25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 OCAK 1991 HABERLER CUMHURİYET/3 Güneydoğu'da savaş önlemleri' Sığınakyerine mağara, gaz maskesiyerine gazlı bez> gaz ölçümü için tavuk Türk ıısıılü sivil savunmaBölgede savaş haü yaşanırken, atılacak bir bombaya, kullanılacak bir kimyasal silaha karşı insan kendini nasıl korur? Her şidilen yerleşim biriminde degişmez soru bu. Yöreye giden insanlar da gördüklerine aynı şeyi soruyor bu günlerde. Alınan yanıt da ya 'mağara' oluyor ya da 'Allah büyüktür'. CELAL BAŞLANGIÇ MİDYAT — Gaz maskesi yerine "gazlı taz". Kimyasal savaş etkisi ölçümlemesi için "lanık". Sığınak yerine de "mağara". Savaşın yalımını bedeninde duyan insan- ların yaşadığı bölgelerde, "Halkın olnştur- dugu birtakım sivii savunma teknolojileri" bunlar. Ecevit bu saptamaJarı yapmak için ABD uçaklarmın Irak'a "tarifeti seferler" düzenlediği Incirlik'te yurttaşlara "Gaz nmt^piT var mı" diye soruyor. Herkes, elini cebine atıyor, gaz maskelerini çıkaracakrruş gibi. EHerinde birer gazlı bez: "Onun yeri- ne bunu tavsiye etliler." Gezdiği sınır bölgelerinde yurttaşlar Ece- vit'e, evlerinin dışında zehirleyici gaz etkisi olup olmadığını kapılanna bağladıkları ta- vukla anladıklannı anlatıyor. "Muzip bir komşu tavuğu oldurmemişse, kimyasal sa- vaş tehlikesi gercekten >ok" demektir. Eğer kapıdakı tavuk öluyse ya biri saka yaptı ya da "Saddam'ın gazı" sizi bekliyordur. "Sa- vaş kapıya gelince" kumesindeki hayvanın yumurtlamak dışında başka bir işe daha ya- radığını ahlayarak bir "sivil savunma yönlemi" geliştiriyor yöre halkı: "Tavuk yordamıyla kimyasal gaz olçumü." Ecevit, Şanlıurfa'da yurttaşlara "SMJIM- ğınız var mı" diye soruyor. Aldığı yanıt: "Bir okuiun bodnım katı, bir de magara- lar..." Ecevit, incelemeleri sırasında "sivü savun- ma"ya ilişkin izlenimlerini bir saptamaya dönüştürüyor: Mağara devri teknolojisiyle kimyasal ya- da nukleer savaşa hazırlanıyoruz. Yöredeki "askeri hareketHiik" bir "savaş hali"nin yaşadığının insarun ıiığınde, kemi- ğinde duyumsamasına yeterli. Gece Bat- man'da jipleri, Reoları, cemseleri, tankla- nyla trenden yeni inmiş askeri konvoylar karşılıyor insaru. Yolculuklan sınıra doğru. Midyat'a Idil'e inerken yolun sağında solun- da "konvoydan kopmuş" onlarca askeri araç çıkıyor yolunuza. Bir gece Batman'da kalacak olsanız kentin yerlileri, artık alış- tıklan sesieri, yörenin bir özeUıği oiarak an- latıyorlar yeni gelenlere: — Gece yanstndan sonra uçak gürultiı- leri duyarsın. Pek aldınna. Gunlerdir süru- yor. Yeni bir şey degil. Eğer aldınp da uyu- yamazsan, bizim gibi uykusuz kalırsıo. Gunlerdir uyknyu unuttuk biz. Boylesine bir "savaş bali" yaşanırken atı- lacak bir bombaya, kullanılacak bir kima- yasl silaha karşı insan kendini nasıl korur? Her gidilen yerleşim biriminde degişmez so- ru bu. Yöreye giden insanlar da her gördük- lerine aynı şeyi soruyor bu günlerde. Alınan yanıt da ya 'mağara' oluyor ya da "Allah büyüktür." "Sıgınagımz var mı" sorusuna Silvan Be- lediye Başkanı Fadıl Erdede, "Bize sığınak oiarak Hasuni mağaralan gosterildi" kar- şılığını veriyor. "Tarihi Silvan'ı Tanıyalım" broşürunde Hasuni yoresi, "Ortaçag dö- nemlerinde insanlar tarafında yapüan yüz- ierce mağara, haien dimdik ayakta dunı- yor.Mağaralann yanında bir de kilise bu- İunmaktadır. Sirvan Beledivesi 1991 yılı için- de üç >uze yakın magarayı turizme açmış bulunuyor" sozleriyle anlatılmış. Ancak kü- çük bir de not var mağaraiarla ilgili: "Ha- suni mağanüan Silvan-Malabadi karayolu- nun yedinci kilometresiııde bulunmaktadır. Karatolundan yaklaşık oiarak bir kilomet- re içeridedir. Karayolundan gönılmektedir." Midyat Beledıye Başkanı İsa Evirgen'in de "Sığınagınız var mı" sorusuna yanıtı "magaralar." SHP llçe Başkanı Muzaffer Ankan ise "Bunlar ne kadar sıgınakür? G«- rekli koşullan taşıyor mu? Bunlan kimse, güniın kosullanna, kullanılacak silahlara gore sıgıoak olarak duzenleraiş mi" diyor. "Mağara de*ri teknolojisT'ne göre belki de Türkiye'nin en çok sığınağına sahip yer- leşim biritni Hasankeyf. llçe halkı 'keyifle' söyluyor "Burada berkesin bir mıigârası var" diye. Hasankeyf Belediye Başkanvekili Ali Çardakçı, 196O'lı yılların sonuna doğ- ru terk ettikjeri mağaralara savaş gecesi dö- nüp, bırkaç gun kaldıklanm anlatıyor. Başkanvekili Çardakçı ve Belediye Yazı tşleri Müdürü Abdullab Tarhan, Hasankeyf mağaralaruıı gezerken yaz aylarında her gun beş otobus, kışın da iki otobüs turistin geldiğini, savaşın başlamasıyla birlikte ilçeye kımsenin uğramadığını anlatıyorlar. Hasan- keyfin çocuklan bugunlerde gelme olasılı- ğı heraen hemen yok denecek kadar azal- mış, turistleri yine de bekliyorlar mağara- ların önünde. Çat pat tngih'zce öğrenmiş- ler. Kendi çaplannda rehberlik yapıyorlar- mış geien turistlere. Hatta bir arkadaşian- nı Alman bir aile okutmak için kendi ülke- sine göturmüş. Bazılanna, döndükleri ulkelerinden kırtasiye malzemeleri gönde- riyormuş taruştıklan turistler. Ama savaş rüzgârlan daha sıcak esmeye başladıkça Hasankeyfli çocuklann da kendilerini yurt- dışına gotürecek bir turist yabancı, bir ül- keden gelecek kırtasiye malzemeleri ya da rehberlikleri karşılığında alacaklan birkaç kuruşun umudu giderek azaüyor. Cizre Belediye Başkanı Haşim Haşimi dün bir mektup aldı; "Sayın Belediye Başkanım" diye başiayan: "Ben bu mektubumu size Antaiya'dan yazıyorum. Ben 1938 senesinde Cizre'de as- kerliğimi yapıırn. Askerliğim esnasında bir gun askerivenin fırınına bir tavuk girdi. Elimden ne geldijse vapiım. ancak tavuğu dısanya çıkaramadım. Ben de sinirienip ta- vugu kestim. simdi vetmiş beş yaşındayım ve bu ta\ugun parasını odemek istiyonım. Eğer aşagıda vereceğim adrese adııuzı ve ad- resinizi belirtirseniz tavugun parasını size gönderecegim. Eğer siz de bu parayı ihti- yacı olan birine verirseniz size minnettar olurum." Sığınak yerine "mağara" gaz maskesi ye- rine "gazlı bez" neyse de, galiba insan "kim- yasal savaş etkisi olcümlenmesi" için kul- landığı "uvuklann" bıle hesabını guç ve- recek kendisine; aradan yıllar geçse de. Diyarbakır SağlıkDanışma Merkezi'nde, 'kimyasal silah* tehdidine karşı savunma önlemleri 'Havluyu ıslat,yüzünekapat,korkmaf SAGLIK MERKEZİNDE GÖREVLİLERLE KONÜŞMA — Bir saldın olursa nereye sığınacağız? — Merak etmeyin, bir şey olmaz. Saldırı olursa size sığınağın yeri bildirilir. — Kimyasal saldınya karşı hangi ilaçlan bulundurahm? — Gerekmez, gerekmez. — Gazetede okuduk, Atropin gerekiyormuş. — Gerek yok. O zaten sinir gazı için. O da buralara atılmaz zaten. Askeri hedeflere yönelik kullanılıyor. — Bir de hardal gazı yok mu? Onun için hangi ilacı kullanmak gerekiyor? — Suya 40-50 damla klor eriyiği damlatıp havluyu ıslatarak yüzünüzü kapatırsanız işe yarar.Ya da ıslakhavluya odun İcömürünüezip koyun. GÜNSELİ ÖNAL HAKAN AYGÜN DtYARBAKIR — Patriot fü- zeleri ve 'gizleme ağları'yla ör- lülmuş uçaksavarlann bulundu- ğu Diyarbakır Askeri Havaala- nı'ndan çıkıp kent merkezine ulaşıldığında 'savaşın soluğu' hissedilir olmaktan çıkıyor. Ola- sı bir saldınnın Diyarbakırlının umrunda olmadığını söylemek zor. Ancak devlet gibi vatandaş da 'isi kadere bırakmış' durum- da. Hıikümet yetkilileri, alınma- yan önlemlerin alındığım açık- lıyor. Aylardır dağıtıldığı söyle- nen sivil savunma broşurleri Içişleri Bakanı Abdıilkadir Ak- su'nun bölgeye yaptığı nyzıtl sırasında depolardan çıkıp va- tandaşia 'tanışıyor.' Aksu, "Bolgede bedava gaz maskesi dagıtacağız" diyor, Di- yarbakır ll Sıvil Savunma Mü- dur Yardımcısı Necmetün Çe- lik'in verdiği bılgiye göre ise de- polarında sadece 15 bin maske bulunuyor. Onlar da kilit per- sonel için. Bu durumda 'paniğe kapılan iki vatandaş' rolune giriyoruz. Zaten mevcut durum da paniğe kapılmayı gerektiriyor. Olası bir saldırıda kaçacağımız sığınağın yerini öğrenmek ve gaz maske- si edinebilmek amacıyla ilk du- rağımız hafta başmda 'vatan- daşian ferahlatmak' için hizme- te sokulan 'sağlık danışma merkezi' oluyor. Merkez, il sağ- lık müdürlüğu binası içinde. Kapısına 'danışma merkezi' yazılı kâğıt tutuşturulmuş oda- nın önundeki ku>Tuk, sandığı- mızın tersine 'rapor kuyruğu' çıkıyor. Görevlileri hayretler içinde bırakarak'sivil savunıra konu- sunda bilgilenmek' isıedıgimizi söylediğimizde, bitişikteki bir başka odaya aiıruyoruz. Karşı- mızdaki halk saglığı uzmanı, bi- zi 'Jeselli'ye sivil savunma bro- şürleri ile başlıyor. 'Koriunayın, bir şey olmaz' diye de psikolo- jik telkinde bulunuyor. Ama biz bir turlu rahatlayamıyoruz. So- rulannuz art arda geliyor: —Bir saidın olsa nereye sığı- nacağız? —Merak etmeyin, bir şey ol- maz. Saldın olursa size sığına- ğın yeri bildirilir. —Kimyasal saldınya karşı hangi ilaçlan bulunduralım? —Gerekmez, gerekmez. Naylon ve mavı sıkmtısıFARLK BtLDİRİCİ TURAN YILMAZ YÜKSEKOVA — Irak istika- metine giden savaş uçaklarmın gökyuzûnde bıraktıklan beyaz duman izlen, güneş baiarken kı- zıla dönuyordu. Gokyüzunun kızıl izlerle diIımJenmiş hali, las- tik izleriyle aşınmış bir karayo- lunu andırıyordu. Ancak uçsuz bucaksız kar denizinin oluştur- dugu bu tablo, insanda beklen- diği gibi romantik duygular çağ- nştırmıyordu. Çunkü uçaklann duman izle- ri insanlara bombalan, ölumu, yani savaşı ammsatıyordu. Yüksekova-Şemdinli yolunda ilerlerken yol birdenbıre geniş- liyor, bir de bakıyorsunuz, be- tonla kaplanmış yaklaşık beş ki- lometre uzunluğunda bir pist ile karşılaşıyorsunuz. Yaz aylannda kıiçuk uçaklar için kullanılan ve "yol tipi" olarak adlandırılan havaalanının karlannın temiz- lenmesi de Yuksekovalılann dikkatini çekmiş. öyle ya ıniş- kalkışa hazır hale getirilen ha- vaalanına uçaklann gelmesi, sa- vaşın daha da yakınlaşması ola- rak algılanacak. Kentteki tedirginlik, Kayma- kam Bozacıoğlu'nun bir sûre önce düzenlediği sivil savunma toplantısı ve ardından mavi kâ- ğıt ve naylonun karaborsaya düşmesi ile kendini göstermiş. Kaymakamın bu toplantıda araçların farlarınm mavi kâğıt- la kaplanması ve pencerelerin kimyasal silaha karşı naylonlan- ması yönundeki sözleri büyük bir hızla vurgulanmış. Aralann- da Optalıdon'un da bulunduğu birçok ilaç kentte hâlâ kara- borsada... lran ile sınır tıcareti yapılan gtimruk kapısı Esendere^ye çok yakın olan Yüksekova'ya girin- ce, ilk olarak araçların çoğunun yabancı markalar olmasr ve özelLkle İstanbul ve Ankara pla- kalarını taşıması dikkati çeki- yor. Korfez krızi sonrasında nere- deyse üç katına çıkan sınır tica- reti, bugunlerde duraklamış. Bu- nun da nedeni Turkiye'nin Irak'a hava saldırılarında bulu- nan muttefik kuvvetlere geniş ölçude lojistik destek sağlama- sı. îranlı tacirler, bu tepkilerinı alışverışler sırasında şöyle dile getiriyorlar: "Siz tsrail'den yana tavır al- dınız. Hıristiyanlarla birlikte Miislıimanlan oldurtüyorsıınuz. Bu savaşta sizin yeriniz Hıristi- yanUnn tarafı olmamalı." Yuksekovalı tacirlerin bir ya- kınrnası da, oluşturulan "Gü- venlik Koordinasyon Kurulu"- nun sınır boigesinde yaptığı iş- lemler. Tuccar, bu bölgede bir- çok araca haksız yere el konul- duğtmu, uzun bürokratik işlem- lerle karşıiaştıklannı anlatıyor. 'Mağara devri teknolojisi'ne göre belki de Turkiye'nin en çok sagınagına sahip yerleşim birimi Hasankeyf. Neredeyse adam başına bir mağara düşüyor. (Fotoğraf: Zafer Aknar) Coniler Mersin'e,sortiler tersine ALİ DOCAN Gaz maskelerini çantalarıyla kemerlerine takan ABD'li pilotlar, iki günlük hafta sonu tatillerinde soluğu Mersin'de alıyorlar. Iraklı uçaksavarlann ateş korkusu olmaksızm "eğitim uçuşlarını" sürdürüp stres atıyorlar. temiz, kadınlan daha guzel." Konuyu değiştirip Incirlik'te- ki "eğitim" uçuşlarına getirme- ye çalışüğımızda resmi bir ifade takınarak "Bu konuda konuşamayız" diyorlar. Sözu dönüp dolaştırıp lrak uçaksa- varlarının ateşiyle karşılaşma lncirlik'ın hemen yanı başın- tehlikesi olmadan Mersin gene- daki Adana yerine dinlenmek için Mersin'i seçmelerinin nede- nini ise yuzlerindeki gülumse- meyı bıraz daha yayarak açıklı- yorlar: "Bu kentin genelevleri daha ADANA/MERSİN — Otel- den girerken hareketliiik hemen goze çarpıyor. Son moda giysi- leri içinde sivri topuklularla sa- lınan Mersin hanımları arasın da saç tıraşları, hâki pantolon- ları ve kemerlerindeki gaz mas- kesi çamalarından "tncirlih pilotu" olduğu anlaşılan Ame- rikalılar, kendilerine ozgu yüru- yuşleriyle bara yöneliyorlar. Bann yüksek sandalyelerine tüneyerek soğuk biralarını yu- dumlayan iki Amerikalı pilota, yöre halkının deyimiyle "iki Co- ni"ye, "Mersin'de ne aradıklanm" sorduğumuzda gu- lümseyerek yanıtfıyorlar: "Haftada iki gun iznimiz var. Dinlenmeye geldik." levinin uzerinde yaptıkları "eği- tim uçuşlanna" getiriyorlar. "Burada 5 giiniin stresini atıyoruz" derken yuzlerinden bu tür bir "efidmi" tercih ettikleri anlaşılıyor. Coni'lerin en büyük dertleri ise birlikte oldukları kadınlarla yaşadıklan dil sorunu... Öze! olarak geliştirilen işaret diliyle kadınları genelevden çıkartıp otele getirmeye iknaya çalıştık- larını soylüyorlar. Daha çok do- lar işaretlerirün kullanıldığı bu dille "ikna olan" hayat kadınla- rından birine gore "iş hacmi es- kiye gore aynı, sadece müşteri- lerin milli.veti değismis." Coni'lerin ortak bir ozelliği kısa boylu ve hafif tıknaz oluş- ları. Deniz piyadelennin "Ram- bo vücuflarından" söz edip pi- lctların neden ufak tefek olduk- larını sorduğumuzda alınıyorlar: "Uzun boylulardan i>i pilot olmaz." Sohbet koyulaştıkça kendile- rini Adana'dan Mersin'e getiren diğer nedenleri de sa>iyorlar. In- cirlilyin yanıbaşmdaki Adana 1 da Coni'lere pek hoş gözle ba- kılmadığı anlaşılıyor. Adanalılar Conileri "başlanna dıişecek bir fü/enin müsebbibi" olarak go- rüyorlar. Izinlerini neden lncirlik'te ge- çirmediklerini ise daha açık ifa- de ediyorlar: "İncirlik'ıe hemen hemen kimse kalmadı. Butun dukkân- lar, tokantalar kapalı. Kasaba- da hajat yok." Coniler biralarının son yu- dumlarını bitirip "gece eğitirai için ilk sortilerini yapmak lizere" bardan uzaklaşıriarken, Incirlik Belediye Başkanı Cuma- li Kar'm SHP hden Erdal lnö- nü'ye söylediklerini anım- sıyoruz: "Varhklı olanlar köru köröne olmemek için İncirlik'i terk et- tiler. Sadece yoksullar kaldı. Yuklıi kalkan uçaklann uzeri- mize bomba duşurmeierinden, Irak'ın fuze atmasından korku- yoruz. Geceleri uçak sesierinden u>u\ami)oruz. Evlerimizin du- varlan çatladı. Amerikalılar loj- manlarını boşaltıp, ustieki sığı- naklara verleşliler. Oniarı gıin- duz ellerinde gaz maskeleriyle sokaklarda dolaştrken gordük- çe balkın endişesi artıyor. Bizim için ise hiçbir onlem alınmadı. Devlete sesleniyoruz: Ya İncir- lik'i boşaitsıniar ya da maskeier- le, ignelerle. sığınaklaıis bizi ko- rusunlar." —Gazetede okuduk, 'Atropin' kullanılması gereki- yormuş. —Gerek yok. O zaten sinir gazı için. O da buralara atılmaz zaten. Askeri hedeflere yönelik kullanılıyor. —Bir de hardal gazı yok mu? Onun için hangi ilacı almak ge- rekiyor? —Suya 40-50 damla klor eri- yiği damlatıp bir havluyu ısla- tarak yuzunüzü kapatırsanız işe yarar. Ya da ısiak havluya odun kömürunu ezıp koyun. —Gaz maskesi daha garanti değil mi? Nereden alabiliru? —Valla bizde de yok. Siz si- vil savunmayı sıkıştırın. —Şundi bizi bu broşurlerİBİz mi koruyacak? İşimiz Allah'a kalmış gibi. —Eh, biraz öyle. Daha iyi >nlemler alınabilirdi. tkincı durağımız 'il sivil sa- vunma muduriugu' oluyor. Kal- dırımlar deiınerek yeni rnonte edilmiş 'il sivil savunma mbduriügu' yazılı mavi levhaJa- n ızleyerek girdiğimiz binada muracaattaki iki polis tarafın- dan karşılanıyoruz. Yanıtırmz çok net: —Gaz maskesi. Pohsler gulüyorlar: —Biz bularruyoruz ki siz bu- lasınız. 'Gaz maskesi'nden vazgeçip 'sığınak' soruyoruz. Poh'slerle mucadelemizi izleyen santral görevlisi bayan araya giriyor: "En iyisi evinizin banyosınu sığınak >apın. Bakın aniatayım, camları iyice bantla. Kapnın al- tını da iyice kapat. Hava girme- sin iceri. Bir şe> olursa 'ileğenin' içine su>u doldur. tçine de ni- po koy." —Ne hiposu? Çamaşır suyu mu? —He, he. ACE var ya, ondan koy suya. İki battaniyeyi batır. • Birini kendini, birini de kapının ustune koy, bir şey olmaz. Santralcı bayanın 'görevi ol- madıgı halde iyi niyetle bize ver- diği tavsiyeleri'ne saygı gösterir- ken, Ofis Mahallesi'ndeoturdu- ğumuzu, orada sığınak olup ol- madığını soruyoruz. Polislerin tavsiyesı uzerine iki kat çıkıp bu sorunun yanıtını II Sivil Savun- ma Mudür Yardımcısı Necmet- tin Çelik'ten almaya çalışıyoruz. Araa olanaksız. Çelik, sığı- naklann listesini belediyeye gönderdiklerini, ertesi gun gel- memiz durumunda bize bilgi ve- rebileceğini söyluyor. Peki ya gaz maskesi? Çelik, bizi sakin- leştirmeye çalışıyor: —Korkmayın, bir şey olmaz. Bomba atacakları zaman habe- rimiz olur. Sabahlara kadar ca- lışıyoruz. Radarla süreklı izliyo- ruz. Telsizler dinleniyor. Bak Adana için nasıl alarm vermiş- tik? —İyi, ama yaıdış alarm ver- miştiniz. —Olsun, füze oradan kalkar kalkmaz haberimiz olmuştu. Gene haberimiz olur. Zaten ata- cak olsalar, Adana'ya atarlar. Siz gaz maskesi de alinaym. Ge- rekirse biz dağıtırız. Sivü savunma mudürlüğunün hemen karşısında ise olası bir .saldırıda 'sığınak olarak' kulla- nılacak Sauna-21 bulunuyor. Sauna, bir apartmanın ah katın- da ve faaliyetini surdürüyor. 'Sığınak' olduğunun tek göster- gesi ise apartmanın girişindeki 'Sauna-21' yazısının üzerine asılmış 'Sıgınak-10' yazılı levha. Saunaya girdiğimizde bizi 14 yaşındaki lise birden terk Meh- met Kaplan karşılıyor. Kaplan, bizi gerektiğinde sığınak olacak bodrum kata indiriyor. 'Sığı- nak'ta ter atanlar dışında hiçbir faaliyet göze çarpmıyor. Gerekli gıda maddesi stoğu henüz yapıl- mamış. İnşallah yakında ola- cak. Anı bir saldın durumunda ise saunaya sığınacak vatandaş- lar, bolca bulunan havlu ve nay- lon terlikle avunmak zorunda.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle