25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 TEMMUZ 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3 Rafsancani'ye suikast iddiası • KÖLN (AA) — Iran'da özel bir televizyon, Iran Devlet Başkanı Haşimi Rafsancani'nin, önceki gün depremde yıkıma uğrayan Rast yöresini ziyaret ettikten sonra başkente uçakla dönmekten "son anda" vazgeçtiğini ve binmediği uçağın, havalandıktan yirmi dakika sonra havada infılak ederek düştüğünü ileri sürdü. özel televizyon, bunun bir suikast olduğunu, suikastin arkasında da "Pasdaran" adı verilen Devrim Muhafızlan'nın bulunduğunu iddia etti. BRT yönetimine tepki • Haber Merkezi — KKTC Bayrak Radyo ve Televizyonu Haberler Amiri ve Cumhuriyet gazetesi Kıbrıs muhabiri tzzet Rıza Yaün'ın BRT Yönetim Kurulu'nca "mecburi emekliliğe" sevk edilmesi tepkiyle karşılandı. Yalın —rafından BRT neticilerinden biri hakkında bir yolsuzluk iddiasıyla açılan davanın karar aşamasına geldiği sırada ahnan "emeklilik" karan Kıbns Türk basınında "hukukun üstünlüğüne aykırı" olarak nitelendi. Izzet Rıza Yalın'ın 1987 yılında KKTC Yüksek Idare Mahkemesi'nde açtığı davayla ilgili yöneticiler, Cumhuriyet Meclisi'nce de "anayasal yönetim anlayışına gölge düşürmek, ciddiyetsizlik, dikkatsizlik ve usulsüzlük" üe suçlanmıştı. G- Afrika'da genel grev • JOHANNESBURG (AA) — Güney Afrika'da ırk ayrımcılığına karşı mücadele eden Afrika Ulusal Kongresi'nin genel grev çağrısı üzerine dün onbinlerce siyahın işbaşı yapmadığı bÜdirildi. Grev nedeniyle Güney Afrika polisinin alarma geçtiği kaydedildi. Ülkede henüz şiddet olayına rastlanmadığı, siyahların yasadığı Durba kasabasında ^stericilerin barikatlan irdikleri, ancak polisle çarişmaya girmedikleri bildirildi. Afrika Ulusal Kongresi, siyahların yaşadığı Natal bölgesinde çok sayıda kişinin ölümüne yol açan çatışmaları protesto etmek amacıyla genel grev çağrısmda bulunmuştu. Kosova'dan 'bagınıgızlık' • PRİŞTtNE (AA) — Yugoslavya'da, Arnavutların çoğunlukta bulunduğu Kosova bölgesinde parlamento, Sırbistan'dan "bağımsızhk" ilan etti. Parlamento dün yayımladığı deklarasyonda, Kosova'nm, "Yugoslavya Federasyonu içerisinde, diğer cumhuriyetlerle aynı anayasal statüde, bağımsız ve eşit bir birim" olacağı belirtildi. 6 cumhuriyetten oluşan Yugoslavya'daki iki eyalet; Kosova ve Voyvodina, Sırbistan Cumhuriyeti'ne bağh bulunuyor. Sırbistan, geçen yıl, Kosova'nın özerkliğini kısıtlayıcı bazı yasaları kabul etmişti. FenerPartiğiDimitrius'u getiren uçağa 'Bizans Imparatorluğu' bayrağı çekildi ABD DışişlerFnden gafUFUK GÜLDEMİR WASHLNGTON — Fener Rum Patriği Dimitrius ve beraberindeki heyet dün özel bir uçakla ABD başkentine geldi. Yunan hükümetince tahsis edilen bir Jumbo jetle devlet başkanlarının uçakla- rının indiği Andrews Hava Üssü'ne gelen Patrik, kalabalık bir heyet tarafından kar- şılandı. Karşılayanlar arasında "Başkan Bush adına" Beyaz Saray Protokol Şefi John Reed. Gaziler Bakanı Edward Der- winski ve Senatör Paul Sarbanez de vardı. Patriğin^ıeyetinde ise 47 Yunanlı gazeteci, kalabalık bir din adamı grubu, Yunanlı işa- damları ile Yunan Başbakanı Mitsotakis 1 in bazı akrabaları da bulunuyordu. Patri- ğin uçağı havaalanına indikten sonra açı- lan kapıya iki adet san zemin uzerine çift başlı kartal işlenmiş Bizans Imparatorlu- ğu bayrağı çekildi. Bizans bayrağının Pat- rik tarafından Istanbul'dan getirildiği bil- dirildi. Türkiye bu geziden önce çeşitli vesileler- le konunun duyarlılığına ABD makamla- nnın dikkatini çekmişti. Ancak geçen hafta sonunda yapılan bir gaf üzerine gözler ye- niden ABD yönetimine döndü. ABD Dı- Bu duruma yol açan Amerikan bakış açısı şöyle özetlenebilir: ABD, patrikhaneyi dünya Ortodokslarının "ana kilisesi" ola- rak görüyor. Bu yaklaşımda tarihi ve dini nedenler rol oynadığı kadar SSCB'deki Rus Ortodoks Kilisesi'nin güçlenmesinin fazla arzulanmaması da rol oynuyor. Oysa Türk- ABD Dışişleri, dün Amerika gezisine başlayan Dimitrius onuruna vereceği yemeğin davetiyelerinde "Ekumenik (evrensel) Konstantinople Patriği" ifadesini kullandı. Oysa Türkiye Fener Patriği'ni "evrensel" olarak tanımıyor. şişleri, patrik onuruna vereceği yemeğin da- vetiyelerinde "Ekumenik (evrensel) Kons- tantinople Partifi" ifadesini kullandı. Üs- telik bu davetiyeyi Türk BüyükelçiliğTne de yolladı. Büyükelçi Nüzhet Kandemir'in söz konusu yemeğe katılıp kaülmayacağı he- nüz açıklık kazanmadı. iye, patrikhanenin "evrensel" bir rolü bu- lunmadığı göruşünde. ABD makamları, "Eger Türkiye bu görüşünde samimiyse bunun gereklerinin yerine getirilmesi gerektiğini" savunuyor. "Gereklerin" ne ol- duğu sorulduğunda ise "Patrikbane bir Türk kurnmn ise Ankara'nın patrigin Amerika'da görecegi ilgiden memnnn ol- ması gerekir" yanıtı geliyor. Bir Amerikan yetküisi, "Asıl proMem, patrikhanetıin Türkiye'ııin gnvenH$ııe teh- dit oluşturmasıiKİa defil herkes defişirken Türkiye'aio degişmek istememesinde yaüyor" diyor. Ancak bu tezler Türkiye'nin kaygılannı yatıştırır boyutta görülmüyor ve dün baş- layan gezinin iki açıdan dikkatle gözlene- ceği vurgulanıyor. 1) Patrikhanenin Türkiye'de özgür ola- rak faaliyetlerini sürdürebildiğı, yanan bi- nanın yeniden inşaasına izin verildiği bir dönemde, patrigin Amerika gezisi sırasın- da Türk yasalanna uygun hareket edip et- mediği konusunda bir "sınav" ile karsı kar- şıya olduğu kaydediliyor. 2) Patrigin ABD'de görecegi muamele- nin Amerikan makamlanmn Türk değer- lerine, yasalanna ne ölçüde saygı göster- diğinin mihenk taşı olacağı vurgulanıyor. PATRİKHANE'NtN ÖYKÜSÜ Tarihi özlem:Lozarfın delinmesiKuzey ve Güney Amerika Başpiskoposu Yakovas'ın "evrensellik" iddiaları yalnızca Lx>zan'ın delinmesini gündeme getirmiyor. Romalılardan bu yana Patrikhane'nin zaman içinde oluşan yerel kimliği ile de çelişiyor. — 2 — YASEMİN ÇONGAR Bu gölgenin tarihi 1922'ye, o yı- lın eylül ayında Yunanlılann Ana- dolu'da kesin yenilgiye uğramala- rına dek uzanıyor. Yunanlılar Anadolu'yu terk edince, her iki ta- rafta da büyük kaygüar uyandıran birçok sorun ortada kalmıştı. Yu- nanistan'daki Müslümanlarla, ANKARA — Kuzey ve Güney Amerika Başpiskoposu Yakovas, Fener Rum Patriği Dimitrius'un ABD ziyareti öncesinde yaptığı basın toplantısında "Lozan larih- Türkiye'deki "gayri Müslim"lerin sel gerçeklerden gnçlü değildir" durumuna ilişkin soru işaretleri dedi. Bu söz, Yakovas'ın Fener Patrikhanesi'nden "ekumen" (ev- rensel) olarak söz etmesine tepki gösteren Türk gazetecilerine yanıt niteliğindeydi. Ancak tüm kapsa- mı ve çağnşımlanyla, aynı zaman- da 67 yıldır bitmeyen bir sevdanın Lozan'ı delme çabasınm ifadesiy- di. Oysa aynı Lozan, imzalandığı 24 Temmuz 1923'ten beri Türki- ye'deki Müslüman olmayan azın- lıklann eşit yurttaslık ile din ve inanç özgürlüğünün temel güven- cesi. Bu haklar çerçevesinde Fener Patrikhanesi'nin Turkiye'deki var- lığı da Ankara-Aüna ilişkilerinde bir yakınlaşma unsuru olabilme- li. Ancak yaşananlar tam tersini gösteriyor. tki ülke arasındaki uyuşmazlığm gölgesi Fener*in üs- tünden eksik olmuyor. Lozan'a dek sürdü. KurtuJuş Sa- vaşı çetin bir mücadeleyle kazanıl- mıştı ve azınlıkların Türkiye'de kalmasının "sürekli bir tehdit" an- lamına geleceğinden çekiniliyor- du. tsmet tnönii Lozan'a bu dü- şüncelerle gitti. Ortodoks Patrik- hanesi'nin Istanbul'da kalması du- rumunda, etkinliğini dinsel konu- larla smırlayıp sınırlayamayacağı bilinmiyordu. Ya bunun olmaya- cağının güvencesi alınmalı ya ta- rih boyunca lstanbuPa ait olmuş bu kurum, göç ettirilmeliydi. Işte bu kaygılar nedeniyledir ki Lo- zan'da konuyu açan Türk tarafı oldu. Gerçekten de Patrikhane'nin ta- rihsel statüsü, Türkiye Cumhuri- yeti'nin üzerinde kurulması plan- lanan eşitlik ve laiklik ilkelerine uyumunu güçleştiriyordu. Yeni devlette dinsel topluluklara tanı- nan tüm ayrıcalıklardan vazgeçi- lecek, laiklik çerçevesinde dinsel kurumlar devlet denetimi altında olacaklardı. Ancak müttefıkler, bu güçlüğe karşın Patrikhane'nin Türkiye'den çıkarılmasına itiraz ettiler. Türk Heyeti Başkam lsmet Inönü, bu itirazı bir koşulla ka- bul edecekti: Patrikhane siyasal rol üstlenmeden yeni cumhuriye- tin dinsel kurumları arasında yer alacak ve uluslararası niteliğinden vazgeçecekti. Bu niteliğin korun- ması ile Ortodoksların yasadığı dış ülkelerin, yeni cumhuriyetin içişlerine karışması için gerekçe oluşturulabileceğinden çekinilmiş- ti. Ancak bu görüşlerin doğrudan bir belgede yer almak yerine söz- lü güvenceler niteliğinde olması iki taraflı bir huzursuzluğa yol aç- mıştır. Lozan Barış Antlaşması- run birinci bölümünün "Azınlık- lann Konınması" başhklı üçüncü • kesimindeki dokuz maddenin hiç- biri Patrikhane'den doğrudan söz etmez. Madde 40'taki temel gü- vence ise Fener için günümüze dek geçerliliğini surdurmüştür. "Müslüman olma>-an azıniıkla- ra mensup Türk vatandaşlan bu- kuken ve fiilen diğer Türk vatan- daslanna uygulanan aynı muame- le ve güvenceden >ararlanacaklar ve özeilikle, masraflan kendileri- •e ait olraak üzere her türlü hay- ri, dini ve içtimai kurumlar, her türlü okul ve diger yetiştirme ku- rumu kurmak, yönetmek ve de- netlemek ve buralarda kendi dil- lerini serbestçe kullanmak ve di- ni törenlerini serbestçe yüriitmek hnsusunda eşit haklara sahip ola- caklardır." (1). Bu maddenin açık ifadelerine karşın Fener Patrikhanesi'nin var- lık koşullarının neler olacağı 16 Aralık 1923 karanna dek belirsiz- liğini sürdürdu. VII. Gregorios- un patrik seçilmesinden bir gün önce açıklanan bu kararla, patrik adaylarına T.C. yurttaşı olraa zo- runluluğu getirildi. Böylece Pat- rikhane Türkiye'de, T.C. yasalan- na tabi, etnik bakımdan Rum olan laik bir Türk kurumu oldu. lslamiyette laikliğin "olaoak- sız", Ortodokslukta ise "çok güç" olduğunu savunanlara göre Fener örneği tektir. "Tarihin bir cilvesi olarak Ortodoks Patrikhanesi, Müslüman bir ülkenin laikliğine maruz kalmışbr." (2). Cumhuriyet sonrasında, Kıbns sorununun başgöstermesi ve 6-7 Eylül 1955 olaylanna dek, Patrik- hane ile TUrk hükumeti arasında- ki ilişkiler "sorunsoz" denebi- lecek bir düzeyde devam etti. 1936-1946 yıllan arasında Patrik- lik yapan Benjamin, evrenselliğe karşı tutum aldı. 17 Şubat 1946'da Ana kraliçeve Kanadalı muhafızlar İngiltere'nin 'Ana Kraliçe'si, gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında gittigi her yerde sempatik tavırian ile sürekli ilgi toplayan ve hal- kın da sayıp sevdiği bir kişi. Kanada'nın 123. dogum gününü kut- lama törenleri için bnlundnju Ottawa'da şeref kıtasını denetleyen Ana Kraliçe, askerlerle bir süre sohbet ederek şakalaşü ve tüm dik- katleri üzerinde topladı. (Fotoğraf: Reuter) Başbakan Akbulutyann zirve için Londra'ya gidiyor NATO, Sovyetler'e yurdunı görüşecek LONDRA (Cumhnriyet)— NATO'nun 41 yıllık tarihinin en önemli toplantılarından biri ola- rak nitelenen 5-6 Temmuz Zirve- si'nde, Sovyetler Birliği'ndeki son ''şraeler ele alınacak. 16 NATO ^_ .esinin liderleri Londra'dan Sovyetler Birliği Komünist Partisi 28. Kongresi'ndeki gelişmelerle bağlantılı olarak Moskova'ya ya- pılması öngörülen mali yardım paketini görüşecekler. Kuzey At- İantik ittifakı içinde ciddi görüş ayrılıklarına da yol açan bu ko- nu, iki Almanya'nın birleşmesi süreci çerçevesinde gündeme ge- lecek. Zirvede Türkiye'yi temsil edecek olan Başbakan Yıldınm Akbnlnt ise yarın öğle saatlerin- de özel uçakla Londra'ya gelecek. NATO liderlerinin Londra gündemi resmi sınırlamalar içer- memekle birlikte son günlerin en önemli iki gelişmesinin ele alına- cak konuların başında yer alma- sı bekleniyor: — Federal Almanya ile De- mokratik Almanya'nın birieşme- sinde belirleyici adım olan sosyal. parasal birlik aşamasına ge- çilmesi, — SSCB Komünist Partisi'nin 28. Kongresi'nin Genel Sekreter Mihail Gorbaçov'un istifası iste- ğiyle açılması. Bu iki konu içerisinde NATO liderleri Sovyetler Birliği'ndeki re- formcu kadronun işbaşında kal- ması ve iki Almanya'nın birieşme- si sürecinin aksamadan surmesi için neler yapılabileceğini görüşe- cekler. İrlanda'nın başkenti Dub- lin'de geçen hafta yapılan Avru- pa Topluluğu zirvesinden Ingilte- re ile Federal Almanya ve Fransa arasında önemli bir görüş ayrılı- ğı oluşturan "Moskova'ya mali yardım" konusu ile "Varşova Paktı ülkeleriyle saldırmazlık paktı imzalanması" liderler ara- sında "çetin" tartışmalara neden olabilecek. Federal Almanya Şansölyesi Helmut Kohl, Fransa Cumhur- başkanı François Mitterrand ile Ingiltere Başbakanı Margaret Thatcber Moskova'ya yardım ko- nusunda farklı görüşler savunu- yorlar. Thatcher Batı ittifakının "yalnız" politikaası olmayı göze alarak mali yardımda acele edil- memesi, aşırıya kaçılmaması ve verilecek her kuruşun Sovyetler Birliği'ndeki serbest piyasa eko- nomisinin devamı konusunda sağ- lam güvencelere bağlanmasını di- ğer liderlerden daha katı bir tu- tumla istiyor. Başbakan Yıldınm Akbulut gö- reve geldiğinden bu yana katıla- cağı ikinci NATO zirvesi için ya- rın öğle saatlerinde özel uçağı ile Londra'ya gelecek. Zirvede Türk- iye'nin NATO ittifakının gelece- ği konusundaki görüşlerini akta- ran bir konuşma yapması ve baş- ta Yunanistan Başbakanı Kons- tantin Mitsolakis olmak üzere ba- zı NATO liderleriyle bir araya gel- mesi beklenen Akbulut'a kalaba- lık bir heyet eşlik edecek. 29 kişilik Türk heyetinde Baş- bakanlık, Genelkurmay Başkan- lığı ve Dışişleri Bakanlığı yetkili- leri yer alıyor. Dışişleri Bakanı AB Bozer ve Müsteşar Büyükelçi Tn- gay Özçeri de heyet üyderi arasın- da. Heyette aynca Brüksel'den gelecek NATO yetkililerinin yam sıra Ankara'dan siyasi planlama, ortak savunma ilişkileri, Yunanis- tan ile ilişkiler ve Kıbns konula- rında en üst düzeyli Dışişleri Ba- kanlığı yetkilileri bulunacak. Zir- ve sırasında Türk heyeti ile diğer 15 NATO ülkesinin heyetleri ara- sında yapılacak temaslarda, Dub- lin'deki AT zirvesinden çıkan so- nuç bildirisinin Ankara'da yaptığı tepki de dile getirilecek. ölen Benjamin'in cenazesine Is- tanbul Valisi'nin bizzat katılması bu din kurumuna hükümetin ver- diği önemin arttığı şeklinde yo- rumlandı. (3). Gerçekte Patrikhane'nin evren- sellik iddiasını dayandırabileceği temel, zaman içinde tümüyle or- tadan kalkmışu. İkinci Dünya Sa- vaşı sonrasında, Stalin'in Rus Çar- lığı'run geçen yüzyılda uyguladı- ğj politikayı yeniden benimseme- siyle, Fener Patrikhanesi'nin ulus- lararası etkisi iyice güdükleşti. Ar- tık Doğu Avrupa Ortodokslan da Moskova Patrikliği'nin etkisine girmişti. Yeni bir dönem Patrikhane'nin başına eski Amerika Rum Kilisesi Patriği Aristokles Spiros'un gelmesiyle yeni bir döneme girildi. Patrikli- ği Ustlendikten sonraki adıyla Atanagoras, evrensellik üzerinde durdu, Ortodokslar ûzerindeki Rus etkisini tehdit etti. Bu çaba- lannı yürütürken bir süre için An- kara ile de iyi ilişkiler kurmayı ba- şardı. Ancak Kıbrıs'ta "Enosis"in canlandırılması, Patrikhane'yi tepki odağına dönüştürdü. Adnan Menderes yönetimi, Patrikhane^ lin Türkiye dışına çıkarılmasını planladı. (4). Bundan sonraki yıllar, Atina- Ankara ilişkilerinde Kıbns'ın çı- banbaşı haline gelmesine tanık ol- du. tki başkent ilişkilerindeki pü- rüzler, günümüze dek Fener'i et- kilemeye devam etti. Yedi yüzyıla yakın süre kök saldığı lstanbul- dan Patrikhane'yi çtkarma düşün- cesi hükümetlerin gündemi ne ge- lip gitti. Bir yandan ABD'deki Rum lobisi, diğer yandan Yuna- nistan'ın iç siyasi ortamıyla bağ- lantılı cıkışlan, Ankara'yı rahat- sız eden "evrensellik" iddiasının canlandınlması çabasını yansıttık- ça da gelip gideceğe benziyor. Ni- tekim, 1987'de Yunanistan'daki ki- lise arazilerinin kamulaştırılması girişimi, Papandreu hükumeti ile Ortodoks Kilisesi'ni birbirine du- şünince gelişen olaylar Ankara- da ciddi soru isaretleri yarattı. "Yunan Ortodoks Kilisesi'nin Fe- ner Patrikhanesi'ne bağlama egi- limi gerçekten Papandreu hükü- metine karşı bir tavır alma mıdır, yoksa böyk bir görüntü altında asıl amaç Fener Patrikhanesi'nin evrenselliği konusunu gündeme mi gettrmektir?" (5). Ankara çok duyarlı Bugün Ankara, Lozan'ı Türki- ye Cumhuriyeti'nin temeli say- makta ve Patrikhane ile ilgili dış müdahalelere büyük duyarlıhk göstermektedir. Yakovas'ın son açıklamalanndaki cesareti nere- den bulduğu ise Dışişleri Bakan- lığı açısından ciddi bir soru oluş- turuyor. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın başbakanhğı döneminde yapuğı bir ABD ziyareti sırasında Başpiskopos'la görüşmesi bu so- ru kapsamındadır. Özal-Yakovas görüşmesi ertesinde yanmış Pat- rikhane binasımn onarımına 40 yıl sonra birdenbire izin verihııe- si eski Dışişleri ve Milli Savunma Bakanlanndan Hasan Esat Isık tarafından şöyle yorumlanmıştı: "Belki ba izin daha önce veril- meü idi. Fakat herhalde Amerika- lılarm veya Yakovas'ın girişimleri üzerine olmamalı idi. Bu büyük hata olmuştur. Hükümet, Yako- vas'a Tnrk-Vunan, hatta Türk- Amerikan ilişkilerini düzeltebile- cek bir insan gözü ile baktığı iz- lenimini verraektedir. Yakovas da kendini bo>le takdim etmektedir. Bu, içinde büyuk hayal kınkhklan saklayan çok tehlikeU bir degerie- dirmedir." (6). Yakovas'ın son açıklamalanyla Fener üzerine bir kez daha düşen gölge, Anadolu ve Trakya'mn kül- tür zenginliğinin soraut örnekle- rinden olan Rum Ortodoks Pat- rikhanesi'nin geleceği konusunda kaygılar yaratıyor. Dışişleri Ba- kanlığı'na göre bu kaygıların gi- derilmesi "tarihin bir bütün ola- rak Bizans'tan Lozan'a kadar kro- nolojik kavranışıyla aşılabilecek" — BtTTt — (1) Lozan-Montrö, Reha Parla, Lefko- şa, 1985. (2) Alain Juster, "lstanbu! Ortodoks Patrikhanesi, Yunanistan ve Tür- kiye", Türk-Yunsn Uruşmulıgı, Metis Yayınları, Istanbul Ocak 1990. (3) Juster'in adı geçen yayını. (4) A.g.y. (5) Hasan Esat Işık, Şimdi de Pıt- rikhUM mi?, Cumhuriyet 10.6.1987 (6) Işık'm adı geçen yazısı. DUNYADA BTJGIJN AIİSİRMEN Uğur Dündar'ın DramıBugün bayram. Yazıya, bayramınızı kutlayarak girmek isterim. Her ne kadar, arifesi sağlıklı ve mutlu olmayan, normal günle- rinde batağa batmış bir toplumun bayramının çok kutlu olması olanaksızsa da, ben yine de bayramınızı kutlamak isterim. Dini bayramların gazetecilerin işleri açısından çok ayrı bir ya- pısı vardır. Resmi tatillerde de çalışan gazeteciler bu bayram- larda topluca izin yapmak olanağına kavuştukları için çok sevi- nirler. Bizim Cumhuriyet'teki arkadaşlar da, siz bu satııian okurken ülkenin çeşitli yerlerine dağılmış. yakınlanyla bayram dinlence- sini geçiriyor olacaklar ve bugün bizler, çeşitli şehirlerarası ko- nuşmalarla bayramlaşacağız. Bu bayramda, benim en çok düşündüğüm meslektaşım, bir iki kokteyldeki selamlaşmamız dtşında hiç tanımadığım Uğur Dündar. Parlak fîziği, yumuşak görünüşü, sempatik davranışlarıyla, TV'nin en sevilen yapımcılarından, ülkemizin en tanınmış ga- zetecilerinden biri olan Uğur Dündar, şimdi haklı olarak çok üzgün. Programlan geniş topluluklar tarafından izlentp beğenilen, hat- ta 12 Eylül'ün önderi Kenan Evren'in bile takdirini kazanmış olan Uğur Dündar, son Hodri Meydan programı dolayısıyla, basında da eleştirilere hedef olmustu. Kimiönceden hazırianmış izleni- mi veren soruların da yer aldığı son Hodri Meydan, gerçek bir "icraatın" ya da "fecaatın içinden"e dönüşmüş görünümü ve- riyordu. Öyle sanıyorum ki, Uğur Dündar bu eleştiriler karşısında, da- ha sonra muhalefet liderleriyle yapacağı programı düşünüyor, böylelikle kendisi hakkında söylenenleri haksız çıkarmayı ku- ruyordu. Amaolmadı, muhalefet liderlerinin Hodri Meydan programıy- la televizyona çıkmaları engellendi. Uğur Dündar yaptığı açıklamada hâlâ olayın şoku altında ol- duğunu, demokrasi adına çok üzüidüğünü, bu program yayırtv lanıncaya kadar başka program yapmayacağını şoylüyor. Pek olasıdır ki, bu degerii gazeteci arkadaşımız, kendisini kuf- lanılmış hissediyordur. Eğer boyle bir duyguya kapılmışsa doğrusu çok haklıdır. Uğur Dündar tüm iyi niyetine karşın kullanılmış durumdadır ve işin en ilginç yönü de, ayda yaşamayıp Türkiye'de yaşayanla- rın büyük bir ooğunluğu da, Sayın Dündar'ın son olay karşısın- daki şaşkınlığına şaşmaktadırlar. Doğrusu ya, gazeteci olmak bile sart değil, ülkede yaşayan ve gazeteleri biraz izleyen tüm yurttaşlar, TRT'nin ne menem bir kuruluş olduğunu, Türkiye'de nasıl bir demokrasinin yûrür- lüğe konduğunu ve işbaşındaki ıktidann cibiliyetini yakından bil- dikleri için, iktidarın tek yönlü saldınları karşısında, muhalefete demokrasilere yakışır biçimde söz hakkı verilmeyeceğini bili- yorlardı. Değişen bir dünyada, değişmeyen şapşallıklannı sürdürenlerin dışında herkes, ANAP'ın insan öğesi gibi, insan hak ve özgür- lüklerini hiçe saydığını, ayaklar altına aldığını ve bir iki teknolo- jik atılım ile ilerici sayılamayacağını gerici ve baskıcı olduğunu, yarım yamalak anayasaya bile kulak asmayarak, devletin tüm kurumlarını saptırdığını bilmekteydi. Bu durumda hiç kimse, ANAP iktidarı altında, hangi biçimde olursa olsun, TRT'nin ikti- dar ya da "T" rumuzlu bir kişinin borazanı olmaktan çıkamaya- cağını biliyordu. Işte sanınm ki, Uğur Dündar'ın asıl dramı burada yatmakta- dır. Sade bir yurttaşın ötesinde yıllardır basın mesleğinde ve TRT'de çalışmış olan Uğur Dündar arkadaşımız da bu gerçek- leri bilmek ve görmek durumunda ya da zorundaydı. Ama olmadı, herkesin gördüğü bir gerçeği, TRT ve basın için- de MC, 12 Eylül ve TÖ dönemlerinı de yaşamış olan Uğur Dün- dar göremedi. Göremeyince de tüm iyi niyetine karşın, istemeden ve elinde olmadan, kullanılmış oldu Uğur Dündar. İyiniyetli Uğur Dündar'ın dramı hepimize ders olmalı. Hacda izdihamDış Haberier Servisi — Mekke yakınlanndaki Mina'da kurban kestikten sonra şeytan taşlamaya giden hacı adaylanndan en az yüz kişinin Arafat-Mina arasında ge- çişi sağlayan tünelde meydana ge- len izdihamda öldüğü bildirildi. Suudi Arabistan yetkililerince ölü sayısına ilişkin resmi bir açıklama yapılmadı. Batılı basın ajanslan Reuter ve AP ölü sayısımn yüz do- layında olduğunu bildirdiler. An- cak Türkiye'nin Suudi Arabistan Büyükelcisi Yaşar Yakış emniyet yetkililerinin ölü sayısımn "300 ile 1.200" arasında olabileceğini söy- lediklerini bildirdi. ölenler arasın- da Türk hacı adaylannın da bu- lunduğu saruhyor. Ancak kaç ki- şi olduklan ve kimliklerine ilişkin bilgi alınamadı. Faciaya neden olan izdihara, Arafat Dağı yakınlannda bulunan Mina'daki El-Muaysin bölgesinde kurban kestikten sonra şeytan taş- lamaya giden binlerce hacı adayı- nın şeytan taşlamaktan dönen grupla tünelde sıkışması sonucu meydana geldi. Reuter'in telefonla görüştüğü Mısırlı bir hacı adayı, "Güç kay- naklannda meydana gelen bir an- za sonucunda havalandırma siste- mi durdu ve oksijen yetersizliği nedeniyle panik başladı" dedi. Olaya tanık olan hacı adayı, Su- udi Arabistan yetkililerinin 20 metre genişlikteki tüneli derhal boşalttıklannı ve bölgeye hemen ambülanslann ulaştınldığını bil- dirdi. Mısırlı hacı adayı, "Yetkililerin acilen ulasması, tünel içerisinde başlayan aşın ısınmanın sonucu ortaya çıkabilecek bir trajediyi önledi" dedi. öte yandan, Suudi Arabistan lçişleri Bakanlığı'nın bir yetkilisi, olayın meydana geldiği El- Muaysin tünelinde panik sırasın- da binlerce kişinin bulunduğunu, ancak birkaç kişinin öldüğünü soyledi. Buna karşın görgü tanık- ları, "Onlarca ölü" olduğunu be- lirtiyorlar. AP, görgü tamklarına dayana- rak verdiği haberde, ambülanslar- la taşınan veya çevrede bilinçsiz olarak yatan kişilerin sayısımn 100 dolayında olduğunu bildirdi. Türkiye'nin Suudi Arabistan Büyükelcisi Yaşar Yakış, Mina'da karşı yönden gelen iki hacı grubu- nun geçtikleri dar bir tünelde meydana .gelen izdiham sonucu çok sayıda kişinin öldüğünü, an- cak ölü sayısımn kesin olarak sap- tanamadığını bildirdi. Büyükelçi Yakış, kendisini Cid- de'den arayan AA muhabiri ne, ölenlerin toplam sayısımn "300 0e 1.200" arasında olduğunun söy- lendiğini ve bunların arasında Türklerin de bulunduğunun sanıl- dığını bildirdi. Büyükelçi Yakıs, ancak Türklerin kaç kişi ve kim- ler olduklanmn henüz bilinmedi- ğini kaydetti. Büyükelçi, Suudi yetkilileriyte temas halinde olduklarını ve Su- udi güvenlik güçlerinin, ölenlerin ve yaralılann kimlik tespitini he- nüz yapamadıklanm anlattı. Bü- yükelçi, kimlik tespitinin bir-iki gün alabileceğini belirtti. Romanya Karaborsa ile savaş BLKREŞ (AA) — Romanya'- nın başkenti Bükreş'in sokakla- rında karaborsa mal satan 1.680 kişinin gözaltına alındığı, 270 bin dolar değerindeki mala da el ko- nulduğu bildirildi. Polis yetkilileri tarafından ya- pılan açıklamada, karaborsa yü- zünden işportacılığa son verileceği bildirildi. Çoğunluğunu Çingenelerin oluşturduğu işportacılar, ithal si- gara, içki, elektronik malzeme, gi- yecek gibi maddeler satıyorlar. Çalıntı mallann da karaborsa- da satıldığım söyleyen polis yet- kilileri, bazı gıda maddelerinin bulunmasında sıkıntı çekildiğini ve geçen ay 50 bin dolar değerin- de kahve çalındığını belirttiler. Yetkililer, Bükreş'teki Dimbo- vita ayakkabı fabrikasından da, karaborsada satmak amacıyla 7.500 dolar değerinde deri çizme çalındığını bildirdiler. İSTANBUL SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÖŞAVİRLER ODASI Tüm meslekdaşlarımızın, bayramını en içten dileklerimizle kutlar, işlerinde başarılar dileriz. YÖNETİM KURULU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle