22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 TEMMUZ 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3 Sofya-Belgrad gerginliği • SOFYA (AA) — Bulgaristan ile Yugoslavya arasındaki ilişkiler, Yugoslavya'daki Makedonyalılann haklan ve durumlan nedeniyle gerginleşiyor. Bulgaristan Dışişleri Bakanlığı, dün ilk kez, ülkedeki bütün siyasi güçler tarafından "Bulgar" olarak kabul edilen Makedonyalılann durumu Jtiirşısında duyduğu "endişeyi" dile getirdi. Yugoslavya'nuı Sofya Büyukelçisi, Dışişleri BakanlığYna çağrılarak, Dışişleri Bakan Yardıması Stefan Staikov ile bir görüşrae yaptı. Staikov, görüşmede, Yugoslavya'da yaşayan "Bulgar halkımn" ulusal karakterlerine, düşünce özgürlüğüne ve kendi kaderini tayin hakkına saygı duyulmasını istedi. Ote yandan Bulgaristan Parlamentosu, Sosyalist Parti'nin uzlaşma çabalanna karşın 5. tur oylamada da devlet başkanını seçemedi. Sosyalistlerin, adaylan olan Çavdar Kuranov'u oylamadan çekmelerinden sonra en güçlü isim olarak kalan Köylü Partisi lideri Viktor Vulkov, 5. turda verilen 389 oyun 257'sini aldı, ancak 400 üyeli parlamento seçilmek için gerekli Uçte iki çoğunluğu sağlayamadı. Dimitrios Türkiye'de • BOSTON (AA) — Fener Patriği Dimitrios, 27 pündUr devam eden ABD asini önceki akşam ,,ooston'daki bir kilisede yönettiği ayinle tamamladı. Yaklaşık 7500 kişinin katıkhğı ayinden sonra patriğin ABD'den ayrıldığı bildirildi. Patrik, Yunan Olimpik Havayollan'nın emrine verdiği özel uçakla Boston'dan İsviçre'ye hareket etti. Dimitrios, Isviçre'de bir gece kaldıktan sonra bugün Türkiye'ye dönecek. Pakistan'da şeriat rtizgârı • tSLAMABAD (AA) — Pakistan'da 11 siyasi ve dini parti "Birleşik Cephe" adı altında birleşerek ülkede şeriat düzeninin kurulması için Başbakan Benazir Butto'ya baskı yapılmasını kararlaştırdı. Partilerin Lahor'da yaptıklan toplantı sonucunda şeriatçı milletvekillerinden Abdülsattar Han Niyazi Birleşik Cephe'nin J>aşkanlığına, Senatör Sami <Jl-Hak da sekreterliğe ;getirildi. [IHnidad'da PORT-OF-SPAIN (AA) i— Trinidad ve Tobago hükümeti adına açıklamada bulunan Haberleşme Bakanlığı Basın Temsilcisi bave VVilliams, Müslüman tsyancılarla anlaşmaya Varmak üzere olduklannı jtfyledi. VVilliams, varılacak anlaşmaya göre aralannda başbakarnn da bulunduğu fcehinelerin serbest Jjırakılacağın! kaydetti. ^illiams, "Anlaşmaya göre rehineler hiçbir zarara ûğramadan serbest bırakılacak. Isyancılann da iPort Of Spain çevresinde bulunan yerleşim bölgelerine dönmderine izin verilecekr dedi. Lübnan durulmuyor • SAYDA (AA) — Güney Lübnan'da Füistinli gerillalar ve Suriye yanlısı EMEL milisleri ile Hizbullah taraftarları arasındaki çatışmalar devam ediyor. Şii gruplar arasında Iklim El-Tufah bölgesinde dün de süren çatışmalarda altı kişi öldü, 24 kişi yaralandı. Iklim El- Tufah'daki çatışmalar, 16 temmuzda Hizbullah'ın stratejik bir köyü ele geçirmesi ile başlarmştı. Polisin verdiği rakamlara göre Şii gruplar arasındaki güç mücadelesinde şündiye kadar 1.232 kişi öldü, 4.203 kişi de yaralandı. KP'nin ezici çoğunhıgu • ULAN BATOR (Ajanslar) — Moğolistan'da ikinci turu önceki gün yapılan ilk serbest seçimlerden sonra partilerin yaptıklan açıklamalar, 69 yıldır iktidarda bulunan Komünist Parti'nin 430 üyeli "Büyük UraTda (parlamento) ezici bir çoğunluk saglayacağını, muhaJefetin de en az 25 üyelik kazanacağını ortaya koydu. Küba lideriFidel Castro, sosyalizmi sonuna kadar savunmakta kararlı: Dünya sağa,ben solaMEXICO CITY/YENt DELHİ (AA) — Küba lideri Castro, "Soğuk savaş bitse dahi bolgesel çatışmalarla yoksul ve var- lıklı uluslar arasındaki eşitsizligin yarattı- 4ı sonınlar devam edecek" dedi. Castro, sosyalizme bağlılığından asla vazgeçmeyeceğini belirterek, "Eger dunya saga kayarsa ben daha çok sola gidecegim. Sosyalizmin düşmanlan ne kadar arlarsa ben sosyalizmi o kadar çok sevecegim. Çünkü sosyalizme inanıyorum" dedi. Küba'nın Restni Ajansı Prensa Latinaa' nın habenne göre Castro, gelişmekte olan 28 ulkenin oluşturduğu bağımsız bir gru- bun Havana'daki toplantısında yaptığı ko- nuşmada, "Dünyada, soguk savaşın bitti- gi ve genel olarak havsnın yumuşadıgı yo- lundaki tartışmalan kabul etsek bile, bir sürii çok ciddi sorun varlığını siirdiirii)or. Bu sorunlann kaynağı, sadece bolgesel ça- tışmalar olmakla kalmayıp bundan da önemlisi kuzey ile guney (Yoksul ülkeler- variıkh ülkeler) arasındaki eşitsizliknr" şek- linde konuştu. 28 üyeli bağımsız örgüt, 4 yıl önce, ge- lişmekte olan ülkeler arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkileri güçlendirmek amacıy- la kurulmuştu. SSCB ve Doğu A\rupa'daki rejimlerde, son bir yıl içinde meydana gelen reformcu değişiklikler ve demokrasiye doğru atılan adımlara karşın, Fidel Castro, "atesli" bir devrim ve sosyalizm savunucusu olmaya devam ediyor. Latin Amerika'nın en karizmatik lider- lerinden biri olan Castro, 1959'da, sağcı "Soğuk savaş bitse dahi sorunlar sürecek, bolgesel çatışmalar yoksul ve varlıklı uluslar arasındaki eşitsizligin yarattığı huzursuzluk devam edecek." "Sovyetler'in zayıflaması bizi endişelendiriyor. İki kutuplu bir dünya yerine ABD'nin hegemonyasındaki tek kutuplu bir dünya ile karşı karşıya kalabiliriz." "Demokrasiden bahsedeceğimiz zaman BM ile başlamalıyız. BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üye sayısı arttırılmalıdır." CASTRO — ka>gıl diktator Balista yönetimini, gerilla savaşı yoluyla devirerek yönetime gelmişti. Bağlantısızlar Castro, Hindistan televizyonuna verdi- ği demeçte de Sovyetler'in ekonomik ve po- litik sorunlarının ABD'nin tüm dünyada egemenlik sağlamasına neden olmasından endişe duyduğunu belirtti. Castro, demecinde şöyle dedi: "Sovyetler'in siiper güç olarak zayıfla- mgını göriiyorum. Bu dizi endişelendiriyor. Sosyalist karnp zayıfladı. İki super gücün ortak banş arayışlan hakkında endişe duv- muyonız. Bu giizel. Biz bu iki siiper giiç- len birinin zayıflamış oimasından endişe- liyiz. Bu super guç (Sovyeller) çok zor so- nınlarla ugraşıyor ve sonuçta iki kutuplu bir dünya yerine ABD'nin hegomonyasın- daki tek kutuplu bir dunyayla karşı karşı- ya kaiabiliriz. Bu korkunç bir şey olur. Ro- ma İmparatorlugu'na benzer, iistelik. eger ABD tek başına kalırsa Üçiincıi Dunyn'ya karşı takınacagı kustahlık karşısında Ro- ma tmparatoriugu'nunki hiçbir şeydir." Demecinde Sovyet liieri Mihail Gorba- çov'u eleştırmekten kaçman Castro, "Gor- baçov'nn dünyamn geri kalanıaa karşı ABD ile birlik olmak istedigİBİ düşünmu- yoruro. Gorbaçov'un şeytan oldugunu dii- şiinmek için bir nedenim yok" dedi. Dunya ölçeğindeki ilişkilerin değışen do- ğası ve soğuk savaşın bitmesinin Birleşmiş Milletler ve BağlantısızÜlkeler hareketinin güçlendirilmesi gereğini ortaya çıkardığı- nı kaydeden Castro, şöyle devam etti: "Demokrasi ve demokratikleşmeden bahsedeceğimiz zaman BM Ue başlamalı- yız. BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üye sayısı artnnlmaJıdır ve veto hakkı sorunu yeniden ele alınmalıdır. Eger veto hakkını ortadan kaldırmazsak, en azından şimdi- ki gibi bir ulkenin diger tüm ülkelerin is- tek ve kararlannı geçersiz kılacagı bir roe- kanizmanın yerine veto için belirti kesa ka- rallar getirilmelidir. Bağlantısız ülkeler hareketini de güçlen- dirmeliyiz. Bu harekete, ayn bloklar oldo- gunda gerek vsrsa, bu bloklann birbirine yaklaştığı hatta ortadan kalkügı zamanı- mızda da gerek var. Bugün, kapitalist ül- keler Dogu Bloku ülkelerini kendi parça- lan olmaya ve Üçüncü Dünya'nın yağması- na katılmaya çagırdıklan, yalnızca pazar ekonomisinden bahsettikleri ve gelişen Üçüncü Dünya ülkelerine yardım sözünün hiç geçmediği bir zamanda, bir araya gel- meye ve bizim birligimizi ve çıkarlanmızı koruyan bir uluslararası örgüt kurmaya yardıma olmaya daha çok ibtiyaanuz var." Başkan Gorbaçov, cumhuriyetlerimalikonudauyardı: SSCB'de ayn paraya izin yok Sovyet lideri, cumhuriyetlerin kendi para birimlerini çıkarmalan halinde bankacıhk ve kredi sisteminde gerçekleştirilmeye çalışılan reformların baltalanacağını söyledi. MOSKOVA (Ajanslar) — SSCB Devlet Başkanı Mihail Gor- baçov, Sovyet cumhuriyetlerinden kendi paralannı basmamalanru is- tedi. Gorbaçov, Sovyet cumhuriyet- lerinin piyasaya kendi para birim- lerini çıkarmalan halinde ülkedeki bankacıhk ve kredi sisteminde ger- çekleştirilmeye çalışılan reformun baltalanacağını söyledi. Gorbaçov, TASS ajansı tarafın- dan yayımlanan açıklamasında cumhuriyetlerden "ülkedeki büie- şik parasal sistemin bozulmasının olumsuz sosyo-ekonomik sonuç- lanm anlamalannı" istediğıni söy- ledi. Gorbaçov, ülkedeki mali du- rumun düzeltilmesi için para, raa- liye ve bütçe politikalarında koor- dinasyonun sağlanmasının gerekli oldugunu ifade etti. SSCB'de Litvanya, Letonya ve Estonya cumhuriyetleri, bir süre- dir bağımsızhk planlan kapsamın- da kendi para birimlerini çıkarrna hazırlıkları yapıyorlar. Ukrayna Cumhuriyeti de bu ay başında ba- ğımsız bir para birimi oluşturmayı planladığını bildirmiştı. 20 temmuzda Moskova'yı ziya- ret eden Avrupa Topluluğu Ko- misyon Başkanı Jacques Delors' un da SSCB yetkilileriyle yaptığı görüşmelerde Sovyet cumhuri> l etle- rınin ayn para birimleri oluştur- malannın, Sovyet ekonomisinin dünya ekonomisi ile entegrasyo- nunu olumsuz etkileyeceğini be- lirttiği bildiriliyor. Bu arada SSCB'nin Ermenistan Cumhuriyeti'nde parlamento, Başkan Gorbaçov'un Ermeni mi- Iıtanların silahiarını bırakmalan için geçen hafta yaptığı çağrıyı reddetti. Gürcistan Cumhuriyeti'nde ise yüzlerce ki- şi, başkent Tiflis'te gösteri yapa- rak ekim ayında düzenlenecek çok partili seçimlere katılmak isteyen siyasal gruplann resmi kayıtlan- nın bir an önce yapılmasını iste- di. AP'nin haberine göre Ermenis- tan Parlamentosu, önceki gece yaptığı toplantıda Gorbaçov'un ültimatomunun Ermenistan Cum- huriyeti topraklannda ve Dağlık Karabağ bölgesinde geçerli olma- dıfeına ilişkin bir karar aldı. Gor- İLK tŞ — Yeni Devlet Başkanı Fujimori, göreve geldigi gün ilk iş olarak orduda tasfiyelere girişti.(Fotograf: Reuter) PeruVla orduda temîzlîk YeniDevlet Başkanı Fujimori, hava vedeniz kuvvetleri komutanlarını görevden aldı LİMA (AP) — Peru'da önceki gün göreve başlayan yeni Devlet Başkanı Alberto Fuji- mori, başkanlıgının ilk gününde, hava ve de- niz kuvvetleri koraulanlarını görevden aldı. ki komutanın görevden alınmalannda, özel- likle Deniz Kuvvetleri'nin bir darbe planla- makta oldugu endişesinin rol oynadıgı bildi- riliyor. Devlet Başkanı Fujimori, ekonoraiyi dıizeltmek için uygulamaya konacak olan ön- lern pakeb'nin perşembe veya cuma günü açık- lanacağını söyledi. Peru Devlet Başkanı Al- berto Fujimori, göreve geldikten sonra düzen- ledigi ilk basın toplantısında, hava ve deniz kuvvetleri komutanlarını görevden aldığını açıkladı. Fujimori, silahlı kuvvetlerde huzur- suzluk oldugu yolundaki iddiaları yalanlar- ken, görevden aJmalann nedeniyle ilgili açık- lama yapmayı reddetti. Devlet Başkanı Fuji- mori'nin yalanlamasına karşın, gözlemciler, Fujimori'nin iki komutanı görevden alması- nın, bir askeri darbe endişesinden kay naklan- dığını bildirhortar. Peru'da baziran ayında yapılan seçimlerde, Alberto Fujimori, ünlü romancı Mario Vargas Llosa'yı açık farkla geride bırakarak, solcu lider AJan Garcia'nın yerine devlet başkanlığını kazandı. Fujimo- ri'nin seçim başarısından sonra, eski Devlet Başkanı Alan Garcia'nın hükümetinde yer alan bazı üst düzeyJi yöneticiler, deniz kuv- vetlerinin yeni yönetime karşı bir darbe ha- zırlıgında oldugunu açıklamışlardı. Fujimo- ri tarafından gorevden alınan Hava Kuvvet- leri Komutanı General German Vucetich'in ise hakkındaki yoğun yolsuzluk soylentileri nedeniyle görevden uzaklaştınldıgı sanılıyor. baçov geçen hafta yapuğı açıkla- mada cumhuriyetlerdeki silahlı gruplann silahiarını İS gtin için- de resmi makamlara teslim etme- lerini istemiş, aksi takdirde bu si- lahların zorla alınacağını söyle- mişti. Gürcistan'da seçimlere katıla- cak siyasal grupların kayıtlannın derhal yapılması için düzenlenen gösterinin cumhuriyette gerginli- ği arttırdığı bildiriliyor. AP'nin haberine göre Gürcistan Komünist Partisi lideri, göstericilerin bu ey- lemlerinin devam etmesinin gü- venlik güçlerinin müdahalesini da- vet edeceğini söyledi. Moskova-Tiran Amavutluk SSCB ile banştı MOSKOVA (Ajanslar) — Sov- yetler Birliği ile Amavutluk ara- sında 29 yıl aradan sonra yeniden diplomatik ilişki kurulduğu bildi- rildi. SSCB resmi haber ajansı TASS, iki ülke başkentlerinde kar- şılıkh olarak büyükelçilikler açıl- ması konusunda anlaşamaya va- rıldığını dtryurdu. AP'nin Moskova kaynaklı ha- berine göre, TASS, SSCB ve Ar- navutluk arasında haziranda Bul- garistan'da ve dün de Tiran'da ya- pılan görüşmeler sonucunda ya- yınlanan bildiriye dayanarak, iki ulkenin, ilişkilerin geliştirilmesi yolunda anlaştıklanm kaydetti. TASS aynca, diplomatik ilişkile- rin yanı sıra SSCB ve Arnavut- luk'un politik, ekonomik ve tek- nik alanlarda işbiru'ği yapacakla- rını da bildirdi. Sovyetler Birügi Dışişleri Ba- kanlığı sözcüsü Gennadi Gerasi- mov, geçen hafta içinde yapüğı bir açıklamada Arnavutluk ile kısa sürede ilişkileri geliştirmek iste- diklerini söylemiş ve diplomatik ilişkinin yeniden kurulması ama- cıyla bir SSCB heyetinin Tiran'a gideceğini belirtmişti. SSCB Dışiş- leri Bakanı Yardımcısı Yuli Kvit- siosky başkanlığmda bir heyet de önceki gün Tiran'a giderek, görüş- melere başlamışlardı. SSCB ile Arnavutluk arasında- ki ilişkiler, 1961 yüında ideolojik ayanlıklar dolayısıyla Enver Ho- ca tarafından kesilmişti. SSCB'nin o yıllarda Çin karşıtı politikası, ilişkilerin kesilmesinde etken ol- muştu. Arnavutluk daha sonra, Çekoslovakya'ya karşı SSCB'nin 1968 müdahalesini eleştirerek, Varşova Paktı'ndan da ayrümıştı. IRA karşıtı milletvekili Ian Gow öldürüldü Ingilterede terörLONDRA (Ajanslar) — tngil- tere Avam Kamarası Kuzey Irlan- da Komisyonu Başkam Muhafa- zakâr Milletvekili Ian Gow, dün bombalı bir saldırı sonucu öldü- ruldü. Saldınnın Irlanda Kurtuluş Ordusu (IRA) tarafından gerçek- leştirildiği sanılıyor. Reuter'in haberine göre Gow, dün sabah Londra'run güneyinde- ki Mantham bölgesindeki evinden çıktığında park edilmiş bir araba- da büyük bir pallama oldu. Pat- lama sonucu Gow ölurken, çevre- de bulunan birkaç kişi de yaralan- dı. East Sussex polisi, patlama so- nucu kimliği belirlenemeyen bir cesedin de araba içinde bulundu- ğunu bildirdi. IRA tarafından üstlenilmeme- sine karşın suikasUn örgüt tarafın- dan düzenlendiği polis ve Muha- fazakâr Parti yetkilileri tarafından öne sürüldü. Muhafazakâr Parti Eastboume MUletvekili olan Gow, Kuzey Irlanda'mn Ingiliz yöneti- minden kurtarılmasını amaçlayan ve tngıliz askeri ve siyasi hedefle- rine karşı silahlı saldınlar düzen- leyen IRA'ya karşı sert önlemler aunmasını isteyenlerin başında ge- liyordu. Gow, geçen hafta salı günü bir polis memurunun ölümü ile so- nuçlanan IRA saldınsından son- ra yaptığı açıklamada "Bu iğrenç cinayetler hiçbir işe yaramayacaknr" demişti. 53 ya- şındaki Govv, tngiliz hükUmeti ile Irlanda Cumhuriyeti arasında Ku- zey trlanda konusunda bir anlaş- ma imzalanmasını protesto ama- cıyla 1985 yılında Hazine Bakan Yardımcılığı görevinden istifa et- mişti. Ingiltere Başbakam Margaret Ttaatcher Gow'un ölümü üzerine yaptığı açıklamada "Gow'un ölü- mü kişisel olarak benim için ve parlamento için büyük kayıptır" dedi. Muhalefetteki Işçi Partisi lide- ri Neil Kinnock da "Gow'un tek yaptığı se> düşüncelerini açıkça söylemekti" diye konuştu. Ian Gow'un ölumüyle sonuçla- nan, birkaç kişinin de yaralanma- sına yol açan bombalı saldından bir hafta önce de Londra Menkul Kı>Tnetler Borsası, IRA tarafın- dan bombalanmıştı. Son aylarda eylemlerini Kuzey İrlanda'dan Britanya'ya kaydıran IRA'mn, askeri hedeflerden sivil hedeflere yönelmesi de dikkat çe- kiyor. IAN GOVV — IRA kurbanı Liberya Monrovia'da katljam: 600 ölü MONROVIA (Ajanslar) — Li- berya'da Devlet Başkam SamaeJ Doe'ya bağlı askerler, dün sabah başkent Monrovia'da bir kiliseye düzenledikleri baskında, çoğunlu- ğunu kadınlarla çocuklann oluş- turduğu 600 kadar kişiyi katletti- ler. ABD, katliamı lanetleyerek taraflan masum insanlara karşı şiddet uygulamamaya çağırdı. Başkentte dün sabaha karşı ger- çekleştirilen katliamda ölenlerin Başkan Doe'ya karşı savaşan gtiç- lerin belkemiğini oluşturan Gio ve Mano kabilelerinden oldukları bildirildi. Görgü tanıkları, bas- kından sonra kilisenin kadın ve çocuk cesetleriyle dolu oldugunu, bazı cesetlerin başlannın ise ya ezümiş ya da mermilerle parçalan- mış oldugunu belirtti ler. Doe'nun bir sözcüsü, katlıamın kendi birlikleri tarafından değil, halkı yanıltmak amacıyla askeri üniforma giyen isyancılarca ger- çekleştirdiğini önü sürdü. DUN1ADA BUGUN ALİSİRMEN Popülizmin Batağı Bir sorunu çözmenın ilk adımı, ona doğru tanı koymak, konu- ya doğru yaklaşmaktır Ülkemizde sosyal ve kültürel sorunların sürekli olarak boylesine birikip büyümesi biraz önce sozünü et- tiğim şu yalın gerçeğin bir türlü anlaşılamamış olmasından. Bir haftayı aşkın süredir ulkenin nüfusu 9-10 milyona ulaşmış olan en büyük kentinde. onun da boyutlarını aşıp tüm rejimi, tüm ülkeyi ilgilendiren ve sorgulayan bir kaynama başgösterdi. Kü- çükarmutlu'da iç savaşı andıran polis-halk çatışması, İstanbul'u Avrupa'ya bağlayan karayolu üzerinde, ölümlere yol açmamış ol- masını yetkılilerin becerikliliklerinden çok rastlantıya borçlu ol- duğumuz şiddet olaylarına dönüşen gösteriler, kentin orasında burasında bırden patlak verip sönen olaylar; hep sosyal yapının çatırdadığını, rejimin ve ulkenin geleceğinin çiddi biçimde tehli- kede oldugunu gösterir belirtiler Belirtilerın boylesine açık seçik ortaya çıkmasının nedeni ise sosyal ve ekonomik yapının ürünü olan çarpık kentleşme. Bugün çarpık kentleşmenin tek değılse de en önemli ve çar- pıcı göstergesi ise "gecekondu". Gecekondu olgusu bugünkü biçimiyie sürdükçe ne demokrasi sorunumuzu ne kentleşmemizi ne kültürel yozluğumuzu çözebtlir ne de büyük kentlerde suyu akıtıp hızmeti götürebilıriz. Gecekondunun yarattığı alt kültür ise kent, hatta kırsal kesim kültürünün de, kentleşmenin de, güvenliğin de, demokrasinin de karşısında bir tehlike olarak duruyor. Ama Türkiye yıllar yılı gecekondu olgusunun üzerine açıkyü- reklilikle, sağlıklı bir düşünceyle, üretken bir kafayla gidememek- te, konu sürekli olarak popülizmin vıcık batağına sokularak iç bayıltıcı bir duygusallık çamuruna bulanrnaktadır. Başbakan ol- dugu sıralarda Istanbul'daki bir gezisinde "Şimdi planlarınızı (imar iskân planlan) yapıyoruz, sonra da size dörder kat vereceğiz" diyen TÖ'nün davranışı popülizmden kaynaklanmh yor. O ne olursa oisun, oy alma peşinde koşan politikacının bir örneği. istanbul'a gelene veremeyeceğı hizmetleri vaat eden ve "Aş ile iş için gelene hizmet görevimdir" diyen, ama ne var ki yeni gelene de, eskiden burada olana da hizmet götüremeyen, götürebilmesine de oJanak bulunmayan sosyal demokrat Nurettin Sözen'in sözlerinde ise kendi gençlik anılan, popülizm ve du- yarlılık ile birlikte oy tabanı arama kaygısının iç içe girdiği soyle- nebilir. işin kötüsü politikacının oportünist nedenlerle popülizmi ok- şayarak yaklaşmayı yeğ tuttuğu gecekondu sorununu, basın da aynı popülizmin batağına bulaştırıyor ve doğallıkla büyük yanlı- şa. küçümsenmeyecek katkıda bulunuyor. Küçükarmutlu'daki olaylar görulmeye gıdildiğinde, salt ne ka- pıların kapı, ne pencerelerin pencere oldugu şimdilik birer nay- lonla kapatılrnış pencereleri, briket taşları, tavanı derme çatma bir şeylerle kapalı çatılar görülmüşse hiçbir şey görülmemiş di- yemeyeceğım. ama yıllardır yazılan ve çizılenin, artık biraz da arabesk ve Latinbesk edebiyatın sakızı olmuş olan oğelerin öte- sinde konunun özüne inmeye yarayacak yeni bir şeyler görül- memiş demektir Eğer durumunu savunan kişinin Levent'teki evlerin bahçeleri içindeki köpek kulübeleriyle kendi evlerini kıyaslayan sözlerini dınlerken, akla gecekondu sorunuyla ilgili başka soru işaretleri çengellenmediyse, çaresizlık, umarsızlık, başını sokacak ku- iübe kondurmak çabasının sonunda başlara yıkılan yuvalar ede- biyatı dinlenip okura yansıtılırken ya da oğlunun gırtlağına btça- ğını dayamış talihsiz babanm fotografları yayımlamp duygu sö- mürüsü yapıhrken, hem popülizmin batağına saplanıl- mış hem de oportünist politikacı ile acımasızlıkta kimseden aşağı kalmayan lüpçü mafyanın oyununa alet olunmuş demektir. Oysa popülizm ve duygusallıktan uzak durulursa Boğaziçi- nin öteki yüzü, içinde bulunduğumuz hastalığın birçok belirtisi- ni gözler önüne serecektir. Çarpık kentleşmenin 40 yıldır sürdürdüğü geçersiz yontemin özüne inmeden önce çok kısa bir süre içinde iki kez yıkım gö- ren (Yalnız geçen yıl 1182 gecekondu yıkıldı. Ama tabii hemen sonra bunlar yeniden yapıldı) bu yöreyi bırakıp daha az dikkati çeken, yıkıma karşı daha guvenlı bölgeye gıtmemekte direnen ve Bogaz'a tepeden bakan toprakları bırakmamak için savaş ve- ren küçük insanın yoksulluğu içinde ilerde buraya dört kat imar müsaadesinı de tapusuyla birlikte alma düşündeki hesabı göz- ardı etmemek gerekir. Bu gözlemden hemen sonra Teknik Üniversite'ye ait olan bu arazinin resmen gaspedilmesinı "yaşam savaşı" gerekçesinin haklı kılıp kılmadığını düşünebilirsiniz. Nedense ülkemizde "ya- şam savaşı", "ekmek parası" kavramları, hemen bütün akan su- ları durdurur. Sanki başka ülkelerde de insanlar ekmek ya da kimilerinde biftek parası için didinip yaşam savaşı vermiyoriar- mış gibi. O ülkelerin yaşam savaşı veren insanlarıyla bizim ül- kemizin yaşam savaşı veren insanlarının oluşturdukları düzen- lerin ayrılıkları; birincilerde bıreylerin yaşam savaslarının öbür- lerinin alanlarını işgal etmelerine, yasaları çiğnemelerine göz yummamasına karşılık, bızım düzenimizin neredeyse yaşam sa- vaşı bahanesıyle ınsanlann insanların canlanna kastetmelerini bile hoşgörüyle karşılamasıdır. Nitekim gecekondu olgusunda Hazine'nin ya da kurumlann veya bıreylerin arazisinı gasp ile başlayan, yaşam savaşı defisi artık gecekondu mafyasının cana kıymasına kadar gelıp dayan- mıştır. Hiç kuşkunuz olmasın ki gecekondu olgusunun içinde çok önemli bir yeri olan ve gecekondu ofgusunu kimilerinin popü- lizmin sisleri ardında gördüğü gibi değil, düpedüz yeni bir so- mürû biçimine, yeni bir pazara dönüştüren (bir gecekonduluk arsa 8-10 milyona satılıyor) gecekondu mafyası; bir yandan ge- cekondulaşma olgusunun köşe dönücü düzenle eviiliğinin so- nucudur, ama bir yandan da o mafyanın kalfaları ve neferleri de bir başka yaşam savaşının bireyleridirler. Artık gecekondu ola- yı, kişilerin başlarını sokacak bir dam yapmaları olmaktan çık- mış, köşe dönücü düzenin milletvekili, bakan ya da belediye baş- kanı düzeyindeki politikacılarının kışkırttığı, yine bunlarla iç içe olan, ama bir yandan da sahte ağlayıcılar, göstericiler tutacak (kimi fotoğrafçı arkadaşlar da o görüntüleri çekiyoıiar ve ertesi günü gazetelerin birina sayfalarında onları görüyoruz) kadar pro- fesyonelleşen gecekondu mafyasının başrolü oynadıgı bir lüm- pen düzen olgusuna dönûşrrtüş bulunmaktadır. Bu dönû'şümdür ki 1985'te 5 milyon nüfuslu 350 bin gecekon- dulu İstanbul'u beş yıl içinde nüfusunun üçte ikisi gecekondu- da yaşayan &-9.5 milyon nüfuslu 700 bin gecekondulu bir kente dönüştürmüş bulunmaktadır Bu çarpık kentleşme içinde gecekondu tapusu vaat eden po- litikacı, kimın malını kime vermektedir? Üzerine gecekondu yapılan arazi, ya Hazine'nin ya Küçükar- mutlu örneğinde görüldüğü gibi İTÜ veya benzeri kurumlann ya da özel kışinindir. Politikacı, isterse başbakan olsun, kimin ma- lını kıme vermektedir? Başbakan olmak acaba Hazine arazisini dilediğı gibi tasarruf etme yetkisini kazandırıyor mu? işin bir başka yönü, kentlerdeki bu yapılaşmadan sağlanan ranttır. Bu rant birilerinin cebinden çıkıp birilerinin cebine gir- mektedir. Büyük kentlerdeki rantın enrlasyonu da korüktedtği dü- şünülürse bu rantın bir bölümü hepimizin cebinden çıkıyor, kent- lerle ilgili kalan bölümü ise o kentin vergisini veren, emlak ver- gisini ödeyen veya kira ödeyen hemşerisinın cebinden çıkryor ve acaba kinılerin cebine giriyor? Artık gecekondulaşma veya çarpık kentleşme olgusu ile tari- katçılığın da iç içe oldugu düşünülürse bu olayların bir yandan terörün, bir yandan mafyanın, bir yandan tarikatçıların nasıl ya- rarına çalıştığını düşünebiliyor musunuz? Üstelik bütün bu olanlardan sonra bir zamanlar gecekondu- sunu kurup yerleşmiş olana hizmet götürülmüş olmasının, bir yandan o insanlara hizmet sağlarken, bir yandan da asla hiz- met sağlanamayacak boyutta bir göçü, umarsız umutları buda- laca ya da alçakça körüklediğini görmemek olası mı? Çok uzağa gitmeyinız; Küçükarmutlu'da bile görebilirsiniz bü- tün bunları. Gecekondu olgusu, artık sorunları daha da çözümsüz kılar- ken kentleşmenin, kültürün ve demokrasinin en önemli düşman- lanndan bin halıne geliyor. Modası geçmiş, yapışkan bir edebiyat ve popülizmin batağı- na saplanmak yanlışını bir yana bırakıp her şeyden önce olaya doğru tanı koymalıyız. Çözümün ilk zorunlu adımı budur. Solculuk ve halktan yana olmak, halk ile ağlamak veya ağlar görünmek arabesk yazgı ya da yoksulluk edebiyatı yapmak de- ğil. geniş toplulukların, halkın yaranna çözûmleri üretebilmek veya ona katkıda bulunabilmektir. KALBİNİZİ KORUYUNUZ Türk Kalp Vakfı Muayene.Teşhis.Tedavi, Laboratuvar.Röntgen 175 12 44/45 -148 58 66
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle