04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/6 DİZÎ-RÖPORTAJ 3 MAYIS 1990 REFİK DURBA Ş YA ZD1 ÜMİT KIVANÇ FOTOĞRAFLADIK U Ç U L E N K E N T L E R Kırklareli'ndengiden dönmüyor— 5 — KKKLARELt — Bir kenti an- lamak ve anlatmak... Nasıl anlatıhr bir kent? Bir kenti nasıl anlar bir insan? Bir saate yakın bir suredir Kırk- lareli tstasyonu'nda bu sorularm yamtlannı düşUnüyorum. Günes, yüzünü bir açıp bir kapıyor. Ot- lar, ağaçlar yeşilin bin bir tonuna bürünmüş. Bir kuş, raylarm ara- lığmdan fırlayıp bir kavağın göl- gesi yeşil yapıağında kaybolurken sesi raylarm uzerinde kalıyor. Kırklareli'ni anlamak için bu is- tasyonu anlamak gerek sanıyo- nım. Çünkü geçmişi, şimdisi, gdece- ği bu istasyonun yazgısmda gizli Kırklareli'nin... Söze istasyondan başlayalım öyleyse... Kuklareli lstasyonu *SOB' bir is- tasyon. Tren buradan dönmek zo- runda. 100 yıl kadar önce Fransız- Iar tarafından yaptırıldığı söylenı* yor. 1962 yılında yolcu treni kal- dınlmış. 1982'de halkın ısteğıyle tckrar çalışmaya açılmış. Birkaç yıl çalıştmldıktan sonra yeniden kaldınlmış. Son trenin geliş tari- hi 1989 yılının g. ayının 10. günü. Bu tarihten beri tek bir tren uğra- tnamış istasyona. Ama ıstasyon her an tren gele- cekmiş gibi pınl pırü. Genç istas- yon şefi peronun her yanını çiçek- lerle donatrruş. Istasyon binası ol- dukça bakımlı. Bir yflk katan ay- lardır kendisini götürecek bir şi- mendiferi bekliyor. Istasyon şefı kendi çabasıyla pe- rona bir AtatArk büstü yapmış. Bir yandan ansızın gelecek treni düşünürken bir yandan da büstün önündeki beyaz mermere Ata- türk'ün demiryolcularla ilgili han- gı sözlerini yazacağını düşünüyor. İstasyonun dört personeli var. Onlar da her an tren gelecekmiş gibi hazır durumda. Yol bekçisi her gün usanmadan 20 km. yüni- yup yol bakımını yapıyor. Peki, Kırklarelı'ne trenin çalış- mama nedeni ne olabilir? Tek yanıtı var: Verimli olama- ması. 55 km. hızla giden tren, bir de Alpullu'da aktarma yapacak. Alpullu bir saat 20 dakıka. Oysa normal bir tren Alpullu'yu 45 da- kikada alabılir. Bunca otobüs, mi- nibus dururken halk niye trene yüz göstersin kı?.. Burada sözü Kırklareli kentine bağlayabiliriz. Bu ıstasyon nasıl raylann ucun- da sona kalmışsa, Kırklareli ken- ti de Trakya Bölgesi'nin son ucun- da kalmış. Kent olarak Trakya'run 'soü' istasyonu yani... 1981 yıhndan önce Kırklareli, kalkınmada öncelikli iller kapsa- mındaymış. Bu tarihte kalkınma- da öncelikli iller kapsamından çı- karümış. Bu yuzden de il dışından yönelen yatırımlar durma nokta- sına gelmiş. Daha doğrusu kent merkezi ve çevresinde yapılacak yatırımlar Lüleburgaz taraflanna kaymış. Kent merkezinde oturan- lar şunu vurguluyorlar: "Yatınmcılar kent merkezinde yaünm yapacağız diye teşvik aklı- lar, ama fabrikalan Luleburgaz çevresine kurdular. Bunda da bel- ki haklılar, çunku Lüleburgaz hem E-5 yolu uzerinde beııı tstan- bul'a çok yakın." Gerçekten Çorlu'yu geçtikten sonra Lüleburgaz bir fabrika mahşeri. Bu yuzden Lüleburgaz'ın nilfusu da il merkezinden fazla. Aslında Kırklareli, bir sınır ili olraası nedeniyle her zaman Bal- kan ulkelerınden gelen göçmenle- rin ilk yerleştikleri illerden biri. Nüfus bu yuzden öteden beri göç hareketlerinden büyük ölçüde et- kilenmiş. Kaynaklar bir de şunu gösteri- yor: 1936 ve 1950 yıllarında Bulga- ristan, Yugoslavya, Romanya'dan iki önemli göç olmuş. Trakya'ya tütuncülüğün ve ayçiçeğinin gır- mesinde bu göçlenn önemli rolü bulunmuş. Bununla birlikte yeni tanm tekniklerinın kullanılnıasın- da da. Bu arada bazı yanlışlıklar da yapılmamış değil. Örneğin tü- tüncu goçmenleri dağ köylerine, ormancılan da ovalara yerleştir- rnek gibi... tkinci Dünya Savaşı'nda ise ile önemli ölçüde askeri bîrlik gelmiş, buna karşılık siviller bölgeyi terk etmişler. Bu da ilden göçün bir başka yuzü. 1940-45 arasında il- den göçenlerin sayısı 80 bine yak- laşıyor. E-5 Karayolu'nu Babaeski'de bırakıp Kırklareli il merkezine doğru yol alıyoruz. Kavakh köyu, merkeze bağlı bir mahalle gibi. O kadar yakın merkeze. Kavaklı'da bir göçmen misafir- hanesi kurulmuş. 70 aile burada bannıyor. 11 merkezinde aynca 1748 aile için 150 konutluk bir mahalle in- şaediliyor. Geçen yüa kadar kent- te sekiz mahalle varmış: Demirtaş, ^syla, Akalar, Dogn, Karakaş, Kuacaibrahim, Karahıdır ve Ko- ctkıdır. Bu yıl bunlara dokuzun- cusu eklenmiş, soydaşlann otura- caiı Gazi Mahallesi. Kent merkezine girer girmez ilk gtee çarpan da bir konut yapımı- ua sürmekte olduğu. Kendisi de daha önce inşaatçı okn Belediye Başkanı Kadir Gok- çe ile konuştuğumuzda Gökçe, rerkezde konut sorunu olmadı- tuı, ama kanalizasyon ve su so- nnlarının bulunduğunu vurgulu- m. Kent, Yayla ve Kırklar tepe- ÇEKİLEN KALABALIK — Kırklareli'nde çarsı-pazar kuruldugu zaman kalabalık var. tnsanlar, özHlikle genç nesil, orta ögrenimden sonra, büynk şehiriere gidi>or yüksekögrenim için. Ve oralarda kalıyor. KtMLtk KARTI Yüzölçümü: 6.550 km 2 xNüfus (1985) il: 297.098 Kent: 40.881 tlçeleri: Merkez, Babaeski, Demirköy, Kofçaz, Lüleburgaz, Pehlivanköy, Pmarhisar, Vize. Başlıca tanm üriinleri: Ayçiçeği, kolza, şekerpancarı, buğday, üzüm. Başlıca sanayi iirünleri: Çimento, şeker, bitkisel yağ, cam. leriyle bunların arasmdaki vadide kurulmuş. Kanalizasyon daha ön- ce açık dereler halinde kentın için- den akıyormuş. Bu derelerin üze- rini kapatmışlar. Kentin içi bir öl- çude kurtulmuş, ama derelerin ge- tirdiği pislikler Kavakh yakınlann- da tekrar yerüstüne çıkıyor ve bu da buyük sorun yaratıyormuş. Be- lediye şimdi bu sorunu çözmenin peşinde. Kadir Gökçe'yle ilden göç soru- nunu konuşuyoruz. Gökçe'ye gö- re göçün nedeni okuryazar olan- ların çokluğu. Merkezde tek yük- seköğretim kurumu Trakya Üni- versitesi'ne bağlı Kırklareli Mes- lek Yüksekokulu. Bu okul ihtiya- ca cevap veremıyor. Bu yuzden bir başka okulun daha açılması iste- niyor. Gökçe, "Göçnn nedeni okurva- zarlann çokluğa" diyor. "Giden dönmüyor. Liseyi bitiren kapa|ı ya lstanbul'a aüyor ya Edirne'ye. Üniversite) i bitiren bir daha geri dönmüyor. Nüfusun artmaması- nın bir nedeni de ekonomik ne- denlerle bilinçli olarak bir aile planlamasının varlıgı. Her ailede iki çocuktan fazlası yok." Yıllarını Kırklarelı'ye vermiş araştırmacı Nazif Karaçam'a gö- re genç nufusun yüzde 75'ı işsiz. Üniversite>e giremeyen ve bugün işsız dolaşan gençlerın sayısı ise 2500 dolayında. Gerçekten Kırk- larelı okuryazar açısından olduk- ça şanslı bir il. Okuryazarlık ora- nı yuzde yuze yaklaşıyor neredey- SON DURAK KIRKLARELf — Bir zamanlar tren gelirmiş Kırklareli'ne. Şimdi ise istasyon bomboş. Raylann arasında oöar, Uvnklar. kırklareli treni bekliyor. se. Halk hoşgönılü, Atatürk Bul- varı da bu hoşgönınun bir simge- si. Bir akşamüstu bu bulvarda do- laşmak bunu anlamak için yeter bir neden olabilir... Kadir Gökçe içteq gülüşüyle eşini bir akşamüstu bu bulvarda görüp tanıdığım ve evlendiğini an- latıyor. Ataturk Bulvan VUayet Meydanı ile istasyon arasında ağaçhklı, geniş bir bulvar. Saat n.Offden sonra trafîğe kapaülı- yor. Meydandan bulvara girişte iki tane oldukça hoş, nezih kafe var. Vilayet ve Kafe Kıvanç. Gençler saat gece birlere kadar bu bulvarda tur atıyorlar. Kafeler- de oturup çay-kahve içiyorlar. İki genç kız baş başa oturup kahve- sıni yudumlayabiliyor. Arabesk muziğin adresı katiyen düşmemiş bu kafelerin gölgesine. Kırklareli kahve yönunden zen- gin bir il. Kent ıçinde 15 kadar kahve var. Bir bu kadar da park. Gençler kafelerde, halk kahveler- de vakit geçiriyor. Ekonomi kent merkezinde ka- palı tarıma dayalı. Koylu getirip malını satıyor ve esnaftan alışve- rişini yapıyor. Belediye Başkanı Gökçe'ye göre kentte 2-3 bin me- mur ve ısçi, 10 bin kadar da as- ker bulunuyor. Bunlar da özellikle cumartesi-pazar gunleri bir can- lılık getiriyorlar. Ekonomisi kapalı tarıma dayalı olduğu ve sanayileş- me şansını da yitirdiği için bir kül- tur kenti olması isteniyor merke- zin. Bülent Dizdaroghı, tl Halk KU- tuphanesı Müdüru. Türkiye ölçe- ğinde örnek bir kürüphanenin ba- şında bulunuyor. Okul öncesi ço- cuklardan yetişkinlere kadar her yaştan insana hızmet vermeyi amaçlıyorlar. tl merkezinde özel çocuk yuvası yok. Kütüphane bir anlamda bu hizmeti de gönlyor. Pazara çıkan anneler, iki-üç saat- liğine çocuklarını buraya bırakıp alışverişlerini yaptıktan sonra ah- yorlar. Bunun karşılığı olarak bir ucret ödemiyorlar. Dizdaroğlu'na okur sayısını so- ruyorum. Yılda ortalama 200 bin kişi b^şvuruyormuş. 15 bin kitap evlere veriliyor. Yılda dört bin ki- şi üye oluyor. Şu anda 25 bin ki- tapları var. Üniversite ile iş'oirliği- ne girmişler. Okuma salonunda bir büyük defter bulunuyor. Okurlar buraya dileklerini, eleşti- nlerini yazıyorlar. Dizdaroğlu da olanaklar ölçüsünde bu elestirileri yanıtlamaya çalışıyor. Okurla di- yalog kurmanın bir başka yolu... Bayram günlerine rastladığın- dan kütüphane kapalıydı, ama iş- leyiş duzerunden önemli bir göre- vi üstlendiği belli. Yakında bilgi- sayara da geçecekler. Belediye, külturel çalışmalaıa ağırlık vermek amacında. Bu da genç nufusun, üniversite ile bağı olan gençliğın baskısıyla olsa ge- rek. Gerçi 1975 yıhndan beri sine- ma yok, tiyatro salonu bulunmu- yor. Ancak halk külturel etkinlik- lere ilgi gösteriyor. Belediyerun aç- tığı bır sanat galerisi var. Burada çeşitli sergiler açıhyor. Son olarak hapishaneden mahkûmlann resim sergisi vardı. 1976'da yatırım teşvikleri kap- samına alınan il merkezinde fab- rika kurmak için 30 şirket başvur- muş. Ancak organize sanayinın altyapısı gerçeklesmediği, bunu gerçekleştirecek belediye, ticaret odası ve özel idarenin bir araya ge- lememesi sonucu yatırımlar Lule- burgaz'a kaymış. 3550 dekarlık Organize Sanayi Bölgesı bu yüz- den bugun askeri atış alanı... İl merkezinde Organize Sanayi Bölgesi yok, ama organize olmuş bir Supurgeciler Çarşısı var. Kent içinde dağıruk bulunan supurge- ciler Ecevit'in başbakanlığı döne- mınde şimdiki çarşıya kavuşmuş- lar. Bu yuzden çoğu Ecevitçi. Bir- birine bağlı tek sıra halinde 52 dukkân. Bunlardan otuzu çalışı- yor. Supürgeotu Edirne dolayların- da yetişiyor. Süpürge işçisi Meh- metie konuşuyoruz. tğneada'nm bir köyünden. Çocukluğundan beri bu işi yapıyor. İlk sözu şu: — O zaman bu işte para vardı, çırak girdik ve işi ogrendik. Ama şimdi para yok. "Elektrik supürgesi mi öldıirdu bu işi" diye soracak oluyorum. — Yok, diyor, bu supürgenin yapacagı temiziigi hiçbir alet ya- pamaz. Süpurgecilik görunduğu kadar kolay bir iş değil. Bir süpürge ya- pılana kadar beş kişinm elinden geçiyor. Etli olan zare ve ince olan işlikler aynüyor. Sonra destesi ya- pılıyor, koçanı, tepeliği sıkılıyor, dikişi dikiliyor. — Bir supürgenin 700 lira işçi- ligi var, bunu 2200 liradan toptan- cıya veriyorsun. lstanbul'da 5-6 toptancının elinde süpnrge işi, patron ne yapsın diyor Mehmet. Üstelik yapılmış süpurgeyi faz- la bekletemiyorsun. Üst üste, nem- li kalırsa çürüyor, bir işe yaramı- yor. Yunanistan süpürge üretimini durdurmuş. Türk supurgesini ahp kendi urünüymuş gibi Avrupa'ya pazarhyor. Supurgeciler bu işin öl- memesi için devlet desteğini şart görüyorlar. Hamitabat'ta önemli ölçüde doğalgaz rezervi bulunuyor. Bele- diye Başkaaı Kadir Gökçe'ye do- ğalgazın Kırklareli'ne katkısını so- ruyorum. Gökçe'ye göre doğalgazın bir yararı yok Kırklareli'ne. Çünkü belediye olarak dağıtım sisteminı kuracak mali kaynakları bulun- muyor. Aslında Botaş'ın doğalgaz dev kompresör ve analiz merkezi il merkezine beş km. uzakbkta. Tesislerin bulunduğu bölgeye gi- diyoruz. Bu tesisler için 60 mılyar lira harcanmış. Fakat beş km. öte- den geçse de Kırklareli il merke- zine hıçbır yararı yok bu tesisle- rin. Beş km oteden geçip lstan- bul'a, Ankara'ya ulaşacak doğal- gaz... Kırklareli'nin bir başka sorunu 'Armagan Barajı.' Babaeski'yi geç- tikten sonra taıialar boyu kanalet- ler gorunuyor. Hangi yana baksa- nız bir kanalet. Ama bu kanalet- ler birbirlerine bağlanmamışlar, ek yçrlerı açıkta. Şimdi herkesin beklentisi yapımına ara verilen ba- rajın biran once bitirilmesi. Bara- jın hizmete girmesiyle tanmsal üretünde yüzde otuzdan fazla ar- tış sağlanacak. Yani sulu tarıma geçilecek ve yılda en az iki ürün almabilecek. Karamur Caddesi uzerinde, han kapısı benzeri bir yapının alınlı- ğında gülen bır balık ve balığı çev- releyen bir yazı: "Her tebessum sa- mimiyel degildir." Caddenın bir ucunda 1383'te Kosemihalzade Hızır Bey'in yap- tırdığı camı, hamam ve arastadan oluşan Hızır Bey Külliyesi, cad- denin ortasında günümüzü yansı- tan gülen bir balık resmi... On yıl kadar önce Kırklareli'- ne ilk gittiğimde Hızır Bey hama- mında yıkanmıştım. Küçücük, şi- ria mi şirin bir hamam. Bu balığı alıp hamamın serinliğindeki ku- çük havuzun içine atmalı. Akşam üzeri Ümit'le Kafe Kı- vanç'ta neskafe içiyoruz. Çevre- mizdeki masalarda genç insanlar. Birine nerede yemek yiyebileceği- mizı soruyorum. — Trakva'nın en unlii lokanta- sı tkizler'e gitmediniz mi diyor. Gerçekten guzel bir lokanta lkizler. Sahipleri çekirdekten ye- tişme. Şef garsonu Mnrat Vanşh 20 yüı aşkın bir süredir burada ça- lışıyor. Demirel'e de yemek sun- muş, Ecevit'e de. Muşteriyi bir görsün yeter. Sarma yememizi öneriyor, ama henüz mevsimi de- Ikizler'in bir özelliği de yemek- ten sonra dibek kahvesi sunması. Dibek kahvesi Kırklareli'nin tari- hi özelliklerınden biri. O da anla- tılmaya değer. Yüz yıla yakın bir geçmişi var dibek kahvesinin. AM Şeref Saka dedesınden devralmış bu işi. Kırklareli'nde zurnacı Kara Hi- seyin'i dinlemeden gitmek olmaz. Bizım kentte olduğumuz süre için- de ne yaak kı ışlen yoğundu Ka- ra Hüseyin'm. Yakında Hıdrellez şenlikleri var. Hem düğüne gide- cek hem şenliklerde çalacak. Onun hazırlığında. Ve yoğurt. Kırklareli'nde 10*u modern usulde çalışan 22 mandı- ra var, ama Namazgâh Caddesi'n- deki Kiiçuk Mustafa'nın yoğur- dunu anlatmanın mümkünü yok. Küçük Mustafa küçücük dükkâ- nında muşterinin gözü önünde mayalıyor yoğurdunu. Dükkârun bir yani satış bölumü, bir yam imalathane. tmalathanede hoş bir siıt kokusu. tçeri girdiğimde bir büyük sandığa çeşitli büyüklukte- ki kâseleri yerleştinyordu Küçük Mustafa. Vebbi Koç, iki günde bir kâse yoğurt alıyormuş buradan. Bir te- vazu içinde söylüyor bunu Küçük Mustafa. Peynir için bir şcyler yazmaya gerek yok. Ben hepsini tüketeme- yeceğimi bıldığim halde beş kilo- luk bir teneke peynir aldım. Beş kılosu ne kadar mı? Inek sütün- den yapılmış olanı 35 bin, koyun sütünden yapılanı 45 bin lira... Nazıf Karaçam, "Helvayı da unutma" diyor, "Fransa'dan gelen bir dostuma buradan bir kulu heJ- va gonderdim. Adamlar helvayı bttmiyorlar. Kutuvu açıp bu ne di- ye bakmışlar, Yiyince çok hoşla- nna gitmiş. Şimdi zaman zaraaa bir kutu gonderhorum." Helvacı Rasim Kadayıfçı'nın Tatsan adlı şirketi Ortadoğu'ya helva ihraç ediyor. Söz dönüp dolaşıp göç olayına geliyor. Şımdilerde kentten göç durmuş gibi, ama orman köylü- leri göç ediyorlar. Örneğin Kofçaz ilçesinde kızlar kendi köylerinden gençlerle evlenmek istemiyorlar. Evlenenle.'in ise bir şartı var: Ev- lenir evlenmez Kofçaz'dan ayrıl- mak. Nereye rni? Lüleburgaz gibi fabrikaların yoğun olduğu yörele- re. Kırklareli'nden aynlmadan ön- ce bir kez daha istasyona çıkıyo- ruz Ümit'le. Belki tren gelmiş ola- bilir. Alpullu'da aktarma yapar, Lüleburgaz'da iner, Erban Bakı- nın özverili sevgisiyle açtığı Yeni Doguş Cep Sinemaa'nda güzel bir film seyredebilirız. Tren gelebilİT... Yarın: Bilecik
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle