Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 17 OCAK 1991
I- Anayasa Y argısı
ve Toplum \
Gerçekten çağdaş devletlerin hemen hepsinde, yasama organını
frenleyen anayasa yargısı benimsenmiştir. 1803'ten beri ABD Yüksek
Mahkemesi'nin yolunu izJeyenlerin yanı sıra Birinci Dünya
Savaşı'ndan bu yana bu işi uzman anayasa mahkemelerine verenlerin
sayısı hızla artmıştır. Türkiye yaklaşık otuz yıldır bu mutlu ülkelerden
biridir.
Doç. Dr. SAMİ SELÇUK
Yargı üzerine tartışmalı bir aydı geçen yılın ka-
sım ayı. Kamuoyunda "Turban Yasası" diye bi-
linen yasarun iptali, yasama orgarunın yeni bir
yasal metinle konuyu düzenlemesi çeşitli açılar-
dan değerlendirildi.
Bir görüş, Anayasa Mahkemesı'nin varhğını
halk iradesine, demokrasiye aykın buluyor; bir
başkası, mahkemenin karannı haksız buluyor ve
onu savunan yargıcı da önceden oyunu belli et-
mekle suçluyordu. Üçüncü bir görüş ise mahke-
meyi haklı, yasama organını haksız göruyordu.
Biz, sorunu serinkanlı irdeleyebilmek içın tar-
tışmalann geride kalmasını bekledik. Ancak sağ-
hkh sonuçlara ulaşabilmek için kuşkusuz orta-
mın elverişliüği yetmez. Yaklaşım ve yöntem de
önemlidir.
Yaklaşım çok bakışlı olmahdır. Biz bunu, ana-
yasa yargısına toplum, hukuk ve yasama açısın-
dan bakarak yerine getireceğiz.
Yönteme gelince: Bizce burada, "hangisi doğ-
nı"sorusu yerine "yanjlgı nerede" sorusunun
yanıtı aranmahdır.
Bu yaklaşım ve yönteme göre ilk soruyu so-
ralım: Anayasa Mahkemesi, halk iradesinin ger-
çek temsilcisi sayılan yasama orgamnın çıkardığı
bir yasa kurahnı iptal edebilir mi? Bu, demok-
rasiyle nasıl bağdaşabilir?
Yalmz sokaktaki insanın değil, yüksek ko-
numda bulunan kimilerinin de bu soruya yanıtı
çoğu kez şu olmuştur: Bir yargı orgamnın yasa
iptal etmesi, demokrasi ve halk iradesine aykı-
ndır. Toplumu yargıçlar değil, yasama ve yürüt-
me organları yönetmeli, son sözü onlar sbyle-
melidir.
Insanlann çoğu koiaycı çözumlere eğilimlidir.
Ancak bunlar sağlıklı ve sürekli olamazlar. Yü-
zeysel ve aldatıcıdırlar. Bu yanıtlar da öyle.
Yanügı nerede?
Yanılgı, "hukuk devleti" kavrarrunı algılaya-
mamaktan kaynaklanmaktadır.
Hukuk devleti bir ülkudür. tnsanı ezen ikti-
darla, haklanna uyulmasım isteyen insanın ça-
tışmasından, diyalektiğinden doğmuştuı.
Açıklayalım: Her yeıleşik toplumda, devlet
vazgeçilmez bir kurumdur. Düzen onunla yürü-
yecektir. Ne var ki devlet, hemen her zaman tüm
güçleri elinde tutmaktan yana olmuş; bu ise bi-
reyi ezmiştir. Oysa uygar bir toplumda "her şe-
yin ölçüsü insandır: homo mensura". Insansız
devlet düşünülemez. Kuşkusuz devletsiz insan da
düşunülemez. Ancak bir farkla: Devlet insan için
vardır, insan devlet için değil. Çünkü devlet, in-
sanı mutlu kılmak amacıyla yaratılmış, zorunlu
ve fakat yapay bir kurumdur. însan ise doğal,
canlı bir yaratıktır. Ezilerek, hakları yok edile-
rek, değerleri oldıirülerek mutlu kıhnamaz. In-
sanı ezen bir devlet, asıl amacını unutmuş, dev-
let olmaktan çıkmış, zorbaya dönüşmüştür. in-
san hakları günumüzün evrensel/ortak dinidir.
Haklar ve özgürlukler asıldır, sınırlanmaları ise
ayrıktır. Devletin haklara ve değerlere uyması-
nı sağlamak için, nesnel (objektif) ölçülere ge-
rek vardır. Bu olçüleri bize veren kurumun adı
hukuktur. Demek ki devlet, hukuka bağlı oldu-
ğu surece bu ölçülere uymuş, insan daha çok in-
sanlaşmış, haklara ve değerlere saygı gösterilmiş
olur. Öyleyse amaç, "daha az devlet, daha çok
hukuk" olmalıdır.
Şimdi şu sorunun yanıtı verilmelidir. Bu gü-
zel tabloyu nasıl gerçekleştireceğiz? Kısaca, hu-
kuka bağlı, hukukun üstünlüğune saygılı devle-
ti uygulama alanına aktarmanın yolu nedir?
Şimdi şu sorunun yanıtı verilmelidir. Bu gü-
zel tabloyu nasıl gerçekleştireceğiz? Kısaca, hu-
kuka bağlı, hukukun üstünlüğune saygılı dev-
leti uygulama alanına aktarmamn yolu nedir?
Anayasanın üstünlüğüyle
Uğranılan nice düş kınkhklan, binlerce yıl-
hk tarihsel ve bilimsel acı deneyimler, insanhğı
bu soruna çözümler bulmaya zorlamıştır. Ulus
ve meclisler önünde ant içerek söz vermeler, ve-
to, erkler aynlığı, halkoylaması, iki meclis, se-
çimler, anayasanın ustünluğu bu arayışlara ve-
rüen başlıca yanıtlardır. Ancak bugüne değin hiç
birisi yeterli olamamıştır. Özellikle geri kalmış
toplumlarda rejim sık sık tıkanmıştır.
"Anayasanın üstünlüğü"dur bizim uzerinde
duracağımız konu.
Anayasayı öbür yasalann üstunde kılan ne-
denler bellidir. Toplum, kendi adına oluşturduğu
kurucu bir iktidarla toplumsal uzlaşmayı (con-
sensus) gerçekleştirdiğinde ortaya çıkan tevnel
metnin adı anayasadır. Anayasa, bu yüzden dev-
let düzeninin işlemesinde, hukuk kurallan hiye-
rarşisinin doruğunda yer ahr. Devlet bu kural-
lar çerçevesinde etkinliğini sürdürme yükümlu-
lüğünü topluma, toplumun bireylerine karşı on-
ceden benimsemiştir. Böylece bireylerin elinde
nesnel ölçüler getiren bir hukuk metni bulun-
makta, devlet kendini bu metinle bağlamaktadır.
Devlet denilen karmaşık yapıda ise çeşitli erk-
ler vardır. Yasama erki bunların başmda gelir.
Çunku çağdaş devlet, her şeyden önce etkinliği-
ni, herkesi, kendini bile bağlayan yasalar çıka-
rarak surdürur. Bunun adına "yasallık (legali-
te) ilkesi" diyoruz. Boylece bu ilkeyle hukuka
bağlı devleti yaratma yolunda ilk ve önemli bir
adım atılmış oluyor. Ancak bu yetmez. Çünkü
amaç, yasaya bağlı devleti değil, hukuka bağlı
devleti gerçekleştirmektir. Çünku yasalar her za-
man hukuka ve anayasaya uygun olmazlar. Ya-
sanın anayasaya uygun dlması, bir tür "üst ya-
sallık (super-legalite)" ilkesidir (Duverger). Zi-
ra anayasa, yasama orgamnın bile her aklına es-
tiğinde değiştiremeyeceği bir metindir. O halde
yasa anayasaya aykırıysa geçerli değildir. Zıra
yasama etkinliği (yasa yapma) ve dolayısıyla ya-
sa, geçerliliğini bizzat anayasadan alır. O yüz-
den, anayasaya aykın bir yasa, bizzat kendini
yaratan ana kaynağa (varhğa ve değere) karşı
çıkmış bir metindir (Kelsen). O halde boyle bir
metin ya kaldırılmah ya da iptal edilmelidir.
Birincisi, yani metnin kaldırılması, anayasa-
ya aykınhğı anlar anlamaz yasama organınca ya-
pılabilen bir işlemdir. Ancak bu beklenti uygu-
lamada yapısal ve ruhsal nedenlerle istenen so-
nuçları vermemiştir. Yapısal neden şudur: Ya-
sama etkinliğinin odağında poÜtika olgusu var-
dır. Politika ise özü gereği öznel, dış etkilere
açık, toplumsal titreşimlere ve hatta dengesizlik-
lere duyarlıdır. Duygusaldır. Yasama erkirün en
güçsüz yanı da budur. Sık sık öfkelenir. Öfke-
sini çoğu zaman urküntu (panik) ve tepki yasa-
lartyla hakları \e ozgürlukleri çiğneyerek sergi-
ler; tıpkı öfkelenen bir baba, hatta soğukkanlı-
hğını yitiren biri gibi yanlı davranışlarda bulu-
nur. Geçmişten örnek verelim: Kırşehir'i ilçe ya-
pan yasa gibi. Ruhsal nedeni ise şudur: Kendi
yamlgısım benimsemek insan ve toplum yaşa-
mında kural değil, ayrık bir olgudur. Kolay de-
ğildir. Üstelik çok kişiden oluşan yasama orga-
mnın yamlgısım itiraf etmesini ve duzeltmesini
istemek duşsel bir beklentidir.
Öyleyse, yapısı gereği, zaman zaman öfkele-
nen, toplumun tepkilerinden etkilenen bir yasa-
ma organının bu yanılgılarım; toplumdan en az
etkilenen bir başka gücün saptaması ve söylemesi
kaçınılmaz bir zorunluluktur. Işte bu güç, erk;
yargı orgamdır.
Demek, yansız, bağımsız ve soğukkanlı bir
yargı organı, yasama organını olası yanılgılar-
dan uzak tutacak, onun gereksiz tepkilerini fren-
leyecek, kısaca hukukun nesnel ölçuleri içinde
onu hukuksallaştıracak biricik güçtür. tşte, ana-
yasa yargısının varlık nedeni, tarihsel ve toplum-
bilimsel deneyimlere dayanan hukuksal gerek-
çesi budur.
Anayasa yargısı, anayasaya aykın bir yasal
metni iptal etmekle, yasama organına ne ayak
bağı olmakta ne de onun yerine geçmektedir.
Salt hukuk açısından, hukukun ne olduğunu
söyleyerek, onu hukukun içine çekerek hukuk
devletinin oluşmasına katkıda bulunmakta, "her
şeyin ölçüsu insandır" kurahna ters düşen ay-
kınhkları düzeltmektedır.
Gerçi, yasama organımn çıkardığı bir yasa ku-
ralının yargı organınca iptali, ilk bakışta yargı-
nın yasamaya ağır bir el atması gibi görunmek-
tedir. Ancak gerçek bu değildir. Şudur: ıptalle,
hukuka, dolayısıyla halk iradesine aykın davra-
nan yasama, halk iradesi doğrultusunda halk
adına karar veren bir odak olmaktadır. Yeter ki
yargıçlar ve yargı salt hukuk alanı içinde kalsın-
lar. O yuzden boyle bir el atmanın hukuka bağ-
lı devletin gerçekleşmesınde en sağlıklı yöntem
ve "yargıçlar hukümeti" suçlamasının yersiz ol-
duğu kanıtlanmıştır (Duverger, Larche).
Sonuç
Geleceğin kurallannı koyan anayasalara, öbür
yasaların anayasaya aykın olamayacağını yaz-
manın yetmediğini gören kurucu iktidarlar, bu
olasılığı onleyici mekanizmalar getirmişlerdir.
Çağımızda durum budur. Gerçekten çağdaş dev-
letlerin hemen hepsinde, yasama organını fren-
leyen anayasa yargısı benimsenmiştir. 1803'ten
beri ABD Yüksek Mahkemesi'nin yolunu izle-
yenlerin yanı sıra Birinci Dünya Savaşı'ndan bu
yana bu işi uzman anayasa mahkemelerine ve-
renlerin sayısı hızla artmıştır. Turkiye yaklaşık
otuz yıldır bu mutlu ulkelerden biridir.
Anayasa yargısının değerini bilelim. Boyle bir
yargının hangi mahkemeye verileceği bir sistem
sorunudur. Ancak varlığı kaçınılmaz bir zorun-
luluktur.
Gelecek yazımızda turban karannı değerlen-
direrek, anayasa yargısını hukuk açısından sor-
gulayacağız.
EVET/HAyiR
OKlAyAKBAL
Gidenler Geri Döner mi?
Moharebecte ne ölüm korkusu gelir - İnsanın aklına • Ne evi
barkı düşünürsün - Gezin üst kenan ortasından • Arpacığın
tepes/nden - Beğendiğin yerini seçersin hedefin - Tetiği elin
tftmmeden çekersin.
Artık karştndaki sana benzemez - O da küçük bir dükkân
işletir memleketinde - O da kanstnı sever - Onun da senin gibi
- Kûçûk bir çocuğu var - Aklına bile getmaz - Artık senin ya-
şaman için • Onun ölıpesi lazımdır."
Necati Cumalı'nın, İkinci Dünya Savaşı'nın son yılında çı-
kan 'Harbe Gkjenin Şarkıları'nı okuyorum. Hiç bir dizesi es-
kimemiş. Cumalı şiirinin özelliğidir bu: Eskimemek... Hep ta-
zedir, yenidır, bugün yazılmış gibidir. Cumalı'nın etkinliği bu-
radan gelir. İlk kitabı 'Kızılçullu Yolu'ndan herhangi bir şiiri
okuyun. Aradan geçen kırktan çok yıla karşın yepyenidir.
Bir savaşın ya içindeyiz şu an ya da çok çok yakınındayız.
Binlerce yazı, şiir, öykü, roman yazıldt savaşa karşı.. Bar-
busse'ün 'Ateş'i, Duhamel'in'Uygarlık'ı, Remarque'ın 'Batı
Cephesinde Bir Şey Yok"u, 'Ûç Arkadaş'ı; Dorgeles'in Tah-
ta Haçlar'ı, geçen günkü yazımda söz konusu ettiğim Dal-
ton Trumbo'nun 'Savaş Bitti mi?"si... Daha nice yapıt...
Soğuk savaş bitti; oh, sonunda savaşsız bir dünyada ya-
şayacağız! Her şey bartş içinde, her şey insanların mutlulu-
ğu için demeye kalmadı, çok, ama çok saçma nedenlerle
dünya bir savaş havasına girdi. Belki de şu anda siz bu sa-
tırları okurken savaşın ta göbeğindeyiz. Biz ve hemen bü-
tün dünya...
'Hiroşima'lar CHmasın'ı şu satırlaıia brtirmiştim. Umutla, gü-
venle, daha doğrusu insan aklının gücüne, sağduyunun er
geç kesin egemenliğini kuracağına inanarak:
"Bir gün gelecek 'barış' sözcüğü ortadan kalkacak derim
ben. Dünya dillerınde 'banş'ın karşılığı 'Hiroşıma' olacak. Belki
de gerçek barış o zaman kurulacak. Dünya ınsanları Hiroşi-
maldar gibi "banş insanı' olduğunda. Kinleri, düşmanlıklan sil'ıp
athğmda... Bir düş mü diyorsunuz. İnsanlık nice düşleri ger-
çekİBŞtirdi. Bu en büyük düşü de bir gün gerçekleştirir, buna
inanmaiıl Hiroşıma Belediye Başkanı Yamada'nın dediği gibi
"Çağımızda yaşayan herkesin görevi budur: Banş ülküsünün
savaşçısı olmak, bu uğurda çarpışmak..."
Bir Saddam çıktı. Kuveyt benim parçamdır dedi. Askerini
sürdü, ele geçirdi Kuveyt'i. Neydi Kuveyt? Basra ilinin bir il-
çesi. Osmanlı Devleti'ni kendi aralannda bölüşen emperya-
list devietler; Irak, Suriye mandalarını yıllarca egemenlikleri
altında tuttular. Ancak İkinci Dünya Savaşı sonunda bağım-
sız oldu bu iki ülke... Ama petrol kaynaklan zengin toprak-
larda küçük küçük şeyhlikler kurdurdular, yandaşları olan
Arap şeyhlerini buralarda egemen kıldılar. Petrolü elden ge-
çirmemek hesabı ile yapıldı bütün bunlar. Ama bir Saddam,
bir kaç ailenin elindeki bu korkunç zenginliklere sahip çık-
mak istedi. O zaman kıyamet koptu. Bağımsız bir devlete ya-
pılan her saldırı karşısında ABD'ler, İngiltere'ler sanki her za-
man karşı çıkarlarmış gibi!.
ABD donanması, ordusu, hava gücü istediği anda bağım-
sız bir devlete saldınr. Panama'da, übya'da, Vietnam'da, daha
nice yerde görmedik mi bunu? İsrail-Filistin olayı karşısında
ses çıkarmazlar. Lübrtan kargaşasına seyirci kalıriar. Ama pet-
rol kaynağına sahip Kuveyt'i Saddam elde edince kıyamet
kopar. Bağımsızlığa saygı, özgürlük, demokrasi ancak o za-
man, kendi çıkarlan tehlikeye düşünce anımsanır.
Bizim işimiz ne bu savaş çıkmazında? Neden çağrılır ül-
kemlze yûzterce uçak, neden NATO üsleri buyruğuna verilir
ABD savaşçılarının? Yüzde sekseniyle Türk halkı, Özal'a ve
onun iktidannın karşısında yer almamış mı? Son seçımler-
de iktidar partisinin oyları yüzde 21'e düşmemiş mi? Nasıl
olur da bir azınlık iktidarı altmış milyonluk bir ülkeyi, barış-
tan yana bir halkı ABD çıkartanna yarayacak bir kanlı çıkmaza
sokabilir?
Savaş, hele haksız, yanlış bir savaş on binlerce gencimi-
ze bile bile kıymak demektir. İnsan, ancak bağımsızlık, öz-
gürlük, yurt savunması için ölümü göze alabilir. Türkiye'de
bu uğurda çarpışmaya katılmayacak bir tek insan yoktur. Ama
başkalannın çıkan için ölmek, sakat kalmak, kendini ve ya-
kınlannı sonsuz acılara sokmak... Bu, akıl dışıdır?
Şairler, yazartar, besteciler, felsefeciler yüzyıllardır barışı
savundu; savaşın anlamsızlıgını, korkunçluğunu yazdı. Bü-
tün bu çabalar havaya mı uçtu?
Cumalı ta 1945'ten, bu gerçekleri şu dizeleriyle anım-
satıyor
"Artık hepsi bitti - Açlık susuzluk ve kin - Ne matra ne ek-
mek torbası lâzırn - Ne silah - Elbise ve düşen sapte da lu-
zûmsuz - Arhk üşümezler ki.
En güzel ocak ateşleri - Artık ısıtamaz ellerini - Isimlerini en
yakın tanık • Scylese işitmezler - Kurt mu, dost mu, düşman
mı? - Artık ne tren ne gemi - On/an getirmez bir daha."
PENCERE
1986 YILI VE 86/10911 SAYILI BAKANLAR KURULU KARARINA GÛRE SIGARA SAĞL1ĞA ZARARLIDIR
Türk Mutfağı Anadolu Mutfağı Hint
Mutfağı Deniz Mutfağı Çin Mutfağı
Akdeniz Muihğ\/
$^MQ&&'
Annenizin Mutfağı Fransız Mutfağı
Anıların Mutfağı TazeOtların Mutfağı
E c e M u t f a ğ ı
R e z e r v a s v o n : 1 6 8 6 b 6 0 , 1 6 8 6 6 6 1
Kadın Doğum Uzmanı
Op. Dr. ALİ NURETTİN GÜRSES
' hasta kabulüne başlamıştır.
incirfi Cad. 91/6 Bakırköy
Tel: 561 29 05
ILAD
İletişim Araştırmaları Derneği
PANEL
Özel Radyo ve Televizyon
Yöneten: Orhan Birgıt
Konuşmacılar: Prof.Dr. Aysel Aziz
Prof.r>. Yılmaz Büyükerşen
Bulem Ecevıt
Rahim Er
Prof Dr Ersın Kalaycıoğlu
Prof.Dr Mesut Önen
" Dr. Hıfzı Topuz
Yer: Burhan Felek Konferans Salonu Basın Sarayı-
Cağaloğlu
Gün: 19 Ocak 1991 Cumartesi, saat. 13 30
Lozan'ı Korumak...Aylardan beri kapalı kapılar ardında sürdürülen savaş pa-
zarlıkları, keskin bir bıçakla deşilen göbekten fırtayan bağır-
saklar gibi ortaya dökülüyor.
Pazarlıkta Bush'a demişiz ki 'sen bana silah ve dolar verir-
sen savaşa katılınm.'
Sorumsuz Cumhurbaşkanı Özal -dün bütün gazetelerin
yazdığma göre- Meclis'teki odasma yan gelmiş, Bush'la ke-
silen 'savaş pazariığı'nın sağlayacağı yararları ANAP millet-
vekillerine anlatmaya çalışmış. Hesaba göre Ortadoğu sa-
yaşında 'ikinci cephe1
Anadolu'da açılacak; Amerite, Irak'ın
işini birkaç günde bitirecek; Arap çöllerinde yeni bir coğraf-
ya oluşurken bize gün doğacak...
Fırsat bu fırsat!..
Evdeki hesap çarşıya uyar da Bağdat'tan geri dönmezse;
özal'ın başını çektiği ANAP, savaş ertesinde seçimlere gi-
debilir; Amerikan dolarları geldı mi işadamının, silahlar gel-
di mi ordunun yüzü gülecek; iktidar partisinin -Meclis'teki
çoğunluğuyla- yeniden düzenleyeceği seçim yasalarıyla bir-
likte Türkiye'nin siyasal haritası değiştirilecek; ANAP sandık-
tan çıkarak bir beş yıl daha iktidarda kalacak...
ver elini 1997...
21'inci yüzyıla şunun şurasında ne kalıyor? Diyetim ki ku-
marda şans döndü; sen dübeş beklerken pencüse geldi; Al-
lahsız kemik oyunbozanlık etti, zar tutmadı. Keyfe keder mi!..
Savaş uzarsa 82 Anayasası'na göre ANAP çoğunluğu seçim-
lerı ertelemek fırsatını ele gecirmiyor mu?
*
Hem bu hesabın içinde daha başka hesaplar da var: Tür-
kiye, Kuzey Irak'ı işgal etmeye hazırlanıyor.
Nasıl?
Savaş birkaç gün içinde noktalanmazsa, devreye gireriz;
"Kuzey Irak'ta Kürt devteti kurdurma çabalannı engellemek için
Türk ordusu eyleme geçer." Kerkük bizim değil mi? Paylaşı-
ma katılmazsak çok ayıp olur.
Sorumsuz Cumhurbaşkanı -yine gazetelerin yazdığma
göre- Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'nin sımrlarını Kerkük'e
dek yaymak istiyor. Kapalı kapılar ardında bağlanan savaş
pazarlığında Özal, Kerkük fatihi de olmuş mudur?
Neden olmasın!..
Lozan!..
Birinci Dünya Savaşı ertesinden bugüne dek ayakta kala-
bilen tek arrtlaşma, değil mi?..
OysaSevr Antfaşması öngörülmüştü Anadolu için, payla-
şımın harrjtası çızilmişti. Ulusal Kurtuluş Savaşıyla Sevrt yır-
tabildik; Lozan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin uluslararası
hukukta temel belgesidir. İkinci Dünya Savaşı'nın kanlı fırtı-
nası, Lozan dışındakı, bütün anlaşmaları parçaladı, yeherv
ne yenilerini koydu. Lozan'ın değerinin tarihsel zaman için-
de büyümesi, İkinci Dünya Savaşı'nda Türkiye'nin harp dı-
şında kalabilmesiyle olanak kazanmıştır.
Lozan'ı korumalıyız.
Çünkü senin gözün başka topraklara yönelirse, kendi top-
raklannı tartışmaya açarsın; sen sınır ötesinde siyasal coğ-
rafyayı düzenlemeye kalkarsan, senin sımrlarını bozmak is-
teyenlere fırsat sağlarsın.
Sorumsuz Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti'nin "yurt-
ta sulh, dhanda sulh" ilkesini bir kenara itmiş, barışçılığı yad-
sıyarak savaşçılığı yeğlemiş...
*
Bugüne kadar Ortadoğu'da çok savaş çıktı; Türkiye tümü-
nün de dışındaydı.
Arap-İsrail savaşları, Lübnan savaşı, İran-lrak savaşına
uzaktan baktık; Amerika-lrak savaşının neden içinde olaca-
ğız? Bir avuç dolar için mi?
Lozan'ı yırtıp Sevr'i gündeme getirmek isteyen dış ve iç güç-
ler fırsat bekiiyorlar.
Bugün sırtımtzı sıvazlayarak bizi savaşa itenlere hiç güven
olmaz; Türkiye'yi kullandıktan sonra yüzlerindeki maskenin
değişmeyeceğini nereden biliyoruz?
AaKAYBIMIZ
Şirketimiz Yöneticilerinden
SÜLEYMAN
ŞEŞEN'İ
16 Ocak 1991 günü kaybetmiş bulunuyoruz.
Cenazesi 17 ocak günü Karacaahmet Camii'nde
kılınacak öğle namazmı müteakip, Karacaahmet
Mezarhğı'nda toprağa verilecektir.
Merhuma Tann'dan rahmet, kederli ailesine sabır
ve başsağhğı dileriz.
NETAŞ
AdKAYBIMIZ
Şirketimiz Yöneticilerinden
SÜLEYMAN
ŞEŞEN'İ
16 Ocak 1991 günü kaybetmiş bulunuyoruz.
Cenazesi 17 ocak günü Karacaahmet Camii'nde
kılınacak öğle namazmı müteakip, Karacaahmet
Mezarhğı'nda toprağa verilecektir.
Merhuma Tann'dan rahmet, kederli ailesine sabır
ve başsağhğı dileriz.
NETAŞ MENSUPLARI
K A D 1 K O Y
LİSKUR
ÜCÜSÜRÜCÜ
KURSU
Devreler:
HaltaSonu: 190c*
Halta Içi: 21 Ocak
KADIKÖY
(SöğûDûçeşme Cami yam)
349 18 24-349 18 25
336 02 06-336 02 79
ÖZEL BORA
SURUCU KURSU
DERSHAME:
ÜSKÜDAR: 343 67 82
PİSTLERİMİZ
KOZYATAĞI: 362 47 33
TARABYA :16208 18
Tercıhımzı yaparken
dershane ve pistlerimizi
yennde ınceleyın