biçimde belirlediğini id- dia eden SHP ne yaptı? Genel merkez yöneticilerinden ve partinin önde gelen- İerinden çoğunu, genel merkez karany- la, İiste başlarına oturttu. Eskiden DSP'de ülkeyi yönetecek kadrolar bulunmadığı öne sürülürdü. Aday listelerimiz açıklandığında, bu sa- nının da doğru olmadığı, DSP'nin, hem ülke ve dünya sorunlanna önerdiği po- litikalar ve çözümler bakımından hem de uzman kadrolar bakımından iktida- ra en hazırlıklı parti olduğu görüldü. DSP, siyasete etken halk kaülımını toplumun en uç kesimlerine kadar yay- gınlaştırmak için uğraşıyor. Belde örgüt- lerine başka hiçbir partide tanınmayan yetkiler tamyor. Nerede dar kadroculuk eğilimi görürse, o eğilimi kırmaya çah- şıyor. Mahallelerde, köylerde sürekli ça- lışma grupları oluşturmak için çaba gösteriyor. Bu geniş katılımlı yapılanma modelini az çok gerçekleştirebildiği yer- lerde de büyük oy sıçramaları gerçek- leştirebiliyor. Kısacası DSP, kendi içinde, katılım- cı demokrasinin altyapısını oluşturma- ya özen gösteriyor. Politikayı çatıda yapmaya aüşanlar, dar kadrocuiar, yazıhane ve postane po- litikacıları, yani partiye maddi manevi hiçbir katkıda bulunmaksızın, oturduk-' ları yerde veya teksirli mektuplarla po- litika yapma huyunda olanlar, bizim bu zahmetli, sabırlı fakat sağlıklı yapılan- ma modelimizden ve çahşmamızdan ra- hatsız oldukları için DSP'nin "aile partisi!' olduğu, DSP'de demokrasi ol- madığı iftirasını yayıyorlar. — DSP, başta enflasyon olmak iize- re, toplumun yaşadığı sorunlara gercekçi ve inandıncı çözümler üretebildi mi ya da bu çözümleri kitlelere tam olarak iîe- tebildi mi? ECEVtT — Bu konularda öteden be- ri, en somut ve aynntılı, en gercekçi ve çağdaş politikalar ve çözümler üreten parti, DSP'dir. Son seçim kampanyası akıl almaz bir vaatler yanşı halinde geçti. Bir tek biz bu yarışın dışında kaldık. Bol keseden anahtarlar dağıtmadık; kaynağı belirsiz vaatlerde bulunmadık; "Enflasyonu na- sıl indireceğimizi açıklarsak başkalan kopya çeker" gibi "Enflasyonun nasıl ineceğini kitaplar yazıyor" gibi ya da "Diışiin peşime, bu sorunları nasıl çö- zecegimi gönirsünüz" gibi sorumsuzca sözler söylemedik. Söz verdiğimiz her- şeyi nasıl gerçekleştireceğimizi somut ayrıntılanyla kamuoyuna açıkladık. Se- çim bildirgemiz bunun belgesi ve kanı- tıdır. Ama bazı partilerce sınırsız para har- canan bu kampanyada bizim parasal olanaklanmızın çok sınırh oluşu yüzün- den ve kampanyanın son günlerine ge- linceye kadar TRT'den yararlanamadı- ğımız için basın da tatlı vaatler dışındaki somut çözümlerde nedense haber değeri bulmadığı için bunlan kitlelere yeterince iletemedik. — SHP ve DSP'nin toplumun genç, dinamik ve üretici kesimlerine doyuru- cu mesajlar veremediği yolundaki eleş- tirilere katılır mısınız? ECEVtT — Bu tür eleştiriler SHP için geçerlidir, ama DSP için kesinlikle geçerli değildir. Bizim gözlemimize göre genç kuşağın kendine en yakın gördüğü parti DSP'dir. Seçim kampanyamıza da genç- lerin çok büyük katkısı olmuştur. ANAP, SHP ve DYP de bunun far- kında idiler. Onun içindir ki nüfus ar- tışının çok hızh olduğu ülkemizde dört yıl önceki seçmen kütükleriyle seçime gitmeyi içlerine sindirdiler. Öylelikle bir- çok genç seçmenin oy kullanabilmesi- ni önlediler. Güya bu partilerin üçü de seçmen ya- şının 18'e, seçilme yaşının 25'e indiril- mesinde birleşiyordu; ama seçimler ka- pıya dayandığmda bunu göze alamadı- İar. Hiç inandıncı olamayan mazeretler- le topu birbirlerine atıp, seçmen ve se- çilme yaşıyla ilgili vaatlerini hasu- altı et- tiler. Başta köylü ve işçi olmak üzere, DSP, üretici halk kesimlerinde de bir hayli güçlüdür ve mahalle ve köy örgütlenme- sini gerçekleştirmeye çahştığı için o ke- simlerin parti çalışmaJarına etkin biçim- de katılabilmeleri olanağını sağlayan tek parti DSP'dir. DSP'de yoğun biçimde temsil edilen meslek gruplannın başında da genç iş- letmeci ve girisimciler, mühendisler, say- manlar yer almaktadır. Bunlar da Türk ve dünya ekonomisinin hızlı değişim sü- recinde en "dinamik" kesimler arasın- da yer almaktadırlar. İtRECEK Hem özel sektörde, hem kamu sektöründe çalışan kişi veyapılan iş arasında ciddi dengesizlik var 'Vfetkisi olanın sorumluluğu pek yoktur—2— Bir olay yaşamıştım, aniata- yım, belkı yeridir. Çok küçük miktarda ve çok küçük değerde bir mal ithal ede- cektik: Pencere çercevelerinde kullanılan, çerçeveyi değişik yönlerde hareket ettirebilen ba- sit bir mekanizma. Önce bir binada deneyecek sonra müm- kün görürsek kendimiz ürete- cektik. Gümrük komisyoncu- muzun belirlediğı gümrük tarife numarasına göre Ankara'dan ithal iznı almamız gerekiyordu. Tarifeler o kadar aynntılı idi ki deneyimli komısyoncumuza güvenmek durumundaydık Günlerce tığraşlık, ızni alama- dık. Eskı ıdareciyim ya, kolay iş, gittim Ankara'ya; orada esk'i dostlanm var, ama böylesine basit bir iş için onlan rahatsız etmeyi gönlüm almadı, işin sa- hibi olan genç hanıma vardım. Derdimi öğreniröğrenmez: "Beyfendi, bu ülke artık bir pencere aksamını da kendisi yap- sın, o kadar da geri değiliz y âni!" dedi ve ekledı: "Özür dilerim. görevimi yapıyorum, benim gö- revim Türk sanayiini korumak- ür." Yerin dibine gjrdim, tam bir vatan haini durumundaydım. Bizim malın benzerleri Per- şembe Pazan'nda hanl hanl satılıyordu. Kapı kilidi, elbise düğmesi ithal edi'-iyordu, itha- lat serbestti. Ne dediysem genç hanımı kandıramadım. Zorda kalınca eski dostlanma gittim. Genç hanımın âmın durumun- da bulunması gereken kişilerdi. "Hoş geldin safa geldin de, bi- zim elimizden bu tür yetkiler alınalı çok oldu" dedıler. Bu işle- re başka bir ekip bakıyormuş. Arkadaşlanmla alay ettim: 'Devletin sahibiyiz diye kast- İDARECJLİKTEN YONETICILIGE DOĞAN PAZARCIKLI Bizde alt kademelere yetki devrinden kolayca söz edilemez. Daha çok gözlenen yetki gaspıdır. Mühür kimdeyse Süleyman odur. Fakat yüzük saklama oyununda olduğu gibi, mühür sık sık el değiştirir. Böylesine hareketii bir ortama uyum göstermek, yetki ve iş yaratarak ayakta kalmasını becerebilmek, yöneticinin de, idarecinin de önemli bir sorunu haline gelir. düşebılırler. Şu nokta da var: Hiyerarşide tuttuğu yer ne olursa olsun yet- ki sahibi olabilmiş kişı, aynı kendi yetmezlık düzeyıne ulaşır. Şimdi bu ilke üzerine çeşitle- meleryapalım. tlkeden çıkanla- bilecek ilk pratik sonbç şudur: lıpduruyordunuz.ozelsektorede,. zamanda en az görev ve sorum- Hiverarşinin üst düzeylerinde kök söktüriİYordunuz; yalnız bu hanım niye sizler gibi davrandı canım?" Arkadaşlanmdan birisi de benimle alay etti: "Sen en iyisi müsteşar vekiline git. yoksa bu gidişle patronun- dan papara yiyeceksin." Bu basit iş için mi? Ama hak- lılar. Mûsteşar vekiline çıktım. Onun yardımlanyla güç belâ it- hal iznini aldım. Bu arada. "işi- nizi biz çözeriz abi" diyen birisi de peşimde dolandı durdu, ama ona yüz vermedim. Belgeleri gümrüğe verdik. Gümrükçüler: "Bu malı çekemezsiniz, tarife numaranız yanltş" dediler. "si- zin malınız izne tâbi değil ki..." Benim mantığım güçlüdür. "Olsun" dedim. "ithali serbest luluk üstlenmiş olan kışidir Örneğin, personelin seçimi ve her zaman yetenekli insanlar bulunmaz. Tersine, yetmezlik yönetimi. finans kaynaklannın düzeyine ulaşmış kişiler çoğun- bulunması ve yönetimi, temel kararlann alınması gibi konu- larda tüm yetkileri elinde bu- lunduran kişi. diyelim kı üretimdeki aksamanın hiçbir zaman sorumlusu olamaz. Asıl sorumlu, belki fabrikanın mü- dürü bile değil, işletme şefı olabilir. Eğer işletme şefı patro- nun yeğeniyse o takdirde fabri- ka müdürü sorumlu tutulabilir lukla üstteki kadrolan doldu- rurlar. Dahası, bunlann önemli bir kısmı yetmezlik düzeylerine birkaç kez ulaşmış olanlardır. Bençalıyı tersinden sürüyece- ğim... Bir örgütte üst düzey yönetiminin genellikle yetmez- lik düzeylerine birkaç kez ulaşmış kişilenn elinde bulun- ması, ilk bakışta göründüğü kadar korkunç bir olay değildir. bulunduğunu görmezden gele- meyiz. Bir örgütte üst düzey yönetiminin, görevin gerektirdiği yetenek ve kapasiteden yoksun bir hale gelmesi ilk bakışta göründüğü kadar korkunç bir olay değildir. Çünkü bu duruma düşen üst düzey yöneticisi, bunun farkmda olmadığından İcendisinden hoşnut, mutlu bir adamdır. Mutlu bir adamsa, örgüte yarar sağlamasa bile zarar da getirmez. bir malı fazladan ithal izniyle çe- kiyoruz." Sonunda onlar hakh çıktı. Yüklüce bir ceza ödedik de malı gümrükten çekebildik. Uğraşsaydım, belkı o cezayı da kurtanrdım ya neyse. Şimdi, bürokrasinin yozlaştı- nlmış hali mi bu, yoksa yozlaş- tınlmamış hali mi? Kitaplarda yazılanların tersi- ne, bir örgütte çalışanlann hiyerarşi içinde bulunduklan düzeylerle üstlendikleri görev, yetki ve sorumluluklar arasında hiç birbağlantı yoktur. Dahası, bir kişinin uzerinde bulunan gö- rev. yetki ve sorumluluklar arasında da herhangi bir man- lıksal bağıntı bulunmaz. Doğal olarak. özel kesimde en yetkili kişi patrondur. On- dan sonra gelen kişiler derece derece ona yakın olan kişilerdir. Ancak bu ikinciler, patrona olan yakınlıklannı yitırdikleri an -hiyerarşide bulunduklan düzeyi korumaya devam etseler bile- en yetkisiz kişi durumuna Genelleme yapmak elbet doğru Çünkü yetmezlik düzeyıne ge- değıldir, mümkün de değildir, len kişi bu düzeye geldiğini ama özel sektörde olsun kamu bilmez. o nedenle de kendisin- sektöründe olsun, çalışanlann den hoşnut, mutlu bir adamdır. görev, yetki ve sorumluluklan Mutlu bir adamsa, örgüte yarar arasında ciddi bir dengesizlik sağlamasa bile zarar da getir- mez: hiç değilse şimdilik böyle düşünebiliriz. Üst düzey yönetiminin yet- mezlik düzeyine ulaşmış kişile- nn elinde bulunmasının asıl tehlikesi. daha alt düzeylerde yâni 'yeterlik düzeylerinde' bu- lunanlarla ilgilıdir. Yetmezlik düzeyindeki kişiler bu düzeye daha sonra ulaşacak olan kişile- nn önlerini tıkamış olacaklan için alt düzeylerde yeterlilerden oluşan bir yığınak görülür. Bu- nu da doğal karşılayabiliriz. Ama tehlikenin büyüğü şudur ki, yeterlik düzeyinde bulunan- lardan bir bölümü 'aşın yeterli- lik' noktasında bulunuyor olabilirler. Ama biz çalıyı sürümeyı sür- dürelim... Bir örgüt için, kendi capını yapması gereken işin bo- yutlarına sığdıramayan bir adamm varhğı. yapması gere- ken işin boyutlannı kendi çapı- na sığdırmayan bir adamın varlığından daha tehlikelidir. Daha açık söylersek, küçük çaplı bir işi büyük çaplı bir kışi- ye vermektense. büyük çaplı bir işi küçük çaplı bir kişiye vermek daha uygundur. Bizde de zaten yapılan budur. Çünkü. birinci halde göğüslemek zorunda ka- lacağımız dengesizlik. ikinci halde katlanmak zorunda kala- cağımız dengesizlikten daha tehlikeli boyutlarda olacaktır. Özetlersek; herhangi bir kişi- nin herhangi bir görevdeki başansızlığı, illâ onun yetmez- lik düzeyine ulaştığını göster- mez. Başansızhğın nedeni, kişinin aşın yeterlik düzeyinde bulunuyor oluşuyla da ilgili ola- bilir. Vardığımız ikinci sonuç: Yetmezlik düzeyindekilerin ne- den olduklan sorunlar, aşın yeterlik düzeyindekilerin neden olduklan sorunlardan daha az tahripkârdır. Madem böyle oluyor, madem hiverarşinin üst kutbuna doğru *yetmezler', alt kutbuna doğru •aşın yeterler' kümeleniyorlar, madem bu durum değiştırilemi- yor ve madem asıl huzursuzlu- ğu alttakiler yaratıyor. o halde ona göre önlem almalı. Şu ya da bu dozda bir basarısızlık kaçı- nılmazsa. o zaman düşük dozu tercih ederiz. Başansızlığı aşın yeterlilere değil, yetmezlik dü- zeyıne ulaşmış olanlara başartı- nz. Yolun kestirmesi budur. Böyle olduğu içindir ki, bizde alt kademelere yetki devredil- mesinden kolayca söz edilemez. Daha çok gözlenen "yetki gaspı"dır. Mühür kimdeyse Sü- leyman odur. fakat yüzük sak- lama oyununda olduğu gibi, mühür sık sık el değiştirir. Böy- lesine hareketii bir ortama uyum göstermek, yetki ve iş ya- ratarak ayakta kalmasını bece- rebilmek yöneticinin de idarecinin de önemli bir sorunu haline gelir. Yönetim bilimci Lawrence J. Peter, bugün Peter ilkesi diye anılmakta olan bir saptama yapmıştı: Kişiler hiyerarşi için- de yüksele yüksele 'yetmezlik düzeyi' denılen bir noktaya ka- dar gelirler. Yetenekleri, beceri- len, kapasiteleri en son geldikle- ri bu yeni görevin istemlerine göre daha aşağılarda kalmıştır. Ama yine de bu düzeye kadar yükselirler. Doğal olarak her ki- şinin ayn bir yetmezlik düzeyi vardır. Herkes eninde sonunda YariH: İşyerİMe alt ve aıatlalak
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle