Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 EYLÜL 1990 * + *+ HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17
KÖRFEZ KRİZİ... KÖRFEZ KR İZİ... KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KOI
Müttefiklere
(Baştarafı 1. Sayfada)
nin bu karann başka ülkelere
emsal olmasından ürktüğü de an-
laşılıyordu. Nitekim Mısır'ın
borçlannın silineceği karannın
hemen ardından "aynı olanağın
neden elini taşın alüna sokma ce-
sareti göstermiş diğer müttefiklere
tanınmadığı" sorulan ortaya atıl-
dı. ABD yönetimi bu sorulann
baskısı altında kalarak Türkiye'-
nin de borç durumunu inceleme-
ye başladı. Ancak henüz Türki-
ye'ye böyle bir jest yapılıp yapıl-
mayacağı açıklık kazanmadı.
Bunda "Yunanistan" unsuru ol-
duğu kadar, muazzam borç mik-
tarlan da rol oynuyor. Dıkkatimi-
ze sunulan bir başka unsur da
"Mısır'ın bölgeye asker yollamış
oldugu."
Türkiye'nin ABD'ye borcu 7
milyar değil, 10 yıllık faizleriyle
birlikte 4.1 milyar dolar. Yani Mı-
sır'ın bağışlanan borcunun çok al-
tında. Şu ana kadar bu borcun si-
lineceği konusunda bir işaret ve-
rılmiş değil, ama böyle bir olası-
lık da yok değil. ABD yönetimi
durumu incelemeye devam ediyor
tabii. Kriz bölgesine asker yolla-
mış olan Mısır'ın borcu silinerek
diğer borçlu ülkelere bir mesaj ve-
rilmiş olduğu da ortada.
AT yardımı görüşecek
Körfez krizinde pasif kalmak-
la eleştirilen Avrupa Topluluğu
bu imajı değiştirmek için hareke-
te geçti. ttalya Dışişleri Bakaru ve
Topluluk Donem Başkanı Cian-
ni De Michelis'in Körfez krizin-
den zarar gören ülkelere yardım
için toptuluğun elini cebine ataca-
ğını bildırmesınden sonra Avru-
pa Komisyonu Başkanı Jack Oe-
lors da Ürdün, Mısır ve Türkiye'-
ye dönük bir yardım programı
oluşturulacağıra açıkladı. Delors,
krizin ekonomik kurbanlannın
Ürdün, Mısır ve Türkiye olduğu-
nu kaydetti.
Topluluk Komisyonu yarın bu
üç ülkeye yardım programını ele
alacak. Daha sonra Topluluk üye-
si ülkelerin dışişleri bakanlannın
cuma günü Roma'da yapacakla-
n olağanüstü toplantıda bir karar
almaları bekleniyor.
Diplomatik kaynaklar, bu aşa-
mada Türkiye'ye yapılacak yardı-
mın nasıl bir şekil alacağının bı-
linmediğini, çünkii Yunanistan'-
ın karşı bir tavır ortaya koyabi-
leceğini belirtiyorlar.
Çolaklı
ANAP'ınÇOLAKLI (Cumhuriyet) —
Antalya'nın Manavgat ilçesine
bağlı Çolaklı beldesinde geçen pa-
zar günü yapılan ve bir oy farkla
DYP'nin kazandığı açıklanan be-
lediye başkanlığı seçimini
ANAP'lıların yaptığı itiraz sonu-
cu dün yeniden yapılan sayımda
bu kez iki oy farkla ANAP adayı
Mustafa Atabakan'ın kazandığı
açıklandı.
Geçerli sayılan bin oydan
ANAP 487, DYP 485, SHP 16,
DSP 6, RP 4, SP de 2 oy aldı ve
bu sonuca göre ANAP adayı
Mustafa Atabakan belediye baş-
kanhğını kazanmış oldu.
DYP II Sekreteri Musta-
fa Şimşek de U seçim kuruluna iti-
raz edeceklerini açıkladı.
25 bin Pakistanlı Habur'daVEDAT YENERER
HABUR — Habur sımr kapı-
sından Türkiye'ye giriş yapanla-
nn büyük bir bölümünü oluştu-
ran Pakistanhlarla Bangladeşlile-
rin sağlık sonınlan hükümeti ye-
ni önlemler aramaya itti Dün Ha-
bır sınır kapısına gelerek incele-
melerde bulunan tçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksn ile aile planla-
ması ve sosyal hizmetlerden so-
rumlu Devlet Bakanı Cemil Çi-
çek, Karantina Daire Başkanı ve
öteki yetkililerle görüştüler. Sınır
kapısının Irak tarafında yaklaşık
25 bin Pakistanlının Türkiye'ye
girmek için beklediğını bildiren
Pakistan'ın Ankara Büyükelçili-
ği Askeri Ataşesi Albay Arshat
Sathi de yurttaşlarımn büyük bir
bolümünün açiık, susuzluk, aşın
sıcaklar ve bakımsızlıkla karşı
karşıya bulunduğunu, ölümlerin
başladıgını söyledi. Bu arada Irak
ve Kuveyt'te bulunan Türk ve ya-
bana uynıklulann Habur sınır
kapısından Türkiye'ye girişleri de
bütün hızıyla sürüyor. Son 24 sa-
atte 93'ü Türk olmak üzere top-
lam 2532 kişi daha Habur'dan
Türkiye'ye girdi. Bunlarla birlikte
bugüne kadar bu ülkelerden
Türkiye'ye gelenlerin sayısı
3.676'sı Türk, toplam 26 bini bul-
du.
Irak ve Kuveyt'te bulunan
Türk ve yabancı uynıklulann Ha-
bur sınır kapısından Türkiye'ye
girişlerinin başlamasından bu ya-
na buradaki sorunlann çözümü
konusunda ilk kez hükümet dü-
zeyinde temaslar başladı. Dün
Habur'a gelen Içişleri Bakanı Ab-
dülkadir Aksu ile Devlet Bakanı
Cemil Çiçek ve beraberindekiler,
Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hay-
ri Kozakçıoğlu, Şırnak Valisi Ay-
dın Aslan, Şımak Tugay Komu-
tanı Albay Atilla Osman ile bir-
likte incelemelerde bulundular.
Burada yapılan toplanuya Karan-
tina Daire Başkanı Yavuz Selim
ile Bangladeş'in Ankara Büyükel-
çiliği'nde görevii Zekeriya Bisuvaı
Devlet Bakanı Cemil Çiçek ve Içişleri Bakanı Abdülkadir Aksn Habar sınır kapısında incelemelerde bolundu. (Fotoğraf: AA)
da katıldılar.
Toplantıdan sonra bir açıklama
yapan Devlet Bakan Cemil Çiçek,
Körfez krizinin başlamasından bu
yana Habur'dan 53 ülke vatan-
daşlarvndan oluşan 26 bin kişinin
giriş yaptığını bildirdi. Habur'dan
3 bin 676 Türk vatandaşının da
dönüş yaptığını belirten Bakan
Çiçek, Türkiye'ye gelenlerin bü-
yükelçilikler aracılığıyla kendi ül-
kelerine gönderildiklerini, aynca
Türk makamlannın da insani
amaçlarla yardımlarda bulundu-
ğunu söyledi. Şırnak Valiliği, Ciz-
re ve Silopi kaymakamlıklan ve
Adana Valiliği*ne, yaptıklan ça-
lışmalarda destek olmak amacıy-
la Sosyal Yardımlaşma ve Daya-
nışma Fonu'ndan yardım yapıldı-
ğını da kaydeden Çiçek, "Gde-
neksel ve tarihi politikamız, ço-'
ğnnluğu Müslüman olan bu in-
sanlara yardım yapmamız dogrul-
tnsundadır. Hiçbir şeyi
esirgeraiyoruz. Kızılay ve Sağlık
Bakanlıgı'mn üniteleri var. Sürek-
li sağlık hizmetleri veriliyor. Ay-
ncâlaşeleri de lemin edUiyor" di-
ye konuştu.
Türkiye'ye gelmek üzere yola
çıkmış ve Habur sınır kapısının
Irak tarafında bekleyen onbinler-
ce yabancı uyruklunun da bulun-
duğuna işaret eden Bakan Çiçek,
bir soru üzerine Türkiye'ye giriş-
lerde bir kısıtlama bulunmadığı-
nı, zorunlu olarak Türkiye'ye ge-
lenlere bu çerçevede yardım yapü-
dığını ifade etti.
Pakistan'ın Ankara Buyükelçi-
liği Askeri Ataşesi Pilot Albay
Arshad Sathi, "Habur sınır kapı-
sının Irak kesminde, açhk, susuz-
luk ve bakımsızlıktan ölümlerin
başladıgını" öne surdü. AA'nın
haberine göre Habur sınır kapı-
sından Türkiye'ye giriş yapan Pa-
kistanlılara yardıma olmak ama-
cıyla büyükeJcilik tarafından Ha-
bur'a gönderiien Albay Sathi, Pa-
kistan'dan gelen 3 senatör ve Ça-
lışma Bakanlığı'ndan bir yetkili
ile Irak'a geçerek Zaho Valisi ile
Pakistanlılann sorunlannı görüş-
tüklerini söyledi. Sathi, Zaho Va-
lisi'nin Pakistanlılann sorunlan
ile yakından ilgileneceklerini söy-
lemesine karşın sınırda bekletılen
vatandaşlannm güç şartlar altın-
da olduklannı bildirdi. Sathi, aç-
hk ve susuzluğun yanı sıra sınır-
da bulunan vatandaşlannm yakıcı
güneş altında bekletildiklerini
kaydetti.
Pakistanlılann boş bulunan as-
keri kamplara yerleştirilmesi için
Zaho Vaüsi'nin emir verdiğini an-
latan Sathi, ancak Türkiye'ye ge-
len vatandaşlarınrn, kampların
hapishanelerden farksız olduğu-
nu bildirdiklerini söyledi.
İSTANBUL'dan HİKMET ÇETİNKAYA
(Baştarafi 1. Sayfada)
gün Ankara'ya gelen Türk dostu kimliğindeki
Amerikah Senatör Solarz'ın SHP lideri İnö-
nü ile aralarında geçen tartışmayı aktardık.
Solarz, inönü'ye şöyle demişti:
— ABD'nin Körfez'e asker göndermesini
nasıl karşılıyorsunuz?
İnönü, dünkü yazımızda değindiğimiz
"Türkiye'nin Körfez'e asker göndermesi" ko-
nusunda olduğu gibi sert bir yanıt vermişti:
— O, ABD'nin ıç meselesidir, kendilerinı
ilgilendirir. Bizi ilgilendirmez.
Körfez bunalımı başladığından beri Türk
dostları gün geçmiyor ki Ankara'nın yolunu
tutmasınlar. Cumhurbaşkanı özal'dan Baş-
bakan Akbulut'a; Dışişleri Bakanı'ndan Mıl-
li Savunma Bakanı'na, muhalefet liderlerine
uğruyorlar.
Başta ABD olmak üzere F. Almanya, İn-
giltere, İtalya, Fransa Türkiye'yi öve öve brti-
remiyor. Hele hele Cumhurbaşkanı Özal'ı
çok seviyor. Özellikle ABD ve İngiltere, Özal'ı
neredeyse "dünya lideri" olarak tanıtacak-
lar, coğrafyada Türkiye'nin yerini bileme-
yenlere.
Tam bu sırada italya da Türkiye'ye vize uy-
guluyor. İşin ilginç yönü Türkiye ile birlikte
Cezayir ve Fas da vize kapsamında. İtajya
bir yandan Türkiye'ye övgüler düzüyor. Öte
yandan Fas ile Cezayir'le aynı düzeyde gö-
rüp vize uygulamasına geçiyor.
ANAP milletvekiline işte dün sabah bu ola-
yı da anlattık. Bir ara durdu ve düşündü. Ar-
dından da şöyle dedi:
— İngiltere de geçen yıl aynı şekilde vize
uygulamasına geçmışti. Batı ülkelerı bizi se-
viyor gibi gözüküyorlar. Arkamızı döndüğü-
müzde, ellerinde ne varsa uyguluyorlar.
ANAP milletvekili ardından da ekledi:
— Bizim grupta 180 tane asker milletve-
kili her şeye 'evet' derler. Savaş izni yetkisi
gruptan geçer.
Hasan Celal Güzel ve Mesut Yılmaz yan-
lısı milletvekilleri ne düşünüyorlardı?
Onların görüşleri 5-10 fire dışında hemen
hemen belirginleşmiştı. Şöyle diyorlardı:
— Daha önceki tezkereye bir bakın. On-
da savaş açma hali de vardı. Özal Meclis'te
bunu anlattı. Şimdi ortada bu durum yok.
Yetki verilmeli.
Elbet karşı çıkanlar da vardı içlerinde.
Özellikle Başbakan Akbulut'un tutarsızlığı-
na değiniyorlardı. Başbakan'ın bir gün baş-
ka, ertesi gün başka açıklamalarına anlam
veremiyorlardı. Kısaca hükümetin tutarlı bir
tavrı olmadığından yakınıyorlardı.
Irak'a ilaç, gıda, mama yardımı Bakanlar
Kurulu'ndafırtına kopanyordu. Başbakan Ak-
bulut da ardından açıklama yapıyordu:
— Irak'a ilaç, gıda ve mama gönderilmez.
Bir gün sonra düşüncesini değıştirme ge-
reksinimini duyuyordu Başbakan.
— Evet, ilaç, gıda ve mama yardımı yapıl-
malı Irak'a. Çünkü insani boyut kapsamına
giriyor.
Bir başka örnek de savaş izni tezkeresi-
ne ilişkindi. Önce yetkiye karşı koyuyor, bir
süre sonra da "evet" diyebiliyordu.
ANAP milletvekillerinden kimileri bu ne-
denle kendi aralarında tartışmaya başla-
mışlardt:
— Böyle tutarsız hükümete yetkiyi nasıl
vereceksiniz?
Yetki verilmemeli görüşünde olan ANAP
:
lılar şöyle konuşuyorlardı dün sabah:
— Türkiye'nin dışarıya asker gönderme-
si, üslerini yabancılara açması Irak'a savaş
ilanı anlamına gelir.
ANAP'ta kafaları karıştıran bir başka so-
ru da vardı:
— Asker gönderilmeyecek, üsler kullan-
dırılmayacaksa niçin yetki isteniyor?
Sınırlı yetki verilmesinden yana olanlar da
vardı. Ancak yetkinin hangi koşullarda kul-
lanılmasının açıklığa kavuşturulması iste-
niyordu.
ANAP grubu yetki iznini verecekti hiç kuş-
kusuz. Hava onu yansıtıyordu. Ama ANAP
grubu biraz değil, bir hayli karışacaktı.
Öyle gözüküyordu.
Sathi, Habur sımr kapısının
Irak kesiminde halen 20 bini araç-
h, 5 bini de yaya olmak üzere yak-
laşık 25 bin Pakistanlının bekle-
tıldiğini de belirterek şunları söy-
ledi:
Öltimler başladı
'"Irak kesiminde açhk, susuz-
luk ve aşın sıcaklar vatandaşlan-
mızı perişan ediyor. Bunlano ya-
nı sıra ilgisizlik ve haltımarfık yü-
zünden ölnmler de başladı. Aldı-
gımız bilgiye göre dün doğnm ya-
pan bir vatandaşımızla çocuğu,
aynca bir de kalp krizi geçirtn va-
tandaşımız yaşamlanm yitirmiş-
ler. Ölümlerin aıimasından endi-
şeUyiz. Irak'tan gelen vatandaşla-
nraız, sonınlan ile ilgili olarak de-
falarca başvurduklan Irakiı yöne-
tidlerin kendüeriyle Ugilenmedik-
lerini soylediler."
Bu arada Irak ve Kuveyt'te bu-
lunan Türk ve yabancı v-yruklu-
ların Habur sımr kapısından
Türkiye'ye girişleri de bütün hı-
zıyla sürüyor. Son 24 saat içinde
93'ü Türk, 2.532 kişi giriş yaptı.
Türkiye'ye girenlerin büyük bir
bölümünü Pakistanhlar oluşturu-
yor.
Ankara büromuzun haberine
göre de Devlet Bakanı Isın Çele-
bi ile Irak Petrol Bakan Iasam El
Çelebi arasında geçen hafta Ha-
bur'da yapılan görüşmeden son-
ra Irak'ta Bakme Baraj şantiye-
sinde çalışan işcilerin tümü Türki-
ye'ye dönüyor
ENKA'nın katıldığı bir konsor-
siyum tarafından yapımı sürdürü-
len Bakme Barajı'nda çalışan
900'ü aşkın Türk işçisinden
400'ünün yola çıktığım bildiren
Dışişleri Bakanhğı yetkilileri, ka-
lan 500 kişinin de kısa sürede Tür-
kiye'ye döneceğini belirttiler.
Böylece Irak'ta topluca çalışan
Türk işçisi kalmayacak.
Yetkililer, Kuveyt'te de kendi
isteği ile kalanlar dışında Türk
bulunmadığını belirttiler. 25 do-
layındaki Turk, Kuveytli ile evli
bulunduklan gerekçesiyle ulkeden
aynlma isteğinde bulunmamışlar-
dı.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sav'ın önerisi:
6
Ancakları olmayan yeni anayasaÇağdaş Türk toplumuna yakışan, insan hak
ve özgürlüklerine dayalı, demokratik
kurumlaşmaya açık, işkenceyi ve ölüm
cezalarını yasaklayan, örgütlenme ve düşünce
açıklama özgürlüğünü benimseyen 'ancak'lan
olmayan yeni bir anayasa yapılmabdır.
1982 Anayasası, otoriter nitelikli bir
anayasadır. Çok yerinde temel hak ve
özgürlükler sayılmış, kabul edilmiş, 'ancak'
denilerek kısıtlamalar çoğaltılmıştır.
ni uluslararası kuruluşlara şikâ-
yet edip dava açabiliyor. İnsan
haklan ihlal edilen, haksızhğa uğ-
rayan kişinin devletine yaptırım
uygulamasına gidilebiliyor.
Hukukun üstünlüğü, "kuvvet-
ler aynlığı-hâkim bagımsızlığı-
temel hak ve ozgürlükler-idari ta-
sarruflann bağımsız hâkimlerce
denetlenmesi-bağımsız barolar"
gibi kavram ve kurumlan kapsar.
Bu kurumlardan birisi yoksa ve-
ya aksıyor, engelleniyorsa, uygu-
lanmıyorsa devlete "hukuk
devleti" demek zordur. Böyle bir
devlet belki "kanun devleti" ola-
bilir, ama kanunilik görüntüsü al-
tında haksızlıklar yapılıyor, temel
hak ve özgürlükler kanunla çiğne-
niyorsa, kuvvetler aynlığı prensi-
binden uzaklaşıhyor, organların
yetkilerine müdahale edüiyor, bazı
yetkiler gasp ediliyorsa ortada
"kanun devleti" de yoktur, "key-
fi devlet" vardır.
— Bu sözlerinizle sık sık cıkar-
tılan kanun hükmünde kararna-
meleri mi kastediyorsunuz?
SAV — Kanun hükmünde ka-
rarname uygulaması bu yakınma-
run, eleştirinin önemli bir bölü-
müdür, tabii bundan başka hukuk
devleti, insan hak ve özgürlükleri
ihlalleri de var. 413-421 ve bunla-
nn yerine konan 424 ve 425 sayılı
KHK'lar, insan hak ve özgürlük-
lerini çiğnemiş, sürgünü kurum-
laştırmış, anayasada yasaklanan
sansüre geçit vermiştir; yargı ba-
ğımsızlığını zedelemiş, adalet duy-
YILMAZ GÜMÜŞBAŞ
ANKARA — Türkiye Barolar
Birliği Başkanı Önder Sav, 6 ey-
lülde başlayacak yeni yargı yıh ne-
deniyle Cumhuriyet'e yaptığı de-
ğerlendirmede, Türkiye'de bir yar-
gı bağımsızhğı sıkmtısı da yaşan-
dığını vurgularken, sıkıntılann te-
melinde anayasa ve yasalardaki
demokratik hukuk devleti anlayı-
şına ters düşen düzenlemeler ve
buna dayalı uygulamalann yattı-
ğını söyledi. Sav, yeni yargı yılının
açıhş törenlerinde yapacağı ko-
nuşmanın Yargıtay Başkanı tara-
fından engellenmesine ih'şkin ola-
rak da "Aslında Yargılay'da ko-
nuşmanuz, bizden çok yargı men-
suplan için önem taşıyordu" dedi.
Türkiye Barolar Birliği Baska-
m Önder Sav, yeni yargı yılı ön-
cesinde Cumhuriyet'in sorulannı
yanıtladı. Sav'a yöneltilen sorular
ve yanıtlan şöyle:
— TBB olarak son zamanlar-
da sık sık demokratik hukuk dev-
leti ve hukukun üstünlüğü ilkele-
rinin zedelendiğini vurguluyorsu-
nuz. Bu konulardaki temel sıkın-
tüar nereden kaynaklanıyor?
SAV — "însan", devletler ve in-
sanlık tarihinde hiçbir dönemde
günümüzdeki kadar ön plana çık-
mamış, sosyal ve ekonomik hak-
larıyla gündemin birinci sırasına
oturmamıştır. Artık günümuz in-
sani, sadece ülkesinin insanını ve
devletini kendi ülkesinin mahke-
mesinde dava etmekle kalmıyor,
başka devletleri ve kendi devleti-
gusunu sarsmıştır. Hepsinden
önemlisi, "yasama
devredilmezliği" kuralı yıkılmış,
TBMM yürütmenin emrinde güç-
süz bir organ görüntüsünü vermiş,
kendisinin görevlendirdiği hükü-
meti denetleyemez duruma getiril-
miştir.
Türkiye'de demokratik hukuk
devletinde asla rastlanmayacak,
görülmeyecek bir uygulama da ya-
şanmıştır. Anayasa Mahkemesi
bazı yasalan, KHK'lan iptal etti-
ği halde aynı yasa, hukuk kural-
ları çiğnenerek yeniden çıkartıl-
mıştır. Örnek verelim: Yabancıla-
ra Mülk Satımı Yasası ve Perso-
nel Yasası, belediyelerle ügüi KHK
gibi.
Biraz önce sorduğunuz soruy-
Ia bağlantı kurarak ekleyelim.
Anayasaj'a ve hukuka saygı rafa
kaldınlmak istenmiş, ülke, karar-
nameler ve kanunlar karmaşası ile
yönetilmek istenir duruma getiril-
miştir. Bu tür uygulamalann ol-
duğu yerde artık hukukun üstün-
lüğünden, hukuk devletinden söz-
etmek zorlaşmaktadır. Çünkü
artık parlamentoda çoğunluğu eli-
ne geçiren bir siyasal parti, huku-
ka değil, kendi anlayış ve felsefe-
sine göre uygulamalar yapabil-
mektedir.
— Yargı bağunsızhgı konusun-
daki sıkıntılar nereden kaynak-
lanıyor?
SAV — Sıkıntılann temelinde,
anayasa ve yasalardaki demokra-
tik hukuk devleti anlayışına ters
düzenlemeler ve buna dayalı uy-
gulamalar yatmaktadır. Yürütme
yargıya müdahale eder durumda-
dır. Anayasada yazılı, Cumhur-
başkanı'nın yargı ile ilgili görev ve
yetkilerinin hukukun üstünlüğü ve
demokratik hukuk devleti ilkele-
ri ile bağdaştınlması mümkün de-
ğildir. Cumhurbaşkanı'nın Danış-
tay üyelerinin dörtte birini ve
Anayasa Mahkemesi üyelerini seç-
mesi, Hâkimler ve Savcılar Yük-
sek Kurulu üyelerini seçmesı, yargı
bağımsızlığıyla da bağdaşamaz.
Cumhurbaşkanı'mn gerektiğin-
de "yiice divan" sıfatı ile kendisi-
ni yargılayacak Anayasa Mahke-
mesi üyelerini secmesi, hukuki bir
garabettir. Aynca Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin
seçimi, oluşumu veçalışması, uy-
gulamalan yargı bağımsızlığını ze-
delemektedir. Hâkimler ve Savcı-
lar Yuksek Kurulu'nun mahkeme-
lerin bağımsızlığı ve hâkimlik te-
minatı esaslanna göre kurulup gö-
rev yapması bir anayasa emridir.
Kurulun bağımsız sayılabilmesi
için seçimle görev alan 5 üyenin
Cumhurbaşkanı'nca değil, Yargı-
tay ve Danıştay genel kurullann-
ca doğnıdan seçilmesi, Adalet Ba-
kanı ile müsteşarın da kurul üye-
si olmaması gerekir. Tabii, kuru-
lun Adalet Bakanhğı çatısı dışın-
da kendisine ait bir binası ve ayrı
bütçesi ve sekretar>
r
asının olması
da kaçınılmazdır. Bu konuda söy-
lemek istediğimiz ana düşunce,
kâğıt üzerinde "bağımsız" >azma-
sına rağmen Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu'nun bağımsız ol-
madığıdır, bu yapısından dolayı
da yargı bağımsızlığının da zede-
lenmekte olduğudur.
— Yargı bağımsızlığı ile baro-
lann bağımsızlığı arasında bir iliş-
ki, bir paralellik var mıdır?
SAV — Olmaz olur mu? Hem
de çok sıkı bir ilişki vardır. tki ba-
ğımsızlık iç içedir. Birinin bağım-
sız olmadığı ülkede, diğeri de ba-
ğımsız değildir. "Sav-savunma-
yargı'' sağhkh yargüamada bir bü-
tündür, aynlmaz üç unsurdur.
Devletin temeli olan "adalet"in
gerçekleşmesinde "savunma"nın
payı çok büyüktür. Savunmanm
örgütlü sesi baroların suskun, tu-
tuk ve bağımlı olduğu ülkelerde
"yargTnın "bağımsız ve etkin" ol-
duğu görülmemiştir. Savunma,
yargırun güçlü ve özgür sesidir. Bu
sesin kısılması yargıyı yaralar, yar-
gı bağımsızlığını zedeler.
Bugün ülkemizde barolann ver-
diği kararların büyük bir kısmı,
Adalet Bakanlıgı'run onayına ta-
bidir, Adalet Bakam'mn isteği
uyannca cumhuriyet savcılığının
açacağı dava üzerine barolann so-
rumlu organlarımn görevlerine
son verilebilmesi mümkündür.
Böyle bir uygulama, tstanbul Ba-
rosu Başkanı ve yöneticileriyle il-
gili olmak üzere maalesef gün-
demdedir, dava açılmıştır. Valiler,
barolann seçilmiş organlannın
görevlerine geçici olarak son ve-
rebilmekte, müfettişler barolan
denetleyebilmekte, vergi daireleri
fişlemektedirler. Şimdi sormak
gerekir: Bu nasıl baro bağımsızlı-
ğıdır, bu nasıl yargı bağımsız-
hğıdır?
— Değerlendirmelerinizden
1982 Anayasası'nın bazı madde-
lerinin degiştirilmesi gerektiği an-
lamı çıkıyor; sizce nasıl bir ana-
yasa değişikliğj gereklidir?
SAV — 1982 Anayasası'nın gö-
rünür niteliği, "devletin
güçlendirilmesi" ve bireylere kar-
şı korunması anlayışından hareket
etmekte olmasıdır. "Otoriter" ni-
telikli bir anayasadır. Çok yerin-
de temel hak ve özgürlükler sayıl-
mış, kabul edilmiş, "ancak" deni-
lerek kısıtlamalar çoğaltılmıştır.
Çağdaş uygar devlet anayasalan-
nın temel özelliği özgürlükleri ço-
ğaltmak, "ancak"lan azaltmaktır.
Bizde tersine bir uygulama)^ gi-
dümiştir.
"Anayasa degişmez" diyenler de
anayasanın değiştirilmesini istiyor,
biz de istiyoruz. Fakat değişikh'k
gerekçelerimiz farklı. Biz yüzünü
gerilere döndürmüş, çağımızın
toplum ve insanlanmızın geldiği
aşamaya ters düşen bir anayasa
değişikliği düşünraüyoruz. 1982
Anayasası, demokrasinin temel
kurallanna, sosyal hukuk devleti
ilkelerine, insan hak ve özgürlük-
lerine aykırıdır. ötesini berisini
değiştirmek yetmez.
Çağdaş Türk toplumuna yakı-
şan, insan hak ve özgürlüklerine
dayalı, demokratik kurumlaşma-
ya açık, işkenceyi ve ölüm cezası-
nı yasaklayan, örgütlenme ve dü-
şünce açıklama özgürlüğünü be-
nimseyen, "ancak"lan olmayan
yeni bir anayasa yapılmalıdır.
— Yargıtay'da her yıl 6 eylülde
yapüagelmekte olan "adli yılın
açıhşı töreni"nde Türkiye Barolar
Birliği başkanlan konuşurdu. Bu
yıl siz konuşmayacaksımz, ayn tö-
ren yapacaksınız. Bu konuda son
bir degerlendirme yapar mısınız?
SAV — Türkiye Barolar Birli-
ği'nin kurulduğu 1969 yılından
beri 6 eylülde her yıl Türkiye Ba-
rolar Birliği başkanlarının Yargı-
tay'da Yargıtay başkanı ile birlik-
te konuşmalan, güzel ve anlamlı
bir gelenek oluşturmuştu. Bu yıl
bu gelenek maalesef Yargıtay yö-
netiminin tutum ve davranışı ne-
deniyle bozuldu. Üç ay önceden
bizden "konuşma metni" istenme-
si tarafımızdan gizli sansür nite-
liğinde görülüp bağımsızlığımıza
müdahale yapıldığı gerekçesiyle
reddedilmiş, gönderilmemişti.
TBB Başkanı'nın konuşma
metnini görmeye çok hevesli ve is-
tekli Yargıtay Başkam da tören
programından birlik başkanının
konuşmasını çıkardı. Aslında Yar-
gıtay'da konuşmamız, bizden çok
yargı mensupları için onem taşı-
yordu; hem "sav-savunma-yargı"
bütünlüğunü simgeliyordu hera de
yargının sorunlarına Yargıtay sa-
lonunda özgürce, her türlü baskı
ve etkiden uzak olarak değinme
olanağı veriyordu. Biz bu olana-
ğı her zaman ve her yerde bulu-
ruz, yaratırız ama Yargıtay ve yar-
gı mensupları "savunmasız"
kaldılar.
Nitekim bu yıl ilk kez, Yargıtay
çatısının dışında ayrı bir "yargı >>
lının açüışı toplantısı" düzenlemiş
bulunuyoruz. Bu toplantıda, Ana-
yasa Mahkemesi, Yargıtay ve Da-
nıştay başkanlarına kürsümüzü,
tüm yargıç ve savcılara salonumu-
zu, yargının, yargıç ve savcılann
sorunlarına da gönlümüzü açmış
bulunmaktayız. Hiç şüphe edilme-
sin, barolann düzenlediği bu top-
lantı daha anlamlı, katılımlı, gör-
kemlı ve içerikli olacaktır. Tabii
yargıyı, adaleti ve konuşmayı "te-
kePinde sananlara da anlamlı bir
şamar olacaktır.
G Ö Z L E M UĞUR MUMCU
(Baştarafi 1. Sayfada)
gesi"ri\ satın aldılar
"Anglo Persian" şirketi böyle kuruldu.
İngilizlerin bu girişimleri Almanları da uyandırmıştı. Al-
manlar da Deutsche Bank aracılığı ile Europaeische Petro-
leum Union şirketini kurmuşlar ve Osmanlı İmparatorluğu
ile de bu şirkete yüzde 50 oranında katılmayı sağlamışlar-
dı.
Bu şirketin adı da Türkisch Petroleum'du.
İngilizler bir adım daha atarak Türkisch Petroleum. şirke-
tinin yüzde 50 oranındaki paylarının Anglo Persian şirke-
tince satın alınmasını da başardılar.
İngilizlerin bu işlerde kullandıklan aracı Sarkis Gülbenk-
yan, Erzurumlu bir Ermeniydi.
"Türkisch Petroleum"dak\ Alman paylan da 1. Dünya Sa-
vaşı yıllarında İngiliz hükümetinin tek yanlı kararı ile Alman-
ların elinden İngilizlere geçiyordu. Gülbenkyan'a lraq Pet-
roleum adında bir şirket kurdurularak Londra Büyükelçi-
liği'nde mali müşavir olarak çalışan bu Erzurumlu Ermeni-
ye de yüzde 50'nin üzerinde pay veriliyordu.
Adı "Anglo Iranian OU Company" olarak değiştirilen "Anglo
Persian" şirketi 1951 yılı nisan ayında Dr. Musaddık hükü-
meti tarafından millileştirildi. Bu ara iran Şahı da yurtdışı-
na kaçarak Roma'ya yerleşti.
ingiliz Entelijans Servisi ve CIA bundan sonra devreye
girdiler. 1953 yılı ağustos ayında General Zahidi, düzenle-
diği bir askeri darbe sonucu Dr. Musaddık'ı devirerek yeni-
den şahı tahta oturttu.
Şahın yaptığı ilk iş, Dr. Musaddık'ın millileştirdiği petrol-
leri, Amerikan petrol şirketlerinin de ortak oldukları bir kon-
sorsiyuma devretmek oldu!
Bu olaydan bin ders çıkar. Tabii anlayana; anlamak iste-
yenlere!
Bugünkü Arap devletlerinin kuruluşlarında, kum üzerin-
deki sımriarının pergel ve cetvelle çizilmesinde ve bugün
de birbirterine karşı silahlandırılmalarında Batı emperyaliz-
minin rolü nasıl görmezlikten gelinebilir?
Mekke Şerifi Hüseyin, 1. Dünya Savaşı'nda, İngiliz hü-
kümetinin Mısır'daki Yüksek Komiseri Henry McMahon ara-
cılığı ile verdiği emir ve paralarla Osmanlı İmparatorluğu1
na karşı başkaldırmış ve "peygamber soyundan geliyorum"
diyerek İngiliz desteği ile Arap Imparatoru ve halifelik düş-
leri görmeye başlamıştı.
"Arapsaçı siyaseti" bugün olduğu gibi o gün de geçerliydi.
Mekke Şerifi Hüseyin'in Hicaz Kralı, oğlu Faysal'ın Irak,
öteki oğlu Abdullah'ın da Ürdün Kralı olması ve ardından
da Şeyh Hüseyin'in kendisini 'halife' ilan etmesi Necd sul-
tanı Abdülaziz'i harekete geçirmeye yetti.
1924 yılı ekim ayında Sultan Abdülaziz, askerleriyle bir-
likte Mekke'ye girdi. Mekke Emiri Hüseyin, İngilizlerin de
yardımıyla Kıbrıs'a kaçtı.
Bugünkü Suudi Arabistan Krallığı böyle kuruldu.
"Hicaz Kralı" adını alan İngiliz çıkarlarının Arap yarıma-
dasındaki temsilci ve komisyoncusu Mekke Emiri Hüseyin'in
devrilmesinden sonra Arap yarımadasındaki İngiliz ege-
menliği, yerini ABD egemenliğine bıraktı.
Kısa adı Aramco" olarak bilinen Arabian-American Oil
Compan/ye 1930'lu yılların başında verilen petrol ayrıca-
lıkları Amerika'nın bölgede giderek siyasal egemenlik kur-
masına da yol açtı.
Ortadoğu, emperyalizmin savaş alanıdır.
Petrol, Latince'de "petro oleum=taş yağı" demektir. Bu
taş yağında Ortadoğu çöllerınde kum gibi kaynayan gizli
servislerin. iğrenç pazarlıkların, hükümet darbelerinin
emperyalizmin ajanlığını yapan kralların, generallerin ve si-
yasetçilerin izlerini ve çirkin yüzlerini görebiliriz.
Yeter ki bakmasını ve görmesini bilelim...
NOTLAm
MUSTAFA EKMEKÇJ
(Baştarafi 75. Sayfada)
Eğitim emekçilerinin hak arama mücadelesinde yer aldığım
süre içinde çok yanlışlıklar, çok sivrilikler, çok keskinlikler yaptı-
ğımı bugün daha iyi görüyorum.
Avuçlarımın içinden akıp giden zamana, bunu öğretmen mü-
cadelesinde gereği gibi yararlı kullanamayışıma yanıyorum.
Öğretmen mücadelesinde nıçin bu denli "devrimci", bu denli
"keskin", bu denli "kör" olduğuma açıklama getiremiyorum. Öğ-
retmen örgütünün bir hak arama örgütü olduğunu, böyle olma-
sının zorunlu olduğunu niçin kavrayamadın Tekin Üstün?
öğretmen örgütünün devrimciler örgütü olmadığını, olmaması
gerektiğini niçin anlayamadın Tekin Üstün? Öğretmen örgütü-
nün üyelerinin salt devrimcilerden oluşamayacağını nasıl da an-
layamadın Tekin Üstün? Görevinın daha fazla demokrasi, daha
fazla ekonomik hak, daha fazla özgürlük olduğunu neden kav-
rayamadın sen? Hadi bunları anlayamadın diyelim; dönüp ulus-
lararası örneklere neden bir göz atmadın? Dünyanın neresinde,
hangi öğretmen örgütü, üyelerini "devrimci"lik kıstasına vuru-
yor? Hiçbiri değil mi?
Sen, Öğretmen örgütü içinde çalıştığın süre içinde, senin gibi
düşünmeyen mücadele arkadaşlarına selamını esirgemeyi, on-
larla yan yana olmamayı katıksız devrimcilik bildin. Kendin öğ-
retmenleri siyasal görüşlerinden dolayı bölmedinse de bunu
onayladın, hak verdin bu mantığa. Gruplar, gruplar, gruplar.. ara-
sında o yüzbinlerin mücadelesini çıkmaz sokaklara sürdün.
Yalnız sen değil, sana bu akıllart verenler, bu "çelik disiplin"
içine seni de hapsedenler, bu günahların hesabını vermek zo-
rundasınız.
Değerli kardeşlerim.
Gönlüm istiyor ki sizler benim bu kendimi değerlendirişimi,
bugün ve yarın gözönünde bulundurun... öğretmen mücadele-
si, siyasal görüş ayrılığına bakılmaksızın tüm öğretmenlerin hak
arama örgütüdür.
Bölünmeye, ayrı küçük küçük dükkânlara izin vermeyin.
Ah benim uzaktaki yol arkadaşlarıml Aynı amaç uğruna mü-
cadele eden unsurların bırbirlerine sırtını dönmeleri, yumruk sal-
lamalan, diş bilemelerinin hain sonuçlannı ben daha iyi kavradım
burada.
Bizler tek ve güçlü öğretmen sendikası yaratma yolunda ej
ele, kafa kafaya, sırt sırta vermeye mahkûmuz.
Hepinizi saygıyla selamlarım."
Ikrgıtay'a 15 yeni üye
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) — Adalet Bakam Oltan Sun-
guriu başkanhğmda toplanan Hâ-
kimler ve Savcılar Yüksek Kuru-
lu, Yargıtay'a 15, Danıştay'a da
3 yeni üyenin seçimini yaptı. Ye-
ni Yargıtay ve Danıştay üyeleri,
dün mazbatalannı Adalet Baka-
m Sungurlu'dan bakanlıkta dü-
zenlenen bir törenle aldılar.
Yargıtay'a seçilen 15 yeni üye
şunlar:
Kanunlar Genel Müdür Yar-
dımcısı Ahmet Müfik Yöksel,
Adalet Başmüfettişleri Ali Metin
Çiftçi ve Mehmet Handan Surlu,
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ad-
nan tsmail Hekimoglu, tzmir
DGM Başsavcısı Hulusi Ögütçü,
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı
Akm Öncül, Ankar DGM Başka-
nı M.Vehbi Benli, Ankara Hukuk
Hâkimleri Halis Demirhan ve
Şemsettin Yüksel, Yargıtay Tet-
kik Hâkimleri Teoman Üneri ve
Nihal Akman, Edirne Ağır Ceza
Mahkemesi Başkanı M.Sıraç As-
lan, Ankara Ticaret Mahkemesi
Başkanı Orhan Uzgören, Kadıköy
Ticaret Mahkemesi Başkanı İnsan
Demirkan ile Ankara İş Hâkimi
Dr. Ş. Ekrem Serin.
Kurul, Damştay üyeliklerine de
Antalya Bölge ldare Mahkemesi
Başkanı Yılmaz Taşdelen, Danış-
tay Savcısı Sıtkı Gündüz ile Da-
nıştay Tetkik Hâkimi Saniye
Güngör Demirkıran'ı seçti.
HESAPLAŞMÂ
BURHAN ARPAD
(Baştarfı 2. Sayfada)
nabileceği bir yer olmasın?.. (Şu
anda avlusunda gezinen düzine-
lerce kedisiyle birlikte!).
Kimbilir, belki bu işe de Sayın
Çelik Gülersoy el atar?
Mektubu yazıya vermek ûze-
reyken sevindirici olduğu kadar
da üzûcü bir bilgi elde ettim. Bu-
rada duyurduğum önerinin ben-
zeri birkaç yıl önce ilgili beledi-
ye başkanlığınca, işyerieri olarak
kulanılmasının daha verimli ve
kârlı olmasından ötürü geri çev-
rilmişti. Dosyalar, yok edilmediy-
se, ilgili yerel belediye başkanlt-
ğında bulunmak gerekirdi.
Konuyu canlandırdığı için Sa-
yın Tahir Özçelik'e teşekkûrler..