25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 20 HAZÎRAN1990 •M K A ZTMK A R A B E KIR A NL A TIY O K V Ğ U R M U M C U Kâzım Karabekir tek adam' döneminegirildiği kuşkusunu taşımaktadır: Mustafa Kemal'e methiyeyarışı— 11 - Karabekir, din ve devrim konu- larındaki endişelerini her yerde anlatır. "Uzmanlar" der "fikirle- ri işlesinler." Yoksa din ve ahlak konulannda atılacak yanlış adım- lar "gençligi züppeleştirir." Paşa endişelidir. Şöyle düşünür: Dini ve ahlaki devrim, bilim adamlanna dayanmadığina göre "nereden geldiği beili olmayan bu fikir" toplumda hem de "her şe- ye müsaıt bir muhitte yaman hadiselerc" yol açabilir. Karabekir, konuyu yakın arka- daşı lsmet Paşa ile de görüşür. "16 ağustosta İsmet Paşa ile gö- rüştüm. 18 temmuzda Teşkilatı Esasiye münasebetiyle Fethi Bey ve arkadaşlarıyla yaptığımız (ts- lamlık terakkiye manidir) müna- kaşasını ve Gazi'nin yakın zaman- lara kadar her yerde lslam dinini, Kuran'ı ve hilafeti rnethıi sena et- tiği ve pek fazla olarak Balıkesir- de minbere çıkıp aynı esaslarda butbe dahi okuduğu halde dün ge- ce heyet-i ilmiye muvacehesinde peygamberimiz ve Kuran hakkın- da hatır ve hayale gelmeyecek te- cavüzde bulunduğunu anlattım ve bu tehlikeli havanın Lozan'dan ye- ni geldiği hakkındaki kanaatın umumi olduğunu da söyiedim. tsmet Paşa, Macarlar, Bulgar- lar, aynı safİarda itilaf devletleri- ne karşı harp ettikleri ve mağlup olduklan halde istiklaJlerini mu- hafaza etmiş olraaları Hıristiyan olduklarındân, bize istiklal veril- memesi de tslam olduğumuzdan ileri geldiğini bugün kendi kuvve- timizle yıllarca uğraşarak kurtul- duksa da tslam kaldıkça müstetn- lekeci devletlerin ve bu arada bil- hassa İngiiızJerin daıma aleyhi- mizde olacaklannı ve istiklalimi- zin de daıma tehlikede kalacağı- nı bana anlattı. Ben de bu fîkre iştirak etmedi- ğimi şu mütalaalarıma dayanarak söyiedim: 'Böyle bir fikrin doguracağı ba- reket, milletin başına yeniden da- faa korkunç ve daha meşum bir is- tibdat idaresi getirecektir. Daha kazanamadıgımız milli neşe kaça- cak, birçok emekle kurulan milli birügimiz de bozulacaktır. Biz içe- ride birbirimizi boğarken bize bu kurtuluş yolunu gösteren politika- cılar da 'Türkler Hıristiyan ojdular* diye bütün tslam âlemi- ni bizden nefrel ettireceklerdir. Bu sarette bizi tedip elmek için lslam âlemi ruhlarında isyan duyacak- lardır. Artık itilaf devletleri Vunan ve Erraeni kuvvetleriyle başara- madıklan eaıellerini, tslam ordu- lannı ve hele Areplan, (selli alâ Muhammed) diye iizerimize sal- dırtmakla istihsale kalkışacaklar- dır. Sultan Mahmut devrinde 'Türkler HıristiyaD oluyor' diye Arap ordulannı Anadolu içlerine sevk eden ve ordıılan idare eden Fransızlar değil miydi? Türk do- nanmasını ifsat eden ve Mısır'a teslimine sebep olan politika ay- nı soyun değil miydi? Öteden be- ri bir uraftan hükiimete 'Avnıpalı olun, Garp hayatını aynen alın, başka kurtuluş yolunuz yoklur' derler, diğer taraftan da attıgınuz adımlan teşvik ederier ve lslam âlemine de 'Türkler Hıristiyan oluyor' diye aleyhimizde nefret uyandınriar. Esasen imkânsız olan bir şeyi yapıyor göriinmek bile maddi ma- nrvi bütıin kudrel kaynaklanmı- n mabv ve harap eder. Netkesi bu işi benimseyeceklerin bayatlan ve prestijleri de kâfi gdmeyeceginden kendi elimizle milleti anarşiye su- riikleriz. Neticede bolşeviklik ce- reyanlan arasında mahv olmak ve- ya müstemleke olarak isdklalirai- zi jcaybetmek de çok uzun sürraez. M. Kemal Pasa'nın son beyanaü bötün ilim adamlannuzı hayret ve korku içinde bırakmışür. Çok va- him neticeler dogurabilecek bn fikri bep bir arada miizakere ve münakasa etsek, millel ve mem- leketin haynna olur. Lozan bize istibdat ve tehlike geünnesin.' tsmet Paşa'dan bir noktarun daha aydınlanmasım sordum: Lozan Sulh Muahedesi'nde Boğazlar'ın tabi olacağı usule dair mukavelenin 8. maddesi aynen şöyledir: (Madde 8: Payitahtın ihtiyacı için tstanbul, Beyoğlu, Galata, Üsküdar ile Adaiar dahil olduğu halde tstanbul ve mezkûrşehrin civar kurbunda 'yakımnda' azami 12 bin kişilik bir kuwe-i askeriye bulunabilir. İstanbul'da bir tersa- ne ve üssii bahri muhafaza edile- bilecektir.) (33) Halbuki daha 12 Kasım 1921'de Erkânı Harbiye Umumiye Reisi Fevzi Paşa'nın Boğazlar hakkın- da ne düşünüldüğü sorusuna ce- vap olarak 'tstanbul'un makamı saltanat olacağı kaldınlarak ma- kamı hilafet' denilmesini teklif et- tiğim gibi yine teklifım uzerine saltanatı ilga ve hilafet âl-i Os- man'da ve İstanbul'da bırakılmış- tı. Bu kanun halinde kabul oiun- muş ve 2. TBMM esas olan Halk Fırkası umdelerinde de yer tut- muştu. En sonra da II Ocak 1922'de M. Kemal Paşa muvace- hesinde 'payitaht neresi olmalı?' diye ortaya atılan sualde O'nun arzusu ne ise onu yapmak isteyen- lere karşı 'tstanbul hilafet merke- zıdir. Ankara da hükümet merke- zi. Payitaht tabiri artık kalkmıştır' demiştim. Bu sefer karşımıza (tstanbul'un payitaht olduğu) sulh muahede- si ile ortaya çıkıyor. Bunun sebe- bi nedir? tsmet Paşa iyi dinledi; fakat hiçbir cevap vermedi. Bunu M. Kemal Paşa'nın arzu- suyla yaptığından benim şüphem yoktu. Nitekim bir müddet sonra onu bu arzularından ebediyen uzaklaştıracak bir teşebbüste bu- lunmaya mecbur kaldım. Az aşa- ğıda gelecektir." Hocalan toptan kaldıralım Karabekir, o günlerde Ankara- nın Keçiören semtinde "Kubbcli Köşk" diye bilinen bir küçük köşkte kira ile oturmaktadır. 19 Ağustos 1923 günü M. Kemal, La- tife Harum ve lsmet Paşa bu köş- Türklere öğretmeli, 3- Hocalan toptan kaldırmalı. Peki ama ne olmak istiyorsunuz dedirn. Hıristiyan mı, dinsiz mi? Hiçbirine imkân olmamakla beraber her iki yol da hem tehli- keli hem de geridir. Münevver Hı- ristiyanlık âlemi ilim zihniyetine daha uygun bir din esasları araş- tırırken bizim onların köhne mü- essesesini benimsemekliğimiz miithiş tehlikesi ile beraber geri bir hareket olur. Dini kaldırmak ise yine müthiş tehlikesi ile beraber medeniyet âleminin nefret ettiği geri bir yol olduğundan maksat- sız bir hareket olur. Bir millette duygu birliği, itikat birlığı ve men- faat birliği olmazsa, idare edenler- le edilenler arasında bir uçurum açılır ve bu uçurum günün birin- de o millete mezar olabilir. Ben, retmiş bulunuyorum. Müsaade- nizle okuyalım, Din ve mezhep öğüdünü oku- dum, sükûnetle dinlediler. Hiç ce- vap vermediler. Bahis de kapan- dı. M. Kemal Paşa'mn büyük bir dikkat ve sükûnetle beni dinleyi- şinden ve arada lsmet Paşa'yı süz- mesinden ve ayrılırken de bana karşı gösterdiği samimiyetten çı- kardığım mana; beni haklı buldu- ğu idi. Fakat mütalaalarıma hak vermekle tekrar mefkure hatırası- na döneceğini hiç aklıma getirme- miştim." Eser kimin? 21 ağustos günü TBMM Lozan Antlaşması ile ilgilı görüşmeleri yapar. Dışişleri Komisyonu Baş- kam Yusuf Kemal Tengirşek (34) le anlatır: "Ve eğer lsmet de aynı şeyi Ga- zi'ye millet kürsüsünden bahşeder- se, tarihe karşı haksızlık edeceği gibi istikbal için Gazi'ye istediği- ni yapabilecek bir kudret vermiş olacağmı ve bunun önüne hiçbi- rimizin geçemeyeceğini anlattım. Her şeyi ben yaptım diyebilen bir adamın, bundan sonra da her şeyi ben yapacağım iddiasıyla ne tehlikeli maceralara atılabileceği- ni tekrar -çünkü öteden beri bu bahis üzerinde mutabıktık- Enver Paşa'yı misal göstererek lsmet Pa- şa'nın dikkatini çektim. tsmet Paşa da "Hiç merak et- me. Bu mühim noklayı unutmadım" demekle beraber bu husustaki sözleri aynen şunlar ol- du: Mustafa Kemal Paşa'dır. Arkadaşlar; Yalnız şahsi bir minnet ve şük- ran iade etmek için söylemiyonım. Vazife ve iş noktaı nazarından bir hakikati ifade etmek için söylüyo- rum. Insan çok bunaldığı bir za- manda en muvaffık tedbirin da- ha büyük ve samimı birisi tarafın- dan teyit edilmesine muhtaçtır. Büyük ve karışık vaziyetler içeri- sinde en büyük tedbir o kadar ba- sittir ki ekseriya onu bulmak çok raüskildir. Fevkalâde kanşık, do- laşık, bulutlarda mestur (örtülü kalan, gizli) bir muhit içerisinde yol gösterecek bir isabeti nazar la- zımdır. Bu isabeti nazarı gerek muha- rebe hayatında ve gerek sulh ha- yatında bize gösteren M. Kemal Paşa olmuştur. AJdığım vazifeler- Millet Medis'nde kazanmıştı. Meclisin çehresi pek garipti. Sanklı sarıksız, muhafazakâr- lar, terakki taraftarlan, din ve ah- lak aleyhtan züppeler suni bir bir- lik gösteriyorlardı. Meclis umumi heyeti M. Kemal Paşa'nın emrine ram (boyun eğen) idi. O sağa da gitse, sola da gitse hep beraber ona ayak uyduracaklardı. Dışarı- da kendi emekieriyle hayatlarını fakirce kazanabilen bu zumre, pek az müstesnasıyla şimdi devlet Ha- zinesi'nden zengirileşiyor ve ihsan- lara da gark olarak aristokrat bir tabaka halini alıyordu. Bunlar da mensuplannı memuriyetlere kay- dırarak veya kazandırarak etrafla- nnda tabakalar teşkil ediyorlardı. lşte Cumhuriyet hükümeti, Türk milletine feyzini bu surette dağıtıyordu. 21Ağustos 1923 tarihinde, TBMM Lozan Antlaşması ile ilgili görüşmeleri yapar, Dışişleri Komisyonu Başkanı Yusuf Kemal Tengirşek, kürsüde Kurtuluş Savaşı'nın Mustafa Kemal Paşa'nın eseri olduğunu söyler. Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras da Yusuf Kemal Bey'in düşüncelerine katıldığını açıklar. Görüşmeler bitince Karabekir, Yusuf Kemal Bey'le karşılaşır. Aralannda şu konuşma geçer: 'Paşa, sizi de tebrik ederim. Bu eserde en büyük hisse sizindir.' 'Millet kürsüsünden en küçük hisse vermeniz daha kıymetü olurdu'. Ertesi gün İsmet İnönü de Meclis'te bir konuşma yapacaktır. Karabekir tek adam dönemine girildiğini düşünmektedir. İnönü'ye 'Her şeyi ben yaptım diyebilen bir adamın, bundan sonra da her şeyi ben yapacağım iddiasıyJa ne tehlikeli maceralara atılabileceğini' söyler. Enver Paşa örneğini verir, İnönü'nün dikkatini çeker. lsmet Paşa da Karabekir'e, 'Hiç merak etme, bu mühim noktayı unutmadım' diye karşıhk verir. iirsüye gelen İsmet Paşa, özellikle Lozan görüşmeleri sırasında Mustafa Kemal'ın yol.gösterici rolüne değinir ve şöyle der: 'İnsan çok bunaldığı bir zamanda en muvafık tedbirin, daha büyük ve samimi birisi tarafından teyit edilmesine muhtaçtır. Büyük ve karışık vaziyetler içerisinde yol gösterecek bir isabetli bakış gereKİidir. Bu isabeti gerek muharebe hayatında ve gerek sulh hayatında bize gösteren Mustafa Kemal Paşa olmuştur. Aldığım görevlerde bir başarı söz konusuysa bunun nedeni Mustafa Kemal'dir'. Karabekir üzgündür. 'Mustafa Kemal, bu takdir yarışım büyük bir zevkle izledi' diye yazar anılarında. Mustafa Kemal Paşa Cumhuriyet'in ilamndan 7 ay önce Tarsus gezisi sırasında. am Karabekir o günleri şöyle anlatıyor: Mustafa Kemal Paşa'dan başka ortada kimse bırakılmadı. O kurtardı, o kurtaracak teranesi hazıra konmak isteyen dalkavukların dillerinde destan oldu. Her akşam âleminde onun yüzüne karşı methiye yanşı aldı yürüdü. Meclis'in çehresi pek garipti. Sarıklı sarıksız, muhafazakâr, terakki taraftarlan, din ve ahlak aleyhtarı züppeler suni bir birlik içindeydiler. Meclis Mustafa KemaFin emirlerine boyun eğiyordu. O sağa da gitse, sola da gitse hep beraber ona ayak uyduracaklardı. ke yemeğe gelirler. Yemekte tartışma çıkar. Tartış- ma Karabekir ve tsmet Paşa ara- sındadır. M. Kemal, tartışmayı sessizce izler. ...tsmet Paşa müthiş bir inkjlap hamlesi teklif etti: — Hocaları toptan kaldırma- dıkça hiçbir iş yapamayız. Bugün- kü kudret ve prestijimizle bugün bu inkılabı yapmazsak hiçbir za- man yapamayız... tlk Fethi Bey grubundan işitti- ğim bu yeni inkılap zjhniyetini ts- met Paşa da bir çırpıda tamamlı- yordu. Aradaki zaman fasılaları kendiliğinden ortadan kalkarak bu üç şahsiyetin üç maddelik programları kulaklarımda tekrar- landı: 1- Islamlık terakkiye manidir, 2- Arap oğlunun yavelerini her fırsatta söylediğim gibi dinle uğraşmanm bizi daha ziyade te- rakkiden alıkoyacağı ve daha zi- yade geri götürebileceği kanaatin- deyirn. Dini olduğu gibi bırakmalı ve hükümet ne buna tesir yapma- lı ve ne de tesiri altında kalmalı- dır! Biz milli istiklalimiz gibi milli hürriyetlerimizi de en mukaddes gaye tanımalıyız ve bunun zevki- ni bütün millete tattırmabyız. Bu- nun için medeni hedeflerimizde surat, fakat itimai gayelerimızde tekamül yolunu tutmalıyız. Ben, taassuptan uzak ve terak- ki sever bir insan olduğumu eser- lerimle de gösterdim. Zaten yakın- dan biliyorsunuz. Din hakkında- ki düşüncemi Şark'ta iken çocuk- lar için yazdığım 'Öğütlerim' baş- lıkiı eserimde de üç yıl önce neş- kürsüde Kurtuluş Savaşı'mn "M. Kemal Paşa'nın eseri" olduğunu söyler, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras da Yusuf Kemal Bey- in düşüncelerine katıldığını açık- lar. Görüşmeler bitince Yusuf Ke- mal Bey, Karabekir ile karşılaşır. Aralannda şu konuşma geçer: — Paşa sizi de tebrik ederim. Bu eserde en büyük hisse sizindir. — Millet kürsüsünden en kü- çük hisse vermeniz daha kıymetli olurdu. Kâzım Karabekir, ertesi gün bu konuşmayı tsmet Paşa'ya da ak- tanr. Kazım Karabekir kınlmıştır. Tek adam dönemine giriliyor kuş- kusu içindedir. lsmet Paşa ile yaptığı konuşma- da bu duygu ve düşüncelerini şöy- Arkadaşlar, Bir vazifei esasiye ifa etmek için şunu söylemek isterim. Gerek mü- cadeleti harbiye esnasında ve ge- rek sulh müzekkeratı esnasında sevki kadarla ağır mesuiiyetler al- tında bulundurn. Ağır mesuiiyet- ler altında memieketin hayaı me- nafiine taalluk edebilecek ağır ka- rarlar vermek vaziyetinde bulun- dum ve bunlann hepsinde merkezi idareden ayrı olarak ya düşman karşısmda veya sulh müzekkera- tında olduğu gibi Avrupa ortasın- da idim. -Siyasi tabir ile- siyasi muhasımlarım arasında bulun- dum. Bu kadar ağır mesuliyetleri biheba almak için ve bunların en büyük müşkilat karşısmda dahi hedefe karşı yürümek için malik olduğu menbaı kuvvet bilhassa Büyük Millet Meclisi Reisi Gazi de muvaffakiyet hasıl olduysa ge- rek harpte ve gerek sulhte başlıca amil olarak M. Kemal Paşa'yı mu- vacehei millete (millet önünde) ifade ediyorum. (35) M. Kemal Paşa bu takdir yan- şını büyük bir zevkle dinlediklee sonra milli ve askeri işlerimizi ku- ranlan, canla başla çalısanlan kı- saca olsun millet kürsiisttnden millete ve tarihe tevdiye artık lii- zum görmedi. Bnndaa e ı çok et- rafına topladıgı dcfersiz kinsdcr istifadeye koyuldu. M. Kemal Paşa'dan başka orta- da kimse bırakılmadı: O kurtardı ve o kurtaracak, te- ranesi hazıra konmak isteyen dal- kavuklann dillerinde destan oldu. Artık her aksam âleniade OOHD yüziiBt karşı metiâyt yanşı aldı yüıüdü. BöriB bu mnUt tkind Trenlerle demir fabrikalanna götürülen maden cürufuna mik- natıslayan çelik levhalar nasıl bir vinçle vagonlardan kendisine çe- kip yapıştırıyorsa, M. Kemal Pa- şa da bütün İstiklal Harbi'nin ba- nisi sıfatını takınınca böyle bir kudretin sahibi olmuştu. O'nun çekemediği mahdut ağır parcalar- dı. İstiklal Harbimizin bu şuursuz ve suni neticesinden müteessir olan vatanseverler vardı, fakat çok azdı. O günlerde komutanlar aynı za- manda milletvekiii de oluyorlar- dı. Karabekir, askerliği yeğliyor- du. Komutanlann milletvekiii ol- mamalan için bir de önerge hazır- lar. Amacı Genelkurmay Başka- nı olmaktı. Ancak bu arzusu ye- rine gelmez, 'ordu müfettişi' ola- rak kalır. Ordu müfettişliğinin merkezi Ankara'da olduğundan Karabekir Ankara'da oturacaktır. Karabekir, Şark Cephesi'ni do- laşmak ve birliklerine veda etmek ister. 1 eylülde Ankara'da veda zıya- retlerine başlar. tsmet Paşa ile gö- rüşür, lsmet Paşa, Karabekir'i uyanr: — Kazım çok korkuyomm, se- ni Erzurum'da vuracaklar... Karabekir, arkadaşı İsmet Pa- şa'ya şu yanıtı verir: — Beni ne Erzurum'da vurabi- lirler ve ne de Erzurumlu beni baş- ka bir yerde. M. Kemal Paşa, Karabekir'i Öğ- le yemeğine alıkoyar. Karabekir, ordu müfettişh'ği yanında aynca bir "ordu başmüfettişliği" kurul- masını önerir. M. Kemal bu öne- riyi benimsemez. Karabekir, hükümet merkezinin Ankara olmasım da önerir, M. Kemal Paşa bu konuyu düşünece- ğini söyler. Sonra aralannda şu konuşma geçer: "Söz sırası Şark seyataatine ge- lince M. Kemal Paşa bana şunla- n söyledi: — Paşam dikkat et. Erzurum mebuslan aramızı bozmaya çalı- şıyorlar. — Aramızdaki samimiyetin Is- tikJal Harbi'nin binbir zorluğu ve tehlikesi karşısındaki müşterek az- mimizle daha ziyade perçinleştiği kanaatını besliyorum. Herhangi bir üçUncü şahsın buna dokunma- ması için çok hassas bulunuyo- rum. Feragatimi ve açık yürekli ol- duğumu herkesten çok siz gördu- nüz ve tecrübe ettiniz. Bundan böyle de yine böyleyimdir. Fikir aynlıklarım olsa dahi içten sevgi ve saygı duygularım asla azalma- yacaktır. Sizden karşıhk dileğim de bir kerre de Şarktan yazdiğım veçhile, yeter ki bana sizin itima- dınız azalmasın.. dedim. Ve aramızı bozmaya çalışan E>- zıınım mebuslannın kiraler oldu- ğunu sordum. tsmet Paşa ile Ra- uf Bey arasındaki soğuklugu kal- dırarak tstiklal Harbi erkânınıa samimi birii^ini tutmakhgiırun da diledim. M. Kemal Paşa, "Rauf Bey'in, tsmet Paşa'nın alejhinde soyledik- lerinin tsmet onda birini bilraiyor- du. Bize gelince: -ıkimiz de dik- kat edelim- dedi ve sordnğum isimlerden bahsetmedi...' Başkomutan ile Doğu Cephesi Komutanı arasındaki bu içten dostluk görüş ayrılıklarına karşın cumhuriyet ilamndan bir ay önce- sine kadar yine sürmektedir. Bu dostluk, 1926 yılında Kara- bekir'in Ali Fuat Paşa ile birlikte tutuklanıp cezaevine götürühnele- riyle en büyük darbesini yiyecek, Karabekir yıllarca tstanbul poli- since adım adım izlenecek ve 1933 yılında da köşkü basılıp kitaplan yakılacaktır. Aradan yülar geçecek, Karabe- kir'e ölüm döşeğindeki Autürk- ün kendisiyle görüşmek istediği haberi gelecektir. Karabekir, "gi- decek misiniz?" sorularına karşı, "O Mustafa Kemal. Çağnhncagi- dilir. O benira en iyi arkadaşımdır" yanınnı verecektir. Yaru: Dedlkodnlar" ve Camhortyetbı ilanı (33) Lozan Banş Konferansı için Bkr Meray S. L. Lozan Banş Konferansı, Ank. SBF Yay, Parla Reha, Lozan Montrö, Lefkoşa 1987, s: 53) (34) Tengirşek Yusuf Kemal, (1878-1969) Dışişleri, lktisat ve Ada- let Bakanlıklan yaplı. Fransızlar ile ya- püan Ankara Antlaşması'nı imzalayan diplomat, büyükelçi, siyaset ve bilim adamı. (35) Ataturk ile tsmet Inönü'nün dost- hıklan bep sürdü. inönü, ölamüne ka- dar Atatttrk'e içten duygularla baglı kaldı. Başkomutanlık - Ataturk Arsi- vi'ndeki şu iki mektup bu yakınhğı ka- nıtiıyor. Atatürk'ten tnönü'ye 6.8.1933; "Basvekil lsmet Paşa Hazretleri'ne; tsmet, sen büyük adamsın. Hassas olduğun kadar his veren adamsın. Sen benim sozkhmi okurken gözlerin ya- şarmış; ya ben seni okurken hıçkınk- larla ağladığımı söylersem inanır mı- sın? Bu duygulanmı sofrada değil, kim- senin yanında değil, yatak odama çe- kildikten sonra mahremimde yazıyo- rum. Sen beni muhakkak çok seviyor- sun. Ya ben seni!" Buna cevap istemez. .Ş Gözlerinden öperimr Inönü'den Atatürk'e 5.10.1938 "Sevgili Ataturk; sevgüi velinimetün; Muhterem Celal Bayar bana sizin se- lamınızı getirdi. Çok sevindim. Bir so- ğuk algmlıgjndan yataku ıstırap çeker- ken sizden lutufkâr ve jeiiurli bir ha- ber bana ihya edici bir ilaç gibi geldi. Yureğimin ta içinden bütun muhabbet hislerım sızladı. Bütün ömrümiln en aziz hatırasuu teşkil eden hadiseler ha- fızamda canlandı. Aziz varhğınız dü- şüncelerimın alicenap timsalidir. Sizin bir an evvel afiyet bulraanız yegâne ve samimi dileğimdir. Sizi kudret ve sıh- hatle ve şan ve şerefle aramızda gör- mek ümidi her zamankinden sağlam- dır. İki mübarek eiinizden, sevgili ve can vericı yuzflnüzden doymadan binler- ce operim, sevgili Atatark, büyük Ata- turk, velinimetim Atatilrk. Tazim ile tsmet İnönü" Tarih araştırmacısı emekJi Albay Ke- mal Tufekçioğiu'nun arsivinden aünan bu iki mektup, ilk kez 11 Kasım 1986 günü Cumhuriyet gazetesinde yayım- landı. (Mumctı Uğur, Atatttrk ve Inönü).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle