22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
) EKÎM 1991 HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/19 Terör ve Sonrası... (Baştarafı 1. Say/ada) Bu deneyimler arasında herhalde en değerlisi şudur: Şiddete karşı en etkili mü- cadele, demokrasi çerçevesinde ve de- mokrasiyi derinleştirerek verilir. Terörle mücadele etmek için demokrasiyi rafa kal- dırmak, terörün tuzağına düşmekle eşan- lam taşır. Bu yalın gerçek, demokrasiye içtenlik- le inanan herkesin bilincine bugün kazın- mış durumdadır. Siyasal parti liderleri artık ortak bir de- mokrasi platformuna sahiptirler. Araların- da demokrasinin tanımı konusunda büyük bir görüş ayrılığı bulunduğu söylenemez. Bunun gibi, iktidar ve muhalefet arasın- da da teröre karşı ortak bir yaklaşım uç vermiştir. Bir başka deyişle terörle sava- şımın partiierüstü bir sorun olarak ele alın- ması ve üzerine hep birlikte gidilmesi ge- rektiğinin bilincine gittikçe daha çok varı- lıyor. Şöyle de denilebilir: Siyasal rejim herhangi bir askeri kesin- tiye uğratılmaksızın terörle mücadele edi- leceği... Çok partili sistemin kendi mantı- ğı içinde, askere davetiye çıkarmaksızın bu işin yapılması gerektiği ve yapılabile- ceği... 12 Eylül'lerin ve geçmiş deneyim- lerin ışığında bundan başka çare de olma- dığı... Sivil kadar asker de bu gerçeklerin far- kındadır artık. Demokratik gelişmeyi ter- sine çevirmek isteyen terör odaklanna kar- şı ortak bir platformda birlikte ayağa dikil- menin ve birlikte savaşmanın tek yol ol- duğu, belki zaman almıştır, belki kolay ol- mamıştır, ama artık büyük ölçüde anlaşıl- mıştır. Terörün kökünün kazınması için top- lumda da yaygın bir mutabakat dikkati çe- kiyor. Bu açıdan kamuoyunda siyasal re- jime dönük bir güvensizliğin ortaya çıktı- ğına ilişkin bir işaret de yoktur. O yüzden terörle mücadele konusunda siyasal ve toplumsal bir mutabakattan, ik- tidarla muhalefet, siville asker arasında or- tak bir bakış açısından söz edilebilir. Bu da ülkemizde terörün yenilgıye uğratılması yolunda, örneğin 12 Eylül öncesinde gö- rülmemiş olan olumlu bir gelişmedir. Kuşkusuz bu iyimserlik, terorizmin bu- günden yarına sahneden kovulacağı an- lamına gelmiyor. Türkıye koşullarında bu- nun biraz daha zaman alacağı açıktır. Ama şu noktayı vurgulamak isteriz: Ülkemizin terör yoluyla istikrarsızlaşa- cağını ve demokrasiden uzaklaşacağını sanan karanlık odaklar, düş kırıklığına uğ- rayacaklardır. Demokrasi karşısında eninde sonunda yenilmeye mahkûmdur terorizm. Barış NobePi (Baştarafı 1. SayfadaJ sını eleştirmesi üzerine evinde gözetim altına almmıştı. Nobel Komitesi'nin açıklama- sında, muhalefet liderinin, ziya- retçi kabul etmesi ya da dünyay- la haberleşmesinin yasaklandı- ğı bildirildi. Muhalefete moral Demokrasi İçin Ulusal Birlik Partisi liderleri Aung San Suu Kyi'nin Nobel Banş ödulü ka- zanmasını memnunlukla karşı- layarak Burmalılan askeri hükü- mete karşı mücadelelerini tır- mandırmalan çağrısında bulun- du. Parti tarafından yayımlanan açıklamada, ödülün demokrasi mücadeleleri için değeri biçile- meyecek bir destek olduğu kay- dedilerek "Mücadelemizi ve ka- rarlanmızı gtiçlendirmeliyiz" denildi. Parti Sözcüsü Hla Pe, bu yıl- ki Nobel Ödulü'nun, bütün dünyadaki cunta liderlerine, ik- tidarı bırakmalan için bir mesaj niteliği taşıdığını söyledi. tngiltere, eski kolonisi olan Burma'nın muhalefet liderinin Nobel Banş Ödülu'nü almasını memnunlukla karşıladı. PORTRE A UNG SANSUUKYI Burma'nın cesaret anası Nobel Banş Ödülü'ne layık görülen Burma muhalefet lideri 46 yaşındaki bayan Aung San Suu Kyi, demokrasiye susamış bir halkın umut ışığı... Ülkesinde "Cesaret Ana" olarak da anılan Aung San, Avrupa Parlamentosu tarafından da geçen yıl, Saharov lnsan Haklan ödülü'ne layık görülmüştü. Burma muhalefetinin önde gelen ismi "Cesaret Ana", 1962'den bu yana acımasız bir askeri diktatörlükle yönetilen Burma'da, demokrasi mücadelesinin ön saflannda yürüyor. Aung San, 1989 temmuzundan bu yana, evinde göz hapsinde tutuluyor. Karizmatik bir kişiliğe sahip Aung San, ideolojisini tek bir düşunce üzerine oturmuş; şiddete başvurmaksızın özgürlük ve demokrasi... Burma bağımsızlığının lideri General Aung San'ın kızı "Osaret Ana", tutuklanmadan önceki bir konuşmasında, "Elimde tuttuğum şey, babamın lulıcından başka bir şey değil" demişti. Michael Aris adlı lngiliz üniversite hocasıyla evli ve iki çocuk sahibi Bayan Aung San, 1988'e kadar politikayla uğraşmadı. Değişik ülkelerde yaşadıktan sonra 1988'de ulkesine donen Aung San, politikaya atıhnca, 'ses getinnekte gecikmedi! Burma halkı, Aung San'da, onun söylevlerinde demokrasi umudunun yeşerdiğini gördu. 1.62 metre boyundaki bu "çıtkınldım" görünüşlü kadın, demokrasi hareketinin en çok dinlenen sesi oluverdi. Bayan Aung San, kurduğu Demokrasi İçin Ulusal Birlik uyelerine ve kendisine yönelik baskılardan yılmadı, askeri yönetim karşısında pes etmedi. Tutuklandıktan sonra da demokrasi sevdasından vazgeçmeyen "Cesaret Ana", cuntacıların, sürgun önerisini reddetti. GOZLEM UĞURMUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) ilk MİT Müsteşarı'dır. Cinayeti üstlenen "Dev-Sol Silahlı Devrim Birlikleri"n\n Er- söz'ü "12 Eylül generallerinden" olduğu için öldürdüklerini açıklaması bir "hedef şaşırtması" da olabılir. Çünkü, Orgeneral Ersöz, silahlı kuvvetlerden 1977 yılın- da ayrılmış; 1978 yılında Ecevil hükümeti tarafından MİT Müsteşarlığı'na getirilmişti. 12 Eylül Harekâtı ile hiçbir ilgisi olmayan, silahlı kuvvet- lerden 12 Eylül Harekâtı'ndan üç yıl önce emekliye ayrılan Ersöz'ün, 12 Eylül'den sorumlu tutularak ökjürülmüş olması hiç de inandıncı değildir. Terör örgütleri, belki de kimi korumasız buluyorlarsa onu öldürüyorlar. Ersöz'ün general olması ve MİT Müsteşarlığı yapmış olması saldırı için yeterli neden sayılıyor. Şiddet şıddetı doğurur. Son on ay içinde beş generalin öldürülmesı Türkiye'de tehlikelı bir süreç başlatabilir. Her bakımdan dikkat ve duyarlık isteyen günler yaşıyo- r uz. 12 Mart döneminde İsrail'in İstanbul Başkonsolosu Elrom, aralarında Yüzbaşı Hyas Aydın'ın da bulunduğu THKP-C adlı bir solcu örgüt tarafından kaçırılmış ve öldürülmüştü. Ara- dan yıllar geçti ve hava yüzbaşısı İlyas Aydın'ın ajan oldu- ğu anlaşıldı. Bugünlerde buna benzer olaylar da yaşanabilir. Aradan yıllar geçer ve bu karanlık cinayetlerde görev alan- ların kimlerin maşaları, kıralık tetiklerı ve ajanları oldukları da anlaşılır. Ama iş işten geçer. Türkiye, Ortadoğu'nun en duyarlı ülkelerirtden birıdir. Türkiye, komşu ülkelerin istihbarat servislerinin cirit oy- nattıklan bir ülkedir. Büyük kentlerımizde ünlü öğretim üye- leri ve gazeteçiler, uçlarına susturucu takılmış silahlarla öl- dürülüyorlar. iran ve Irak gizli servisleri, İstanbul ve Anka- ra'da bırbırlerıne karşı sürek avına çıkıyorlar Kuzey Irak'ta- ki PKK kamplarmın Türk Hava Kuvvetleri tarafından bom- balandığı günlerde ordunun sevilen bir komutanı evi bası- larak öldürülüyor. 1974-80 arasında bu ülkenin sokaklarında 5388 kişi öl- dürüldü; Güneydoğu'daki ölü sayısı şimdkjen 2768'i buldu. 434 er ve erbaşımız, 38 subayımız 39 astsubayımız ve 47 güvenlik görevlimiz bu çatışmalarda şehit oldular. Terör kurbanları arasına generallerin de katılmasına cum- huriyet tarihimızde ilk kez tanık olunuyor. Ne 12 Mart öncesinde bir general öldürüldü, ne 12 Eylül öncesi çatışmalarında.. Türkiye'de ilk kez bir orgeneral öldürülüyor. Ersöz, ılımlı ve olumlu bir insan ve sevilen bir komutan- dı. Böyle bir komutanın öldürulmesi; Ersöz'den önce son on ay içinde dört generalin daha terör kurşunlarına hedef olması silahlı kuvvetlerin üst yönetimi ile sivii yönetim bi- rimleri arasında bir "güven bunalımına" da yol açabilir. Ve bu da çok tehlikeli bir dönem başlatabilir. Adnan Ersöz, 1977 haziran seçimlerinden önce İstanbul Taksim Alanı'nda Ecevit'e yapılması düşünülen suikastın, Başbakan Demirel tarafından CHP Genel Başkanı Ecevit'e bildirilmesi üzerine 1. Ordu Komutanı olarak geniş güven- lik önlemleri almıştı. Ersöz'e 1977 yılında kuvvet komutanlığı yolu kapatıldı. Er- söz 1977 yılı ağustoş ayında emekli oldu; 1978 yılında da Ecevit tarafından MİT Müsteşarlığı'na getirildi. Ecevit'in MİT Müsteşarı "12 Eylül generali" diye öldürü- lüyorsa ya da cinayet nedeni böyle açıklanıyorsa, olaya, çok daha geniş açılardan bakmak gerekıyor Karanlık güçier, seçımlerden önce ya da hemen sonra bir büyük suikast daha yapabılırler. Karanlık güçlerin sağ ve sol terör örgütleri aracılıkları ile hiç bilemeyeceğimiz baş- ka "oyunlan ve tertipleri" de olabilir. "Seçimlerden önceki bir hafta uzun bir süredir." Bu tümce, seçim haftasının önemini vurgulamak için soy- lenir. Terör açısından da bu beş gün çok uzun bir süredir!.. PENCERE(Baştarafı 2. Sayfada) Süleyman Demirel 1979 kasımında hükümetıni kurar kur- maz, televizyona çıkıp halka şu sözü verdi: "— 100 gün içinde yokları var edeceğim; herkes yağ, ben- zin, mazot, tüpgaz bulacak...' ÂP hükümeti IMF'den geçti, bütün koşulları benimsedı, Tür- kiye'ye krediler açıldı, 100 gün sonra yoklar var olmuştu; ama solun bütün umutları da yok olmuştu. 12 Eylül, bu süreç üzerine, tam yoklann var olduğu aşama- da zamanlamasını yaparak vurdu. Muhalefetteyken sosyal demokrasinin Anadolu'ya yaytl- masında önderleşen Sayın Ecevit yaşanan olaydan ders çıkardı mı? Sanmıyorum. Ben Ecevit hükumetnı bu köşede destekleyen kişi olarak bir ders çıkardım: Bir kunduracı, ne kadar solcu olursa olsun, sağlam ve güzel kundura yapması- nı bilmıyorsa, bağışlanamaz. Ismet Inonünün bir sözünü de hiç unutmuyorum. Paşa "Ben hata yapanm; ama yaptığım hatayı bir daha tekrarlamam" demıştı. CHP lideri Ecevit, hükümet ederken solu yıkmış, umutları dağa taşa gömmüştü; bu kez de DSP lideri Ecevit sosyal demokratların iktidar olmalarını engellemiyor mu? Güneydoğu'ya takvîye Haber Merkezi — Van ve Hakkâri ile bazı sınır karakol- lannda Cumhurbaşkam Torgut Özal ve öteki askeri yetkililerle incelemelerde bulunan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Fisunoğlu, sınır ötesi harekâtla ilgili olarak gazetecilere bilgi verdi. Fisunoğlu, 11 eri şehit eden teröristlerin bulunduklan yere ilişkin bir duyum alınması ve istihbari bilginin değerlendi- rilmesi sonucu operasyona ka- rar verildiğini belirtti. Bu arada teröristler Erzincan'ın Yaylaba- şı köyü ile Muş'un Varto ilçesin- deki bazı resmi kuruluşlara ro- ketatarlarla saldın düzenledi. Eruh'un Akdiken köyune bas- kın düzenleyen PKK militanla- n, 2 korucuya ait evleri de yak- tılar. Operasyonlar başlatılmadan önce bölgenin ayrıntılı fotoğraf- laruıın çekildiğini kaydeden Fi- sunoğlu, bu fotoğraflarda kamp yerleri ve çadu-lann belirlenme- sinden sonra hava harekâtı baş- latıldığmı bildirdi. Orgeneral Fi- sunoğlu, hava harekâtının ar- dından aynı Dölgelerde çekilen hava fotoğraflannın, birçok ye- rin tahrip edildiğini gösterdiği- ni, ancak bazı yerlerdeki çadır- lann yerlerinin ise değiştirildiği- nin belirlendiğini anlattı. Fisunoğlu, Güneydoğu'daki bazı birliklerde kaydırma yapı- hrken bazılannın da takviye edi- leceğini açıkladı. Kara Kuvvet- leri Komutanı Fisunoğlu,, sını- ra yaklaşan insanlan vücut ısı- sından tanımlayan radar alımı için ihale açıldığını, bu ihalenin kısa sürede sonuçlandınlarak radann yerleştirileceğini bildirdi. VEFAT Nihal Özyüksel'in eşi Seval-Hasan Gül'ün, Semral-Şevfik Karabacak, Meral Tunçkazma, Zehra özyüksel, Serpil-Murat Özyüksel ve Feryal Tükel'in babaları, Burak, Dilay, Selen, Ali, Aslı, Cüneyt ve Aysun'un dedeleri, Elif Bilgin'in ağabeyi, Hacı MUST4FA ÖZYÜKSEL 14 ekim pazartesi günü vefat etmiştir. Cenazesi 15 ekim salı (bugün) ikindi namazım müteakip Kadıköy Söğütlüçeşme Camii'nden kaldırılacak, Merkez Efendi Mezarhğı'na defnedilecektir. AİLESİ 5 9 1 - 9Î S O N B A H A R ; K I Ş V A R K O K O L E K S İ Y O N L N D A N . Görmelısınız.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle