Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/6 DİZÎ-RÖPORTAJ 3 MAYIS 1990
REFİK DURBA Ş YA ZD1
ÜMİT KIVANÇ FOTOĞRAFLADIK U Ç U L E N K E N T L E R
Kırklareli'ndengiden dönmüyor— 5 —
KKKLARELt — Bir kenti an-
lamak ve anlatmak...
Nasıl anlatıhr bir kent?
Bir kenti nasıl anlar bir insan?
Bir saate yakın bir suredir Kırk-
lareli tstasyonu'nda bu sorularm
yamtlannı düşUnüyorum. Günes,
yüzünü bir açıp bir kapıyor. Ot-
lar, ağaçlar yeşilin bin bir tonuna
bürünmüş. Bir kuş, raylarm ara-
lığmdan fırlayıp bir kavağın göl-
gesi yeşil yapıağında kaybolurken
sesi raylarm uzerinde kalıyor.
Kırklareli'ni anlamak için bu is-
tasyonu anlamak gerek sanıyo-
nım.
Çünkü geçmişi, şimdisi, gdece-
ği bu istasyonun yazgısmda gizli
Kırklareli'nin...
Söze istasyondan başlayalım
öyleyse...
Kuklareli lstasyonu *SOB' bir is-
tasyon. Tren buradan dönmek zo-
runda. 100 yıl kadar önce Fransız-
Iar tarafından yaptırıldığı söylenı*
yor. 1962 yılında yolcu treni kal-
dınlmış. 1982'de halkın ısteğıyle
tckrar çalışmaya açılmış. Birkaç
yıl çalıştmldıktan sonra yeniden
kaldınlmış. Son trenin geliş tari-
hi 1989 yılının g. ayının 10. günü.
Bu tarihten beri tek bir tren uğra-
tnamış istasyona.
Ama ıstasyon her an tren gele-
cekmiş gibi pınl pırü. Genç istas-
yon şefi peronun her yanını çiçek-
lerle donatrruş. Istasyon binası ol-
dukça bakımlı. Bir yflk katan ay-
lardır kendisini götürecek bir şi-
mendiferi bekliyor.
Istasyon şefı kendi çabasıyla pe-
rona bir AtatArk büstü yapmış.
Bir yandan ansızın gelecek treni
düşünürken bir yandan da büstün
önündeki beyaz mermere Ata-
türk'ün demiryolcularla ilgili han-
gı sözlerini yazacağını düşünüyor.
İstasyonun dört personeli var.
Onlar da her an tren gelecekmiş
gibi hazır durumda. Yol bekçisi
her gün usanmadan 20 km. yüni-
yup yol bakımını yapıyor.
Peki, Kırklarelı'ne trenin çalış-
mama nedeni ne olabilir?
Tek yanıtı var: Verimli olama-
ması. 55 km. hızla giden tren, bir
de Alpullu'da aktarma yapacak.
Alpullu bir saat 20 dakıka. Oysa
normal bir tren Alpullu'yu 45 da-
kikada alabılir. Bunca otobüs, mi-
nibus dururken halk niye trene
yüz göstersin kı?..
Burada sözü Kırklareli kentine
bağlayabiliriz.
Bu ıstasyon nasıl raylann ucun-
da sona kalmışsa, Kırklareli ken-
ti de Trakya Bölgesi'nin son ucun-
da kalmış. Kent olarak Trakya'run
'soü' istasyonu yani...
1981 yıhndan önce Kırklareli,
kalkınmada öncelikli iller kapsa-
mındaymış. Bu tarihte kalkınma-
da öncelikli iller kapsamından çı-
karümış. Bu yuzden de il dışından
yönelen yatırımlar durma nokta-
sına gelmiş. Daha doğrusu kent
merkezi ve çevresinde yapılacak
yatırımlar Lüleburgaz taraflanna
kaymış. Kent merkezinde oturan-
lar şunu vurguluyorlar:
"Yatınmcılar kent merkezinde
yaünm yapacağız diye teşvik aklı-
lar, ama fabrikalan Luleburgaz
çevresine kurdular. Bunda da bel-
ki haklılar, çunku Lüleburgaz
hem E-5 yolu uzerinde beııı tstan-
bul'a çok yakın."
Gerçekten Çorlu'yu geçtikten
sonra Lüleburgaz bir fabrika
mahşeri. Bu yuzden Lüleburgaz'ın
nilfusu da il merkezinden fazla.
Aslında Kırklareli, bir sınır ili
olraası nedeniyle her zaman Bal-
kan ulkelerınden gelen göçmenle-
rin ilk yerleştikleri illerden biri.
Nüfus bu yuzden öteden beri göç
hareketlerinden büyük ölçüde et-
kilenmiş.
Kaynaklar bir de şunu gösteri-
yor:
1936 ve 1950 yıllarında Bulga-
ristan, Yugoslavya, Romanya'dan
iki önemli göç olmuş. Trakya'ya
tütuncülüğün ve ayçiçeğinin gır-
mesinde bu göçlenn önemli rolü
bulunmuş. Bununla birlikte yeni
tanm tekniklerinın kullanılnıasın-
da da. Bu arada bazı yanlışlıklar
da yapılmamış değil. Örneğin tü-
tüncu goçmenleri dağ köylerine,
ormancılan da ovalara yerleştir-
rnek gibi...
tkinci Dünya Savaşı'nda ise ile
önemli ölçüde askeri bîrlik gelmiş,
buna karşılık siviller bölgeyi terk
etmişler. Bu da ilden göçün bir
başka yuzü. 1940-45 arasında il-
den göçenlerin sayısı 80 bine yak-
laşıyor.
E-5 Karayolu'nu Babaeski'de
bırakıp Kırklareli il merkezine
doğru yol alıyoruz. Kavakh köyu,
merkeze bağlı bir mahalle gibi. O
kadar yakın merkeze.
Kavaklı'da bir göçmen misafir-
hanesi kurulmuş. 70 aile burada
bannıyor.
11 merkezinde aynca 1748 aile
için 150 konutluk bir mahalle in-
şaediliyor. Geçen yüa kadar kent-
te sekiz mahalle varmış: Demirtaş,
^syla, Akalar, Dogn, Karakaş,
Kuacaibrahim, Karahıdır ve Ko-
ctkıdır. Bu yıl bunlara dokuzun-
cusu eklenmiş, soydaşlann otura-
caiı Gazi Mahallesi.
Kent merkezine girer girmez ilk
gtee çarpan da bir konut yapımı-
ua sürmekte olduğu.
Kendisi de daha önce inşaatçı
okn Belediye Başkanı Kadir Gok-
çe ile konuştuğumuzda Gökçe,
rerkezde konut sorunu olmadı-
tuı, ama kanalizasyon ve su so-
nnlarının bulunduğunu vurgulu-
m. Kent, Yayla ve Kırklar tepe-
ÇEKİLEN KALABALIK — Kırklareli'nde çarsı-pazar kuruldugu zaman kalabalık var. tnsanlar, özHlikle genç nesil, orta ögrenimden sonra, büynk şehiriere gidi>or yüksekögrenim için. Ve oralarda kalıyor.
KtMLtk KARTI
Yüzölçümü: 6.550 km
2
xNüfus (1985) il: 297.098
Kent: 40.881
tlçeleri: Merkez, Babaeski,
Demirköy, Kofçaz,
Lüleburgaz, Pehlivanköy,
Pmarhisar, Vize.
Başlıca tanm üriinleri:
Ayçiçeği, kolza,
şekerpancarı, buğday,
üzüm.
Başlıca sanayi iirünleri:
Çimento, şeker, bitkisel
yağ, cam.
leriyle bunların arasmdaki vadide
kurulmuş. Kanalizasyon daha ön-
ce açık dereler halinde kentın için-
den akıyormuş. Bu derelerin üze-
rini kapatmışlar. Kentin içi bir öl-
çude kurtulmuş, ama derelerin ge-
tirdiği pislikler Kavakh yakınlann-
da tekrar yerüstüne çıkıyor ve bu
da buyük sorun yaratıyormuş. Be-
lediye şimdi bu sorunu çözmenin
peşinde.
Kadir Gökçe'yle ilden göç soru-
nunu konuşuyoruz. Gökçe'ye gö-
re göçün nedeni okuryazar olan-
ların çokluğu. Merkezde tek yük-
seköğretim kurumu Trakya Üni-
versitesi'ne bağlı Kırklareli Mes-
lek Yüksekokulu. Bu okul ihtiya-
ca cevap veremıyor. Bu yuzden bir
başka okulun daha açılması iste-
niyor.
Gökçe, "Göçnn nedeni okurva-
zarlann çokluğa" diyor. "Giden
dönmüyor. Liseyi bitiren kapa|ı
ya lstanbul'a aüyor ya Edirne'ye.
Üniversite) i bitiren bir daha geri
dönmüyor. Nüfusun artmaması-
nın bir nedeni de ekonomik ne-
denlerle bilinçli olarak bir aile
planlamasının varlıgı. Her ailede
iki çocuktan fazlası yok."
Yıllarını Kırklarelı'ye vermiş
araştırmacı Nazif Karaçam'a gö-
re genç nufusun yüzde 75'ı işsiz.
Üniversite>e giremeyen ve bugün
işsız dolaşan gençlerın sayısı ise
2500 dolayında. Gerçekten Kırk-
larelı okuryazar açısından olduk-
ça şanslı bir il. Okuryazarlık ora-
nı yuzde yuze yaklaşıyor neredey-
SON DURAK KIRKLARELf — Bir zamanlar tren gelirmiş Kırklareli'ne. Şimdi ise istasyon bomboş. Raylann arasında oöar, Uvnklar. kırklareli treni bekliyor.
se. Halk hoşgönılü, Atatürk Bul-
varı da bu hoşgönınun bir simge-
si. Bir akşamüstu bu bulvarda do-
laşmak bunu anlamak için yeter
bir neden olabilir...
Kadir Gökçe içteq gülüşüyle
eşini bir akşamüstu bu bulvarda
görüp tanıdığım ve evlendiğini an-
latıyor. Ataturk Bulvan VUayet
Meydanı ile istasyon arasında
ağaçhklı, geniş bir bulvar. Saat
n.Offden sonra trafîğe kapaülı-
yor. Meydandan bulvara girişte iki
tane oldukça hoş, nezih kafe var.
Vilayet ve Kafe Kıvanç.
Gençler saat gece birlere kadar
bu bulvarda tur atıyorlar. Kafeler-
de oturup çay-kahve içiyorlar. İki
genç kız baş başa oturup kahve-
sıni yudumlayabiliyor. Arabesk
muziğin adresı katiyen düşmemiş
bu kafelerin gölgesine.
Kırklareli kahve yönunden zen-
gin bir il. Kent ıçinde 15 kadar
kahve var. Bir bu kadar da park.
Gençler kafelerde, halk kahveler-
de vakit geçiriyor.
Ekonomi kent merkezinde ka-
palı tarıma dayalı. Koylu getirip
malını satıyor ve esnaftan alışve-
rişini yapıyor. Belediye Başkanı
Gökçe'ye göre kentte 2-3 bin me-
mur ve ısçi, 10 bin kadar da as-
ker bulunuyor. Bunlar da özellikle
cumartesi-pazar gunleri bir can-
lılık getiriyorlar. Ekonomisi kapalı
tarıma dayalı olduğu ve sanayileş-
me şansını da yitirdiği için bir kül-
tur kenti olması isteniyor merke-
zin.
Bülent Dizdaroghı, tl Halk KU-
tuphanesı Müdüru. Türkiye ölçe-
ğinde örnek bir kürüphanenin ba-
şında bulunuyor. Okul öncesi ço-
cuklardan yetişkinlere kadar her
yaştan insana hızmet vermeyi
amaçlıyorlar. tl merkezinde özel
çocuk yuvası yok. Kütüphane bir
anlamda bu hizmeti de gönlyor.
Pazara çıkan anneler, iki-üç saat-
liğine çocuklarını buraya bırakıp
alışverişlerini yaptıktan sonra ah-
yorlar. Bunun karşılığı olarak bir
ucret ödemiyorlar.
Dizdaroğlu'na okur sayısını so-
ruyorum. Yılda ortalama 200 bin
kişi b^şvuruyormuş. 15 bin kitap
evlere veriliyor. Yılda dört bin ki-
şi üye oluyor. Şu anda 25 bin ki-
tapları var. Üniversite ile iş'oirliği-
ne girmişler. Okuma salonunda
bir büyük defter bulunuyor.
Okurlar buraya dileklerini, eleşti-
nlerini yazıyorlar. Dizdaroğlu da
olanaklar ölçüsünde bu elestirileri
yanıtlamaya çalışıyor. Okurla di-
yalog kurmanın bir başka yolu...
Bayram günlerine rastladığın-
dan kütüphane kapalıydı, ama iş-
leyiş duzerunden önemli bir göre-
vi üstlendiği belli. Yakında bilgi-
sayara da geçecekler.
Belediye, külturel çalışmalaıa
ağırlık vermek amacında. Bu da
genç nufusun, üniversite ile bağı
olan gençliğın baskısıyla olsa ge-
rek. Gerçi 1975 yıhndan beri sine-
ma yok, tiyatro salonu bulunmu-
yor. Ancak halk külturel etkinlik-
lere ilgi gösteriyor. Belediyerun aç-
tığı bır sanat galerisi var. Burada
çeşitli sergiler açıhyor. Son olarak
hapishaneden mahkûmlann resim
sergisi vardı.
1976'da yatırım teşvikleri kap-
samına alınan il merkezinde fab-
rika kurmak için 30 şirket başvur-
muş. Ancak organize sanayinın
altyapısı gerçeklesmediği, bunu
gerçekleştirecek belediye, ticaret
odası ve özel idarenin bir araya ge-
lememesi sonucu yatırımlar Lule-
burgaz'a kaymış. 3550 dekarlık
Organize Sanayi Bölgesı bu yüz-
den bugun askeri atış alanı...
İl merkezinde Organize Sanayi
Bölgesi yok, ama organize olmuş
bir Supurgeciler Çarşısı var. Kent
içinde dağıruk bulunan supurge-
ciler Ecevit'in başbakanlığı döne-
mınde şimdiki çarşıya kavuşmuş-
lar. Bu yuzden çoğu Ecevitçi. Bir-
birine bağlı tek sıra halinde 52
dukkân. Bunlardan otuzu çalışı-
yor.
Supürgeotu Edirne dolayların-
da yetişiyor. Süpürge işçisi Meh-
metie konuşuyoruz. tğneada'nm
bir köyünden. Çocukluğundan
beri bu işi yapıyor. İlk sözu şu:
— O zaman bu işte para vardı,
çırak girdik ve işi ogrendik. Ama
şimdi para yok.
"Elektrik supürgesi mi öldıirdu
bu işi" diye soracak oluyorum.
— Yok, diyor, bu supürgenin
yapacagı temiziigi hiçbir alet ya-
pamaz.
Süpurgecilik görunduğu kadar
kolay bir iş değil. Bir süpürge ya-
pılana kadar beş kişinm elinden
geçiyor. Etli olan zare ve ince olan
işlikler aynüyor. Sonra destesi ya-
pılıyor, koçanı, tepeliği sıkılıyor,
dikişi dikiliyor.
— Bir supürgenin 700 lira işçi-
ligi var, bunu 2200 liradan toptan-
cıya veriyorsun. lstanbul'da 5-6
toptancının elinde süpnrge işi,
patron ne yapsın diyor Mehmet.
Üstelik yapılmış süpurgeyi faz-
la bekletemiyorsun. Üst üste, nem-
li kalırsa çürüyor, bir işe yaramı-
yor.
Yunanistan süpürge üretimini
durdurmuş. Türk supurgesini ahp
kendi urünüymuş gibi Avrupa'ya
pazarhyor. Supurgeciler bu işin öl-
memesi için devlet desteğini şart
görüyorlar.
Hamitabat'ta önemli ölçüde
doğalgaz rezervi bulunuyor. Bele-
diye Başkaaı Kadir Gökçe'ye do-
ğalgazın Kırklareli'ne katkısını so-
ruyorum.
Gökçe'ye göre doğalgazın bir
yararı yok Kırklareli'ne. Çünkü
belediye olarak dağıtım sisteminı
kuracak mali kaynakları bulun-
muyor. Aslında Botaş'ın doğalgaz
dev kompresör ve analiz merkezi
il merkezine beş km. uzakbkta.
Tesislerin bulunduğu bölgeye gi-
diyoruz. Bu tesisler için 60 mılyar
lira harcanmış. Fakat beş km. öte-
den geçse de Kırklareli il merke-
zine hıçbır yararı yok bu tesisle-
rin. Beş km oteden geçip lstan-
bul'a, Ankara'ya ulaşacak doğal-
gaz...
Kırklareli'nin bir başka sorunu
'Armagan Barajı.' Babaeski'yi geç-
tikten sonra taıialar boyu kanalet-
ler gorunuyor. Hangi yana baksa-
nız bir kanalet. Ama bu kanalet-
ler birbirlerine bağlanmamışlar,
ek yçrlerı açıkta. Şimdi herkesin
beklentisi yapımına ara verilen ba-
rajın biran once bitirilmesi. Bara-
jın hizmete girmesiyle tanmsal
üretünde yüzde otuzdan fazla ar-
tış sağlanacak. Yani sulu tarıma
geçilecek ve yılda en az iki ürün
almabilecek.
Karamur Caddesi uzerinde, han
kapısı benzeri bir yapının alınlı-
ğında gülen bır balık ve balığı çev-
releyen bir yazı: "Her tebessum sa-
mimiyel degildir."
Caddenın bir ucunda 1383'te
Kosemihalzade Hızır Bey'in yap-
tırdığı camı, hamam ve arastadan
oluşan Hızır Bey Külliyesi, cad-
denin ortasında günümüzü yansı-
tan gülen bir balık resmi...
On yıl kadar önce Kırklareli'-
ne ilk gittiğimde Hızır Bey hama-
mında yıkanmıştım. Küçücük, şi-
ria mi şirin bir hamam. Bu balığı
alıp hamamın serinliğindeki ku-
çük havuzun içine atmalı.
Akşam üzeri Ümit'le Kafe Kı-
vanç'ta neskafe içiyoruz. Çevre-
mizdeki masalarda genç insanlar.
Birine nerede yemek yiyebileceği-
mizı soruyorum.
— Trakva'nın en unlii lokanta-
sı tkizler'e gitmediniz mi diyor.
Gerçekten guzel bir lokanta
lkizler. Sahipleri çekirdekten ye-
tişme. Şef garsonu Mnrat Vanşh
20 yüı aşkın bir süredir burada ça-
lışıyor. Demirel'e de yemek sun-
muş, Ecevit'e de. Muşteriyi bir
görsün yeter. Sarma yememizi
öneriyor, ama henüz mevsimi de-
Ikizler'in bir özelliği de yemek-
ten sonra dibek kahvesi sunması.
Dibek kahvesi Kırklareli'nin tari-
hi özelliklerınden biri. O da anla-
tılmaya değer. Yüz yıla yakın bir
geçmişi var dibek kahvesinin. AM
Şeref Saka dedesınden devralmış
bu işi.
Kırklareli'nde zurnacı Kara Hi-
seyin'i dinlemeden gitmek olmaz.
Bizım kentte olduğumuz süre için-
de ne yaak kı ışlen yoğundu Ka-
ra Hüseyin'm. Yakında Hıdrellez
şenlikleri var. Hem düğüne gide-
cek hem şenliklerde çalacak.
Onun hazırlığında.
Ve yoğurt. Kırklareli'nde 10*u
modern usulde çalışan 22 mandı-
ra var, ama Namazgâh Caddesi'n-
deki Kiiçuk Mustafa'nın yoğur-
dunu anlatmanın mümkünü yok.
Küçük Mustafa küçücük dükkâ-
nında muşterinin gözü önünde
mayalıyor yoğurdunu. Dükkârun
bir yani satış bölumü, bir yam
imalathane. tmalathanede hoş bir
siıt kokusu. tçeri girdiğimde bir
büyük sandığa çeşitli büyüklukte-
ki kâseleri yerleştinyordu Küçük
Mustafa.
Vebbi Koç, iki günde bir kâse
yoğurt alıyormuş buradan. Bir te-
vazu içinde söylüyor bunu Küçük
Mustafa.
Peynir için bir şcyler yazmaya
gerek yok. Ben hepsini tüketeme-
yeceğimi bıldığim halde beş kilo-
luk bir teneke peynir aldım. Beş
kılosu ne kadar mı? Inek sütün-
den yapılmış olanı 35 bin, koyun
sütünden yapılanı 45 bin lira...
Nazıf Karaçam, "Helvayı da
unutma" diyor, "Fransa'dan gelen
bir dostuma buradan bir kulu heJ-
va gonderdim. Adamlar helvayı
bttmiyorlar. Kutuvu açıp bu ne di-
ye bakmışlar, Yiyince çok hoşla-
nna gitmiş. Şimdi zaman zaraaa
bir kutu gonderhorum."
Helvacı Rasim Kadayıfçı'nın
Tatsan adlı şirketi Ortadoğu'ya
helva ihraç ediyor.
Söz dönüp dolaşıp göç olayına
geliyor. Şımdilerde kentten göç
durmuş gibi, ama orman köylü-
leri göç ediyorlar. Örneğin Kofçaz
ilçesinde kızlar kendi köylerinden
gençlerle evlenmek istemiyorlar.
Evlenenle.'in ise bir şartı var: Ev-
lenir evlenmez Kofçaz'dan ayrıl-
mak. Nereye rni? Lüleburgaz gibi
fabrikaların yoğun olduğu yörele-
re.
Kırklareli'nden aynlmadan ön-
ce bir kez daha istasyona çıkıyo-
ruz Ümit'le. Belki tren gelmiş ola-
bilir. Alpullu'da aktarma yapar,
Lüleburgaz'da iner, Erban Bakı-
nın özverili sevgisiyle açtığı Yeni
Doguş Cep Sinemaa'nda güzel bir
film seyredebilirız.
Tren gelebilİT...
Yarın: Bilecik