28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 17 OCAK 1991 I- Anayasa Y argısı ve Toplum \ Gerçekten çağdaş devletlerin hemen hepsinde, yasama organını frenleyen anayasa yargısı benimsenmiştir. 1803'ten beri ABD Yüksek Mahkemesi'nin yolunu izJeyenlerin yanı sıra Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana bu işi uzman anayasa mahkemelerine verenlerin sayısı hızla artmıştır. Türkiye yaklaşık otuz yıldır bu mutlu ülkelerden biridir. Doç. Dr. SAMİ SELÇUK Yargı üzerine tartışmalı bir aydı geçen yılın ka- sım ayı. Kamuoyunda "Turban Yasası" diye bi- linen yasarun iptali, yasama orgarunın yeni bir yasal metinle konuyu düzenlemesi çeşitli açılar- dan değerlendirildi. Bir görüş, Anayasa Mahkemesı'nin varhğını halk iradesine, demokrasiye aykın buluyor; bir başkası, mahkemenin karannı haksız buluyor ve onu savunan yargıcı da önceden oyunu belli et- mekle suçluyordu. Üçüncü bir görüş ise mahke- meyi haklı, yasama organını haksız göruyordu. Biz, sorunu serinkanlı irdeleyebilmek içın tar- tışmalann geride kalmasını bekledik. Ancak sağ- hkh sonuçlara ulaşabilmek için kuşkusuz orta- mın elverişliüği yetmez. Yaklaşım ve yöntem de önemlidir. Yaklaşım çok bakışlı olmahdır. Biz bunu, ana- yasa yargısına toplum, hukuk ve yasama açısın- dan bakarak yerine getireceğiz. Yönteme gelince: Bizce burada, "hangisi doğ- nı"sorusu yerine "yanjlgı nerede" sorusunun yanıtı aranmahdır. Bu yaklaşım ve yönteme göre ilk soruyu so- ralım: Anayasa Mahkemesi, halk iradesinin ger- çek temsilcisi sayılan yasama orgamnın çıkardığı bir yasa kurahnı iptal edebilir mi? Bu, demok- rasiyle nasıl bağdaşabilir? Yalmz sokaktaki insanın değil, yüksek ko- numda bulunan kimilerinin de bu soruya yanıtı çoğu kez şu olmuştur: Bir yargı orgamnın yasa iptal etmesi, demokrasi ve halk iradesine aykı- ndır. Toplumu yargıçlar değil, yasama ve yürüt- me organları yönetmeli, son sözü onlar sbyle- melidir. Insanlann çoğu koiaycı çözumlere eğilimlidir. Ancak bunlar sağlıklı ve sürekli olamazlar. Yü- zeysel ve aldatıcıdırlar. Bu yanıtlar da öyle. Yanügı nerede? Yanılgı, "hukuk devleti" kavrarrunı algılaya- mamaktan kaynaklanmaktadır. Hukuk devleti bir ülkudür. tnsanı ezen ikti- darla, haklanna uyulmasım isteyen insanın ça- tışmasından, diyalektiğinden doğmuştuı. Açıklayalım: Her yeıleşik toplumda, devlet vazgeçilmez bir kurumdur. Düzen onunla yürü- yecektir. Ne var ki devlet, hemen her zaman tüm güçleri elinde tutmaktan yana olmuş; bu ise bi- reyi ezmiştir. Oysa uygar bir toplumda "her şe- yin ölçüsü insandır: homo mensura". Insansız devlet düşünülemez. Kuşkusuz devletsiz insan da düşunülemez. Ancak bir farkla: Devlet insan için vardır, insan devlet için değil. Çünkü devlet, in- sanı mutlu kılmak amacıyla yaratılmış, zorunlu ve fakat yapay bir kurumdur. însan ise doğal, canlı bir yaratıktır. Ezilerek, hakları yok edile- rek, değerleri oldıirülerek mutlu kıhnamaz. In- sanı ezen bir devlet, asıl amacını unutmuş, dev- let olmaktan çıkmış, zorbaya dönüşmüştür. in- san hakları günumüzün evrensel/ortak dinidir. Haklar ve özgürlukler asıldır, sınırlanmaları ise ayrıktır. Devletin haklara ve değerlere uyması- nı sağlamak için, nesnel (objektif) ölçülere ge- rek vardır. Bu olçüleri bize veren kurumun adı hukuktur. Demek ki devlet, hukuka bağlı oldu- ğu surece bu ölçülere uymuş, insan daha çok in- sanlaşmış, haklara ve değerlere saygı gösterilmiş olur. Öyleyse amaç, "daha az devlet, daha çok hukuk" olmalıdır. Şimdi şu sorunun yanıtı verilmelidir. Bu gü- zel tabloyu nasıl gerçekleştireceğiz? Kısaca, hu- kuka bağlı, hukukun üstünlüğune saygılı devle- ti uygulama alanına aktarmanın yolu nedir? Şimdi şu sorunun yanıtı verilmelidir. Bu gü- zel tabloyu nasıl gerçekleştireceğiz? Kısaca, hu- kuka bağlı, hukukun üstünlüğune saygılı dev- leti uygulama alanına aktarmamn yolu nedir? Anayasanın üstünlüğüyle Uğranılan nice düş kınkhklan, binlerce yıl- hk tarihsel ve bilimsel acı deneyimler, insanhğı bu soruna çözümler bulmaya zorlamıştır. Ulus ve meclisler önünde ant içerek söz vermeler, ve- to, erkler aynlığı, halkoylaması, iki meclis, se- çimler, anayasanın ustünluğu bu arayışlara ve- rüen başlıca yanıtlardır. Ancak bugüne değin hiç birisi yeterli olamamıştır. Özellikle geri kalmış toplumlarda rejim sık sık tıkanmıştır. "Anayasanın üstünlüğü"dur bizim uzerinde duracağımız konu. Anayasayı öbür yasalann üstunde kılan ne- denler bellidir. Toplum, kendi adına oluşturduğu kurucu bir iktidarla toplumsal uzlaşmayı (con- sensus) gerçekleştirdiğinde ortaya çıkan tevnel metnin adı anayasadır. Anayasa, bu yüzden dev- let düzeninin işlemesinde, hukuk kurallan hiye- rarşisinin doruğunda yer ahr. Devlet bu kural- lar çerçevesinde etkinliğini sürdürme yükümlu- lüğünü topluma, toplumun bireylerine karşı on- ceden benimsemiştir. Böylece bireylerin elinde nesnel ölçüler getiren bir hukuk metni bulun- makta, devlet kendini bu metinle bağlamaktadır. Devlet denilen karmaşık yapıda ise çeşitli erk- ler vardır. Yasama erki bunların başmda gelir. Çunku çağdaş devlet, her şeyden önce etkinliği- ni, herkesi, kendini bile bağlayan yasalar çıka- rarak surdürur. Bunun adına "yasallık (legali- te) ilkesi" diyoruz. Boylece bu ilkeyle hukuka bağlı devleti yaratma yolunda ilk ve önemli bir adım atılmış oluyor. Ancak bu yetmez. Çünkü amaç, yasaya bağlı devleti değil, hukuka bağlı devleti gerçekleştirmektir. Çünku yasalar her za- man hukuka ve anayasaya uygun olmazlar. Ya- sanın anayasaya uygun dlması, bir tür "üst ya- sallık (super-legalite)" ilkesidir (Duverger). Zi- ra anayasa, yasama orgamnın bile her aklına es- tiğinde değiştiremeyeceği bir metindir. O halde yasa anayasaya aykırıysa geçerli değildir. Zıra yasama etkinliği (yasa yapma) ve dolayısıyla ya- sa, geçerliliğini bizzat anayasadan alır. O yüz- den, anayasaya aykın bir yasa, bizzat kendini yaratan ana kaynağa (varhğa ve değere) karşı çıkmış bir metindir (Kelsen). O halde boyle bir metin ya kaldırılmah ya da iptal edilmelidir. Birincisi, yani metnin kaldırılması, anayasa- ya aykınhğı anlar anlamaz yasama organınca ya- pılabilen bir işlemdir. Ancak bu beklenti uygu- lamada yapısal ve ruhsal nedenlerle istenen so- nuçları vermemiştir. Yapısal neden şudur: Ya- sama etkinliğinin odağında poÜtika olgusu var- dır. Politika ise özü gereği öznel, dış etkilere açık, toplumsal titreşimlere ve hatta dengesizlik- lere duyarlıdır. Duygusaldır. Yasama erkirün en güçsüz yanı da budur. Sık sık öfkelenir. Öfke- sini çoğu zaman urküntu (panik) ve tepki yasa- lartyla hakları \e ozgürlukleri çiğneyerek sergi- ler; tıpkı öfkelenen bir baba, hatta soğukkanlı- hğını yitiren biri gibi yanlı davranışlarda bulu- nur. Geçmişten örnek verelim: Kırşehir'i ilçe ya- pan yasa gibi. Ruhsal nedeni ise şudur: Kendi yamlgısım benimsemek insan ve toplum yaşa- mında kural değil, ayrık bir olgudur. Kolay de- ğildir. Üstelik çok kişiden oluşan yasama orga- mnın yamlgısım itiraf etmesini ve duzeltmesini istemek duşsel bir beklentidir. Öyleyse, yapısı gereği, zaman zaman öfkele- nen, toplumun tepkilerinden etkilenen bir yasa- ma organının bu yanılgılarım; toplumdan en az etkilenen bir başka gücün saptaması ve söylemesi kaçınılmaz bir zorunluluktur. Işte bu güç, erk; yargı orgamdır. Demek, yansız, bağımsız ve soğukkanlı bir yargı organı, yasama organını olası yanılgılar- dan uzak tutacak, onun gereksiz tepkilerini fren- leyecek, kısaca hukukun nesnel ölçuleri içinde onu hukuksallaştıracak biricik güçtür. tşte, ana- yasa yargısının varlık nedeni, tarihsel ve toplum- bilimsel deneyimlere dayanan hukuksal gerek- çesi budur. Anayasa yargısı, anayasaya aykın bir yasal metni iptal etmekle, yasama organına ne ayak bağı olmakta ne de onun yerine geçmektedir. Salt hukuk açısından, hukukun ne olduğunu söyleyerek, onu hukukun içine çekerek hukuk devletinin oluşmasına katkıda bulunmakta, "her şeyin ölçüsu insandır" kurahna ters düşen ay- kınhkları düzeltmektedır. Gerçi, yasama organımn çıkardığı bir yasa ku- ralının yargı organınca iptali, ilk bakışta yargı- nın yasamaya ağır bir el atması gibi görunmek- tedir. Ancak gerçek bu değildir. Şudur: ıptalle, hukuka, dolayısıyla halk iradesine aykın davra- nan yasama, halk iradesi doğrultusunda halk adına karar veren bir odak olmaktadır. Yeter ki yargıçlar ve yargı salt hukuk alanı içinde kalsın- lar. O yuzden boyle bir el atmanın hukuka bağ- lı devletin gerçekleşmesınde en sağlıklı yöntem ve "yargıçlar hukümeti" suçlamasının yersiz ol- duğu kanıtlanmıştır (Duverger, Larche). Sonuç Geleceğin kurallannı koyan anayasalara, öbür yasaların anayasaya aykın olamayacağını yaz- manın yetmediğini gören kurucu iktidarlar, bu olasılığı onleyici mekanizmalar getirmişlerdir. Çağımızda durum budur. Gerçekten çağdaş dev- letlerin hemen hepsinde, yasama organını fren- leyen anayasa yargısı benimsenmiştir. 1803'ten beri ABD Yüksek Mahkemesi'nin yolunu izle- yenlerin yanı sıra Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana bu işi uzman anayasa mahkemelerine ve- renlerin sayısı hızla artmıştır. Turkiye yaklaşık otuz yıldır bu mutlu ulkelerden biridir. Anayasa yargısının değerini bilelim. Boyle bir yargının hangi mahkemeye verileceği bir sistem sorunudur. Ancak varlığı kaçınılmaz bir zorun- luluktur. Gelecek yazımızda turban karannı değerlen- direrek, anayasa yargısını hukuk açısından sor- gulayacağız. EVET/HAyiR OKlAyAKBAL Gidenler Geri Döner mi? Moharebecte ne ölüm korkusu gelir - İnsanın aklına • Ne evi barkı düşünürsün - Gezin üst kenan ortasından • Arpacığın tepes/nden - Beğendiğin yerini seçersin hedefin - Tetiği elin tftmmeden çekersin. Artık karştndaki sana benzemez - O da küçük bir dükkân işletir memleketinde - O da kanstnı sever - Onun da senin gibi - Kûçûk bir çocuğu var - Aklına bile getmaz - Artık senin ya- şaman için • Onun ölıpesi lazımdır." Necati Cumalı'nın, İkinci Dünya Savaşı'nın son yılında çı- kan 'Harbe Gkjenin Şarkıları'nı okuyorum. Hiç bir dizesi es- kimemiş. Cumalı şiirinin özelliğidir bu: Eskimemek... Hep ta- zedir, yenidır, bugün yazılmış gibidir. Cumalı'nın etkinliği bu- radan gelir. İlk kitabı 'Kızılçullu Yolu'ndan herhangi bir şiiri okuyun. Aradan geçen kırktan çok yıla karşın yepyenidir. Bir savaşın ya içindeyiz şu an ya da çok çok yakınındayız. Binlerce yazı, şiir, öykü, roman yazıldt savaşa karşı.. Bar- busse'ün 'Ateş'i, Duhamel'in'Uygarlık'ı, Remarque'ın 'Batı Cephesinde Bir Şey Yok"u, 'Ûç Arkadaş'ı; Dorgeles'in Tah- ta Haçlar'ı, geçen günkü yazımda söz konusu ettiğim Dal- ton Trumbo'nun 'Savaş Bitti mi?"si... Daha nice yapıt... Soğuk savaş bitti; oh, sonunda savaşsız bir dünyada ya- şayacağız! Her şey bartş içinde, her şey insanların mutlulu- ğu için demeye kalmadı, çok, ama çok saçma nedenlerle dünya bir savaş havasına girdi. Belki de şu anda siz bu sa- tırları okurken savaşın ta göbeğindeyiz. Biz ve hemen bü- tün dünya... 'Hiroşima'lar CHmasın'ı şu satırlaıia brtirmiştim. Umutla, gü- venle, daha doğrusu insan aklının gücüne, sağduyunun er geç kesin egemenliğini kuracağına inanarak: "Bir gün gelecek 'barış' sözcüğü ortadan kalkacak derim ben. Dünya dillerınde 'banş'ın karşılığı 'Hiroşıma' olacak. Belki de gerçek barış o zaman kurulacak. Dünya ınsanları Hiroşi- maldar gibi "banş insanı' olduğunda. Kinleri, düşmanlıklan sil'ıp athğmda... Bir düş mü diyorsunuz. İnsanlık nice düşleri ger- çekİBŞtirdi. Bu en büyük düşü de bir gün gerçekleştirir, buna inanmaiıl Hiroşıma Belediye Başkanı Yamada'nın dediği gibi "Çağımızda yaşayan herkesin görevi budur: Banş ülküsünün savaşçısı olmak, bu uğurda çarpışmak..." Bir Saddam çıktı. Kuveyt benim parçamdır dedi. Askerini sürdü, ele geçirdi Kuveyt'i. Neydi Kuveyt? Basra ilinin bir il- çesi. Osmanlı Devleti'ni kendi aralannda bölüşen emperya- list devietler; Irak, Suriye mandalarını yıllarca egemenlikleri altında tuttular. Ancak İkinci Dünya Savaşı sonunda bağım- sız oldu bu iki ülke... Ama petrol kaynaklan zengin toprak- larda küçük küçük şeyhlikler kurdurdular, yandaşları olan Arap şeyhlerini buralarda egemen kıldılar. Petrolü elden ge- çirmemek hesabı ile yapıldı bütün bunlar. Ama bir Saddam, bir kaç ailenin elindeki bu korkunç zenginliklere sahip çık- mak istedi. O zaman kıyamet koptu. Bağımsız bir devlete ya- pılan her saldırı karşısında ABD'ler, İngiltere'ler sanki her za- man karşı çıkarlarmış gibi!. ABD donanması, ordusu, hava gücü istediği anda bağım- sız bir devlete saldınr. Panama'da, übya'da, Vietnam'da, daha nice yerde görmedik mi bunu? İsrail-Filistin olayı karşısında ses çıkarmazlar. Lübrtan kargaşasına seyirci kalıriar. Ama pet- rol kaynağına sahip Kuveyt'i Saddam elde edince kıyamet kopar. Bağımsızlığa saygı, özgürlük, demokrasi ancak o za- man, kendi çıkarlan tehlikeye düşünce anımsanır. Bizim işimiz ne bu savaş çıkmazında? Neden çağrılır ül- kemlze yûzterce uçak, neden NATO üsleri buyruğuna verilir ABD savaşçılarının? Yüzde sekseniyle Türk halkı, Özal'a ve onun iktidannın karşısında yer almamış mı? Son seçımler- de iktidar partisinin oyları yüzde 21'e düşmemiş mi? Nasıl olur da bir azınlık iktidarı altmış milyonluk bir ülkeyi, barış- tan yana bir halkı ABD çıkartanna yarayacak bir kanlı çıkmaza sokabilir? Savaş, hele haksız, yanlış bir savaş on binlerce gencimi- ze bile bile kıymak demektir. İnsan, ancak bağımsızlık, öz- gürlük, yurt savunması için ölümü göze alabilir. Türkiye'de bu uğurda çarpışmaya katılmayacak bir tek insan yoktur. Ama başkalannın çıkan için ölmek, sakat kalmak, kendini ve ya- kınlannı sonsuz acılara sokmak... Bu, akıl dışıdır? Şairler, yazartar, besteciler, felsefeciler yüzyıllardır barışı savundu; savaşın anlamsızlıgını, korkunçluğunu yazdı. Bü- tün bu çabalar havaya mı uçtu? Cumalı ta 1945'ten, bu gerçekleri şu dizeleriyle anım- satıyor "Artık hepsi bitti - Açlık susuzluk ve kin - Ne matra ne ek- mek torbası lâzırn - Ne silah - Elbise ve düşen sapte da lu- zûmsuz - Arhk üşümezler ki. En güzel ocak ateşleri - Artık ısıtamaz ellerini - Isimlerini en yakın tanık • Scylese işitmezler - Kurt mu, dost mu, düşman mı? - Artık ne tren ne gemi - On/an getirmez bir daha." PENCERE 1986 YILI VE 86/10911 SAYILI BAKANLAR KURULU KARARINA GÛRE SIGARA SAĞL1ĞA ZARARLIDIR Türk Mutfağı Anadolu Mutfağı Hint Mutfağı Deniz Mutfağı Çin Mutfağı Akdeniz Muihğ\/ $^MQ&&' Annenizin Mutfağı Fransız Mutfağı Anıların Mutfağı TazeOtların Mutfağı E c e M u t f a ğ ı R e z e r v a s v o n : 1 6 8 6 b 6 0 , 1 6 8 6 6 6 1 Kadın Doğum Uzmanı Op. Dr. ALİ NURETTİN GÜRSES ' hasta kabulüne başlamıştır. incirfi Cad. 91/6 Bakırköy Tel: 561 29 05 ILAD İletişim Araştırmaları Derneği PANEL Özel Radyo ve Televizyon Yöneten: Orhan Birgıt Konuşmacılar: Prof.Dr. Aysel Aziz Prof.r>. Yılmaz Büyükerşen Bulem Ecevıt Rahim Er Prof Dr Ersın Kalaycıoğlu Prof.Dr Mesut Önen " Dr. Hıfzı Topuz Yer: Burhan Felek Konferans Salonu Basın Sarayı- Cağaloğlu Gün: 19 Ocak 1991 Cumartesi, saat. 13 30 Lozan'ı Korumak...Aylardan beri kapalı kapılar ardında sürdürülen savaş pa- zarlıkları, keskin bir bıçakla deşilen göbekten fırtayan bağır- saklar gibi ortaya dökülüyor. Pazarlıkta Bush'a demişiz ki 'sen bana silah ve dolar verir- sen savaşa katılınm.' Sorumsuz Cumhurbaşkanı Özal -dün bütün gazetelerin yazdığma göre- Meclis'teki odasma yan gelmiş, Bush'la ke- silen 'savaş pazariığı'nın sağlayacağı yararları ANAP millet- vekillerine anlatmaya çalışmış. Hesaba göre Ortadoğu sa- yaşında 'ikinci cephe1 Anadolu'da açılacak; Amerite, Irak'ın işini birkaç günde bitirecek; Arap çöllerinde yeni bir coğraf- ya oluşurken bize gün doğacak... Fırsat bu fırsat!.. Evdeki hesap çarşıya uyar da Bağdat'tan geri dönmezse; özal'ın başını çektiği ANAP, savaş ertesinde seçimlere gi- debilir; Amerikan dolarları geldı mi işadamının, silahlar gel- di mi ordunun yüzü gülecek; iktidar partisinin -Meclis'teki çoğunluğuyla- yeniden düzenleyeceği seçim yasalarıyla bir- likte Türkiye'nin siyasal haritası değiştirilecek; ANAP sandık- tan çıkarak bir beş yıl daha iktidarda kalacak... ver elini 1997... 21'inci yüzyıla şunun şurasında ne kalıyor? Diyetim ki ku- marda şans döndü; sen dübeş beklerken pencüse geldi; Al- lahsız kemik oyunbozanlık etti, zar tutmadı. Keyfe keder mi!.. Savaş uzarsa 82 Anayasası'na göre ANAP çoğunluğu seçim- lerı ertelemek fırsatını ele gecirmiyor mu? * Hem bu hesabın içinde daha başka hesaplar da var: Tür- kiye, Kuzey Irak'ı işgal etmeye hazırlanıyor. Nasıl? Savaş birkaç gün içinde noktalanmazsa, devreye gireriz; "Kuzey Irak'ta Kürt devteti kurdurma çabalannı engellemek için Türk ordusu eyleme geçer." Kerkük bizim değil mi? Paylaşı- ma katılmazsak çok ayıp olur. Sorumsuz Cumhurbaşkanı -yine gazetelerin yazdığma göre- Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'nin sımrlarını Kerkük'e dek yaymak istiyor. Kapalı kapılar ardında bağlanan savaş pazarlığında Özal, Kerkük fatihi de olmuş mudur? Neden olmasın!.. Lozan!.. Birinci Dünya Savaşı ertesinden bugüne dek ayakta kala- bilen tek arrtlaşma, değil mi?.. OysaSevr Antfaşması öngörülmüştü Anadolu için, payla- şımın harrjtası çızilmişti. Ulusal Kurtuluş Savaşıyla Sevrt yır- tabildik; Lozan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin uluslararası hukukta temel belgesidir. İkinci Dünya Savaşı'nın kanlı fırtı- nası, Lozan dışındakı, bütün anlaşmaları parçaladı, yeherv ne yenilerini koydu. Lozan'ın değerinin tarihsel zaman için- de büyümesi, İkinci Dünya Savaşı'nda Türkiye'nin harp dı- şında kalabilmesiyle olanak kazanmıştır. Lozan'ı korumalıyız. Çünkü senin gözün başka topraklara yönelirse, kendi top- raklannı tartışmaya açarsın; sen sınır ötesinde siyasal coğ- rafyayı düzenlemeye kalkarsan, senin sımrlarını bozmak is- teyenlere fırsat sağlarsın. Sorumsuz Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti'nin "yurt- ta sulh, dhanda sulh" ilkesini bir kenara itmiş, barışçılığı yad- sıyarak savaşçılığı yeğlemiş... * Bugüne kadar Ortadoğu'da çok savaş çıktı; Türkiye tümü- nün de dışındaydı. Arap-İsrail savaşları, Lübnan savaşı, İran-lrak savaşına uzaktan baktık; Amerika-lrak savaşının neden içinde olaca- ğız? Bir avuç dolar için mi? Lozan'ı yırtıp Sevr'i gündeme getirmek isteyen dış ve iç güç- ler fırsat bekiiyorlar. Bugün sırtımtzı sıvazlayarak bizi savaşa itenlere hiç güven olmaz; Türkiye'yi kullandıktan sonra yüzlerindeki maskenin değişmeyeceğini nereden biliyoruz? AaKAYBIMIZ Şirketimiz Yöneticilerinden SÜLEYMAN ŞEŞEN'İ 16 Ocak 1991 günü kaybetmiş bulunuyoruz. Cenazesi 17 ocak günü Karacaahmet Camii'nde kılınacak öğle namazmı müteakip, Karacaahmet Mezarhğı'nda toprağa verilecektir. Merhuma Tann'dan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağhğı dileriz. NETAŞ AdKAYBIMIZ Şirketimiz Yöneticilerinden SÜLEYMAN ŞEŞEN'İ 16 Ocak 1991 günü kaybetmiş bulunuyoruz. Cenazesi 17 ocak günü Karacaahmet Camii'nde kılınacak öğle namazmı müteakip, Karacaahmet Mezarhğı'nda toprağa verilecektir. Merhuma Tann'dan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağhğı dileriz. NETAŞ MENSUPLARI K A D 1 K O Y LİSKUR ÜCÜSÜRÜCÜ KURSU Devreler: HaltaSonu: 190c* Halta Içi: 21 Ocak KADIKÖY (SöğûDûçeşme Cami yam) 349 18 24-349 18 25 336 02 06-336 02 79 ÖZEL BORA SURUCU KURSU DERSHAME: ÜSKÜDAR: 343 67 82 PİSTLERİMİZ KOZYATAĞI: 362 47 33 TARABYA :16208 18 Tercıhımzı yaparken dershane ve pistlerimizi yennde ınceleyın
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle