Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 20 HAZİRAN 1990
Yargı vo Eleştiri
Yargısal kararlann eleştirilmesi, yamlgıları azaltmak ve hukuka
uygunluğu sağlamak için elbette zorunludur. Biz yargıçlar, hukuk
bilinciyle yapılan bu tür eleştirilerden tedirgin olmak şöyle dursun,
onları zevkle değerlendirmekteyiz. Bizi rahatsız eden eleştiri, hukukla
ilgisi olmayan eleştiridir.
Doç.Dr. SAMİ SELÇUK
Yıl, 1612'dir. Olay Ingiltere'de geçer. Kilise mah-
kemesinin, Ingihere laik adalet örgütü içinde yeri
yoktur. Ancak bu mahkeme görevine girmediği hal-
de, kiliseyi ilgilendirmeyen dünyasal bir suç nede-
niyle bir yurttaşı tutuklamak ister. "Court of com-
raen pleas" bunu yasaklayan bir önlem alır. KraJ
I. Jarnes, bu olayı yargıçların elinden alarak ken-
disi karara bağlamak ister. Bu amaçla bir toplantı
yapar. Yargıçlann önünde Başpiskopos Canter-
bury, yargıçlann kraJ adına hiiküın verdiklerini ve
bu nedenle kralın hukuksal sorunlar hakkında is-
terse kendisinin karar verebileceğirii savunur. Kralın
görüşü de budur.
Bunun üzerine söz alan İngiltere üst mahkeme
yargıcı Edward Coke şöyle der: "Kral, lngiliz hu-
kukuna göre hiçbir davada hüküm veremez. Da-
va, lngiliz hukukuna ve geleneklerine göre bir ad-
liye mahkemesi önünde belirlenir ve yargıya bağla-
nır." Iskoçya'dan yeni gelen ve orada doğal hu-
kuk öğrenimi görmıiş bulunan Kral James ise hiç
de böyle düşünmemektedir. Ona göre hukuk do-
ğal akla dayanır ve uyuşmazlığı çözmek için bu akla
ve mantığa dayanmak yeterlidir. Yargıça şu karşı-
lığı verir: "Ben ve başkalan da tıpkı yargıçlar gi-
bi, akılla donatılmış bulunmaktayiz. Karar için bu
yeterlidir." Yargıç E. Coke'un buna yanıtı ilginç-
tir: "Kuşkusuz Tanrı, majestelerini doğa hakkın-
da yetkin bir bilgi ve büyük yeteneklerle donatmış-
tır. Ancak majesteleri tngiltere KrallığYmn yasa-
larıru bilecek durumda değildirler. Uvruklannın ya-
şamına, mirasına, mallanna ya da servetlerine iliş-
kin davalar doğal akla göre çözülemezler. Uyuş-
mazlıkları sonradan edinilen akla (raison artifici-
elle) ve hukukun yargısına göre çözmek gerekir.
Hukuk ise insanın eksiksiz bilgi kazanımıyla ula-
şacağı bir sanat olmaktan çok, uzun süre incele-
meler yaptıktan ve deneyimler kazandıktan sonra
edinebildiği bir sanattır."
Kral bu yanıttan çok alıntr ve bu olayda kendi-
sinin de yasaya bağlı kılınmak istenrnesini bir iha-
net olarak nitelendirir. Yargıcın buna yanıtı da çok
anlamhdır: "Kuşkusuz majesteleri hiçbir insana
bağlı değildir. Ancak kral da Tanrı'ya ve yasaya
uymak zorundadır."(l) ^__
Doğal değil, hukuksai
mantıga göre,.. "
Bu öykünDn iki bildirisi var. Biri son tiimcede
özetlenmiş: Hukuka bağlılık. Yediden yetmişe özel
ya da tuzel her kisi, herkes, devlet de kral da hu-
kuka uygun davranmak zorundadır. Hukuk, salt
gücün egemen olmadığı, büyük balığın küçük ba-
lığı yutamadığı bir ortamda, toplumsal ilişkilerin
biricik düzenleyicisidir. Eğer devlet salt gücünü
temsil eden bir devse, formül su olmalıdır: "Az dev-
let, çok hukuk." öznellikle nesndliğe doğru yü-
rilmesi gereken adalete ulaşmanın biricik yolu kuş-
kusuz budur.
Bu ilk bildiri konusunda ülkemizde de yeterince
yazıldı, yazılıyor, konuşuldu, konuşuluyor. Ancak
hukuk devleti ülküsüne henüz ulaşmış değiliz. O
nedenle, konu elbette önemlidir. Ancak biz bugün
öykünün öbür bildirisi üzerinde durmak istiyoruz.
Başkan E. Coke, bunu şu anahtar tümceyle an-
latıyor: Yargıçlar, uyuşmazlıkları doğal değil, hu-
kuksal mantığa göre çözrnek zorundadırlar.
Çağdasımız bir başka hukukçu (R.Flavin) da ay-
nı düşünceleri şöyle yansıtmaktadır: "AdaJet sa-
rayında ve duruşmalarda edinilen deneyime dayan-
mayan hukuk bilimi, küçük modellere göre yapı-
lan büyük makinelerin denenmesine ya da düşrna-
nı görmeden yapılan düşsel savaşlara benzer."
Demek, hukuk bilgisi ve özellikle deneyimi ol-
mayan kişilerin ulaştıklan sonuçlar, çağu zaman
hukuka uzak düşmektedir. Sözgelimi, ölüm ceza-
sını gerektiren bir suçla yargılanan tutuklu bir sa-
nığın, aynı iddianameyi düzenkyen c. savasınca ak-
lanmasının ve saJıverilmesinin istenmesi, birçokla-
nnca yadırganmaktadır. Oysa bunlar, hukuk man-
tığı içrnde tutarlı biçimde açıklanabilir hukuk so-
runlarıdır.
Elbette, adliye ve yargı kararlan da eleştiritecek-
tir. llkin bu, gelişebilmenin vazgeçilmez koşuludur.
tkincisi, yargısal yanılgı olgusu bir gercektir. Bir
ülkede, yargısal kararlann üçte iltisi Yargıtay'ca bo-
zuluyorsa bunun anlamı şudur: Uç karardan iki-
sinde olay değişmediği halde, hukukçular en azın-
dan tanıda (teşhiste) anlasamamaktadırlar, aynı gö-
rüşte değillerdir. Peki bu görüşlerden hangisi doğ-
rudur? tkisinden birisi ya da hiçbirisi. Bu sonuç dü-
şündürücüdür. Zira bozma kararlarında, yargısal
yanılgı olasılığı, onama kararlarına oranla daha
yüksektir. Çünkü, duruşma yapmayan denetim or-
ganındaki yargıçlann titiz, daha deneyimli ve bil-
gili olmaları, bu konuda her zaman eibette yeterli
bir güvence olamaz.
Üçüncüsü de yargıçlar, 'hukuku her zaman ada-
lete dönüştürmeyi' (Malraux) dış etkenlerle başa-
ramamaktadırlar. Bu basansızlık çoğu kez, yeter-
siz kanıtlar, soruşturmalar ve adil olmayan yasa-
lar gibi kötü araçlardan kaynaklanmaktadır.
Bu bağlamda ele alındığında, yargısal kararla-
nn eleştirilmesi, yamlgıları azaltmak ve hukuka uy-
gunluğu sağlamak için elbette zorunludur. Biz yar-
gıçlar, hukuk bilinciyle yapılan bu tür eJeştiriler-
den tedirgin olmak şöyle dursun, onları zevkle de-
ğerlendirmekteyiz. Bizi rahatsız eden eleştiri, hu-
kukla ilgisi olmayan eleştiridir.
Gerçekten, yargısal eleştiriyi, hukukla uğraşan
biüm adamlanna ve uygularaacılara bırakmakta ya-
rar vardır. O yüzden, Yargıç Ransson'un "Yargı-
lama Sanatı Üzerine Deneme" adlı yapıtına (1912),
19IO'da yazdığı önsözde R.Poincare şöyle diyor-
du: "Bir ülkede boş zamanlanm yargıçlan ve ka-
rarlannı yargılamakla geçiren iyi ru'yetli insanlar her
zaman olmuştur. Çoğu kimseler vargılama sanatı
için (doğal) sağduyuyu yeterli sarurlar (...) Yasa-
lan bilmeden komışuriar" (s.7, 8). 1986'da da J.M.
Varaut her yanda adaletin suçlandığından yakın-
maktadır (Le Droit Au Droit, P.U.F. 1986, s. 85).
Sonuç
Adaletin yıpranmaması, yükseklik yitirmemesi
istenıyorsa, hukukla ilgisi olmayan bu tür eleştiri-
lerden kaçınılmalıdır. Anayasa Mahkemesi'nin
T.C. Yasası'mn 438. maddesiyle ilgili karanna yö-
nellilen eleştirilerin çoğu bu türden olmuştur. Bu
karara, inancımıza göre hukuksal eşitlikie ahlak-
sal eşitliği birbirine karıştırdığı ve gerekçeyi yeter-
siz bulduğumuz için biz de katılamadık. Ancak ko-
nuya bir hukukçu gibi salt hukuk açısından yak-
laştık. Ne var ki karara öfkelenerek hukukçu ol-
mayan kimseierce yargıçların kişiliklerine yönelti-
len yakışıksız eleştiriler yargıyı incitmiştir, örsefe-
miştir. Bunlan paylaşmak olanaksızdır.
Yargı erki, hepimizindir. Yıpratılan değil, güve-
nilen bir yargıya, bir gün, onlar, sizler, bizler, he-
pimiz gereksinroe duyabiliriz.
(1) Bu öykü için $u kaynaklara bakılabılir: Lipmann, lleten:
T.T. Yüce, Ccza Muhakemesinde Hukuk Devteti Esasla-
n, Erzurum, 1968, j . 20; N. MacConniclc, Le Raiısonne-
mcnt Jundique, Archives de PhikKophie du Droit, La Phi-
losophıc du Droit d'Aujourd'hui, Paris, 1988, s. 100
EVET/HAYIR
OKIMAKBAL
Havaalanı Tartışması...Bir tartışmadır gıdiyor; Bodrum-Güllük Havaalanı nerede ya-
pılmalı? Güllük Dalyanı'nda mı, yoksa Imsık köyüne yakın Eki-
namban'nda mı? İki grup karşı karşıya; devlet görevlileri, Bod-
rum'un eski ve yenı belediye başkanları, SHP Muğla Milletvekili
Gökbel bir yanda, üniversıte öğretim üyeleri, mimarlar bir yan-
da!.. Geçenlerde Bodrum'da bu konuda panel yapıldı. Bürok-
ratlar, lngiliz şirketinin temsilcileri Güllük Dalyanı'nın havaalanı
olmaya en uygun yer olduğunu belirttiler. Üniversite öğretim üye-
leri ve Mimarlar Odası temsilcileri ise ters görüşü savundular.
Ulaştırma Bakanlığı temsilcisi bu konuda şunları söylemiş: "Bu
alanın yapılması 1974'te planlandı. Yapılan ön ıncelemeler so-
nunda alan Ekinambarı düzlüğünden Dalyan'a alındı."
Alanın yapımını üstlenen ingiliz firmasımn temsilcisi de "Eki-
nambarmı araştırdık. Jetler için engebelerden dolayı güvenli bul-
madık. Dalyan tek çözüm oldu." Oysa İTÜ'den Prof. Yüksel şu
görüşfedir. "Yapımct firmaya soruyorum. Dalyan'a vapılmış ha-
vaalanının emsali var mıdır? Imsık Havaalanı'nın durumunun
araştınlması İTÜ'den istendi, araştırdık. Otuz metre yüksekliğin-
deki bir tepe indirilirse Boeing uçaklar Imsık'a indirilebilir Bu
iş kırk elli rnilyara mal olur. Bir yılda bu iş biter."
Bakanlık, İTÜ'nün raporunu kabul etmemiş. Alanın ilte de Oal-
yan'da yapılması istenmektedir. Balıkçılık uzmanının görüşü ise
bunun tam tersi, diyor ki "Sarıçay'la Dalyan'ın ilgisi kesilecek.
Isı, ışık ve gürültü etkisiyle Dalyan'dan verim alınamayacak. Ar-
tık Dalyan'a çarpı koymak gerekecek. "Güllük Balıkçılar koope-
ratifinden başka bir uzman da şöyle konuşuyor: "Geçen yıl 120
ton balık ürettik. Lagün beş yüz kişinin geçimini sağlıyor. Alan,
lagün yerine Ekinamban'na kaydırılsın."
•"Ktimarlar Odası temsilcisi Oktay Ekinci açık açrk gerçeği be-
lirtmekten çekinmemiş: '"Avrupa Topluluğu yerel yonetimler kon-
feransırtda kalkınmanın toplum ve çevre yararına olması kabul
edilmiştir Bu kararı biz de imzaladık Hepimiz havaalanı istiyo-
ruz. İstemeyen yok, ama kalkınma diye çevreyi bozmak olmaz.
Havaalanı lagünün üzerine değil, başka yere yapılmalıdır. "SHP
Muğla Milletvekili Gökbel ise "Çevre bilinci, çevre fobisi haline
getirilmemelidir. Ekinci'nin fobisi haline getirilmemelidir. Ekin-
ci'nin raporu kişiseldir, bilimsel değildir" diyerek bilim adamla-
rının görüşünü reddetmektedir. Yeşiller Partisi Tek havaalanı ya-
pılmayacak yer Dalyan'dır. Doğa ciddi tehdit altındadır" görû-
şündedir. Görüyorsunuz ortada ciddi bir tartışma var.
Milyarlar rol oynuyor. Bir yanda
Imsıkçılar, bir yanda Da/yancılarf
İşin içinde çıkar hesapları var.
Bürokrat artı politikacılar, öte yan-
da bilim ve çevreciler... Bu ara-
da Güllük'teki lagünûn üstüne
havaalanının yapılmasını doğru
görmeyenler yayımladıkları bildi-
ride bakın ne diyorlar:
"1 — İki İngiliz firması ile Nu-
rol şirketince yapılması planla-
nan havaalanı balıkçılık tanmının
sürdürüldüğü Dalyan, munhal
gölü ve tatlı su kanallannın tah-
ribine neden olacak ve ekolojik
dengeyi yok edecektir.
2 — Lagüner havza olarak uz-
manlarca tanıtılan Güllük Dal-
yan'ı bölgesinde dünyada ender
rastlanan kuş türlerinin varlığı
herkesçe bilinmektedir. Havaala-
nı pistinin lagüner havza üzeri-
ne kurulması bu kuş türlerinin de
yok olmasına neden olacaktır.
3 — Güllük Balıkçılar koope-
ratifi üyeleri geçimini yılda üret-
tikleri 80-100 ton balıktan sağla-
maktadır. Dalyan'ın geliştirilme-
si halinde bu üretimin yaklaşık
beş kat artacağı da Tarım Orman
ve Köyışleri Bakanlığı yetkılilerın-
ce hazırlanan raporlarda açıkça
belirtilmektedir. Tatlı su kanalla-
rının havaalanı pisti ile kapatılma-
sı Dalyan balıkçılığını da olumsuz
etkileyecek ve yaklaşık beş yüz
balıkçı ailesini açlığa mahkûm
edecektir.
4 — Turizmde hava ulaşımının
gerekliliği herkesçe kabul edilen
bir gerçek olmasına karşın, ha-
vaalanı yapımı dışında diğer alt-
yapı planlamalarının fiziki ger-
çeklikten uzak kalması sonucu
Bodrum ve yöresinde çarpık ya-
pılaşma ve betonlaşma yörenin
cazibesinin artması sonucu hız-
lanacak ve içinden çıkılamaz biı
hale gelecektir.
5 — Özellikle Muğla kıyılann-
da geçmiş dönemde 49 yıllığına
kiralama şeklinde Hazine arazı-
lerinin büyük sermaye grupları-
na peşkeş çekilmesinin bir örne-
ğini de Güllük Havaalanı yapı-
mında görüyoruz. Ulusal değer-
lerin holdinglere 'yap-işlet-devret'
modeli ile peşkeş çekilmesini de
yurtseverlik anlayışına uygun
bulmuyoruz.
Bütün bu endışelerin giderıl-
mesi gerektiğıne. havaalanı yer
seçiminde halkın karara katılımı-
nın zorunluluğuna inanıyor ve
yanlıştan bir an önce dönülme-
Sini istiyoruz."
Kısa hesaplar. kısır çıkar sağ-
lama düşünceleri mi ağır basa-
cak, yoksa biiım adamlannın,
çevrecilerin görüşleri mi? Bekle-
yip göreceğiz.
Madencilikte tki Öııemlî Olay
KADRİ YERSEL Emekli Maden Dairesi Başkanı
Kısa bir süre önce, Ereğli kömür havzası hal-
kıru ve madenciliği derinden ilgilendiren birbi-
rinden önemli iki olay yaşandı. 7. Kömür
Kongresi ve Madencilik Paneli. Anımsatmak
için kısaca özetleyeiim:
Birinci konu: Zonguldak'ta düzenlenen 7.
Kömür Kongresi'nde, üretilen kömür pahah-
lığı bahane edilerek "isletme"nin kapaulma-
sı ya da ufaltılması savlan karşısında oluşan
tepkileri ve ağır suçlamalan içeriyor. Bu tepki-
leri ve karşı tezleri şöylece özetleyebiliriz:
1) Havzanın yasatılrnası, yurt savunmasırun
sağlanması açısından gereklidir. Desteklenmesi
ve geliştirilmesi ulusal zorunluluktur.
2) Kömürün pahahlığı: Yalruzca ne havzanın
doğal yapısının ne de çalışanlannın kusurudur.
Pahalılık büyük ölçüde gerekli teknik yatırım-
ların zamanında yapılmamış olmasından, ma-
liye kredisi biçiminde yapılan sübvansiyonla-
ra agır faizkr yükletilmesinden, vilayette ve be-
lediyede hizmet yükleri bakımından ayrılması
mümkün olmayan açık ve kapalı bir iç içeliğin
sürdürülmesinden ve polilik etkenlerden kay-
naklanmaktadır.
3) Ereğli Demir Çelik Fabrikası'nın, havza-
dan kömür almak istememesinin nedeni, salt
pahalılık değildir. Çünkü, bir ton sıvı demir
maliyetinde (kömür dahil), dışandan alınan
kömûregöreartışın 2-3 bin liragibi çok küçük
bir sayı olduğu, gerçek nedenin dışandan alı-
nan kömürden sağlanacak komısyonlar olabi-
leceği savunulmaktadır.
4) Kömür havzasırun, gerçeklik derecesi kus-
kulu bir pahalılık suçlamasıyla kapatılması ya
da ufaltılması, etkileri ve tepkileri kücümsene-
meyecek bir sosyal bunalıma yol açabilir.
tldad konu: Yerli-yabancı maden makine-
leri sanayicilerinin Ankara'da düzenledikleri
Ankomak adlı sergide ilk kez yer alan, maden-
cilik panelindeki maden yasalan tartışmasıdır.
Bu tartışmalar, 46 yıldır süren maden yasalan
darboğazımn ana nedenlerine ışık tutmuş ve
devlet yöneticilerini, bu konunun bir büyük ku-
rultayda (şûrada) çözümlenmesine yöneltmiş-
tir.
Madencilik kurultayı, 21-22 Haziran 1990
günleri Ankara'da Milli Kütüphane'de topla-
nacak ve daha önce oluşturulan komisyonlann
raporlannı tartışarak madenciliğe olumlu bir-
yön çizip yol göstermeye çalışacaktır.
Daha şiradiden netleşen düşünceler şöyledir:
1) Maden aranmasımn bilimsel altyapısı, ye-
terli ölçeklerde topografik vejeolojik haritalar-
dır. Bunlardan yoksunolan ülkemizin maden-
ciliğinia geliştirilmesinden sözetmek, çoban ve
avcı ayaklarıyla Dünya Futbol Şampiyonası'-
na katılmak kadar değer taşır.
2) Bu altyapıya kavuşabilmek için MTA ben-
zeri ikinci bir kuruiuşu yapıiandırmak zorun-
ludur. Böylece, hem binlerce işsiz mühendis ve
jeoloğumuzun gücünden yararlanmış hem de
madenciliğin gelişmesine ciddi bir kapı açmış
oluruz. Böyle bir altyapı, Fransa'da (beş bin)
evet beş bin mühendisin 100 yıllık çalışmasıy-
la meydana getirilmiştir.
3) Ciddi madencilik, ancak sanayinin ve kre-
di kunımlanmn desteğindegelisebilir. Bundan
ötürü de madencileri bugün tümden yoksun
bulunduklan güvenceye kavuşturmak ve güve-
nilirliklerini sağlamak zorunludur. Bunun için
de:
a) Arama izninden doğan işlrtmecilik hakkı-
nı, arama izninin kesintisiz devamı durumuna
koyarak, bürokrasi ve politika oyunlan dışına
çıkanp bozulması güç bir sözleşmeyle saglam
bir bak haline koymak,
b) Arama iznini, istikşaf niteliginden çıkanp
ciddi koşul ve kurallarla madenciliğin temeli
yapmak,
c) Yürürlükteki yasayı duzeltmek değil, ye-
niden kurmak zorunludur. Çünkü, arama dü-
zeni sermayeci rejime göre kurulmuşıar. Işlet-
me düzeni ise koyu bir devletçi uygulama ser-
giler. Bu durumda, onarma yoluyla uyum sağ-
lamak olanaksızdır. Oyunu kuralına göre oy-
namak gerekir. Ya sermayeci ya devletçi...
ç) Madenciliğin, sanayi ile iç içe olduğu bili-
nen bir gercektir. Bu iki gücü ayn ayn değil bir-
likte yönetmek daha yararlıdır.
d) Maden dışsatımını, salt döviz girdisi açı-
sından değil, iç endüstrinin uzak plandaki ge-
reksinimlerini de dikkate alan, yan ve tam ma-
mulü hedefleyen bir politika izlemek gerekir.
e) Bu yeni yapının temeilerini, ehillerinden
oluşan bir komisyona kurdurmak, sonra da de-
neyimli hukukçulara çatısıru çattırmak kacınıl-
maz bir önkoşuldur.
Bu kurultayla, 46 yıldır süren bir aymazbğın
sona erdirilmesi umudu doğmustur. Basanb ol-
masıru içtenlikle dileriz.
T.C.
AĞRI KADASTRO MAHKEMESİ
Savı. 1988' J63
Haane vekili larafından <U\ı\\ Ajkale kö>unden 1952 dojumlu Mehmet ojlu Nnim Taşer aleytaine açilan lapuUma
tespitinc İtıra2 dava&ının >~apftan duruşması sırasında;
Davalı Ncsim Ta^r'in buıun aramalara tajmcn adresi lespit edilemedijinden da\a dılekçesinin kendisine ıebli|ıne karar »cnlmis
olup HUMK'nun 2I3-337
maddeleri gercSince duruşmaya gelmedtgı, kendisini de bir vekille temsil eiıirmedı£i takdirde dava dück-
vesınîn ve duru$ma günu olan 5.9.1990 günu saaı 9 45 olarak lebliğ edilmiş sayılacagı hususu Tebligat Kanunu gcregince ilanen
teblig olunur
Pasomu kaybettim,
geçersizdir.
HANDAN GÜNDÜZ
Türkiye'de ilk kez ...Töbank'tan
HESAPT nedir?
TasarTuflannız, çekleriniz
özel kredileriniz, kredı
kartlanruz için ayn hesaplara
arök gerek yok!
TÖBANK, ayn ayn izlemek
zorunda olduğunuz turn bu
işlemleri şimdi Tek Hesap ta
çözüyor... Türkiye'de yepyeni
bir uygulama başlatıyor:
HESAP T size ister nakit,
ister çek, ister kredi kartı
ödemeleriniz için "özel kredi"
sağlıyor. Hesabınıza yatırdığınız
paralar kullandığmız krediden
hemen düşülüyor. Nakit
sıkıntısı çekmiyor, yüksek
faiz yüküne girmiyonunoz.
Her an hazır kredi...
Artık, "bankada yeterli para
var mı" diye sürekli hesap
yapmayacaksımz'
Varsın ihtiyaanız,
tasarTuflanmzdan
fazla olsun. TÖBANK
HESAP T i!e 5 milyondan
15 milyona kadar nakit
çekme imkânı sağuyor.
Ihtiyacınız olan parayı
istediğiniz zaman çeker,
istediğiniz süreyle kullanırsınız.
Tasarruf hesabınızdan
para çekercesıne, rahatca-.
Her an karşıhğı hazır çek! ...Ve tam aradığmız kredi kartı!
Çeklerinizi yazarken "hesabımda
yeterli bakiye var mı" derdinden
kurtuluyorsunuz!
Bir başka hesabınızda para
varken, hatta o bankada
krediniz olduğu halde
belki üç-beş yüzbin, belki
birkaç milyon lira için,
yeterli bakiye yoktur"
gerekçesiyle çekleriniz
dönmüyor.
TÖBANK, HESAP T ile
çeklerinizin karşılıksız kalan
mıktannı anında ödüyor.
TÖBANK - VISA ile yapacağınız
tüm harcamalann tutan, yine
HESAP T kapsamında sizin adınıza
düzenli olarak ödeniyor.
Yeterli paranız varsa hesabınızdan,
yoksa kredinizden.
TÖBANK'a gelin, siz.de "hesabını bilenler" arasına katıhn.
Tüm ihtiyaçlarımzı Tek Hesap'la karşılajnn!
Hesabını bilenlere özel f^] Töbank'a özgü
TÖBANK
PENCERE
En Önemli Sonın...
Sabahın körü. Ortalık daha karanhk Uyandım. Gözlerimi aç-
madım Yataktayım. Saat kaç? Perdeler kapalı. Kulaklanmı dik-
tim. Anlamaya çalışıyorum. Su gelmiş mi? Kimi sabah kısa bir
süre su veriyorlar, sonra kesiliyor.
Kalktım, baktım, su gelmiş, sevindim, mutlu oldum, yıkanma-
nın tam zamanıdır.
Tam o sırada telefon çaldı.
Açtım...
— Alooo...
— Buyrun...
Avustralya'dan bir Tûrk meslektaş. Radyoda çalışıyormuş;
Türkiye ve dünya sorunları üzerine birkaç soru sormak istiyor-
muş; daha doğrusu kısa bir söyleşi yapmak amacındaymış. Be-
nim aklım banyoda olduğundan hemen sordum:
— Ne kadar sürer?
— Beş dakika...
— Olur...
Ta Avustralya'dan arayan Türkün hatın kırılır mı? Hem su bir
kez gelmiş, beş dakikada kesilmez ya!.. Sen şu Allah'ın işine
bak!.. Bilimsel teknolojik devrimin görkemi göz yaşartıyor, İstan-
bui nere, Sidney nere?
Çağ atladık çağ...
Peki, su kesilir mi?
•
Telefondaki ses soruyor:
— Gorbaçov'la Bush'un yakınlaşması ve Doğu Avrupa'daki ge-
lişmeler Türkiye'yi nasıl etkiler?
Benim aklım başka yerde; suda...
Sorular uzuyor, yanıtları kısa tutamıyorum, dakikalar geçiyor,
geriliyorum:
— Su kesilecek...
Telefondaki ses:
— Şimdi son soruyu soruyorum: Bugün Türkiye'nin en önemli
sorunu nedir?
Su kesildi.
Borular hırıldıyor, su çekıliyor besbelli, kimbilir bir daha ne za-
man gelecek?
*
Türkiye'nin sorunlarını üst üste koysan göğe merdiven davar-
sın, bulutların üstüne çıkarsın. Çoğu sorunumuz. başı sonu be-
lirstz bir belaya dönüşmüştür. Dürryanın en sorunlu ülkelerinden
biridir Türkiye: Demokrası sorunu, işkence sorunu, iki başlı yargı
sorunu, 141-142-163 sorunu, enflasyon sorunu, nüfus patlama-
sı sorunu, konut sorunu, eğitim sorunu, irtica sorunu, Kıbns so-
runu, Kürt sorunu, çevre sorunu, vergi sorunu, bütçe sorunu,
terör sorunu, YÖK sorunu, cezaevindeki gazeteciler sorunu, ba-
sında tekelleşme sorunu, özelleştirme sorunu, rüşvet sorunu,
hanedan sorunu, Ege sorunu, kentlerde altyapı sorunu, hepsi-
ni saysan, değil bu köşeye, bu sayfaya bile sığmayacak kadar
sorunu bulunan bu ülkede en önemli sorun nedir?
YEUIIÎ:
— En Önemli sorun, ANAP'ı iktidardan, özal'ı Çankaya'dan
aşağıya indirmektir
Sorunlar kördüğüm olmuştur; açmak için nereden başlama-
lı? Ülke sorunlarını çözmek bir iktidar işidir. Bugünkü Türkiyei
de 12 Eylûl'den arta kalmış düzeni yıkmadan hangi sorunu çö-
zebilirsin?. 12 Eylül faşizminin yasalarını temizlemeden demok-
rasiye doğru bir adım atabilir misin? 1990 Türkiyesi'nde önce-
likleri ve sonralıkları hesap ettin mi, ilk ve en önemfi sorun ken-
diliğinden ortaya çıkar.
*
Bugünkü Türkiye'de "demokrattm" diyen herkesin ilk görevi
12 Eylül mirasçısını iktidardan uzaklaştırmak için elinden ne ge-
liyorsa yapmaktır.
Gerisi oyalanmak, kendi kendinı aldatmak olur; bu iktidar yı-
kılmadan hangi sorun çözülür ki?..
ANMA
CHP eski Adana Milletvekili
İSMAİL HAKKI
ÖZTORUN
(1945 - 20.6.1986)
Arulanyla, banş ve demokrasiye olan inancı ile
aramızda.
SUNAY
ÖLÜM VE BAŞSAĞLIĞI
Sanyer Belediyesi zabıta müdürümüz, değerli insan,
çalışma arkadaşımız, ağabeyimiz
MEHMET MÜFTÜOĞLU'nu
19.6.1990 günü kaybetmiş bulunuyoruz. Acımız büyüktür.
Ailesine, yakınlarma, sevenlerine başsağhğı diliyor, anısı
önünde saygı ile eğiliyoruz.
BELEDİYE ZABITASI PERSONELİ
NOT: Cenazesi 20.6.1990 günü (bugün) doğduğu yer olan
Kırıkkale'de toprağa verilecektir.
ÖLÜM VE BAŞSAĞUĞI
Belediyemiz zabıta müdürü, değerli çalışma arkadaşımız,
görev âşığı, dürüst insan, kardeşimiz
MEHMET MÜFTÜOĞLU'nu
19.06.1990 günü kaybettik. Bir görev şehidi olarak kabul
ettiğimiz kardeşimize Tanrı'dan rahmet, ailesine,
yakınlarına ve çalışma arkadaşlanmıza başsağlığı
diliyorum.
tHSAN YALÇIN SARIYER BELEDİYE BAŞKANI
Not: Cenazesi 20.06.1990 günü (bugün) doğduğu yer olan
Kırıkkale'de toprağa \erilecektir.
ıtF A K S İ M İ LE
Servis Güvencemizle
Bilar Bilgi Araçları Ticaret A.Ş.
İstanbul Te4: 9 111 1 76 38 00 (4 Hat)
Ankara Tel : 9 (4) 117 85 60 (4 Hal|
OPKıç
1. Hamur kağıda çok temiz
F O T O KOP
5OTLDoğan Copy
160 78 28-160 65 52
Ortabahçe Cad.
U<x 6O Beglktaş