Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 20 HAZÎRAN1990
•M
K A ZTMK A R A B E KIR A NL A TIY O K V Ğ U R M U M C U
Kâzım Karabekir tek adam' döneminegirildiği kuşkusunu taşımaktadır:
Mustafa Kemal'e methiyeyarışı— 11 -
Karabekir, din ve devrim konu-
larındaki endişelerini her yerde
anlatır. "Uzmanlar" der "fikirle-
ri işlesinler." Yoksa din ve ahlak
konulannda atılacak yanlış adım-
lar "gençligi züppeleştirir."
Paşa endişelidir. Şöyle düşünür:
Dini ve ahlaki devrim, bilim
adamlanna dayanmadığina göre
"nereden geldiği beili olmayan bu
fikir" toplumda hem de "her şe-
ye müsaıt bir muhitte yaman
hadiselerc" yol açabilir.
Karabekir, konuyu yakın arka-
daşı lsmet Paşa ile de görüşür.
"16 ağustosta İsmet Paşa ile gö-
rüştüm. 18 temmuzda Teşkilatı
Esasiye münasebetiyle Fethi Bey
ve arkadaşlarıyla yaptığımız (ts-
lamlık terakkiye manidir) müna-
kaşasını ve Gazi'nin yakın zaman-
lara kadar her yerde lslam dinini,
Kuran'ı ve hilafeti rnethıi sena et-
tiği ve pek fazla olarak Balıkesir-
de minbere çıkıp aynı esaslarda
butbe dahi okuduğu halde dün ge-
ce heyet-i ilmiye muvacehesinde
peygamberimiz ve Kuran hakkın-
da hatır ve hayale gelmeyecek te-
cavüzde bulunduğunu anlattım ve
bu tehlikeli havanın Lozan'dan ye-
ni geldiği hakkındaki kanaatın
umumi olduğunu da söyiedim.
tsmet Paşa, Macarlar, Bulgar-
lar, aynı safİarda itilaf devletleri-
ne karşı harp ettikleri ve mağlup
olduklan halde istiklaJlerini mu-
hafaza etmiş olraaları Hıristiyan
olduklarındân, bize istiklal veril-
memesi de tslam olduğumuzdan
ileri geldiğini bugün kendi kuvve-
timizle yıllarca uğraşarak kurtul-
duksa da tslam kaldıkça müstetn-
lekeci devletlerin ve bu arada bil-
hassa İngiiızJerin daıma aleyhi-
mizde olacaklannı ve istiklalimi-
zin de daıma tehlikede kalacağı-
nı bana anlattı.
Ben de bu fîkre iştirak etmedi-
ğimi şu mütalaalarıma dayanarak
söyiedim:
'Böyle bir fikrin doguracağı ba-
reket, milletin başına yeniden da-
faa korkunç ve daha meşum bir is-
tibdat idaresi getirecektir. Daha
kazanamadıgımız milli neşe kaça-
cak, birçok emekle kurulan milli
birügimiz de bozulacaktır. Biz içe-
ride birbirimizi boğarken bize bu
kurtuluş yolunu gösteren politika-
cılar da 'Türkler Hıristiyan
ojdular* diye bütün tslam âlemi-
ni bizden nefrel ettireceklerdir. Bu
sarette bizi tedip elmek için lslam
âlemi ruhlarında isyan duyacak-
lardır. Artık itilaf devletleri Vunan
ve Erraeni kuvvetleriyle başara-
madıklan eaıellerini, tslam ordu-
lannı ve hele Areplan, (selli alâ
Muhammed) diye iizerimize sal-
dırtmakla istihsale kalkışacaklar-
dır.
Sultan Mahmut devrinde
'Türkler HıristiyaD oluyor' diye
Arap ordulannı Anadolu içlerine
sevk eden ve ordıılan idare eden
Fransızlar değil miydi? Türk do-
nanmasını ifsat eden ve Mısır'a
teslimine sebep olan politika ay-
nı soyun değil miydi? Öteden be-
ri bir uraftan hükiimete 'Avnıpalı
olun, Garp hayatını aynen alın,
başka kurtuluş yolunuz yoklur'
derler, diğer taraftan da attıgınuz
adımlan teşvik ederier ve lslam
âlemine de 'Türkler Hıristiyan
oluyor' diye aleyhimizde nefret
uyandınriar.
Esasen imkânsız olan bir şeyi
yapıyor göriinmek bile maddi ma-
nrvi bütıin kudrel kaynaklanmı-
n mabv ve harap eder. Netkesi bu
işi benimseyeceklerin bayatlan ve
prestijleri de kâfi gdmeyeceginden
kendi elimizle milleti anarşiye su-
riikleriz. Neticede bolşeviklik ce-
reyanlan arasında mahv olmak ve-
ya müstemleke olarak isdklalirai-
zi jcaybetmek de çok uzun sürraez.
M. Kemal Pasa'nın son beyanaü
bötün ilim adamlannuzı hayret ve
korku içinde bırakmışür. Çok va-
him neticeler dogurabilecek bn
fikri bep bir arada miizakere ve
münakasa etsek, millel ve mem-
leketin haynna olur.
Lozan bize istibdat ve tehlike
geünnesin.'
tsmet Paşa'dan bir noktarun
daha aydınlanmasım sordum:
Lozan Sulh Muahedesi'nde
Boğazlar'ın tabi olacağı usule dair
mukavelenin 8. maddesi aynen
şöyledir:
(Madde 8: Payitahtın ihtiyacı
için tstanbul, Beyoğlu, Galata,
Üsküdar ile Adaiar dahil olduğu
halde tstanbul ve mezkûrşehrin
civar kurbunda 'yakımnda' azami
12 bin kişilik bir kuwe-i askeriye
bulunabilir. İstanbul'da bir tersa-
ne ve üssii bahri muhafaza edile-
bilecektir.) (33)
Halbuki daha 12 Kasım 1921'de
Erkânı Harbiye Umumiye Reisi
Fevzi Paşa'nın Boğazlar hakkın-
da ne düşünüldüğü sorusuna ce-
vap olarak 'tstanbul'un makamı
saltanat olacağı kaldınlarak ma-
kamı hilafet' denilmesini teklif et-
tiğim gibi yine teklifım uzerine
saltanatı ilga ve hilafet âl-i Os-
man'da ve İstanbul'da bırakılmış-
tı. Bu kanun halinde kabul oiun-
muş ve 2. TBMM esas olan Halk
Fırkası umdelerinde de yer tut-
muştu. En sonra da II Ocak
1922'de M. Kemal Paşa muvace-
hesinde 'payitaht neresi olmalı?'
diye ortaya atılan sualde O'nun
arzusu ne ise onu yapmak isteyen-
lere karşı 'tstanbul hilafet merke-
zıdir. Ankara da hükümet merke-
zi. Payitaht tabiri artık kalkmıştır'
demiştim.
Bu sefer karşımıza (tstanbul'un
payitaht olduğu) sulh muahede-
si ile ortaya çıkıyor. Bunun sebe-
bi nedir?
tsmet Paşa iyi dinledi; fakat
hiçbir cevap vermedi.
Bunu M. Kemal Paşa'nın arzu-
suyla yaptığından benim şüphem
yoktu. Nitekim bir müddet sonra
onu bu arzularından ebediyen
uzaklaştıracak bir teşebbüste bu-
lunmaya mecbur kaldım. Az aşa-
ğıda gelecektir."
Hocalan toptan
kaldıralım
Karabekir, o günlerde Ankara-
nın Keçiören semtinde "Kubbcli
Köşk" diye bilinen bir küçük
köşkte kira ile oturmaktadır. 19
Ağustos 1923 günü M. Kemal, La-
tife Harum ve lsmet Paşa bu köş-
Türklere öğretmeli,
3- Hocalan toptan kaldırmalı.
Peki ama ne olmak istiyorsunuz
dedirn. Hıristiyan mı, dinsiz mi?
Hiçbirine imkân olmamakla
beraber her iki yol da hem tehli-
keli hem de geridir. Münevver Hı-
ristiyanlık âlemi ilim zihniyetine
daha uygun bir din esasları araş-
tırırken bizim onların köhne mü-
essesesini benimsemekliğimiz
miithiş tehlikesi ile beraber geri bir
hareket olur. Dini kaldırmak ise
yine müthiş tehlikesi ile beraber
medeniyet âleminin nefret ettiği
geri bir yol olduğundan maksat-
sız bir hareket olur. Bir millette
duygu birliği, itikat birlığı ve men-
faat birliği olmazsa, idare edenler-
le edilenler arasında bir uçurum
açılır ve bu uçurum günün birin-
de o millete mezar olabilir. Ben,
retmiş bulunuyorum. Müsaade-
nizle okuyalım,
Din ve mezhep öğüdünü oku-
dum, sükûnetle dinlediler. Hiç ce-
vap vermediler. Bahis de kapan-
dı.
M. Kemal Paşa'mn büyük bir
dikkat ve sükûnetle beni dinleyi-
şinden ve arada lsmet Paşa'yı süz-
mesinden ve ayrılırken de bana
karşı gösterdiği samimiyetten çı-
kardığım mana; beni haklı buldu-
ğu idi. Fakat mütalaalarıma hak
vermekle tekrar mefkure hatırası-
na döneceğini hiç aklıma getirme-
miştim."
Eser kimin?
21 ağustos günü TBMM Lozan
Antlaşması ile ilgilı görüşmeleri
yapar. Dışişleri Komisyonu Baş-
kam Yusuf Kemal Tengirşek (34)
le anlatır:
"Ve eğer lsmet de aynı şeyi Ga-
zi'ye millet kürsüsünden bahşeder-
se, tarihe karşı haksızlık edeceği
gibi istikbal için Gazi'ye istediği-
ni yapabilecek bir kudret vermiş
olacağmı ve bunun önüne hiçbi-
rimizin geçemeyeceğini anlattım.
Her şeyi ben yaptım diyebilen
bir adamın, bundan sonra da her
şeyi ben yapacağım iddiasıyla ne
tehlikeli maceralara atılabileceği-
ni tekrar -çünkü öteden beri bu
bahis üzerinde mutabıktık- Enver
Paşa'yı misal göstererek lsmet Pa-
şa'nın dikkatini çektim.
tsmet Paşa da "Hiç merak et-
me. Bu mühim noklayı
unutmadım" demekle beraber bu
husustaki sözleri aynen şunlar ol-
du:
Mustafa Kemal Paşa'dır.
Arkadaşlar;
Yalnız şahsi bir minnet ve şük-
ran iade etmek için söylemiyonım.
Vazife ve iş noktaı nazarından bir
hakikati ifade etmek için söylüyo-
rum. Insan çok bunaldığı bir za-
manda en muvaffık tedbirin da-
ha büyük ve samimı birisi tarafın-
dan teyit edilmesine muhtaçtır.
Büyük ve karışık vaziyetler içeri-
sinde en büyük tedbir o kadar ba-
sittir ki ekseriya onu bulmak çok
raüskildir. Fevkalâde kanşık, do-
laşık, bulutlarda mestur (örtülü
kalan, gizli) bir muhit içerisinde
yol gösterecek bir isabeti nazar la-
zımdır.
Bu isabeti nazarı gerek muha-
rebe hayatında ve gerek sulh ha-
yatında bize gösteren M. Kemal
Paşa olmuştur. AJdığım vazifeler-
Millet Medis'nde kazanmıştı.
Meclisin çehresi pek garipti.
Sanklı sarıksız, muhafazakâr-
lar, terakki taraftarlan, din ve ah-
lak aleyhtan züppeler suni bir bir-
lik gösteriyorlardı. Meclis umumi
heyeti M. Kemal Paşa'nın emrine
ram (boyun eğen) idi. O sağa da
gitse, sola da gitse hep beraber
ona ayak uyduracaklardı. Dışarı-
da kendi emekieriyle hayatlarını
fakirce kazanabilen bu zumre, pek
az müstesnasıyla şimdi devlet Ha-
zinesi'nden zengirileşiyor ve ihsan-
lara da gark olarak aristokrat bir
tabaka halini alıyordu. Bunlar da
mensuplannı memuriyetlere kay-
dırarak veya kazandırarak etrafla-
nnda tabakalar teşkil ediyorlardı.
lşte Cumhuriyet hükümeti,
Türk milletine feyzini bu surette
dağıtıyordu.
21Ağustos 1923 tarihinde,
TBMM Lozan Antlaşması ile ilgili
görüşmeleri yapar, Dışişleri
Komisyonu Başkanı Yusuf Kemal
Tengirşek, kürsüde Kurtuluş
Savaşı'nın Mustafa Kemal Paşa'nın
eseri olduğunu söyler. Dışişleri
Bakanı Tevfik Rüştü Aras da Yusuf
Kemal Bey'in düşüncelerine
katıldığını açıklar. Görüşmeler bitince
Karabekir, Yusuf Kemal Bey'le
karşılaşır. Aralannda şu konuşma
geçer: 'Paşa, sizi de tebrik ederim.
Bu eserde en büyük hisse sizindir.'
'Millet kürsüsünden en küçük hisse
vermeniz daha kıymetü olurdu'.
Ertesi gün İsmet İnönü de
Meclis'te bir konuşma yapacaktır.
Karabekir tek adam dönemine
girildiğini düşünmektedir. İnönü'ye
'Her şeyi ben yaptım diyebilen bir
adamın, bundan sonra da her şeyi
ben yapacağım iddiasıyJa ne tehlikeli
maceralara atılabileceğini' söyler.
Enver Paşa örneğini verir, İnönü'nün
dikkatini çeker. lsmet Paşa da
Karabekir'e, 'Hiç merak etme, bu
mühim noktayı unutmadım' diye
karşıhk verir.
iirsüye gelen İsmet Paşa,
özellikle Lozan görüşmeleri sırasında
Mustafa Kemal'ın yol.gösterici rolüne
değinir ve şöyle der: 'İnsan çok
bunaldığı bir zamanda en muvafık
tedbirin, daha büyük ve samimi birisi
tarafından teyit edilmesine muhtaçtır.
Büyük ve karışık vaziyetler içerisinde
yol gösterecek bir isabetli bakış
gereKİidir. Bu isabeti gerek muharebe
hayatında ve gerek sulh hayatında
bize gösteren Mustafa Kemal Paşa
olmuştur. Aldığım görevlerde bir
başarı söz konusuysa bunun nedeni
Mustafa Kemal'dir'. Karabekir
üzgündür. 'Mustafa Kemal, bu takdir
yarışım büyük bir zevkle izledi' diye
yazar anılarında.
Mustafa Kemal Paşa Cumhuriyet'in ilamndan 7 ay önce Tarsus gezisi sırasında.
am Karabekir o günleri şöyle
anlatıyor: Mustafa Kemal Paşa'dan
başka ortada kimse bırakılmadı. O
kurtardı, o kurtaracak teranesi hazıra
konmak isteyen dalkavukların
dillerinde destan oldu. Her akşam
âleminde onun yüzüne karşı methiye
yanşı aldı yürüdü. Meclis'in çehresi
pek garipti. Sarıklı sarıksız,
muhafazakâr, terakki taraftarlan, din
ve ahlak aleyhtarı züppeler suni bir
birlik içindeydiler. Meclis Mustafa
KemaFin emirlerine boyun eğiyordu.
O sağa da gitse, sola da gitse hep
beraber ona ayak uyduracaklardı.
ke yemeğe gelirler.
Yemekte tartışma çıkar. Tartış-
ma Karabekir ve tsmet Paşa ara-
sındadır. M. Kemal, tartışmayı
sessizce izler.
...tsmet Paşa müthiş bir inkjlap
hamlesi teklif etti:
— Hocaları toptan kaldırma-
dıkça hiçbir iş yapamayız. Bugün-
kü kudret ve prestijimizle bugün
bu inkılabı yapmazsak hiçbir za-
man yapamayız...
tlk Fethi Bey grubundan işitti-
ğim bu yeni inkılap zjhniyetini ts-
met Paşa da bir çırpıda tamamlı-
yordu. Aradaki zaman fasılaları
kendiliğinden ortadan kalkarak
bu üç şahsiyetin üç maddelik
programları kulaklarımda tekrar-
landı:
1- Islamlık terakkiye manidir,
2- Arap oğlunun yavelerini
her fırsatta söylediğim gibi dinle
uğraşmanm bizi daha ziyade te-
rakkiden alıkoyacağı ve daha zi-
yade geri götürebileceği kanaatin-
deyirn. Dini olduğu gibi bırakmalı
ve hükümet ne buna tesir yapma-
lı ve ne de tesiri altında kalmalı-
dır!
Biz milli istiklalimiz gibi milli
hürriyetlerimizi de en mukaddes
gaye tanımalıyız ve bunun zevki-
ni bütün millete tattırmabyız. Bu-
nun için medeni hedeflerimizde
surat, fakat itimai gayelerimızde
tekamül yolunu tutmalıyız.
Ben, taassuptan uzak ve terak-
ki sever bir insan olduğumu eser-
lerimle de gösterdim. Zaten yakın-
dan biliyorsunuz. Din hakkında-
ki düşüncemi Şark'ta iken çocuk-
lar için yazdığım 'Öğütlerim' baş-
lıkiı eserimde de üç yıl önce neş-
kürsüde Kurtuluş Savaşı'mn "M.
Kemal Paşa'nın eseri" olduğunu
söyler, Dışişleri Bakanı Tevfik
Rüştü Aras da Yusuf Kemal Bey-
in düşüncelerine katıldığını açık-
lar.
Görüşmeler bitince Yusuf Ke-
mal Bey, Karabekir ile karşılaşır.
Aralannda şu konuşma geçer:
— Paşa sizi de tebrik ederim.
Bu eserde en büyük hisse sizindir.
— Millet kürsüsünden en kü-
çük hisse vermeniz daha kıymetli
olurdu.
Kâzım Karabekir, ertesi gün bu
konuşmayı tsmet Paşa'ya da ak-
tanr.
Kazım Karabekir kınlmıştır.
Tek adam dönemine giriliyor kuş-
kusu içindedir.
lsmet Paşa ile yaptığı konuşma-
da bu duygu ve düşüncelerini şöy-
Arkadaşlar,
Bir vazifei esasiye ifa etmek için
şunu söylemek isterim. Gerek mü-
cadeleti harbiye esnasında ve ge-
rek sulh müzekkeratı esnasında
sevki kadarla ağır mesuiiyetler al-
tında bulundurn. Ağır mesuiiyet-
ler altında memieketin hayaı me-
nafiine taalluk edebilecek ağır ka-
rarlar vermek vaziyetinde bulun-
dum ve bunlann hepsinde merkezi
idareden ayrı olarak ya düşman
karşısmda veya sulh müzekkera-
tında olduğu gibi Avrupa ortasın-
da idim. -Siyasi tabir ile- siyasi
muhasımlarım arasında bulun-
dum. Bu kadar ağır mesuliyetleri
biheba almak için ve bunların en
büyük müşkilat karşısmda dahi
hedefe karşı yürümek için malik
olduğu menbaı kuvvet bilhassa
Büyük Millet Meclisi Reisi Gazi
de muvaffakiyet hasıl olduysa ge-
rek harpte ve gerek sulhte başlıca
amil olarak M. Kemal Paşa'yı mu-
vacehei millete (millet önünde)
ifade ediyorum. (35)
M. Kemal Paşa bu takdir yan-
şını büyük bir zevkle dinlediklee
sonra milli ve askeri işlerimizi ku-
ranlan, canla başla çalısanlan kı-
saca olsun millet kürsiisttnden
millete ve tarihe tevdiye artık lii-
zum görmedi. Bnndaa e ı çok et-
rafına topladıgı dcfersiz kinsdcr
istifadeye koyuldu.
M. Kemal Paşa'dan başka orta-
da kimse bırakılmadı:
O kurtardı ve o kurtaracak, te-
ranesi hazıra konmak isteyen dal-
kavuklann dillerinde destan oldu.
Artık her aksam âleniade OOHD
yüziiBt karşı metiâyt yanşı aldı
yüıüdü. BöriB bu mnUt tkind
Trenlerle demir fabrikalanna
götürülen maden cürufuna mik-
natıslayan çelik levhalar nasıl bir
vinçle vagonlardan kendisine çe-
kip yapıştırıyorsa, M. Kemal Pa-
şa da bütün İstiklal Harbi'nin ba-
nisi sıfatını takınınca böyle bir
kudretin sahibi olmuştu. O'nun
çekemediği mahdut ağır parcalar-
dı.
İstiklal Harbimizin bu şuursuz
ve suni neticesinden müteessir
olan vatanseverler vardı, fakat çok
azdı.
O günlerde komutanlar aynı za-
manda milletvekiii de oluyorlar-
dı. Karabekir, askerliği yeğliyor-
du. Komutanlann milletvekiii ol-
mamalan için bir de önerge hazır-
lar. Amacı Genelkurmay Başka-
nı olmaktı. Ancak bu arzusu ye-
rine gelmez, 'ordu müfettişi' ola-
rak kalır. Ordu müfettişliğinin
merkezi Ankara'da olduğundan
Karabekir Ankara'da oturacaktır.
Karabekir, Şark Cephesi'ni do-
laşmak ve birliklerine veda etmek
ister.
1 eylülde Ankara'da veda zıya-
retlerine başlar. tsmet Paşa ile gö-
rüşür, lsmet Paşa, Karabekir'i
uyanr:
— Kazım çok korkuyomm, se-
ni Erzurum'da vuracaklar...
Karabekir, arkadaşı İsmet Pa-
şa'ya şu yanıtı verir:
— Beni ne Erzurum'da vurabi-
lirler ve ne de Erzurumlu beni baş-
ka bir yerde.
M. Kemal Paşa, Karabekir'i Öğ-
le yemeğine alıkoyar. Karabekir,
ordu müfettişh'ği yanında aynca
bir "ordu başmüfettişliği" kurul-
masını önerir. M. Kemal bu öne-
riyi benimsemez.
Karabekir, hükümet merkezinin
Ankara olmasım da önerir, M.
Kemal Paşa bu konuyu düşünece-
ğini söyler.
Sonra aralannda şu konuşma
geçer:
"Söz sırası Şark seyataatine ge-
lince M. Kemal Paşa bana şunla-
n söyledi:
— Paşam dikkat et. Erzurum
mebuslan aramızı bozmaya çalı-
şıyorlar.
— Aramızdaki samimiyetin Is-
tikJal Harbi'nin binbir zorluğu ve
tehlikesi karşısındaki müşterek az-
mimizle daha ziyade perçinleştiği
kanaatını besliyorum. Herhangi
bir üçUncü şahsın buna dokunma-
ması için çok hassas bulunuyo-
rum. Feragatimi ve açık yürekli ol-
duğumu herkesten çok siz gördu-
nüz ve tecrübe ettiniz. Bundan
böyle de yine böyleyimdir. Fikir
aynlıklarım olsa dahi içten sevgi
ve saygı duygularım asla azalma-
yacaktır. Sizden karşıhk dileğim
de bir kerre de Şarktan yazdiğım
veçhile, yeter ki bana sizin itima-
dınız azalmasın.. dedim.
Ve aramızı bozmaya çalışan E>-
zıınım mebuslannın kiraler oldu-
ğunu sordum. tsmet Paşa ile Ra-
uf Bey arasındaki soğuklugu kal-
dırarak tstiklal Harbi erkânınıa
samimi birii^ini tutmakhgiırun da
diledim.
M. Kemal Paşa, "Rauf Bey'in,
tsmet Paşa'nın alejhinde soyledik-
lerinin tsmet onda birini bilraiyor-
du. Bize gelince: -ıkimiz de dik-
kat edelim- dedi ve sordnğum
isimlerden bahsetmedi...'
Başkomutan ile Doğu Cephesi
Komutanı arasındaki bu içten
dostluk görüş ayrılıklarına karşın
cumhuriyet ilamndan bir ay önce-
sine kadar yine sürmektedir.
Bu dostluk, 1926 yılında Kara-
bekir'in Ali Fuat Paşa ile birlikte
tutuklanıp cezaevine götürühnele-
riyle en büyük darbesini yiyecek,
Karabekir yıllarca tstanbul poli-
since adım adım izlenecek ve 1933
yılında da köşkü basılıp kitaplan
yakılacaktır.
Aradan yülar geçecek, Karabe-
kir'e ölüm döşeğindeki Autürk-
ün kendisiyle görüşmek istediği
haberi gelecektir. Karabekir, "gi-
decek misiniz?" sorularına karşı,
"O Mustafa Kemal. Çağnhncagi-
dilir. O benira en iyi
arkadaşımdır" yanınnı verecektir.
Yaru: Dedlkodnlar"
ve Camhortyetbı ilanı
(33) Lozan Banş Konferansı için Bkr
Meray S. L. Lozan Banş Konferansı,
Ank. SBF Yay, Parla Reha, Lozan
Montrö, Lefkoşa 1987, s: 53)
(34) Tengirşek Yusuf Kemal,
(1878-1969) Dışişleri, lktisat ve Ada-
let Bakanlıklan yaplı. Fransızlar ile ya-
püan Ankara Antlaşması'nı imzalayan
diplomat, büyükelçi, siyaset ve bilim
adamı.
(35) Ataturk ile tsmet Inönü'nün dost-
hıklan bep sürdü. inönü, ölamüne ka-
dar Atatttrk'e içten duygularla baglı
kaldı. Başkomutanlık - Ataturk Arsi-
vi'ndeki şu iki mektup bu yakınhğı ka-
nıtiıyor.
Atatürk'ten tnönü'ye 6.8.1933;
"Basvekil lsmet Paşa Hazretleri'ne;
tsmet, sen büyük adamsın. Hassas
olduğun kadar his veren adamsın. Sen
benim sozkhmi okurken gözlerin ya-
şarmış; ya ben seni okurken hıçkınk-
larla ağladığımı söylersem inanır mı-
sın?
Bu duygulanmı sofrada değil, kim-
senin yanında değil, yatak odama çe-
kildikten sonra mahremimde yazıyo-
rum. Sen beni muhakkak çok seviyor-
sun. Ya ben seni!"
Buna cevap istemez. .Ş
Gözlerinden öperimr
Inönü'den Atatürk'e 5.10.1938
"Sevgili Ataturk; sevgüi velinimetün;
Muhterem Celal Bayar bana sizin se-
lamınızı getirdi. Çok sevindim. Bir so-
ğuk algmlıgjndan yataku ıstırap çeker-
ken sizden lutufkâr ve jeiiurli bir ha-
ber bana ihya edici bir ilaç gibi geldi.
Yureğimin ta içinden bütun muhabbet
hislerım sızladı. Bütün ömrümiln en
aziz hatırasuu teşkil eden hadiseler ha-
fızamda canlandı. Aziz varhğınız dü-
şüncelerimın alicenap timsalidir. Sizin
bir an evvel afiyet bulraanız yegâne ve
samimi dileğimdir. Sizi kudret ve sıh-
hatle ve şan ve şerefle aramızda gör-
mek ümidi her zamankinden sağlam-
dır.
İki mübarek eiinizden, sevgili ve can
vericı yuzflnüzden doymadan binler-
ce operim, sevgili Atatark, büyük Ata-
turk, velinimetim Atatilrk.
Tazim ile
tsmet İnönü"
Tarih araştırmacısı emekJi Albay Ke-
mal Tufekçioğiu'nun arsivinden aünan
bu iki mektup, ilk kez 11 Kasım 1986
günü Cumhuriyet gazetesinde yayım-
landı. (Mumctı Uğur, Atatttrk ve
Inönü).