Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 7 OCAK 1991
Güney-Doğu Anadolu
Karanıameleri
Anayasa Mahkemesi yürürlükte kalan 425 sayılı KHK üzerinde
incelemesini, doğal olarak, sürdüreceği gibi; 424 sayılı KHK'nin iptali
istenen hükümlerinden, 430 sayılı KHK ile hiç ya da özü
değiştirilmemiş olanlannın anayasaya uygunluk denetimini yapması
mümkün ve gereklidir.
Prof. Dr. LÛTFİ DURAN
Türkiye'nin güney-doğusunda yer alan sekiz il
ve bunlann sınırdaşı üç il, 1987 yılı ortalarında
ülke tümü ile sıkıyöneümden cıkanlırken, "Ola-
ğanüstü Hal Bölge Vaüliği" denilen olağandışı
başka bir statüye sokuldu. Daha sonra yapılan
çeşitli işlemlerle, sınırdaş (mücâvir) iller beşe yük-
seltilmiş; aynı yöredeki bir üçe, ile dönüştürüle-
rek bölge illerinin sayısı dokuzu bulmuştur.
Anayasada yeri olmayan...
CumhuTbaşkanının başkanlığında Bakanlar
Kurulu'nun yaptığı toplantılarda kabul edilen
Kanun Hükmünde Kararname'lerle (KHK) dü-
zenlenen soz konusu özel statü, anayasaya ve
Olağanüstü Hal Kanunu'na dayandınlmakta ise
de; bunlann hiçbirinde öngörülmeyen bir yapı
oluşturmuş ve hukukla bağdaştınlması olanak-
sız, çok geniş ve çeşitli görev, yetki ve ayrıcalık-
lar içeren bir yönetim biçimi yaratmıştır. Oysa
bütün ülkede sıkıyönetime son verilirken, kimi
duyarh illerde güvenliğin korunabilmesi için, bu
rejimden daha hafif ve yumuşak sayılan Olağa-
nüstü Hal Kanunu'nun uygulamaya geçirilmesi
mümkün ve gerekli görülebilirdi. Ancak hükü-
met, çıkardığı karâmamelerle Güney-Doğu Ana-
dolu'da anılan kanun dışmda, anayasada yeri ol-
mayan bambaşka bir yönetim düzeni kurduktan
başka; Olağanüstü Hal Kanunu'nu da dilediği
yönde değiştirmiştir. (*)
Anayasa, bu konudaki kanun hükmünde ka-
rarnamelerin TBMM'ce onaylanmasına ilişkin
süre ve usulün içtüzükte belirleneceğini öngör-
müş (m. 121), ancak bu düzenleme hâlâ yapıla-
mamış olduğu için, Güney-Doğu Anadolu hak-
kmda 1987 yılında çıkarılan 285 sayılı KHK bile
parlamentodan geçirilememiştir. Boylece, olağa-
nüstü hal kararnamesi diye adlandırılan Bakan-
lar Kunılu kararnameleri üzerinde siyasi dene-
tim yapılamadığı gibi; anayasaya göre, bunlann
"Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mah-
kemesi'nde dava (da) açılamaz!' (m. 148) denil-
miştir.
Ne yank ki, Meclis'teki muhalefet partileri,
1987 yazında çıkarılan ilk KHK'nin yürürlüğe
girmesi üzerine ne onaylanması için bir girişim-
de bulunmuş ne de Anayasa Mahkemesi'ne gö-
türülüp yargısal denetiminin sağlanmasım düşün-
müşlerdir. Dahası, 1989 kasımında devlet baş-
kanlığına getirilmesine kaulmadıklan ve ona kar-
şı çıkarak tanımadıklan zatın, 1990 Mart sonun-
da yaptığı daveti kabul ile 1990 Nisan başında
başkanlığında toplanıp, iktidar partisi başkanı
ile birlikte Güney-Doğu Anadolu'da alınması ta-
sarlanan yeni ek önlemler hakkında görüş ve dü-
şüncelerini kendisine iletmişlerdir. Parlamento-
da yer alan iktidar ve muhalefeün bu buluşması
sonucunda hükümetçe hazırlanan 9 ve 21 Nisan
1990 tarihli, 413 ve 421 sayılı KHK'ler, "Olağa-
nüstü Hal Bölge Valiliği" statüsünü daha şiddetli
ve hukuka aykırı hükümlerle donatarak büsbü-
tün anayasa dışına çıkannıştır. Muhalefet parti-
leri, bu yehtve sert önlemlerivt düzenlemeteri
benimsemediklerini ve protesto ettiklerini Mec-
lis'te ve kamuoyu önünde açıklamışlarsa da, et-
kili biçimde denetletebilecek bir girişimde bulun-
mamışlardır.
Ana muhalefet partisi, 413 sayılı KHK'nin ge-
tirdiği ek ağır önlemleriıt anayasaya aykınlığını
yargı yolu ile denetletme olanağmı düşünüp araş-
tınrken, Bakanlar Kunılu. o güne kadar bu ko-
nuda yapılmış olan ve keşmekeş hale gelen dü-
zenlemelere bir çekidüzen vermek istercesine, 413
ve 421 sayılı KHK'leri kaldınp yerine 9 Mayıs
1990 tarihli, 424 ve 425 sayılı KHK'leri yürürlü-
ğe koymuştur. Bunlardan 424 sayılı olant, "Ola-
ğanüstü Hal Bölge Valiliği" statüsüne ilişkin 285
sayılı KHK'yi saklı tutarak, daha önee getirilmis
bulunan değişik ve yeni hükümleri, bazı ek ve
değişikliklerle derlevip toplamakta; 425 sayılı ola-
nı ise, olağanüstü hal konusunda yapılmış ve ya-
pılan değişiklikleri bir araya koymaktadır. İşte
ana muhalefet partisi, nihayet bu iki KHK'nin
anayasaya aykın olduğunu iddia ederek iptali is-
temiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştur.
Sorunun çöztimü için...
Buradaki amacın; basında ve kamuoyunda SS
(sürgün-sansür) kararnameleri diye anılan 424 ve
425 sayılı KHK'lerin anayasaya uygunluğu soru-
nunu incelemek ve tartışmak olmayıp; bunlara
karşı açılmış iptal davası Anayasa Mahkemesi'n-
de görülmekte iken, Bakanlar Kurulu'nun 424
sayılı KHK'yi yüriirlükten kaldırarak, yerine öze
dokunmayan bazı değişikliklerle, içerdiğî hüküm-
leri olduğu gibi sürdüren, 15 Aralık 1990 tarihli
ve 430 sayılı KHK'yi koyması sonucu ortaya çı-
kan durumda yargısal denetimin akıbetinin ne
olabileceğidir.
Gerçekten, Anayasa Mahkemesi, ana muha-
lefet partisinin sözkonusu başvurusu üzerine yap-
tığı ilk inceleme sonucunda, bu iptal davasmın
esastan bakılıp çözümlenmesini ve 18 aralık salı
günü görüşülmesini kararlaştırmış iken; Bakan-
lar Kurulu, 15 Aralık 1990 cumartesi toplanıp,
430 sayıh KHK'yi kabul etmiş ve 16 Aralık 1990
pazar günü Resmi Gazete'de yayımlatarak yürür-
lüğe sokmuştur. Bu baskın düzenleme karşısın-
da Yüksek Mahkeme, tüm hazırlıkları yapılmış
olan görüşmeyi, doğal olarak yapamamış ve böy-
lece ortaya çıkan yeni sorun hakkında inceleme
yapılması için, ertelemiştir (Cumhuriyet Gazetesi,
17, 18 ve 19 Aralık 1990 sayüan).
Bu sorunun çözümünde göz önünde tutulması
gereken bazı esaslan hatırlatmakta yarar vardın
— Anayasa Mahkemesi'nin misyonu, birçok
kararında da belirtildiği gibi, kendisine yapılan
başvurulardan hareketle, yasama işlemlerinde
gördüğü anayasaya aykınlıklan, olanak buldukça
ayıklamak ve temizlemektir.
— Yüksek Mahkeme, önüne getirilen dava ve
itirazlara konu olan işlemlerin görev alanına gi-
rip girmediğini değerlendirirken, her yargı yeri-
nin böyle bir sorun karşısında yaptığı gibi, bu
işlemlere takılan ad ve başhklara baglı kahnayıp,
içerdikleri hükümlerin gerçek nitelik ve etkileri-
ne göre bir çözüm benimsemek durumundadır.
— Yapılan yeni düzenlemeler, iptal edilmiş hü-
kümlerin tekrarı ve incelenmekte olan bir baş-
vunıyu sonuçsuz bırakmaya yönelik ise, kesin
hiikme aykınlık ya da yasama erkinin yargının
işleyişini önlemek ve engellemek amacıyle kul-
lanıldığı için yetkinin saptırılması nedeniyle ip-
tal edilmek gerekir. Bununla birlikte, başvuruya
konu olan eski düzenlemeleri yineleyen veya özü-
nü koruyan yeni yasama işlemi, sırf yargı dene-
timini durdurmak ya da düşürmek amacıyle ya-
pılmış olacağmdan; önceki işlemi yürürlükten
kaldırma hükmüne bakılmayarak, yetki saptır-
masını etkisiz kılmak için, dava ya da itiraz bir
çözüme bağlanmalıdır. Aksi halde, Anayasa
Mahkemesi'nin işleyişi ve etkililiği tümüyle ya-
sama yetkisini kullananların keyfine bırakılmış
olur.
— Bir kanunun, yerine geçen yasa ile yürür-
lükten kalkması, ona dayanan düzenleyici genel
işlemlerin kendiliğinden geçersiz ve hükümsüz ol-
ması sonucunu doğurmaz. Bunlar, yetkili organ
ve makamlarca değiştirilinceye ya da kaldırıhn-
caya kadar, genel olarak varlık ve uygulanabi-
lirliğini korur.
Anayasa Mahkemesi'nin, 424 ve 425 sayıh
KHK'lere karşı açüan iptal davasının esastan in-
celemeyi kararlaştınrken ne gibi gerekçelere da-
yandığı henüz açıklanmamış ise de; büyük bir
olasıhkla, yukanda işaret edilen ilk iki esastan
güç almış olduğu tahmin edilebilir. Şöyle ki, bu
kararnameler olağanüstü haller rejiminde çıka-
nlmasına izin verilen KHK'lerin yapabileceği dü-
zenlemeleri aşarak Olağanüstü Hal Kanunu'nu
değiştirmekle kalmamış, münhasıran kurucu gü-
cün gerçekleştirebileceği anayasada yeri olmayan
yepyeni bir yönetim biçimi yaratmış bulunduğun-
dan, yargı bağışıklığından yararlanamaz ve ana-
yasaya uygunluk denetiminin kapsamına girer.
Başka bir deyişle, iptali istenen işlemler, gerçek
olağanüstü hal kararnameleri olmayıp, TBMM-
nin dahi normal yasama prosedürü ile düzenle-
yemeyeceği kuralları içeren ve anayasayı değişti-
ren bir tür yasama işlemleridir. Böylesine ağır ve
açık biçimde sakat olan işlemlerin devlet mev-
zuatında yer almasına müsaade edilemez. Aksi
takdirde, yürütme organının anayasayı tümü ile
askıya almasına ve olağanüstü hal yonetiminin
de anayasal bir rejim olmaktan çıkanlmasına im-
kân tanınmış olur.
Sonuç
Anayasayı korumakla yükümlü olan Yüksek
Mahkeme, böylesine gerekçelerle görev ve yetki-
si içinde saydığı bir iptal davasının konusunu
oluşturan KHK'leri, Bakanlar Kurulu'nun, salt
yargı denetiminden kacırmak amacıyla, değiştir-
miş ya da yenilemiş gibi gösteren yeni bir karar-
namesiyle yürürlükten kaldırıldığı için, artık
uyuşmazlık konusu kalmadığı nedenine dayana-
rak, anayasaya uygunluk bakımından değerlen-
dirmekten kacınamaz. Çünkü, 430 sayıh KHK
ile 425 sayıh KHK'ye dokunulmadığı gibi; yü-
rürlükten kaldınlan 424 sayılı KHK'nin birçok
hükmü aynen aktarılmış ve anayasaya aykırılı-
ğından ötürü iptal edilmesi olasılığından çekini-
len düzenlemelerin de, özü korunarak, değişik
ifadelerle etkisi sürdürülmüştür. Örneğin, Ola-
ğanüstü Hal Bölgesi'nde sakıncah görülen yayın-
ların her yönden yasaklanması ve basımevleri-
nin kapatılması yetkileri olduğu gibi kalmakta,
sadece yaptırımların uygulama biçimleri hafif-
letilip yumuşatılmaktadır. Bunun gibi, olağanüs-
tü hal yetkileriyle ayncalıklannın, bölge illerine
sınırdaş illerde de kullamlması, hiçbir kısıüamaya
bağlı olmaksızın kabul edilmekte; böylece bu çok
aynk ve ağır yönetim rejiminin uygulama alaıy»
yürütmenin keyfine bu~akıtmakta ve belirsi?le$>'
mektedir.
Bu dıirum karşısında, Anayasa Mahkemesi,
yürürlükte kalan 425 sayılı KHK üzerinde ince-
lemesini, doğal olarak, sürdüreceği gibi; 424 sa-
yıh KHK'nin iptali istenen hükümlerinden, 430
sayılı KHK ile hiç ya da özü değiştirilmemiş olan-
lannın anayasaya uygunluk denetimini yapması
mümkün ve gereklidir. Çünkü burada, maalesef
iki eski başkanının, cumhurbaşkanlığı danışmanı
sıfatıyle yaptıkları bildirilen telkin veya tavsiye
üzerine (Cumhuriyet gazetesi 7 Aralık 1990, s.
1, 19), Bakanlar Kurulu'nun "Anayasaya katşı hi-
le) yolu ile yargı denetimini önlemek ve engelle-
mek için yetkisini saptırması sonucu ortaya çık-
mış bir müdahale söz konusudur. Üstelik, iptali
istenen ve yürürlükten kaldırıldığı öne sürülen
hükümlerin etki ve geçerliği de tümü ile yok ol-
muş değildir.
Gerçekten, 424 sayılı KHK'ye karşı açılan da-
vanın incelenmesi evrelerinde 'Anayasa Mahke-
mesi çevresinden iktidar kanadına bilgiler sızdı-
rılması üzerine (Cumhuriyet gazetesi, 17 ve 18
Aralık 1990 sayılan), alelacele 430 sayılı KHK'nin
çıkarıldığı kanısı güçlü olduğundan; bu işlemin
424 sayılı KHK hükümlerinin iptalini önleme ça-
bası taşıdığı kabul edihnek gerekir. Kamu huku-
kunda, yargı işlevinin yerine getirilmesini böy-
lesine güçleştirmeye, kösteklemeye veya engelle-
meye yönelik her tutum ve davranış, başka bir
neden ve kanıt gösterilmesine hacet kalmadan,
ilgili organ ve makamlann yetkilerini saptırma-
sı sayılır. Yargı mercileri, görevlerini yapmaktan
alıkoymak amacıyla yaratılan bu yasadışı enge-
li, ancak bakmakta olduklan davalan esastan çö-
zümlemek suretiyle aşabilirler.
Esasen bu sorun, Anayasa Mahkemesi karar-
lannm geriye yürümezliği (m. 153) kuralı dola-
yısıyla ortaya çıkmaktadır. Hukukçuluğu hâlâ
"hile-i şer'iye" buluculuğu sanan ve öylece sür-
dürenlere göre; Yüksek Mahkeme'nin iptal ka-
rarlan ancak ilerisi için geçerli ve etkili olabile-
ceğinden, yürürlükten kaldınlrmş hükümlerin
anayasaya uygun ya da aykın olduğunun araştı-
rılıp saptanmasma ne yer, ne de gerek vardır.
Anayasa Mahkemesi'nin uygulamalan da bu
yönde olmakla beraber, bu sorun göründüğü ve
sanıîdığı gibi basit ve kolay değildir.
Şöyle ki, bir mahkemenin bakmakta olduğu
davada "karar vermeye yer olmadığı"na hükme-
debilmesi için, uyuşmazlık konusunun hiçbir iz
bırakmadan ortadan kalkmış bulunması lazım-
dır. Şayet, yaratılan yeni durumda, aynntılara
ilişkin değişiklik ve yenilik görülse bile, uyuşmaz-
lık konusunun özü ya da sorunun esası varüğını
sürdürmekte ise, davanın yürütülüp bİT çözüme
ulaştırılması gerekir. Yoksa bu halde yargı yeri,
"karar vermeye mahal olmadığı" sonucuna var-
makla hem görevini yapmaktan çekinmiş hem de
ilgilileri aynı konuda yeniden dava açmaya zor-
lamış olur, yani uyuşmazlığın ve belki de hak-
sızlığın uzayıp gitmesine yol açmış bulunur. Do-
ğabilecek bu iki sonuç da, yargı fonksiyonuna
ters düşen durumlardır.
Ayrıca, 424 sayılı KHK'ye dayanan Içişleri Ba-
kanı ve Bölge Valisi'nin yapmış olduklan düzen-
leyici genel işlemler, 430 sayılı KHK'ye uyarla-
nıncaya değin geçerliğini ve uygulanabilirliğini
koruduğuna göre; yürürlükten kaldınlan karar-
namenin anayasaya uygunluğunun denetlenme-
si gerekli ve yararlıdır.
Bu itıbarla, Anayasa Mahkemesi, olduğu gi-
bi duran 425 sayılı KHK ve yürürlükten kaldın-
lan 424 sayıh KHK'nin, 430 sayıh KHK'de hiç
ya da özü değiştirilmeden sürdürülen hükümle-
rinin anayasaya aykın olduğu iddiası ve iptali is-
temi ile ana muhalefet partisinin açmış bulun-
duğu davayı esastan inceleyip çözümlemek du-
rumundadır.
tsıa
urkiye Yö.cümhKfc tûftBH^a. Çagdaş Yay.
64-68.
EVET/HAYIR
OKTMAKBAL
Kooperatif Kurbanları!Siz bir koopecatife üye misiniz? Sanırım pek çok okurum şu
ya da bu Kooperatife kayıtlıdır Ûzeliikle yapı kooperatıtlerine! Her
yurttaş bir yuva sahibi olmak ister Kiracılığın sonu yok. Üstelik
kiralar da günden güne ulaşılmaz bir noktaya gelrnekte... En iyisi,
kolay yoldan, oldukça iyi koşullarla iki üç odalı bir daireye sahip
olmak...
Sizi bilemem, ama ben şöyle böyle on beş yıldır böyle bir ko-
operalifin üyesiyim. M\n\ vermek istemiyorum. Bu kooperatif üye-
leri oldukça saygın kişiler, gazeteci, öğretim üyesi, aydın... Kos-
koca bir toprak alındı. Ne zaman? On beş yıl önceleri! Denecek
ki işin sonuna gelmişsiniz, yapılar yükselmeye başlamıştır. On
beş yıl geçmiş, ama artık yazlık evlerinız teslim edilmeye baş-
landı başlanacak! Ne gezer! Daha işin başındayız. Bir tek kulü-
be bile yapılmadı. Belki yirmi yıl sonra torunlarımız ya da onla-
rın çocukları girer bu evlere!
Bu konuda kiminle konuşsam dertiidir. Bizim sevgili Arad da
Akdeniz kıyısında bir yapı kooperatifine girmişti. Sekiz on yıl bek-
ledi. Boyuna para istıyorlar, veriyor, vermeye çalışıyor. Sonunda
ödediği paraları geri alarak kooperatiften ayrıldı. Bu bir tek ör-
nek, daha niceleri var.
İşte Lütfi Kaleli son romanında bu ilginç 'Vurgun'u (Tekin Ya-
yınları) anlatıyor. Bu, kooperatif vurgunudur. Bunu bilerek mi ya-
parlar, yoksa bilgisizlikten, deneyimsizlıkten mi, bilrnem. Ama
bu ülkede kooperatıfleri denetleyen bir kuruluş yoktur. Var mı?
Ben mi bilmiyorum? Varsa nerede? Ne yapıyor?
"Kooperatif şehidi Fatih Amca'nın serüvenidir 'Vurgunda an-
latılan. Sürükleyici bir serüven romanı 'Vurgun...' Belli ki Kale-
li'nin de başından böyle bir serüven geçmiş. Fatih Amca, gece-
konduda yaşayan bir ailenin babasıdır. Çoluk çocuk çalışırlar,
babanın üye yaztldığt yapı kooperatifine sürekli para öderler. Ko-
operatifin ödentisi zamanla artar. Yönetim kurulları. başkanları
değişir. Yıllar geçer. Ödenti ödemek için tüm aile gece yarıları-
na kadar uğraşırlar. Her kongrede yeni yöneticiler üyelere gü-
vence verir, ama türlü zorluklar, engeller, beceriksizlikler birbiri-
ni izler. Bu arada kooperatif yoneticileri zenginleşir, ama üyele-
rin çekmediği kalmaz. Sonunda Fatih Amca dayanamaz bu üzün-
tülere, 'şehit' olur..." Lütfi Kaleli kitabında diyor ki:
"Bugün Türkiye'de yaşanan kooperatifçilik olayı, olumlu ve
olumsuz yanlarıyla somut bir gerçektir. Günceldir ve toplumu
yakından ilgilendirmektedir. Bu roman, kooperatifçilikten vurgun
vuran üç-beş çapulcu ile onlardan vurgun yiyen on binlerce irv
sanın çilesini kahramanımız Fatih Amca'nın yaşamında sergile-
meye çalışmaktadır. Bir başka deyişle bu roman 'ev sahibi
olacağım' umuduyla varını yoğunu ortaya döken samimı insan-
lan, mağd'jr duruma düşürmeden devlet babanın yakın ilgisini,
desteğini, yardımını ve gerçekten 'devlet güvencesi' sağlama-
sını isteyen titiz bir araştırmanın ve gözlemlerin ürünü olarak ko-
operatifçiliğe genel bakışın bir tür eleştirisidir."
Fatih Amca bir tek örnektir Kooperatifçilik kurbanı daha yüz-
lerce, binlerce Fatih Amca'lar vardır.
Romandan ilginç bir bölümü okurlarıma sunmakta yarar var:
'— Borç al, faizli para bul, ne yaparsan yap, kapat borcunu.
— Kapat demesi kolay. Peki, devlet baba bizim güvencemiz
değil miydi? O da bizim kadar para ödemeyecek miydi? Ahan
biz geldik, fert başı yirmi milyonu gectik, daha da ödeyeceği-
mizden başka. Ne oldu devlet baba güvencesi? Ne ödedi bu-
güne kadar?
— Fert başına üç milyon. Onu da çekip eritmişler. Geriye to-
pu topu beş on milyon kalmış.
— Peki bitmemiş bir inşaata naal paranın tûmünü ödemiş dev-
let baba?
— Orasını bilemem. Zaten büyük bölümünü Ahmet Bey çek-
miş. Gerisini de Cemil Bey almış. Cemil Bey'in yüzde doksan
dokuz düzeyine geldik deyişi de bu kredi alışına bağlanıyor sa-
nırım.
— Devlet baba adına geienler inşaatı ölçüp biçmeden mi pa-
ra veriyorlar? Bu kadar eksikler dururken doksan dokuz düzeyi-
ne göre nasıl para öderler?
— At binenin, kılıç kuşananın Fatih Amca."
Bir belgesel yapıt 'Vurgun.' Tüm kooperatif kurbanları 1<adar
bir kooperatife girip yuva sahibi olmak niyetindeki yurttaşlar da
'Vurgun'u okumadan herhangi bir anlaşmaya imza atmamalı-
dırlar.
1990 ve Sonra»
Siyasasını, 'Yurtta barış, dünyada barış' ilkesiyle özetleyen
önderin admdan çokça söz edildiği halde savaş
çığırtkanhğının yapıldığı bir yıl oldu 1990.
BEHZAT AY
50 milyar dolar dış, 50 trilyon lira iç borç-
la, ayhk enflasyonu yüzde 10'a dayanmış
1990 yıhnı geride bırakıyonız.
Gelir dağılımının alabildiğine bozuk ol-
duğu, hukuksal ve toplumsal adaletten söz
edilemeyen, cinayetlerin kol gezdiği 199O'ı
geride bırakıyoruz.
Bu 1990 ydının 31 Ocak akşamı yiğit hu-
kuk savaşçısı Prof. Muammer Aksoy, 7
Mart sabahı değerli gazeteci Çetin Emeç,
4 Eylülü'nde araştırmacı yazar Turan Dur-
sun, 6 Ekimi'nde Doç. Dr. Bahriye Üçok öl-
dürüldüler. 1977'de Doç. Dr. Orhan Yavuz,
1978'de Doc. Dr. Bedrettin Cömert, Ord.
Prof. Dr. Bedri Karafakioglu, Dr. Necdet
Bulut, 1979daProf. Dr. Fikret Ünsal, Prof.
Dr. Ümit Yaşar Doganay, Prof. Dr. Cavîl
Orhan Tütengil nasıl öldürüldulerse, bu
dört aydın da öyle öldürüldüler, 1990 yıhn-
da. Yani 1990 da bir cinayet-vr >ılıydı. Türki-
ye bir "cinayetler çarşısı" görünümündey-
di. Aydmlannı yiyen, yok eden bir ülkenin
acıklı yılıydı. 1990... Ve bu büyük kurban-
lann, seçkin adamlann katilleri 1990'da ya-
kalanamadı. Basmakalıp demeçlerle cina-
yetler geçiştirildi. Devlet, katilleri yakala-
malıydı. İktidar, bu görevi yapamıyorsa, çe-
kilmeliydi. Çekilmedi! Oysa, siyasa bu de-
mek değildir. Eflatun'un tanımıylâ siyasa,
"Boynuzsuz ve kuyruksuz iki ayaklılan yö-
netme bilimidir;' Boynuzlu ve kuyruklu dört
ayakhlan kollayan çoban bile, güttüklerini
kurtlardan korur. Koruyamıyorsa, köyden
çekip gider. Çekip gitmezse köylü ona yol
verir...
Yönetimin çağdaşhkla, hukuksalbkla,
demokratiklikle ilgisi yoktu. tç karartıcı bir
yıl oldu 1990.
Siyasasını, "Yurtta bartş, dünyada banş"
ilkesiyle özetleyen önderin adından çokça
söz edildiği halde savaş çığırtkanhğımn ya-
pıldığı bir yıl oldu 1990. "Savaşa hayır!" di-
yen 16 yaşındaki öğrencilerin tutuklandığı
bir yıldı 1990. Cumhuriyetin en önemli il-
kesi olan laikliğin çiğnendiği bir yıldı.
1990'ın Cumhuriyet Bayramı'nda Nurcular
gösteri yaptılar. Bir partinin lideri, gösteri
yapan Nurculann mevlidine kutlama telg-
rafı gönderdi. Yine 1990'da, hem de Ata-
türk'ün ölüm gününde, Nakşibendiler şeyh-
leri için törenler düzenlediler. Bu toplantı-
ya da, işbaşındaki partinin lideri ve Başba-
kan kutlama telgrafı gönderdi. Oy&a, adın-
dan çokça söz edilen Gazi Mustafa Kemal
AUtttrk, şöyle demiştir yıllarca önce:
"Efendiler ve Ulus! İyi biliniz ki, Tiirki-
ye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritter,
mensuplar ülkesi olamaz. En dogru yol, en
gerçek tarikat. uygarlık yoludur. Uygartı-
ğın buynık ve isteğini yapmak insan olmak
için yeterlidir." (30 Ağustos 1925, Söylev ve
Demeçler 2, s: 215)
Atatürk, böyle dediği halde, Atatürk'ten
söz ederek, Ona karşıt gidişatı yoğunlaştır-
dılar. Buna koşut olarak yozlaşma ve çü-
rüme de yoğunlaştı. Siyasal özgürlük ve si-
yasal özgürlUğün temeli ve bütünleyicisi
olan ekonomik özgürlükten söz edilemez
bir ortam oluştu...
Borçlanyla, geür dağılımmdaki bozuklu-
ğuyla, hukuksuzluğuyla, adaletsizliğiyle, ci-
nayetleriyle, cinayetlere baştan savma tep-
kileriyle ve gericilik gösterileriyle 1990 yıh-
nın dökümüne benzeyen görünümünü kı-
saca betimlemeye çabştım yukanda.
1991'den ne umuyorüz? Böyle giderse,
günler böyle geçecekse, pek bir şey bekle-
miyoruz. tşbaşındakiler "tu kaka!" da, kar-
şısındakiler çok mu iyiler? Bir partinin li-
deri, daha önceki dönemlerde devrilerek
şapkasmı ahp gitti. Güvendiğimiz, belbağ-
ladığınuz, belediye secimleriyle de bunu ka-
nıtladığımız sosyal demokratlar ise sürekli
sürtüşüyor, bölünüyorlar. Hem de bu ka-
nşık günlerde... Bu şiddetli sosyal sarsıntı
yıllannda...
Aklımızı başırmza alıp, demokratıyla,
halkçısıyla, toplumcusuyla demokrasi yo-
lunda birleşmezsek, daha nice nice acı yıl-
lar göreceğiz...
ACİLVE
ÖNEMLt!
DUYURUİstanbul halkını, Zonguldak maden işçilerinin halclı,
meşru ve onurlu eylemlerini sürdürebilmeleri için
katkıda bulunmaya çağırıyoruz. istanbuPdan,
yürümekte olan emekçilere her gün kamyonlarla
kışhk giyecek ve battaniye göndermek için bir
kampanya başlatmış bulunuyoruz. Emeğe saygılı
İstanbul halkını Zonguldak işçilerini donarak ölme
tehlikesinden kurtarmak için destek vermeye,
yardımlarını SHP il ve ilçe merkezlerine ulaştırmaya
çağırıyoruz.
SHP tSTANBUL İL BAŞKANLIĞI
Kıymetli varlığımız, dost insan
(Veteriner Hekim)
CUMHURÜN'ü
yitirdik.
Cenazesi 7.1.91 öğleyin Maltepe Camii'nden Cebeci Asri
Mezarlığı'na kaldınlacaktır.
EŞİ: GÜLEN,
OĞULLARI: MÜSTAFA VE BARIŞ
ILAN
İZMİR 3. ASLİYE TİCARET
BAŞKANLIĞI NDAN
Esas No: 990/913
Davacı Mesriye Kundullu vekili tarafından açılan konkordatonun
tastiki davasında,
Davacmın teklıf ettığı konkordatonun tastiki davası 17.1.1991 gü-
nü saat 9.30'da olup, konkordatoya itiraz edenlerin tüm belgeleri
ile birlikte Izmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi Duruşma Salonu-
nda hazır bulunmalan hususu ilan olunur. 4.1.1990
İSTANBUL ÜNtVERSİTESİ BtLGİSAYAR
BtLİMLERİ UYGULAMA
VE ARAŞTIRMA MERKEZİBİLGİSAYAR
PROGRAMCILIĞI KURSLARI
En az lise mezunlan için açılan İstanbul Üniversitesi Bügısayar Bi-
limleri Uygulama ve Araşunna Merkezi'nin duzenlediği XII. dönera
kısa devre (3) ayhk Bügısayar Programlama Kursları üniversiteıniz
ögretim üyelerince verüecektir.
Kısa devre hafta sonu kurslanmız cumartesi ve pazar günleri iki
ayn grup haünde sabah 9.30-13.30 saaüsri arasında düzenlenecektir.
Üç ay siireli hafta sonu kunlanmız:
1-) Temel Basic-lleri Basic
2-) Cobol
Bu kurslarımız iki ayn grup halinde yapılacaktır.
Hafta sonu kurslarımız 26 Ocak 1991 Cumartesi günü başlaya-
cakur. Kurslanmızı başan ile tamamlayanlara sertifıka verilecektir.
Geniş bilgi için merkezimiz sekreterliğine müracaat yapılabilir.
Adrcs:
İstanbul Üniversitesi,
Bügisayar Bilımleri Uygulama ve Ara$tırma Merkezi
Ümit Doganay Cad. No: 6 Kat 1-2
Beyazıt llkokulu Karşısı
Tel: 527 58 15 - 512 94 06 - 522 42 00 / 816
OKURLARA.
OKAYGÖNENStN
90 Bilançosu
Basının bir yıllık sayısal dökümünü yaparken bu kez
öe pek iyimser bir bilançoyla karşılaşamıyorvz.
Bitmez tükenmez totarya/ar, inanılmaz armağanlar yine
basınımızın 1990 yılına damgasını vurdu. Gazetelerin
TRT televizyonunda ve basında yaptıkları reklamların
toplamı yalnız aralık 1990'da 8 milyarı buldu. 1988
yılında bu rakam 11 mityar, 1989'da 37 mityardı. 1990
yılının reklam harcaması ise bir kez daha patladı ve 72
milyara ulaştı. <
Yılın bilançosunu dökerken önce aralık 1990'da
gazetelerin gûnlük ortalama net satışları ve bir önceki
aya göre farklan ile başlayalım:
1.000 liralık gazeteler
Cumhuriyet
Türkiye
Sabah
Hürriyet
Milliyet
Fotospor
Güneş
Tercûman
800 liralık gazeteler
Günaydın
Zaman
Yeni Asır
600 liralık gazete
Bugün
500 liralık gazeteler
Meydan (20 gün)
Tan
119.539
1.230.000
975.590
607.053
516.415
145.216
65.316
50.051
190.000
63.000
39.577
361.263
667.000
130.000
+ 7.039
+ 327.954
+ 83.465
+ 81.284
— 150.740
+ 9.278
— 2.854
— 990
— 34.832
+ 1.000
+ 3.561
+ 4.483
— ia695
Aralık aymda gazetelerin TV ve basın reklamları için
yaptıkları harcamalar da 8 milyara ulaştı. Bu
harcamaların dökümü de şöyle (rakamların içinde Star
1'de yapılan reklamlara ilişkin toplamlar
bulunmamaktadır):
Meydan
Hürriyet
Sabah
Bugün
Türkiye
Milliyet
Cumhuriyet
Fotospor
Güneş
Günaydın
Yeni Asır
1.970.000.000 TL
1.688.875.000 TL
1.055.475.000 TL
855.775.000 TL
584.475.000 TL
549.124.000 TL
436.200.000 TL
280.000.000 TL
268.355.000 TL
66.800.000 TL
57.925.000 TL
1990 yılına Cumhuriyet 600 lira satış fiyatıyla
başlamıştı, 1000 lira ile bitirdi, 300 ya da 500 lira ile
yıla giren gazetelerin çoğunluğu da 1000 liraya ulaştı.
Görünen o ki bu satış fiyatian 1000 lirada kalmayacak.
Yıl boyunca yapılan reklam harcamalan 70 milyar lirayı
bulurken harcamastnın karşıiığını gerçek anlamda alan
gazete Türkiyv oldu ve büyük tiraj sıçraması sağladı.
1990 yılında gazetelerin günlük ortalama net satışlan,
1989'a göre farklan ve reklama yaptıkları harcama
şöyle oldu:
1990 yılı 1989 yılına
günlük göre fark
ortalama
net satış
1990 yılı
reklam
harcaması
Cumhuriyet
Sabah
Hürriyet
Türkiye
Milliyet
Günaydın
Bugün
Fotospor
Tan
Güneş
\toni Asır
121.212
639.501
519.717
457.174
425.995
408.156
327.155
178.529
175.027
77.503
44.390
+ 5.618
+ 178.399
+ 31.045
+ 258.668
+ 29.837
— 51.393
— 31.541
+ 28.859
— 92.003
— 72.057
— 7.592
1.4 milyar TL
12.4 milyar TL
13 milyar TL
4.6 milyar TL
8 milyar TL
10.5 milyar TL
4.4 milyar TL
5.2 milyar TL
5 mityar TL
3 milyar TL
0.7 miiyar TL
Gazete satışlannın yıllar içindeki gelişimine baktığımız
zaman da şöyle bir tablo ile karşılaşıyoruz:
Cumhuriyet Hürriyet Milliyet
1982 91.548 1982
1983 81.053 1983
1984 93.984 1984
1985 100.230 1985
1986 118.028 1986
1987 124.415 1987
1988 114.389 1988
1989 115.594 1989
1990 121.212 1990
631.075 1982
721.611 1983
699.205 1984
646.403 1985
651.920 1986
696.285 1987
628.914 1988
488.672 1989
519.717 1990
241.177
213.649
190.368
319.196
260.958
262.408
304.927
396.158
425.995
Günaydın Güneş Tercûman
7982
7983
7984
7985
7986
7987
1988
7989
7990
649.260
313.908
212.353
172.553
795.579
270.925
267.531
459.549
408.156
1982
1983
1984
1985
1986
1987
7988
7989
7990
364.973
293.058
190.726
241.597
212.251
186.536
142.884
89.560
77.503
7982
7983
7984
7985
7986
1987
1988
1989
7990
328.706
244.861
184.665
229.492
185.275
165.837
118.298
129.716
119.556
Tan Yeni Asır Sabah
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
695.267
709.249
680.796
331.518
227.219
152.315
267.080
175.027
1982
7983
7984
7985
7986
7987
7988
7989
7990
707928
88.756
81.676
80.627
75.857
74.926
56.705
45.982
44.390
1985
1986
1987
1988
1989
1990
528.065
564.345
550.815
506.677
461.102
639.501
Türkiye
1987
1988
1989
7990
186.897
190.886
198.506
457.174
İLAN
BAYBURT ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Esas No: 1980/583
Davacı Necmettin Küçüker ve arkadaşlan vekili Av. Atilla Adi-
loğlu tarafından davalılar Zuleyha Gülsen Saglam ve arakadaşlan aley-
hine mahkememize açılan kadastro tespitinin iptali tescil davasının
mahkememizde yapılan açık duruşması sırasında verilen ara karan
gereğince;
Davalılar Mahmut Hancı ve tbrahim Hancı'nın bütün aramalara
rağmen adresi tespit edilip tebligat yapılamadığından ilanen tebligat
yapılmasına karar verilmiştir.
Duruşmanın bırakıldığı 5.3.1991 günü saat 9.00'da duruşmada hazır
bulunmalan veya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri, duruşma-
da hazır bulunmadıklan veya kendilerini bir vekille temsil ettirme-
dikleri takdirde HUMK'nın 213. ve ilgili müteakip maddeleri gere-
ğince duruşmanın yokluklarında yapılıp karara bağlanacağı davcti-
ye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 13.12.1990.
Basın: 45035