Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 TEMMUZ 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3
Rafsancani'ye
suikast iddiası
• KÖLN (AA) — Iran'da
özel bir televizyon, Iran
Devlet Başkanı Haşimi
Rafsancani'nin, önceki gün
depremde yıkıma uğrayan
Rast yöresini ziyaret
ettikten sonra başkente
uçakla dönmekten "son
anda" vazgeçtiğini ve
binmediği uçağın,
havalandıktan yirmi dakika
sonra havada infılak ederek
düştüğünü ileri sürdü. özel
televizyon, bunun bir
suikast olduğunu, suikastin
arkasında da "Pasdaran"
adı verilen Devrim
Muhafızlan'nın
bulunduğunu iddia etti.
BRT yönetimine
tepki
• Haber Merkezi —
KKTC Bayrak Radyo ve
Televizyonu Haberler Amiri
ve Cumhuriyet gazetesi
Kıbrıs muhabiri tzzet Rıza
Yaün'ın BRT Yönetim
Kurulu'nca "mecburi
emekliliğe" sevk edilmesi
tepkiyle karşılandı. Yalın
—rafından BRT
neticilerinden biri
hakkında bir yolsuzluk
iddiasıyla açılan davanın
karar aşamasına geldiği
sırada ahnan "emeklilik"
karan Kıbns Türk
basınında "hukukun
üstünlüğüne aykırı" olarak
nitelendi. Izzet Rıza Yalın'ın
1987 yılında KKTC Yüksek
Idare Mahkemesi'nde açtığı
davayla ilgili yöneticiler,
Cumhuriyet Meclisi'nce de
"anayasal yönetim
anlayışına gölge düşürmek,
ciddiyetsizlik, dikkatsizlik
ve usulsüzlük" üe
suçlanmıştı.
G- Afrika'da
genel grev
• JOHANNESBURG
(AA) — Güney Afrika'da
ırk ayrımcılığına karşı
mücadele eden Afrika
Ulusal Kongresi'nin genel
grev çağrısı üzerine dün
onbinlerce siyahın işbaşı
yapmadığı bÜdirildi. Grev
nedeniyle Güney Afrika
polisinin alarma geçtiği
kaydedildi. Ülkede henüz
şiddet olayına
rastlanmadığı, siyahların
yasadığı Durba kasabasında
^stericilerin barikatlan
irdikleri, ancak polisle
çarişmaya girmedikleri
bildirildi. Afrika Ulusal
Kongresi, siyahların
yaşadığı Natal bölgesinde
çok sayıda kişinin ölümüne
yol açan çatışmaları
protesto etmek amacıyla
genel grev çağrısmda
bulunmuştu.
Kosova'dan
'bagınıgızlık'
• PRİŞTtNE (AA) —
Yugoslavya'da, Arnavutların
çoğunlukta bulunduğu
Kosova bölgesinde
parlamento, Sırbistan'dan
"bağımsızhk" ilan etti.
Parlamento dün yayımladığı
deklarasyonda, Kosova'nm,
"Yugoslavya Federasyonu
içerisinde, diğer
cumhuriyetlerle aynı
anayasal statüde, bağımsız
ve eşit bir birim" olacağı
belirtildi. 6 cumhuriyetten
oluşan Yugoslavya'daki iki
eyalet; Kosova ve
Voyvodina, Sırbistan
Cumhuriyeti'ne bağh
bulunuyor. Sırbistan, geçen
yıl, Kosova'nın özerkliğini
kısıtlayıcı bazı yasaları
kabul etmişti.
FenerPartiğiDimitrius'u getiren uçağa 'Bizans Imparatorluğu' bayrağı çekildi
ABD DışişlerFnden gafUFUK GÜLDEMİR
WASHLNGTON — Fener Rum Patriği
Dimitrius ve beraberindeki heyet dün özel
bir uçakla ABD başkentine geldi.
Yunan hükümetince tahsis edilen bir
Jumbo jetle devlet başkanlarının uçakla-
rının indiği Andrews Hava Üssü'ne gelen
Patrik, kalabalık bir heyet tarafından kar-
şılandı. Karşılayanlar arasında "Başkan
Bush adına" Beyaz Saray Protokol Şefi
John Reed. Gaziler Bakanı Edward Der-
winski ve Senatör Paul Sarbanez de vardı.
Patriğin^ıeyetinde ise 47 Yunanlı gazeteci,
kalabalık bir din adamı grubu, Yunanlı işa-
damları ile Yunan Başbakanı Mitsotakis
1
in bazı akrabaları da bulunuyordu. Patri-
ğin uçağı havaalanına indikten sonra açı-
lan kapıya iki adet san zemin uzerine çift
başlı kartal işlenmiş Bizans Imparatorlu-
ğu bayrağı çekildi. Bizans bayrağının Pat-
rik tarafından Istanbul'dan getirildiği bil-
dirildi.
Türkiye bu geziden önce çeşitli vesileler-
le konunun duyarlılığına ABD makamla-
nnın dikkatini çekmişti. Ancak geçen hafta
sonunda yapılan bir gaf üzerine gözler ye-
niden ABD yönetimine döndü. ABD Dı-
Bu duruma yol açan Amerikan bakış
açısı şöyle özetlenebilir: ABD, patrikhaneyi
dünya Ortodokslarının "ana kilisesi" ola-
rak görüyor. Bu yaklaşımda tarihi ve dini
nedenler rol oynadığı kadar SSCB'deki Rus
Ortodoks Kilisesi'nin güçlenmesinin fazla
arzulanmaması da rol oynuyor. Oysa Türk-
ABD Dışişleri, dün Amerika gezisine başlayan Dimitrius
onuruna vereceği yemeğin davetiyelerinde "Ekumenik
(evrensel) Konstantinople Patriği" ifadesini kullandı. Oysa
Türkiye Fener Patriği'ni "evrensel" olarak tanımıyor.
şişleri, patrik onuruna vereceği yemeğin da-
vetiyelerinde "Ekumenik (evrensel) Kons-
tantinople Partifi" ifadesini kullandı. Üs-
telik bu davetiyeyi Türk BüyükelçiliğTne de
yolladı. Büyükelçi Nüzhet Kandemir'in söz
konusu yemeğe katılıp kaülmayacağı he-
nüz açıklık kazanmadı.
iye, patrikhanenin "evrensel" bir rolü bu-
lunmadığı göruşünde. ABD makamları,
"Eger Türkiye bu görüşünde samimiyse
bunun gereklerinin yerine getirilmesi
gerektiğini" savunuyor. "Gereklerin" ne ol-
duğu sorulduğunda ise "Patrikbane bir
Türk kurnmn ise Ankara'nın patrigin
Amerika'da görecegi ilgiden memnnn ol-
ması gerekir" yanıtı geliyor.
Bir Amerikan yetküisi, "Asıl proMem,
patrikhanetıin Türkiye'ııin gnvenH$ııe teh-
dit oluşturmasıiKİa defil herkes defişirken
Türkiye'aio degişmek istememesinde
yaüyor" diyor.
Ancak bu tezler Türkiye'nin kaygılannı
yatıştırır boyutta görülmüyor ve dün baş-
layan gezinin iki açıdan dikkatle gözlene-
ceği vurgulanıyor.
1) Patrikhanenin Türkiye'de özgür ola-
rak faaliyetlerini sürdürebildiğı, yanan bi-
nanın yeniden inşaasına izin verildiği bir
dönemde, patrigin Amerika gezisi sırasın-
da Türk yasalanna uygun hareket edip et-
mediği konusunda bir "sınav" ile karsı kar-
şıya olduğu kaydediliyor.
2) Patrigin ABD'de görecegi muamele-
nin Amerikan makamlanmn Türk değer-
lerine, yasalanna ne ölçüde saygı göster-
diğinin mihenk taşı olacağı vurgulanıyor.
PATRİKHANE'NtN ÖYKÜSÜ
Tarihi özlem:Lozarfın delinmesiKuzey ve Güney Amerika Başpiskoposu
Yakovas'ın "evrensellik" iddiaları yalnızca
Lx>zan'ın delinmesini gündeme getirmiyor.
Romalılardan bu yana Patrikhane'nin zaman
içinde oluşan yerel kimliği ile de çelişiyor.
— 2 —
YASEMİN ÇONGAR
Bu gölgenin tarihi 1922'ye, o yı-
lın eylül ayında Yunanlılann Ana-
dolu'da kesin yenilgiye uğramala-
rına dek uzanıyor. Yunanlılar
Anadolu'yu terk edince, her iki ta-
rafta da büyük kaygüar uyandıran
birçok sorun ortada kalmıştı. Yu-
nanistan'daki Müslümanlarla,
ANKARA — Kuzey ve Güney
Amerika Başpiskoposu Yakovas,
Fener Rum Patriği Dimitrius'un
ABD ziyareti öncesinde yaptığı
basın toplantısında "Lozan larih- Türkiye'deki "gayri Müslim"lerin
sel gerçeklerden gnçlü değildir" durumuna ilişkin soru işaretleri
dedi. Bu söz, Yakovas'ın Fener
Patrikhanesi'nden "ekumen" (ev-
rensel) olarak söz etmesine tepki
gösteren Türk gazetecilerine yanıt
niteliğindeydi. Ancak tüm kapsa-
mı ve çağnşımlanyla, aynı zaman-
da 67 yıldır bitmeyen bir sevdanın
Lozan'ı delme çabasınm ifadesiy-
di. Oysa aynı Lozan, imzalandığı
24 Temmuz 1923'ten beri Türki-
ye'deki Müslüman olmayan azın-
lıklann eşit yurttaslık ile din ve
inanç özgürlüğünün temel güven-
cesi. Bu haklar çerçevesinde Fener
Patrikhanesi'nin Turkiye'deki var-
lığı da Ankara-Aüna ilişkilerinde
bir yakınlaşma unsuru olabilme-
li. Ancak yaşananlar tam tersini
gösteriyor. tki ülke arasındaki
uyuşmazlığm gölgesi Fener*in üs-
tünden eksik olmuyor.
Lozan'a dek sürdü. KurtuJuş Sa-
vaşı çetin bir mücadeleyle kazanıl-
mıştı ve azınlıkların Türkiye'de
kalmasının "sürekli bir tehdit" an-
lamına geleceğinden çekiniliyor-
du. tsmet tnönii Lozan'a bu dü-
şüncelerle gitti. Ortodoks Patrik-
hanesi'nin Istanbul'da kalması du-
rumunda, etkinliğini dinsel konu-
larla smırlayıp sınırlayamayacağı
bilinmiyordu. Ya bunun olmaya-
cağının güvencesi alınmalı ya ta-
rih boyunca lstanbuPa ait olmuş
bu kurum, göç ettirilmeliydi. Işte
bu kaygılar nedeniyledir ki Lo-
zan'da konuyu açan Türk tarafı
oldu.
Gerçekten de Patrikhane'nin ta-
rihsel statüsü, Türkiye Cumhuri-
yeti'nin üzerinde kurulması plan-
lanan eşitlik ve laiklik ilkelerine
uyumunu güçleştiriyordu. Yeni
devlette dinsel topluluklara tanı-
nan tüm ayrıcalıklardan vazgeçi-
lecek, laiklik çerçevesinde dinsel
kurumlar devlet denetimi altında
olacaklardı. Ancak müttefıkler,
bu güçlüğe karşın Patrikhane'nin
Türkiye'den çıkarılmasına itiraz
ettiler. Türk Heyeti Başkam lsmet
Inönü, bu itirazı bir koşulla ka-
bul edecekti: Patrikhane siyasal
rol üstlenmeden yeni cumhuriye-
tin dinsel kurumları arasında yer
alacak ve uluslararası niteliğinden
vazgeçecekti. Bu niteliğin korun-
ması ile Ortodoksların yasadığı
dış ülkelerin, yeni cumhuriyetin
içişlerine karışması için gerekçe
oluşturulabileceğinden çekinilmiş-
ti.
Ancak bu görüşlerin doğrudan
bir belgede yer almak yerine söz-
lü güvenceler niteliğinde olması
iki taraflı bir huzursuzluğa yol aç-
mıştır. Lozan Barış Antlaşması-
run birinci bölümünün "Azınlık-
lann Konınması" başhklı üçüncü
• kesimindeki dokuz maddenin hiç-
biri Patrikhane'den doğrudan söz
etmez. Madde 40'taki temel gü-
vence ise Fener için günümüze dek
geçerliliğini surdurmüştür.
"Müslüman olma>-an azıniıkla-
ra mensup Türk vatandaşlan bu-
kuken ve fiilen diğer Türk vatan-
daslanna uygulanan aynı muame-
le ve güvenceden >ararlanacaklar
ve özeilikle, masraflan kendileri-
•e ait olraak üzere her türlü hay-
ri, dini ve içtimai kurumlar, her
türlü okul ve diger yetiştirme ku-
rumu kurmak, yönetmek ve de-
netlemek ve buralarda kendi dil-
lerini serbestçe kullanmak ve di-
ni törenlerini serbestçe yüriitmek
hnsusunda eşit haklara sahip ola-
caklardır." (1).
Bu maddenin açık ifadelerine
karşın Fener Patrikhanesi'nin var-
lık koşullarının neler olacağı 16
Aralık 1923 karanna dek belirsiz-
liğini sürdürdu. VII. Gregorios-
un patrik seçilmesinden bir gün
önce açıklanan bu kararla, patrik
adaylarına T.C. yurttaşı olraa zo-
runluluğu getirildi. Böylece Pat-
rikhane Türkiye'de, T.C. yasalan-
na tabi, etnik bakımdan Rum
olan laik bir Türk kurumu oldu.
lslamiyette laikliğin "olaoak-
sız", Ortodokslukta ise "çok güç"
olduğunu savunanlara göre Fener
örneği tektir. "Tarihin bir cilvesi
olarak Ortodoks Patrikhanesi,
Müslüman bir ülkenin laikliğine
maruz kalmışbr." (2).
Cumhuriyet sonrasında, Kıbns
sorununun başgöstermesi ve 6-7
Eylül 1955 olaylanna dek, Patrik-
hane ile TUrk hükumeti arasında-
ki ilişkiler "sorunsoz" denebi-
lecek bir düzeyde devam etti.
1936-1946 yıllan arasında Patrik-
lik yapan Benjamin, evrenselliğe
karşı tutum aldı. 17 Şubat 1946'da
Ana kraliçeve Kanadalı muhafızlar
İngiltere'nin 'Ana Kraliçe'si, gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında
gittigi her yerde sempatik tavırian ile sürekli ilgi toplayan ve hal-
kın da sayıp sevdiği bir kişi. Kanada'nın 123. dogum gününü kut-
lama törenleri için bnlundnju Ottawa'da şeref kıtasını denetleyen
Ana Kraliçe, askerlerle bir süre sohbet ederek şakalaşü ve tüm dik-
katleri üzerinde topladı. (Fotoğraf: Reuter)
Başbakan Akbulutyann zirve için Londra'ya gidiyor
NATO, Sovyetler'e yurdunı görüşecek
LONDRA (Cumhnriyet)—
NATO'nun 41 yıllık tarihinin en
önemli toplantılarından biri ola-
rak nitelenen 5-6 Temmuz Zirve-
si'nde, Sovyetler Birliği'ndeki son
''şraeler ele alınacak. 16 NATO
^_ .esinin liderleri Londra'dan
Sovyetler Birliği Komünist Partisi
28. Kongresi'ndeki gelişmelerle
bağlantılı olarak Moskova'ya ya-
pılması öngörülen mali yardım
paketini görüşecekler. Kuzey At-
İantik ittifakı içinde ciddi görüş
ayrılıklarına da yol açan bu ko-
nu, iki Almanya'nın birleşmesi
süreci çerçevesinde gündeme ge-
lecek. Zirvede Türkiye'yi temsil
edecek olan Başbakan Yıldınm
Akbnlnt ise yarın öğle saatlerin-
de özel uçakla Londra'ya gelecek.
NATO liderlerinin Londra
gündemi resmi sınırlamalar içer-
memekle birlikte son günlerin en
önemli iki gelişmesinin ele alına-
cak konuların başında yer alma-
sı bekleniyor:
— Federal Almanya ile De-
mokratik Almanya'nın birieşme-
sinde belirleyici adım olan sosyal.
parasal birlik aşamasına ge-
çilmesi,
— SSCB Komünist Partisi'nin
28. Kongresi'nin Genel Sekreter
Mihail Gorbaçov'un istifası iste-
ğiyle açılması.
Bu iki konu içerisinde NATO
liderleri Sovyetler Birliği'ndeki re-
formcu kadronun işbaşında kal-
ması ve iki Almanya'nın birieşme-
si sürecinin aksamadan surmesi
için neler yapılabileceğini görüşe-
cekler. İrlanda'nın başkenti Dub-
lin'de geçen hafta yapılan Avru-
pa Topluluğu zirvesinden Ingilte-
re ile Federal Almanya ve Fransa
arasında önemli bir görüş ayrılı-
ğı oluşturan "Moskova'ya mali
yardım" konusu ile "Varşova
Paktı ülkeleriyle saldırmazlık
paktı imzalanması" liderler ara-
sında "çetin" tartışmalara neden
olabilecek.
Federal Almanya Şansölyesi
Helmut Kohl, Fransa Cumhur-
başkanı François Mitterrand ile
Ingiltere Başbakanı Margaret
Thatcber Moskova'ya yardım ko-
nusunda farklı görüşler savunu-
yorlar. Thatcher Batı ittifakının
"yalnız" politikaası olmayı göze
alarak mali yardımda acele edil-
memesi, aşırıya kaçılmaması ve
verilecek her kuruşun Sovyetler
Birliği'ndeki serbest piyasa eko-
nomisinin devamı konusunda sağ-
lam güvencelere bağlanmasını di-
ğer liderlerden daha katı bir tu-
tumla istiyor.
Başbakan Yıldınm Akbulut gö-
reve geldiğinden bu yana katıla-
cağı ikinci NATO zirvesi için ya-
rın öğle saatlerinde özel uçağı ile
Londra'ya gelecek. Zirvede Türk-
iye'nin NATO ittifakının gelece-
ği konusundaki görüşlerini akta-
ran bir konuşma yapması ve baş-
ta Yunanistan Başbakanı Kons-
tantin Mitsolakis olmak üzere ba-
zı NATO liderleriyle bir araya gel-
mesi beklenen Akbulut'a kalaba-
lık bir heyet eşlik edecek.
29 kişilik Türk heyetinde Baş-
bakanlık, Genelkurmay Başkan-
lığı ve Dışişleri Bakanlığı yetkili-
leri yer alıyor. Dışişleri Bakanı AB
Bozer ve Müsteşar Büyükelçi Tn-
gay Özçeri de heyet üyderi arasın-
da. Heyette aynca Brüksel'den
gelecek NATO yetkililerinin yam
sıra Ankara'dan siyasi planlama,
ortak savunma ilişkileri, Yunanis-
tan ile ilişkiler ve Kıbns konula-
rında en üst düzeyli Dışişleri Ba-
kanlığı yetkilileri bulunacak. Zir-
ve sırasında Türk heyeti ile diğer
15 NATO ülkesinin heyetleri ara-
sında yapılacak temaslarda, Dub-
lin'deki AT zirvesinden çıkan so-
nuç bildirisinin Ankara'da yaptığı
tepki de dile getirilecek.
ölen Benjamin'in cenazesine Is-
tanbul Valisi'nin bizzat katılması
bu din kurumuna hükümetin ver-
diği önemin arttığı şeklinde yo-
rumlandı. (3).
Gerçekte Patrikhane'nin evren-
sellik iddiasını dayandırabileceği
temel, zaman içinde tümüyle or-
tadan kalkmışu. İkinci Dünya Sa-
vaşı sonrasında, Stalin'in Rus Çar-
lığı'run geçen yüzyılda uyguladı-
ğj politikayı yeniden benimseme-
siyle, Fener Patrikhanesi'nin ulus-
lararası etkisi iyice güdükleşti. Ar-
tık Doğu Avrupa Ortodokslan da
Moskova Patrikliği'nin etkisine
girmişti.
Yeni bir dönem
Patrikhane'nin başına eski
Amerika Rum Kilisesi Patriği
Aristokles Spiros'un gelmesiyle
yeni bir döneme girildi. Patrikli-
ği Ustlendikten sonraki adıyla
Atanagoras, evrensellik üzerinde
durdu, Ortodokslar ûzerindeki
Rus etkisini tehdit etti. Bu çaba-
lannı yürütürken bir süre için An-
kara ile de iyi ilişkiler kurmayı ba-
şardı. Ancak Kıbrıs'ta "Enosis"in
canlandırılması, Patrikhane'yi
tepki odağına dönüştürdü. Adnan
Menderes yönetimi, Patrikhane^
lin Türkiye dışına çıkarılmasını
planladı. (4).
Bundan sonraki yıllar, Atina-
Ankara ilişkilerinde Kıbns'ın çı-
banbaşı haline gelmesine tanık ol-
du. tki başkent ilişkilerindeki pü-
rüzler, günümüze dek Fener'i et-
kilemeye devam etti. Yedi yüzyıla
yakın süre kök saldığı lstanbul-
dan Patrikhane'yi çtkarma düşün-
cesi hükümetlerin gündemi ne ge-
lip gitti. Bir yandan ABD'deki
Rum lobisi, diğer yandan Yuna-
nistan'ın iç siyasi ortamıyla bağ-
lantılı cıkışlan, Ankara'yı rahat-
sız eden "evrensellik" iddiasının
canlandınlması çabasını yansıttık-
ça da gelip gideceğe benziyor. Ni-
tekim, 1987'de Yunanistan'daki ki-
lise arazilerinin kamulaştırılması
girişimi, Papandreu hükumeti ile
Ortodoks Kilisesi'ni birbirine du-
şünince gelişen olaylar Ankara-
da ciddi soru isaretleri yarattı.
"Yunan Ortodoks Kilisesi'nin Fe-
ner Patrikhanesi'ne bağlama egi-
limi gerçekten Papandreu hükü-
metine karşı bir tavır alma mıdır,
yoksa böyk bir görüntü altında
asıl amaç Fener Patrikhanesi'nin
evrenselliği konusunu gündeme
mi gettrmektir?" (5).
Ankara çok duyarlı
Bugün Ankara, Lozan'ı Türki-
ye Cumhuriyeti'nin temeli say-
makta ve Patrikhane ile ilgili dış
müdahalelere büyük duyarlıhk
göstermektedir. Yakovas'ın son
açıklamalanndaki cesareti nere-
den bulduğu ise Dışişleri Bakan-
lığı açısından ciddi bir soru oluş-
turuyor. Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın başbakanhğı döneminde
yapuğı bir ABD ziyareti sırasında
Başpiskopos'la görüşmesi bu so-
ru kapsamındadır. Özal-Yakovas
görüşmesi ertesinde yanmış Pat-
rikhane binasımn onarımına 40
yıl sonra birdenbire izin verihııe-
si eski Dışişleri ve Milli Savunma
Bakanlanndan Hasan Esat Isık
tarafından şöyle yorumlanmıştı:
"Belki ba izin daha önce veril-
meü idi. Fakat herhalde Amerika-
lılarm veya Yakovas'ın girişimleri
üzerine olmamalı idi. Bu büyük
hata olmuştur. Hükümet, Yako-
vas'a Tnrk-Vunan, hatta Türk-
Amerikan ilişkilerini düzeltebile-
cek bir insan gözü ile baktığı iz-
lenimini verraektedir. Yakovas da
kendini bo>le takdim etmektedir.
Bu, içinde büyuk hayal kınkhklan
saklayan çok tehlikeU bir degerie-
dirmedir." (6).
Yakovas'ın son açıklamalanyla
Fener üzerine bir kez daha düşen
gölge, Anadolu ve Trakya'mn kül-
tür zenginliğinin soraut örnekle-
rinden olan Rum Ortodoks Pat-
rikhanesi'nin geleceği konusunda
kaygılar yaratıyor. Dışişleri Ba-
kanlığı'na göre bu kaygıların gi-
derilmesi "tarihin bir bütün ola-
rak Bizans'tan Lozan'a kadar kro-
nolojik kavranışıyla aşılabilecek"
— BtTTt —
(1) Lozan-Montrö, Reha Parla, Lefko-
şa, 1985.
(2) Alain Juster, "lstanbu! Ortodoks
Patrikhanesi, Yunanistan ve Tür-
kiye", Türk-Yunsn Uruşmulıgı,
Metis Yayınları, Istanbul Ocak
1990.
(3) Juster'in adı geçen yayını.
(4) A.g.y.
(5) Hasan Esat Işık, Şimdi de Pıt-
rikhUM mi?, Cumhuriyet 10.6.1987
(6) Işık'm adı geçen yazısı.
DUNYADA BTJGIJN
AIİSİRMEN
Uğur Dündar'ın DramıBugün bayram. Yazıya, bayramınızı kutlayarak girmek isterim.
Her ne kadar, arifesi sağlıklı ve mutlu olmayan, normal günle-
rinde batağa batmış bir toplumun bayramının çok kutlu olması
olanaksızsa da, ben yine de bayramınızı kutlamak isterim.
Dini bayramların gazetecilerin işleri açısından çok ayrı bir ya-
pısı vardır. Resmi tatillerde de çalışan gazeteciler bu bayram-
larda topluca izin yapmak olanağına kavuştukları için çok sevi-
nirler.
Bizim Cumhuriyet'teki arkadaşlar da, siz bu satııian okurken
ülkenin çeşitli yerlerine dağılmış. yakınlanyla bayram dinlence-
sini geçiriyor olacaklar ve bugün bizler, çeşitli şehirlerarası ko-
nuşmalarla bayramlaşacağız.
Bu bayramda, benim en çok düşündüğüm meslektaşım, bir
iki kokteyldeki selamlaşmamız dtşında hiç tanımadığım Uğur
Dündar.
Parlak fîziği, yumuşak görünüşü, sempatik davranışlarıyla,
TV'nin en sevilen yapımcılarından, ülkemizin en tanınmış ga-
zetecilerinden biri olan Uğur Dündar, şimdi haklı olarak çok
üzgün.
Programlan geniş topluluklar tarafından izlentp beğenilen, hat-
ta 12 Eylül'ün önderi Kenan Evren'in bile takdirini kazanmış olan
Uğur Dündar, son Hodri Meydan programı dolayısıyla, basında
da eleştirilere hedef olmustu. Kimiönceden hazırianmış izleni-
mi veren soruların da yer aldığı son Hodri Meydan, gerçek bir
"icraatın" ya da "fecaatın içinden"e dönüşmüş görünümü ve-
riyordu.
Öyle sanıyorum ki, Uğur Dündar bu eleştiriler karşısında, da-
ha sonra muhalefet liderleriyle yapacağı programı düşünüyor,
böylelikle kendisi hakkında söylenenleri haksız çıkarmayı ku-
ruyordu.
Amaolmadı, muhalefet liderlerinin Hodri Meydan programıy-
la televizyona çıkmaları engellendi.
Uğur Dündar yaptığı açıklamada hâlâ olayın şoku altında ol-
duğunu, demokrasi adına çok üzüidüğünü, bu program yayırtv
lanıncaya kadar başka program yapmayacağını şoylüyor.
Pek olasıdır ki, bu degerii gazeteci arkadaşımız, kendisini kuf-
lanılmış hissediyordur.
Eğer boyle bir duyguya kapılmışsa doğrusu çok haklıdır.
Uğur Dündar tüm iyi niyetine karşın kullanılmış durumdadır
ve işin en ilginç yönü de, ayda yaşamayıp Türkiye'de yaşayanla-
rın büyük bir ooğunluğu da, Sayın Dündar'ın son olay karşısın-
daki şaşkınlığına şaşmaktadırlar.
Doğrusu ya, gazeteci olmak bile sart değil, ülkede yaşayan
ve gazeteleri biraz izleyen tüm yurttaşlar, TRT'nin ne menem
bir kuruluş olduğunu, Türkiye'de nasıl bir demokrasinin yûrür-
lüğe konduğunu ve işbaşındaki ıktidann cibiliyetini yakından bil-
dikleri için, iktidarın tek yönlü saldınları karşısında, muhalefete
demokrasilere yakışır biçimde söz hakkı verilmeyeceğini bili-
yorlardı.
Değişen bir dünyada, değişmeyen şapşallıklannı sürdürenlerin
dışında herkes, ANAP'ın insan öğesi gibi, insan hak ve özgür-
lüklerini hiçe saydığını, ayaklar altına aldığını ve bir iki teknolo-
jik atılım ile ilerici sayılamayacağını gerici ve baskıcı olduğunu,
yarım yamalak anayasaya bile kulak asmayarak, devletin tüm
kurumlarını saptırdığını bilmekteydi. Bu durumda hiç kimse,
ANAP iktidarı altında, hangi biçimde olursa olsun, TRT'nin ikti-
dar ya da "T" rumuzlu bir kişinin borazanı olmaktan çıkamaya-
cağını biliyordu.
Işte sanınm ki, Uğur Dündar'ın asıl dramı burada yatmakta-
dır. Sade bir yurttaşın ötesinde yıllardır basın mesleğinde ve
TRT'de çalışmış olan Uğur Dündar arkadaşımız da bu gerçek-
leri bilmek ve görmek durumunda ya da zorundaydı.
Ama olmadı, herkesin gördüğü bir gerçeği, TRT ve basın için-
de MC, 12 Eylül ve TÖ dönemlerinı de yaşamış olan Uğur Dün-
dar göremedi.
Göremeyince de tüm iyi niyetine karşın, istemeden ve elinde
olmadan, kullanılmış oldu Uğur Dündar.
İyiniyetli Uğur Dündar'ın dramı hepimize ders olmalı.
Hacda izdihamDış Haberier Servisi — Mekke
yakınlanndaki Mina'da kurban
kestikten sonra şeytan taşlamaya
giden hacı adaylanndan en az yüz
kişinin Arafat-Mina arasında ge-
çişi sağlayan tünelde meydana ge-
len izdihamda öldüğü bildirildi.
Suudi Arabistan yetkililerince ölü
sayısına ilişkin resmi bir açıklama
yapılmadı. Batılı basın ajanslan
Reuter ve AP ölü sayısımn yüz do-
layında olduğunu bildirdiler. An-
cak Türkiye'nin Suudi Arabistan
Büyükelcisi Yaşar Yakış emniyet
yetkililerinin ölü sayısımn "300 ile
1.200" arasında olabileceğini söy-
lediklerini bildirdi. ölenler arasın-
da Türk hacı adaylannın da bu-
lunduğu saruhyor. Ancak kaç ki-
şi olduklan ve kimliklerine ilişkin
bilgi alınamadı.
Faciaya neden olan izdihara,
Arafat Dağı yakınlannda bulunan
Mina'daki El-Muaysin bölgesinde
kurban kestikten sonra şeytan taş-
lamaya giden binlerce hacı adayı-
nın şeytan taşlamaktan dönen
grupla tünelde sıkışması sonucu
meydana geldi.
Reuter'in telefonla görüştüğü
Mısırlı bir hacı adayı, "Güç kay-
naklannda meydana gelen bir an-
za sonucunda havalandırma siste-
mi durdu ve oksijen yetersizliği
nedeniyle panik başladı" dedi.
Olaya tanık olan hacı adayı, Su-
udi Arabistan yetkililerinin 20
metre genişlikteki tüneli derhal
boşalttıklannı ve bölgeye hemen
ambülanslann ulaştınldığını bil-
dirdi.
Mısırlı hacı adayı, "Yetkililerin
acilen ulasması, tünel içerisinde
başlayan aşın ısınmanın sonucu
ortaya çıkabilecek bir trajediyi
önledi" dedi.
öte yandan, Suudi Arabistan
lçişleri Bakanlığı'nın bir yetkilisi,
olayın meydana geldiği El-
Muaysin tünelinde panik sırasın-
da binlerce kişinin bulunduğunu,
ancak birkaç kişinin öldüğünü
soyledi. Buna karşın görgü tanık-
ları, "Onlarca ölü" olduğunu be-
lirtiyorlar.
AP, görgü tamklarına dayana-
rak verdiği haberde, ambülanslar-
la taşınan veya çevrede bilinçsiz
olarak yatan kişilerin sayısımn 100
dolayında olduğunu bildirdi.
Türkiye'nin Suudi Arabistan
Büyükelcisi Yaşar Yakış, Mina'da
karşı yönden gelen iki hacı grubu-
nun geçtikleri dar bir tünelde
meydana .gelen izdiham sonucu
çok sayıda kişinin öldüğünü, an-
cak ölü sayısımn kesin olarak sap-
tanamadığını bildirdi.
Büyükelçi Yakış, kendisini Cid-
de'den arayan AA muhabiri ne,
ölenlerin toplam sayısımn "300 0e
1.200" arasında olduğunun söy-
lendiğini ve bunların arasında
Türklerin de bulunduğunun sanıl-
dığını bildirdi. Büyükelçi Yakıs,
ancak Türklerin kaç kişi ve kim-
ler olduklanmn henüz bilinmedi-
ğini kaydetti.
Büyükelçi, Suudi yetkilileriyte
temas halinde olduklarını ve Su-
udi güvenlik güçlerinin, ölenlerin
ve yaralılann kimlik tespitini he-
nüz yapamadıklanm anlattı. Bü-
yükelçi, kimlik tespitinin bir-iki
gün alabileceğini belirtti.
Romanya
Karaborsa
ile savaş
BLKREŞ (AA) — Romanya'-
nın başkenti Bükreş'in sokakla-
rında karaborsa mal satan 1.680
kişinin gözaltına alındığı, 270 bin
dolar değerindeki mala da el ko-
nulduğu bildirildi.
Polis yetkilileri tarafından ya-
pılan açıklamada, karaborsa yü-
zünden işportacılığa son verileceği
bildirildi.
Çoğunluğunu Çingenelerin
oluşturduğu işportacılar, ithal si-
gara, içki, elektronik malzeme, gi-
yecek gibi maddeler satıyorlar.
Çalıntı mallann da karaborsa-
da satıldığım söyleyen polis yet-
kilileri, bazı gıda maddelerinin
bulunmasında sıkıntı çekildiğini
ve geçen ay 50 bin dolar değerin-
de kahve çalındığını belirttiler.
Yetkililer, Bükreş'teki Dimbo-
vita ayakkabı fabrikasından da,
karaborsada satmak amacıyla
7.500 dolar değerinde deri çizme
çalındığını bildirdiler.
İSTANBUL SERBEST MUHASEBECİ
MALİ MÖŞAVİRLER ODASI
Tüm meslekdaşlarımızın,
bayramını en içten
dileklerimizle kutlar,
işlerinde başarılar dileriz.
YÖNETİM KURULU