Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 OCAK 1991 HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17
Savaş Çılgınlıktır...
(Baştarafi 1. Sayfada)
Savaşla mı?
Barışçı yoldan mı?
Askeri çözüm mü?
Diplomatik çare mi?
Hangisi?
ABD'nin en etkili gazetelerinin başında ge-
len The New York Times, cuma günkü baş-
yazısında askeri çözüme karşı çıkmış. "Koş-
turmayın savaşa!" başlığını taşıyan başya-
zıda şu satırların altını özellikle çiziyoruz:
"Öylesine koşullar vardır ki savaşa katlan-
mayı gerekli, hatta zorunlu kılar. Ama bugün
için bu tür koşullar mevcut değildir.
"ABD'nin Örtadoğu'daki yaşamsal çıkar-
lan - petrolün ve stratejik müttefiklerinin gü-
venliği - yakın bir tehdit altında değildir. Onun
için Irak'ı Kuveyt'ten söküp atmak açısından
ambargo makul bir yoldur. Öyle anlaşılıyor ki
ambargo, güçlü ve sürekli bir biçimde Irak'ı
yıpratmaktadır.
"Saddam'ın işlemiş olduğu suçlar, Ameri-
kalılann ve Araplann çoğunluğu ile dünyanın
çok büyük bir bölümünü öfkelendirmektedir.
Ancak bugün için doğru olan tepki, ABD'nin
öncülüğünde bir saldırı değildir.
"Şimdiye dek ABD'nin yaşamsal çıkarları
korunmuştur. Ambargonun işlediğine inan-
mak için makul nedenler vardır. 75 Ocak sü-
resi, gelişigüzel konulmuş bir tarihtir. Koşul-
lar değişirse, durum yeniden gözden geçiri-
lebilir. Ama bugün için akıllı ve cesur tercih,
savaşa hayır demektir." (International Herald
Tribune; 11 Ocak 1991; sayfa 6).
Biz de savaşın bir çare olduğuna inanmı-
yoruz. Saddam'ın ambargoyla, uluslararası
topluluğun uygulayacağı baskı yöntemleriyle
yola getirilebileceği kanısındayız.
Bu yöntemin daha çok zaman ve sabır ge-
rektirdiği açıktır; ama doğru olan yol da bu-
dur. *
Savaş ne kadar sınırlı ve kısa süreli olur-
sa olsun, Ortadoğu'da sonu nereye varaca-
ğı belli olmayan bir kaosun ve yeni istikrar-
sızlıkların tohumlarını atacaktır.
Bu noktayı bir bölge ülkesi olarak Türki-
ye'nin, her ülkeden daha çok gözönünde tut-
ması ve bu açıdan da askeri çözüme karşı
çıkması ve - tabii bir saldırıya uğramadıkça
- olası bir savaşa da karışmaması gerekir.
Ülkemizde halkın ezici çoğunluğu, tüm
muhalefet, savaşa ve savaşa karışmaya kar-
şıdır. Türkiye'yi böyle bir çılgınlığa, siyasal
desteği yüzde 20'nin altında kalan bir ikti-
dar götüremez.
Vurgulamak istediğimiz ikinci bir nokta da
şudur: Sadece Saddam'ı Kuveyt'ten çıkar-
tarak yola getirmekle, Ortadoğu'ya barış ve
huzur gelemez. Ortadoğu sorunu yalnızca
Kuveyt'in işgaline indirgenemez. Ortadoğu'-
da başka işgaller de vardır.
Filistin sorununu çözmeden, petrol geliri-
ni bölgede hakça dağıtmadan ve çağdaşlaş-
ma yolunu açmadan Ortadoğu'ya ne barış
gelir, ne de huzur.
Kalıcı bir barış damgasını vurduğu hakça
bir düzen kurulması için daha geniş ufuklu
düşünmek gerekiyor.
Bııslva savaş yetkîsi
Baker, tıcirlikle indi
(Boftorafi 1. Sayfada)
ra'ya gelecek.
Diplomatik gözlemciler, Ba-
ker ve Hurd'ün, Irak'ın Kuveyt-
ten çekilmesi için BM Güvenlik
Konseyi tarafından saptanan
son tarih olan 15 ocaktan hemen
önce Türkiye'ye gelmelerinin
"anlamlı" olduğıınu belirtiyor-
lar. Bunun Körfez bölgesine en
çok asker gönderen Washington
ve Londra'nın çıkacak bir savaş-
ta Türkiye'yi "kritik konumda
bir iilke" olarak gördüklerini
sergilediğini belirtiyorlar.
Diplomatik çevreler, ABD Dı-
şişleri Bakanı James Baker'ın
Ankara'daki temaslan sırasında
bir savaş durumunda "tncirlik
Üssü"nün "hangi şartlarda ve
ne ölçüde" kullanılabileceğini
öğrenmek istediğini bildiriyor-
lar. Aynı şekilde çöl savaşının
kritik bir aşamasında Türkiye'-
den "ikinci cephe açılması" için
yapılacak talebin nasıl karşıla-
nacağı konusunda nabız yokla-
yacağını sanıyorlar.
B-52'ler
Bu çerçevede Washington Ti-
mes gazetesinin Cumhurbaşka-
ru özal'a yönelttiği sorulardan
biri özellikle dikkat çekiyor. Di-
ego Garcia Adası'ndan kalkacak
ağır bombardıman uçakları
B-52'lerin Irak'a yönerik rflrs-'
yonlarının tamamlanmasından
sonra încirlik ve Türkiye'deki di-
ğer üsleri kullanıp kullanamaya-
caklarına ilişkin bu sorunun Ba-
ker'ın Türkiye'ye yönelteceği bir
istek konusunda ipucu verdiği
belirtiliyor.
ABD Dışişleri Bakanı Baker
gibi sırasıyla Dışişleri Bakanı
Kurtcebe Alptemoçin, Başba-
kan Yıidınm Akbulut ve Cum-
hurbaşkanı Özal ile görüşecek
olan Ingiltere Dışişleri Bakanı
Douglas Hurd'ün de yarın An-
kara'da yapacağı temaslarda
Türkiye'nin savaşa yönelik ola-
sı katkıları hakkında nabız yok-
laması bekleniyor.
Dışişleri çevreleri Baker ve
Hurd ziyaretlerinin Ankara'nın
da ABD ve lngiltere'ye bazı me-
sajlar vermesi için bir fırsat
oluşturacağını kaydediyorlar.
Ankara'nın, "Körfez kıirinde bu
kadar riski göze aldım. Kriz
sonrasında Batı'dan hangi konu-
larda destek bekleyebilirim" so-
rusuna yanıt arayacağıru belirti-
yorlar.
Nitekim, Cumhurbaşkanı
Özal'ın önceki gece yeni yıl do-
layısıyla verdiği resepsiyonda ga-
zetecilere, ABD Dışişleri Baka-
nı'na Türkiye"nin serbest ticaret
anlaşması konusundaki istemi-
ni büdireceğini söyiemesi, ABD
yardımında uygulanan 7/10 ora-
nı konırSunıl gündeme getirip
getirmeyeceğine ilişkin bir soru-
Özal, Bakanlar Kuruhı'nu
(Baştarafi I. Sayfada)
Iu'nâ "başkanlık etmek üzere
Basbakanhğa geleceği bildirildi.
Ozal, saat 16.35'te Başbakan-
hğa geldi ve Akbulut tarafından
kapıda karşılandı. Bakanlar Ku-
rulu da saat 16.40'ta toplandı.
Bakanlar Kunılu toplantısı-
nın ilk 2.5 saatlik bölümüne
Özal başkanlık etti. Daha son-
ra Akbulut başkanlığında süren
toplantı, saat 21.00 sıralarında
sona erdi. Özal, toplantıdan çı-
karken bir açıklama yapmadı.
Başbakan Yıidınm Akbulut,
Bakanlar Kurulu toplantısından
çıkarken gazetecilerin sorulan
üzerine, herhangi bir olağanüs-
tü durumun söz konusu olma-
dığını, olağanüstü hal, sıkıyöne-
tim gibi uygulamaların toplan-
tıda görüşütaıediğini söyledi.
Devlet Bakanı ve Hükümet
Sözcüsu Mehmet Yazar da top-
lantıyla ilgili olarak yaptığı açık-
lamada. Körfez krizinin değer-
lendirildiğini ve gelinen her aşa-
manın aynntüı bir şekilde değer-
lendirildiğini söyledi. Cumhur-
başkanı Özal'ın Körfez konu-
sundaki geniş bilgisi ve olayla-
ra başından beri hâkim oluşu
nedeniyle toplantıya katılarak
Bakanlar Kurulu'na bilgi aktar-
dığını anlatan Yazar, "Biz bun-
dan memnuniyet duyuyoruz"
diye konuştu.
Bakanlar Kurulu'nda herhan-
gi bir karar alınmadığını, savaş
hali, olağanüstü hal ya da sefer-
berlik gibi uygulamaların söz
konusu olmadığını anlatan Ya-
zar, bir soru üzerine, Türkiye-
nin üslerden daha önceki açık-
lamalarda anlatıldığı üzere an-
laşmalara uygun olarak insani
yardım ve dar kapsamlı bir lo-
jistik destek sağlayabileceğini
bildirdi.
Yazar, bir soru üzerine Başba-
kan'ın bakanlardan, çok zorun-
lu olmadıkça Ankara dışına çık-
mamalarını istediğini belirtti.
Yazar, Bakanlar Kuruiu'nun
bundan sonraki gelişmeleri her
aşamada izleyeceğini ve pazar-
tesi günü dahil olmak üzere her
an toplanabileceğini söyledi.
(Baştarafi 1. Sayfada)
sın toplantısında Kongre'deki
oylamanın, Irak üderi Saddara
Huseyin'e, Kuveyt'ten çekilmek
zorunda olduğu yolunda, "en
açık mesajı gönderdigini" söy-
ledi. Bush şöyle dedi: "Kongre1
nin bu davranışı, Irak'ın Ku-
veyt'ten koşulsuz çekilmesi ge-
rektiği yolundaki uluslararası
iradeye ABD'nin bağlı olduğu-
nu açıkça göstermektedir."
ABD Başkanı, Kongre'ye,
kendisini desteklediği için min-
nettar olduğunu söyledi.
Bush, Irak'a da çağnda bulu-
narak 15 ocaktan önce Kuveyt-
ten "hızlı ve yığınsal biçimde"
çekilmesini istedi. Bush şöyle
devam etti: "Bu nokta iyi anla-
şılsın. Banş herkesin hedefidir.
Herkes onun için dua eder. Ama
*flnTîiMiî>
ya da "bakanz" yanıtını verme-
si, Türkiye'nin başta ABD'den
olmak üzere Batı'dan bazı istek-
leri olduğunu açıkça gösteriyor.
ABD Dışişleri Bakanı Baker'ı
Şam'dan Ankara'ya getiren özel
uçak yoğun sis nedeniyle Esen-
boğa Havalimanı'na inemedi.
21.30 sıralarında Esenboğa'ya
iki kez inmeyi deneyen ucak An-
kara'da 19.30 sıralarında başla-
yan ve görüş mesafesini zaman
zaman sıfıra indiren yoğun sis
nedeniyle inişi gerçekleştireme-
di. Baker'ın uçağı bunun üzeri-
ne Adana'ya dönerek 22.25 sıra-
larında lncirlik'e indi. Încirlik
Türk-ABD Ortak Savunma Te-
sisleri'nde, Türk ve ABD'li ko-
mutanlarca karşılanan Baker ve
beraberindekiler, geceyi tesisler-
deki komutanlık misafirhane-
sinde geçirdiler. Baker'ın Anka-
ra'dan lncirlik'e gitmesinde,
"güwnlik önlemleri"nin uygun
olmasının da etkili olduğu
ABD'li diplomatik çevrelerce
ifade edildi.
Baker'ın bu sabah Ankara'ya
gelememesi durumunda ziyare-
tini tümüyle iptal edebileceği be-
lirtiliyor. Diplomatik kaynaklar,
ABD Dışişleri Bakanı'nın Türk
yetkililerle yapacağı görüşmelere
önem verildiğini, ancak hava
koşuHannın Baker'ın Ankara-.
ya gelmesini daha da geciktir-
mesi durumunda, "zaman kay-
bının göze ahnmayabilecegini"
belirtiyorlar. Bu durumda Baker
ve beraberindekilerin Ankara-
ya gelmeden, Adana'dan Lond-
ra'ya gitmesi bekleniyor. Diplo-
matik kaynaklar, "Baker Anka-
ra'ya gelemezse vazgeçilemeye-
cek önemdeki bazı göriışmeleri-
ni teiefonda yapabilir" ifadesi-
ni kullanıyorlar.
Fahd yetki verdi
Öte yandan James Baker ön-
ceki gün Suudi Arabistan'da
ABD'nin gerekirse Irak'a karşı
askeri harekât başlatabileceği
konusunda Kral Fahd'dan yetki
aldı. AA'nın VVashington Posl
gazetesine dayanarak bildirdiği-
ne göre bir Amerikan Dışişleri
yetkilisi, Bush'un artık Suudilere
danışmasının gerekmediğini,
eğer savaşın gerekli olduğuna
inanırsa başkanın kararını Suu-
dilere "bildirmesinin" beklene-
bileceğini söyledi.
Baker, dün akşam Türkiye'ye
gelmeden önce Kahire'de Mısır
Devlet Başkanı Hiisnii Mtib-v
rek, Şam'da ise Suriye Devlet
Başkanı Hafız Esad ile görüştü.
SAVAŞA HAYIR — ABD Kongresi, Başkan Bush a "savaş
yetkisi" veren kararı oyladığı sırada bir Amerikan vatandaşı
Kongre Sarayı öniinde elindeki "savaşa hayır" pankartıyla tek
başına protesto gösterisi yapıyordu. (Foloğraf: AFP)
BAŞKENTTEN AHMET TAN
(Baştarafi 1. Sayfada)
mek için kuyruğa giren ya da
Güneydoğu'dan göç eden yurt-
taşlanmızı ferahlatmak değilse,
Bush'u Saddam'ın metodu ile
gafil avlamaya çalışıyor.
Kuveyt'i işgal ile Filistin soru-
nu arasında bağ kurmaya calı-
şan Saddam'la încirlik ile ser-
best ticaret arasında bağ kuran
Özal arasında yalnızca yöntem
farkı var.
Ama bir koyup üç almak için
de başka yol yok ki...
Özal rahat mı rahat demiştik.
Rahatlık ne istediğini bilmek-
ten kaynaklanıyor olmalı.
"İstediğini bilmek ile alabil-
mek ayn seyler" belki. Ama
şimdi bu farkı öne çıkarmak
h H k erken.i ç i t e
Özal'ın "yüzde 80 çıkar" de-
diği savaşa daha 48 koca bir sa-
at var.
Buna saat farklan dahil degil.
Üstelik BM'nin Saddam'a verdi-
ği 48 saatlik sure hangi saate gö-
re hesaplanacak?
Bagdat saatine göre mi Gre-
enwich saatine mi yoksa BM
merkezinin bulunduğu New
York'a göre mi?
Aynca bakarsınız. BM Genel
Sekreteri'nin düdiığü ile Bush-
un Saddam'a atabileceği golii
Saddam'ın kornere atmasına ge-
rek olmadan maçı BM Genel
Sekreteri'nin düdügü bitirebilir.
Göriinen denilmese de hisse-
dilen biraz bu.
Merhaba Durda
Birleşmiş Millet yeni yılda
bir "lüzumlu telefonlar" ajan-
dası bastınp devlet başkanlan-
na göndermiş olmalı. Bu ajan-
dada, herhalde tüm iilke yöne-
ticilerinin telefon numaralan
var.
Özal bu ajandayı açıyor. Otu-
ruyor telefonun başına ömegin,
L'den Libya'yı ve Libya başbaka-
nını buluyor.
Başbakanı 1980'lerden tanı-
maktadır.
"Selamiinaley küm Sayın Dur-
da. Beyaz Saray'ı ararken size de
bir merhaba diyeyim dedim. Siz
Arapsınız. birbirinizi tanırsınız.
Bu Saddam nesine güveniyor?"
Durda da ne desin?
Laf kıtlığında asma budama
muhabbetine katkıda bulunmak
üzere "Herhalde gizli bir silahı
var" falan diyor.
Bu olayı başkası anlatsa inan-
mayacağız. Telefonu çeviren
Özal anlatıyor.
tnanmak zorundayız.
Ama Libya'nın lideri Kadda-
fi dururken Başbakanı Durda-
yı niye aradığına inandıncı bir
neden göstermiyor.
Oysa ki "Saddam'ın nasıl
adam trfdufnnu" gariban Dur-
da değil, Kaddafi herhalde da-
ha iyi bilecck durumda.
Her neyse, Özal'ın hareketle-
rinden ve telefonlarının hikme-
tinden sual olunamayacagı için
bu konunun üzerine gitmedik.
Özal'a şunu sorduk.
"Saddam Filistin konusunun
görüşülmesini istiyor. Bir Filis-
tin konferansı (oplanmasını is-
ter misiniz?"
Özal hiç duraksamadan
"evet" diyor. Tek şartı. konfe-
ransın Türkiye'de toplanması.
Ovsa ki Saddam'ın Kuveyt isgali
ile Filistin konusu arasında bir
bağ kurmasma "Dost Bush"
karşı çıkıyordu. Özal'ın Filistin
konferansına "evet" demesi de
nerden çıktı?
Bilindigi gibi Mitterrand'ın
"banş planı"nda bu konferans
var. Acaba Özal, Mitterand'la da
mı dostluğu ilerletti?
Eğer ilerletti ise bu dostluk-
tan elde edeceğimiz, Türkiye'de
toplanacak olan Filistin Konfe-
ransı'nın salon kirası olacaktır.
Bu hiç azımsanmamalı.
2 Ağustos'ta başlatılan Ker-
kük ve Musul hesaplanna göre
"salon kirası"nın maliyeti Turki-
ye için son derece kârb.
kararı Irak verecektir."
BM kararlarına bağlı kala-
caklarını, ancak "savaşın önle-
nemez olmadığını" belirten
ABD Başkanı, "Şu anda, Irak-
ın, Kuveyt'ten çekilmesi yolun-
daki BM karanna uymasımn lo-
jistik olarak mümkiin olacağın-
dan emin değilim. Ama Irak
haftalarca önce vapması gereken
şeyi şimdi yapmaya başlarsa, o
zaman durum farklı olur" diye
konuştu.
Kongre'nin kararı
ABD Kongresi'nden geçen ta-
rihi karar, Birleşmiş Milletler-
in aralık ortasında aldığı 678 sa-
yılı kararla tam bir uyum için-
de. Yani ABD Başkanı Bush'a 15
ocaktan sonra Irak'a karşı askeri
güç kullanmasına kapılan açı-
yor. Ancak Kongre*nin kararı
tam olarak "savaş ilanı" anlamı-
na gelmiyor. Ancak askeri güç
kullanma konusunda Bush'un
elini serbest bıraktığından savaş
ilanı ile eş değerde bir karar ola-
rak kabul ediliyor. Aynca za-
manlamayı ABD Başkanı'na bı-
raktığı için de Bush'a "açık çek"
verilmiş oluyor. ABD yönetim-
leri 2. Dünya Savaşı'ndan bu ya-
na girdiği silahlı çatışmalann
hiçbirisinde Kongre'den böylesi-
ne açık bir çek almamıştı. ABD
Başkanı Bush, şimdi eğer Irak'a
karşı askeri guç kullanılacaksa
bunun zamanını da kendisi sap-
tayacak ve tekrar "savaş ilanı"
yetkisi için Kongre'ye başvurma-
sına gerek kaimayacak.
Kongre, bu oylamayı yapar-
ken binanın önünde savaş aleyh-
tarı gösteriler yapılıyordu.
Bush'tan Saddam'a
Reddedilen
mektup
açıklandı
WASHINGTON (AA) —
ABD Başkanı George Bush'un,
Irak Devlet Başkanı Saddam
Hüseyin'e yazdığı ancak Irak Dı-
şişleri Bakanı Tank ATİZ tarafın-
dan reddedilen mektupta, Irak
ordusunu mahvetmekle tehdit
ettiği bildirildi.
Beyaz Saray tarafından dün
yayımlanan mektupta, Başkan
Bush, Irak'ı kimyasal ve biyolo-
jik silah kullanmaması ve bir
bedel ödemek için Kuveyt'teki
petrol rafinelerini yok etmeme-
si konusunda uyardı.
ABD'de yayımlanan Time
dergisi de son sayısında mektup-
la ilgili bir haber yayımladı. Ti-
me'a göre Bush mektubunda,
Saddam Hüseyin'e 10 ocaktan
once Kuveyt'ten çekilerek ülke-
sini bir yıkımdan koruması yo-
lunda çağnda bulundu.
Bush, mektubunda, "BM ka-
rarlarına saygılı davranarak
Irak, uluslararası topluma katıl-
ma fırsatını yakalayabilir. Bu ta-
vır, Irak'a ve ordusuna yıkundan
kurtulma imkânı sağlayacaktır.
Kuveyt'ten hemen ve şartsız çe-
kilmediğiniz takdirde, kaybınız
Kuveyt'ten fazla olacaktır" de-
di.
Mektubunda, saldırganlığın
ödüllendirilmeyeceğini belirten
Bush, görüşmenin de olmayaca-
ğını kaydetti.
S A Y I N D O K T O R V E E C Z A C I L A R I N D İ K K A T İ N E
Mide ve duodenum tîlseri tedavisinde
H2 Reseptör Antagonisti
Ranitİdin HCI/Glaxo
150 mg lilm tablet
300 mg film tablet
150 mg film tablet 30 ve 60 film tabletlik; 300 mg film tablet 30 film tabletlik alüminyum
folyo ambalajlarda piyasaya verilmiştir.
Glaxo
SAĞLIK ÜRÜNLERİ SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Yıldız Posta Caddesi 52/8, Eseıtepe, 80700 Istonb»!
GOZLEM
UGUR MüMCU
(Baştarafi I. Sayfada)
giliz donanmasından kaçan "Goben" ve "Breslau" adlı iki
Alman zırhlısının Çanakkale'ye sığındıklannı, Osmanlı hü-
kümetinin bu iki Alman zırhlısını daha önce satın almış gi-
bi Türk bayrağı çektirdiğini; "Midilli" ve "Yavuz" adları veri-
len bu iki geminin, Alman Amirali Souchon komutasında
Karadeniz'e açıldıklarını, bu savaş gemilerinin Odesa ve Si-
vastopol lımanlarını topa tuttuklarını, Osmanlı hükümetinin
de savaşa bu nedenle girdiğini yazarlar.
Cemal Paşa, o günlerde Almanların bir oldubitti ile Os-
manlı hükümetini savaşa sokacaklarından endişe etmek-
tedir:
"Amiralin tavnndan öyle görünüyordu ki kendisinin bir
gün Karadeniz'de Ruslara karşı ani bir tecavüz icrası sure-
tiyle harbi, içtinabı gayri kabil bir hale koyacaktı."
Osmanlı hükümetinin Bahriye Nazırı Cemal Paşa, anıla-
rında Osmanlı donanmasının bir oldubitti ile karşılaşmaması
için Başkomutan Vekili Enver Paşa'nın Amiral Souchon'a
"Goben" ve "Breslau"yu Karadeniz'e göndermeme emrini
verdiğini de yazar. (Cemal Paşa, Hatıralar, Çağdaş Yay.
s.173)
Dahiliye Nazırı Talat Paşa'nın anılarında da Goben ve
Breslau'nun Rus kıyılarını bombalamalarından Sadrazam
Said Halim Paşa'nın ve kendisinin haberi olmadığı yazılı-
dır. (Talat Paşa'nın Anıları, Say Yay. s. 40)
Savaş kararı alan hükümetten ayn lan Maliye Nazırı Ca-
vid Bey, 1926 yılında İzmir suikastı nedeniyle yargılandığı
Ankara Jstiklal Mahkemesi'nde yaptığı savunmada savaşa
karar verenlerin "Kuran'a iman ettikleri kadar Almanya'nın
zaferine iman ettiklerini" söylemiştir.
Goben ve Breslau bir rastlantı sonucu mu Rus donan-
masıyla savaşa tutuşmuştu?
Hayır...
Yayımlanan Alman belgeleri, Amiral Souchon'un, 1914
yılı ekim ayında, Alman Genelkurmay Başkanlığı Genel Ka-
rargâhı'ndan gelen bir gizli emir ile Odesa ve Sıvastopol
limanlarını. Türk bayrağı çekilmiş iki Alman zırhlısı ile topa
tutturduğunu, böylece Osmanlı hükümetini bir oldubitti ile
karşı karşıya bıraktığını göstermektedir.
Alman Genelkurmay Karargâhı'ndan verilen bu gizli emir-
den sonra Başkomutan Vekili Enver Paşa, 22 Ekim 1914
günü Amiral Souchon'a şu gizli emri göndermiştir:
"Büyük karargâh - GİZLİ -
İstanbul, 22.10.1914
Filo Komutanı Amiral Bay Souchon'a
Türk donanması Karadeniz'de deniz egemenliğinı sağla-
malıdır.
Rus filosunu arayınız ve onu nerede bulursanız savaş ilan
etmeden saldınnız.
Enver"
Bu belgenin özgün metni, Alman Deniz Kuvvetleri arşi-
vindedir. (Carl Mühlmann, Deutschland und die Türkei,
1913-1914, Berlin, 1929, VIII+104 s)
O günkü koşullarda, Almanlar, Osmanlıları savaşa sok-
mak kararındalar. Ne yapıp yapıp, İttihat ve Terakki hükü-
metini savaşa sokacaklardır. Bu planlannda kendilerine is-
tanbul'da bir büyük destekçi bulurlar
Bu destekçi Harbiye Nazın ve Başkomutan vekili Enver
Paşa'dır.
Almanların, Osmanlıları savaşa sokmakiçin bir plan yap-
tıkları. Çanakkale'ye sığınan Goben ve Breslau zırhlılannın
bu plan gereğince Alman Genelkurmay Karargâhından al-
dıkları gizli emir gereğince Karadeniz'e çıkıp Rus kıyılarını
bombaladıkları anlaşılıyor.
Başkomutan Vekili Enver Paşa, bu Alman planlarının uy-
gulanmasında birinci derecede rol sahibidir. Öyle ki Alman
Genelkurmay Karargâhı'ndan çıkan "Ruslara saldırın" em-
ri, Osmanlı hükümeti Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili
Enver Paşa tarafından da Amiral Souchon'a gönderilir.
Alman planı, Enver Paşa eliyle uygulanmıştır.
Alman Genelkurmayı ile Enver Paşa'nın savaşa yol aça-
cak bu emirlerinder» ne-sadrazamın haberi vardır ne kabi-
nenin ne Dahiliye Nazırı Talat Paşa ile Bahriye Nazırı Ce-
mal Paşa'nın!
Cemal Paşa, olayı, Odesa ve Sıvastopol'un bombalan-
masından sonra öğrenecektir...
Bugün, hiç kuşkunuzolmasın, Türkiye'nin bu savaşa bu-
laştırılması için de Pentagon'da benzer planlar yapılmıştır.
Bu planların duyarlı odak noktası da İncirlik Üssü'nün
Irak'a karşı savaşacak stratejik uçaklara açılması ve üssün
"Savunma ve Ekonomik İşbirtiği Anlaşmasına" aykırı biçim-
de kullanılarak Türkiye'nin bir oldubitti ile sıcak savaşa so-
kulmasıdır.
Baker ile de bugün kapalı kapılar ardında herhalde bu
plan gereği "serbest ticaret karşılığı İncirlik Üssü'nün kulla-
nılması" konusu konuşuluyor.
Türkiye, göz göre göre bir savaşa sokuluyor. Tıpkı 1. Dün-
ya Savaşı'nda olduğu gibi...
Cuellar Saddam görüşmesi bugün
Dış Haberler Servisi — BM
Genel Sekreteri Perez de Cuel-
lar'ın "diinyada banş için son
şans" olarak nitelendirilen Bağ-
dat ziyareti dün gerçekleşti. Dün
akşam üstü Irak başkentine ge-
len De Cuellar, Irak Dışişleri
Bakanı Tank Aziz'le bir görüş-
me yaptı. De Cuellar'ın bugün
ise Irak Devlet Başkanı Saddam
Hüseyin'le görüşeceği bildirildi.
Bağdat radyosu, verdiği haber-
de De Cuellar'ın, Tank Aziz'le
"Örtadoğu'daki sorunlan kap-
samlı biçimde ele aldığını Dev-
let Başkanı Saddam Hüseyin'le
de pazar günü (bugün)
görüşecegini" belirtti. Radyo
başka ayrıntı vermedi.
De Cuellar, Bağdat'a hareket
etmeden önce Amman'da yap-
tığı açıklamada, "Bağdat'a iyi
niyetle gidiyorum. Umarım,
Irak Devlet Başkanı'na ve Irak-
lı yetkililere uluslararası kamu-
oyunun, ziyaretimin banşçı bir
çözüme faydalı olmasını ne ka-
İZMİR
HİPODROMU'NDAN
1. KOŞU: F: Akkor (1), P: Do-
rucan (3), S: Nurşo (4).
2. KOŞU: F: Renan (5), P: Ay-
şen 2 (3), S: Golden Line (1).
3. KOŞU: F: Beybaba (3), PP:
Boğaziçi (4), P: Akkurt (2), S:
Ulubey (6).
4. KOŞU: F: Body Guard (8),
PP: Aliş (3), P: Merhaba (9), S:
Raşomon (1).
5. KOŞU: F: Colibos (4), PP:
Bolca (1), P: Solero (8), S: Kah-
raman (5).
6. KOŞU: F: Akbulut (3), PP:
Piyango (4), P: Nazıma 30 (11),
P: Tulnea (1), S: Dostu (8).
7. KOŞU: F: Jocker Dancer (3),
PP: Golden Flower (4), P: Vera
1 (10), S: R. River (2).
dar çok istediğini anlatabilirim"
dedi.
AA'ya göre Saddam Hüse-
yin'le bütün konuları görüşece-
gini kaydeden Cuellar, Sad-
dam'ın, Kuveyt'in işgali ile Filis-
tin sorununu birbirine bağlayan
önerisini de ele alacaklarım söy-
ledi.
"Irak'a Kuveyt'ten çekilmesi
için tanınan son tarih olan 15
ocağın erteienip ertelenemeyece-
ğhıden emin olmadığını" kayde-
den Cuellar, "Buna Güvenlik
Konseyi karar verir" şeklinde
konuştu.
Perez de Cuellar, Saddam'la
anlaşıldığı takdirde bölgeye BM
Barış Gücü askerleri yerleştiri-
lip yerleştirilmeyeceği sorusunu
da "Eğer böyle bir şans doğar-
sa, bu yapılabilecek şeylerden
biridir" diyerek yanıtladı.
Bir BM sözcüsu, Perez de Cu-
ellar'ın 15 ocaktan bir gün ön-
ce dönerek Güvenlik Konseyi-
ne bilgi vermesinin planlandığı-
nı bildirmişti.
Cuellar, Saddam'ı Kuveyt'ten
çekilmeye ikna etmenin "çok
güç" olduğunu belirtti, ancak
görüşmesinin başarısızlıkla so-
nuçlanmasının krizin barışçı
yoldan çözümlenmesi için dip-
lomatik çabaların sona ermesi-
ni gerektirmediğini söyledi.
"Eğer başansız olursam, bel-
ki başka biri bir şeyler
yapabilir" diyen Perez de Cuel-
lar, "Sonuç hakkında iyimser
misiniz" sorusunu da "Ben her
zaman umutluyumdur" şeklin-
de yanıtladı.
Iraklı yetküiler De Cuellar'ın
ziyaretinden önce yaptıkları
açıklamalarda tutumlarını yu-
muşatacakları işaretini vermi-
yorlardı. Yetküiler, De Cuellar'ı
karşılamaktan memnun olacak-
larını, ancak Kuveyt'in Irak'ın
parçası olduğunu ve görüşmele-
rin ancak bu temelde yürütüle-
bileceğini söylüyorlardı.
EVET/HAYIR
OKTM AKBAL
(Baştarafi 2. Sayfada)
yoruz ve savunacağız." (1 Mart 1922)
•
"Cumhurıyetin dış siyasada özenle güttüğü amaç, ulusla-
rarası barışı korumak ve güven içinde yaşamaktır. Komşula-
rımızla dostluk ve iyi geçinme yolunda her gün biraz daha
ilerlemekteyiz" (9 Mart 1937)
•
Atatürk büyük bir askerdi. Yaşamının en büyük bölümü
cephelerde geçti. Trablusgarp, Balkan Savaşı, İkinci Dünya
Savaşı, Bağımsızlık Savaşı... Bütün bu savaşlann zaferler ka-
zanmış komutanıydı o... Savaşmaktan ne korktu ne de çe-
kindi. Ama barışı her şeyin üstünde gelen bir değer, bir amaç
saydı. Yukarıya aldığım sozleri Atatürk'ün haksız, yanlış bir
savaştan yana olmadığını göstermiyor mu? Atatürk'e göre
haklı bir savaş bağımsızlık ve özgürlük için yapılandır. An-
cak böyle bir savaşta bütün ulus tek bir yürek gibi çarpar.
Son olarak, Atatürk'ün 'sürekli barış'ın hangi koşullarda ku-
rulacağı konusundaki şu sözlerini duyurmak isterim:
"Eğer devamlı barış isteniyorsa, kütlelerin yaziyetlerini iyi-
leştirecek milletlerarası tedbirler alınmalıdır. İnsanlığın bütü-
nünün refahı, açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya va-
tandaşları, açlık, haset, açgözlülük ve kınden uzaklaşacak
şekilde eğıtılmelidir."
Anlayana!..