22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyel Sahıbt' Cumhuriyet Malbaacılık ve Gazeleatık Turk Anoıum Şırketı adına Nadir VMİİ 0 Genei Va>ın Müdurır Hıssn Cenal. Muessese Muduru. Enine L>akkgi. Vaz. Işkn Muduru Ok«v Gontmın. % Habcr Vierkezı Mudüru' YalçiB Bcyer, Sayfa Duzenı Yoneîmenı AK Ac«r £ Temsılcıler AN'KARA: AkmM Tl«, I7MIR Hiknul Ç«Jaka>a. ADANA. Çctin >i*tnojlu I, Polılıka Cılal B«İU|K. DIS Haberler E ı j n Bdcı. Ekoıtomı Cıafit TnMI. Is-Smdjka. ^ ı u KnnKi. kullur CıW lOır. Isunbul HlbfrİCTı Knal Kavuk. Ejjtım Gcma? Şayiall. Habef Arasurnu! Isact Bcrkaa. Yun Hıberlcn N K 4 « DotM. Spor Danısmanı 4M«lta*> tanteaa. CK21 VuıUr b r a ÇakfkM. ^rısmrru ŞaUa Alp», Duldlme A M d a k t ı u ı ı # Koonlııuu» \kael Kocmh— 9 Mılı li'CT Erel Lrk«l 0 Muiasrt* feMI fean 0 Bulce-PUaluM S » c O n M . h m m l ı f Retlam V * Toraı 0 Ek Ya- r.ar HUya »k.ol 0 Idart H ı m ı a ( , . ı o 0 Istamc CMer ÇH» # Btlıı l»km \ « l Isıl 0 PmoMl Sr>fJ BoılBaoot>> ybvın Kuru/ı. BısUn Nadır Nadı Okl» UM.VdciiBBCT.Hnn Craul. HiklBct Çnlakayı. O k » Goflcu». l | a r MM«M. tlbaa SHçıık. A» » n « a . \ka<1 Tu SJS<M vf toraH Cumhurıycl Mılbucdik ve GlzelKılık T A ^ Tluk Oca|ı Cad. 39/41 )4]M lı- PK 246 İUUİMIİ Tct <12 05 0! (20 ta>. TCİCT 2224*. F.ı (I) 52» «0 72 f Burotar Aakart: Zıya Gûiaip Bh Inkıiap S. V» 19 4 Te> 133 1! *I4', Tdex 42344. Fax. (4) 133 05_ 6' 0 Izamr. H Zı?a Btv 13S2 S. 2/J, t l 13 12 30. Tekt 52359. F«X- (511 I» S3 » ln<JOU Cad 119 S. So I K*t I. Td: 19 f 52 (4 h»ı>. Tda »2155. F«* (71) 1» 37 52 TAKVİM: 2 AĞUSTOS 1990 Imsak: 4.08 Güneş: 5.53 öğle: 13.15 Ikindi: 17.09 Aksam: 20.27 Yatsı: 22.04 Şenliksiz gtin kalmadı Türkiye'nin çeşitli kentlerinde kutlanan ve bastondan ıstakoza, müzik yanşmasından kayısı güzeline uzanan şenlikler, yılın 360 gününü kaplıyor. Yılın yalnızca 5 gününün şenliksiz geçtiği kaydediliyor. Yurt Haberleri Servisi — Türkiye'de yılın her günü festi- val, şenlik, bienal veya özel bir hafta ile 'kutlanıyor'. Şehirleri- mizden kasabalanmıza ve semt- lerimize kadar uzanan etkinlik- lerde 'Bolvadin Kaymak Festi- vali'nden 'Fethibey Kavuo Fes- tivali'ne, 'Germencik Deve Giirnleri'nden yine aynı kasaba- nın 'lncir Festivali'ne ya da 'Ş*r- kikaraagaç Helva Şenligi'nden 'Ultıslararası Selçuk, Efes Kıiltür Satut Festivaii'ne kadar meyve, güreş ve sanat etkinliğinin çeşidi var. 'Alün Elma Gümüş Balık, Bronz Istakoz Festivali', 'Altın Kiraz ve Yağb Pehlivan Güreş- leri', 'Hayvan ye Entiya Panayı- n', 'Erozyonu Önkme ve Turizm Şenlikieri' adı altında yılda top- lam 206 festival ve etkinliğe sah- ne olan ülkemizde yılın beş gü- nü dışında "her giin festival". 186 tanesi ulusal, 20 tanesi ulus- lararası nitelikteki "bu özd gün"- lerimizde geleneksei kutlaraala- rımız yanında "srf bulundağD yere etkisi olur belki" temenni- siyle yarattıgımız günler de ken- dimize özgü. tl olmaya çahşan il- çeler, hükümetten destek ve öde- nek görmeyen belediyeler çareyi festivallerde aramaya başlamış- lar. Her ne sebepten olursa olsun birkaç gün için kendilerinden söz ettirmek, gelen konuklara sorun- ları anlatraak ve sonra da umut- lar içinde getecek festivaileri bek- lemek hemen hemen bütün "çi- çegi burnunda"ki festivallerin ortak isteği. Çeşitli kunım ve kuruluşlar- dan görülen yardımlarla gerçek- leştirilen festivaller için mali sı- kıntılar başlama noktasında. Dünyanın dört bir yanından da- vet edilen ünlü konuklar, çoğu kez astronomik ücretlerle, sade- ce alacaklan parayı bilerek gel- dikleri Türkiye'den "şlş ke- bap..., Türk erfcekleri..." diye başlayan konuşmalar yapabile- cek kadar bilgfli olarak aynlıyor- lar. Ancak bu ünlü sanatçıların da sayıları azalmaya başladı. Çünkü kendilerine ödenmesi ge- reken ücretleri karşılamak her geçen gün tehlikeye giriyor. En fazla festival Istanbul, lz- mir ve Antalya'da yapılıyor. Bu illerin kendi bölgelerindeki festi- vaileri ortak bir organizasyon içinde toplamalan, festival adı altında yapılan eglenceleri ciddi organizasyonlar haline getirme yoları aranmazken, bölgelerin çoğu tanıtım eksikliğini gidermek amacıyla kendi imkânlarıyla fes- tivaileri düzenliyorlar. Turizmin en önemli öğesinin tanıtım oldu- ğu ve bunun Türkiye turizmi için en önemli sorunlardan biri oldu- ğu biliniyor. Ancak bu tip ciddi- yetten uzak organizasyonlar ya- rar yerine zarar getirebiliyor. Bergama Belediye Başkanı Taşkın, Berlin Müze Müdürü Kunze'yiyanıtladı 6 Zeus,Türkiye kültürü'HANDAN ŞENKÖKEN BERGAMA BELEDİYE BAŞKANI'NDAN İZMİR — Bergama Belediye _ _ .. _ .. _ _ . -^ _ _ w , „ , . , , Başkam sefaTaşkm, "Pergamon K u l t u r M ı r a s ı Evet, Zeus Sunagı ııı Berhn den geri _^ istiyoruz. Bizim kültürümüzAnadolu'da, Bergama'da yây^aLnarılör^ yaşamış tüm kültürlerin toplamıdır. Geçmişi olmayanın bugünü vegeleceğide yoktur. Türkiye kültürünün binlerce yıllık Anadolu kültürü üzerinde yükseldiğini söylememiz, Kunze'yi niçin telaşlandırıyor? Kaf alar değişmeli Verdigi demeçlerden de anlaşılıyor ki önce Sayın Kunze ve onun gibilerinin kafalarındaki düşünceler değişmelidir. Zeus Sunağı kampanyamızın amacı da budur. Bu görev öncelikle Bergamalılara düşüyor. girisim' olarak nitelemek, bugün konayu anlamamak, dünyaya ve yaşamaya kültürel kimliğini aytrmak, bana 1939'lann Almanyası'nı ba- üriaüyor. Bizim kulturümüz Ana- doln'da, Bergama'da yaşamış tim kültürlerin toplamıdır. Geç- mişi olmayanın bugünü ve gele- ceği de yoktur. Bizim kültürel mi- raslarımıza sabip çıkmamız, Törkiye kültürünün binlerce yıl- bk Anadolu kültürü üzerinde yük- setdigini yüksek sesle söylememiz, Zeus Sunağı'na sahip çıkmamız Sayın Kunze'yi niçin telaşlandın- yor?" Sefa Taşkın, Pergamon Müze- si Müdürü Dr. Max Kunze'nin görüşlerine ilişkin sorulanmızı şöyle yanıtladı: — Dr. Max Kunze, sizin resmi bir iade başvurusu yapmadıgını- a, Berlin'e muzeye geldiğüıiz hal- de kendisiyle göriişmeyip sadece pankart açmayı amaçladığınızı söylüyor. TAŞKIN — Bizim Berlin'e gi- dişimizin amacı, Bergama Beledi- yesi olarak kampanyayı başlat- mak, Bergama halkının isteğini kamuoyuna iletmekti. Elbette res- mi görüşmeleri resmi makamlar arasında olacak. Zeus Sunağı'm elbette önce Bergamalılar istiyor ve öncelikle bu görev Bergamalı- lara duşer. Zeus Sunağı'nı geri is- temek salt bir 'dilekçe verme' ola- yı değildir. Verdigi demeçlerden de anlaşı- lıyor ki önce Sayın Kunze ve onun gıbilerin kafalarındaki düşünceler değişmelidir. Kampanyamızın amacı da budur. Sayın Kuıue, Berlin'deki Brandenburg Kapısı'- nın, Siegel Anıtı'nın bir Osmanlı paşası tarafından Bergama'ya ka- çınlışına tanık olsaydı ve bu anıt- lar bugün Bergama'da lstiklal Meydanı'nda bulunsaydı, bir Ber- linli. bir Alman, bir insan olarak ne düşünür ve nasıl davramrdı? Sayın Kunze, daha Almanya ve Berlinlilerin birleşmesinin söz ko- nusu olmadığı günierde iki Berlin belediye başkanlan ve iki Alman- ya cumhurbaşkanlanna yazdığı- mız geri isteme mektuplannı kü- çümseyeceğine, Zeus Sunağı'nın Bergama'ya geri veTİleceğini açık- lasın, bir kuş gjbi uçar, geri iste- me dilekçesini kendisine veririz. Sayın Kunze'nin, 'Türkiye Ze- us Sunağı'nı geri istemiyor' deme- si, Bergamalılann kampanyasım destekleyen ve geri isteme yönün- de hazırlık yapan T.C. Kültür Ba- kanlığı'na, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Sayın Inönü'ye, bünyesinde üç bine yakın şehir be- lediyesini toplayan Türkiye Bele- diyeler BirtiğVne karşı yapılan bir haksızlıktır. Sayın Kunze'nin bü- rokratik yaklaşunından Doğu Al- manya ve Doğu Avrupa'daki bü- rokratik tutucu yönetimlerin gümbttr gümbür nasıl yakıldığını anlamadığı görülüyor. Biz banşçıyız — Sunak kampanyası nedeniy- le ölümle tehdit edildiğini belirti- yor Max Kunze... TAŞKIN — Zeus kampanyası yüzünden ölümle tehdit edildiği- ni soyleyen Sayın Kunze, bu hakJı girişimimize gölge düşüremez. Çağımızda şiddet her toplumun, insanüğın yiiz karasıdır. Ve şid- detle hiçbir yere vanlamıyacağı- nı artık insanlık tüm dünyada bi- liyor. Birkaç kendini bilmezin ya da provokatörün ölüm lehdidin- de bulunduğu iddialan, Zeus Su- nağı'nı isteme kampanyamızı as- la hiçbir şekilde bağlamaz. Biz ba- nşçı bir halkız. Kaldı ki Doğu Al- man "STASI" ve Batı Alman "Raf" gibi lanetli örgütlerin Al- man halkını temsil etmediği apa- çık ortadadır. — Sunağın yasadışı yollardan yurtdışına çıkanlmadığını, Türki- ye ile Almanya arasında sunağın ibraa konusunda bir anlaşma im- zalandıgını belirtivor Pergamon Müze Müdörii. TAŞKIN — Zeus Sunağı'nı ge- Bizans döneminden kalma sarayın Istanbul Festivali'nde mekân olarak kullanılması için çalışılıyor Tekfur Sarayı'na festival makyajıİstanbul Anakent Belediyesi Kültür Işleri Daire Başkanı Hilmi Yavuz, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Başkanı Çelik Gülersoy ve İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Genel Müdürü Aydın Gün, Tekfur Sarayı'nın kente bir konser mekânı olarak kazandırılrnası ve önümüzdeki İstanbul Festivaii'ne yetiştirilmesi konusunda işbirliği içindeler. Kiiltar Senisi — 18. Uluslara- rası tstanbul Festivali'nin 15 ha- zirandaki açılış konuşmasında ts- tanbul Anakent Belediye Başka- nı Nurettin Sözen bir müjde ver- mişti: "Önümüzdeki yıl, Bizans- lüardan kalma Tekfur Sarayı bir açıkhava tiyatrosu biçiminde res- lore edilecek. tstanbullular boyle- ce veni bir konser mekânına ka- voşacaklar..." Sözen'in bir buçuk ay kadar ön- ce verdigi müjdenin gerçekleşme- si yolunda ilk adımlar atıldı. ts- tanbul Anakent Belediyesi Kültür lşleri Daire Başkanı Hilmi Yavuz, Türkiye Turing ve Otomobil Ku- rumu Başkanı Çelik Gülersoy ve tstanbul Festivali'ni düzenleyen İs- tanbul Kultür ve Sanat Vakfı Ge- nel Müdürü Aydın Gün, Tekfur Sarayı'nın kente bir konser mekâ- nı olarak kazandırılması ve önü- müzdeki İstanbul Festivali'ne ye- tiştirilmesi konusunda işbirliği içindeler. Tekfur Sarayı'nın Bizans döne- minden kalma, duvarları hâlâ ayakta olan tek saray olduğunu vurgulayan Hilmi Yavuz, dünya- da tek örnegi kalmış bu sarayı bir açıkhava konser mekânı olarak düşündüklerini söylüyor. Aya Iri- ni'nin kapalı bir antik mekân ol- duğunu belirten Yavuz, "Tekfur Sarayı'nı da tnümkün olabilirse tstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'y- la işbirligi yapıp önümüzdeki yıl İstanbul Festivaii'ne yedştirecegiz. Bunnn için belediyede bulnaan dosyayı mart ayında Çelik Güler- soy'a teslim ettik. Gerekli düzen- lemeler yapıldıktan sonra Tekfur Sarayı festivale özel bir mekftn olarak hizmet verecektir" diyor. Tekfur Sarayı'nın, ayaktaki son Bizans sarayı olarak dünya sanat tarihinde büyük önem laşıdığını vurgulayan Çelik Gülersoy da ts- tanbul'u bilerek gezen her bilgili turistin bu yapıyı tarudığıru, gez- diğini söylüyor. Yirmind yüzyıl ortalanna kadar Tekfur Sarayı'nın eski sakin ve doğal çevresini ko- ruduğunu, ama artık epeyce beton binayla dolmuş bulunduğunu be- lirten Gülersoy, "tstanbul Beledi- yesi'yle bazıriadıgımız yeni ve kapsamlı işbirliği programına ba binayı da aldık" diyor. Gülersoy'a göre Tekfur Sarayı 1 mn yeniden düzenlenmesi iki dü- zeyde gerçekleşecek; Çevre düzen- lenmesi ve yapının onanmı. Gü- lersoy beton yapılaşma yüzünden Tekfur Sarayı'nın çevresinin, az ötedeki, Kariye'deki düzenleme şansına, sıcak atmosfere pek sa- hip olmadığı görüşünde. Ancak sarayın çevresini tarihsel bir hava- ya büründürmek zorunlu. Bunun için de iki şey yapılacak: Kalan son evler onarılacak. Bir de Mar- raara yönünde inşaatçıların, yap- satçılann inşaat molozlarıyla dümdüz edip uçak alaru gibi dol- durduklan, semt çocuklannın fut- bol oynadıkları tozlu alan hızla ağaçlandınlacak. Böylece yapı, öncelikle yeşil bir çerçevenin içi- ne alınacak. Gülersoy, bu küçük koruluğun içinde bir otoparkın da "gizlenebilecegini" vurguluyor. Gülersoy, Tekfur Sarayı'nın onanmımn ise "son derece nazik bir mesele" olduğunun farkında. Belediyenin elindeki eski bir pro- je, dört duvarı kalmış binanın içi- nin ahşap yapı olarak yapımım öngörüyor. Gülersoy, bunun elve- rişsiz bir çözüm olduğu kanısın- da: "TahU merdivenlerin ve tah- t» kaüann gürnltüsüyle hiçbir knmlanım getirUemez. tçine beton bir konstriiksiyoo da cinayet olnr. Belki en iyisi, dört duvan onanp güvenceye kavuşturup bırakmak. Ama bu işi uiuslararası uzmanlar- la çözecegiz. Alman ve Avustur- ya Kültür Ataşeleri uzmanlannı getirecekler." tstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Genel Müdürü Aydın Gün de ko- nuya oldukça iyimser yaklaşıyor. Bizans tarihinde önemli rol oyna- mış olan Tekfur Sarayı'nın kente kazandmlmasının Türkiye kadar dünya açısından da büyük önem taşıyacağjnı belirten Gün, otopark olanağı bulunduğunu, ulaşımır kolay olduğunu ve mekânın üstu- ne bütün modern açıkhava kon- ser mekânlannda olduğu gibi bir örtü de çekilebileceğini söylüyor. II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİNDE -Fotografçı Abdullah Biraderler'in objektifınden II. Abdülhamit döneminde Tekfnr Sarayı. Bizans döneminden kalan son saray GÜROL SÖZEN Kargacık, burgacık yollaı... Taş yığinlan, satıcılar, bir kiremit parçasıyla tüm gün oynayan ço- cuklar... Sur kalıntılan uzerine se- rilmiş çamaşırlar ve avazı çıktığı kadar bağıran kadınlar... Bir'ol- gun atın çektiği arabada dernir parçalan, telle bağlı eski gazete- ler. "Ne işim var buralarda?" de- diğiniz an taş yığınlan ve sur ka- lıntüan arasında şenlikten arta kalmış gibi anıtsal bir yapıyla kar- şılaşırsanız, sakın şaşırmayın. öncelikle, buraların adı lstan- bul'dur! Nereden nejin çıkacaği belli olmadığı gibi ayağınıza ne- yin takılacağı da belli değildir. "Taşı, toprağı altın" ın modası çoktan geçti. Eli kulağında... ts- tanbul'dan taşraya bir göç her an başlayabilir! Küpün ağzma kadar dolan İstanbul değil, bu kez taş- ra olacaktır. Zaten kıyı kentleri son doygunluğundadır... Ayağınıza ya da birdenbire gözünüze takılı kalan, tstanbul'- un bilinmeyenleridir. Bu bir mer- mer parçası da olabilir, bir demir de... Bilinmeyenler, ille de topra- ğın altında bulunmaz. Nice anıt- sal yapı, heykd ya da elyazma var ki bugün hiçbirinin aynntısını bil- miyoruz. Üstelik her gün önün- den geçmiş olsak bile... Burası tstanbul'dur! Çünkü Bi- zans'ı, Osmanlı'yı 1600 yıla yakın bir süre barındırmıştır toprağın- da. Hani, "Tas yığınlan, sur kalın- tılan arasında şenlikten arta kal- mış gibi anıtsal bir yapıyla karşı- laşırsanız sakın şaşırmayın" de- diğim yer var ya, orası işte bir sa- raydır: Tekfur Sarayı... Çöplüğün içinde bir mücevher demiyorum. Kimilerine göre orası bir saraydır; kimilerine göre de bir taş yığını. Bu taş yığını üç katlıdır. Çev- resine pek yakışmaz ama, kendi- ne göre albenisi vardır... Sağda, solda iki yüksek duvar sizin ya- pıya bakmaruzı zorunlu kılar. He- le bir akşamustü, mavi gökyuzün- de bulutlar da dolaşıyorsa irkile- bilirsiniz. Biliyorsunuz "zevkler ve renkler tartışılmaz!..." Belki de keyif duyabilirsiniz... iki mermer, bir yığma sütunun kemerlerle geçişi sağladığı boşluk, ikinci ve üçüncü katm pencerele- rinin ışığıyla aydınlanır. Üstü, bu- sına olarak verilmiştir. Tekfur Sarayı'nın Imparator Theophilos tarafından inşa edil- digi zannedilmişse de binanın, 9. as»rda tmparator Porphyrogenne- tos'un bir eseri olduğu adından da anlaşılmaktadır. Paleologoslar devrinde, artık çok eskimiş olan Bukoleon Sarayı tamamıyla terk edildikten sonra Tekfur Sarayı, imparatorlann başlıca ikametgâ- hı olmuştur. Bizans'ın ihtişamlı ve debdebeli hayatına bir sahne olan bu saraydan, son imparator. Türk ordulannın şehre indirdikleri kat'i darbenin hazırlıklarım ve impara- torluğun mukadderatını buradan tarassud ve temaşa etmiştir." "İstanbul'un taşı toprağı aid muhteşem esvaplar, kıymetli mücevherat ve sayımı imkân ha- ricinde olan diğer birçok altın ve gümüş eşya bulunuyordu." AnJaşılan o ki anJatıcımn göz- leri bir hayli dönmüş yuvasında. Eh, Latin Işgali demek yeter. Gö- rüp yazmak işin kuralı. Ama tüm bu zenginliği götüıenin de bir ad- resi verilseydi ne iyi olurdu!.. Eğrikapı tekin yer değil anlaşı- lan! 1679-1680 yıllanndaki bir başka olayı da Raşid Tarihi'nden aktaralım. Konu öylesine Uginç ki elinize "Osmanhca-Türkçe" söz- lük alıp olayı çözmeye üşenmez- siniz sanırım: "İstanbul'da. Eğrikapı mezbe- Kimilerine göre orası bir sanayidir, kimilerine göre de bir taş yığını. Bu taş yığını 3 katlıdır. Çevresine pek yakışmaz ama, kendine göre albenisi vardır. Sağda solda iki yüksek duvar, sizin yapıya bakmanızı zorunlu kılar. Hele bir akşamustü mavi gökyüzünde bulutlar da dolaşıyorsa irkilebilirsiniz. gün örtüli. olmayan çatı boşluğu- nu da deler geçer pencerelerin ışı- Kemerli pencereler, tuğla ve taş örgusüyle gerçekten bir şenlikten arta kalmış tiyatro dekoru gibidir. Eğrikapı'da, eski bir sur duva- n ile Theodosius surlan arasında- ki Tekfur Sarayı'nın 17. yüzyılda- ki durumu Eremya Çelebi'ye gö- re şöyledir: "Eğrikapı'nın Bizans devrindeki adı Porta Kaligaria idi. Kapının yakınında bir askeri ayakkabı (kaliga) imalathanesi bulunduğu için mezktr kapıya o zaman bu ad verilmişti. Binanın Tekfur Sarayı adı, fe- tihten sonra Türkler tarafından imparator veya kral sarayı mana- altındır" soziıne inanmayın dedik ama, Tekfur Sarayı'nın tümünü oluşturduğu söylenen Blakhernai Sarayı'nda bakın neler varmış. Ben, tstanbul'un Latin tşgali'ne katılmış Robert de Clari'nin ya- lancısıyun. Ne de olsa bir seruven düşkünü Robert de Clari. Bu ne- denle "bayali" geniş olabilir: "Sarayda yirmi adet küçük ki- lise ve hepsi de yaldızlı mozaikle süslü iki üç yüz kadar oda vardı. Saray, tasviri gayri mümkün gü- zei ve muhteşem bir bina idi. İçin- de, çok büyük ve zeogin bir hazi- nesi vardı. Hazinede, eski impa- ratoriara aid muhteşem taçlar, al- tın ziynet eşyalan, sırma işlemeli ipekli kumaşlar, imparalorlara lesinde bir müdevver taş bulunup bulan gafil-i bi-baht bir yaymacı kaşıkçı ile üç kaşığa mübadele, ba'dehn kuyumculardan bir mez- bur kaşıkçıdan ol taşı on akçeye mubayaa eyyân oldukta hisse ta- lebi ile ol dabJ şerik olmak iste- yüp beyinlerinde nizavâki ve gi- derek bu ahvâl kuyumcubaşıya mün'akis oldu kuyumculara birer kese akçe veriip taşı ellerinden al- dıgı vezir-i âzam Mustafa Paşa hazretlerinin mesmuu oldukda kuyumcubaşından kendü içün al- mak dâiyesinde iken taraf-ı padi- şahiye aks olup talebini müş'ir hattn hümayun sadır odu. Hasılı taş meydana çıkıp işlettirildikte 84 kırat bir adim'ül-misl etmas zuhur etmeğin hazine-i hümayuna zapt olunup bu mukabelede kuyumcu- başıya kapucubaşılık tevcihi ile ik- ram ve birkaç akçe in'am olun- du." Sakın bu sözü ediien "Kaşıkçı Elması", Latin İşgali'ne katılan Robert de Clari'nin gördüklerin- den arta kalan olmasm!.. En büyük ikramiyeyi de Kapı- cıbaşılığa terfı ederek Kuyumcu- başı almış!.. Küçümsemeyin sa- kın, koskoca îstanbul'un apart- manlantıı kapıcıbaşılar yönetmi- yor mu? "Teşrifat ve teşkilatı- mız"ı 20. yüzyıl başlannda yazan Ali Srydi Bey "Hazinedarbaşı, ki- lercibaşı, sarayağası, odabaşı gi- bi sarayın ileri gelenleri, padişa- ha manızatta bulunmaya izinli iseler de kapıagasının istek ve di- lekteri daha tesirli olurdu" di- yor... Bazı kaynaklarda, 12. yüzyıl ortalarında saltanatını sürdüren I. Manuel Komnenos tarafından yaptmldığı söylenen Tekfur Sara- yı, bugün de önemini koruyor. Günümüze kadar direnmiş olması da bunun kanıtı. Bir başka gerçek ise gördükle- rirniz "e duyduklanmıza göre ts- tanbul içinde bizler, Bizans'ı çok boşlamışız. Oysa ayağımıza dola- şıyor birçok şey... Oysa, diyelim gene; oturduğu- muz ev ve mahallenin dedikodu- larına ne denli düşkünüzdür. tçi- miz rahat etmez; ne aldılar, ne ye- diler, kızlan kimlerle kuıştınr, bi- liriz hepsini. Biraz da Bizans'ı merak etsek ne olur?.. ri istememiz her türlü Osmanlı- Prusya anlaşmasuun üzerindedir. Bu istem, Bergamalılar için yerel, Türkiye için ulusal, dünya ve in- sanlık için evrensel bir istemdir. Emperyalist talan döneminde dünyanın dört bir yanına kaçırı- lan kültür varlıklanmızı geri iste- mek her insanın kültürel ve ulu- sal değerlere olan saygısının ya- nında bir insanlık görevidir. Bir- leşme öncesi Doğu Alman Hükü- meti'nin görevlisi olan Pergamon müze Müdürü Sayın Holan'ın ye- rine bizim kampanyamızla birlik- te alelacele bu göreve getirilen Sa- yın Kunze, önce insan olduğunu düşünmelidir. — Dr. Max Kunze, Bergama Sunağı'nın hiçbir zaman "dünya harikası" olmadığını da sa- vunuyor. TAŞKIN — Sayın Kunze'nin, Zeus Altar'ın mimari ve anıtsal niteliğini küçümsemesi şaşırtıcı ve içine düştüğü saplantısımn tipik bir göstergesidir. Bugün Zeus Su- nağı'nı Berlin'de gorenlerin, onun görkemi karşısında tüyleri diken diken oluyor. Sunak, dünyanın 8. harikası olacak güzellikte, Bergama insa- nının yaptığı başyapıtlardan biri- dir. Üzerindeki kabartmalar sa- natta çığır açan sevgiyi, acıyı, öf- keyi, korkuyu taşa oyan Bergama Heykelcilik Okulu'nun eşsiz ör- nekleridir. Kabartmalar ve hey- keller için seçtikleri temalann ye- rel konular yanında, Zeus soyu ve gigantların, devlerin, mitolojik savaşını anlatması Bergamalılann evrensel anlayış bakımından ne- denü yüce duygular taşıdığinı gösterir. Kendi kentlerine gecmişiyle bir- likte sahip çıkan ve bundan onur duyan Bergamalılar, bugün de dünyaya evrensel acıdan bakıyor; 'her tarihsel eser yapıldığı yerde sergilensin' diyor. Tarihsel değer- lere sahip çıkma bilincinin tüm dünyada yükselmesini istiyor. Ze- us Sunağı kampanyasının, sunak evine dönünceye kadar Sayın Kunzeler'in tarih bilincinin geliş- mesine yardırncı olacağma ina- nıyoruz. Kopya Berlin'e kalsın -* Pergamon Müze Müdürü, "bilimsel işbirligi"nden yana. Su- nağın geri verilmesi halinde yine Bergama'da bir müzede inşa edi- lecegine değinerek onlann eskiden sonağın bulunduğu yükseltide bir kopyasını inşa edebileceklerirji açıkhyor. TAŞKIN — Zeus Sunağı, dün- yada yurdundan kopanlmış tarih- sel eserlerin simgesidir. Sayın Kunze, hiç merak etmesin ki Bod- rumlular Mosole'yi, Selçuklular Efes Artemizion'unu elbette geri isteyecektir. Zeus Sunağı'nın Türklerin kültürel kimliği ile hiç- bir ilgisi olmadığım soyleyen Kun- ze'nin, Zeus Sunağı'm Prusya'ya kaçıran zihniyetin; Cermen tmpa- ratorluğu'na kültür kökleri yarat- ma çabası olduğunu bilmesi gerekir. Türkçede "ber taş yerinde agırdır" atasözünün yanı sıra yaptığı haksızlık karşısında ileri geri davrananlar hakkında söy- lenen "hırsız telaşına düşme" diye de bir deyim vardır. Bu açı- dan bakıldığında Sayın Kunze'nin nevrotik telaşını anlamak müm- kündür. Sayın Kunze, Zeus Suna- ğı'nın kopyasını, kendilerine Ber- lin'de sergilemek için yaptırsın. — Der Spiegel dergtsinin bir sa- yısında, içinde Zeus Sunağı'nın da bulunduğu Pergamon Müzesi'nin nemli havamn etkisiyle çunimekte olduğu, gerekli bakım ve onanm için 180 milyon markın gerektiği ve onanmın on yıl sürecegi belir- tiliyordu. Bu konuda ne diişünü- yorsunuz? TAŞKIN — Sunağın Berlin'in nemli havasmda çürümesini iste- miyoruz. Sunak 2000 yıl Bergama Akropolü'nden Bakırçay Ovası'- m seyretti. Tarihbel kaynaklarda değişik uyarlıkların gelip geçtiği dönemlerde Bergamalılann za- man zaman yapıta zarar verilse de sunağı genellikle koruduklan ya- zılıyor. Onu temellerinden kopa- rıp alan, fermanlann ardına sığı- nan el çabukluğunun ve kurnaz- lığın ustası Carl Humann'dır. Denizi kirleten gemiye ceza • KOCAELİ (AA) — Izmit Körfezi'ni kirlettiği gerekçesiyle Panama bandralı "Maritime Peace" adlı gemiye 10 milyon lira para cezası verildi. Kocaeli Valiliği'nden dün yapılan açıklamaya göre ABD'den yüklediği tomruklan özel bir şirkete teslim etmek üzere geçen pazar günü Derince Limanı'na yanaşan geminin denize, sintine ve atık maddeler boşalttığı belirlendi. Altın fuıdık şenligi • ORDU (CumhBriyet) — Bu yıl 15'incisi düzenlenecek olan Altın Fındık Şenliği'nde görev yapacak komiteler belli oldu. 24 eylülde başlayacak olan fmdık şenliğinde belirlenen 11 komite ana komiteye bağlı olarak çalışacak. Şenliğin ana komitesinde Utku Acun (Vali), Kâam Türkmen (Belediye Başkanı), Fahri Çelebi, Servet Yerli, Selahattin Ozuluoğlu, Mehmet Aydın, Uğur Gürsoy görev aldılar. Amasra'da santrala tepki • ZONGULDAK (Cumhuriyet) — TEK'in Amasra'da tennik santral kurma karanna tepkiler devam ediyor. Yeşiller Partisi 7-8 eylül tarihleri arasında "Amasra'da Termik Santrala Hayır" gezisi düzenleyecek. Yeşiller Partisi'nden yapılan açıklamaya göre tstanbul, tzmir ve Ankara parti binaları önünden kaldırılacak otobüslerle Safranbolu ve Amasra J' gezisi gerçekleştirilecek. ı Sebzelere kanalizasyon • ERZURUM (Cumhuriyet) — Erzurum'da kanalizasyon suyu ile sulanan 4 bin dönüm arazide yetiştirilen sebze ve meyveler tehlike yaratıyor. Yaklaşık 30 yıldan beri tarlalannda zorunlu olarak kanalizasyon suyu kullandıklarını belirten çiftçiler, geçen yıl DSİ tarafından yaptırılan 2 artezyen kuyusunun yeterli olmadığını söylediler. Verilen bilgiye göre toplam 71 tarlanın bulunduğu arazide, başta patates olmak üzere şeker pancası, lahana, ıspanak gibi sebzelerin yüzde yetmişi tarlaların içinden geçen kanalizasyon kanalıyla sulanıyor. Kat çıkmaya iptal • ANTALYA (Cumhuriyet) — Antalya Belediyesi'nin Lara sahilinde ve kent merkezinde çevre plan koşullanna aykın bir biçimde kat arttırımı olanağı tanıyan karan, Antalya Bölge Idare Mahkemesi tarafından iptal edildi. Antalya Belediyesi Meclisi'nin 11.8.1990 tarihli oturumunda, Lara sahili ve kent merkezinde kat arttırımı konusunda olumlu karar verilmişti. Karan protesto eden SHP'li meclis üyeleri oturumu terk etmişlerdi. Daha sonra SHP'li Belediye Meclisi üyeleri Ali Sanlı ve Mustafa Erdönmez tarafından, "Önceki dönemde tadilat gören, daha sonra çevre plan koşullanna aykın bir biçimde kat yüksekliği veren, plan perspektifini bozan 11.8.1989 tarihli karann iptali" için Antalya Bölge tdare Mahkemesi'ne başvuruda bulunularak karann iptali istenmişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle