24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 20 EKİM 1991 Ankara Dış Görüııüm Ankara Kalesi'nden dürbünümüzü sınırlar ötesinde 360 derecelik bir dönenceyle çevirirsek, rahat soluk almak yerine "teyakkuz" durumunu yeğlemek gerekir. Hızla değişen çevremizde olgunlaşmamış olguların sonuçları henüz yeterince ortaya çıkmışdeğil... YAVUZ GÖR Emekli Eiçi Ankara Kalesi'nin üstüne cıkıp dürbünü- müzü sınırlar ötesinde 360 derece bir gezdir- sek. rahat bir nefes alabilir miydik acaba? Doğu'da İran. özellikle Humeyni'den sonra Ankara'ya atanan İran büvükelçilennin Atatürk Anıtkabri'ne çelenk koymadan gü- ven mektubu vermekteki direnışleri... Doğu'- da. ötede beride Şiilik ve başka bölücü akımlan kışkırtan broşürleri dağıtan konso- losluk görevlileri... Irak'la savaşa gırdikten sonra gücünü kaybeden bu komşuluğa sığmaz tutumlann yinelenmeyeceği yönünde bir gü- vence var mı? Güneyde Irak ve Suriye 1979'dan beri beladan belaya gitmeyı yeğle- diği görülen Irak'ta öteden beri kuzeydeki Türkmenlere uygulanan ırkçı şıddetli baskı, Irak"ın şimdi uluslararası platforma yansıyan anti-Kürt eylemlerinin ışığında ıkmcı plana itilmiş görünüyor. Kuveyt'i işgal etmeden ön- ce. Saddam rejiminin, "su sorunu" dolayısıyla bazen tehdit tonlarını da içeren çıkışlan var- dır... Suriye. yıllardan ben bir diplomasi deyişiyle "Chien Mfechant Huysuz Köpek" tavnnda idi. Su kesmeler, helikopter düşürmeler bir ya- na, Türkiye'de kanlı eylemlen süregelen ör- gütlere destek olmuştur. Son zamanlarda. bu ülke ile ilişkilerimizde bir "yumuşama" izlen- mekte... Ancak Kahire büyükelçisiyken Sayın Semih Günver'in bakanhğa gönderdiği bir telgrafın bir paragrafında yer alan son derece isabetli bir değerlendirmeyi hoşgörüsüne peşi- nen teşekkürle. özetle buraya almak isterim: '"Ortadoğuda, dostluklar ve düşmanlıklar, çöldeki seraplar gibidir. Var sanıp yanına git- tiginizde bulamazsınız" diyor Sayın Günver... Şimdi "Kürt sorunu'na bakalım: Hangı Kürtlerin ne yapmak istediğini anla- mak gitgıde zorlaşıyor. Kimi bağımsız devlet peşinde, kimi Türkiye'de dıplomatık bürolar açmakta, kimisi de elde Kalaşnikov, bomba, roket, sürekli kanlı eylemlerde berdevam!.. Bu değişik tutumlan ne olursa olsun, özellikle ba- zi Batı ülkeleri, başta Fransa ve Almanya olmak üzere, bir özerk Kürdıstan peşinde do- laşıp duruyorlar. örneğin, bundan bir süre önce TV5 kanahnda. çok izleyicisi bulunan Fr6d6ric Mitterrand (yeğen) bir buçuk saat süren programında. Sevr Anlaşması'nı da gündeme getirraekle yeünmedi, Diyarbakır'ı, Türkiye Kürdistanı'nın başkenti (!) diye tanıt- tı! Bayan Mitterand'ın bölgeye yaptığı mahut geziden videolar sergjledi. Saddam'm bomba- lanndan kaçıp Türkiye'ye iltica eden Kürtle- rin bir •"tuzak" içine düştüklennı söyledi. Bizim, olanaklanmızı seferber edip bu zavalh insanlara yaptığımız yardımlan "es" gecrneye özen gösterdi. Baü vardıma «elmesevmis bu insanlar soğuk ve açlıktan öleceklermiş. Bay Mitterrand, bu program süresınce, bir tek kez PKK'dan söz etmedi. Gün aşın öldürülen Türk köylülennden, askerlennden hıç mi hiç haberi yok!.. Burada bilgisizliklerine mi (ceha- letlenne mi) inanırsınız, yoksa kötü (habıs) nıyetlerine mi? Yunanlının tutumu Kıbns konusunda. artık herkes her şeyi bili- yor!.. 1992 yılında Amerika'da başkan seçım- leri var. Biz New York caddelerinde ne kadar mehter geçidi yaparsak yapalım, Yunan lobi- sinin önemi azalmaz. Bir süreden beri, Dörtlü Doruk (zirve) gibi önerilerle karşı karşıyayız. Ayağımızı dıkkatle atmak zorundayız bu İco- nuda da... Bir deyiş vardır eskiden kalma: Savaşta, aşkta ve satranç oyununda, mümkün mertebe ""angaje" olmamak gerekirmiş... " Angaje olunca da sonuna kadar gidilecektır" diyor bu özdeyiş. Balkanlar konusunda Cumhuriyet'te ya- yımlanan bir yazımda, Yunanlılann uzlaşmaz tavırlanna değinmiştim. Bu komşumuzda, psikolojik bir düzensizlik olduğunu düşün- mek istemiyoruz. Ancak, Makedonya Cumhuriyetı'nin bağımsızlık atıhmlan süre- cinde, " Böyle bir şey olursa asker sevk ederiz oraya" gıbi açıklamalara rastlandı Yunan ba- sınında. Bu dile getirişler dahi, yukanda konulmamak ıştenilen tanıya (teşhıs) doğru- luk kazandırabilir. "Kıbns benim olacak, Ege Denizi Elen denizi olacak. adalan silahlandır- maya devam edeceğim. Türk azınlığına baskı- lan yoğunlaştıracağım, Makedonya'ya asker göndereceğim. Yugoslavlann da, Bulgarlann da karşısına çıkacağım." Bu şarkılan söyle- mek, buzuki eşliğindc sirtaki oynamak kadar kolay gelebilir, ama felsefe ve mantık alanında dünya kültürüne yüklü malzeme vermiş bir uygarlığın bugünkü varislerinin ataları kadar sağduyu sahibi olduklarını savunmak o kadar da kolay değil!. Bulgaristan'la olan ilişkilerimizın "para- metr'i, oradaki Türklerin durumudur. Bulga- ristan'da demokrasi ve insan haklarına yönelik olumlu gelişmeler ışığında ve yakında yapılması beklenen genel seçimler öngününde (anfesinde) adlann geri verilmesı. Türkçe derslerin statüsü gibi konular yanında, en önemli olan öğe, BulgaristanTürklenneyıllar- dır uygulanan "ikinci sınıf vatandaş"' işlemle- rinin ortadan kalkmasıdır. Bulgar hükümeti bu yönde verdiği olumlu sinyalleri sürdürdüğü sürece, adı geçen ülke ile olan ilışkilerırnizin gitgide, her iki taraf -Türkiye ve Bulgaristan- için çok yararh olan bir düzeye ulaşmasına başkaca bir engel voktur. Sovyetler Birliği Son zamanlara kadar Sovyetler Birliği diye tanımlanan kuzey komşumuzun. geçirdıği ve geçırmekte olduğu bu zor değişimler sonucun- da ortaya çıkacak "topografik" ve "politik" tablonun ne olacağını kestirmenin ne kadar güç ve hatta mantıktan yoksun birzihinsel eg- zersiz olacağı açıktır. Sanınm bu alanda evecen (aceleci) olmayan bir iyimserlikle duruma bakmak gerekiyor. Bu deyiş caizse eğer, "Yeni Sovyetler Bir- liği"nin banşı izlemeye karar verdiği anlaşılan politikalann geniş bir panoramasını çizmesı açısından, yeni Dışişleri Bakanı Boris Pan- kin'in 24 Eylül 1991 günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu"nda verdiği demeç büyük önem ve anlam taşımaktadır. CNN televizyonunun doğrudan New York'tan yaptığı yayından iz- lemek fırsatını bulduğumuz bu konuşma, dünya banşına ve yaşlanmış dünyamızm öbür önemli sorunlannın çözümlenmesıne çok olumlu katılımlan içeren öğeler ve önerilerle doiudur. Evet, Ankara Kalesi'nden dürbünümüzü sı- nırlar ötesinde 360 derecelik bir dönenceyle çevirirsek rahat soluk almak yerine "teyak- kuz' durumunu yeğlemek gerekir. Hızla değişen çevremizde. olgunlaşmamış olguların sonuçlan henüz yeterince ortaya çıkmışdeğil... EVET/HAYIR OKTAY AKBAL ' Seçmenlik Görevine...Bugün sandık başlanna gıdeceğız. Ben gıtmiyorum demek yok. Bu bir görevdır her şeyden önce. Yurttaş olmanın sorum- luluğudur. "Ben hıçbır adayı, hiçbır partiyi beğenmiyorum" diyenler olabılır. Hatta belli açılardan haklı bıle sayılabılirler. Çünkü bir zorunluluk var, kımse zorla bir iş yapmak istemez. Ne yapalım kı yasa böyle! Gıdeceksın, elinetutuşturulan lıste- de yer alan aitı partiden bırini "evet" diye işaretleyeceksin, sonra da oy verdığın partınin lıstesındeki adaylardan birine de "tercıh" mührünü basacaksın. Bundan kaçındın mı elli bin liracezaödersin! Benim seçimlerde en beğenmediğim, partilere öncelik ta- nınmasıdır. Dıyelımkıfalancalıstedesevmedığım, beğenme- diğim adamlar var. Ben onların seçilmesıni istemiyorum. Oysa öteki partilerde güvendiğim adaylar daha çok. Neden değişik partilerden birer tkişer kışiyı seçemeyeyim? Neden yandaşı olduğum partinın adaylarını seçmekle sınırlı olayım? Partiler mı, kişıler mı' Buna hem parti, hem kişiler yanıtnı vermek en doğrusudur. önseçim ya da merkez ataması yapıl- mış, bırtakım insanlar tuttuğunuz partinın ön yerlerine gelmiş. Seçmen neden o kişılere bağlı kalsın"? O kişıler ara- sından bırini "tercıh" etmek zorunda bırakılsın? Çare ne pekı? önseçımlerle ya da merkez atamasıyla olu- şan parti adayları arasında bir öncelik bulunmamalıdır Yani karşınıza çıkan adayların birıncisi, ıkincısi, üçüncüsü diye bir düzenleme olmayacak. Parti yalnızca falanca bölgeden benim adaylarım şunlar, diyecek. Seçmen sıralayacak aday- ları... istediğini öne çıkarabilecek Oysa şimdi, parti bir sıralama yapıyor, böylece milletvekılı seçilebilecek kişiler az çok önceden bellı oluyor. Bir de "tercıh" oyu var denecek! Bilmiyorum seçim sonuç- larındayüzde 15'lik "tercih" oyunu kaçadayeldeedebilecek- tir? Yüz bın oy alan bir partinın adayı en az 15 bin tercih oyu almalı ki ön yereçıkabilsin. Yüzde 15tercih oyu eldeedebile- cek kaç kışı vardır dersıniz? Bu akşam sandıktan yengıyle çıkacak parti ya da partilerin ilk işi herhalde şu baştanbaşa yanlış seçım yasasını değiştir- mek olacaktır, olmalıdır. Seçmen diyoruz, ama seçmenin istedığı kişilerı seçebılmek hakkt yok! Belli bir partiyi yeğle- mek, onun listesinden bir kışiyı "tercıh" etmek zorunda... Bence demokratık olmayan bir zorunluluk bu. Bir de oy vermeye gıtmezsen elli bin lira ceza! Neden? Yurttaş ıster oylamaya katılır, ıster katılmaz. özgürlük diyo- ruz, nerede kalıyor özgürlük? Oy vermemek de bir çeşit oylamadır. Yurttaşın ortadaki partilerin hiçbirinden yana ol- madığını vurgulamasıdır. Hangi demokratık ülkede böyle zorla oy verdırme koşulu var? Kaç gündür kentlerimiz, kasabalarımız bir bayram şenliğı yaşadı. Liderler konuştu. Radyolardan TV'lerden yurttasa saatler saatler boyu sözler. şarkılar. türküler aktı. lyice dol- duk particılerin propagandalarıyla. Artık hepimiz belli bir görüşe varmışızdır. iyi kotü bilıyoruz neden, niçin ve kime oy vereceğımızı. "Tercih" oyu hakkımızı da kullanarak be- ğendiğimiz partinın listesınde gerılerde kalmış bir adayı öne çıkarabıleceğimızi.. Bugün vereceğımiz bir tek oy bile önümüzdeki yılların yaz- gısını belırlemede bir ağırlık olacaktır. Sonra "An elım kırıl- saydı da ona oy vermeseydim" demememiz için!. Çünkû önceki seçimlerden birkaç ay önce nice yurttaştan bu sözü duymuşuzdur. Seçmen olmak bılinçli yurttaş niteliğinı kazan- maktır. Yurt yönetiminde pay sahibi olmaktır. 20 Ekim 1991in Türk ulusunu daha iyi bir yaşama, bir düzene, bir mutluluğa götüreceksonuçlarvermesidıleğiyle, tümseçmenleregörev- lerınde başarılar. TERCÜMAN ALINACAKTIR! İNGİLİZCE VE ALMANCAYI ÇOK tYİ DERECDE BÎLEN, YURTDIŞINDA EN A2 İKt YIL KALMIŞ TERCÜMAN ALINACAKTIR. Son başvurma tarihi: 25.10.1991 Başvuru: A.Ü. TOMMER Sekreterliği Ziya Gökalp Cad. 18/1 06650 Kmlay-ANKARA Tel: 134 26 64 / 134 30 90-93 Basın: 39017 İLAN DÖRTYOL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1990/375 Davacı Internak Taşımacılık ve Ticaret AŞ vekili Av. Müfit Çiğ- dem tarafından davalılar Fahri Aktaş ve Mehmet Emin Duyan aley- hine ikâme olan alacak davasında; davalılardan Fahri Aktaş'ın ikâ- metgâhının Kızıl nufusuna kayıtlı Kızıl adresi olup bu adresı ıcbliga- tın yapılamadığı, zabıta araştırmasına rağmen de adresi tespit edile- mediğinden ilanen duruşma gününün tebliğine karar verilmiş olup Gülçin oğlu 1956 d.lu Kızıl nufusuna kayıtlı ve mukim Fahri Aktaş'ın duruşma günü olan 6.11.1991 günu saat 09.00'da Dörtyol Asliye Hu- kuk Mahkemesi duruşma salonunda hazır bulunması, bulunmadı- ğında ve kendisini vekille de temsil ettinncdiğinde duruşmanın yok- luğunda yapılarak karar verileceği ilanen tebliğ olunur. 4.10.1991 Basın: 38684 ÎLAN Gümrüğümüzce Disaş Disjonktör ve Elektrik Malzıeıneleri Imalat Sanayi ve Ticaret AŞ adına tescili 12.10.1988 tarihli 22658 sayılı gi- riş beyannamesinden kaynaklanan 1.176.658.— Tl. Gumruk vergi- si, 763.533.— TL. KDV, 392.220.— TL damga resmi, 176.498.— belediye hissesi, 302.990.— TL nhtım resmi ve 392.220.— DFIF ol- mak üzere toplam 3.204.120.— TL gelir eksiği ile ilgili olarak yapı- lan tüm tebligatlarımız adres yetersizliği nedeniyle iade edildiğinden ve tebligata sarih başkaca bir adres bulunamadığından tebligat yeri- ne kaim olmak üzere 7201 sayılı kanunun 28. ve 29. maddeleri gere- ğince ilanen tebliğ olunur. Basın: 39019 JLİmre A<ongar R E M Z I K I T A B E V I TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI (2 cilt) TOPLUMSAL DEĞİŞME KURAMI YE TÜRKİYE GERÇE&İ TÜRK TOPLUMBİLİMCİLERİ (2 cilt) TÜRKİYE ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR BAŞSAĞUĞI Değerli araştırmacı ve incelemeci Saygın düşün adamı Abidin NESİMTyi yitirdik. Üzuntümüz büyüktür. Anısı önünde saygıyla eğilir, ailesine ve dostlanna başsağlığı dileriz. TYS Yönetim Kurulu İLAN KARADENİZ EREĞLİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NpEN Esas No: * '*"'* -' ' 1990/407 Davacı Mustafa lzmirliogta w Necmi Tajftelfin''vel^li'Xv. Halll Ku- nı tarafından davalı Ramazan KUçflksakallı aleyhine açılan alacak da- vası sebebiyle; Davalı Ramazan Kuçuksakalh adına çıkarılan tebligaıın bıla teb- liğ iade olunduğu, zabıtaca yapılan araştırmalara rağmen de adresi tespit edilemediğinden adı geçenin duruşma gunu olan 3.12.1991 gü- nü saat 9.00'da mahkememizde hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettinnesi, H.U.M.Y^nın 2494 sayılı yasa ile değişik 195. maddesi geregince tebliğden itibaren 10 gun içinde tum delıllerini bil- dinneleri, gelmedikleri takdirde H.U.M.Y!nın 509-510. maddeleri ge- reğince yokluğunda yargılamanın yürütülüp karar verileceği davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 49736 Bilim alarnı veriyor Bizlere ne olacak? Umut var mı? Bilgi İçin: Evrensel Yaşam 9/12 P.K. 5643 8700 Würzburg ALMANYA İLAN PAZARYERİ SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 1990/120 Bilecik ili Pazaryeri ilçesi Dülgeroğlu köyü nüfusunda kayıtlı, Meh- met ve Rûveyde'den olma 1313 doğurnlu, Murit Ahmet Kibar'ın ya- pılan tahkikat neticesinde kanuni mirasçısı tespit edilemediğinden, M.KÎnun 534. maddesi gereğince ilan tarihinden itibaren 3 ay için- de sıfatlarını beyan etmek üzere murisin rairasında, mirasçılık sıfatı- nın olduğunu iddia edenlerin hâkımligimize muracaat etmeleri ilan olunur. Basın: 49685 PENCERE Üç Aydınlanma! 'Aydınlanma felsefesi' 18'inci yüzyılda oluştu. Anayurdu üç ülkedir: ingiltere, Fransa, Almanya. Daha sonra Aydınlanma' bütün dünyaya yayıldı. Aydınlanma' nedir? En kısa ve çarpıcı tanımıyla "Aklın inançtan, bHimin dinden bağımsızlaşması"dır. Unlü Alman düşünürü Kant'a göre 'İlk Aydınlanma", İsa'dan önce 5'inci yüzyılda eski Yunan'da yaşanmıştı. Bilge Kritias çok tanrılı dinlere bakarken ne diyordu: '— Din, zeki devlet adamlannın halkı kendi buyruklanna bağ- lamak için uydurdukları bir kurumdur." Antifbn: — İnsanlar eşit doğartar. Bu nedenle özgür kişi ile köle ayt- nmı gereksizdir." Uygarlığın gelişiminde 'İlk Aydmlanma'mn ikincisine kat- kısı büyük olmuştur; ama kimileri 'Üçüncü Aydınlanma'dan da söz açıyor; 19'uncu yüzyılda Marks ile Engels'in başını çektiği felsefe akımını gerçek Aydınlanma' sayıyor. Her şeye karşın 'Aydınlanma Çağı' denince temelde 18'inci yüzyıl akla gelir. • Felsefeyi yaşamdan kopuk bir beyinsel çaba diye yorum- layan yanılır. 18'inci yüzyılda Batı Avrupa'dan kaynaklanan Aydınlanma Felsefesi' önce yakın çevrede büyük değışimlere yol actı, Fransa'da devrim patladı. dalga dalga bütün dünyaya yansı- dı; Türkiye'de gerçekleşen biçimiyle 'Kemalist Devrim'e dö- nüştü; Anadolu toplumunda nalk katmanlanna yayıldı; laik- lik, cumhuriyet devletinin temel ilkesı olarak benimsendi. 21'inci yüzyılın eşığinde Aydınlanma'ya karşı çıkarak çağ- daslaşmak olanaksızdır; çünkü demokrasinin ırası Aydınlan- ma'dır; laikliğı dışlayan özgürlük düzeni düşünülemez. An- cak Aydınlanma Felsefesi'nin toplumlara yayılması, kimi za- man tepeden inme yönternlerle de gerçekleşmiştir. Latin Amerika'dan Asya'ya kadar bu yolda çeşitli örnekler var. Ta- rih her yerde ve her zamanda tekdüze bir yol izlemiyor; dev- rimlerin doğasında Robespierre'lerın, Danton'ların, Crom- vvell'lerin türemesi kaçınılmaz gibidir. Yine de bir toplum -hangi yöntemle olursa olsun- Aydın- lanma Felsefesi'ni benimseyip laiklik temelinde uzlaşmayı gerçekleştıremedikçe çağdaş demokrasiye kavuşmaktan yok- sun kahr. Türkiye bu nedenle Atatürkçülükten bir türlü vaz- geçemiyor. Ve vazgeçemeyecektir. * Nitekim Aydınlanma'yı yaşayamayan İslam ülkelerinde de- mokrasinin D'si görülmüyor. Son günlerde Cezayir'de şeriatçılarla ordu çatıştı. Çünkü Magrip'ten Maşrık'a kadar bütün Müslüman ülkeler çağdaş- laşma yolunda Aydınlanma Felsefesi'yte hesaplaşmak zorun- dadır; Voltaıre ya da Rousseau gündeme giriverecek; Locke ya da Condillac tartışmaya katılacak; Kant söze karışacak: ;— Aklını kendin kullanmak yürekliliğıni göster!.." İnakçılığı bırak! Şeriatçılığı yeğliyorsan kara kaplı kitabın dediği dedikse; demokrasiden uzakyaşarsın, ıster Magrıp'te ol ıster Maşrık'ta! Peki Orta Asya'da isen durumun nedir? 1917 Devrimi patladığı gün Asya'nın göbeğindeki İslam top- lumları Aydınlanma Felsefesi'nden çok uzakta yaşıyorlardı. Bir toplum ki okuma yazma oranı yuzde 10'dan düşük! İrtica kol geziyor! Çarlığın en karanlık sömürgeleri! Kimisi göçer; kimisi de zalim emirlerin buyruğunda Rusya'ya bağlı! Peki devrimin başlangıcında Ortaçağ'da yaşayan Orta Asya ülkeleri şimdi Aydmlanma'mn neresindedırler? Tam bilinmiyor. 1917'den 1990'a kadar"geçen süredeneler olup bittiğinı an- pak AsyaVıın göbeğindeki tTütkî' ve 'Müslüman' toplumlar- da yeni düzenler kurulduğu zaman anlayabileceğiz. Komü- nist Parti'nin bıraktığı otorite boşluğunu gerçek bir demok- rasınin doldurması için yeterli Aydınlanma' sağlanmışsa uy- garlık hesabına diyecek yok... Öyle anlaşılıyor ki Orta Asya'nın göbeğine Voltaire elini uzatmadan Marks ulaşmış. Ama sonuç ne? Göreceğiz.. Gece Mavisi PARLIAMENT PARLIAMENT * „. '« J Filtresi özel ^1 5A><A\_AP KURULU KARAPINA GORE SIGARA SAĞLIĞA ZARARLIDIF
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle