Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 2 AĞUSTOS 1990
tspanyaKomünist Partisi Genel Sekreteri ve Birleşik Sol lideri Julio Anguita
Türk soluldışelerdençıkamadı'MİNE G.SAULNIER
MAORtD — Julio Angnita'ya, "Califa
Rojo" diyorlar: Kızıl Halife. Avrupa'da sün-
güsü duşmeyen biricik komünist partisinin ve
bu parünin başı çektiği sol koalisyonun bir nu-
maralı lideri. tspanya Komünist Partisi, San-
tiago Carillo'dan sonraki iyiliğinı ona borç-
lu. Birleşik Sol koalisyonun başansında da en
büyük payın Julio'nun "gözleri ve sörieri" ol-
duğu mırıldanıyor.
Akdeniz kûltürüne vurgun. Arap yazınını
avucunun içi gjbi biliyor. Geceyarısı ve ayışı-
ğı altında, Madrid sokaklannı arşınlarken şiir
okuyup yazıyor. Sevdiği kadın istedi diye sa-
kal bıraktığı, "mitos"unu yaratan söylentiler
arasında. Bunca duygusalbğa yumuşak biri mi
peki? Hayır. Meclis kürsüsüne çıktığı zaman,
saldtracağı taraf kaçacak delik anyor.
Onun başında bulunduğu kuruma oy ver-
sin vermesın, tspanya'da ezici çoğunluk, Ju-
lio Anguita'ya ve siyasal becerisine hayran.
Düşmanlan, "i>i bir aktör" olduğundan başka
eleştiri yöneltemiyorlar.
Bu tekil politikacıyla, Doğu ülkelerini, sos-
yalizmin geleceğini, ttalya, tspanya, Küba ve
Turkiye'yi konuştuk.
Julio Anguita, "komünist" olmaktan hâlâ
gurur duyuyor. "Komünizm" kavramına so-
nuna dek sahip çıkacağı belli. tspanya Komü-
nist Partisi Genel Sekreteri ve Birleşik Sol ko-
alisyon Genel Başkaaı Anguita'nın, özellikle
Tttrkiye üstüne bildikleri ve söyledikleri, ol-
dukça şaşırtıcı.
"tspanya'da bizim değil,
sosyalistlerin adını değiştirmek
gerek"
— Dogu Avnıpa'daki son getişıneler, nznn
saredir "oy erozyonu" içinde bulunan BaO Av-
rnpa komünist partilerine albndan kalkılma-
sa zor bir darbe indirdi. tspanya Komünist Par-
üsi'nin başı cekligi Birleşik Sol koalisyon. şn
aa bütün Avnıpa'da oylan ve prestiji yükse-
le« iek örgüL Bu başanyı büyük ölçüde siz
ve ekibinizin kişisel karizmasına bagkyorlar.
Bize Birieşik Sol koaüsyoBun "ne" oldugunn
ve üç yıl içinde oylannı "niçin" ikiye katladı-
ğun uüaür mısınız?
ANGUİTA — Tarihte, olaylara yön veren-
lerin kişilikleri son sözü söyler hep. Aktörün
önemi elbette büyük. Ama her şeyden önce
oyunun iyi olması gerek. Birleşik Sol (Izqui-
erda Unida), yepyeni bir tasanm. Yahuz tspan-
ya için değil dünya solu için çok önemli bir
adım. Birleşik Sol, bir seçenek olmaya hazır-
lanıyor. tktidar seçeneği olmaktan başka, şu
günlerde dttnyanın içinde debelendiği çelişki-
lere sağlam bir alternatif çıkartabilir.
Birleşik Sol'un birinci önemi, ilk kez bağun-
sız düşünceye ifade özgürlüğü ve olanağı sağ-
lamasında yatıyor. Dıinyadaki teknik gelisme-
ler, işsizlik, insan haklan, çevre sorunları, ya-
Şosyalizm denmemeli
özgürlüksüz sosyalizme
'reel sosyalizm' diyorlar.
Demokrasinin olmadığı
yerde sosyalizmden hiç söz
edilmemeliydi aslında.
Bence Doğu'nun en büyük
yanhşı tek parti
uygulamasıydı.
şamın nicelik ve nitelik değerleri, üçüncü dün-
ya problemi, devlet ve ulus kavramlanndaki
evrim, uluslararası gruplaşmalar konusunda,
kendi görüşlerimizi savunan ilericı seçenekler
üretmek zorundayız. Peki kimiz biz?
Birleşik Sol koalisyon, komünistleri, bağun-
stzlan, cumhuriyetçileri ve PSOE'nin dışında
kalan sosyalistleri bir araya toplayan örgüt.
PSOE'nin (tspanyol Sosyalist tşçi Partisi) da-
ha solundayız demiyorum, çünkü onlar sol-
da falan değil artık. Bir adlan kaldı sosyalist.
Bu da çok yazık, çünkü kavram kargaşasına
yoi açıyor. tspanya'da ad değişikliğine komü-
nistlerin değil, sosyalistlerin ihtiyacı var. Biz
seçenek olarak prograrrumızı koyuyoruz or-
taya. Bilimsel ve teknik alanda araştırmaya
ağırlık veren, çevre sorunlarına yüzde yüz sa-
hip çıkan bir program bu. Ekonomiyi düzelt-
mek için tüketimi kesmeyi düşünmüyoruz.
Ama geliri daha sosyal orantüı dağıtacağımız
kesin. Parlamentoya, çay kahve için vakiı ge-
çirmek için girmedik. Gittiğimiz zaman somut
önerilerle gidiyoruz.
Biz buna, "Politika yapmanın öteki biciıni"
diyoruz.
"Sovyet modelinin soluğu
tükendi"
— Komünist sistem, ekonomi alanında iki
tenel payandaya agıriık veriyordn: Özel giri-
şimciüge karşı devletçilik ve plan dahiMnde
kalkınnta. Ya da kaOunmanın planlanması.
Bogünün göziükleriyle artık bu aolayışın de-
gismesi gerekmiyor mu sizce? Komünist sis-
temin yanlışlan nderdi?
ANGUİTA — Başta kapitalist sistem olmak
üzere, hepsi kalkınma planı yapıyor. Demok-
ratik olarak yapıldığı takdirde, kalkınma pla-
nına her düzende ihtiyaç var. Kapitalist ülke-
leri de görüyoruz: Plana programa rağmen ka-
nşıklık ve kaosla onlar da başa çıkamıyor.
Bence Doğu ülkelerinin en büyük yanlışı plan-
lamada değil, tek parti uygulamasındaydı. Tek
partinin hükmettiği bir yönetimde yapılan
plan asla demokratik ve gelişmeye dönük ola-
maz; çünkü bir parti devlet yerine geçtiği za-
man doğası gereği "tutucu"dur. Toptumun cı-
kannı gözetmekten çok, kendi "zorla" ikti-
dannı sürdürmek için çabalar.
özel girişimciliğe gelince: Evet, günümüz
koşulları içinde bireysel girişimin sağlıkh ve
dmgeli bir ekonomide gerekli olduğu saptan-
mş bulunuyor. Ancak ekonomide bütün diz-
ghleri özel girişime teslim etmek de yüzde yüz
devletçilik kadar sakıncalı sonuçlar verir. Do-
layısıyla bizim görüşümüz, stratejik önemi bu-
luıan kamu işletmelerinin devletin denetimin-
ds olması yönünde.
Sovyet modelinin açmazı yalnız ekonomik
cbgil: tdeolojik olarak da soluğu tükendi. Öz-
glrlük olmayan yerde sosyalizm olması müm-
kin mü? Yeni yeni tanımlar türetiyorlar şim-
d: özgürlüksüz sosyalizme "reel sosyalizm",
dyorlar. özgürlüğün olduğu sosyalizm de
losyal demokrasi" olacakmış. Demokrasinin
amadığı yerde sosyalizmden hiç söz edilme-
neliydi aslında. Sosyalizm, demokrasi ile in-
sın hak ve özgürlüklerini doğası gereği taşı-
nadığı yerde, var savılmamalıvdı zaten.
— Gelecegi öngörmeye çalışmak yanıltıcı
Ir, ama yine de merak ediyor insaa. Do-
Lumpenlerle olmaz: KanımcaTürk 'sol'u söylev,
davranış ve uzlaşmalarıyla eski klişelerin dışına
çıkamıyor. Basit Marksist analiz bile ortaya
koymuştur ki lumpenlerle devrim yapılmaz. Marx
devrim yapmakla işçi sınıfını görevlendiriyor. Ama
Türkiye'de işçi sınıfı bilincini oturtacak egitim düzeyi
yok ki. Eğitim düzeyi olsa işçi smıfı bilincini
geliştirecek düşünce özgurlüğü, temel haklar yasaklı.
Kafayı değiştirmek: Türk solunun modern anlamda
ilericilik görevi, kadınların çağdaş konumlarına sahip
çıkabilmelerine bağlı. Bu uzun soluklu mücadeleyi
kazanmadan, yani ikinci sınıflığım olumlayan kadının
kafasmı değiştirmeden hiçbir şey yapmak mümkün
değil. "Küçük burjuvayla devrim olmaz" deyip kenar
mahallelerde devrim yapacak işçi arayan kafayı
değiştirmek gerek.
ğu ülkelerindeki modd degisikligi başanh ola-
cak mı? Ya da hangi iilkeierin başarma şansı
var?
ANGUnA — Söz konusu ülkelerdeki ge-
lişmelere yönelik birkaç temel kuşku taşıyo-
rum. Bir; politikalannı kuramların sanki
"dinsel" değişmezliği üstüne oturtuyorlar. Oy-
sa tüm siyasal kuramlar, canlı ve değişkendir-
ler. İki; bir ideoloji boşluğundan geldikleri için
bir dogmadan diğerine ve "savunmasız" ola-
rak geçiyorlar. Onlarla birlikte tüm dünya
"sol"u, bugüne değin "sag"ın olan üç temel
kavrama sorusuz sorgusuz sahip çıkmakta: 1.
Piyasa ekonomisi, 2. ekonomik büyüme, 3.
Serbest rekabet.
Uluslararası toplantılar sırasında biraraya
geldiğimiz Doğu ülkeleri yöneticilerinin bu üç
kavramla gözlerinin kamaştığını anlamak güç
değildi.
Bizler, piyasa ekonomisinin devlet tarafın-
dan denetlenmediği ve demokratik olarak
planlanmadığı zaman ne sonuçlar vereceğini
biliyoruz. Ama onlar henüz bunu görmediler
ve ezici çoğunlukla seçerek geçtikleri piyasa
ekonomisinin yerleştirilmesi sırasında çok
yanlışlar yaptılar evet. Ama her şeyi mutlaka
kötü yapmadılar. Sovyet modeli iflas etmiş-
tir demekle, karşı tarafa geçmek farklı şeyler.
Adımızı değiştirmek, Marksizmden cayma-
mız anlamına gelir. Oysa biz Marksist anali-
ze inanmakta devam ediyoruz. Kapitalist sis-
teme analjezik (uvuştunıcu) uygulamak değil,
onun defterini dürmek istiyoruz! tspanya Ko-
münist Partisi adını taşıyoruz ve bu onurlu bir
addır. Değiştirmeyeceğiz.
"Orospusu eskimiş kerhaneye
gidilmez!"
— ttalyan Komünist Partisi'nde Achille
Occhetto'nun başlamği reform hareketi konu-
sundaki göriişierinizi almak isterdim... Siz Bir-
leşik Sol olarak Sosyalist Enternasyonale gir-
meyi düşünüyor musunuz?
ANGUİTA —Kardeş bir partiden söz etti-
ğimizi göz önünde tutarak Occhetto'nun gi-
rişimini büyük bir ilgiyle izlediğimi soyleye-
bilirim.
Avrupa'da salgın halini alan "Yeni Sol" tar-
tışmalanm biraz dağınık buluyorum ben. Niye
"ye»i" bu sol? Sanırım içerik eskisinden de-
lik, kanlı bir diktatörün gölgesinde kurulan
ve Pinochet izin vermediği için "şu savunma
bütcesi ne olacak?" sorusunu bile soramayan
yeni Şili hükümeti demokratik sayılıyor.
Türkiye de aynı göreceli ölçütlerle demok-
rat ilan edildi. Oysa iyi ya da kötü seçim yap-
mak başka şey; o seçim sonuçlanna göre de-
mokrasiyi uygulamak, ayn bir konu. Demok-
rasinin gereklerini yerine getirmek, kısıntısız
bir düşünce ve bu düşünceyi ifade özgürlüğü
tammak, iş yerinden iktidar koltuğuna uza-
nan yönetim mekanizmasını, çalışamn en te-
mel haklannı budamak için kullanmamak
üzere bazı temel kavramlardan geçiyor.
Bir ülke tam anlamıyla demokratik oldu-
ğu varsayılan bir topluluğa ortak olmaya kal-
kınca, eski üyderin, yeni üye adayım büyüteç
altma almalan doğaldır. Sanınm Türkiye'ye
de böyle bakılıyor. Demokrasi yalnızca bir
anayasa edinip seçim yapmak değil kutsallık
ölçüsünde benimsenmiş, derinlemesine kök
salmış bir dizi ölçütün sisteme yerleştirilme-
sidir.
Üç yıldan bu yana Türkiye, bu ölçütler çer-
çevesinde incelenip yargılanıyor. Sonuçlan
çok büyük önem taşıyor Bilinçli kitleye ses-
lendigim zaman, onlarla ne yapüabilir, nere-
ye kadar gidilir biliyorum. Halk ve ayak ta-
kamı ile hiçbir yere varılmıyor. Bu soyledik-
lerim "tutucu" gibi görünüyor, ama değil. Hiç
değil. Gerçeklere adlannı koymazsak, hiçbir
yere varamayız. Koyup da söylemezsek, iki
yüzlülük etmiş oluruz. tnsanlık tarihi o
"tutucu" gibi görünen sözlerimin doğruluk
aynasıdır.
Andaluzyah mevsimlik ve gündelikçi emek-
çiler bize oy vermiyorlar. "Bir teneke zeytin-
vagına saün ahyoriar sizi" dedim, kızdılar. Si-
gorta yok, toprak yok, ev yok, bark yok, ora-
dan oraya üç kuruş için savruhıyorlar. Hepsi
sağcı ve dindar. Sımf bilinci yok, toplumsal
birer fosil olarak sürdürüyorlar yaşamlarını.
Şimdi biz, parti olarak Andaluz emekçilerine
dayanmış olsaydık, nereye varmış olabileceği-
mizi vann siz hesap edin. Gündelikçi kalmak
istiyoruz, bu bir kültürdür, toprak istemiyo-
ruz, diyor bu emekçi kardeşlerimiz. Bu ne kül-
türdür, ne de folklor. Düpedüz gericiliktir.
Andaluzyah gündelikçilerin bu çağdışı tu-
tumu, gayet devrimci, cınlayacak söylevlerle
PORTRE JULİO ANGUİTA
BSP'nin sevilen üderi 'Kızü HaliföJulio Anguita Gonzalez, tspanya
Komünist Partisi Genel Sekreteri ve
komünist ağırlıklı Birleşik Sol
koalisyon (Izquierda Unida) Genel
Başkanı olarak, şu an tspanya'daki
üçüncü büyük siyasal gücün başında
bulunmaktadır. Julio Anguita, 1941
yılı, Malaga kenti doğumlu. Cordoba
ve Granada kentlerinde ilkokul
öğretmenliği yaptıktan sonra Barcelona
Üniversitesi'ne devam edip felsefe ve
çağdaş tarih bölümlerinden lisans
diploması almış. Siyasal uzlaşmacılık
üstüne tezi var. tspanya Komünist
Partisi'ne girişi, 1972 yılına rastlıyor.
1979 yılında oyların Vo 30'unu alarak
başka partilerın desteğiyle Cordoba
belediye başkanı seçiliyor. tspanya'da o
yıllardaki ilk ve tek komünist belediye
başkanı olarak, 1983 yılında oylannı "J<t
59.6'ya çıkartarak yeniden aynı göreve
seçiliyor. 1984 yılında arkadaşlarıyla
birlikte Birleşik Sol koali«vontı kuruyor
ve Santiago Carillo uzaklaştınldıktan
sonra sarsılan tspanya Komünist
Partisi'ni yeniden biçimlendiriyorlar.
Julio Anguita, 1988 yılındaki 12.
kongrede tspanya Komünist Partisi
Genel Sekreterliği görevine getiriliyor.
1989 yılında ise Birleşik Sol Genel
Başkanı seçildi. Lideri bulunduğu
Birleşik Sol, aynı yılın ekim ayında
yapılan genel seçimlerden, bir öncekine
oranla oylannı ikiye
katlayarak çıktı. (Yüzde 13.8)
Julio Anguita, söz konusu seçimlerden
bu yana ulusal mecliste, Birleşik Sol
genel başkanı ve milletvekili olarak
görev yapmakta. Başarılı Cordoba
belediye başkanlığı ve tspanya'daki
Arap kûltürüne merakı dolayısıyla halk
arasmda "KIZIL HALtFE" diye
adlandınlan Julio Anguita, Başbakan
Gonzalez'le birlikte tspanya'nın en
karizmaük iki liderinden biri
sayılmakta.
yüksekten düşecekler. Ekonomik büyümeye
gelince: Yine bizler, bir ülkenin yuzde bilmem
kaç ekonomik büyüme içinde olmasının hal-
kın refahı anlamına gelmediğini öğrendik. On-
lar da öğrenecekler. Serbest rekabet ise daha
ucuz işgücüne dayalı felsefesi açısuıdan, piyasa
ekonomisi, sosyal devlet güvenceleri ve güçlü
sendikalarla dengelenmediği takdirde, işçi ge-
lirinin zaten yabancı borsalarda fazla değer ta-
şımadığı bu ülkelerde ölümcül yaralar açabi-
lir, inanılmaz bir yoksulluk yaratabilir.
Doğu rejimlerinin düşmesi, kaçınılmaz ve
gereküydi. Batı dünyasının bu ülkelere oran-
la daha varsıl, daha ileri, hatta daha insancıl
olduğu kesin. Ancak işsizlik, gelir dağılımın-
daki eşitsizük de gerçek. Kapitalizmin oldu-
ğu her yerde demokrasi var değil, milyonlar-
ca kişi toplumun dışında yaşıyor. Uğranılacak
düş yıkımının şiddetini azaltmak açısından,
bütün bunlara eleştiri göziükleriyle baktnak-
ta yarar var.
Demokrasi ve piyasa ekonomisi var demek,
özgürlük olduğu anlamına da gelmiyor. tşte
Türkiye: Komünistleri hapse koyuyorlar. Po-
lonya'da da Komünist Partisi Merkez Komi-
ğişik olmayacak: tnsanlann evrensel düzeyde
eşitliğini, yeni sözlerle mi ifade etmek söz ko-
nusu.? Anarşistler, sosyalistler, komünistler ta-
rih boyu aynı prensipleri savundular. Yeni Sol
deyimini, bu amaçlarda bir değişiklik varsa
kullanmak gerekir. Ama klasik sola bir seçe-
nek geüştireceksek, o zaman çevreciler, komü-
nistler, anarşistler, sosyalistler bir araya gelir,
programlanmızı çıkanr, yeni prensipler çer-
çevesinde ve birlikte karar veririz bu değişik-
liğe. Şimdi hemen tüm uluslararası toplantı-
larda Yeni Sol'dan söz açılarak, hepimizin Sos-
yalist Enternasyonal'e girmemiz gerektiği dü-
şüncesi işleniyor.
Sosyalist Enternasyonal, şu andaki duru-
muyla bize hiç çekici gelmiyor. Yeni ve dına-
mik olarak sunacağı hiçbir şey yok. Sovyet
kulübü çöktü, ama bunlar da diri değil ki! İz-
ninizle bir halk deyişi çok uygun düşüyor bu-
rada: "Orospusu eskimiş kerhaneye gidilmez."
Sosyalist Enternasyonal de böyle işte.
Adı ister sosyalist, ister sosyal demokrat ol-
sun önemli değil; biz böyle bir uluslararası ku-
rumda birleşmekten yanayız. Ama bizi çevre-
sine toplayan amac ve organizasyon biçimini
kendiniz cıkarın.
— Türkiye'yi yakından izlediginizi söyledi-
niz. Türk "sol"u konusundaki düşüncelerini-
zi ögrenebilir miyiz?
ANGUİTA — Bunu öğrenmek istemenize
çok sevindim, çünkü hiç beklemediğiniz şey-
ler söyleyeceğim size. Kanımca Türk "soP'u,
söylev, davranış ve uzlaşmalanyla, eski klişe-
lerin dışına çıkamıyor. En basit Marksist ana-
liz bile ortaya koymuştur ki lumpenlerle dev-
rim yapılmaz! Marx, devrim yapmakla işçi sı-
nıfım görevlendiriyor.
Ama Türkiye'de işçi sınıfı bilincini oturta-
cak eğitim düzeyi yok ki! Eğitim düzeyi olsa
işçi smıfı bilincini geliştirecek düşünce özgür-
lüğü, temel haklar yasaklı. Buna bir de eko-
nomik geriliği ekleyince ortaya karanlık bir
tablo çıkıyor. Peki bu durum nasıl değiştiri-
lebilir? Sanmm işçi liderlerinin ülkenin düşü-
nürleriyle işbirliği yapmalan gerekiyor. Ama
Türk "sol"unun modern anlamda ilericilik gö-
revine sahip çıkması, kadınlann çağdaş ko-
numlarına sahip çıkabilmelerine bağlı.
Türkiye gibi laik denilse de yazılı yaasız ku-
rallannı az çok tslam renkleri üstüne kuran
yorumJanıp alkışlanabüir. Ama sözde devrim-
cilikle, o insanlann oyunu toplamak üzere o
koşullarda çalışmalarına göz yummak popü-
list gericiliktir.
Samnm biz "sol"cuların diyalektik üstüne
yeniden ve daha değişik bir açıdan eğümemiz
gerekiyor. Yaşamın kendisiyle hiç bir aynntı-
yı küçümsemeden ilgilenmemizin 7?mart) gel-
di. Bu kapsamda keşfedip incelememiz gere-
ken en önemli oğe ise şimdıye değin tanıma-
dan biçim venneye çahştığımız: insan.
'Akdeniz ülkeleri cephe
_ F e U p e
Gonzalez'in liderügindeki tspan-
^ j Sosyalist tşçi Partisi iktidannı hangi icra-
a t
dolayısıyla eleştiriyorsunuz? Hangi alanlar-
,jaki tntumunu onaylamıyorsanuz?
ANGUİTA — Genellikle ben onlan PSOE
diye aruyorum, sosyalist demiyorum. Ya da ik-
tjdar partisi olarak tanımhyorum. PSOE'yi en
fazia suçladığımız alan, ekonomi pohtikasım
yerleştirdiği sistem. özel girişimciliğe açık kart
verdiler, piyasa ekonomisi sectikleri neyse de
Komünist adı kalacak: Kimi ülkelerde halkları
tarafından lanetlenen komünist partiler, bu tutumu
adlan yüzünden değil yaptıkları zulüm ve sergiledikleri
kötü yönetimler dolayısıyla hak ettiler. Biz İspanya
komünistleri, bana biraz da "aşağılık" görünen bu
tuzağa düşmeyeceğiz. İspanya Komünist Partisi
admdan utanmıyor. Bağışlatması gereken iş yapmadı.
Kapitalizm yandaşı olmadık: Doğu ülkelerindeki
komünist sistemlerin ve Sovyet modelinin tam bir
başarısızlığa uğradığı ya da çöktüğü kesin. Denize
düşen yılana sarılır hesabı hepsi kapitalizme geçiyor
şimdi. Ben 'bizimkileri' yıllarca şimdi iflas eden
modelleri nedeniyle eleştirdim diye dünden bugüne
kapitalizm yandaşı olmadım.
tesi eski çalışanlanna iş vermiyorlarmış.
"Karşı tarafa geçmedik..."
— Siz hem tspanya Komünist Partisi Ge-
nel Sekreteri hem de Birleşik Sol koalisyon Ge-
nel Başkanı'suuz. Son genel secimlerdeki bü-
yük başanyı, yani iki kaündan fazla artan oy-
lan, Birleşik Sol logosu altında aldınız. İKP,
bütün gücünü ve ekibini zaten bu koalisyon-
dan yana koymuş bulunuyor. İKP'nin adı tü-
müyle ortadan kalksa, Birieşik Sol'un yerleş-
mesi daha kolay olmaz mı?
AGUITA — Biz Birleşik Sol'u 1984 yılın-
da kurduk. Ne demek istediğimi anlamışsınız-
dır: Doğu rejimleri çöktü diye olmadı bu iş.
tspanya'nın dağınık ilerici güçlerini çoğulcu
demokrasi anlayışına sahip bir koalisyon ve
asgari ortak değerler çevresinde toplamayı
amaçladık. AJtı yıldır kusursuz işleyen bir me-
kanizma oluşturduk.
Kimi ülkelerde halkları tarafından lanetle-
nen komünist partiler, bu tutumu adlan yü-
zünden değil; yaptıkları zulüm ve sergiledik-
leri kötü yönetimler dolayısıyla hak ettiler. Biz
tspanya komünistleri, bana biraz da "aşagüık"
görünen bu tuzağa düşmeyecek, adımızı de-
ğiştirmeyeceğiz. tspanya Komünist Partisi,
adından utanmıyor. Bağışlatması gereken hiç-
bir iş yapmadı. Tam tersine, alçakgönüllüğü
bir yana bırakırsak, tspanya'da özgürlük ve
demokrasi bayrağının İKP sayesinde gönde-
re çekilebildiğini söyleyebiliriz.
Doğu ülkelerindeki komünist sistemlerin ve
Sovyet modelinin tam bir başarısızlığa uğra-
dığı ya da çöktüğü, kesin. Denize düşen yıla-
na sanlır örneği, hepsi kapitalizme geçiyor
şimdi. Sanırım burada serinkanlı doğruları
, saptamak biz Batılı komünistlere düşmekte.
Ben "bizimkileri" yıllarca, şimdi iflas eden
modelleri dolayısıyla eleştirdim diye dündei
bugüne kapitalizm yandaşı olmadım. Korkunc
hep birlikte ve yeniden saptamalıyız.
Italyan komünistleri, artık orak çekiç logo-
suyla iktidara gelemeyeceklerini düşünüyor-
lar. tktidar araç mı yoksa amaç mı sorusu so-
rulmalı burada. Amaç olarak iktidar, beni il-
gilendirmiyor.
Occhetto, sosyaüstleri yutmak için böyle bir
taktik düşündüyse, o zaman yine bunun yolu
böyle olmamalı. ttalyan Komünist Partisi, adı-
nı değiştirmese de Sosyalist Enternasyonale
alınacak. Almanlar açıkça söylediler bunu.
Dolayısıyla ttalyanların giriştiği reform, ba-
na daha çok kozmetik bir operasyon gibi ge-
üyor. ttalyan Komünist Partisi'nin onurlu bir
geçmişi var. Halklann sevgisi estetik operas-
yonlar kadar hızlı değişmez. Son seçimler, bu
girişime bir ihtar niteliğindedir. Komünist yö-
neticilerin bu sonuçlardan ders almalan ge-
rekir. Bu konuda başka bir şey söylemek iste-
miyonım.
"Ttirkiye'yi Allah kurtarsın!"
— Türkiye bakkında ne biliyorsunuz ve
Tnrkive'nin siyasal dvrumnnn naal yonımlu-
yorsunuz?
ANGUİTA — Allah kurtarsuı, diyorum!
(Konuşmada Allah sözcüğü aynıyla geçmiş
olup J. Anguita tslam kültürünü yakından ta-
mmaktadır. M.S.)
Ben tarih öğretmeniyim, biliyorsunuz.
Türkiye tarihini iyi biliyorum. Osmanlı tmpa-
ratorluğu'nun dev boyutları ve çöküş neden-
leri, oldum olası ilgimi çekmiştir. Kanımca
Türkiye, hâlâ bu imparatorluğun molozları-
nı üstünden atamadı. Bu yüzden de bir türlü
toparlanamıyor.
Uluslararası platformda, Türkiye konusu-
na yaklaşımda büyük bir ikiyüzlülük kayde-
diyorum. 1984 yılında gercekten dürüst ve te-
miz seçimler sonucu iş başına gelen Nikara-
gua yönetimi karantinaya alındı. Buna karşı-
ülkelerde, bir kadın sorunu var. Ve toplumun
yarısı her yerde kadın olduğuna göre bu ül-
kelerdeki sorunsalın büyüklüğunü anlamak
zor değil.
Bu uzun soluklu bir mücadele. Fakat bu
mücadeleyi kazanmadan, yani kafalan değiş-
tirmeden hiçbir şey yapmak olası değil. Ken-
di ikinci sınıflığım olumlayan kadının kafa-
sını değiştirmek gerek. Az önce, felç olan öğ-
renciyi sorduğumda, annesinin kızım sakat bı-
rakan otoriteye karşı çıkacağına, kızının tu-
tumunu kınayan tepkisini anlattınız. Bu ka-
fayı değiştirmek gerek. "Küçük burjuvayla
devrim olmaz" deyip kenar mahallelerde dev-
rim yapacak işçi arayan kafayı değiştirmek ge-
rek.
O mahallelere su ve elektrik getirmek için
çabalamak elbette gerekli. Ama sosyalizm mü-
hendisliğinde küçük bir ayrınu bu. Asıl olan,
bilinçlendirmeyi sağlayacak toplum kesitleriyle
işbirliğini sağlayabilmek. Yani entelijensiya ve
küçük burjuvazi ile. Insanlar üretici olmasa-
lar da bir ideal gereksinirler ve o ideal için çok
şey ürctebilirler. Öğrenciler... gençler. Onlann
iyi yetişmeleri, demokrasiye hazımh ve anti-
müitarist inançlara sahip olmalan çok önemli.
Her sınıftan insan tabakalanyla uzlaşma ya-
pılabilir. Yeter ki "ucnz haJkçıhğa" (popüüzm)
düşülmesin. Sosyalizm artık, kimsenin teke-
linde değil.
"Halk ve ayak takımı ile
hiçbir yere vanlmaz
— Bütün bu söylediklerinize gercekten çok
şasırdığımı iü'raf elmeliyim. Söz konusu öne-
riler, j'alnızca Türkiye için mi geçerli, yoksa
tspanya'daki deneylerinizden çıkardığınız so-
nuçlar mı?
ANGUİTA — Bilinçli kitleyi, halkı ve ayak
takımını birbirine kanştırmamak, benim için
başı boş bıraktılar. Bu icraat ilk yıllarda ser-
vet birikimini sağladı ve belli bir refah getirdi
ülkeye.
Ama kısa süre sonra sistem kendi Ustünde
dönmeye ve söz konusu girişimcilik, üretime
dönük yaünmlar yerine, spekülatif kazançlara
yönelmeye başladı. Dolayısıyla toplumda çok
küçük bir azmlığın elindeki para artarken, bu
varsılhk alt katmanlara yansımadı, gelir da-
ğılımındaki uçurum giderek açılmaya başla-
dı. Şimdi dış ticaret açığı artıyor. Enflasyonu
AT ortalamasına çekemiyorlar. tşçi ve memur
huzursuz. Kazançlar AT ölçülerinin çok altın-
da, oysa fiyatlar söz konusu ölçülere yetişip
aştı bile. Birbiri ardına patlayan yolsuzluk ve
suiistimal skandallan da bütün bunlara tuz bı-
ber ekince, tablo karanlık çıkıyor.
— Bir tahmin yapmak gerekirse, önümnz-
deki birkaç yıl içinde siyasal açıdan İspanya-
da ne gibi degişiklikler olabilir?
ANGUİTA — Sanırım siyasal bir sarsmtı-
nın arifesinde bulunuyomz. Ekonomik tıka-
nıklık ve politikacılann hanesine yazılan yol-
suzluk dosyalan, seçmeni büyük bir düş yı-
kımına uğrattı. Bu hoşnutsuzluk, Avrupa'da
başgösteren faşizm dalgasımn tspanya'ya da
sıçramasına yol açacak. Çünkü faşizm, belli
bir politika biçimi olmakla kalmayıp özel bir
düşünce yapısıdır.
Güvenli bir ortam, kuşkuya yer bırakma-
yan doğrular ve emir kalıplarına ihtiyaç gös-
terir. Marksizm-Leninizm, ırkçılık ya da din-
sel irtica, takındığı dış maskelerden yalnızca
birkaç tanesidir. tspanya açısından böyle bir
dalgaya en uygun ekonomik ortamda bulunu-
yomz: tç ve dış ödemeler dengesinde kocaman
bir delik var. İki Almanya'nın birleşmesi do-
layısıyla yatınmlann ağırlık noktası başka yo-
ne kayıyor.
Akdenizli olarak tspanyoüar, Portekizliler;
ttalyanlar ve Yunanhlar ortak bir Akdeniz po-
litikası geliştirebümek yeteneğinden yoksunuz.
Dolayısıyla AT içindeki Kuzey-Güney denge-
sizliğine ortak bir cephe de oluşturamıvoruz.
— Avnıpa Toplulnğu içindeki bu Kuzey-
Güney yorumunu biraz daha genişletir
misiniz?
ANGUİTA — Avnıpa Topluluğu'nu oluş-
turan kuzey ülkeleriyle güney ülkeleri arasın-
da net bir gelişmişlik farkı var. En ileri du-
rumda olanlar güneydekiler değil elbet. Bu
dengesizliği aşamalı olarak gidermek üzere bir
AT fonu var, ortak bir bütçe var.
tsyarrya, Portekiz, Yunanistan ve ttalya, var
olan o bütçeden azami yararı sağlamak üzere
kendi aralarında anlaşabilraek becerisini bile
gösteremediler. Kuzey-Güney dengesizliği, Do-
ğu Avnıpa olaylan patlak venneden önce daha
önemsizdi. Şimdi ise yaşamsal önem taşıyor.
Ekonomik ilgi alanı bu yeni açtlan pazarlara
doğru kayarken, kuzey ülkeleri üretim ve ve-
rim tablosunda kumandalan yavaş yavaş ele
geciriyor.
Güney ülkelerinin üretim performansı ise
ağır ve düzgün bir hızla düşüyor. Bu ülkeler,
zaman içinde, kuzey ülkderinde emekli olduk-
tan sonra sayfiyeye yerleşen yaşlılar için birer
"huzur yurdu" işlevine indirgenecekler.
(tspanya'nın Malaga kenti halen bu konum-
da olup halkın üçte ikisi tngiliz emeklilerden
oluşmaktadır. M.S.)
Son yıllarda yabancı sermayenin lspanya-
ya dönük yatınmlarına bakınca bu gerçek or-
taya çıkıyor. Sevilla'daki dünya fuarına para
yatırılıyor, Donana kıyılarındaki tatil köyle-
rine, Kanarya adalanndaki imar planına vb.
gidiyor yaünmlar. Bu arada endüstri, fazla
üretiliyor, satış yok, teknoloji eski falan diye
yavaş yavaş kuçültülmekte. Bunu bizim hükü-
metten önce Katalan ve Bask sermaye sırufla-
n gördü. Çünkü herşey ve hâlâ bir sımf kav-
gasıdır, inamn.
Katalan ve Basklar bunu gördüler ve mer-
kezi hükümeti aşarak; Alman, Fransız ya da
tngiliz sermayesiyle birleşmek yoluna giderek
kelleyi suyun üstünde tutma savaşına girdiler.
Son günlerde yeniden gündeme gelen bu iki
bölgenin "otodeıerminasyon" (kendi kaderi-
ni tayin hakkı) isteklerinin temelinde işte bu
sorun yatıyor.
Avnıpa Topluluğu'nun var oluş yapısı ulu-
sal yönetimleri tepeden doğru törpüleyerek ül-
kelerüstü bir otoriteye doğru hazırlıyor. tspan-
ya'da aynı törpulemeyi Bask ve Katalan bur-
juvazisi adı konmayan, ama bal gibi federa-
tif bir sistem olan tspanya'nın tabamndan ta-
vamna doğru uyguluyor.
— Peki ne istiyor bu Katalan ve Bask bur-
juvazisi?
ANGUİTA — Konfederasyon istiyor. Böy-
lece, devlet denetimini aşacak, yabancı serma-
ye ile daha iyi koşullarda birleşebilecekler. Ta-
bii onlann daha iyi koşulları, kimilerinin çok
kötülüğüne olacak. Vann kimin kötülüğüne
Enternasyonal: Sosyalist
Enternasyonal bize çekici
gelmiyor. Yeni ve dinamik
bir şey yok. Sovyet kulübü
çöktü, ama bunlar da diri
değil ki. Bir halk deyişine
göre 'orospusu
Sosyalist
işte böyle.
olacağını siz tahmin edin. tşin gülünç yani,
devleti devreden çıkartarak yabancı sermaye
ile birleşmeyi arayan bu burjuvazinin istediği
"otodeterminasyoB", milliyetçi ve solcu etiketi
altında sokağa sürülüyor. Kısacası ben, gene-
linde Akdeniz ulkelerinin, özelinde de Ispan-
ya'nın yakın geleceğini çok karanlık görüyor
ve bir sarsıntı bekliyorum.
Küba, ABD tarafından ırzına
geçilen bir hakhhğın öyküsüdür
— Sayın Angaita, Küba konusunda neler
düşüaüyor ve dünyadaki SOB gelişmelerin ışı-
guida Fidd Castro'nun tununB nasıl buluyor-
sunnz?
ANGUİTA — Küba konusu, ABD'ye de-
ğinmeden ağıza alınamaz. Yoksa metodolo-
jik bir yanlışa düşeriz. Küba, ABD tarafından
sistematik olarak ırzına geçilen uluslararası bir
haklılığın öyküsüdür. Bir ülke halkını, dünya
ekonomisinden tecrit edeceksin, biricik cev-
heri nikel madenini ihraç ettirmeyeceksin, şe-
ker kamışı ve tütün üretimini askeri müdaha-
leler dahil olmak üzere sabote edeceksin, sonra
da o halkın demokrasiye geçmesini isteyecek-
sin. Buna düpedüz "ahlâksızlık" derler ve
Amerika Birleşik Devletleri'nin hanesine ya-
zıhr.
Küba örneğinde, emperyaüzmin sistematik
bir saldırısı ile karşı karşıya bulunmaktayız.
Doktor Castro'nun artık eskisi kadar krvrak
olmadığı, sözü biraz fazla uzattığı görüşüne
katıhyorum elbet. Castro'nun başkalanna sa-
tacak ölcüde büyük bir zekâsı olduğu tartı-
şılmaz. Ama içinde bulunduğu hazın durum
ve sürekli baskı, zamanın acımasız akışına ek-
lenince bazı yanlışlara düşmesine yol açtı. Dü-
şünebiliyor musunuz ne kadar zor olmalı, bu-
güne değin kendisini ayakta tutan SSCB'nin
destegini çektiğini duymak? Şeker kamışını
uluslararası piyasa fıyatından daha pahalı ola-
rak komünist ülkelerden başka bir tspanya-
ya satabüiyorlardı; şimdi Sovyetler de almam
diyor.
Bu yüzden ben Küba'nın bugün içinde bu-
lunduğu durumdan, öncelikle ABD'yi sonım-
lu tutuyorum. Ve bu yargımın kişisel olmayıp
objektif koşullann analizine dayandığını sa-
vunuyorum.
— Sizin, dünyaya "ozan gözleriyle" bakü-
ğınız söylentisi var. Binlerce dizeyi ezbere bil-
diginiz ve keadinizin de şiir yazdıgı sır degil.
Politika üstüae bir ozan degeriendinnesi ya-
par mısınız?
ANGUİTA — Makro ve mikro politika da-
hil, bu dünyayı daha yaşamhr kılmak için gös-
terdiğimiz her çabanın biraz şiirsel olması ge-
rektiğini düşünüyorum ben. Çünkü şiir, ide-
al dünyayı gösteren bir cam küre. Ütopyamı-
zı koymuşuz içine. Ben "sol" düşüncenin için-
de ütopyanın varlığını gerekli görüyorum.
Ütopya deyince hayal gelmemeli akla. Ilgisi
yok. Ütopya, gelecegin duşüncedeki ilk biçi-
midir. Akıla, bilimsel ve mantıklı politika ya-
parken amaç, daha iyi yannlar kurmaksa eğer,
şiir, yani ütopya polıtikadarı ayn duşünülemez.
Belki tskandinavlara anlatmak biraz güç olur
bunu, ama Akdenizliyim ben. Bu denizin di-
lini konuşuyorum tabii.