Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
~20 AĞUSTOS 1990 * • • » HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/19
KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZt...KÖB
Bir Noktaya Dikkat
(Baftarafı 1. Sayfada)
Türkiye nerede duruyor, nerede durmalıdır?
Bu sorular şu günlerde ülkemizin en gün-
cel lariışma konusudur. Değişik yaklaşım ve
görüşlerin hayli geniş sayılabilecek bir yelpa-
zede tartışıldıkları görülüyor.
Bu tür canlı bir tartışma ortamının varlığı,
ülkemizin çıkarlan açısından yararlıdır. Sa-
vaş rüzgârlarının Türkiye'yi yaladığı böylesi
koşullarda maceralardan uzak kalabilmek
için, demokrasilerin açık tartışma geleneğin-
de doğruların aranması gerekir.
Bu açıdan, Türkiye Büyük Millet Meclisi'-
nin en önde gelen bir platform ofduğu kesin-
likle gözardı edilmemelidir. Hükümete savaş
yetkisi konusunda, Meclisin oynamış oldu-
ğu oiumlu rol, çarpıcı bir örnektir. Onun için
TBMM'nin şu günlerde tatilde değil, toplan-
tı halinde olmasının gereğine bir kez daha
işaret ediyoruz.
Yaşadığımız sıcak günlerde buna çok bü-
yük gereksinim vardır.
Bunun nedenine kısaca değinmeden ön-
ce bir noktanın altı çizilebilir: Körfez krizin-
de Türkiye'nin bugün durduğu nokta, zayıf
değildir. Ankara'da yaptığımız dış politika
söyleşilerinden edindiğimiz izlenim odur ki,
şimdilık Türkiye, kendisini sıcak bir çatışma-
ya bulaştıracak bir yörüngeden uzak kalma-
ya özen gösteriyor.
Yarınlar ne getirir, kuşkusuz bilemeyiz.
En başta TBMM zemini otmak üzere, canlı
bir tartışma ortamının sürmesine neden ge-
rek olduğuna gelince...
ANAP iktidarına, tabii daha çok Cumhur-
başkanı Özal'a, neyin yapılıp neyin yapıla-
mayacağını, Türk dış politikasının sınırlan-
nın ne olup ne olmadığını sürekli göstermek
gerekiyor.
Anayasal açıdan, dış politikayı yürütme
görev ve yetkisinin Çankaya Köşkü'ne ait ol-
madığını sürekli vurgulamak, işin yalnızca bir
boyutudur.
Ama, buna hiç aldırmayan Sayın Cumhur-
başkanı direksiyonda oturmayı sürdürüyor-
sa, o zaman olayın başka boyutlarına da işa-
ret etmek bir görevdir.
Edindiğimiz şu izlemmin altını çizmek is-
teriz: Cumhurbaşkanı Özal, bugün için ken-
disini sınırlayan frenlerin neler olduğunu gö-
rebilecek kadar gerçekçidir. Ama onun gön-
lünde yatan, biraz daha atak olmaktır; daha
çok risk almaktır.
İşte bu noktada dikkat gerekiyor.
Türkiye, BM Güvenlik Konseyi'nin karan-
na uyarak Irak'a karşı ekonomik ambargo
uygulamaktadır. Krizde bu açıdan bir kilit ül-
ke konumundadır. Kimse bunun ötesinde
ondan bir şey isteyemez.
Ve Türkiye bu noktada durmayı bilmelidir.
Doğrudur, Türkiye'nin coğrafyasının öne-
mi bir kez daha ortaya çıkmıştır. Ama bunu
vurgulamak için, kraldan çok kralcılığa ğe-
rek olduğunu sanmıyoruz.
Ülkemizin yetiştirdiği değerli diplomatla-
rımızdan Osman Olcay'ın şu sözlerine, Çan-
kaya Köşkü'nün kulak vermesini dileriz:
"Yersiz ataklık ne kadar tehlikeli ise, uyur-
gezerlik de en az aynı ölçüde zararlıdır. Bü-
yük diptomasi ustası Talleyrand'ın klasik de-
yimiyle, 'aman işgüzârlıktan kaçınalım.' Ucuz
sahne diplomasisinden kaçınalım."
Inönü: Özal kumar oynuyorŞHP Genel Başkanı înönü, Körfez krizinde
Özal'ın kumar oynadığım belirterek,
"Kumarda.bazen kazamrsmız. O kazanç
sürdüğü sürece kimse sesini çıkarmaz. Şayın
Özal milletin üzerine kumar oynuyor. Özal'ın,
İran Cumhurbaşkanı ile komışması, onun
görüşünü ABD Başkam'na nakletmesi,
sonunda iş buraya geliyor. Sözcü haline .
düşüyoruz" dedi.
CUNEYT ARCAYUREK yaayor
Kazanan Kim?
ANKARA (ANKA) — SHP
Genel Başkanı Erdal İnönü, Kör-
fez krizinde Türkiye'nin tutumu-
nun başarısızlıkla sonuçlanmasıy-
la ülkenin uğrayacağı zarann kat-
merli bir şekilde artacağını ifade
ederek, Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ı "yanlış kararlar uygulaya-
rak kumar oynamakla" suçladı.
İnönü, "Kumarda bazen kazanır-
sınız. O kazanç sürdügü sürece
kimse sesini çıkannaz, ama ko-
marda kazamlan 3 giin sonra yi-
ne kaybediüyor. tnsan, kendi pa-
rasıyla knmar oynar, burada Sa-
yın Özal milletin üzerine kumar
oynuyor. Son derece yanlış ve teh-
likeli bir yaklaşım" diye konuştu.
ANKA muhabirine, Körfez kri-
zi ile ilgili görüşlerini anlatan Er-
dal tnönü, ABD'yi tek başına
dünyanın ortak gücü gibi görme-
nin yanlış olduğunu belirtti. tnö-
nü, Birleşmiş Milletler kararlan-
nın ötesinde herhangi bir girişim-
de bulunulmasının yanlış olduğu-
nu yineledi. tnönü, ulusal bir çı-
kar olmadan savaşa girilmesini
"cinayet" olarak nitelerken, dün-
ya ordusu kurulmasına ilişkin tek-
lifinin yanlış anlaşıldığını belirtti
ve "Bnnu söykmekteki maksa-
dım, militarist bir davranış degil-
di. Nasıl ki devletin içiode huzu-
nı bozana polis miidahale ediyor-
sa, oluslararası hukuku ihlal eden
birisi olursa da uluslararası polis
müdahak etmdi. Diinya ordusun-
dan kasbm da buydu" diye ko-
nuştu.
SHP lideri İnönü, Kuveyt ve
ABD'nin Türkiye'nin ambargo-
dan doğan zarannı karşılayacağı-
na ilişkin vaatlerini de eleştirerek
"Onurlu bir devlet, 'kredi
alacağız' diye savaşa ginnez" de-
di.
SHP Genel Başkanı Erdal lnö-
nü'ye yöneltilen sorular ve yanıt-
lan şöyle:
— Ambargo karanndan sonra
Türkiye'nin zararlannın karşüana-
cağına ilişkin güvencder size inan-
dıncı geliyor mu?
İNÖNÜ — Sözlere inanmak
olanağı sınırlıdır. Ancak kendimi-
zi tehlikeye atıyoruz diye, kredi al-
mak, hiçbir kredi, bir ulusun sa-
vaş tehlikesine atılmasını karşıla-
maz. Insanlarımıan caıu, kanı
hiçbir şekilde parayla değiştiril-
mez.
— DYP Genel Başkanı Demi-
rel de buna karşı çıkarak kredi
karşılıgı savaşa ginneyi paralı as-
kerlige benzetmişti.
tNÖNt) — Buna katılıyorum.
Evlatlarımızın kanı, canı hiçbir
parayla ölçülmez. Onurlu bir dev-
let böyle bir şeye girişemez ve böy-
le bir izlenim uyandırmaz. Biz,
BM kararlanna uyuyoruz, uyma-
lıyız. Bir anlamda karşdık oekle-
meden bir şeyler yapıyoruz.
ABD'ye uyan
— ABD, ambargoyu ablukaya
çevirdi. Baa Bab ve Arap ülkrie-
ri de buna kaülmıyor. Türkiye bu
konuda ne yapmatadır?
tNÖNÜ — Irak ile bizi savaşa
götürecek herhangi bir girişime
katılmamalıyız. Biz, Irak ile an-
laşmazlığınuzı savaşla çözmek du-
rumunda değiliz, aynca ulusal bir
çıkar olmadan savaşa girmek, ci-
nayettır. O açıdan, BM kararları
olmadan, yaptırımlann ötesine
vaıabilecek harekeüere kimsenin
girmesini uygun bulmuyorum.
ABD'nin de girmesini yanlış bu-
luyorum. Yasal bir düzen kurma-
ya çahşırken acele etmek yanlış-
tır. Bunu ABD yönetimi görmü-
yor. öteki ülkeler daha iyi görü-
yor. Çünkü petrol konusunda
doğrudan doğruya kendilerini
muhatap görmUyorlar. Ya da ken-
dilerine öyle bir görev hayal etmi-
yorlar.
— ABD'nin aceieciliği petrole
ihtiyacından mı kaynaklanıyor?
İNÖNÜ — Evet. Başka nasıl
izah edilebilir. Ortadoğu'da baş-
ka hukuk ihlalleri de oldu. Lüb-
nan'da bir iç savaş oluyor. Kaç
devlet müdahale ediyor. Orada
banşm bir türlü kurulamamasının
temel nedeni, birçok devletin ora-
ya müdahale etmesindendir. Kıb-
ns'taki anlaşmazlık da bu neden-
le çözümlenemiyor. Onun için,
BM desteklenmeli, ondan fazla
bir şey yapmaya çalışılmamalıdır.
— ABD, Ortadogu'daki denge-
yi sıcak bir müdahale ile degiştir-
ANKARA — Dünkü seçimler-
den ileriye dönûk yeni bakış açı-
ları çıkarabilmek için Bayrampa-
şa ve Etimesgut gibi seçmenin
yoğun olduğu iki ilçede alınan
sonuçlara özenle bakmak gere-
kiyor. Bu iki ilçede hangi partinin
adayının kazandığını irdelemek
yerine bütün partilerin oyları üze-
rinde durmak zorunlu hale geli-
yor. Dünkü sonuçlar:
İlk genel seçimin üç parti,
ANAP, SHP ve DYP arasında ge-
çeceği varsayımlarına önemli bir
darbe vuruyor. Bu yönde kalıp-
laşmış görüşlerin tersine ilk so-
nuçlar "Seçmenin hâlâ partısini
aradığım" kanıtlıyor.
Bayrampaşa ve Etimesgut gibi
ilçelerde parlamento dışı partile-
rin toplam oylarının yaklaşık yüz-
de 50'sini toplamaları seçmenin
adı geçen üç partinin yanı sıra
hatta bunların dışında başka bir
parti veya partıler aradığım gös-
teriyor.
Kısacası parlamento dışı par-
tilerin ötekilere oranla onca mad-
di manevi yoksulluğa karşın halk
indinde deger kazandıkJan görü-
lüyor.
26 Mart'tan sonraki gelişmele-
rin özellikle SHP ve DYP aleyhi-
ne çalıştığı anlaşılıyor. Dünkü so-
nuçlar özellikle SHP ve DYP'ye
kırmızı alarm veriyor. SHP'nin
güvenilirliğini yitirme sürecine
girdiği savları bir ölçüde dogru-
lanıyor. Hatta bir genel seçimde
iktidar veya birinci parti olma
kimliğinin tehlikeye düştüğüne
işaret ediyor. Tersine söylenecek
görüşlere karşın en azından bu
otasılıklar yeniden tartışmaya
giriyor.
DYP ise sağ partiler arasında
sivrilme sürecinden hayli geriye
düşüyor. Bu partide yenileşme
gereksiniminden doğan kesin
zorunluk eylül ayındaki büyük
kongre öncesi güncelleşiyor.
ANAP'ın Bayrampaşa'yı se-
çimden önce gözden çıkardığı,
devletin bütün olanaklarıyla da-
ha çok Etimesgut'a asıldığı göz
önünde tutulursa, MÇP'nin ne-
fesi ensesinde bir seçimle alaca-
ğı sonuç başarı savında yapay
kalıyor. Şımak'ın Güçlükonak
beldesinde seçime ANAP ile Re-
fah Partisi katılıyor. Sonuçta 480
oy ANAP alıyor, RP'ye tek oy çık-
mıyor. Boylece bu türden küçük
beldelerde iktidar baskısının RP
adayının ailesinden bile oy ala-
madığını gösteren dikkat çekici
bir örnek oluşuyor.
Kuşkusuz bu sonuçlar özellik-
le SHP içinde yeni çalkantılara
yol açacak. Ecevit'in, SHP'nin
yapay ve hiziplerden örülü bir
parti olduğu yolundaki önceki
savlarını yinelemesine fırsat ve-
recek. ANAP'ta da yeni başkan
adaylannın çabalarına, hüküme-
tin yapısına ve iç bünye çatışma-
lanna kadar uzanacak. ister ada-
yın kimliği isterse başka etken-
ler söylensin Bayrampaşa'da
SHP oylarının (1989'da 24 bin
165 idi) büyük ölçüde DSP'ye
kayması partide ciddi yeni ön-
lemlere duyulan gereksinmeyi
ön plana itiyor. Bu görüntülere
bakılarak MÇP ile özellikle
Dışişleri Bakanı Ali Bozer döndü
ISTANBUL'dan HİKMET ÇETİNKAYA
Çıkar llişkileriİSTANBUL — Körfez bunalı-
mıyla birlikte başlayan zam fur-
yası sürüyor.
Hani Devlet Bakanı Güneş Ta-
ner zamcılara karşı savaş açmış-
b, onlann yakasına yapışacaktı?
Özellikle sebze değerlerinde-
ki acımasız arbşa kimse "dur" di-
yemiyor. Fethiye ve Demre'den
300 liraya kamyonlara yüklenen
domates çarşı ve manavda
1500-2000 lira arasında değişi-
yor On gün önce 1900 lira olan
pastörize süt 2250 liraya satılıyor.
Kara zeytinin kilosu 15 bin lira ol-
du. Peynirden tereyağına, börül-
seden soğana dek her şey "Kör-
fez bunalımı" nedeniyle sürekli
9tiket değiştiriyor.
Körfez bunalımı ağustos ayının
getirdiği zam furyasını gazetele-
rin iç sayfalanna ittiği için çarşı
t« pazarda ne olup olmadığını
âğrenemiyor yurttaşlar.
Bir de dün yapılan mini'seçim-
ler olmasaydı haikın pahalılıktan
ne denli yıldığını kimse anlaya-
mayacaktı. Özellikle Bayrampa-
şa'da sandıktan çıkan oylar ya-
şam pahalılığı karşısında haikın
lepkisini gösteriyor. Emekçi yı-
ğınlar sandıktan ses veriyor.
Körfez bunalımını özellikle
Bayrampaşa'da yansıtmaya çalı-
şan ANAP'ın, gazetelere verdiği
ilanlarla bile artık haikın gözünü
boyayamadığı görülüyor. Artık yı-
ğınlar ANAP'tan umudu kesmiş.
Salt kırsai yörelerde, 300 - 400
seçmenin bulunduğu köylerde
başarılı oluyor ANAP. Bunun tek
nedeni ise bireysel çıkar ilişkile-
ri.
ANAP'ın gazetelerin istanbul
kalıplarına verdiği ilanlarda Kör-
fez bunalımı ne denli açık seçik
kullanılıyordu. Artık secim kazan-
ma umudu Körfez bunalımından
sonra Özal'ın başarısını sergile-
ven kimi gazetelerin başlıklarına
kalmıştı.
— Yönetimlerin gücü zor za-
manlarda belli olur...
Bu sozleri Özal, ABD Başka-
nı Bush'la görüştükten sonra
söylememiş miydi?
Aynı ilanda "Türkiye dünyanın
gözbebeğı", "Özal gücünün do-
ruğunda", "Türkiye'ye para
yağmuru" gibi gazete başlıkları
tonulmuştu.
Bir gün sonra gazetelerin bi-
rinde ilginç bir haber vardı. Sa-
nırız gözden kaçmamıştır...
Suudi Arabistan'ın Ankara Bü-
yûkelçisi Abdülaziz M. Hodja
Türk ulusuna mesaj veriyordu:
— Ucuz petrol dışında Türk
halkını memnun edecek girişim-
lerimiz var. Şimdi açıklayamam.
İlginç olan ANAP mantığıdır.
Bayrampaşa seçimleri için
"Türkiye'ye para yağıyor" başlı-
ğını koyabilmek gerçekten dü-
şündürücüdür. Bayrampaşa se-
çimleri için gazetelere verdikleri
ilanlarda Türkiye'yi nereye götü-
receği belli olmayan bir macerayı
iç politikada seçim malzemesi
yapmak olsa olsa ANAP'a yakı-
şırdı zaten.
Körfez bunalımı baştadığı gün-
den beri hükümet devre dışı. Gö-
rülen o ki Başbakan Yıldırım Ak-
bulut, hâlâ ne olup bittiğinin ay-
rımında değil. Konuşmalarında
bu belli oluyor.
Bir ANAP milletvekili anlatıyor:
— Cumhurbaşkanı Körfez bu-
nalımıyla ilgilenıyor, başbakan ve
bakanlar mini yereJ seçimlerle...
Suudi Arabistan Büyükelçisi-
nin sürprizi konusunda görüşü-
nü sorduk ANAP milletvekiline.
Konuştuğumuz ANAP'lı, "Sor-
mayın ben de okuyunca şaşır-
dım" deyip ekledi:
— Görüyorsunuz ya elin Suu-
disi bizi nasıl avutuyor, avuturken
de çocuk gibi görüp kandırıyor...
ANAP iktidarının yedi sekiz yıl-
dır getirdiği bir alışkanlık bu.
ANAP'lılar ne der zaman za-
man?
— Paran kadar konuş, paran
var mı, paran?..
işte Suudi Arabistan Büyükel-
çisi bu gerçeği yakalamış ve de-
meç veriyor:
— Size neler vereceğiz, şim-
di söylemem...
Bayrampaşa'da DSP'ye akan
oylar haikın yaşam pahalılığına,
ANAP'a, umudunu kestiği
SHP'ye tepki değil de nedir? Bir
kandırmacaya insanların artık
inanmadıklarının göstergesi de-
ğil midir?
Diyeceksiniz ki Ankara Etimes-
gut'ta ANAP kazandı. Başta be-
lirttiğimiz bireysel çıkarlar kırsai
kesimde olduğu gibi Etimesgut
1
ta da geçerti oldu. Ama asıl olan
Bayrampaşa seçimlerinin sonuç-
larıdır. Nüfusu 10 milyona yakla-
şan İstanbul'da yaşayanların bir
bölümünün hem siyasal iktidara,
hem de umudunu kestiği SHP'ye
tepkisidir sandıktan çıkan sonuç.
Bayrampaşa'da seçimi kazanan
bir sosyal demokrat partidir.
Artık insanlar yutmuyor böyle
oyunlan. Televizyon 24 saat 'lek
adam" görünümündeki Özal'ı
"Ortadoğu'yu kurtaran lider" gibi
verse de devreye Suudi ANAP
dostları girse de Türk insanı
ANAP'tan kurtulmak istiyor.
Tahraırdan üç mesajlKörfez krizi bölge ülkelerinin işbirliği ile
çözülsün. ABD'nin müdahalesi engellensin.
RP'nin başaniannı küçümseme- 2
iran, Irak'a ekonomik ambargo
uygulamaktan ödün vermeyecek.
ra tek parti iktidan umudunun 3 Türkiye'nin ambargodan doğan petrol kaybı
varsayılamayacak ölçüde orta-
dan kalktığı da soylenebılir hale
geliyor. Siyasetçilerimizin, koalis-
yon hükümeti olasılığına göre ön
hazırlıklara geçme zorunluğu bir
kez daha seçmen katından
anımsatılıyor.
Öte yandan sol partilerin oy
toplamı yine yüzde 30'larda ka-
lıyor. Ne var ki sağ oylara ege-
men olacak, bir tek parti iktidan
yaratacak olgular da ortaya çık-
mıyor. Sağda da oylar kesinkes
ciddi bölünmelere uğruyor.
Bu kezki yerel seçimler, siya-
sete her açıdan yeni bakış açı-
ları getiriyor. En önemlisi seçmen
bazında iktidan teslim edeceği
bir partinin henüz ortaya çıkma-
mış olması. Tabii bu, Türkiye'de
bir iktidar boşluğunu akla getiri-
yor. Genel seçimle Türkiye'nin si-
yasal rotasını saptamasına ilişkin
zorunluiuk boylece bir kez daha
ortaya çıkıyor.
karşılanacak.
ANKARA (Curahuriyet) —
Irak Devlet Başkanı Saddam Hü-
seyin'in tran'la aralanndaki sınır
sorununu çözmeye yönelik "ba-
nş önertai", Körfez Krizi'nde tüm
gözleri Tahran'a çevirirken İran
yönetimi Türkiye'ye üç önemli
mesaj verdi. Ankara'mn bölgede
izleyeceği politika açısından
önemli uyanlar da içeren bu me-
sajlann başında, "Sorunun böl-
ge iUkderinin işbirügiyle çözulme-
si ve ABD müdahalesinin
cngeüenmesi" geliyor. tran, ayn-
ca Irak'a ekonomik ambargo uy-
gulamaktan ödün vermeyeceği ve
Saddam Hüseyin'in banş önerisi-
nin Irak'a karşı tavırlarında bir
yumuşamaya yol açmayacağını da
Ankara'ya bildirdi. Irak'la sekiz
yıl süren savaşın "acılannı
unutmadıklannı" bildiren tran
yetkilileri, Türkiye'nin Irak am-
NöTLAR
bargosundan doğan petrol kaybı-
nın tümünün karşılanması konu-
sunda da güvence verdiler. Bu gü-
vencenin ilk olarak tran Cumhur-
başkanı Haşimi Rafsancani ile
Cumhurbaşkanı Tnrgnt Özal'ın
telefon görüşmesinde ifade edil-
diği ve Dışişleri Bakanı Ali Bo-
zer'in haftasonu yaptığı Tahran
ziyaretinde kesinleştiği öğrenildi.
Bozer, Tahran'da tran ve Pakis-
tanlı meslektaşlanyla Körfez ki-
rizini değerlendiren bir toplantı
yaptı. tran yönetiminin, Ankara-
Tahran-tslamabad işbirliğinin
Körfez'deki krizin çözülmesi için
etkin tavır almasından yana oldu-
ğu öğrenildi.
Dışişleri Bakam Ali Bozer'in,
Irak'ın Kuveyt'i işgalinden bu ya-
na bir bölge ülkesine yaptığı ilk
resmi ziyaret, Türkiye ve ABD
açısından önemli sonuçlar doğur-
Türkiyegenelini yansıtır mı?
CELAL BAŞLANGIÇ
Saat 17.59... Propaganda yasa-
ğının başlamasına bir dakika vaı.
Ecevit, çevresinde binlerce Bay-
rampaşalı'yla ilçeyi sokak sokak
gezerken saatine bakıyor ve şap-
kasını çıkartıp bu seçim için son
sözlerini söylüyor:
— Necdet özkan arkadaşımızı
şimdiden Bayrampaşa'nın beledi-
ye başkanı olarak kutluyorum...
Bu sözlerinden tam 24 saat son-
ra, 17.00'de açılan sandıklardan
ilk sonuçlar ahnınca Ecevit'in bir
gün önce söyledigi çıkıyor ortaya.
Ecevit'in propaganda yasakla-
n başlamadan söyledigi bir tüm-
ce daha var. Türkiye genelinde ol-
masa bile Bayrampaşa ölçeğinde
bu tümcedeki anlam da gerçekle-
şiyor:
— SHP'deki arkadaşlarunız
üzülmesinler, onlann içinde bu-
lunduklan bina, 12 Eylül'ün ver-
diği izinle kurulmuş şantiye bina-
sı; artık bu bina yıkılıyor...
Elbette Bayrampaşa sonuçlan-
na bakıp Türkiye genelinde bir
saptama yapmak olanaksız ama,
"Seçimin gözdesi"ne bakıp bazı
ipuçlan elde edilebilir.
Birincisi, parlamento içi parti-
lere karşı, parlamento dışı parti-
lerin sağladığı üstünlük; hem de
parlamento grubu bulunan parti-
lerin aldığı onca hazine yardımı-
na karşın...
tkincisi, iktidara tepki.
ANAP'ın tüm olanaklarıyla, ya-
tırım ve iş sözüyle kâğıt üzerinde
Uçe yaptığı Bayrampaşa'ya, uygu-
lamada da ilçe yapma sözü ya da
yapmama tehdidiyle, tüm devlet
araçlanru seferber ederek bakan-
lan ve mületvekilleriyle yüklen-
mesine karşın seçimi alamaması,
en azından Bayrampaşahlar'ın ik-
tidara artık güvenmediğıni göste-
riyor. Ne lazerli, İbrahim Tatlı-
ses'ü şenlikler ne de Yıldınm Ak-
bulut'lu Cüneyt Arkın'lı miting-
ler kurtarabildi ANAP'ı.
Bayrampaşa seçimlerinden çı-
kartılacak önemli bir ipucu da
SHP'nin elinde bulunan yerel yö-
netimlere haikın tepkisi. Seçim sü-
resince SHP gerek anakent, ge-
rekse de bağlı ilçe belediyelerinin
tüm olanaklanyla, araç ve para
desteğiyle yüklendi ANAP'a. tl-
çede en görkemli toplantılan SHP
yaptı. Suyu akmayan Bayrampa-
şa'nın suyunu Sözen hergün akıt-
tı. Ferdi Tayfnr, Neda Akben, İz-
zet Aldnmeşe'yi miting alanlann-
da sahneye çıkardı SHP. Lazerli
gösteriler, dev televizyon ekranı-
mn kamyon kasasında sokak so-
kak gezmesi de SHP'nin Bayra-
mpaşa'da ağır bir yenilgi alması-
nı engelleyemedi.
Yüzbini aşkın seçmenin eğilimi-
ne bakarak çıkartılacak dördün-
cü sonuç da sağda ve solda.daha
köktenci görünen, kendi iç tutar-
lüığıyla belli sorunlar karşısında
belli çözümler üretenlere seçme-
nin ilgi gösterdiği. Süleyman De-
mirel'i heh'kopterle Bayrampaşa
Stadı'nın ortasına indirmesi, In-
gilizce kursu verip, Sarıyer-
Bayrampaşaspor maçı düzenle-
mesi, çocuklan lunaparka götür-
mesi de DYP'nin oy yitinnesini
durduramadı.
Bütün bunların dışında ortaya
çıkan bir genel sonuç daha var.
Çıkan oylar ne olursa olsun, bun-
dan sonra yapılacak seçimlerin
değişmez propaganda malzemesi
olacak lazerli gösteriler, şarkıcılı
türkulü şenlikler, Yeşilçamlı orga-
nizasyonlar, bol hediye, tonlarla
afış, parti bayrağı, pankart ve he-
likopter...
tşin bir de sosyaldemokratlar
arasında yaratacağı çalkantı var.
Dün Bayrampaşa seçim sonuçla-
nnı SHP İstanbul ll Başkanı Er-
can Karakaş, "Deprem" diye ni-
teleyerek "SHP'nin büyük bir ye-
nilgiye uğradığı açık" diyordu.
Elbette dün Bayrampaşa'da yaşa-
nan bu "deprem"in SHP'nin içi-
ne de aynen yansıyacağı kesin.
Parti içi muhalefetle genel merkez
arasında çıkacak yeni bir büyük
kavganın habercisi de oldu seçim
sonuçlan. SHP adayının belirlen-
me yöntemi, genel merkez, SHP
il örgütü ve anakent belediyesi
arasında bir kavganın yaşanma-
sına yol açmıştı. Yürütülen kam-
panyanın tüm belediye olanakla-
nmnyığılması, "az arabeskli" ol-
ması, ön planda "Yeşilçam'ın
görünmesi" daha sonuçlar alın-
madan parti içinde eleştiri konu-
suydu. Bu sonuçlan alan bir Parti
Meclisi üyesi değerlendinnesini,
"Aldıgımız bu oylar içimizdeki
kavganın boyutlannı aşan bir
vahamette" diye yapıyordu.
SHP'de çıkacak "genel
merkez-muhalefet" kavgasının
ikinci cephesi de "genel merkez-
belediyeler" arasında olacağa
benziyor. Bayrampaşa'daki bu
yenilgi "genel merkez Ue anakent
belediyesi arası"nda yeni suçla-
malara yol açacak.
Ancak bütün bunlar Bayram-
paşa'daki yüz bin seçmen arasın-
da yapılan bir "mini anket". Bay-
rampaşa sonuçlan Türkiye gene-
lini bağlar mı? Seçimin ilk sonuç-
lan gelmeye başladığında telefon-
la görüştüğümüz Bülent Ecevit,
Bayrampaşa'yı şöyle tanımladı:
— Bayrampaşa İstanbul kamu-
oyunu büyük ölçüde temsil ede-
bilen bir ilçe. Hem Balkanlar'dan,
hem de Türkiye'nin her yerinden
gelen yurttaşlann toplandığı bir
yer. Türkiye'nin kamuoyu eğili-
mini büyük ölçüde yansıtan bir
yer.
Ecevit'in sandıklann açılması-
na bir gün kala 17.59'da söyledi-
gi, "Necdet Özkan arkadaşımızı
şimdiden Bayrampaşa'nın beledi-
ye başkanı olarak kutluyorum"
tümcesi dün doğru çıktı. Bu seçim
sonuçlarından sonra bakalım di-
ğer söyledikleri ne kadar gerçek-
leşecek...
Özel liseler
du. Tahran yönetimi, Ali Bozer'in
ilettiği görüşlerde, ikili ilişkilerin
önemini vurgulayarak petrol gü-
vencesi verirken "ABD'nin böl-
geden uzak tntnlmaanın Türki-
ye'nin kendi halkına ve komşu
halklara karşı sonunluluğo dahi-
linde olduğu" mesajım da verdi.
Bu görüşün İran Cumhurbaşka-
m Rafsancani tarafından, Ali Bo-
zer'i kabulü sırasında dile getiril-
diği öğrenildi. Dışişleri Bakam Ali
Bozer cumartesi günü başlayan
Tahran ziyaretinde, İran Dışişle-
ri Bakam Ali Ekber Velayeti Ue
toplam beş saatlik üç ayn görüş-
me yaptı. İki bakan arasında dün
yapılan son bir saatlik görüşme-
ye Pakistan Dışişleri Bakam Sa-
hapzade Yakuphan da katıldı.
Bozer'in gerek Velayeti ile te-
maslannda, gerekse Cumhurbaş-
kanı Rafsancani tarafından kabu-
ı'ya ve Ankara üze-
: iletilen, "Biz
Irak'a karşı yumusamayız, ancak
bölgedışı ülkeler uzak dursun"
mesajımn kapsamı şu noktalarda
özetleniyor:
" 1) tran, Saddam yönetiminin
nasıl saldırgan, çıkarcı ve güvenil-
mez bir yönetim olduğunu tüm
dünyaya yülar önce duyurdu. Biz,
Irak'la sekiz yıl savaştık. Bu sa-
vaşın acıları hâlâ tazedir. Saddam
Hüseyin'in bize uzattığı öne sürü-
len "zeytin dah" bir lütuf değü-
dir. Cezayir Antlaşmaa'mn geçer-
li olması, işgal topraklannın bo-
şaltılması ve savaş esirlerinin ge-
ri dönmesi, bizim er geç kazana-
cağımız haklardı. Bu nedenle
Irak'ın Kuveyt'i işgaline karşı tu-
tumumuzu yumuşatmamız bekle-
nemez. Ekonomik ambargodan
ödün vermeyiz. Iran'ın bu tutu-
mu dün Dışişleri Bakam Ali Bo-
zer ve İran Dışişleri Bakam Ali
Ekber Velayeti tarafından da ay-
n ayn dile getirildi. Bozer, Anka-
ra'ya gelişinde bu konudaki bir
soruya yanıt olarak "tran, poli-
tikasım Irak Ue yapmış olduğu 8
yıllık barbin ışığı altında
şekillendirmiştir" dedi.
2) tran, bolgedışı ülkelerin böl-
geye müdahalesine karşıdır. Biz
Islam Cumhuriyeti olarak kendi
halkımıza ve bölgedeki kardeş
Müslüman halklara, ABD gibi bir
gücün bizim bölgemizdeki, bizim
aramızdaki bir sorunu askeri mü-
dahaleyle çözmesine izin verdiği-
mizi söyleyemeyiz. Kuveyt'in iş-
galinin uluslararası düzeyde bir
sorun olduğu doğrudur. Ancak
bu sorunun ana muhatabı Birleş-
miş Milletler'dir. BM dışında
ABD'nin girişeceği her türlü ey-
leme karşıyız. Bölgediki üç dost
ülke, tran, Pakistan ve Türkiye'-
nin yapacağı işbirliği sorunun çö-
zümünde büyük rol oynayabilir.
Ancak hepimiz, bu arada bir NA-
TO üyesi olarak Türkiye de böl-
gedışı ülkeleri uzak tutmaya ça-
hşmalıdır. Aksi halde kendi hal-
kınıza. ve komşulanna karşı so-
rumlu olursunuz."
Dışişleri Bakanı Ali Bozer ise
havaalamnda "İranU yetkililer
sizden bölgedçı ülkelerin bölge-
ye müdahalesine izin verilmeme-
meye calışıyor. Bu konuda Türki-
ye'nin herhangi bir çabada bulun-
ması doğru mudur?
İNÖNÜ — Bence, acele çözüm
getirecek gayTetlere sarümak yan-
hştır. Yapılacak şey, büyük devlet-
leri örnek almaktır. ABD ile Sov-
yetler Birliği arasmdaki iyileşme,
1990 yılında Avrupa'da barış im-
zalanacak bir ortam doğurdu.
"Küba krizi"nde Kruşçev ile Ken-
nedy karşı karşıya geldi, ama so-
nunda bu işi bıraktılar ve görüş-
melere devam ettiler. Aym şey, bu-
rada da olmalı. Nükleer savaşlar
artık dünyanın kaldıramayacağı
kadar tahripkâr. Kimyasal silah-
lar da öyle. Böyle silahlarla sava-
şa girilse, kim hayatta kalır, hiç
kimse.
Şimdi deniliyor ki, "Bu iş çabu-
cak olmazsa Irak bundan yarar
sağlar." Biraz sağlar, ama sonun-
da bu işin yanhş olduğu, sürekli
ekonomik önlemler uygulanacağı
için bundan geri döner. Geri dön-
dürülür.
Uluslararası polis
— Diinya ordusundan banset-
tiniz, tepki topladı?
İNÖNÜ — O, yanlış anlaşıldı.
Bunu söylemekteki maksadım,
militarist bir davraraş değildi. Tam
tersine, ABD'nin yaptığı gibi, sırf
kendi gücüne dayanarak, her yer-
de bir denge, bir banş kurmak is-
teyen uluslara çağn yapmaktu*.
Kendi silahlannızla bu işi düzelt-
meyi bırakın. Eğer silaha gerek
duyulursa, bunu BM bütün dev-
letlerin onayıyla ve sınırh bir şe-
kilde tabii yapmaya calışmah. Za-
ten onun bir şartı da o BM gücü-
nün tek tek güçlerden daha güçlü
olması meselesidir. Yani bir an-
lamda uluslararası polis gibi. Na-
sıl devletin içinde bir hırsız, düzeni
silahla bozmak isteyen birisi çık-
tığında ona karşı duran devletin
polisiyse, uluslararası hukuk ihla-
linde bulunanlara da bir "alusla-
rarası polis" karşı çıkmalı. Buna
polis demek daha doğru, ama bir
devletin ordusuna karşı, bu işi ya-
pacaksa ona asker denir. O an-
lamda bir dttnya ordusu dedim.
Zayıf bir ülke kendini konıyabil-
sin. Nasıl bir toplumda, bir insan
kendisini kol gücüyle değil, dev-
letin polisiyle koruyorsa, öyle ol-
malı. Onlar nasıl kendilerini ko-
ruyacak, ABD"ye sığınarak mı?
Olmaz öyle ABD, kendi çıkan
için bir küçük ulusun hakkını yer-
se, o zaman kim müdahale ede-
cek? Onu kim düzeltecek? Her
devletin kendi çıkan başkadır.
ABD'yi tek başına bütün dünya-
nın ortak gücü diye görmek yan-
bununyan-
söylemekle.
dostluğumuzu bozmuyoruz, ama
kimseye fazla yetki de vermeme-
liyiz. "Hemen dersini verelim" gi-
bi eğilimlere kapılınmamalıdır.
— Irak'ın İran'a banş çağnsını
nasıl degerlendiriyorsunuz?
İNÖNÜ — Bir banş sağlandıy-
sa "pes etti" demek yanlıştır. Sad-
dam'ın bu davranışını kmamak
Şöyle veya,böyle, bura-
lindeki bir soruya "Takdir eder-
siniz ki görüşmelerimin iceriğine
aynnülı olarak giremem. Aksi
halde, size yanılöa laflar söyle-
mek zoranda kalabinrim. Ouun
için cevap venneyecegim. Ancak
görüşmelerimizden memnun ol-
dugumu söjieyebJttrim" karşüığı-
nı verdi. tran Dışışlen Bakam Ah
Ekber Velayeti ise Bozer'le görüş- y^^uj, Ş ö y
ı e
veya böyle, bura
tükten sonra CBS televizyonuna ^ vanlmasından memnunluk du-
verdiği demeçte, "Körfez knzinin yuyorum.
çözülmesi için Irak Kuveyt'ten, _ Cumhnrbaşkaıu Özal'ın gi-
yabancı güçler de Körfez'den rişinüeri, siyasi ydpazede kararsız
çekilmelidir" dedi. seçmeni ANAP lebine etkiler mi?
Dışişleri Bakam Ali Bozer'in İNÖNÜ — Hayır, etkilemez.
Tahran ziyareti sırasında, TÜP- özal, Başbakan'ın görevini yap-
RAŞ Genel Müdürii Mebmet Sav-
ran'ırt başkanlığındaki bir heyet
de İranlı yetkililerle temaslarda
bulundu. Bu temaslarda, Cum- toplayacak, kaybederse hükümet
hurbaşkam Özal'm geçen perşera- zarar görmüş olacak. Çünkü so-
be günü tran Cumhurbaşkanı rumlu olan hükümet. ANAP ken-
Rafsancani'den tdefonda aldığı di hareketleriyle, 1983'ten beri
"petrol açığınızı tümüyle yaptığı hareketlerle zaten itibar
kapatınz" güvencesi gündeme ge-
, ş g yp
masma imkân bırakmıyor, Başba-
kan'ın görevini kendi üstleniyor.
Başarı olursa bundan özal puan
toplayacak, kaybederse hükümet
Yeni taban puanEğitim Servisi — Özel Türk ve
yabancı okullar, açık kalan kon-
tenjanlarını doldurabilmek ama-
cıyla bugünden itibaren geçerli
olacak kesin kayıt taban puanla-
nnı yeniden belirlediler. Bazı
okulların da açık kontenjanlar
için kesin kayıt taban puanlannı
bugün ilan edecekleri kaydedildi.
tstanbul'daki özel okulların
kontenjan açıklan ve kesin kayıt
taban puanlan şöyle:
Okufcın adı
Acıbadem Den Lisesi
Aiman Lisesi
Airnan Lisesi
Baimumcu Deneme Usest
Belde Deneme Lisesi
Bilge Kaan Deneme Lisesi
Isık Lisesi
italyan Lisesi
itatyan Kız Ofta Okulu
Kaşgarlı Mahmut Oen. Lts.
Kemal Atatûrk Oen, Lis.
Koç Lisesi
Koç Lisesi
Notre Dame De Sion Lis.
Semiha Şakir Den. Lis.
St Benoit Fransız Lisesi
St Bendit Franstz Lisest
St Georg Avtıs. Kız Lisesi
St Georg Avus. ErkBk Lis.
St. Michei Fransız Lisesi
St Pulcherie Fr. Kız Or. Ok.
Tarhan Lisesi
Uluğbey Deneme Lisesi
Uskûdar Amerikan Lisesi
Usküdar Amerikan Lisesi
ûirettnı
sekH
Karma
Ktz
Erkek
Kaîtna
Karma
Karma
Karma
Karma
Kız
Karma
Karma
Kız
Erkek
Kız
Karma
Kız
Erkek
Kız
Erkek
Karma
Kız
Karma
Karma
Kız
Erkek
Konteaian
tabvt puanı
75
2
3
102
38
29
85
39
21
29
55
19
22
46
50
63
73
T8
32
78
50
54
22
6
16
Kesin kayıt
238,391
279.600
282543
224.682
256.078
241596
250.112
256.921
23K972
220.254
228.163
260.441
271.872
241.963
252.556
239.386
236J73
263988
272 297
243.142
221.428
151.808
242171
273.343
274.500
tirildi. Iranlı yetkililer, Türk ta-
rafma Irak petrol boru hattının
kapatılmasından doğan 8 milyon
tonluk petrol kaybımn tümüyle
karşılanabileceğini bildirdiler.
Türkiye'nin yübaşmdan bu yana
yansını almış olduğu bu tutann
önümüzdeki dönemde tran tara-
fından sağlanmasuun iki ülke ara-
smdaki Petrol Anlaşması çerçeve-
sînde gerçekleştirilmesi de karar-
laştırıldı.
Dışişleri Bakanı Ali Bozer
Esenboğa Havaalanı'nda bu ko-
nudaki bir soruyu yamtlarken pet-
rol ahrmrun koşullannm ve ne za-
man başlayacağının saptanmadı-
ğını söyledi. Bozer, ikili Petrol
Anlaşması geçerlilik süresinin bu
ay sonunda dolacağma işaret ede-
rek "Bu anlaşmanın gözden geçi-
rilmesine ve mubtemel dunımlar
göz önünde tutnlarak anlaşmanın
yeniden imzalanmasına karar
verdüt" dedi. Bu konudaki görüş-
melerin iki ülke arasında teknik
düzeyde yürütüleceği de ötrenildi.
Türkiye, tran ve Pakistan'ın
Körfez konusunda düzenli siyasi
istisarelerde bulunması da Ali Bo-
zer'in Tahran ziyareti sırasında
kararlaştırüdı. Bozer-Velayeti-
Yakuphan görüşmesinde, Irak'a
karşı izlenen ekonomik ambargo-
nun devamı konusunda görüş bir-
liği sağlandığı ve üç ülkenin de
Körfez krizine yönelik politikala-
rını belirlerken "karışlıklı
istişare" kanallanm sürekli açık
tutmalan düşüncesinin benimsen-
diği öğrenildi. Dışişleri Bakanı
Bozer, bu üçlü görüşmenin
Türkiye-Pakistan ve iran arasın-
daki geleneksel ilişkiler ve üç ül-
kenin oluşturduğu Ekonomik İş-
birliği örgütü çerçevesinde olup
olraadığı şeklindeki bir soruya,
"Hayır, ekonomik konularla hiç-
bir ilişkisi yok. Yeni duınmun,
bölgede devam eden olaylann de-
ğerlendinnesi yapumışür" yanıtı-
nı verdi. Bölgesel siyasi istişare-
ler kapsamında tran Dışişleri Ba-
kan Yardımcısı da 31 ağustosta
Ankara'ya gelecek.
kaybetti.
— Özal'ın girişimleri başansız
olursa, kimseden besap sorulacak
mı?
İNÖNÜ — Allah korusun, onu
istemiyoruz. Biz özal'dan ve
ANAP'tan seçimlerde nasıl olsa
kurtulacağız. Onun için politika-
larının yeni bir yenilgi almasına
gerek yok. Bizim söylediğimiz
özal'ın yaptıklannın anayasaya
uygun otmadığıdır. Sonuç ne olur-
sa olsun, bu tür kişisel yaklaşım-
lar ve yapılanlar yanhştır. Yapılan
işlerin yanlış olması, ülkeye kat-
merli zararlar getirir. Yani dış po-
litikada kişisel kararlara dayan-
mak son derece tehlikeli bir dav-
ranıştır. Bir kumar oynamaktır.
— Sürekli, Cumhurbaşkanı
Özal'ın yanlış yapûğını, anayasa-
ya aykın davrandığım söylüyorsu-
nuz. Oiumlu bir yan yok mn?
İNÖNÜ — Geçmişte, Sayın
özal'ın kararlarıyla, girişimleriyle
dış politikamız itibar kazanmadı.
Şimdi, son aşamada tran Cum-
hurbaşkanı ile konuşmuş ve onun
görüşünü ABD Başkam'na nak-
Ietmiş. Sonunda iş buraya geliyor.
Boylece biz yardımcı, sözcü hali-
ne düşüyoruz.
— lletken gibi mi?
İNÖNt) — (Gülerek) Böyle şey-
ler bizden istenirse yapıhr. Isten-
miyorsa tran Cumhurbaşkaru'nın
ABD Başkam'na görüşlerini ilet-
mesi için çeşitli yollar bulacağı ak-
la gelebilir, bu yollar daha bulun-
mamışken, biz kendimiz bu işi ya-
pacağiz diye ortaya çıkarsak, böy-
le yaklaşımlardan itibar kazanıl-
maz.
— Krizin Türk ekonouüsine za-
rarlan oldu mu? Hükümet kana-
dı olmadığını söylüyor.
İNÖNÜ — Muhakkak ki bu
kriz, ekonomimize zarar vermiş-
tir. Bir panik olmaması için hü-
kümet sözcüleri iyimser demeçler
veriyorlar. Ama benim gördüğüm
öyle değil. Onun için de yani bu
savaş havalannı ABD'nin sürdür-
mesi de yarüıştır. Kısa bir süre an-
laşılabilir, ama bunu devam ettir-
mek ekonomiye zarar verir.