20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 EYLÜL 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3 SSCB'de birlik sÖzJeşmesi • MOSKOVA (AA) — Sovyetler Birliği'ni olusturan 13 cumhuriyetin merkezle ve kendi aıalanndaki ilişkileri yeniden düzenlemesi öngörülen "yeni birlik sözleşmesi"ne son şeklini verecek bir komisyon kurulması kararlaştınldı. SSCB Yüksek Sovyeti'nin önceki gün yapılan toplantısında, muhafazakârlann "yıkıcı bir düşünce", radikallerin de "anlamsız" olarak eleştirdiği yeni birlik sözleşmesi taslağryla ilgili görüşmeler uzayınca , Başkan Mihail Gorbaçov, taslağa son şeklini verecek bir komisyon kurulmasını önerdi. ABD, 40 bin asker çekiyor • WASHINGTON (AA) — ABD Savunma Bakanı Dick Cheney, Baü Avrupa'da bulunan Ameakan askerlerinden 12 ay içerisinde 40 bininin çekilmesi emrini verdi. Savunma Bakanlığı sözcüsü Pete Williams taıafından dün yapılan açıklamada, çekilme işlemine 1 ekimde başlanacağı belirtildi. Açıklamaya göre 30 bin asker üe 10 bin hava kuvvetleri personelini kapsayan indirim, büyük ölçüde Federal Almanya'daki ABD askerlerinde yapılacak. Bin Bella döntiyor • BARSELONA (Reoter) — Cezayir eski Devlet Başkanı Ahmet Bin Bella ülkesine dönmek Uzere 10 yıldır sürgünde bulunduğu Ispanya'dan aynldı. 1962'de Fransa'dan bağunsızhğını kazanan Cezayir'in ilk devlet başkam olan Bin Bella, 1%5'te Huari Bumedyen önderliğindeki askeri darbeyle devrilmişti. Cezayir'de gelecek yıl yapılacak serbest seçimlere partisi 'Cezayir'de Demokrasi lcin Hareket'in önderi olarak katılmayı planlayan Bin Bella, 25 yıldır sürgünde yaşıyordu. Utvanya meydan okuyor • MOSKOVA (AA) — Litvanya Parlamentosu, dün benimsediği siyasi partiler yasasıyla Sovyet Komünist Partisi'nin bir parçası olan Litvanya Komünist Partisi'nin faaliyetlerine son verme yolunda önemli bir adun attı. Litvanya Parlamentosu'nda dün kabul edilen yasada, cumhuriyetin sınırları içinde 'yabancı ülkelerin siyasi partilerinin faaliyet göstermeleri' yasaklanıyor. Vilnius'taki kaynaklar, bu •~deyimin açıkça SBKP platformunu savunmaya devam eden Litvanya Komünist Partisi'ne atıfta bulunduğunu belirtiyorlar. Mısır'da seçimler • KAHtRE (AA) — Mısır Devlet Başkaru Hüsnü Mübarek, parlamentonun feshi konusunda 11 ekimde halkoylaması yapılacağım açıkladı. Mübarek, dün radyo ve televizyondan yayımlanan konuşmasında, yeni parlamentonun bağımsız adaylann da katıldığı seçimler sonucunda belirleneceğini söyledi Karamanlis Patrikle görüştü • ATtNA (Cnmtanriyet) — Yunanistan Cumhurbaşkanı Konstantin Karamanlis, Kuzey Yunanistan'daki manastırlar bölgesi Aghion Oros'u (Aynaroz) ziyaret etmekte olan İstanbul Fener Patriği Dimitrios ile görüştü. Karamanlis, dört gündeh bu yana manastırlar bölgesini ziyaret etmekte olan Patrik Dimitrios ile ikili bir görüşmede bulundh. Karamanlis, Patrik Dimitrios'a daha önce de bir mesaj iletmiş ve kendisinden Yunan halkını kutsamasını ve dünya banşımn korunması için dua etmesini istemişti. Rum lideri Vasiliu, Ankara'nın ATyolundaki adımlannı Cumhuriyefe değerlendirdt Türkiye'yi destekliyonım ŞEBNEMATİYAS NEW YORK — BM Genel Kurulu'nda önceki gOn yaptığı konuştnada Kıbns'ı Kuveyt'e benzeten Kıbrıs Rum kesimi lide- ri Yorgo Vasiliu Genel Sekreter Perez de Cueflar ile ikili görüşme- sinden sonra Avrupa Toplulu- ğu'na yaptıklanttyelikbaşvuru- su konusunda sorulanmızı yanıt- ladı. Vasiliu, Türkiye'nin Avru- pa'yayönelik adımlanru ve tutu- munu sonuna kadar destekledi- ğini kaydederek Kıbrıs sorunu- nun çözumünde anahtann Tür- kiye'nin elinde olduğunu belirt- ti. Kıbns Rum lideri Türkiye'ye Kıbns'taçözümiçin "Kendi ka- derinitoytahakkmdan" vazgeç- mesi çağnsında bulundu ve hiçbir zaman Türkiye ile çatışmayagir- mek istemediklerini söyledi. Va- siliu'ya sorduğumuz sonılar ve yamtlar şöyle: —Genel Sekreter'le ader gö- risrunöz? VASİLİU—Genel Sekreter'le görüşmem Genel Kurul sırasında yapılan görüşmelerden biriydi. Tabü görüşme sırasında ben yer- leştirmeler ve var olan durumu değiştirecek diğer gelişmeler ne- deniyle duyduğum endişeyi dile getirdim. Karşılıklı tehditlerin bi- zi biryeregötürmeyeceğinitekrar tekrar söylüyorum zaten. Bu bağlamda etkin bir işbirliği yap- mamızgerektiğini, çözümeyöne- lik birlikteçahşmamızgerektiğini tekrarladım. VASILIU AT'ye yaptığımız başvuru, Kıbns Türklerine karşı bir tutum değildir. Türkiye de AT üyesi olmak istiyor. Türkiye'nin AT yolundaki adımlannı destekliyorum. Kıbrıs sorununun çözümü Türkiye'nin elindedir. Bu konuda bir çözüme ulaşmak içih Kıbrıs Türkleri, kendi kaderini tayin hakkmdan vazgeçmelidir. VASİLİU — 'Birlikte Avrupa'ya gidelim'. —Sizin AT başvurunuz birlikte çalışmaya yönelik degil tersine bir adun olarak yorumlanıyor. VASİLİU—Bunu biliyorum, ancak gerçekten bunu anlayamı- yorum, çünkü başvuru bizim çok önceden aldığımız bir tutumdur, biz zamanı gelince AT üyesi ola- cağırruzı söyledik, bu karan al- mak zorundaydık, bu noktada açık olmalıyız, Türkiye de AT üyesi olmak istiyor, Cumhurbaş- kanı Özal'ın Başkan Bush ile bu- gün yaptığı görüşmede bu tutu- mun teyit edildiğini görmek U- ginçti. Yani Türkiye politikası- nm Avrupa'ya yönelik eğilimi di- yebiliriz, benşahsen bu eğilimin destekçisiyim, AT yolunda attı- ğı adımlann destekçisiyim, bu nedenlebaşvuruya itirazedilme- mesi gerektiğini düşünüyorum, itiraz nedeni Kıbnslı Türklerin de bu kararda yer almalan şeklinde. Buna ben hiçbir şekilde itiraz et- mem, herkesin bildiği gibi Kıbns- lı Türkler Zürih anlaşmalan üze- rinde çalışmaktan vazgeçmişler- dir, peki bu tarihtir diyeüm, bir çözüm için görüşme sürecindey- dik ve bu süreç başansızlıkla so- nuçlandı, benim kabahatim de- ğil, herkes biliyor, biz şunu söy- lüyoruz, başvurunun yaptldığı zamandan derinlikle tartışılaca- ğı zamana dek sorunumuzu çöz- mek için çok vakümiz var. Kıbrıs sorununu çözmek için yıllar ge- rekmiyor, eğer siyasi kararlılık mevcutsa, birkaç gün, birkaç hafta içindeçözülebilecek bir so- rundur. Bu mesajı Türk liderüği- ne ve Kıbnslı Türklere iletmeye çalıştım, şimdiye dek başarama- dım, ama ısrarla devam edece- ğim. Başvurumuzu Kıbnslı Türklere karşı bir tutumolarak yorumlamak istemiyorum, bildi- ğinizgibi zatentopluluk üyeliğin herkesin yaranna olmasını bek- liyor, benim tutumum da hep bu olmuştur, gümriik anlaşmamız- da da aynı tutumu yansıttık, bu nedenle başvurdunuz diye sizi ce- zalandıracağız demek yerine, bir çözüme bir an önce nasıl ilerleye- biliriz deyip, bundan sonra bir- likte Avrupa'ya gideriz demek daha iyi olur. —Genel Sekreter'in girişimlerini desteklediginizi söytüyorsanuz, göriismekrin devam etmesinden yana oldugunuzu bdirttiniz, •*- sıl devam edecck görüşmeter? Çözüm Türkiye'de VASİLİU—Benim elimde bir şey yok, bunun cevabı Türkiye'- dir. Bunu hep söyledim vebu me- sajın yerine gitmesini isterim. Biz Türkiye ile bir çatışmaya girmek istemiyoruz, her halükârda, Kıb- ns Türkiye'ye göreçok küçükbir ülke, şu anda Doğu ile Batının birleştiği bir çağdayız, eğer Doğu ile Baü bir araya gelebilmişse, ni- çin Kıbns, Türkiyeile farklüıkla- rmı çözemesin. Çözümün herke- sin yarannaolacağma, dezavan- tajlann kat kat üstünde avantaj- lan olacağmainamyorum. Dola- yısıyla bu tümüyle Türkiye'ye bağlıdır, maalesef şubattaolum- suz yönde hareket ettiler, Sayın Denktaş'ın Genel Sekreter'in ka- bul edemeyeceği şeyler öne süre- rek görüşmelerden kalkmasma yardımcı oldular. Umanm şimdi artık Kıbns sorununu çözme za- manımn geldüği yolunda bir ka- rar alırlar ve tanışmalar için ye- şil ışık verirler. —Nedirbuyeşilışık? VASHJU-Kendi kaderini ta- yin hakkından bahsetmekten vazgecsinler, ayn halklardan bahsetmekten vazgecsinler, bu- nun Birleşmiş Milletler politika- sı olmadığını biliyorlar, pazarlık masasına otursunlar. Türkiye, KKTC'ye verdiğisavunma teminatını teyit edecek Ankara'dan Kıbns'a siyasi çıkarmaBaşbakan Akbulut'un ekim başında yapacağı KKTC ziyareti sırasında bir ortak deklarasyon, bir de ortak bildiri yayımlanacak. îkinci gün yayımlanacak ortak bildiride 1974'ten beri devam eden Rum ambargosunun sona ermesi çağrısı yapılacak. ANKARA (Cnmhuriyet Bü- rosu) — Kıbns Rum yönetimi- nin Avrupa Töpluluğu'na (AT) yaptığı tam üyelik başvurusu- nun incelemeye alınması sonra- smda, Türkiye-KKTC dayanış- masının güçlenerek sürdüğünü göstenneye yönelik bir dizi giri- şim planlandı. Bu girişimler, Başbakan Yıldınm Akbulut'un 1 ekimde başlayacak KKTC zi- yareti sırasında gündeme gele- cek. Ziyaretin ilk gününde bir ortak deklarasyon, ikinci gü- Erbakan, Saddam ve Fahd'la nünde ise bir ortak bildiri ya- yımlanarak, Türkiye'nin KKTCye savunma güvencesinin teyit edileceği ve Rum ambargo- sunun sona ermesi çağnsında bulunacağı öğrenildi. Başbakan Yıldınm Akbulut- un üç gün sürecek KKTC ziya- reti sırasında yayımlanacak iki ortak belgenin amacı ve içeriği şöyle özetleniyor: 1. Ortak deklarasyon: Ziyare- tin ilk günunde yayımlanacak bu belgenin amacı, Kıbns Rnm başvunısunnn incelemeye alın- ması sonrasında Türkiye'nin KKTC'ye desteginin azalmadan süreceğini ifade etmek" olarak tanımlanıyor. Deklarasyonda 1960 anlaşmalan çerçevesinde Türkiye'nin KKTC'ye sağladığı "savunma garantisi"nin sürdü- ğü teyit edilecek. Yetkililer, bu belge ile Türkiye'nin KKTC ile yeni bir güvenlik anlaşması yap- ması yönündeki önerinin "gün- dem dışı" kaldığıru beürtiyorlar. Yetkililere göre garantörlük an- laşmasının teyidi yoluyla hem gereken mesaj verilmiş olacak hem de Türkiye'nin Kıbns sonı- nunun çözümünü güçleştiren olumsuz havanın yoğunlaşması- na neden olacak tepkisel bir çı- kış yapması önlenecek. 2. Ortak bildiri: Başbakan Akbulut'un KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu ile yapacağı gö- rüşmeler ve Cumhurbaşkanı Ra- uf Denktaş tarafından kabulü sonrasında açıklanacak ortak bildiri ise daha geniş kapsamlı olacak. Bu bildiride 1974'ten be- ri gündemdeki Rum ambargo- sunun "adilane bir uygulama olmadıgı" ifade edilecek ve bu- na son verilmesi çağnsmda bu- lunulacak. Bildiride ayrıca KKTC Başbakanı Derviş Eroğ- lu'nun temmuz ayındaki Anka- ra ziyareti sırasında imzalanan mutabakat metninde de yer alan, "pasaportsuz geçiş ve gümrük birliği" konuları da te- laffuz edilebüecek. Ancak yet- kililer, bu iki konuda yeni bir karann söz konusu olmayacağı- nı, her ikisinin de sadece "olası uygulamalmr" olarak gündeme getirileceklerini belirtiyorlar. Bu tutum, Türkiye'nin "temkinli ve uyana" olmayı yeğlediği şeklin- de yorumlanıyor. Kıbns sorununu çözmeye yö- nelik olarak BM Genel Sekrete- ri'nin himayesinde yapılan top- lumlararası görüşmelerin yeni- den başlatılması konusunda KKTC ve Türkiye yönetimlerin- de egemen olan görüşün Genel Sekreter'in alacağı tavnn bek- lenmesi olduğu öğrenildi. Anka- ra, Perez de Cuellar'ın 31 ekime kadar Güvenlik Konseyi'ne sun- ması gereken Kıbns raporunu merakla beklerken, bu rapordan önce Genel Sekreter'in bizzat ya da sözcüsü aracıhğıyla özel bir Kıbns açıklaması yapacağım ediyor. görüştü BETÜL UNCULAR TRABLUS — RP Genel Baş- kam Necmettin Erbakan, Kör- fez'de arabuluculuğa soyundu. Erbakan Irak Devlet Başkam Saddam Hiiseyin ve Suudi Ara- bistan Kralı Fahd'la görüştüğü- nü açıkladı. Erbakan'ın da ara- lannda bulunduğu 13 Müslü- man ülke temsilcileri Körfez'de olası bir savası önlemek için Irak'la Suudi Arabistan arasm- da mekik dokuyor. Erbakan dün sabah Libya'nın başkenti Trablus'ta kaldığı El Mahari Oteli'nde düzenlediği basın toplantısında son 17 gün- dür Körfez ülkelerinde yaptığı temaslar hakkında 6 Türk gaze- tecisine açıklamalarda bulundu. Avrupa Milli Görüş Teşkilatı Başkam Osman Ynmakogulla- n'nın da katıldığı toplantıda Er- bakan, Suudi Arabistan Kralı Fahd, Savunma Bakanı Prens Soltan, Içişleri Bakanı Prens Naif, Istihbarat Başkam Prens Faysal ve kralın oğlu Suud Fay- sal ile Irak Devlet Başkam Sad- dam Httseyin ve Başbakan Bi- rinci Yardıması Taha Yasin Ra- mazan'la görüştüklerini bildir- di. Erbakan bir soru üzenne tüm Müslüman topluluklann her iki tarafla konuşarak savaşı önle- meye çalıştıklannı belirterek, bu temaslann süreceğini bildirdi. KAHRAMAN ASKERLER' VE ÇOCUK — Demokratik Almanya'da. komünist yönetimin simgelerinin tahrip edilmesine ilişkin göriintülere sık sık rastlamyor. Son bir yıldır, yönetimle- rin kararıyla yerinden sökülen Marks ve Lenin heykellerinin yanı sıra, diğer anıtların da za- man zaman saldırılara uğradığı görüliıvor. Doğu Beriin'de komünist yönetim döneminden ka- lan 'kahraman askerler' anıtı da, bu kaderi paylaşıyor. Anıttaki "kahraman askerler'in yüzleri. kızgın bir Demokratik Alman'ın attığı sarı boyalarla boyalı. (Fotoğraf: The Independent) UVEYT DışişleriBakanı Ali BozerBM Gene } Kurulu'nda konuştw Ortadoğırda silahlanma durdıırulsun ŞEBNEM ATtYAS NEW YORK — Birleşmiş Milletler Ge- nel Kunıhı'na hitaben dün bir konuşma ya- pan Dışişleri Bakanı Ali Bozer, Türkiye'- nin Körfez krizinin çözümü için elinden ge- leni yapacağım söyledi ve Ortadoğu'da si- lahlanmanın durdunıhnası çağnsmda bu- lundu. Bozer konuşmasında, Kıbrıs konu- suna değinirken KKTC'nin benimsediği "halk" tammı yerine BM'nin kabul ettiği "toplnluk" tanımını kullandı. Ah Bozer dün aynca Yunanistan Dışişleri Bakanı An- donis Samaras'la görüştü. Bozer BM konuşmasım ağırlıkla Körfez krizi ve Kıbns'a yöneltti. Konuşmasında Ortadoğu'da silahsızlanma yönünde tedbir- ler alınmasım savunan Bozer, uluslararası topluluğu kimyasal, biyolojik, nükleer si- lahların ve füzelerin "artışınıo dnrdnndması" için daha fazla çaba harca- maya çagırdı. Körfez krizinin çözümü için Türkiye'nin elinden geleni yapacağım söy- leyen Bozer'in, kullandığı ifadelerde nüans- larla oynayarak ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki görüş aynlığı olan konularda or- tada kalmayı tercih ettiği dikkat çekti. Bunlardanl)iri Irak'm Kuveyt'ten koşul- suz çekilmesinin yanı sıra Kuveyt'te "yasal" yönetimin kurulması yönündeki ifadesiydi. ABD Kuveyt'te düzenin yeniden sağlanmasından bahsederken bunu Sabah ailesinin yönetime dönmesi olarak yorum- luyor. BM genel görüşmelerinin başından beri genel kurulda yaptıklan konuşmalar- da gerek Sovyet Dışişleri Bakanı Eduard Şevardnadze gerekse Fransa Cumhurbaş- kanı François Mitterrand, Kuveyt halkının demokratik seçimine uygun bir yönetimin iktidara gelmesini savundular. Bu görüş Sa- bah ailesinin geri dönüşünü tehlikeye atı- yor. Dışişleri Bakanı Kıbrıs'la ilgili olarak yu- muşak bir tonda konuştu. Kendi kaderini tayin hakkından söz etmeyen Bozer, eşit- lik üzerinde durdu ve Rum liderinin AT başvurusunu eşitlik karşısında atılmış bir adım olarak nitelendirdi. Bozer konuşma- smda KKTC Cumhurbaşkanı Ranf Denk- taş'ın kendi kaderini tayin hakkına atfen ısrarla kullandığı ve şubatta New York'ta yapılan zirvenin başansızhkla sonuçlanma- sına neden olan "balklar" sözcüğünü de kullanmadı. Bozer'in BM literatüründe geçtiği gibi "toplulnk" kelimesini kullan- ması, Türk Dışişleri ile KKTC liderliği ara- sındaki görüş aynhklanm genel kurula yan- sıttı. Dışişleri Bakanı Bozer, dün aynca Yunanistan Dışişleri Bakanı Andonis Sa- maras ile görüştü. İki dışişleri bakanı önce bir süre heyetler olmaksızın başbaşa görüş- tüler. Daha sonra heyetlerin de katıldığı gö- rüşme bir saat sürdü. Görüşme sonunda bakanlar görüşmenin olumlu bir diyaloğun devamım sağladığını belirten ortak bir açık- lamayaptılar. Irak'ın asker sayısı 430 bîn olduDış Haberier Seryisi — Lrak- ın Kuveyt'in içindeki ve yakımn- daki asker sayısını son zaman- larda hızla arttırarak 430 bine cıkardıgı bildirildi. AP'nin Was- hington'da Savunma Bakanlığı (Pentagon) kaynaklanna daya- narak bildirdigine göre Irak, Su- udi Arabistan sının yakımnda- ki tank ve zırhlı araç sayısım da arttuıyor. Adının açıklanması- m istemeyen yüksek düzeydeki bir Savunma Bakanlığı yetkili- sine göre Irak'taki Sovyet aske- ri uzmanlannca cephe gerisinde Irak uçaklarmın bakımı yapılı- yor. Amerikah uzmanlar, Irak'- ın, Kuveyt'teki yığınağımn sa- vunmaya yönelik olduğunu be- lirtiyorlar. ABD'li yetkililere gö- re Kuveyt bölgesindeki Irak tanklanmn sayısı geçen hafta 700 artarak l.SOVe çıktı. Zırhlı personel taşıyıcı sayısı da yine 700 artarak 2.500'e çıktı. AA'nın haberine göre ABD Başkam George Bussh tarafın- dan kurulduğu açıklanan "Kör- fez Krizi Mali Koordinasyon Gnıbn", Türkiye, Mısır ve Ür- dün'e yapılacak yardımın biçi- mi ve miktarını belirlemek için dün ilk kez toplandı. Yardım yapacak ülkelerin yardım konu- sunda mutabık kaldıkları, an- cak yardımın miktarı ve biçimi konusunda ayrı düştükleri bil- dirildi. Irak, SSCB'yi kınadı Irak, Körfez krizinden sonra Irak'a karşı giderek sertleşen bir tavır içine giren Sovyetler Birli- ği'ni kınadı. Irak resmi haber ajansı INA- nın önde gelen yetkililerinden biri dün yaptığı açıklamada, SSCB Dışişleri Bakanı Eduard ŞevardnadzVnin önceki gün ge- nel kurulunda yaptığı konuşma- ya atıfta bulunarak, Şevardnad- ze'nin tehdit edici üslubunun, Amerika ve onun müttefikleri ile birlikte petrol şeyhlerinin, Sovyetler'e rüşvet verdiğini gös- terdiğini belirtti. Yetkili, aynca Sovyetler Birli- ği'nin Araplarla dosüuk ilişkile- rine hevesi yoksa ve yüzünü Amerikan saldırganLğına dön- durüyorsa, o zaman Araplann, Sovyetler ve onun gibüerle iliş- ki kurmaya meraklı olmadığını söyledi. POLIT1KADA SORUNLAR ERGUNBALa Ecevit'in Irak Yazıları Sayın Bülent Ecevit'in Milliyet gazetesi adına Irak Devlet Başkam Saddam Hüseyin'le yaptığı söyleşiyi ilgi ile okuduk. Sayın Ecevit'in söyleşinin ardından çıkan izlenimlerini de aynı ilgiyle okuyoruz. Ancak gerek söyleşide gerekse izlenimlerde aklımızı kur- calayan bazı noktalara rastladık. Örneğin Sayın Ecevit, Saddam'la görüşmesinin ilk bölü- münde şöyle bir giriş yapıyor: "İnamyorum ki eğer siz şah- sen haklı bulduğum şikâyet ve isteklerinize Kuveyt'ten olumlu bazı yamtlar almış olsaydınız, Kuveyt'i ilhak etmezdiniz." Saddam Hüseyin'in bazı yakınma ve isteklerinin haklı ol- duğu konusunda Sayın Ecevit'le görüşbirliği içindeyiz. Bu- nu bu sütunda da belirtmiştik. Ancak Bağdat'a bir gazeteci olarak gittiğini söyleyen Sayın Ecevit'in sorusuna yorum ya- parak başlaması ve taraf durumuna düştüğü izlenimini ver- mesi objektif gazetecılik açısından savunulması güç bir tu- tum ortaya çıkarmıştır. Bu konuda basınımızda çıkan eleşti- rilerin, dozajı biraz sert olmasına karşın, özünde pek haksız sayılamayacaklarını kabul etmek gerekiyor. Izlenimlerinde ise Sayın Ecevit'in deneyimli bir devlet ada- mı olarak bizi yadırgatan bazı noktaları var. Örneğin 25 eylül tarihli Milliyet'teki yazısında Sayın Ecevit, Körfez ülkelerinin Irak'ı İran'a karşı "haydi aslanım" diyerek "savaşa sürdüklerini" belirtiyor. Yani Körfez ülkeleri Şaddam'ı kışkırt- mış, Saddam da onlara kanıp güvenerek İran'a saldırmış. Sayın Ecevit, bu savını somut kanıtlarla desteklese idi, çok memnun olurduk. Çünkü bıldiğımiz kadarı ile Saddam, Ku- veyt ya da Suudi Arabistan'ın dolduruşuna gelerek iran'a sal- dıracak kadar saf bir lıder değildir. Üstelik onların kışkırtma- sına da gerek yoktu. Saddam İran'a saldırırken, İslam Dev- rimi'nin çalkantısı içindeki ülkeyı 2-3 hafta içinde dize geti- receğini, İran'ın parçalanacağını hesaplıyordu. Saddam, Tah- ran'a Şattülarap'ta lran Şahı'na verilmiş olan tavizi (1975 ta- rihli Cezayir anlaşması) geri almak ve Humeyni'nin Şii dev- riminin, nüfusunun çoğunluğu Şii olan Irak'ı sarsmasını engellemek için saldırmıştı. iran'ın parçalanmak üzere oldu- ğuna inamyordu. "Bir darbede bu işi bitiririm" diye düşünü- yordu. Ama evdeki hesap, çarşıya uymadı. Sayın Ecevit aynı yazının bir başka bölümünde de ABD: nin "hiç kuşkusuz, Irak'ın Kuveyt'i işgal edeceğini bildiğini ama bilmezlikten geldiğini" belirterek şöyle devam ediyor: "Çünkü, Irak yönetimini köşeye sıkıştırmanın da ötesinde, yok edebilmek için Kuveyt'in işgaii tuzağına düşürmek ıstiyorlardı. Kuveyt'i işgal eder etmez Irak'ın üzerine yükleneceklerdi." ABD'nin de, CIA'nın da çıkarları gerektirdiğinde neler yap- tıkları, ne işler karıştırdıkları hepimizin "malumu." Ancak bi- zim burada takıldığımız nokta Sayın Ecevit'in üslubu. Sayın Ecevit bu savı o kadar kesinlikle öne sürüyor ki kişinin aklı- na şu soru geliyor: "Nereden biliyorsunuz? Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?" Sayın Ecevit'in başbakanlık yapmış, deneyimli devlet adamı kişiliğini ve politikada hâlâ iddialı ol- duğunu düşününce, bu soru daha da önem kazanıyor. Bir ülkenin yönetiminde en büyük corumluluklar üstlenmiş po- litikacılann yargılarında yanılma payı bırakmaları ya da bu kadar kesinlikle öne sürdükleri savları somut kanıtlarla des- tekjemeleri gerekir. Örneğin Newsweek dergisi son sayısında Sayın Ecevit'in ortaya attığı soruya, yani ABD'nin nasıl olup da Kuveyt'in iş- gal edileceğini anlayamamış olmasına d^ğişik bir açıklama getirmiş: Gaflet ve dar görüşlü politika... Dergiye göre Baş- kan Bush, Dışişleri Bakanı James Baker ve yardımcısı John Kelly, Irak'ı Ortadoğu'da Hafız Esad'ın Suriyesi'ne ve radi- Kal Islamcı akımlara karşı bir denge unsuru olarak görüp Sad- dam'ı gücendirmekten kaçınmışlardır. Dergi, "nükleer tetik" ve "süper top" gibi olaylarda da Bush yönetiminin Irak'a karşı sert tavır takınmaktan kaçındığına dikkati çekiyor. Nevvsvveek, ekonomik baskı gruplanmn da Irak'a karşı uz- laşmacı politikayı teşvık ettiğinı, ABD'nin irak'a yılda 1 mil- yar dolarlık pirinç. buğday ve mısır sattığını bildiriyor. Örne- ğin Irak'a tahıi satan çiftçılerin çıkarlarını kollayan Cumhuri- yetçi Senatör Bob Dole ile Demokrat Senatör Richard Gep- hardt, temmuz ayında Kuveyt'e karşı tutumunu giderek sert- leştiren Irak'a tahıi ihracatının kesıimesini öngören tasarıyı engellemişlerdir Dergiye göre CIA, 27 temmuzda Beyaz Saray'a verdiği ra- porda, uzaydan çekilen fotoğraflarda Irak'ın Kuveyt sınırına yığınak yapttgının anlaşıldığını bildirmıştir. ABD, bunun üze- rine Kuveyt, Suudi Arabistan ve Mısır'ı uyarmış, ama bu ül- keler saldırı tehlıkesini ciddiye almamışlar ve Saddam'ın tar- tışmalı Rumalia petrol bölgesi ile Körfez'dekı Bubiyan ve War- ba adaları konusunda Kuveyt'in gözünü korkutmak için şantaj yaptığını öne sürmüşlerdir. Newsweek'in "talihsiz bir diplomat" olarak nitelediği Dışişleri Bakan Yardımcısı John Kelly ise son ana kadar Irak'ı gücendirmeme politikasını sa- vunmuştur. 1 ağustosta CIA, Irak'ın saldırmak üzere olduğu konusun- da Beyaz Saray'ı tekrar uyarmış, Beyaz Saray da bu uyarıyı Arap ülkeleri ile Sovyetler'e iletmiştir. Ancak Arap ülkeleri ABD'nin Irak'a sert bir çıkış yapmasını engellemişlerdir. Arap- lara göre ABD'nin müdahalesi Şaddam'ı öfkelendirip işgaii kaçınılmaz duruma getirebılirdi. Arap ülkeleri son ana kadar, Şaddam'ı tavizlerle (Rumalia petrol bölgesi, Körfez'dekı ada- lar) yatıştırmayı ummuşlardır. Evet, Nevvsvveek'in ortaya koyduğu tablo bu. Kuveyt'in iş- gaii konusunda gerek ABD yönetımindeki gerekse Arap ül- kelerindeki dar görüşlülük, yanlış değerlendirmeler, ekono- mik ve stratejik çıkar hesapları... Sayın Ecevit ise bunun tersine bir komplo teorisi ortaya atıyor. Belki Nevvsvveek doğruyu söylemiyor. Belki Sayın Ece- vit'in komplo teorisi doğrudur. Ama Nevvsvveek, öyküsünü kay- naklara dayanarak, somut veriler göstererek anlatıyor. Sa- yın Ecevit'in kendinden çok emin ve kesin biçimde ortaya at- tığı komplo teorisinde ise biz somut bir kaynak bulamadık. Bulamadığımızdan dayadırgadık. Sayın Ecevit gibi dene- yimli bir devlet adamınm, somut kanıt göstermediği bir var- sayımı biraz daha esnek bir üslupla ve yanılma payı bıraka- rak ortaya atmasını dilerdik. Çünkü Türkiye'de gerek politikacılara gerekse köşe yazar- larına çok önemli bir görev düşmektedir. Bu da insanları şab- lonların, klişelerin, kolay siyah-beyaz formüllerin rahatlığın- da düşünme alışkanlığından kurtanp griyi de göstermek, so- runlara çok yanlı bakmalarına yardımcı olmaktır. KAR DAĞITEVH GORBON IŞIL SERAMİK ANONÎM ŞİRKETİ YÖNETİM KURULUNDAN Şirketimizin 16 Nisan 1990 tarihli genel kurulunda dağıtımına karar verilen kâr, 27 Eylül 1990 gününden itibaren dağıtılacaktır. Bu tarihten itibaren hisse senet- lerinin 3 nolu kuponlanmn ibrazı mukabilinde beher 1.000.- TL.'lik hisseye % 70 kâr karşılığı "700.- TL." (yediyüz TL.) ödeneceğini bildirir, sayın hissedarlan- mızın yukarıda belirtilen tarihten itibaren T. Emlak Kredi Bankası 166. Konut Sitesi Al Blok 4/18 Levent- Istanbul adresine başvurmalarını rica ederiz. TEŞEKKÜR Çocuğumuzun doğumunda gösterdikleri yakın ilgiden dolayı Doç. Dr. FATtH DURMUŞOĞLU, Dr. MELTEM PtRİMOĞLU ve Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği çalışanlanna içten teşekkürler. EMEL, TAMER DEMİRALP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle