Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6EKÎM1991 * * * • HABERLERÎN DEVAMI CUMHURİYET/17
Demirel'in Rövanşı.
(Bajtarafı 1. Sayfaöa)
getirenlere tekrar bu memleketi teslim etme-
yeceğiz."
Hiç unutmam, bir an göz göze gelmiştik
Arcayürek'le, ne oluyor gibisınden.
Evren konuşmasını şöyle sürdürmüştü:
"Efendim, politikacı zor yetişirmiş veya ye-
tişmezmiş... Bu memlekette daha çok büyük
politikacılar yetişir. Bir iki kişiye teslim edi-
lemez bu memleket..."
Arcayürek'le aynı anda fırtadık olduğumuz
yerden, haberi yazdırmaya koşuyorduk. Hü-
kümet Konağı'nın merdivenlerinden hızla çı-
karken gün gibi anımsıyorum Arcayürek'in
sözlerini:
"İşte şimdi nifak tohumları ekildi..."
Hakhydı.
Gerçekten o zaman ekilen tohumların
ürünleri bugün hâlâ biçilebilmış değil. Siya-
set yasaklarının yol açtığı sancılar bugün de
yaşanıyor. Demokrasiye tümüyle aykırı bu
yasaklaria Türk siyasal yaşamı son derece
çarpık bir yörüngeye oturtuldu; bir türlü nor-
malleştirilemedi.
11 yıl önce bu meydanda askeri yönetim,
kendi liderinin ağzından 12 Eylül öncesi po-
litikacılarına dönük siyaset yapma yasağının
ilk işaretini vermişti...
11 yıl sonra dün aynı meydanda Demirel,
adını anmaksızın Evren'e aynen şu yanrtı ve-
riyordu:
"Tencereyi pislettiğimizi sdytemişlerdi 11
sene önce bu meydandan... Şimdi o sözle-
re bugün cevap veriyorum: Mayır efendim,
biz pisletmedik o tencereyi... Senin pisletti-
ğini temiziemek için geliyorum ben..."
İki motoriu turbo jete bindiğimizde çok
memnun gözüküyordu Doğru Yol lideri:
"İşte" dedi. "Tam 11 yıl sonra bu tam bir
rövanştır..."
Hükümet Meydanı'ndaki canlı, coşkulu ka-
labalığın karşısında sözlerini şöyle bağlamıştı
Demirel:
"Rüzgâr öyle esiyor ki Doğru Yol'un ikti-
darını artık kimse önleyemez."
12 Eylül askeri yönetimi siyaset yasakla-
rıyla iktidan bir yerde özal'a teslim etmişti.
Bugün Demirel iktidara yeniden talip. Üste-
lik, seçim araştırmalarına göre iktidara da
uzak gözükmûyor.
Konya'dan Antalya'ya doğru uçarken söy-
leşiyoruz. Cavrt Çağlar da katılıyor.
"Araştırmalarda DYP yüzde 26 ile 30 ara-
sında çıkıyor. Sandık başında bu oran arta-
bilir mi?"
"Sekiz ile on puan artacağını sanıyorum.
Bu seçim Türk siyasi hayatında bölunmeyi
toparlayacaktır."
"Özal'ı Çankaya'dan indirmek... Bunun
formülü nedir? Hükümeti kurmadan da bu
mümkün mü? Böyle bir tasarruf makable şa-
mil olabilir mi, yani geçmişe dönük oiarak ge-
çerli olabilir mi, mûktesep hak söz konusu
oiamaz mı?"...
"Kamu hizmetinde mûktesep hak diye bir
şey yok... Aynca hükümeti de kurmak gerek-
miyor. Eskisi devam eder. Bu arada Meclis
toptanır, yeni başkanını seçer, sonra da ana-
yasayt değtştirir. Cumhurbaşkanının nasıl se-
çileceğine dair hükmün değişmesi kâfidir.
Böytece cumhurbaşkanlığının süresi değiş-
tirilebilir; seçim nisat» değişir, seçimi de ye-
nilenir. O kadar"...
Bu konuda son derece kararlı gözükmek-
te Demirel.
Ya partisinin anayasayı değiştirecek ço-
ğunluğu elde ederek, ya da SHP ile uzlaş-
ma içinde anayasayı değiştirerek Çankaya'-
dan indirme operasyonunun gerçekleşece-
ğine inanıyor. Bu konuda SHP ile aynı nok-
taya gelebilmek için, gerekirse cumhurbaş-
kanının halk taraftndan seçilmesi yolundaki
DYP'nin görüsünden bir dönem için fedakâr-
lıkta bulunacağını da belli ed'ıyor.
Demirel "rövanşı" asıl Özal'ı Çankaya'-
dan indirdiği zaman alacağına inanıyor.
Onar yıl arayla iki kez askeri müdahaleyle
iktidardan uzaklaşan bir siyaset adamı, ola-
rak üçüncü bir kez eğer sandıktan hükümet
mührü ile çıkabilirse, o zaman hem 12 Ey-
lül'le, hem de özal'la nihai hesaplaşmasını
yapmış sayacak kendisini.
Bir ara uçakta ûzal'ın son zamanlarda sü-
rekli kendi kendisini övdüğünden söz edil-
di. Şöyle bir durdu. "Bunun adı Sezar has-
talığıdır. Onda bu hastalık var" dedi.
Doğru Yol liderinde bir başka öfke odağı-
na daha tanık okduk dün: Stan tetevizyonu...
Ûzellikle Mehmet Barias'ın yorumcu ola-
rak Stan'e katılmasının da etkisiyle, bu te-
levizyon kanalının habercilikte iyice dürüst-
lük ölçülerini çiğnemeye başladıgından haklı
oiarak yakınıyordu DYP iideri. Dün öğleye
doğru Kemal Uzan'la Cem Uzan'a çekilmek
üzere arabasından dikte ettirdiği iki ayn tekj-
raf metninde Stari haberciliğini demokrasi
adına protesto etti. Bununla yetinmeyip par-
tisinin kampanyasını yürüten reklam ajansı-
na verdiğı telefon talimatıyla, Stari e tüm
parti ilanlarının kesilmesini istedi. Bu arada
ilk kez Stari ekibini gezisine almadı. Konya
meydanındaki konuşmasında da Stan'i
"şirretlikle" suçladı.
İşte böyle.
Konya mitinginden sonra havaalanına
doğru giderken eviyle konuştu Demirel. Eşi-
ne "Nazmiye, çok iyiydi Konya. Cenabı Al-
lah'ın yardımıyla hava da açtı..." dedi.
Buna karşılık Antalya'da yağmur vardı.
Ama yine de coşkulu ve sıcak bir karşılamay-
la canlı bir mitinge tanık oldu Doğru Yol li-
deri. Alacakaranlıkta ve yağmur altında An-
talya'ya giriş gerçekten görkemliydi. Anka-
ra'ya uçarken, Demirel evini telefonla aradı
yine "Islandık ama çok güzeldi Nazmiye, bir
saat sonra Ankara'dayız. Gözlerınden
öperim" dedi. "Her durakta tekmil" deyin-
ce, gülerek "Ne yapalım merak eder" dedi.
Demirel'in "Tam 11 sene sonrasının rö-
vanşıdır bu" sözteri kulağımda çınlıyor. Kon-
ya Hükümet Meydam'nda, 12 Eylül'e "Ka-
zıdınız da ne oldu? Kazıyabildiniz mi? Mem-
leket kimlerin eiine kaldı..." diye bağınyor-
du Doğru Yol lideri.
Dileyelim bu seçim artık ülkemizi politika-
da normal bir raya oturtacak yolu açabilsin.
Ne dersiniz, olabilecek mi?
Ifenîlenme(Baftarafi 2. Sayfada)
olaylara bakış tarzımızı koşul-
landırmıştı. Eski düşün alişkanlıkları'ndan
kurtulmak, yeru görüş ve tutumlar oluştur-
makıan belkı daha güç. Yenı koşullara uyum
sağlayan polıtikalan üretmek tahminlerden
çok daha uzun zams.n isteyecek.
Amerika Birleşık Devletleri'nin ve Batı Av-
rupa'nın. uluslararası ilişkilerde rolleri çaresiz
değişecek; aralanndaki bağlar da. Çok farklı
koşullarda eskiye bağlanmanın anlamı var
mı? Amenka bugün rakipsiz süper devlet;
ekonomık gücünden de bir şey
kaybetmiş değil. Ama anlaşılması gerekiyor ki
süper devlet oiarak * itıbannı ve
etkisinı bir ölçüde öteki süper gücün varlığın-
dan ahyordu Şimdi Sovyet teh-
likesinin kalkması sonucunda Avrupa üzerin-
deki nüfuzu giderek zayıflayacak.
On ikiler, Almanya'nın birleşmesi olayı
karşısında, ilk önce Amerika'nın Avrupa'dakı
varlığmı, fazla büyüyen Almanya'nın ağırlığı-
ne dengeleyen bir güç oiarak gördüler, bunun
sürmesini istediler. Ama Amerika"nın uzun
vadede bu dengeyi sağlayamayacağı şimdi an-
laşılıyor. Bırleşme davasında Amerikan deste-
ğinden yararlanan Almanya vesayetten
kurtuldu. Artık daha serbest hareket edıyor.
"söz dinlemiyor". Alman hükümeti. Avrupa'-
dakı. yani gerçekte Alman topraklan üzenn-
deki taktik nükleer silahların da kaldırümasını
istiyor, bunlar kaldınlacak. Bü>ük olasılıkla
Almanya'da konuşlandınlan Amerikan kuv-
vetlen 100.000'e indırilecek önümüzdeki yıl.
NATO ittifakının sürmesine karşın Amerika'-
yı Avrupaya bağlayan bağlar gevşeyerek
bunlar ciddı bir savunma kaygusuna dayan-
maktan çok sigorta rolünü oynayacak.
Amerika. bu gelişmelerden pek memnun ol-
madığını belli edıyor. Hiçbir büyük devlet,
gerilemeyı kendi isteğıyle kabul etmez. Bush,
Sovyetler Birliği'ni ayakta tutabilmek için
Gorbaçov'a mümkün olan en büyük desteği
sağlamaya çalıştı. Ama eski birliğin dağılma-
sını önleyemedi.
Amerikan yönetimi. Körfez Savaşfndan
sonra bir "Pax Americana". Amenka'nın he-
gemonyası altında kurulacak bir dünya
düzeni düşüne kapılmış görünüyor. Ama bu
savaşın her bakımdan ıstisnaı koşullan yanıl-
tıcı olmasın! Kazanılan zafer Amerikalılan
"Vietnam sendromundan" kurtarmadı; bu-
gün de Amenkan kamuoyu "denizaşın serü-
venler" uğnına çocuklannın kanının
dökülmesıne razı değil. Bu büyük ülkenın sos-
yal ve siyasal yapısı, hegemonyanın gerektire-
ceği özverileri daha uzun süre kaldırmaya
elverişli değil. Tek süper devlet konumunu
kazanmış olsa bile önümüzdeki dönemde
Amerika'nın, dünyanın her yerinde etkili ol-
mak amacına dayanan siyasetmden belkı
gururunu zedeleyen ayarlamalar yapmak zo-
runluğunda kalacağı olası görülebilir.
Avnıpa'ya gelince: Kendi yazgısını serbest-
çe yönlendirmek durumuna geldi, öyle düşün-
mek gerekmez mi? Amerika'nın korumasına
artık muhtaç değil. Ama şimdi gördüğümüz,
güç bir bunalım dönemine girmiş ohnasıdır.
Avrupa Topluluğu, AET'nin kuruluşun-
dan sonra geçen otuz yıllık dönem boyunca
ürettiğı ve ortaya koyduğu kurallann, prose-
dürlerin, kararlann, yasakların yükü altında
sanki artık girişim ve atılım yeteneğinden yok-
sun. Yeni Avrupa'nın sorunlannı on ikiler
düzeni içinde karşılamak olanaklannı araştı-
rarak vakit kaybetti. Gerçekçı olmayan proje-
lerle kendini avuttu. Ama AT'nin hızla
genişlemek durumunda olduğu şimdi daha iyi
anlaşılmaya başlıyor. Değişik ve daha esnek
bir yapı içinde. tüm Doğu Avrupa ülkelerinin
bir an önce ortaklık ılişkıleriyle AT'ye bağlan-
malannın kaçınılmaz tir gelişme olacagı daha
açık olarak görülüyor. Birçok eski "Avrupa-
cı" Avrupalılann "tabu" bir konu gibi tartış-
masını âdeta yasakladıklan "iki kath"' ya da
"birkaç vitesli" Avrupa'dan artık söz edilebi-
liyor! (Türkiye de bu Avrupa içinde yerini
bulur, geçerken belinelım.)
Gerçeklerin baskısı altında bu yönlerde alı-
nacak kararlar AT'nin dayandınldığı dogma-
lan sarsacak. Ama ne care. Savaştan sonraki
dönemte oluşturulan Avrupa ideolojilerinin
kanımızca yanlış hatta anakronik yanlan var-
dı. O kadar yöneticıler değilse de gerçekler
bunlan düzeltecek. Ama sanınm Batı kurum-
larının ve Batı demokrasılerinın kendilerini
yenileme güçlüklerıne başka açıdan da bak-
malıyız.
6O'lı yıllarından itibaren çok hızlı bir tek-
nolojik gelişmenın yarattığı refah toplumu
düzeni, Batı'da olağanüstü duyarlı bir siyasal
ve sosyal sistemin yerleşmesi sonucunu doğur-
du. Bütün Batı dünyasında siyasal iktidann
zorunlu koşulu, yaşam standartlannın her yıl
biraz daha yükselmesini sağlayabılmektir bu-
gün. Batı ülkelennde ulusal ve bireysel gelırin.
çok az da olsa gerilemesine hatta duraklama-
sına halkın tahammülü yok. Sonuçta siyasal
mücadele bu konu etrafında dönüyor. Bu du-
rumda hükümetler. çok önemli sorunlan
ihmal etmek pahasına da olsun, gönenç, (re-
fah) artışı konusunu çaresiz ön planda tutu-
yorlar.
Bütünleşmeye yüz tutan dünya ekonomik
sistemi içinde ülkelerin nasıl soluk soluğa bir
yarışmaya zorlandıklannı da göz önünde bu-
lundurursak, yöneticilerin hareket alanlannın
pek dar kaldığını gözlüyoruz. özveri isteyen
büyük inisiyatiflere pek olanak bırakmıyor bu
koşullar.
Savaşı izleyen yıllarda, Batı demokrasileri,
yaratıcı bir güce sahiptiler. Özgürlüklerin ko-
runması, sosyal devletin kurulması davalan,
toplumlan manen yönlendiren ülkülerdi. Ta-
rıhte örneği olmayan bir zengınlik düzeyine ve
oldukça dengeli bir sosyal yapıya kavuşan Ba-
tı demokrasileri, kırk yıl önceki atılım yetene-
ğını artık gösteremiyorlar. Batı dünyası
bugün, pusulasız bir gemi gibi rotasıru pek
kestiremiyor.
Zenginliğin her yıl artması, gelişmiş ülkele-
ri yönlendiren tek amaç olabilir mi? Ekono-
mik gelişme, şeri kalmış ülkelerin en büyük
davasıdır tabii. Onların gereksinimleri ne ka-
dar çok! Ama zengin ülkelerin daha da zengin
olmaktan başka ufuklan olmayacaksa, er geç
eskiyen uygarhklan yakalayan rahatsızlara
direniş gösteremezler. Bozulma sürecine sü-
rüklenebilirler.
Çağdaş uygarlık, bilgi birikimleriyle ve atı-
lım yetenekleriyle dev bir Gulliver gibi, her
gün çoğalan bir Lilliput dünyasının ördüğü sa-
yısız ve olağanüstü karmaşık ekonomik ve
mali bağlann ağı içinde elini kolunu serbestce
kullanamıyor. Hükümetlenn hareket yetene-
ğini çok kısıtlayan yer yuvarlağı ekonomisinin
koşullarında. ekolojik facıalar büyük özveri
isteyen uzun görüşlü ve kapsamlı kararlarla
nasıl önlenecek? Gelişmiş ülkelerle geri kalmış
ülkeler arasmda giderek açılan uçurum üze-
rinde bir köprü kurmak mümkün olur mu?
Yenı ülkülere, yenı ufuklara yöneleceğiz bir
gün. Kolay olmayacak. 2000 yılından sonra
belki.
CO7T FM
UĞUR MUMCU
(Baftarafi 1. Sayfada)
leşme olsaydı, ANAP, bu seçim sistemi ile kendi oyunuyla tuş'
olacaktı.
Sağ oylar, ANAP-DYP ve RP arasında bûlünüyor. önümüz-
deki seçimlere kadar DYP, büyük olasılıkla ANAP'ı eritecektir.
Yakın gelecekte sağın bu kadar bölündüğü bir başka seçim
daha kolay kolay yaşanmaz. Sosyal demokratlar böyle bir fır-
satı bir daha nasıl bulacaklar?
Halkçı Partt-SODEP birleşmesi sosyal demokratlann bütün-
lüğü yönûndeatılmış güçlü bir adımdı. Bu adımın atılmasında
HP Genel Başkanı Aydın Güven Gürkan'ın gösterdıği özveriyi
yeniden saygıyla anmak gerekir. Gürkan, birçok liderin tutul-
duğu az olsun benim olsun' bencilliğini ve saplantısını aşarak
yerini SODEP Genel Başkanı İnönü'ye bırakmıştı.
Bundan sonra atılacak ikinci adım, SHP-DSP bütünleşme-
sini sağlamalıydı. SHP, bu yönde adımlar atmak istedi. inönü,
birkaç kez yerini Ecevit'e bırakmayı önerdi. Ancak Ecevit, bu
önerileri uzlaşmaz ve hırçın tutumuyla hep geri cevirdi.
Beğenelim ya da beğenmeyelim, bugün, parti içi demokra-
siyi en iyi ışleten parti SHP'dır. öteki partiler, adaylarını önse-
çim ile değil,fctema'yoluyla belirlemişierdir. SHP, önseçim yap-
mış; parti genel başkanı inönü bile önseçime katılmıştır.
Kurultayda İnönü ve Baykal arasında kıran kırana bir savaş
yaşanmış; kurultaydan sonra parti ıçı muhalefeti, parti yöneti-
mi ile birlikte hemen seçim alanlarına koşmuştur.
Bütün bunlar SHP'nin "artıpuanlan'üır Bu özellikleri ile SHP,
'parti' denebilecek tek kuruluştur.
öteki partiler ya 'baba partileri' yafe/7epartilerr ya da tari-
kat örgûtleri'd\ı. Parti içi demokrasi, bu partilerin eşiğine bile
uğramamıştır.
Bugün DSP, içinde demokrasiyi banndırmayan, bütün ka-
rarları bay ve bayan Sayın Ecevitler'in akdığı birfe/tepartisTdk.
Bu açıdan DSP, ne yazık ve acı ki ANAFın kötû bir topyas/'dır.
Ecevit, Batı sosyal demokrasisine can veren emek ve emekçi
ağıriıklı demokratik modelleri bir yana itmış, bunların yerine
Kİzal modelini' benimsemiştir.
Bu özellikler göz önüne alınırsa DSP'yi 'sol parti' hele hele
'demokratik öirparti' sayma olanağı yoktur. Komünıst partileri-
nin 'poStbürolarf ve (aşıst partilerin merkez yonetimlen bile DSP
yönetiminden daha katılımct ve daha demokratiktir.
Karı-koca Sayın Ecevitler'i yakından tanıyanlar biliıier; DSP,
parti içi yönetimi bakımından en totalitBr' partılerden daha
'merkBZiyetçr ve daha 'seçkinci' bir partidir.
Ecevit artık eski Ecevit değildir; Ecevit değişmemiş, açıkça
başkalaşmıştır.
Böyle bir partinin SHP ile birleşmesi, böyle bir Ecevit'in sos-
yal demokratlann lideri olması, artık yarar değil zarar getirir.
Yaptlan hesaplar, DSP'nin 1987 seçimlerinde ANAP'a 70 mil-
letvekili armağan ettiğinı gösteriyor. Bu dramatik sonuçtan son-
ra Ecevit, aktf-^oUÜkadan çekildığini' açıklamış; zaman geçip
de tepkiler unutulunca, yeniden siyasete donme karan vermtstir.
Gerçeği artık açık açık görmek gerekiyor:
Ecevit, artık eski Ecevit değildir; ANAFın umudu' dur; eski
ülkücüterin alkışladıklan, tarikatlann bağırlanna bastklan Ece-
vtt'tir.
Ecevit ve DSP, özal ve ANAP'ın SHP ve sosyal demokratla-
ra karşı kullandıkları bir kılıç ve bir kalkandır.
Bu koşullarda birleşme nasıl sağlanacak?
Bu aşamadan sonra artık tmieşme' oimaz. Olacaksa bu bir-
leşme parti çatılarında değil, partilerin seçmen tabanlannda
olur. O da olursa!
21 ekimde sosyal demokratlar yenikji alırlarsa, bu suç ve bu
sorumluluk, 1989 yerel seçimlerinden sonra TBMM'den çeki-
lip "sine-imillete'dönemeyen SHP'den... Uzlaşmaz tutumu ile
eski sosyal demokrat Ecevit'ten... ve bu barajMuzaklı seçim
sisteTninde oyları ıkı parti arasında bölme aymazlığını göste-
ren sosyal demokrat seçmenlerinden başkasına yükletilebilir
mi?
ALSİT'TE GÖZÜNÜZ ARKADA KALMAZ
Alsit Villaları'nda yuvanız 24 saat
koruma güvenliği altındadır. Sev-
dikleriniz ve si2 hakettiğiniz yaşam
biçiminin keyfini çıkarabilirsiniz.
Alsit'te bulacaklarınız:
Boğaziçi'nin eşsiz manzarası
Havaalanına birkaç dakikada
ulaştıran helikopter alanı
Istekleriniz doğrultusunda
iç yapı düzeni
Devamlı bakım-onarım,
güvenlik hizmeti
İyi komşular
Yüzme havıızu, tenis kortları
ze\kinizi okşayan bahçe
düzeni
Üstelik ALARKO tecrübesiyle.
Pazar dahil hergün,
Özlem Şen'i 142 Ch 85 veya
142 Q6 61 no'lu telefondan arayın. Size
Alsit'i gezdirelim. Bu eşsiz ortamda
kahvenizi \oidumlarken kararınızı verin.
HEM FARKLI YAŞAYIN...
HEM PARANIZ DEĞERLENSİN