Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 EKİM 1991 • • • CUMHURİYET/19
Maııtara
dikkat
ADANA (AA) — Yabani
mantarların zehirli olup olma-
dığının ayırt edilmesinin güç ol-
duğu bildirilerek, yabani
mantarlann yenilmemesi isten-
dî. Çukurova Üniversitesi Tıp
Fakültesi Dahiliye Onkoloji Bo-
lümü öğretim üyesi Prof. Dr.
Rikkat Koçak AA rauhabirine
mantar zehirlenmeleri konusun-
da yaptığı açıklamada, zehirli
mantarlann yenilmesi halinde
kurtulma şansının çok az oldu-
ğunu söyledi. Yağışlann başla-
masıyla birlikte kırsal alanlarda
çıkan yabani mantarlann, bü-
yük bir bölumünün zehirli oldu-
ğunu bildiren Prof. Dr. Rikkat
Koçak, mantar sporlannın top-
rakta 70 yıl yaşayabildiğine dik-
kat çekti.
\ « V i l ' y ' l i r ı P P T i f l 7 P f i i ' " ^ v e
Dunya Bankası'nın >ıllık (oplantılan için gittiği
m»v l U , ı x ı ı L C « a / i C 9 i Bangkok'ta, kaldığı otel odasında oiu olarak bulunan De-
nizcilik Bankası Genel Mudiiru Yavuz Yavuz, dün toprağa verildi. Yavuz Yavuı'un cenazesi
dun sabah uçakla Ataturk Havaalanı'na getirildi. Buradan ahnan cenaze, Altunizade'deki Mar-
mara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tatbikat Camisi'ne getirildi. Cenaze ikindi namazından
sonra, Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verildi. (Fotograf: SERDAR AKİNAN)
Gazeteciler
vakıf kıırdıı
ANKARA (AA) — Gazete-
cemiyetieri arasında dayanış-
mayı sağlamak amacıyla
' Gazeteciler Cemiyeti Basın
Vakfı' kuruldu. Vakıfta, çeşitli
ıllerdeki 30 gazeteci cemiyeti ve
îstanbul Basın Kurumu tesisinin
yöneticisi 56 gazeteci kurucu
olarak yer aldılar. Îstanbul 7.
Asliye Hukuk Hâkimliği'nce
tescÛ edilen vakfın merkezi Is-
tanbul'dan olacak.Organlan mu-
tevellı kurulu, yonetim kunılu,
denetim kurulundan oluşan ve
malvarlığı 20 milyon lira nakit pa-
ra olarak belirlenen vakfın ama-
cı şoyle:
"Türkiye'de il bazında kunı-
lu gazeteciler cemiyetleri arasın-
da da>anışmayı sağlamak ve
dolayısıyla ulusal ve yerel basın
için politikalar üretmek."
ANTALYA'DA YAZ — Turkiye'nin bu>uk bölümo yağışlı ha-
vanın etkisindeyken Antalya ve Alanya plajlan yaz doluluğunu
aratmıvor. Hava sıcaklığının 30derece dolaylannda olduğu yö-
rede deniz suyu sıcaklığı ise 25 derece. (Fotograf: AA)
Doğukışa
hazırlanıyor
ERZURUM (AA) — Kış ay-
lannın uzun ve sert gectiği Do-
ğu Anadolu bölgesinde
belediyeler, kış için haztrükları-
na şimdiden başladılar. Erzu-
rum, Ağn, Kars, Erzincan ve
Bingöl belediyeleri, kar temizle-
me çalışmalan için 30 nıilyar li-
ralık ödenek ayirdıklarını
bildırdiler. Doğu Anadolu bol-
gesındeki belediyeler, kışın sı-
kıntı çekmemek için şimdiden
kar temizleme ekipleri oluştur-
dular. Erzurum Belediye Başka-
nı Mehmet Ali Ünal, 450 kişi ile
kar temizleme çalışması yapa-
caklannı belirterek, "Doğu be-
lediyeleri, bütcelerinin biiyuk
bir lcısmını kıs çalışmalan için
harcıyorlar. Halkımıza rahat bir
kış geciıtebilmek için tiün im-
kânlanmızı seferber ediyoruz"
dedi.
HABERLERIN DEVAMI
Avrupa Irkçılıgı mı?..
(Baştarafı 1. Sayfada)
güçleri üzerinde bunca egemenlik sağlamış
ve gökyüzüyle yeryüzünün sıriarını açmış
olanlan kendi kahramanları olarak selamla-
yacaktır."
Ulusların birbırlerinden nefret etmelen onu
her zaman rahatsız etmiştir. Mıllıyetçılığe bu
bakımdan hep karşı çıkar. Kendi düşledıği
kültür tarihinin, "bir ulusun ötekine karşı han-
gi suç/an işleöğinı değil, ama ona neler borç-
lu olduğunu" göstereceğinı söyler.
Millıyetçiliğe dönük olumsuz duyguları,
Stefan Zweig'ı "bellı bir top/um"dan çok, "in-
sanlığın bütünune" doğru ıter. Bir konuşma-
sında Goethe'den şu alıntıyı yapar
"Her yerde yeni vatanlann yaratılmaya ça-
lışıldığı bu anda, bağımsız düşünebilen için,
yaşadığı zamanın üzerine çıkabılen için, va-
tan hem hiçbir yerdedir, hem de her yerde-
dir."
*
Stefan Zvveig bunları 1932 yılında Floran-
sa'da verdiği bir konferansta söyler. Alman-
ya ıle kendi ülkesı Avusturya'da faşizmin
yükselişe geçtiğı, Avrupa'nın her yanında tır-
manan milliyetçı akımlarlasavaşın ayak ses-
lerınin daha tyi duyulmaya başlandığı bir yıl-
dır 1932.
Floransa'dakı konferansında şahlanan
milliyetçılığe karşı bir aydın olarak uyarır Av-
rupa'yı, Bırıncı Dünya Savaşı felaketinden
yeterınce ders alınıp alınmadığını sorgular.
Ve Avrupa'nın bırlığıni savunur miliiyetçıliğe
karşı:
"Ulusçulukla uluslarûstü gorüş, artık kıran
kırana son güreşlerinı yapmaktalar. Artık so-
rundan kaçmak diye bir şey soz konusu de-
ğil. Avrupa devletlerinin bugünkü ekonomik
ve politik düşmanlıklannı surdürmeyi mi, yok-
sa bu bütün güçleri tüketici çatışmayı, dev-
letlerüstü bir örgütlenme aracıhğıyla kesin bir
sonuca ulaştırmayı mı yeğleyeceklen en ya-
kın gelecekte bellı olacak. (..) Zafer hangisi-
t£in olacak? Avrupa kepdi kendinı yıkmayı mı
sürdurecek, yoksa bırlik ve bütünlüğu mü
yeğleyecek?" (Stefan Zweıg, Yannın Tarıhi,
Can Yayınları, sayfa 29).
Yazık kı Stefan Zvveig yine düş kırıklığına
uğrar. Bu konferansından yedı yıl sonra Ikin-
ci Dünya Savaşı patlamıştır. 1942'de eşıyle
birlikte intihar ederken dostlarına şu notu bı-
rakır: "Artık güneşın doğmasını bekleyecek
gücüm kalmadı."
•k
Stefan Zweıg'ın yaşamı boyunca özlemı-
ni çektiğı Avrupa bugün kurulabıldı mi?
Ahmet Cemal'ın her zamankı özenli çevi-
risıyle dilimize kazandırdığı Yannın Tarıhi'-
ni okurken bu sorunun karşılığını düşündüm
Yanıt, hem evet hem hayır olabilir
Avrupa kuşkusuz Ikincı Dünya Savaşının
yol açtığı olağanüstü yıkım ve acıdan büyük
dersler çıkardı. Demokrasi ve insan hakları-
nı bir daha yıkılamayacak bir düzenın teme-
lı yapma yolunda çarpıcı atılımlar gerçekleş-
tirdi. Zvveig'ın düşünü kurduğu "biriik" doğ-
rultusunda Avrupa Topluluğu'yla büyük me-
safe aldr, mıllıyetçiHği aşabilmek için anlamlı
adımlar attı.
Bu açılardan Stefan Zvveig'ın düşü gerçek-
leşıyor denilebilır.
Ama bir başka açıdan öyle değil.
Bunun ıki nedenı var. Bırincisi, Avrupa'-
da yeniden şahlanan mılliyetçilik ile yaban-
cı düşmanlığıdır Örneğın bugün milliyetçı-
lık Yugoslavya'ya bir ıç savaşı yaşatmakta-
dır. Almanya'da mılliyetçılikle yabancı düş-
manlığı birlikte yeniden hortlamıştır En baş-
ta Türkler olmak üzere yabancılara yönelık
ığrenç saldırılar korkutucu boyutlara enşmış-
tir. Geçenlerde Der Spıegel dergısinde ya-
yımlanan bir kamuoyu yoklamasına göre ya-
bancı düşmanlığına soyunmuş sağ radıka-
lizme Almanya'da duyulan sempatı yüzde 34
oranına varmış bulunuyor. Neo-faşıst Cum-
hurıyetçı Partı de yükseliş ıçındedır.
Fransa'da, yabancı düşmanlığı, seçim
araştırmalartnda oyu yüzde 15 gözüken Ulu-
sal Cephe'nın liden Jean-Marıe Le Pen'in te-
kelinden çıkıyormuşçasına bir hava esmek-
te. Sosyalıst Başbakan Bayan Cresson'un,
göçmenlerin uçak kolısı gıbi Fransa'dan pos-
talanmasını ıstemesi, geçen yaz kendi par-
tisinde şok etkısi yarattı Chırac'ın kendi de-
yişiyle "güröltücü" ve "kötiıkokan" göçmen-
lerle birlikte çalışan Fransız ışçilerine dönük
sempatisinı dıle getırmesi... Eskı Cumhur-
başkanı Gıscard d'Estaing'ın yurttaşlık ya-
salarında doğum yerinin değil, kan bağının
temel alınmasını ıstemesi...
Bunların tümu herhalde Stefan Zvveig'ın
düşünde yer almıyordu.
•
Stefan Zvveig'ı düş kırıklığına uğratabile-
cek ıkincı bir olay daha yaşanıyor Avrupa'da.
Şöyle:
Bonn'dakı, Parıs'tekı lıderler, yabancılar-
la, goçmenlerle ilgılı olarak kendılennın ala-
mayacakları kararları, Avrupa Topluluğu'na
aldırma eğılımı ıçindedırler. Bugünkü 12'ler
Avrupası'nın çevresıni dışarıya karşı sıkıca
kapatmanın yollarını arıyorlar.
Bir bakıma, kendi ıçindekı mılliyetçilik ve
yabancı düşmanlığıyla baş edemeyenler,
şımdı yenı tür millıyetçiliğe, bir "Avrupa mil-
liyetçiltği"r\e doğru yol almaktadırlar. The
Economıst dergısi, 28 eylül tarihli başyazı-
sını şu ilginç satırlarla noktalamıştı:
"Milliyetçılığin her türünde olduğu gibi Av-
rupa mılliyetçıliğınin de ıçerdıği tehlikeler ola-
cak. Bunun bir tür Avrupa korumacılığına ve
Avrupa ırkçılığına dönüşmesine yol açmak-
tan kaçınılmahdır "
Avrupa ırkçılıgı..
Stefan Zvveig, savaşlardan kurtulmak için
Avrupa'da miliiyetçıliğe karşı çıkmış, Avru-
pa biriığini özlemiştı. Olümünden yarım yüz-
yıl sonra Avrupa birlıği yolunda büyük me-
safe alınmış olmasına karşın, duşü henuz
gerçekleşmış sayılmaz Stefan Zvveig'ın. Al-
manıyla, Fransızıyla Batı Avrupalı siyaset
adamlannın çıfte standartlı tutumları engel-
lemekte bunu. .
Stefan Zvveig, "Tanhin bir anlamı olacak-
sa, bu anlam, yanlışlanmızı anlamamızı ve aş-
mamızı sağlamalıdır" dıyor.
Evet, ama tarihten ders çıkarmak da hıç
kolay olmuyor.
Göntil lukzar: laşbebeklikten bıktun
tDİL GÜRSEL
ANKARA — Gazinonun,
kırmızı kadife perdeleri aralanı-
yor, salonda bir sessizlik, heye-
can... Sunucu, "Tıirk musikisi-
nin taşbebegini' anons ediyor.
Ondört yaşında kocasından ay-
nlarak Istanbul'da "başsolist-
lik" düşleriyle gazino serüvenı-
ne başlayan Gönül Yazar, şimdi
"Taşbebek" diye lanse edilmek-
ten hoşlanmıyor.
Gönul Yazar, kızı Yasemin'in
evden aynlmasından sonra
"yapayalnız" kaldığını anlatı-
yor: "Yapmak istedigim şeyler
vardı. Onlann hepsi bir anda bi-
tiverdi. Kendime bir çizgi çiz-
mek istiyordum, bu da Yase-
min'in ev)enmesi>1e olacaktı. O,
kendi yolunu bulduktan sonra,
hayatunın değerkndinnesini ya-
pacaktun. Şu anda benim ne bir
ideaJim ne bir gayem var. Çayı-
mı içiyonım. Biraz sonra yüzü-
mii boyayacağun, şarkımı soyle-
yecegim ve döniıp yatacagım.
Bundan sonra yapmak istedik-
krim, bir kısırdöngn içine gir-
di."
Yazar'm en kızdığı konu, ba-
sında yaşıyla ilgili çıkan "abar-
tıh" haberler. "Kalkıyorlar, bol
keseden yaş meseiesini atıp tu-
tuyorlar" diyen Gönül Yazar,
"lnsanlar yaraücı olmalı, kendi-
lerine konu bulmalı. Ne bu böy-
le, temcit pilavı gibi gazetelerde
çıkan, 'Yıllann Gönül'u acaba
kaçhk oldu?' haberleri. Geçen-
lerde kadın güzeDiği ve bakım-
la ilgili bir baber yazmtşlar. Mo-
del olarak da beni kullanıp,
'Kim der bu kadın 56 yaşında?'
demişler. Bu haberi okudum.
Saçımı yoldum. Ben elli ikimi
yeni süriiyorum" diye yakınıyor.
Gönül Yazar, kendini şöyle ta-
nımlıyor:
"Çirkin bir kadın degüim, gü-
zelliğime laf edemiyoriar. Kiil-
tttrsüz, rüküş bir kadın değilim.
Ayağa düşmemiş bir kadınım.
Ne yazsınlar şimdi? 'Gönul git-
ti, köpek ısırdı' mı diyecekler?"
Sanatçılann politikaya atıl-
masına "kahkahayla guldu-
ğiinu" söyleyen Yazar, "Sa-
natçı olmak ayrı, politika
yapmak ayn. Siyasetçi, Mttlki-
ye gibi yerlerden yetişmeli, her
konuda bilgisi olmalı. Onlar
Meclis'e girip ne hakkında ko-
nosacaklar?" diye konuşuyor.
llk evliliğini 13 yaşında ya-
pan, birçok erkeğin gönlünde
yatmış Gönül Yazar, erkeklere
güveniyor mu? Yazar, bu sonı-
yu şöyle yanıthyor:
"Almanya'da eve geldiğimde
iki içilmiş katave Fıncanı gorii-
yordum. 'Bunları kim ıçti?' di-
ye soruyordum, 'Helmut geldi'
diyordu. Yutuyordum. Ydlar
sonra o gelenierin 'Enca, Helga'
falan olduğunu gördiim ve en
büyük aşkınu, bağnma taş ba-
sıp gömdüm. Erkeklere hep gü-
vendim. ama sonunda hiç gii-
vendigirn gibi çıkmadılar. Onlar,
ellerine geçen en küçuk fırsatı
değerlendirirler. Ama, 'lstisna-
lar kaide>i bozmaz' diyorum,
parantez içinde."
Evlihği birçok kez deneyen
Yazar, bundan sonraki yıllannı
"huzur içerisinde, kimseyle di-
dişmeden geçirmek" istediğinı
söyluyor. Sozlerinin çoğuna
'Yorgunum' diye başlayan Yazar,
"Sahne beni çok yordu, evlilik-
lerimde de çok yoruldum. Kızı-
mı buyütmekte de çok zorlan-
dım. Maddi kaybım olduğu gi-
bi, yiirek acısı yüzünden, daha
büyük kayba uğradım" diye an-
latıyor. Yazar, gençlik yıllannı
anımsıyor:
"Başsolistlerim tarafından
çok lasıUandım. Hiçbir zams.n
yiikselemeyeceğimi zannediyor-
dum. Sonra 'Benim bir şey ola-
cağım yok' diye yapışıyordum
birine, evleniyordum."
Basında sık sık "genç erkek-
lerie ilgili gönül ilişkileri"nden
söz edilen Yazar, bu haberlerin
çoğunun "uydurma olduğunu"
savunuyor: "Yalnız olduğomu
bilen manken arkadaşlanmdan
sık sık telefon auyorum. Beni sem
mpaük, kafalanna uygun bulu-
yorlar. 'Haydi yemeğe çıkaüm
mı?' diyorlar. O geceyi benimle
geçirmek istiyoriar. Ertesi gun
gazetelerde 'Gönul yine bir fıs-
tık buldu' diye haberler çıkıyor.
Onlar, benim çevrem, işlerimiz
ortak. Çofuyla abla-kardeş iliş-
kim var. Gördüklerinizin çoğu
benim hiçbir şeyim değil. Zaten
olanı da ben saklamıyorum,
'Ben bunlayım' diyorum. Bunu
diyecek kadar da dobrayım."
Geçmişte gazinoların daha
"seviyeli" olduğunu aktaran Ya-
zar, "Eskiden aileler gelirdi, mu-
siki dinlenirdi. Şimdi iki erkek,
üç erkek, geliyorlar, kimisi ada-
bıyla dinliyor. kimisi de iki ka-
deh içtikten sonra başlıyor sa-
natçıyla yarenlik etmeye. Halbu-
ki bu, sanatçıyı çok rahatsız edi-
yor, eskiden garsonlar yavaşça-
cık senis yapaıiardı, şimdi bur-
numun üzerinden götüriiyorlar
yiyecekleri" diyor.
"Taşbebek", üzerindeki "ince,
siyah sabahlığıyla" sahnede gö-
rünen, "esprili, neşeli" Gönül
Yazar'dan farklı bir kişilik ser-
giliyor, sonra korkulanna geli-
yor: "tki büyük korkum var, biri
ölmek, digeri yaşldıkta yapayal-
nız kalmak. Şu anda yapayalnı-
zım, ama çevrem var, dostlanm
var, yaşlı değilim. Elim ayağım
tutmayınca, çok isterim bir ya-
kınım olsun, elimi tutsun."
Sokaklarda
(Baştarafı 1. Sayfada)
lar, özellikle havanın kararma-
sından sonra çalışmalanm hız-
landırdı.
Istanbul'da afiş toplama ya-
nşını başlatan belediyeler ara-
sında Fatih Belediyesi önde gi-
diyor. Fatih Belediye Başkanı
Yusuf Günaydın, afışlenn ve du-
varlara yapışünlan ilanlann te-
mızlenmesi için tüm temizlik iş-
çilerinin tam kadro çalışacağını
belirtti. Bu duvarlara yapıştın-
lan afişlerin sökülmesi için ba-
sınçlı su kullanacaklannı açık-
layan Günaydın, çalışmalarda
halkın da yardımını ıstedi. Ça-
hşmalar için 1 milyar liralık bir
harcama yapılacağını belirten
Günaydın, "20 Ekim seçimleri
çevreyi en fazla kirleten seçim
unvanını kazandı. Çevre Bakan-
lıgı'nın seçim oncesi kampanv'a-
lan bir disiplin altına alarak
PVC'li maddelerin kullanılma-
sını yasaklaması gerekiyordu.
Kampanyalar bittikten sonra
bütün yuk bdediyelerin uzerine
kalıyor" dedi. Istanbul'da ilçe
belediyelerince toplanan plastik
afişler Darülaceze^ye bağjşlana-
cak. Afişlerin kaldınlması ve
duvarlara yapıştınlan kâğıt afiş-
lerin sökülebilmesi için tstanbul
genelinde yaklaşık 30 milyar li-
ralık bir harcama yapılması ge-
rekeceği tahmin ediliyor.
Buyukşehir Belediye Meclisi
Çevre Komisyonu Başkanı Nus-
ret Ava, "Doğaya vereceği zarar
en az 300 yıl sürecek PVC türü
afişlerin bu zarannı onlemek
için belediye olarak bu tür afiş-
leri toplay^cagız" dedi. Bunlan
satıp geri kazanım kutuları ala-
caklannı söyleyen Avcı, "Bunla-
rı da okullara ve sehrin çeşitli
bölgelerine yerleştirip çevrenin
temiz kalmasını saglayacağız"
diye konuştu.
G O Z L E M UGURMUMCU
(Baştarafı 1. Sayfada)
Siyaset, Arapça sözcük; "politika" ise Yunanca.
"Politika" Yunancada "kent yönetimi" demek. Politika, kent
yönetımi "polis" ve siyaset sanatı demek olan "po/ıtıs" söz-
cüklerinden üretilmiş.
İslam toplumlarında "siyaset" sözcüğünün ilk anlamı "se-
yislik'tiT. Arapta siyaset, at yönetımi anlamına gelir. At tali-
mine, eğitimine, bakımına Arapçada "siyasef denıyor.
Türk-İslam ımparatorluklarında siyaset, doğrudan doğru-
ya "ceza" anlamında kullanılıyor.
Selçuklu vezır-i azamlarından Nizamülmülk, ünlü
"Siyasetname" adlı kitabında sıyaseti şöyle tanımlıyor:
— Sıyasetten murat ceza tertıbidir ki, saraydaki hars emi-
rinin görevı bundan ibarettir.
Prof. Yahya Zabunoğlu'nun "Kamu Hukukuna Ginş" adlı
ders kitabında "hars em/n"nin de polis müdurü olduğu an-
latılıyor.
Peki Osmanlılarda "styasef ne anlama geliyor?
İdam cezası anlamına!
Prof. Ahmet Mumcu'nun "Osmanlı Devletı'nde Siyaseten
Katf" adlı kitabında siyasetın, hükümdarların verdıkleri ölüm
cezaları anlamında kullanıldığı yazılıyor.
— Siyaset olmayınca halkı âlem ıslah olmaz.
Hümayunlarda sıyasete verilen anlam bu... "Hümayun"
da padişah emirleri ya da yazışmalar demek...
Topkapı Sarayı'nda Orta Kapı ıle Çizme Kapısı arasında-
ki "Sıyasef Çeşmesi" de padişahın verdiğı ölüm cezaları-
nın ınfaz edıldığı yermiş...
Yine Ahmet Mumcu'dan öğrendiğimize göre padişahın
ivedi olarak ölüm cezasına çarptırdığı kişiler "hikmet-i
hukumet" adına idam edilirlermiş.
Osmanlıda siyaset = ölüm cezası!
Padişahlar, kardeşlenni, oğullannı, kanlannı, vezir-i azam-
larını "nizam-i Hem" uğruna, teker teker bogdurmuşlar.
Yani, siyaset uğruna...
Yani, hükümdarların hükümdarlıklan uğruna...
Osmanlı tarihı, bu bakımdan bir "cinayşt kronolojisi"d\r.
Kardeş, kardeşı siyaset uğruna öldürmüştür; baba oğu-
lu siyaset adına...
Demokrasi, siyaseti, bu anlamından çıkaran, bir demok-
ratık yanşa döndüren; daha doğrusu döndürmesi gereken
bir kavramdır.
Ülke yönetimi için bir yarıştır seçimler...
Bu yanş, ne kadar uygarca yapılırsa, ülke o kadar kazanç
sağlar.
Mitingleri şenliklere; konvoyları düğün alaylanna çevir-
mek gerekır.
Son seçim kampanyası bıraz da böyle oldu. Büyük kent
sokaklarında propaganda afişlerıni ve bayraklannı asan par-
tililer birbirleriyle kavga etmediler; tam tersine, birbirlerine
yardım ettiler.
Yollarda karşılaşan çeşitli parti konvoyları birbirierini bay-
rak sallayarak ve korna çalarak selamladılar.
Mıtınglerde danslar edildi, hep birlikte şarkılar söylendi, ha-
laylar çekildi.
9O'lı yıllann en büyük kazancı bence bu.
Siyaseti yasak olmaktan, sıyaseti ceza olmaktan kurtar-
dıkça demokrasiye ulaşacağız. Yoksa kan ve kın göllerin-
de boğulacağız.
21. yüzyıla adım atarken Türkıye'ye yakışan, güleryüzlü,
şarkılı, danslı, şenlıkli seçimlerdir.
Haydi.. şımdı sandığa.
8 erimiz serbest
tNSAN SICAĞI
Erdal Atabek
5. bası 8.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınları Türkocağı
Cad 39-41 Cağaloğlu-htanbul
(Baştarafı 1. Sayfada)
edilen erler, bir helikopterle Di-
yarbakır'daki 2. Taktik Hava Üs
Komutanhğı'na getirildiler. Bu-
'rada ilk bakımları yapılan ve el-
biseleri değiştirilen erler, Genel-
kurmay Başkanlığı'nm emri
uzerine özel bir kurye uçağıyla
bir astsubay nezaretinde akşam
saatlerinde Ankara'ya geti-
rildiler.
Erleri getiren uçak saat
20.00'de Ankara Etimesgut Ha-
valimanı'na indi. Uçaktan tek
tek inen erler daha sonra askeri
bir otobüse almarak karargâh
binasına götürüldtiler. Erlerin,
yalnızca otobüs içinden fotoğ-
raflanmasma izin verildi. Erle-
rin yorgun, bitkin ve sakalları-
nın uzamış olduğu gözlendi.
Genelkurmay Başkanlığı üst
düzey askeri yetkilileri, erlerin
sağlık durumlannın iyi olduğu-
nu bildirdiler. Üst düzey bir as-
keri yetkili, erlerin ailelerinin de
Ankara'ya çağnldığını, akşamı
birlikte geçirmelerinin planlan-
dığını söyledi. Ancak yetkili, er-
lerin geceyi nerede geçirecekleri
konusunda bilgi vermedi. Aske-
ri yetkili, erlerin bugün sağlık
kontrolünden geçirileceğini de
sözlerine ekledi.
Bu arada PKK'nın kaçırdığı 7
erin yam sıra bir başka erin de
bugün Türk yetkililere teslim
edildiği bildirildi. Şırnak Valisi
Aydın Arslan , Cumhuriyet'in
sorusunu yarutlarken 8. kişinin,
jdaha önce smın yanlışlıkla ge-
çen bir er olduğunu söyledi.
Başbakan Mesat Yılmaz,
PKK'nın elinde bulunan 7 erin
serbest bırakılması haberini baş-
kent turu yaptığı Sincan'da Pe-
tek otobüsunde öğrendi. Yılmaz
olay hakkında "Şimdilik bir şey
jöyleyemeyeceğini, aynntüı bil-
gi aldıktan sonra açtklama
yapacagmı" söyledi. Yılmaz, da-
ha sonra yaptığı açıklamada, 7
erin serbest bırakılması ile ilgili
olarak "Bölücü çete Ue hiçbir
pazarhk söz konusu degildir"
dedi.
BBC, dün 7 erin iadesine iliş-
kin yorum yaparken "Ankara
kulislerinde bir suredir, ANAP-
ın son seçim bombasuun, PKK
Bderi Abdullah Öcalan'm MOS-
SAD tarafından teslim alınaca-
gı yolunda spekülasyonlar
olduğuna" da yer verdi. Içişleri
Bakanı Sabahattin Çakmakog-
lu, Cumhuriyet muhabirınin,
"Abdullah Öcalan'ın MOSSAD
tttrafından teslim «Imriıgı yolun-
da soylentiler var. Bu konada
bilginiz var mı" sorusuna,
"Hayır" yanıtını verdi. Çakma-
koğlu şunlan söyledi:
"Bilemiyorum, ama benim
tahminimboylebir şey olmaz."
Bilinçaltmızdaki "pahalı moda aynalan"nı kınn!
Bu yıl,
seçme ve
seçkinleşme
özgürlüğünüzü
olumlu yönde
kullanın.
Bilinçaltınızda
bir yenilik
yapın:
"Pahah
moda aynaları"nı
kırın!
Hemen
Hatemoğlu'na
uğrayın!
Kendinize
birinci sınıf
moda giysiler
seçin...
...ama
çok daha az
ödeyin!
IST1KLAL CAO NO 150 BEYOĞLl>ADAPAZARI«ERZURUM«ESKIŞEHIR-K MARAŞ^KIZILAY-ANKARA«KONYA«MALATYA'ORDU«PENDIK«SIVAŞ«TRABZON'20NGULDAK
Konya Mağazamız yenı yerıne taşındı.Kazım Karabekır Cad 18/A KONYA Malatya Mağazamız açıldrMılli Egemenlik Cad 15/A MALATYA